• Sonuç bulunamadı

KPSS HUKUK İKTİSAT MALİYE ÇÖZÜM KİTAPÇIĞI TG-8 (ALAN BİLGİSİ LİSANS)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KPSS HUKUK İKTİSAT MALİYE ÇÖZÜM KİTAPÇIĞI TG-8 (ALAN BİLGİSİ LİSANS)"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KPSS

DENEME DENEME

SINAVI SINAVI

HUKUK • İKTİSAT MALİYE

ÇÖZÜM KİTAPÇIĞI

(ALAN BİLGİSİ • LİSANS)

TG-8

(2)
(3)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI ÇÖZÜMLER

• HUKUK ÇÖZÜMLER•

1. A Seçim sisteminde kanunla yapılan değişiklik yü- rürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde ya- pılacak seçimlerde uygulanamaz. Bu seçim ilkesi 2001 Anayasa değişikliği ile getirilmiştir.

2. C Milletvekilinin mazeretsiz bir ay içerisinde top- lam 5 birleşime katılmaması halinde milletvekilli- ği parlamento tarafından özel çoğunluğun kararı ile düşer. Bu çoğunluk üye tam sayısının salt ço- ğunluğudur yani 301’dir. Milletvekilinin milletvekil- liğinden istifa etmesi milletvekilliğini kendiliğinden düşüren nedenler arasında yer almaz parlamen- tonun basit çoğunluğunun kararıyla milletvekilliği düşer. Milletvekilinin mahkeme kararı ile seçilme- ye engel bir suçtan kesin hüküm giymesi ya da kısıtlanması durumunda milletvekilliği mahkeme- nin kararını açıkladığı an değil bu kararın TBMM Genel Kurulu’na bildirilmesiyle düşer. Milletve- kilinin milletvekilliği ile bağdaşmayan bir göre- vi yapmakta ısrarcı olması halinde milletvekilliği parlamento tarafından yapılacak açık oylama ile değil gizli oylama sonucu düşer. Milletvekilinin bakan olarak atanması sonucu milletvekilliğinin sona ermesi durumu için Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunamaz çünkü bu durum milletvekilliğini kendiliğinden sona erdirir. Anaya- sa Mahkemesine yapılan iptal başvurusu sadece parlamento kararıyla milletvekilliğinin düştüğü du- rumlar için geçerlidir.

3. C Tüm yönetmelikler Resmi Gazete’de yayımlanmaz hangi yönetmeliklerin Resmi Gazete’de yayımla- nacağı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde değil kanunda düzenlenir. Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri yönetmelik çıkarabilir. Aksi belirtilmedikçe yönetmelikler yayımlandıkları gün yürürlüğe girer. Yönetmeliklerin iptali için Danış- tay ya da idare mahkemelerine başvurulabilir.

4. E Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yolunda kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapamaz. Bireysel başvuru yolu 1982 Anayasası’nda 2010 yılında yapılan değişiklik ile getirilmiştir. Bireysel başvuru yolunun konusu Av- rupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki te- mel hak ve hürriyetlerin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıdır. Bireysel başvuru Anayasa Mahkemesine yapılır ve mahkemenin bölümlerin- de karara bağlanır. Bireysel başvuruda duruşma yapılması zorunlu değildir fakat duruşma şeklinde yapılması kararlaştırılabilir.

5. E Özürsüz ve izinsiz yirmi gün devamsızlık yapan belediye başkanının görevi İçişleri Bakanlığının bildirimi üzerine Danıştay kararıyla sona erer.

6. D Kamu tüzel kişiliğine sahip kuruluşların üzerinde- ki idari denetim vesayet ile sağlanmaktadır. Ön- cüllere baktığımızda tüzel kişiliğe sahip belediye organlarının tesis ettiği işlemler üzerinde vesayet denetimi olduğunu görmekteyiz. III ve IV. öncüller devlet tüzel kişiliği içinde bulunan idari organların tesis ettiği işlemler olduğu için hiyerarşik denetim söz konusudur.

(4)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

4 Diğer sayfaya geçiniz.

7. D Yol ve alt yapı projelerinde taksitle kamulaştırma yapılamamaktadır.

8. C Sağlık sebebi hariç adaylık sürecinde memuriyet- le ilişiği kesilenler 3 yıl geçmeden devlet memuru olamazlar.

9. D Kamu görevlilerine ilişkin tesis edilen atama ve naklen atama, geçici ve sürekli görevlendirme, görev ve unvan değişikliğine ilişkin işlemlerin uy- gulanmakla etkisi tükenmez.

10. B İlk incelemede davanın vekil olmayan temsilci ile açıldığının tespit edilmesi halinde davanın 30 gün içinde vekille veya bizzat açılması için dilekçenin reddine karar verilir.

11. D A’nın saldırısı sona erdikten sonra B ateş etti- ği için meşru müdafaadan faydalanamaz. Ancak kendisine yapılan haksız bir fiile tepki için ateş et- tiği için haksız tahrik indiriminden yararlanır.

12. E Kaza ve tesadüf ceza sorumluluğunu ortadan kal- dırır. Ancak hukuka uygunluk sebepleri arasında yer almaz.

13. A Bir Türk vatandaşı, 13 üncü maddede yazılı suç- lar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı bir yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede işlediği ve kendisi Türkiye’de bulunduğu takdirde, bu suçtan dolayı yabancı ül- kede hüküm verilmemiş olması ve Türkiye’de kovuşturulabilirliğin bulunması koşulu ile Türk kanunlarına göre cezalandırılır. Suç, aşağı sı- nırı bir yıldan az hapis cezasını gerektirdiğinde yargılama yapılması zarar görenin veya yabancı hükûmetin şikayetine bağlıdır. Bu durumda şika- yet, vatandaşın Türkiye’ye girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılmalıdır.

14. D Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 153. Maddesine göre Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriği- ni inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir. Müdafiin dosya içeriğini in- celeme veya belgelerden örnek alma yetkisi, so- ruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir.

15. D Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 105. Maddesi sa- lıverilme istemleri ilgi merci tarafından 3 gün için- de karara bağlanır.

16. A Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 263. Maddesine göre istinaf istemi, hükmün açıklanmasından iti- baren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyan- da bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır.

(5)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI 17. D Karine, mevcut ve bilinen olgulardan (vakıalar-

dan) bilinmeyen bir olgunun (vakıanın) mevcudi- yeti sonucunu çıkarmaktır. Karinelerin en önemli fonksiyonu, iddiasını bir karineye dayandıran kim- seyi ispat yükünden kurtarması, bunu karşı tarafa geçirmesidir. Karineler; adi ve kesin karineler ol- mak üzere ikiye ayrılmaktadır:

Adi karineler; aksi ispat edilebilen, yani çürütüle- bilen karinelerdir. Hukukumuzdakilerin çoğu adi karinedir.

Kesin karineler; aksi ispat edilemeyen, çürütülme- leri mümkün olmayan karinelerdir. Kanuni fiksiyon olarak da adlandırılmaktadırlar. Kesin karine ör- nekleri:

• Çocuğu doğuran kadın anadır.

• Hiç kimse, tapu sicilinde kayıtlı bir hususu bilme- diğini ileri süremez.

• Herkes yeni bir yerleşim yeri kurmadıkça eskisi- ni korur.

• Süresi içerisinde iptal edilmeyen işlemin kabul edilmiş sayılması.

18. B Dernek genel kurulu, katılma hakkı bulunan üye- lerin yarısından bir fazlasının katılmasıyla toplanır.

Eğer o toplantıda, derneğin feshi ya da tüzük değişikliği konuları görüşülecekse, katılma hakkı bulunan üyelerin 2/3’ünün katılımıyla toplantı yapabilir. İlk toplantıda yeter sayı sağ- lanamazsa, ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz.

Ancak, ikinci toplantıya katılan üye sayısı, yöne- tim ve denetim kurulları üye tamsayısı toplamının iki katından az olamaz (MK m.78/II).

19. D Kısıtlama kararı kesinleşince, hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilân olunur. Kısıtlama, iyiniyetli üçüncü kişileri ilândan önce etkilemez. Bir kimse dinlenilmeden savur- ganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı, kötü yönetimi veya isteği sebe- biyle kısıtlanamaz.

20. D Miras sözleşmesini kendiliğinden sona erdiren ilk sebep, miras bırakandan önce ölmedir. Buna göre, mirasçı atanan veya kendisine belirli mal bırakılan kişi mirasbırakanın ölümünde sağ de- ğilse, miras sözleşmesi kendiliğinden ortadan kal- kar. Mirasbırakandan önce ölen kişinin mirasçıları aksi kararlaştırılmış olmadıkça ölüme bağlı tasar- rufta bulunandan, miras sözleşmesi uyarınca elde ettiği ölüm tarihindeki zenginleşmeyi geri isteye- bilirler. Miras sözleşmesini kendiliğinden sona er- diren ikinci sebep eşler arasında yapılan ölüme bağlı tasarruflarda söz konusu olmaktadır. Buna göre, eşlerden birine, boşanmadan önce yapı- lan olan ölüme bağlı tasarruflarla sağlanan hak- lar boşanma davası ile kendiliğinden sona erer.

Son olarak, kendisine ölüme bağlı tasarrufla bir hak sağlanan kişi hakkında mirastan yoksunluk sebeplerinden birinin varlığı ölüme bağlı tasar- rufu kendiliğinden ortadan kaldırmaktadır. Miras sözleşmesi gereğince sağlararası edimleri is- teme hakkı bulunan taraf, bu edimlerin sözleş- meye uygun olarak yerine getirilmemesi veya güvenceye bağlanmaması hâlinde borçlar hu- kuku kuralları uyarınca tek taraflı olarak söz- leşmeden dönebilmektedir.

21. E Boşanma davalarında tarafların ikrarı hakimi bağ- lamaz. Aynı şekilde, boşanma davasında yemin teklif edilemez. Hakim, boşanma için sebep gös- terilen olguların varlığına vicdanen kanaat ge- tirmedikçe onları ispatlanmış sayamaz. Hakim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın giz- li yapılmasına karar verebilir. Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altın- da ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler. Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka ala- caklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Ev- liliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesi- nin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğ- rar. Hâkim, çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak onların velayetinin boşanan taraf- lardan hangisine ait olacağına karar verir. Hâkim aynı zamanda velayet kendisine bırakılmış olan tarafın çocuk ile kişisel ilişkiyi nasıl kuracağına da karar verir.

(6)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

6 Diğer sayfaya geçiniz.

22. A Yasal ön alım hakkı, paylı maliklere, paydaşlardan birinin payının tamamını veya bir kısmını üçüncü kişiye satması hâlinde bu hisseyi aynı satış koşul- larında alma hakkı veren bir haktır (MK m. 732).

Yasal önalım hakkı, paylı mülkiyetin devamı sü- resince söz konusudur. Paylı mülkiyet sona erin- ce, önalım hakkı da sona erer. Yasal önalım hakkı, sadece payın üçüncü bir kişiye satışı hâlinde do- ğar. Paydaşlar arasındaki satışta yasal önalım hakkının kullanılması söz konusu olmaz. Payın bağışlanması, cebri arttırmayla satışı halinde de paydaşların yasal önalım hakkını kullanma imkânı yoktur. Birden fazla paydaşın hakkı kullanması durumunda, satılan payı eşit olarak paylaşmaları esastır. Bu hak satışın, alıcı veya satıcı tarafından noter kanalıyla hak sahibine bildirilmesinden itiba- ren 3 ay ve herhalde satışın üzerinden 2 yıl içinde kullanılmalıdır. Bu süre içinde kullanılmayan hak düşer. İki yıllık süre yapılan pay satış tarihini izle- yen günden başlar.

23. C Sözleşmenin kurulduğu sırada sözleşme- nin konusunu oluşturan edimlerden biri objek- tif olarak imkansız ise, sözleşme kesin olarak hükümsüzdür(TBK m.27/ı). Olayda sözleşmenin kuruluşu anından itibaren inşaat yapmaya imkan tanımayan yasal bir engel mevcuttur. Bu durum sadece sözleşme tarafları bakımından bir engel teşkil etmez. Aynı durum ve şartlar altında sözleş- me kuran herkes için geçerli bir imkansızlık teşkil eder. Bu sebeple sözleşme geçersizdir.

24. D Tarafların, sözleşmenin kurulmasından sonra ve fakat edimin ifasından önce veya ifası zamanın- da borçlanılan edimden başka bir edimin yerine getirilmesini, ifa olarak kabul etmelerine ifa yeri- ne edim denir. Burada borç, ikame edimin ifası ile son bulmaktadır.

25. E Öneri davetine yönelik beyanlar, karşı tarafın bir öneride bulunmasını sağlamak amacıyla açık- lanan, bağlanma iradesinden yoksun beyanlar- dır. Burada amaç, muhatap nezdinde sözleşme yapma fikri uyandırmak, onu sözleşme kurmaya özendirmek, tahrik ve teşvik etmektir. Öneri da- vetine verilen cevap, öneri; öneriye verilen cevap kabul olduğu için, öneri davetinde bulunan kişinin kendisine yöneltilen teklifleri reddetmesi herhan- gi bir sözleşmesel sorumluluğa yol açmaz. Ka- bul için süre belirlenerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar önerisi ile bağlıdır.

Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa; öne- ren önerisi ile bağlılıktan kurtulur (TBK m.3).

26. A Bağışlama sözleşmesinde taraflar arasında karşı- lık ilişkisi bulunmadığından bağışlama sözleşme- si, tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir.

27. E Borçlu temerrüde düşmede kusuru olmasa bile gecikme faizi öder, gecikme faizini aşan zarar- lardan sorumlu tutulabilmesi temerrüde düşmede kusurlu olması şartına bağlıdır.

28. E Takasın geçerli olabilmesi için alacak ve borçların karşılıklı ve geçerli olması gereklidir. Takasa konu olan alacak ve borçlar aynı cinsten olmalıdır. Na- faka ve işçi ücreti alacakları takasa konu olmaz- lar. Takasa konu olan alacaklar muaccel olmalıdır.

Ancak takas sadece alacaklı tarafından değil, iki tarafça da ileri sürülebilmektedir.

(7)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI 29. A Bir işin ticari iş sayılabilmesi için ya mutlak ticari

işlerden olması veya nispi ticari iş sayılması ge- rekmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda düzenle- nen işler, taraflarına bakılmaksızın ticari iş sayılır.

Soruda verilen seçeneklerden sadece E seçene- ğinde mutlak ticari iş vardır. Mutlak ticari işlerden olmayan işler ise ancak ticari işletmeyi ilgilendir- diği takdirde ticari iş sayılır. Soruda verilen B, C ve D seçeneklerinde yer alan işler bir ticaret şirketi ile yapılan işlerdir. Ticaret şirketlerinin adi iş sa- haları yoktur. Onların yaptıkları bütün işler işlet- melerini ilgilendirdiği için işlerinin tamamı ticaridir.

Taraflardan biri için ticari olan bir iş, arada sözleş- me olduğu takdirde diğer taraf için de ticari kabul edilir. Bu sebeple, bu seçeneklerde yer alan işle- rin tamamı işlemin diğer tarafı için de ticaridir. A seçeneğinde ise kişi tacir olsa dahi işletmesiyle ilgili bir iş yapmamaktadır. Verilen kefalet adi bir borca kefalet olduğu için kefil olan kişi tacir dahi olsa yapılan iş ticari sayılmaz.

30. C Ticari temsilcinin yetkisi, temsilcinin ölümü, gaipli- ği ve ayırt etme gücünü kaybetmesi hâlinde kendi- liğinden sona erer. Aynı şekilde işletme sahibinin iflası veya işletmenin tasfiye hâline girmesinde de temsil yetkisi sona erer. Fakat işletme sahibinin ölümü, gaipliği veya ayırt etme gücünü kaybetme- si hâlinde ticari temsilcinin yetkisi kendiliğinden sona ermez.

31. E Adi ortaklık; 1. Sürenin dolması, 2. Amacın ger- çekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesi, 3. Ortaklardan birinin ölümü, iflası veya kısıtlanması hâlinde kural olarak kendiliğinden sona erer. Belirsiz süreli ortaklık sözleşmesinde ortaklardan birinin altı ay önceden fesih ihbarında bulunması veya bir ortağın sözleşmeyle saklı tu- tulan fesih hakkını kullanması ya da haklı sebeple bir ortağın mahkemeden fesih talebinden bulun- ması hâllerinde de ortaklık beyanla veya mah- keme kararıyla sona erdirilir. Bir ortağın tasfiye payına haciz konulması ortaklığı sona erdirmez.

Haczin neticesinde bu payın icra yoluyla satılması hâlinde ortaklık sona erer.

32. B Komanditer ortak, komandit şirketin sınırlı sorum- lu ortağıdır. Bu sebeple gerçek kişi veya tüzel kişi olabilir. Rekabet yasağına tabi değildir. Fakat şir- kette denetim hakkı vardır. Şirketle rekabet eden komanditer ortağın denetim hakkı sınırlanabilir veya kaldırılabilir. Komanditer ortaklar şirkette yö- netici olamasalar da ticari temsilci veya ticari vekil olarak atanabilirler.

33. D Bir poliçede bulunması mutlak zorunlu unsurlar şunlardır: 1. Poliçe kelimesi veya yabancı dilde- ki karşılığı, 2. Kayıtsız ve şartsız belli bir bede- lin ödenmesi havalesi, 3. Lehtarın adı ve soyadı veya unvanı, 4. Muhatabın adı ve soyadı veya un- vanı, 5. Keşidecinin imzası, 6. Keşide tarihi. Bu unsurlardan birinin eksik olması hâlinde poliçe geçersizdir. Keşide yeri ve ödeme yeri de poliçe- nin zorunlu unsurlarındandır. Fakat bu unsurların bulunmaması hâlinde poliçe kendiliğinden geçer- siz olmaz. Keşidecinin adının yanında yer alan yer keşide yeri, muhatabın adının yanında yer alan yer ödeme yeri olarak kabul edilir. Buralarda da bir yerin olmaması hâlinde poliçe geçersiz olur.

34. D Gerek poliçe ve gerekse çek muhatap üzerine çe- kildiği için her iki senette kayıtsız şartsız bir bede- lin ödenmesi emri bulunmalıdır. Bu sebeple her iki senet de havale niteliğindedir. Kambiyo senet- lerinin tamamı kanunen emre yazılı senetlerden- dir. Keşide yeri her iki senette de alternatif zorunlu unsurdur. Poliçe bir kredi aracıdır ve vade içerir.

Hâlbuki çek bir ödeme aracıdır ve çekte vade bu- lunmaz. Bu sebeple çekin rehin cirosuyla devri mümkün değildir. Çek sadece temlik veya tahsil cirosuyla ciro edilebilir.

(8)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

8 Diğer sayfaya geçiniz.

35. D Haczedilmiş ancak icra dairesince fiilen muhafa- za altına alınmamış mallar, alacaklının satış tale- bi üzerine muhafaza altına alınır ve ihale alıcısına teslim edilir hale getirilir.

36. B Taşınır veya taşınmaz satışında alıcıya bedeli ödemesi için verilecek süre en fazla 7 gün olabilir.

37. E Kambiyo takibinde icra dairesi; Senedin aslının takip talebine eklenip eklenmediği, vadesinin ge- lip gelmediği, alacaklının yetkili hamil olup olma- dığı, senedin kambiyo vasfı hususlarını re’sen inceler, bunlarda bir hata varsa şikayet yoluna gi- dilir. Senetteki imzaların sahteliği ise itiraz konusu olabilir.

38. D İhtiyati haciz kararı alındıktan sonra 10 gün içeri- sinde uygulanmasının istenmesi gerekir aksi tak- dirde ihtiyati haciz kendiliğinden düşer.

39. D İflasta sıra cetveli iflas idaresi tarafından 2 ay içe- risinde hazırlanır. Bu süre yeterli gelmezsi iki aylık bir süre daha verilebilir.

40. A Konkordato, tasdik kararıyla bağlayıcı hâle gelir.

Tasdik edilen konkordato projesinde konkorda- tonun, tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayı- cı hâle geleceği de kararlaştırılabilir; bu takdirde mühletin etkileri, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar devam eder.

Çözüm Bitti.

(9)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

• İKTİSAT ÇÖZÜMLER •

1. A Ondokuzuncu yüzyılda yaşayan Karl Marx (1818- 1883), İngiltere ve Fransa’daki liberal kapitalist uy- gulamadaki sınırsız mülkiyet hakkının çok büyük adaletsizliklere neden olduğunu görüp, işçilerin sefalet içindeki yaşamlarını yakın dan izledikten sonra, “Kapital” (üç cilt olan Kapital’in birinci cildi 1867 yılında, diğer iki cildi ise, K. Marx’in ölümün- den sonra yayınlanmıştır) adlı eserlerinde, kapita- list düzenin mutlaka yıkılacağını, yerini sosyalist düzenin alacağını öne süre rek, bilimsel sosyaliz- min temellerini ortaya koymuştur.

2. B Marshall’ın ana yapıtı, 1890 yılında yayınlanan Principles of Economics kitabıdır. Marshall anali- zi, piyasa kapitalist sistemini açıklayan teorilerden ve hipotezlerden oluşmamaktadır; daha çok, bir analiz metodu ve analizin yapıldığı bir çerçevedir.

Marshall’ın ısrarla üzerinde durduğu husus, eko- nomik sistemin durmadan değişen ve gelişen bir şey olduğudur. Teşebbüsler doğmakta, gelişmek- te ve sona ermektedir; mallar için arz ve talep değişmektedir; nüfustaki değişmeler emek arzı- nı etkilediği gibi göçler, eğitim ve değişen sosyal ahlâk da etkili olmaktadır. Özetle, ekonomik sis- temler birbirlerine bağlı olarak durmadan değişen karmaşık yapılardır. Ekonomiyi güç bir konu hali- ne getiren de bunlardır. Bu karmaşık değişmeleri incelemenin tek yolu, ilişkileri basite indirgemektir.

Ancak, aşırı basitleştirmeden de kaçınmak gerekir.

Marshall analizinin iki önemli basitleştirmesi günü- müz ekonomi düşüncesinin temelini oluşturmak- ta, devam etmektedir. Bunlardan biri karmaşık karşılıklı ilişkilerin parçalara ayrılması, diğeri ise zamanın hesaba katılmasıdır. Marshall analizi- ne “Kısmi denge analizi” denilmekte ve bu, genel denge analizi ile karşılaştırılmaktadır.

3. C Ordinal fayda teorisi çerçevesinde tüketici tercih- lerinin özellikleri aşağıdaki gibidir.

Tercihlerin bütünlüğü: Bu varsayıma göre tüke- ticinin iki mal sepeti arasında bir sıralama yaptı- ğı varsayılır. X > Y ise X mal sepetini tercih eder, Y > X ise Y mal sepetini tercih eder, X = Y ise tü- ketici iki mal sepeti arasında kayıtsız kalır.

Tercihlerin geçişliliği: Bu varsayımda X, Y ve Z gibi üç farklı mal sepetiyle karşı karşıya olan bir tüketici X’i Y’ye tercih ediyorsa ve Y’yi de Z’ye tercih ediyorsa; X sepetini Z’ye tercih edecektir.

X > Y ise Y > Z ise X > Z şeklinde ifade edebiliriz.

Tercihlerin doymazlığı: Bu varsayıma göre X sepeti Y sepetine göre daha fazla miktarda malı içeriyorsa tüketici X mal sepetini Y mal sepetine kesinlikle tercih edecektir. (X mal sepeti Y mal se- petine göre daha fazla tüketim imkanı sunmakta- dır.) Doymazlık varsayımında tüketicinin azı çoğa tercih etme gibi bir durum söz konusu değildir. Tü- ketim arttıkça elde edilen fayda düzeyi artacaktır.

Doymazlık varsayımı geçerli olan bu tür mallara iyi mal adı verilir. Şayet tüketim arttıkça fayda dü- zeyi azalıyorsa bu tür mallara da kötü mal adı ve- rilir ve doymazlık varsayımı geçerli olmayan kötü mallara ait farksızlık eğrileri pozitif eğimli çizilir.

Tercihlerin sürekliliği: Bu varsayıma göre, Y mal sepetine tercih edilen X mal sepetinden, Y’ye ter- cih edilmeyen Z mal sepetine giden yolda N gibi farklı bir mal sepeti vardır.

Tercihlerin dışbükeyliği: Bu varsayıma göre ise; tüketici X ve Y sepetleri arasında kayıtsızsa, her iki sepetin ağırlıklı ortalamasında oluşan Z gibi farklı bir mal sepeti tercih edilir. Ordinal fay- da teorisi kayıtsızlık eğrileri yaklaşımına dayanır ve kayıtsız eğrileri ile bütçe kısıtı araçlarından ya- rarlanır.

4. E Telafi edilmiş talep fonksiyonunun açıklayıcı de- ğişkenleri; malın fiyatı, diğer malın fiyatı ve fayda düzeyidir.

Telafi edilmiş talep eğrisi ikame etkisi temel alına- rak Hicks tarafından türetilir. İkame etkisinin her zaman negatif olması nedeniyle telafi edilmiş ta- lep eğrisi tüm mallarda negatif eğimlidir.

(10)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

10 Diğer sayfaya geçiniz.

5. D

• Bandwagon Etkisi: Piyasaya yeni çıkan mallar ilk etapta bazı tüketici kitleleri tarafından tüketi- lirken, bazı tüketici kitleleri tarafından tüketilme- mektedir. Zamanla malı tüketmeyen kitlenin de tüketim yapması yani diğer kişilerden geri kalmak istememesi üzerine mallara olan talebin artması- dır. Kişilerin sürüye katılarak taleplerini arttırmak istemelerinin altında yatan temel neden çevredeki kişilerin tüketiyor olması ve onlardan geri kalmak istememesidir. Buna pozitif kitle (ağ) dışsallığı da denir.

• Snop-Züppe Etkisi: Gelir seviyesi yüksek olan kişilerin oluşturduğu tüketici kitleleri, kendileri- ni, gelir seviyesi düşük olan tüketici kitlelerinden ayrıcalıklı görmektedir. Bu nedenle daha lüx me- kanları ve lüx malları talep ederler. Zamanla bu mekanlarda ve mallarda meydana gelen fiyat dü- şüşleri karşısında kendilerini ayrıcalıklı gören tüketici kitleleri sürüden ayrılırlar. Çünkü gelir se- viyesi düşük olan tüketiciler bu mekanlara ve mal- lara talep etmeye başlamıştır. Ayrıcalıklarının yok olacağını düşünen gelir seviyesi yüksek tüketi- ci kitleleri bu malları ve mekanları daha az talep ederler. Züppe etkisi olarak da adlandırılan snop etkisi bazı kitlelerin (gelir seviyesi yüksek olan) sürüden ayrılmasıyla sonuçlanır (Sürüden ayrılma sebebi diğer kişilerin tüketimlerini arttırmalarıdır).

Buna negatif kitle (ağ) dışsallığı da denir.

• Veblen Etkisi: Gösteriş yapmak, başkalarının sahip olamayacağı mallara sahip olmak isteğiyle fiyatı yükselen mala yönelik talebin artması sonu- cu ortaya çıkan etkidir. Burada önemli olan unsur mala olan talebin artma nedeninin fiyat olduğudur.

6. E

• Eğim mutlak değişmeleri esneklik ise oransal de- ğişimleri ifade eder.

• Eğim ile esneklik arasında genellikle ters yönlü bir ilişki söz konusudur. Ancak her durumda bunu söylemek mümkün değildir. Örneğin negatif eğim- li her iki ekseni kesen talep doğrusu üzerindeki her noktada eğim sabit esneklik ise fiyat eksenin- den miktar eksenine doğru mutlak olarak sonsuz- dan sıfıra doğru azalmaktadır.

• Negatif eğimli her iki ekseni kesen talep doğrusu üzerindeki her noktada eğim sabittir.

• Esneklik sol yukarıdan sağ aşağıya mutlak olarak azalmaktadır.

• Talebin fiyat esnekliği; malın ihtiyacı karşılama şiddeti azaldıkça, ikamesinin varlığı arttıkça, büt- çe içindeki payı arttıkça, haberleşme hızlandıkça ve zaman uzadıkça ARTAR.

7. C K

Q 0 L

Q = min(aK, bL) eL, K = 0 MRTSL, K = 0

Cobb Douglas tipi üretim fonksiyonunda serma- ye ve emek girdisi arasındaki ikame ilişkisi sınırlı iken, doğrusal üretim fonksiyonunda iki girdi ara- sındaki ikame ilişkisi tamdır. Leontief tipi üretim fonksiyonunda ise iki girdi arasında ikame ilişki- si söz konusu değildir. Sabit oranlı üretim fonk- siyonu olarak da adlandırılan Leontief tipi üretim fonksiyonunda eş ürün eğrisi sabit sermaye emek oranı üzerinden L biçimde köşeli çizilir.

8. C

E0 " QD = QS

A noktasını bulmak için;

QD = 0 P = ? 0 = 72 – 4P P = 18 B noktasını bulmak için;

QS = 0 P = ? 0 = –24 + 12P P = 2

72 – 4P = –24 + 12P & P0 = 6 QD = –24 + 12 · 6 = 48

Toplam rant = A ABE^&0h

= AB Q· ·

2 0=16 482 =384 P

18 A

B 0

S

2 D

E0

Q0 Q

48 P0

6

(11)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI 9. C Arz esnekliğini belirleyen en önemli unsur, za-

mandır. Vade uzadıkça esneklik artar. Çok kısa dönemde (piyasa döneminde) esneklik sıfırdır.

Kısa dönemde sıfır ile bir arasındadır. Uzun dö- nem arz esnekliği ise birden büyüktür.

10. E Tavan fiyat; devletin piyasada işlem gören azami (en yüksek) fiyatı belirlemesidir. Piyasa denge fi- yatının altında belirlenir.

Qd = Qs

50 – 0,5P = 20 + P 30 = 1,5 P P0 = 20

P0 = 20 denge fiyatının altındaki bir fiyat düzeyin- de tavan fiyat uygulaması yapılır.

11. C

Firmanın kısa dönem arz eğrisi, marjinal maliyet eğrisinin ortalama değişken maliyet eğrisinin üs- tünde kalan kısmıdır.

12. A Negatif eğimli talep eğrisine sahip olan monopol- cü firmanın hem fiyatı hem de miktarı aynı anda belirleyebilme imkanı yoktur. Monopolcü firmanın önünde iki seçenek vardır, ya fiyat düzeyini be- lirleyip piyasadaki talep kadar üretim yapacaktır ya da üretim düzeyini belirleyip bu üretime karşılık gelen fiyat düzeyinde satış yapacaktır. Bu durum- da monopolcü firma, tam rekabet piyasasındaki firma gibi fiyat kabullenici değil, fiyat belirleyici ko- numdadır.

13. E Cournot Modeli; Fransız iktisatçı Augustin Cour- not tarafından 1838 yılında geliştirilen modeldir.

• Miktar rekabetine dayalı bir düopol modelidir. (Her iki firma da takipçi konumundadır.)

• Simetri varsayımı geçerli olup, firmaların safça davranmaları söz konusudur. Yani firmalardan biri üretim miktarını değiştirdiğinde rakibinin üretim miktarını değiştirmeyeceğini varsayar ve firmalar geçmişteki hatalarından ders çıkaramazlar.

• Üretim kararlarını eş anlı alan firmaların, üretim yapıları ve maliyet yapıları aynıdır (Aynılık varsa- yımı).

• Modeldeki firma sayısı basitleştirici olabilmesi adına ikidir. Piyasa talebi de iki firma tarafından eşit paylaşılır.

• Cournot modelinde marjinal maliyetin sıfır oldu- ğu varsayımı altında her bir firma toplam talebin 1/3’ünü karşılayacak düzeyde üretim yapar. Do- layısıyla iki firmanın toplam üretimi tam rekabet üretiminin 2/3’üne eşittir. Şayet firma sayısı artar- sa her firma için pay ve paydaya bir eklenir. Yani üç firma sözkonusu ise toplam üretim tam reka- bet üretiminin 3/4’üne, dört firma sözkonusu ise toplam üretim tam rekabet üretiminin 4/5’ine eşit- tir. Şayet modeldeki firma sayısı sonsuza giderse piyasanın da tam rekabet piyasasına dönüşmesi söz konusu olur.

• Cournot modelinde denge noktası, firmalara ait tepki fonksiyonlarından hareketle hesaplanır. Her iki firmanın tepki fonksiyonlarının keşisim nokta- sında denge gerçekleşir. Bu durum Cournot den- gesi olarak ifade edilir.

• Cournot dengesi bir Nash dengesidir. Her düopol- cü rakibinin davranışı veriyken yani rakibinin üre- tim miktarı veriyken kendisi için en iyisini yapar.

• Cournot modelinin çözümü tam rekabet ile mo- nopol çözümlerinin arasında yer alır. Cournot modelindeki üretim tam rekabete göre düşük, mo- nopole göre yüksektir. Fiyat ise tam rekabete göre yüksek monopole göre düşüktür.

P

0

S

D E0

Q0 Q

P0

ACMC AVC

AC AVC MC

0 Q

P = AVCmin" Kapanma noktası

(12)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

12 Diğer sayfaya geçiniz.

14. E Genel Dengenin Varsayımları

• Tüketiciler gelirlerinin tamamını harcarlar.

• Toplumun refahı bireylerin refahları toplamına eşittir.

• Piyasalarda tam rekabet koşulları geçerlidir.

• Azalan marjinal ürün ve azalan marjinal fayda var- sayımları geçerlidir.

• İki birey, iki girdi, iki mallı ekonomik model söz ko- nusudur.

• Tüm mallar özel mallardır.

• Genel denge analizinde fonksiyonlar süreklidir ve iki kez türevi alınabilir.

• Devlet ve diğer devletler analiz kapsamı dışında- dır.

• Üretim, tüketim aynı yer ve zamanda yapılır.

• Bireylerin fayda fonksiyonu ile firmaların üretim fonksiyonu arasında bağımlılık artar.

15. D Ekonomik büyüme oranı = Y

Y Y

x 100

2011 2012- 2011

. .

.

, Y

x Y

Y

2 5 5 000

5 000 100

125 5 000

5125

2012

2012 2012

= -

= -

=

16. D Tüketici fiyatlarıyla enflasyonun tüketicilerin refah düzeylerinde enflasyon nedeniyle meydana gelen bozulmayı doğru biçimde ölçememesinin üç ne- deni söz konusudur.

1. Nitelik sapması: Malların fiyatları fiyat endeks ile ölçülebilirken, kalitesindeki artışlar ölçüleme- mektedir.

2. İkame sapması: Tüketiciler fiyatı yükselen mal ve hizmetleri, fiyatı değişmeyen veya nispi olarak gerileyen mal ve hizmetlerle ikame edebilirler. Tü- keticiler fiyat artışlarından etkilenmeyebilirler.

3. Yeni ürün sapması: Hesaplanan mal sepetinin sabit olması ve piyasaya çıkan yeni tüketim mal- larının fiyatlarında zaman içinde meydana gelen değişimleri yansıtmamasıdır.

17. A Vergilerin gelirden bağımsız olduğu kapalı eko- nomi (Basit Keynesyen) modelde toplam planla- nan harcamalar fonksiyonu;

18. D Enflasyonist açık: Tam istihdam düzeyindeki toplam planlanan harcama ile tam istihdam reel GSYİH arasındaki pozitif farktır. (Harcama Fazla- sı)

Deflasyonist açık: Tam istihdam düzeyindeki toplam planlanan harcama ile tam istihdam Reel GSYİH arasındaki negatif farktır. (Harcama Açığı) Keynesyen modelde eksik istihdam denge gelir düzeyinden tam istihdam gelir düzeyine ulaşabil- mek için otonom harcamaların artarak harcama açığının ortadan kalkması gerekir.

19. D

A noktasında para piyasası dengede iken mal arz fazlası söz konusudur. A noktasından E0 denge noktasına yönelim hasıla ve faiz oranlarının düş- mesi ile gerçekleşir. Mal arz fazlası sonucunda stoklar artar, üretim azalır, hasıla azalır, para ta- lebi düşer ve faiz oranı düşer.

AE = AE0 + c Y

Sabit terim Eğim katsayısı

İ

0

A LM Y.

İ.

IS E0

Y0 Y

İ0

(13)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI 20. E Devalüasyon: Ülke parasının, yabancı paralar

karşısındaki değerinin düşürülmesidir. Sabit döviz kuru sisteminde uygulanır. Amaç dış ticaret açı- ğını azaltarak, ödemeler bilançosu açığını kapat- maktadır. Devalüasyon ile;

• İhraç malların yurtdışı fiyatı azalır.

• İhraç mal talebi artar, ihracat artar.

• Döviz geliri artar.

• İthalat malların fiyatı artar.

• İthal mal talebi azalır, ithalat azalır.

• Döviz gideri azalır.

• Dış ticaret açığı azalır.

21. A Satın alma gücü paritesi, tek fiyat kanunu geçerli iken iç ve dış fiyatları ulusal para cinsinden eşitle- yen nominal döviz kurudur. Cevap A şıkkıdır

22. D Komşuyu zarara uğratma politikası, esnek döviz kuru sisteminde, genişletici para politikalarıyla ku- run yükselmesi, böylece reel değer kaybı ile net ihracatın artırılması için uygulanan politikalardır.

23. C Rasyonel beklentileri içeren Yeni Klasik Mo- dele göre Phillips Eğrisi;

24. C Fisher’in fayda maksimizasyonuna dayalı tüketim kuramına göre bugünkü tüketim, bugünkü gelirin yanında gelecekteki gelire de bağlıdır. Gelecekte elde edilecek gelirin tüketime etkisi, gelecekteki gelirin belli bir faiz oranı düzeyinden bugünkü de- ğeri kadar olacaktır. Buna göre faiz oranları bu- günkü tüketimi etkilediği gibi gelecekteki tüketimi de etkiler. Bireyler bugünkü tüketimlerini gelecek- teki tüketimlerine ya da gelecekteki tüketimleri- ni bugünkü tüketimlerine tercih ederler. Bunu ise borç alıp veya borç vererek yaparlar. Dolayısıyla bugünkü tüketim bugünkü gelirden büyük olabildi- ği gibi küçük de olabilir.

25. C

·

M m B

m r r1 t e cc

·

DD TD

1 1

1

=

= + + + +

·

M m B

M r 1r c tt e c

·

DD TD

2 2

2

=

= + + ++ +

fl› › › r

rDD Zorunlu kar l k oran

TD

4

c: Halkın nakit tercih oranı t: Vadeli mevduat tercih oranı e: Serbest rezerv oranı

POLİTİKALAR İlan edilen

dönemKısa Philips

eğrisi kabul edilmez.

Dikeydir.

Philips eğrisi kabul edilir.

Negatif eğimlidir.

Philips eğrisi kabul edilmez.

Dikeydir.

dönemUzun

İlan edilmeyen (Şok, Sürpriz) dönemKısa Uzun

dönem

Para Çarpanı Dar anlamda

para çarpanı Geniş anlamda

para çarpanı

(14)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

14 Diğer sayfaya geçiniz.

26. B DOLAYSIZ PARA POLİTİKASI ARAÇLARI Doğrudan para politikası araçları, merkez banka- sının para politikası uygulamalarını piyasanın in- siyatifi yerine, yapmış olduğu yasal düzenlemeler aracılığıyla bizzat kendisinin gerçekleştirmesini sağlayan para politikası araçlarıdır.

Merkez bankasının para politikasını uygularken düzenleyici gücüne dayanarak kullandığı araçlar- dır. Merkez bankasının fiyata (faiz oranına) ya da miktara (mevduat ve kredi miktarları) müdahale ile sınırlamalar getiren araçlardır.

Ticari bankaların bilançolarını hedef alan araçlardır.

• Banka kredilerinin miktar, vade ve faiz oranları açısından düzenlenmesi (Faiz oranı kontrolleri ve Kredi tavanları vbg.)

• Farklılaştırılmış iskonto oranı • İthalat teminatı yatırılması

• Bankalara ve diğer finansal aracı kurumlara bel- li bir miktar devlet tahvili alma zorunluluğu geti- rilmesi

• Finansal kurumların menkul kıymet portföyünün düzenlenmesi

• Tüketici kredileri kontrolü • Selektif kredi kontrolleri • Asgari ödeme oranları

• Zorunlu döviz devir oranı (Ülkemizde 1996 – 1998 yılları arasında sık kullanılan araçtır)

• Disponobilite oranı (Ülkemizde 2005 yılından beri kullanılmamaktadır)

• Merkez bankası telkin ve tavsiyeleri

Açık piyasa işlemleri, zorunlu karşılık oranları ve reeskont oranları TCMB’sının dolaylı para politika- sı araçları arasında yer alır.

27. A Ek Parasal Sıkılaştırma (EPS); Merkez banka- sının haftalık repodan fonlamayı keserek, piyasa yapıcı bankalar dahil tüm bankaları koridorun üst bandından daha yüksek bir faiz oranından fonla- yarak ortalama fonlama maliyetini arttırdığı yön- temdir. Kurun aşırı yükseldiği ya da enflasyon endişelerinin olduğu dönemlerde EPS uygulana- bilir.

28. E Enflasyon Hedeflemesi için Gerekli Ön Koşul- lar

a) Merkez bankasının bağımsız olması (Araç bağımsızlığı, Kamuya kredi açılmasının ya- saklanması, enflasyonla mücadele görevinin verilmesine ilişkin yasal düzenlemelerin olma- sı şarttır.)

b) Mali baskınlığın olmaması (maliye politikasının disiplin altına alınması)

c) Finansal piyasaların ve finansal sistemin geliş- miş olması

d) Döviz kuru ve enflasyon arasındaki ilişkinin za- yıf olması

e) Enflasyon ataletinin kuvvetli olmaması f) Dalgalı kur rejiminin geçerli olması

g) Dolarizasyonun düşük seviyelerde olmasıdır.

29. A Stolper-Samuelson Gelir Dağılımı Teoremi’ne göre serbest dış ticaret ülkede bol olan faktörün gelirini arttırır, kıt olan faktörün gelirini azaltır. Yani gelir dağılımı bol faktör lehine değişir. Eğer koru- macı bir politika kullanılırsa gelir dağılımı kıt faktör lehine değişir.

30. B Gönüllü ihracat kotaları, bir malın ihracatçısı ülke ile ithalatçısı ülke arasında yapılan iki yan- lı görüşmeler sonucunda ihracatın belirli bir kota ile sınırlandırılmasıdır. 1970’lerden sonra yaygın- laşan yeni korumacılık akımı kapsamında en çok kullanılan araçlardan bir tanesidir. Görünürdeki amaç, sanayileşmiş ülke iç piyasalarının düzen- lenmesidir. Asıl amaç ise, azgelişmiş ülke reka- betine dayanamayan endüstrileri korumaktır. Yerli üreticileri korumak için uygulanan gönüllü ihracat kısıtlamalarına gönüllü demek yanıltıcı olabilir.

Çünkü, ihracatçı ülkenin ihracat miktarını ithalatçı ülkenin baskı yapmasıyla azaltmaya yöneliktir.

(15)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI 31. D Sidney Alexander tarafından geliştirilen Mas-

setme (Toplam Harcama) Yaklaşımında devalü- asyonun dış dengeyi sağlayıcı etkileri milli gelir üzerinde yaptığı değişmeler yoluyla açıklanmak- tadır. Massetme yaklaşımına göre, dış ticaret açığı bir ülkenin tüketim, yatırım ve kamu harca- malarının, toplam üretimden daha fazla olması demektir. Dolayısıyla devalüasyon sonucu ulu- sal gelirdeki artış toplam massetme kapasitesinin üzerinde olmalıdır.

32. E Cari işlemler hesabının alt kalemleri:

• Mal ticareti – görünür ticaret hesabı • Hizmet ticareti – görünmez ticaret hesabı • Tek yanlı – karşılıksız transferler hesabı • Faktör gelir ve giderleri hesabı

33. A Dengeli kalkınma teorisyenlerinden birisi de H.

Chenery’dir. Chenery, işe geri kalmış ekonomi- lerde kaynak dağılımı ile piyasa arasındaki bağın zayıf olduğunu, dolayısıyla kaynak gelir ilişkisinin istenen yönde oluşmadığını vurgulamakla başla- maktadır. Ona göre bu durum söz konusu ekono- milerde dengesizlik yaratmaktadır.

Piyasa dengesizliklerinin olduğu bir ortamda, üre- tim faktörlerinin piyasa fiyatları, sosyal maliyetleri yansıtmamaktadır. Sosyal maliyetleri yansıtma- yan bu fiyatlara göre kâr makzimizasyonunu ger- çekleştiren müteşebbisin sağladığı özel kâr ile sosyal kârlılık arasında farklar ortaya çıkmaktadır.

Bu farklar ne kadar büyükse, optimal kaynak dağı- lımından o kadar uzaklaşılmış olunur. Bu nedenle planlama yoluyla piyasaya müdahale etmek ge- reklidir.

34. C Yapısalcı Yaklaşım düşünürü olan Prebisch ve onu izleyen Furtado ve Sunkel’a göre, kalkınma sermaye birikiminin sonucudur ve ülkelerin kal- kınma düzeylerindeki farklılıkların temelinde her ülkenin uluslararası ticarette farklı düzeylerde uz- manlaşmış olması yatmaktadır.

Gelişmişliği ve azgelişmişliği ya da kalkınmışlık ya da kalkınmamışlığı uluslararası ticaret üret- mektedir. Buna göre AGÜ’ler tarımsal ürün ve hammadde ihracatına yönelik ihracat yapılarını değiştirmedikleri sürece kalkınma sorunlarını çöz- meleri imkânsız görünmektedir.

35. B ∆k = i – dk 0 = i – 0,04 x 50 i = 2

36. C Solow modeline göre aynı yapısal özelliklere, aynı teknoloji düzeyine (üretim fonksiyonuna)-aynı ya- tırım haddine-aynı nüfus artış haddine ve aynı yıpranma haddine ve dolayısıyla da aynı durağan duruma sahip olan ülkelerden daha fakir olanlar (fert başına çıktı düzeyi daha düşük olanlar) daha zengin olanları (fert başına çıktı düzeyi daha yük- sek olanları) onlardan daha hızlı büyüyerek ortak durağan durumda yakalarlar. Buna Solow modeli- nin koşulsuz yakınsama hipotezi denir.

(16)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

16 Diğer sayfaya geçiniz.

37. E 5 Nisan İstikrar Programının Stratejisi ve Özel- likleri

• 5 Nisan kararları kısa vadeli hedefleri için Orto- doks şok tedavisi öngören, uzun vadeli hedefler için Heterodoks politikaları ve yapısal reformları içeren tedbirlerden oluşmuştur.

• Ortodoks politikaların temel amacı yüksek enflas- yonu hızla ve kalıcı şekilde aşağı çekmek ve dış ödemeler dengesini iyileştirmektir.

• Heterodoks politikalar ise fiyat, ücret, faiz ve dövi- zin geçici kontrolünü ve hatta dondurulmasını ön- gören gelirler politikası temeline dayanır.

• Bu doğrultuda para arzı kısılarak, zorunlu karşı- lık oranları ve disponibilite oranları arttırıldı. KİT ürünlerine yüksek oranda zam yapıldı. Faiz oran- ları arttırılarak dövize olan talep azaltılmaya ça- lışıldı.

• Dövize hücumun durması ve TL’nin aşırı olan de- ğerini azaltmak için döviz kuru serbest piyasa koşullarına bırakıldı ve Nisan 1994’te 1 Dolar = 32.000 TL oldu.

• Kamu harcamalarında kısıntılara gidilirken yeni vergi düzenlemeleri hayata geçirildi.

• Program çerçevesinde ücret ve maaşlar kontrol altında tutuldu ve enflasyon oranının altında zam yapılarak reel ücretler düşürüldü.

• Bu tedbirlerle halkın satın alma gücü düşürülerek toplam talep azaltılmaya çalışıldı. Uygulamalarla birlikte iç talep ciddi şekilde daralırken üretim dü- zeyi azaldı ve işsizlik arttı.

38. B 1958 yılında moratoryum ilanında KİT’lerin dış borçla finansmanı, Merkez Bankası’na dayalı enf- lasyonist finansman, sermayenin düşük vergilen- dirilmesi, alınan borçların verimli kullanılamaması gibi nedenler etkili olmuştur. Ancak borç faiz öde- melerinin borç servisi içindeki payı düşük değil aksine yüksektir.

39. D Cumhuriyetin kuruluş döneminde denk bütçe ve istikrarlı para ilkesi esas alınmıştır. Tarihsel de- neyimlerden dolayı denk bütçe ulusal egemen- liğin temeli olarak algılanmıştır. Cumhuriyetin ilk bütçesi (1924 yılı bütçesi) denk bağlanmış ve dö- nem sonunda 18 milyon TL fazla vermiştir. Aşar Vergisi’nin 1925 yılında kaldırılması nedeniyle bir sonraki yıl bütçesi %2 oranında açık vermiş- tir. 1929 yılında başlayan Büyük Buhran’ın (Büyük Bunalım) etkisiyle 1930’lardan itibaren devletçi politikalar ağırlık kazanmıştır. 1933’ten itibaren ekonomi tamamen devlet ağırlıklı hâle gelmiştir.

40. A 9 Aralık 1999’da 2000-2002 dönemini kapsayan Enflasyonla Mücadele Programı (9 Aralık 1999 Kararları) yürürlüğe konmuştur. Programın amacı, ekonomideki belirsizlikleri gidererek ve enflasyon beklentisini azaltarak reel faizler ile enflasyonda düşüş sağlamak ve ekonomik büyümeyi hızlandır- maktır. Programın üç temel unsuru vardır:

• Faiz dışı fazlanın artırılmasına yönelik sıkı mali- ye politikası

• Enflasyon hedefi ile uyumlu gelirler politikası • Uzun dönemli beklentileri iyileştirmeyi ve bu şe-

kilde reel faizlerin düşürülmesini sağlayacak para ve kur politikaları

Çözüm Bitti.

(17)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

• MALİYE ÇÖZÜMLER •

1. A Bedavacılık Sorunu: Bireylerin bir kamusal malın sunumuna katılmamalarına rağmen, ‘dışlanama- ma’ özelliği nedeniyle bu maldan yararlanmalarını ifade eder. Bedavacılık sorunuyla baş edebilmek için önerilen çözümse devletin toplumdaki tüm bi- reylerin kamusal mal tercihlerini bulması ve son- rasında da zorlayıcı gücünü kullanarak herkesi kamusal malların finansmanına katılmaya mec- bur bırakmasıdır. Bu durumun gerçekleşmesiyle devlet bedavacılık sorununu ortadan kaldırarak kamusal malların en uygun (optimal) düzeyde su- numunu sağlayabilir.

2. C Hicks-Kaldor Yaklaşımı’na göre olumsuz dışsal- lıkların söz konusu olduğu üretim faaliyetlerinde, dışsal maliyete neden olan firmanın, zarar ver- diklerine karşı “denkleştirici miktar” olarak üretim faaliyetinden elde ettiği dışsal faydayı karşılık ola- rak vermesi önerilir. Bu yaklaşımda devlet müda- halesi olmadan zarar görenin fayda sağlayandan bir tazminat alması gibi bir hüküm söz konusudur.

Hicks-Kaldor yaklaşımı literatürde “Tazmin İlkesi”

olarak da bilinmektedir. Örneğin, Hicks ve Kaldor, Pareto optimumunu veren bir denge durumundan, başka bir duruma geçişte, bazı kimseler zarar gö- rürken, bazı kimselerin de yararlı çıkabilecekle- rinden hareketle, şöyle demektedirler: “Eğer bu değişiklikten yararlı çıkanların kazancı, zararlı çı- kanların kayıplarından büyükse, böyle bir değişik- lik sonucu toplumda refah artışı söz konusudur.”

3. D Verginin meşru olduğunu ve devletin bireye yap- tığı hizmetin bir karşılığı olarak kabul edileceğini ifade eden yaklaşım Merkantilizm’dir.

4. B Gölge fiyatlar, piyasada gözlemlenen fiyatların yetersiz olduğu ya da fiyatın hiç oluşmadığı du- rumlarda toplumsal fayda ve maliyetleri yansıtma- sı için mallara ve faktörlere bağlanan fiyatlardır.

Esas itibarıyla gölge fiyatlara, piyasanın tam re- kabet şartlarına sahip olmadığı veya kaynakların tam kullanımının sağlanamadığı ya da malların fiyatlarının (ücretlerin, faiz oranlarının, döviz ku- runun vb.) serbest olarak değil de, devlet müda- halesi altında oluştuğu durumlarda başvurulur.

5. B Gerçek harcamalar: Devletin, dolaylı ya da do- laysız bir tarzda üretim faktörlerinin ya mülkiyetine ya da kullanma hakkına sahip olmasını sağlayan harcama türüdür.

Cari harcamalar: Cari harcamalar mevcut üretim kapasitesini kullanmak için gerekli mal ve hizmet bedellerinden oluşur.

Yatırım harcamaları: Üretim kapasitesini artır- mak için yapılan, üretim faktörlerinin verimliliğini artıran ve faydası birden fazla yıla yayılan daya- nıklı mallar için yapılan harcamalardır. Yatırım harcamaları, ülke ekonomisinin üretim gücünü ar- tırmaktadır.

6. E Kamu harcamalarında görünüşte artış; ihtiyaç- larda köklü bir değişiklik olmamasına, topluma götürülen hizmetlerde değişiklik bulunmaması- na karşın, gider rakamlarının yükselmesini ifade eder. Kamu giderlerinin görünüşte büyümesinde etkili olan faktörler; para ekonomisinin yaygınlaş- ması, bütçe usulünün değişmesi, para değerinin düşmesi, ülke sınırlarının büyümesi olarak belirti- lebilir.

(18)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

18 Diğer sayfaya geçiniz.

7. C Aşağıdaki idarelerin harcamaları geniş anlamda kamu harcaması kapsamındadır:

• Merkezi yönetim bütçesine dahil idareler • Yerel yönetimler

• SGK • KİT’ler

• Döner sermayeli işletmeler • Kamu fonları

• Vergi harcamaları • Parafiskal kurumlar

8. A Musgrave, 1890-1948 yılları arasında ABD için kamu harcamalarının artışını incelemiş ve bu ar- tışın düzenli ve sürekli bir ilerleme kaydetmediğini belirlemiştir. Sadece genel anlamda savaşsal ne- denlerin kamu harcamalarında yükselişe neden olduğunu toplam harcamalardan savaşla ilgili har- camaların çıkarıldığında gerçek anlamda önemli bir artışın olmadığını belirlemiştir.

9. E Eğer yapılan kamu harcaması sonucunda özel sektörün üretim kapasitesi artıyorsa, bununla bir- likte yapılan harcama milli hasılayı kısa ve uzun dönemde artıracak nitelikte ise bu kamu harca- ması verimli harcamadır.

10. E Kamu harcamaları genişletici etkiye sahiptir. Eko- nomi eksik istihdamda iken artan kamu harcama- ları ekonomiyi tam istihdama yaklaştırır. Ancak tam istihdamdaki bir ekonomide kamu harcama- ları artışı sadece enflasyona neden olacaktır.

11. A Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir ver- ginin ödenmesi gereken bir aşamaya gelmesidir.

Tahakkuk, tarh ve tebliğ gibi ayrı bir idari işlem- den çok, kendiliğinden gerçekleşen bir hukuki du- rum olarak kabul edilmektedir. Bu hukuki durum, dava açma sürelerinin dava açılmaksızın geçiril- mesi veya yargı mercilerinin mükellefin iddiasını reddi ile oluşur. Verginin tahakkuk zamanı, beyan- nameye dayanan tarh usulü ile ikmalen, re’sen ve idarece tarh usullerinde farklıdır. Beyana dayanan tarhta, vergi tahakkuk fişinin düzenlendiği anda tarh ve tahakkuk ettiğinden, bu usulde tarh ve ta- hakkuk işlemleri birleşmiş durumdadır.

12. E Vergilerin yansıması şu süreç içinde gerçekleşir:

Verginin ödenmesi: Vergi yansımasından söz edebilmek için her şeyden önce bir verginin öden- miş olması gerekir.

Vurgu: Verginin ödenmesi sonucu parasal mükel- lefiyet altında olan bireyin vergi karşısında göster- miş olduğu ilk olumsuz psikolojik tepkidir. Çünkü bireyin satın alma gücü vergi nedeniyle azalmış- tır. İşte bu psikolojik baskı sonucu birey ödemiş olduğu vergiyi başkalarına aktarma yollarını ara- yacaktır.

Aktarma: Aktarma, vurgudan sonra ödenen veya aktarılan vergi yükünün bir başkasına geçirilme- si olayıdır. Aktarma süreci tamamen ekonomik bir olaydır. Çünkü bu aşamada arz, talep ve fiyatlar ile verginin türü, piyasa yapısı önem taşımaktadır.

Eğer piyasa yapısı uygun ise verginin aktarılması kolaylaşacaktır.

Yerleşme: Verginin artık aktarılamayarak son bir mükellef üzerinde kalmasıdır. Üzerine vergi aktarı- lan birey de vergiyi ödediği zaman verginin vurgu- sunu hissedecek ve vergiyi aktarmak isteyecektir.

Bu noktada birey aktarma sürecine geçemiyorsa vergi kendi üzerine yerleşecek ve yansıma olayı tamamlanacaktır.

(19)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI 13. D Harç, tanım olarak konularına göre devletin yap-

tığı hizmetlerden yarar görenlerin, işlerini yap- tırmak amacıyla yalnız o işle ilgili olarak alınan paradır. Harcı vergiden ayıran en temel özellik karşılıklı olmasıdır.

14. C “Her vergi, halkın cebinden çıkan parayla devlet hazinesine giren kısım arasındaki farkı mümkün olduğu kadar az, paranın halkın cebi dışında kal- dığı süreyi, mümkün olduğu kadar kısa tutacak bi- çimde düzenlenmelidir.” Adam Smith’in bu şekilde ifade ettiği iktisadilik ilkesinin iki yönü bulunmak- tadır. Bu ilke bir yönüyle, verginin yol açtığı tarh ve tahsil masraflarının olabildiğince düşük düzeyde kalması gerektiğini ifade ederken; diğer yönüyle de, verginin “etkileri bakımından iktisadi faaliyete mümkün olduğu kadar az zarar vermesi” gerektiği şeklinde yorumlanmaktadır.

15. C Gelir Etkisi: Ödenen tüm vergiler bireylerin har- camalarını azaltır. Vergi nedeniyle harcamala- rı azalan mükellefler ek işler bularak veya kendi işinde daha fazla çalışarak verginin etkilerini gi- dermek yolunu seçebilirler. Bu tercih gelir etkisi- dir.

16. A Kaynak Teorisi’ne göre gelir bir gerçek kişinin üre- tim faktörlerini üretim sürecine sokması karşılığı yaratmış olduğu hasıladan oluşur. Böylece ge- lir dar anlamda tanımlanmış olur. İktisatta üretim faktörleri toprak, emek, sermaye ve müteşebbis- ten oluşur. Bireylerin bu üretim faktörlerinden biri- ni, birkaçını veya hepsini üretim sürecine sokması hâlinde elde edilen hâsıla verginin konusunu oluş- turacaktır. Bu nedenle ticari faaliyetlerden (emek, sermaye, müteşebbis); zirai faaliyetlerden (emek, toprak, müteşebbis, sermaye); serbest meslek faaliyetinden (emek, sermaye); ücretten (emek);

gayrimenkul sermaye iratlarından (sermaye);

menkul sermaye iratlarından (sermaye) ve diğer kazançlardan oluşan hâsıla gelir vergisi açısın- dan elde edilen kazanç ve irat olarak değerlendi- rilir. Böylece üretim dışı elde edilen gelirler, miras, bağış, sayısal loto, millî piyango gelirleri Kaynak Teorisi’ne göre elde edilmiş gelir olarak kabul edil- meyecektir.

17. D Vergi kaması: Vergi nedeniyle üretici ve tüketici rantındaki azalma ya da diğer bir ifade ile fayda kaybını ifade eder. Kısacası verginin üretici ve tü- ketici refahındaki ek fayda kaybıdır.

18. E Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bir banka- dan TL cinsinden alınan borç, piyasanın uyruğu- na göre iç borç, paranın uyruğuna göre iç borç ve alacaklının uyruğuna göre dış borçtur.

(20)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

20 Diğer sayfaya geçiniz.

19. B Ülkelerarası karşılaştırmalar yapabilmek ve bütçe açığı ölçümü ile ilgili sorunlardan kurtulmak, stan- dartlara uyum sağlamak ve maliye politikasının sürdürülebilirliğinin analiz edilebilmesi için kamu kesimi borçlanma gereği (KKBG) bütçe açığı gös- tergesi olarak kullanılmaktadır. KKBG, kamunun toplam nakdi harcamaları ile toplam nakdi gelirleri arasındaki farktır. Bu yöntem açığın nakit bazında ölçümünü ifade eder. KKBG en kapsamlı açık öl- çüm yöntemi olup, kamu kesimini oluşturan birim- lerin tamamını kapsamaktadır.

20. B Kısa vadeli borçlanmanın temel amacı Hazine- nin nakit ihtiyacını karşılamak iken en temel aracı ise hazine bonosudur. Kısa vadeli borçlar ödendi- ğinde bakiye bırakmadığı için Hazinenin defter-i kebirine kaydedilmez. Arıca riski az olduğu için getirisi yani faizi de düşüktür.

21. C Dış borçlara başvurma nedenleri:

• Kalkınma için gerekli olan iç kaynakların yetersiz- liği

• Yatırımlar için gerekli olan sermaye yetersizliği • Teknik bilgi yetersizliği

• İthalat için gerekli olan kaynak yetersizliği

22. E Başabaştan yapılan konversiyon; nominal değer değiştirilmeksizin faiz düşürülür.

Başabaşın altında konversiyon; nominal değer ar- tarken faiz oranı düşürülür.

Kademeli konversiyon; tahvillerin faiz oranı piyasa faizine kademeli olarak iner.

Fark ödemeyi gerektiren konversiyon; borç mikta- rı artarken ödenecek faiz miktarı aynı kalır.

23. D Konsinye Satış: Daha önceden ihraç edilmiş olan DİBS’ler ikincil piyasada Merkez Bankası ta- rafından Hazine adına ve hesabına açık piyasa işlemleri kapsamında satılmaktadır. Faiz oranları Tap sisteminden farklı olarak önceden belli değil- dir.

24. E Merkezî yönetim bütçe kanun teklifine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi sırasında dikkate alınmak üzere Cumhurbaşkanlığı tarafın- dan eklenen belgeler aşağıda belirtilmiştir.

a) Orta vadeli programı da içeren bütçe gerekçesi b) Yıllık ekonomik rapor

c) Vergi muafiyeti, istisnası ve indirimleri ile ben- zeri uygulamalar nedeniyle vazgeçilen kamu gelirleri cetveli

d) Kamu borç yönetimi raporu

e) Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin son iki yıla ait bütçe gerçekleşmeleri ile izleyen iki yıla ait gelir ve gider tahminleri

f) Mahallî idareler ve sosyal güvenlik kurumları- nın bütçe tahminleri

g) Merkezî yönetim kapsamında olmayıp, merkezî yönetim bütçesinden yardım alan kamu idare- leri ile diğer kurum ve kuruluşların listesi

(21)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI 25. C Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, ayrın-

tılı harcama programlarını hazırlar ve vize edil- mek üzere Cumhurbaşkanlığına gönderir. Bütçe ödenekleri, Cumhurbaşkanlığı tarafından belir- lenecek esaslar çerçevesinde, nakit planlaması da dikkate alınarak vize edilen ayrıntılı harcama programları ve serbest bırakma oranlarına göre kullanılır.

26. A Kamu idarelerinin malî yönetim ve kontrol sistem- leri; harcama birimleri, muhasebe ve malî hizmet- ler ile ön malî kontrol ve iç denetimden oluşur.

Yeterli ve etkili bir kontrol sisteminin oluşturula- bilmesi için; mesleki değerlere ve dürüst yönetim anlayışına sahip olunması, malî yetki ve sorum- lulukların bilgili ve yeterli yöneticilerle personele verilmesi, belirlenmiş standartlara uyulmasının sağlanması, mevzuata aykırı faaliyetlerin önlen- mesi ve kapsamlı bir yönetim anlayışı ile uygun bir çalışma ortamının ve saydamlığın sağlanması bakımından ilgili idarelerin üst yöneticileri ile di- ğer yöneticileri tarafından görev, yetki ve sorumlu- luklar göz önünde bulundurulmak suretiyle gerekli önlemler alınır.

27. B Analitik bütçe sınıflandırmasına göre kamu har- camalarının idari sınıflaması, harcamayı yapan yönetim birimlerini esas almaktadır. Bir başka de- yişle devletin örgüt yapısına göre belirlenmekte- dir. İdari sınıflama, siyasi ve idari sorumluluğun belirlemesini ve program sorumlularının tespitini hedeflemektedir. Çok fazla pratik faydası olmayan bir sınıflamadır.

28. C Bütçe tahmin bile olsa gelir ve gider değerleri denk bağlanmalıdır. Bu bütçede denklik veya tev- zin ilkesi olarak ifade edilir.

29. D Program bütçe sistemi; devlet yükümlülüklerinin yapılan hizmet açısından değerlendirilerek sınıf- landırıldığı ve kaynakların tahsisinde, faaliyetlerin yürütülmesinde hizmeti esas alan bir bütçe siste- midir. Buna göre kamu kesiminde yürütülen hiz- metlerin ve bu hizmetlere yapılacak harcamaların belirlenmesi önemlidir. Aynı zamanda hangi hiz- mete öncelik verileceğini saptayarak kaynakların bu önceliklere göre dağılımı sağlanmalıdır.

30. D Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak tespit etmek ve sağlamaktır.

İncelemeye yetkili olanlar tarafından lüzum gö- rüldüğü takdirde inceleme, işletmeye dahil ikti- sadi kıymetlerin fiili envanterinin yapılmasına ve beyannamelerde gösterilmesi gereken unsurların tetkikine da teşmil edilebilir. Fiili envanterin yapıl- masının gerektirdiği ve incelemeyi yapan tara- fından tasdik edilen giderler Hazinece mükellefe ödenir.

(22)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI

22 Diğer sayfaya geçiniz.

31. C Gelir Vergisi Kanunu’na göre aşağıda yazılı ger- çek kişiler Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendiri- lirler:

1. Türkiye’de yerleşmiş olanlar

2. Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşek- kül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları

32. A Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir.

33. B Gayrimenkul sermaye iradında matrah tespiti ya- pılırken mükellefler (hakları kiraya verenler hariç) diledikleri takdirde hasılatlarından %15’ini götürü olarak indirebilirler. Götürü gider usulünü kabul edenler iki yıl geçmedikçe bu usulden dönemez- ler.

34. D Kurum kazancının tespitinde aşağıdaki indirimle- rin yapılması kabul edilmez:

a) Öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizler b) Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan

faiz, kur farkları ve benzeri giderler

c) Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar

ç) Her ne şekilde ve ne isimle olursa olsun ayrılan yedek akçeler

d) Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Ka- nun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zam- ları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizleri

e) Kanunlarla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak tespit edilen hadler saklı kalmak kaydıyla, menkul kıy- metlerin itibarî değerlerinin altında ihracından doğan zararlar ile bu menkul kıymetlere ilişkin olarak ödenen komisyonlar ve benzeri her türlü giderler

f) Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan;

yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz taşıt- ları ile uçak, helikopter gibi hava taşıtlarından işletme- nin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ve amortismanları

g) Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yö- neticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri

h) Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televiz- yon yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlar- dan dolayı ödenen tazminat giderleri

ı) Her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün ma- mullerine ait ilan ve reklam giderleri

i) Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kirala- ma, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyeti- ne eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kay- naklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının %10’unu aşmamak üzere Cum- hurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı

j) İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edil- mesi Hakkında Kanunun ek 4. maddesi kapsamında hakkında reklam yasağı uygulananlara verilen reklam- ların giderleri

(23)

MURAT YAYINLARIMURAT YAYINLARI 35. C İhtiyati haciz aşağıdaki hallerden herhangi birinin

mevcudiyeti takdirinde hiçbir müddetle mukay- yet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla, haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre, derhal tat- bik olunur:

1. Teminat istenmesini mucip haller mevcut ise 2. Borçlunun belli ikametgahı yoksa

3. Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçır- ması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa 4. Borçludan teminat gösterilmesi istendiği halde

belli müddette teminat veya kefil göstermemiş yahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmemişse

5. Mal bildirimine çağrılan borçlu belli müddet içinde mal bildiriminde bulunmamış veya nok- san bildirimde bulunmuşsa

6. Hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasını müstelzim fiil dolayısıyla amme dava- sı açılmış ise

7. İptali istenen muamele ve tasarrufun mevzuu- nu teşkil eden mallar, bu mallar elden çıkarıl- mışsa elden çıkaranın diğer malları hakkında uygulanmak üzere, 6183 sayılı kanunun 27, 29, 30 uncu maddelerinin tatbikini icabettiren hal- ler varsa

36. A İradi maliye politikası yönteminde, önlemlerin fi- ilen uygulamaya konulması ile ekonomik istik- rarsızlığın giderilmesi arasındaki süre etki ya da tepki gecikmesidir.

37. C Enflasyonla mücadele talep kısıcı politikalar çer- çevesinde daraltıcı politikalar kullanılır. Yatırım harcamaları da bu bağlamda kısılmalıdır. Ancak bu kısıntı kısa dönemde talep kısıcı etki nedeniyle olumlu iken uzun dönemde kapasite kısıcı etki ne- deniyle olumsuzdur.

38. D Kullanılmayan üretim kapasitesi ve işsizlik mevcut ise durgunluk yaşanıyor demektir. Devlet bununla mücadele için genişletici maliye politikası çerçe- vesinde kamu harcaması artışı ve vergi indirimi yaparak bütçe açığı yaratmalıdır.

39. A İktisadi transferlerden beklenen verilen transfer harcamasının tamamının tasarruf yapılmaksızın ekonomiye katkı sağlamasıdır. Bu nedenle iktisa- di transfer harcamalarından yararlananların mar- jinal tasarruf eğilimi sıfırdır ve reel harcamalar ile aynı genişletici etkiyi yaratır.

40. B Heterodoks istikrar politikalarında programlarının temelinde sıkı para ve maliye politikaları ile sa- bit kur sistemine ek olarak ücret ve fiyat kontrol- leri şeklinde uygulanan gelirler politikası yer alır.

Bu şekilde üretim ve istihdam düzeyine zarar ver- meden enflasyonla mücadele edilmesi hedeflenir.

Heterodoks programlarda her ne kadar uygulan- dığı dönemde enflasyonla mücadelede Ortodoks politikalara oranla daha yüksek başarı sağlansa da orta vadede diğer politika araçlarının desteği de önemli hâle gelmektedir.

(24)

Referanslar

Benzer Belgeler

Bağlı Ortaklıklardan Temettü Gelirleri ve Konusu Kalmayan Karşılıklar hesapları ise gelir tablosunda yer alan gelir he- saplarıdır ve Dönem Kârı veya Zararı

20. E Emanet paralar, gerçek ve tüzel kişilerce geçici olarak Hazine’ye yatırılan ya da Hazine’ye bıra- kılmış olan paralardır. Bu paraların zilyedi devlet

B İşletme yıllık ihtiyacı için satın aldığı ve tamamı- nı dönem gideri olarak kayıt ettiği posta pullarının dönem sonunda kullanılmayan kısmı için, Genel

D Soru öncülünde bahsedilen durumda öğretmen öğrencilerin bireysel faklarını dikkate almakta, onların etkin katılacağı sınıf içi ve dışı faaliyetler

Buna göre yapılması gereken kayıtta Alacak Senetleri Reeskontu hesabı alacaklı, Reeskont Faiz Gider- leri hesabı borçlu

C Dönen varlıklar duran varlıklara oranla parasal açıdan daha düşük bütçeli harcamalar gerektir- diği için ve dönen varlıkların likiditesinin yüksek

A Hisse senedi alımında amaç verilmediğinde kısa süreli olarak kabul edilir ve 110 Hisse Senetle- ri hesabının borcuna alış bedeli ile kayıt yapılır..

b) Sistematik hata: Ölçülen büyüklüğe, ölçmeci- ye ya da ölçme koşullarına bağlı olarak miktarı de- ğişen hatalardır. Hatanın karışma yönü ve miktarı tüm