ÖNSÖZ
Özel Ege Lisesinde öğrenciler, akademik yıllarını en iyi şekilde tamamlamaya çalışırken, bir yandan da bilimsel projeler üretmeye teşvik edilir. Derslerinden kalan zamanlarının bir bölümünü ulusal ve uluslararası bilimsel proje yarışmalarına katılacak projeleri üretmekle geçiren çocuklarımıza bu aşamada öğretmenlerinin yanı sıra çeşitli üniversitelerin akademisyenleri de destek olur.
Amacımız, bilime meraklı öğrencilere profesyonel çalışma ortamı hazırlayarak bilimsel araştırma yapmanın
yöntemlerini öğretmek; bu yolda onların emin adımlarla ilerlemelerine ve gelişmelerine katkıda bulunmaktır. Bilimsel proje çalışmalarına bakıldığında Özel Egeli öğrenciler 2012-2013 öğretim yılında fizik, kimya, biyoloji, matematik, tarih, coğrafya ve bilgisayar alanlarında 51 proje üretmişlerdir. Bir yıl önceki proje sayısı 29 olarak gerçekleşmişti. 2012 yılında yapılan TÜBİTAK 43. Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması İzmir Bölge Sergisi’ne
öğrencilerimizin hazırladığı yedi proje davet almış; İzmir Bölge Sergisi sonucunda Özel Ege Lisesi öğrencileri fizik ve kimyada üç birincilik elde etmişti. Okulumuz, İzmir Bölge Sergisi’nden Ankara’daki Ulusal Final Yarışması’na gidecek toplam 19 projenin üçünü alarak Ege Bölgesi’ndeki en başarılı iki okuldan biri olmuştu.
2012-2013 öğretim yılında, Özel Ege Lisesinin 13 projesi TÜBİTAK 44. Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması İzmir Bölge Sergisi’ne davet aldı. En yakın okulun yedi projesinin aynı yarışmaya kabul aldığı düşünülürse öğrencilerimizin başarıları daha rahat anlaşılabilir. Sergi sonucunda bir dalda birincilik, üç dalda ikincilik ve bir dalda üçüncülükle toplam beş ödül alan okulumuz, Ege Bölgesi’nde en fazla ödül alan okul olmayı başarmıştır.
Bu yıl ilk kez okulumuzun ev sahibi olduğu ortaokul öğrencilerine yönelik 8. Bu Benim Eserim Proje Sergisi’nin son elemesine ise 15 projemiz kalmış, bunlardan dört tanesi sergilenmek üzere davet edilmiştir. Özel Ege Lisesi Yüksel Eraslan Kültür Merkezinde yapılan ödül töreninde kimya projemiz Ankara’daki ulusal sergide bölgemizi temsil etme hakkı kazanmıştır.
2012-2013 öğretim yılında ortaokul ve lise öğrencilerinin hazırlamış olduğu projeler ilerleyen sayfalarda yer almaktadır.
Bilimsel çalışmalarımız TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması ve TÜBİTAK “Bu Benim Eserim” Proje Yarışması başta olmak üzere INEPO Ulusal ve Uluslararası Çevre Proje Olimpiyatı, Acıbadem Üniversitesi “Fikrine Sağlık” Proje Yarışması, MEF Ulusal ve Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması, I-SWEEEP
“International Sustainable World Energy Engineering Environment Project Olympiad”, INESPO International Environment & Sustainability Olympiad, DOESEF Araştırma Proje Yarışması, e-biko Uluslararası Bilişim Olimpiyatları, IYIPO International Young Inventors Project Olympiad gibi yarışma ve sergilerde yer alacaktır.
Projelerin üretilmesi aşamasında öncelikle derslerinden arta kalan zamanı bilimsel çalışmalara ayıran öğrencilerimizi, bilim kurulu eş başkanlarımızı, bölüm başkanlarımızı ve öğretmenlerimizi tebrik ederken; üretim sürecine katkılarından dolayı çeşitli üniversitelerin öğretim elemanlarına da en içten teşekkürlerimizi sunarız.
Özel Ege Lisesi
ÖNSÖZ
Özel Ege Lisesinde öğrenciler, akademik yıllarını en iyi şekilde tamamlamaya çalışırken, bir yandan da bilimsel projeler üretmeye teşvik edilir. Derslerinden kalan zamanlarının bir bölümünü ulusal ve uluslararası bilimsel proje yarışmalarına katılacak projeleri üretmekle geçiren çocuklarımıza bu aşamada öğretmenlerinin yanı sıra çeşitli üniversitelerin akademisyenleri de destek olur.
Amacımız, bilime meraklı öğrencilere profesyonel çalışma ortamı hazırlayarak bilimsel araştırma yapmanın
yöntemlerini öğretmek; bu yolda onların emin adımlarla ilerlemelerine ve gelişmelerine katkıda bulunmaktır. Bilimsel proje çalışmalarına bakıldığında Özel Egeli öğrenciler 2012-2013 öğretim yılında fizik, kimya, biyoloji, matematik, tarih, coğrafya ve bilgisayar alanlarında 51 proje üretmişlerdir. Bir yıl önceki proje sayısı 29 olarak gerçekleşmişti. 2012 yılında yapılan TÜBİTAK 43. Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması İzmir Bölge Sergisi’ne
öğrencilerimizin hazırladığı yedi proje davet almış; İzmir Bölge Sergisi sonucunda Özel Ege Lisesi öğrencileri fizik ve kimyada üç birincilik elde etmişti. Okulumuz, İzmir Bölge Sergisi’nden Ankara’daki Ulusal Final Yarışması’na gidecek toplam 19 projenin üçünü alarak Ege Bölgesi’ndeki en başarılı iki okuldan biri olmuştu.
2012-2013 öğretim yılında, Özel Ege Lisesinin 13 projesi TÜBİTAK 44. Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması İzmir Bölge Sergisi’ne davet aldı. En yakın okulun yedi projesinin aynı yarışmaya kabul aldığı düşünülürse öğrencilerimizin başarıları daha rahat anlaşılabilir. Sergi sonucunda bir dalda birincilik, üç dalda ikincilik ve bir dalda üçüncülükle toplam beş ödül alan okulumuz, Ege Bölgesi’nde en fazla ödül alan okul olmayı başarmıştır.
Bu yıl ilk kez okulumuzun ev sahibi olduğu ortaokul öğrencilerine yönelik 8. Bu Benim Eserim Proje Sergisi’nin son elemesine ise 15 projemiz kalmış, bunlardan dört tanesi sergilenmek üzere davet edilmiştir. Özel Ege Lisesi Yüksel Eraslan Kültür Merkezinde yapılan ödül töreninde kimya projemiz Ankara’daki ulusal sergide bölgemizi temsil etme hakkı kazanmıştır.
2012-2013 öğretim yılında ortaokul ve lise öğrencilerinin hazırlamış olduğu projeler ilerleyen sayfalarda yer almaktadır.
Bilimsel çalışmalarımız TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması ve TÜBİTAK “Bu Benim Eserim” Proje Yarışması başta olmak üzere INEPO Ulusal ve Uluslararası Çevre Proje Olimpiyatı, Acıbadem Üniversitesi “Fikrine Sağlık” Proje Yarışması, MEF Ulusal ve Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması, I-SWEEEP
“International Sustainable World Energy Engineering Environment Project Olympiad”, INESPO International Environment & Sustainability Olympiad, DOESEF Araştırma Proje Yarışması, e-biko Uluslararası Bilişim Olimpiyatları, IYIPO International Young Inventors Project Olympiad gibi yarışma ve sergilerde yer alacaktır.
Projelerin üretilmesi aşamasında öncelikle derslerinden arta kalan zamanı bilimsel çalışmalara ayıran öğrencilerimizi, bilim kurulu eş başkanlarımızı, bölüm başkanlarımızı ve öğretmenlerimizi tebrik ederken; üretim sürecine katkılarından dolayı çeşitli üniversitelerin öğretim elemanlarına da en içten teşekkürlerimizi sunarız.
Özel Ege Lisesi
Lise Projeleri
Lise Bilim Ordusu
İlköğretim Bilim Ordusu
Ahmet Ata Ersoy • Aziz Berkay Yıldırım • Aylin Eren • Baran Bayrakçı • Berika Şahin • Bartu İnce Berk Korkut • Bigem Aksel • Beliz Uzun • Bilgesu Tuncer • Burak Süyün • Cerensu Akdağ Doruk Türker • Dila Yurt • Defne Erçetin • Doğa Yüksel • Etkin Uçar • Esin Arslan • Ezgi Şen Ersin İstanbullu • Eray Özer • Elif Koturoğlu • Elif Yaren Güleç • Ezgi Çiftçi • Fatma Gizem Demirci Gökberk Yamak • Gökberk Çolakoğlu • Hasan Atakan İşbilir • İlke Ayvat • İlhan Çamiçi • İsmet Eren Sadi Kazım Yüksel • Kaan Özyürek • Mehveş Eylül Su Peri • Müge Kıran • Merve Sağyatanlar • Mehmet Mallı
Muzaffer Ecemiş • Sude Eylül Ulucan • Sıla Avar • Selin Deniz Turhan • Şemsettin Oğuz Yüksek Tilbe Gökçel • Utku Akdağ • Umut Berkay Tetik
FİZİK KİMY A BİY OL OJİ MA TEMA TİK BİLGİSA YAR TARİH COĞRAFY A SOSY OL OJİ
Lise Projeleri
Lise Bilim Ordusu
İlköğretim Bilim Ordusu
Ahmet Ata Ersoy • Aziz Berkay Yıldırım • Aylin Eren • Baran Bayrakçı • Berika Şahin • Bartu İnce Berk Korkut • Bigem Aksel • Beliz Uzun • Bilgesu Tuncer • Burak Süyün • Cerensu Akdağ Doruk Türker • Dila Yurt • Defne Erçetin • Doğa Yüksel • Etkin Uçar • Esin Arslan • Ezgi Şen Ersin İstanbullu • Eray Özer • Elif Koturoğlu • Elif Yaren Güleç • Ezgi Çiftçi • Fatma Gizem Demirci Gökberk Yamak • Gökberk Çolakoğlu • Hasan Atakan İşbilir • İlke Ayvat • İlhan Çamiçi • İsmet Eren Sadi
Kazım Yüksel • Kaan Özyürek • Mehveş Eylül Su Peri • Müge Kıran • Merve Sağyatanlar • Mehmet Mallı Muzaffer Ecemiş • Sude Eylül Ulucan • Sıla Avar • Selin Deniz Turhan • Şemsettin Oğuz Yüksek
Tilbe Gökçel • Utku Akdağ • Umut Berkay Tetik
FİZİK KİMY A BİY OL OJİ MA TEMA TİK BİLGİSA YAR TARİH COĞRAFY A SOSY OL OJİ
Lise Fizik
5
MANYETİK SIVININ YÜZEY GERİLİMİNİN IŞIK KIRINIMI YÖNTEMİYLE BULUNMASI, ELEKTRİK ALAN VE MANYETİK ALAN İLE YÜZEY GERİLİMİ DEĞİŞİMİNİN İNCELENMESİ
Projemizin amacı, yüzey gerilimini bilmediğimiz bir sıvının (manyetik sıvı) yüzey gerilimini hazırladığımız deney düzeneği ile bulmak, ayrıca elektrik alan ve manyetik alan altında sıvının yüzey geriliminin değişimini incelemektir. Sıvının yüzey gerilimi hesaplanmadan önce, hazırlanan deney düzeneğiyle doğru ölçüm yapıldığından emin olmak için suyun yüzey geriliminin ışık kırınımı yöntemiyle bulunarak literatürde bilinen değeri ile karşılaştırılması amaçlanmaktadır. Yüzey gerilimi birçok yöntemle ölçülmüştür.
Işık kırınımı yöntemi diğer yöntemlerden daha kolay uygulanabildiği için ve yüzey gerilimi gerçek değere yakın çıktığı için seçilmiştir. Manyetik sıvılar, üretiminin kolay olması nedeniyle sağlık, kimya, biyoteknoloji, endüstri gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Manyetik alan ile yüzey gerilimi arttırıldığında atık sulardan istenmeyen maddelerin temizlenmesi kolaylaşacaktır. Ayrıca boru hatlarında kullanılmakta olan manyetik sıvının yüzey geriliminin artmasıyla da akışkanın daha kolay geçmesi sağlanacaktır.
MİKRODALGA DENEY DÜZENEĞİ İLE IŞIK HIZININ ÖLÇÜLMESİ VE TEMEL FİZİKSEL KAVRAMLARIN ÖĞRENİLMESİ
Projede frekans, dalgaboyu, ışık hızı gibi temel fiziksel kavramların öğrenilmesi, bu kavramların arasındaki bağıntıları kullanarak mikrodalga fırın ile ışık hızının ölçülmesi, mikrodalga fırının veriminin hesaplanması, ayrıca bu deneyden esinlenerek laboratuvarda oluşturulan basit bir mikrodalga deney düzeneği ile de ışık hızının ölçülmesi
amaçlandı. Bunun için üç farklı deney yapıldı. Birinci deney mikrodalga fırın ve çikolata ile gerçekleştirildi.
Mikrodalga fırında ısıtılan çikolatada oluşan erimiş noktalardan yararlanılarak mikrodalga dalgaboyu bulundu. Mikrodalga fırının frekansı da bilindiğinden bağıntısından yararlanılarak ışık hızı hesaplandı.
İkinci deneyde; mikrodalga fırında beher yardımıyla
su ısıtılarak, ısıya dönüşen enerji bulundu ve suyun ısınma süresi belirlenerek mikrodalga fırının gücü hesaplandı. Fırının gerçek gücü bilindiğinden mikrodalga fırının verimi bulundu. Üçüncü deneyde;
ışık hızını ölçmek için mikrodalgaları kullanarak bir deney düzeneği tasarlandı. Deneyde mikrodalga verici kullanılarak elde edilen mikrodalgalar, metal bir levhadan yansıtılarak duran dalga deseni oluşturuldu. Mikrodalga alıcı ve ampermetre yardımıyla yapıcı girişim noktaları belirlendi. Metal levha ve mikrodalga arasındaki uzaklık değiştirilerek belirli bir mesafe arasında kaç maksimum noktası olduğu belirlendi. Böylece yarım dalgaboyu bulundu ve ışık hızı hesaplandı.
Baran Bayrakçı Kazım Yüksel
Danışman Öğretmen
Handan Bulut Hazırlayan Öğrenciler
Mehveş Eylül Su Peri Sude Eylül Ulucan
Danışman Öğretmen
Batuhan Alparslan Hazırlayan Öğrenciler
MÜON TELESKOBU
Bu projede atmosferin üst tabakalarında meydana gelen müon adlı atom altı parçacıkların deniz seviyesinde gözlemlenebilmesi için basit bir yöntem ile müonları gözlemleyebilecek bir teleskop sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır.
Dünya gezegeni uzaydaki bir çok farklı kaynaktan gelen çok yüksek enerjili parçacıkların
bombardımanı altındadır. Gelen bu parçacıkların
%90’ı yüksek enerjili protonlardır. Dünyadaki yaşamı korumak için sahip olduğu atmosfer ve manyetik alan bu parçacıkların deniz seviyesine
ulaşabilmesini engellemektedir. Bu parçacıklar
atmosferin üst tabakalarında bozunarak mezonları ve daha sonra müon adı verilen elektron ile kütlesi dışında tamamen aynı olan bir parçacığa
bozunmaktadır. Müonlar kütlelerinin elektrona göre daha yüksek olması sebebi ile madde içerisinden geçerken elektrona nazaran daha az ışıma yapmaktadır.
Zayıf nükleer kuvvet etkileşmesi altında meydana gelen bu müon parçacıkları 2.2µs kadar nispeten uzun yarı-ömre sahip olmaları ve madde çok az etkileşmeleri sebebi ile deniz seviyesine hatta derin madenlere kadar inebilmektedir.
BİMETALİK NANOPARÇACIK MODİFİYE POLİMER FİLM ELEKTROTLARIN
HAZIRLANMASI, KARAKTERİZASYONU VE OKSİJEN İNDİRGEMESİNE UYGULANMASI
Yenilenebilir enerji kaynaklarına olan gereksinim gün geçtikçe artmaktadır. Bu nedenle yakıt pili
çalışmaları oldukça önemlidir. Yakıt pillerinde verimin yüksek olabilmesi için anot materyalinin kolay yükseltgenebilmesi kadar katotta
indirgenmenin de bir o kadar kolay gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum, oksijenin mümkün olan en pozitif potansiyelde en yüksek akım değeriyle indirgenmesini gerektirir. Dolayısıyla oksijenin indirgenmesini katalizleyecek bir elektrot yüzeyi tasarlamak önemlidir. Bu projede, etkin katalitik yüzeyi elde etmek amacıyla metal nanoparçacıklarla modifiye edilmiş iletken polimerlerle çalışılmıştır.
İletken polimerler, hem elektron aktarım hızını arttırırlar hem de metal nanoparçacıkların kararlı olarak yüzeyde kalabilmesi için uygun bir destek
görevi görürler. Bu doğrultuda, oksijen indirgenmesi için yalın camımsı karbon üzerine
3,4-etilendioksitiyofen (EDOT) polimer filmi modifiye edilerek ve metal nanoparçacıklarla da daha yüksek etkinliğe sahip bir yüzey
oluşturulmuştur (Cu-Ni- PEDOT/GCE).
Oksijenin mümkün olan en pozitif potansiyellerde indirgenmesi için çeşitli optimizasyon çalışmaları yapılmıştır. Polimer kaplama döngü sayısı,
indirgenmenin gerçekleştiği NaOH destek elektrolit ortamının derişimi optimize edilmiştir. 0,5M NaOH destek elektrolit ortamında gerçekleştirilen 7 döngü PEDOT film, ardından 15 döngü Cu ve üzerine 5 döngü Ni kaplanmasıyla en iyi sonuçlar elde edilmiştir.
Ahmet Ata Ersoy Doruk Türker
Danışman Öğretmen
Meltem Gönülol Çelikoğlu Hazırlayan Öğrenciler
Etkin Uçar Kaan Özyürek
Danışman Öğretmen
Rüçhan Özdamar Hazırlayan Öğrenciler
Lise Kimya Lise Fizik
6
Lise Fizik
5
MANYETİK SIVININ YÜZEY GERİLİMİNİN IŞIK KIRINIMI YÖNTEMİYLE BULUNMASI, ELEKTRİK ALAN VE MANYETİK ALAN İLE YÜZEY GERİLİMİ DEĞİŞİMİNİN İNCELENMESİ
Projemizin amacı, yüzey gerilimini bilmediğimiz bir sıvının (manyetik sıvı) yüzey gerilimini hazırladığımız deney düzeneği ile bulmak, ayrıca elektrik alan ve manyetik alan altında sıvının yüzey geriliminin değişimini incelemektir. Sıvının yüzey gerilimi hesaplanmadan önce, hazırlanan deney düzeneğiyle doğru ölçüm yapıldığından emin olmak için suyun yüzey geriliminin ışık kırınımı yöntemiyle bulunarak literatürde bilinen değeri ile karşılaştırılması amaçlanmaktadır. Yüzey gerilimi birçok yöntemle ölçülmüştür.
Işık kırınımı yöntemi diğer yöntemlerden daha kolay uygulanabildiği için ve yüzey gerilimi gerçek değere yakın çıktığı için seçilmiştir. Manyetik sıvılar, üretiminin kolay olması nedeniyle sağlık, kimya, biyoteknoloji, endüstri gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Manyetik alan ile yüzey gerilimi arttırıldığında atık sulardan istenmeyen maddelerin temizlenmesi kolaylaşacaktır. Ayrıca boru hatlarında kullanılmakta olan manyetik sıvının yüzey geriliminin artmasıyla da akışkanın daha kolay geçmesi sağlanacaktır.
MİKRODALGA DENEY DÜZENEĞİ İLE IŞIK HIZININ ÖLÇÜLMESİ VE TEMEL FİZİKSEL KAVRAMLARIN ÖĞRENİLMESİ
Projede frekans, dalgaboyu, ışık hızı gibi temel fiziksel kavramların öğrenilmesi, bu kavramların arasındaki bağıntıları kullanarak mikrodalga fırın ile ışık hızının ölçülmesi, mikrodalga fırının veriminin hesaplanması, ayrıca bu deneyden esinlenerek laboratuvarda oluşturulan basit bir mikrodalga deney düzeneği ile de ışık hızının ölçülmesi
amaçlandı. Bunun için üç farklı deney yapıldı. Birinci deney mikrodalga fırın ve çikolata ile gerçekleştirildi.
Mikrodalga fırında ısıtılan çikolatada oluşan erimiş noktalardan yararlanılarak mikrodalga dalgaboyu bulundu. Mikrodalga fırının frekansı da bilindiğinden bağıntısından yararlanılarak ışık hızı hesaplandı.
İkinci deneyde; mikrodalga fırında beher yardımıyla
su ısıtılarak, ısıya dönüşen enerji bulundu ve suyun ısınma süresi belirlenerek mikrodalga fırının gücü hesaplandı. Fırının gerçek gücü bilindiğinden mikrodalga fırının verimi bulundu. Üçüncü deneyde;
ışık hızını ölçmek için mikrodalgaları kullanarak bir deney düzeneği tasarlandı. Deneyde mikrodalga verici kullanılarak elde edilen mikrodalgalar, metal bir levhadan yansıtılarak duran dalga deseni oluşturuldu. Mikrodalga alıcı ve ampermetre yardımıyla yapıcı girişim noktaları belirlendi. Metal levha ve mikrodalga arasındaki uzaklık değiştirilerek belirli bir mesafe arasında kaç maksimum noktası olduğu belirlendi. Böylece yarım dalgaboyu bulundu ve ışık hızı hesaplandı.
Baran Bayrakçı Kazım Yüksel
Danışman Öğretmen
Handan Bulut Hazırlayan Öğrenciler
Mehveş Eylül Su Peri Sude Eylül Ulucan
Danışman Öğretmen
Batuhan Alparslan Hazırlayan Öğrenciler
MÜON TELESKOBU
Bu projede atmosferin üst tabakalarında meydana gelen müon adlı atom altı parçacıkların deniz seviyesinde gözlemlenebilmesi için basit bir yöntem ile müonları gözlemleyebilecek bir teleskop sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır.
Dünya gezegeni uzaydaki bir çok farklı kaynaktan gelen çok yüksek enerjili parçacıkların
bombardımanı altındadır. Gelen bu parçacıkların
%90’ı yüksek enerjili protonlardır. Dünyadaki yaşamı korumak için sahip olduğu atmosfer ve manyetik alan bu parçacıkların deniz seviyesine
ulaşabilmesini engellemektedir. Bu parçacıklar
atmosferin üst tabakalarında bozunarak mezonları ve daha sonra müon adı verilen elektron ile kütlesi dışında tamamen aynı olan bir parçacığa
bozunmaktadır. Müonlar kütlelerinin elektrona göre daha yüksek olması sebebi ile madde içerisinden geçerken elektrona nazaran daha az ışıma yapmaktadır.
Zayıf nükleer kuvvet etkileşmesi altında meydana gelen bu müon parçacıkları 2.2µs kadar nispeten uzun yarı-ömre sahip olmaları ve madde çok az etkileşmeleri sebebi ile deniz seviyesine hatta derin madenlere kadar inebilmektedir.
BİMETALİK NANOPARÇACIK MODİFİYE POLİMER FİLM ELEKTROTLARIN
HAZIRLANMASI, KARAKTERİZASYONU VE OKSİJEN İNDİRGEMESİNE UYGULANMASI
Yenilenebilir enerji kaynaklarına olan gereksinim gün geçtikçe artmaktadır. Bu nedenle yakıt pili
çalışmaları oldukça önemlidir. Yakıt pillerinde verimin yüksek olabilmesi için anot materyalinin kolay yükseltgenebilmesi kadar katotta
indirgenmenin de bir o kadar kolay gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum, oksijenin mümkün olan en pozitif potansiyelde en yüksek akım değeriyle indirgenmesini gerektirir. Dolayısıyla oksijenin indirgenmesini katalizleyecek bir elektrot yüzeyi tasarlamak önemlidir. Bu projede, etkin katalitik yüzeyi elde etmek amacıyla metal nanoparçacıklarla modifiye edilmiş iletken polimerlerle çalışılmıştır.
İletken polimerler, hem elektron aktarım hızını arttırırlar hem de metal nanoparçacıkların kararlı olarak yüzeyde kalabilmesi için uygun bir destek
görevi görürler. Bu doğrultuda, oksijen indirgenmesi için yalın camımsı karbon üzerine
3,4-etilendioksitiyofen (EDOT) polimer filmi modifiye edilerek ve metal nanoparçacıklarla da daha yüksek etkinliğe sahip bir yüzey
oluşturulmuştur (Cu-Ni- PEDOT/GCE).
Oksijenin mümkün olan en pozitif potansiyellerde indirgenmesi için çeşitli optimizasyon çalışmaları yapılmıştır. Polimer kaplama döngü sayısı,
indirgenmenin gerçekleştiği NaOH destek elektrolit ortamının derişimi optimize edilmiştir. 0,5M NaOH destek elektrolit ortamında gerçekleştirilen 7 döngü PEDOT film, ardından 15 döngü Cu ve üzerine 5 döngü Ni kaplanmasıyla en iyi sonuçlar elde edilmiştir.
Ahmet Ata Ersoy Doruk Türker
Danışman Öğretmen
Meltem Gönülol Çelikoğlu Hazırlayan Öğrenciler
Etkin Uçar Kaan Özyürek
Danışman Öğretmen
Rüçhan Özdamar Hazırlayan Öğrenciler
Lise Kimya Lise Fizik
6
GÜNEŞ ENERJİSİNİN ELEKTRİĞE DÖNÜŞÜMÜ:
PENCERE CAMINDAN ELEKTRİK ÜRETİMİ
Günümüzde kullanılan enerjinin büyük kısmı fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Fosil yakıtların yakın gelecekte tükenecek olması, bu yakıtların olumsuz çevresel etkilerinden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve yaygın kullanımı günümüzde teknolojik bir yarışa dönüşmüştür.
Tüm bu teknolojiler içerisinde güneş enerjisinden elektrik enerjisine dönüşümü hedef alan güneş pili teknolojisi en önemli teknolojilerin başında gelmektedir. Fotovoltaik enerji çevrimi toksik özelliklerinin olmaması, çevreyi kirletmemesi, atık malzemeler üretmemesi gibi özellikleriyle fosil yakıtları çoktan geride bırakmıştır. Günümüzde kullanılan inorganik silisyum tabanlı güneş pillerinin
yüksek üretim maliyetine sahip olması, bu pillerin geniş bir alanda kullanılmasını engellemektedir.
Boya esaslı organik güneş pili teknolojisi silisyum tabanlı güneş pillerini geride bırakan yeni bir teknolojidir. Organik tabanlı güneş pilleri, geniş yüzeylere kaplanabilmeleri, düşük üretim maliyeti ve mekanik esnekliğe sahip olmalarının yanında her geçen gün artan verimliliklerinden dolayı bugün dünyada en fazla çalışılan konuların başında gelmektedir. Organik güneş pilleri şeffaf olmaları, maliyeti ucuz malzemelerden yapılmaları nedeniyle pencere camı olarak kullanılabilmektedir.
ÇOK DUVARLI KARBON NANOTÜP-SİSTEAMİN-NAFYON MODİFİYE ALTIN ELEKTROT YÜZEYİNDE İMMOBİLİZE MİYOGLOBİN BİYOSENSÖRÜ İLE HİDROJEN PEROKSİT VE NİTRİT TAYİNİ
Biyosensörler, bünyesinde biyolojik bir duyargacı bulunan ve fizikokimyasal çeviriciyle birleştirilmiş analitik cihazlar olarak tanımlanmaktadır. Bir biyosensörün amacı; bir veya bir grup analitin miktarıyla orantılı olarak sürekli sayısal elektrik sinyali üretmektir. Bu çalışmada, H2O2 ve nitrit tayinine yönelik bir biyosensör sistemi geliştirilmesi amaçlanmıştır. Hidrojen peroksit çevre, tekstil, gıda alanında kullanılan esansiyel bir bileşiktir. Yüksek konsantrasyonları hayvan, bitki ve bakteri hücreleri için sitotoksiktir. Nitritin varlığı ise kuyulara veya kaynaklara dışkı suyunun karıştığının bir işaretidir, içme ve kullanma sularında bulunmamalıdır. Bu nedenle nitrit ve hidrojen peroksitin doğru, hızlı ve güvenilir analizi büyük önem taşımaktadır.
Bu projede, miyoglobinin elektrokatalitik indirgenmesine dayalı amperometrik modifiye biyosensör geliştirildi. Sistemde, sisteaminle (CA) altın elektrot (Au) yüzeyinde kendiliğinden oluşturulan tek tabaka, miyoglobinin (Mb)
immobilizasyonundan sonra glutaraldehitle çapraz bağlandı. Ardından çok duvarlı karbon nanotüp (MWCNT)-nafyon kompozit yapısı elektrot yüzeyine damlatılarak modifiye biyosensör geliştirildi.
Miyoglobin konsantrasyonunun, MWCNT miktarının, pH ve sıcaklığın optimizasyonu gerçekleştirildi. Au/CA/Mb/MWCNT- nafyon biyosensörü için doğrusal tayin grafiği ve tekrarlanabilirlik belirlendi. H2O2 ve nitrit tayinleri yapıldı.
Utku Akdağ
Danışman Öğretmen
Funda Akdoğan Hazırlayan Öğrenci
Berika Şahin Müge Kıran
Danışman Öğretmen
Serçin Topbaşoğlu Hazırlayan Öğrenciler
ATIK Agaricus bisporus KOMPOSTUNDAN LAKKAZ ENZİMİNİN KISMİ SAFLAŞTIRILMASI, KARAKTERİZASYONU, İMMOBİLİZASYONU VE BİYOTEKNOLOJİK UYGULAMASI
Toprak ve tarım arazisi gerektirmeden üretilen kültür mantarları; sanayileşme, kentleşme, nüfus artışı ve bunlara bağlı çevresel problemlerle verimli tarım alanlarının azaldığı gelişmekteki ülkelerde en etkili besin maddesi olarak görülmektedir. Kültür
mantarları hasatı sonrası açığa çıkan yüksek organik maddeye sahip, bazı besinlerce zengin ancak üretim için yeniden kullanılması mümkün olmayan karışıma atık mantar kompostu denir. Bu karışım çoğunlukla depolama alanlarında bırakılır. Bu nedenle tekrar kullanımı önemlidir. Günümüzde tekstil
endüstrisinde Direct Green B gibi azo boyar maddeler sıklıkla kullanılmaktadır. Çevresel nedenlerle boyar maddelerin endüstriyel atıklardan uzaklaştırılmaları gerekmektedir. Atık sulardan boyar maddelerin gideriminde kullanılan geleneksel yöntemlerin tümü yüksek maliyetlere, uygulama güçlüğüne, büyük miktarda atığa sahiptir. Düşük maliyette giderim veriminin arttırılması amacıyla son
yıllarda ticari lakkaz kullanım çalışmaları sürdürülmektedir. Lakkaz, bakır içeren, elektron alıcısı olarak moleküler oksijeni kullanmak suretiyle çeşitli fenolik bileşiklerin oksidasyonunu katalizleyen, polifenol oksidaz grubu bir enzimdir. Ticari olarak üretimi bulunan serbest lakkaz, birçok endüstriyel kuruluşta rutin olarak kullanılmaktadır. Bu projede, Türkiye'de en çok bilinen kültür mantarı olan Agaricus Bisporus’un atık kompostundan lakkaz enzimi 3,22 kat kısmi olarak saflaştırıldı. Elde edilen lakkazla, enzim immobilizasyon tekniği kullanılarak operasyon kararlılığı, depolama kararlılığı ve işlem kararlılığı serbest enzime kıyasla yüksek ve daha ucuz immobilize lakkaz hazırlandı. 10. kullanım sonrası bile immobilize enzimin başlangıç aktivitesinin % 84,41 oranında koruduğu tespit edildi. Serbest enzim, optimum koşullarda Direct Green B ile inkübe edildiğinde aktivitesi kaybolurken, immobilize enzimin boya ile inkübasyonunda %53 boya giderimi saptandı. Mediyatör varlığında immobilize enzimin daha kısa zaman içinde yüksek aktiviteyle giderim
yapabileceği düşünülmektedir.
METOTREKSAT BİYOKONJUGATI ile HEDEFLİ KANSER TEDAVİSİ
Prostat kanseri, 2012 yılı istatistiklerine göre Amerika Birleşik Devletleri’nde ölüme neden olan ikinci kanser türüdür. Tedavisine yönelik birçok klinik çalışma gerçekleştirilmektedir. Hepsinde temel amaç, sağ kalımı uzatmak veya palyatif yararlar sağlamak olsa da çalışmalarda yüksek yan etki oranlarıyla istenilen sonuçların elde edilemediği görülmüştür. Bu nedenle, yeni kemoterapötik ajanlar ve hedefe yönelik tedaviler araştırma konusudur.
Kullanılan çoğu antikanser ajan, tümör hücreleriyle sağlıklı hücreleri birbirinden ayıramaz, sistemik toksisiteye ve yan etkilere neden olur. Bu durum ilacın alınabilen maksimum dozunu sınırlar. Hızlı eliminasyon ve geniş alana yayılım, ilacın fazla miktarda uygulanmasını gerektirir. Bu durum ekonomik değildir, istenmeyen etkilere sebep olur.
Nanoboyutlu farmasötik ilaç taşıyıcı sistemlerin daha etkili ve daha az zararlı olması, bu problemlerin bazılarını ortadan kaldırır. Çalışmamızın amacı, prostat kanser hücrelerine folat ile hedeflendirilen metotreksat içeren ilaç konjugatı oluşturmak, invitro çalışmalarla etkinliğini incelemektir.
Oluşturulan biyokonjugatın kanser hücrelerine reseptör affinitesiyle bağlanarak, kanser hücrelerinde daha çok sitotoksik etki yaratması böylece terapötik etkinliğinin arttırılması
hedeflenmiştir. Bu amaçla, metotreksat ilaç uygun formda hazırlandı, folat-NHS esteri sentezlendi. Sentezlenen folat-NHS ile metotreksatın kovalent bağlanması sağlandı. Folat-metotreksat bileşiği saflaştırmak için diyalizlendi. Yapısı FTIR ile belirlendi. Stok LNCaP hücre serisi çözülerek çoğaltıldı. Kültüre edilen hücrelerin canlılıklarını ve sayılarını takip etmek amacıyla, Tripan mavisi boyası testi kullanıldı. Folat-metotreksat bileşiğinin LNCaP hücreleri üzerindeki sitotoksisitesi belirlendi. Çalışmamızda herhangi bir ilaç ile muamele edilmemiş kontrol grubuna göre 10 µM ilaç konsantrasyonundaki folat-metotreksat bileşiği 24.saatte canlı LNCaP hücrelerinin yaklaşık %20’si için; 48.saatte ise yaklaşık %30’u için toksik etki gösterdiği saptanmıştır. Artan metotreksat konsantrasyonunda ise hücre canlılığının giderek azaldığı görülmüştür.
Esin Arslan Cerensu Akdağ Hazırlayan Öğrenciler
Gökberk Yamak
Danışman Öğretmen Hazırlayan Öğrenci
Lise Kimya Lise Kimya Lise Biyoloji
7 8
Danışman Öğretmen
Ayşe Türker
Ayşe Türker
GÜNEŞ ENERJİSİNİN ELEKTRİĞE DÖNÜŞÜMÜ:
PENCERE CAMINDAN ELEKTRİK ÜRETİMİ
Günümüzde kullanılan enerjinin büyük kısmı fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Fosil yakıtların yakın gelecekte tükenecek olması, bu yakıtların olumsuz çevresel etkilerinden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve yaygın kullanımı günümüzde teknolojik bir yarışa dönüşmüştür.
Tüm bu teknolojiler içerisinde güneş enerjisinden elektrik enerjisine dönüşümü hedef alan güneş pili teknolojisi en önemli teknolojilerin başında gelmektedir. Fotovoltaik enerji çevrimi toksik özelliklerinin olmaması, çevreyi kirletmemesi, atık malzemeler üretmemesi gibi özellikleriyle fosil yakıtları çoktan geride bırakmıştır. Günümüzde kullanılan inorganik silisyum tabanlı güneş pillerinin
yüksek üretim maliyetine sahip olması, bu pillerin geniş bir alanda kullanılmasını engellemektedir.
Boya esaslı organik güneş pili teknolojisi silisyum tabanlı güneş pillerini geride bırakan yeni bir teknolojidir. Organik tabanlı güneş pilleri, geniş yüzeylere kaplanabilmeleri, düşük üretim maliyeti ve mekanik esnekliğe sahip olmalarının yanında her geçen gün artan verimliliklerinden dolayı bugün dünyada en fazla çalışılan konuların başında gelmektedir. Organik güneş pilleri şeffaf olmaları, maliyeti ucuz malzemelerden yapılmaları nedeniyle pencere camı olarak kullanılabilmektedir.
ÇOK DUVARLI KARBON NANOTÜP-SİSTEAMİN-NAFYON MODİFİYE ALTIN ELEKTROT YÜZEYİNDE İMMOBİLİZE MİYOGLOBİN BİYOSENSÖRÜ İLE HİDROJEN PEROKSİT VE NİTRİT TAYİNİ
Biyosensörler, bünyesinde biyolojik bir duyargacı bulunan ve fizikokimyasal çeviriciyle birleştirilmiş analitik cihazlar olarak tanımlanmaktadır. Bir biyosensörün amacı; bir veya bir grup analitin miktarıyla orantılı olarak sürekli sayısal elektrik sinyali üretmektir. Bu çalışmada, H2O2 ve nitrit tayinine yönelik bir biyosensör sistemi geliştirilmesi amaçlanmıştır. Hidrojen peroksit çevre, tekstil, gıda alanında kullanılan esansiyel bir bileşiktir. Yüksek konsantrasyonları hayvan, bitki ve bakteri hücreleri için sitotoksiktir. Nitritin varlığı ise kuyulara veya kaynaklara dışkı suyunun karıştığının bir işaretidir, içme ve kullanma sularında bulunmamalıdır. Bu nedenle nitrit ve hidrojen peroksitin doğru, hızlı ve güvenilir analizi büyük önem taşımaktadır.
Bu projede, miyoglobinin elektrokatalitik indirgenmesine dayalı amperometrik modifiye biyosensör geliştirildi. Sistemde, sisteaminle (CA) altın elektrot (Au) yüzeyinde kendiliğinden oluşturulan tek tabaka, miyoglobinin (Mb)
immobilizasyonundan sonra glutaraldehitle çapraz bağlandı. Ardından çok duvarlı karbon nanotüp (MWCNT)-nafyon kompozit yapısı elektrot yüzeyine damlatılarak modifiye biyosensör geliştirildi.
Miyoglobin konsantrasyonunun, MWCNT miktarının, pH ve sıcaklığın optimizasyonu gerçekleştirildi. Au/CA/Mb/MWCNT- nafyon biyosensörü için doğrusal tayin grafiği ve tekrarlanabilirlik belirlendi. H2O2 ve nitrit tayinleri yapıldı.
Utku Akdağ
Danışman Öğretmen
Funda Akdoğan Hazırlayan Öğrenci
Berika Şahin Müge Kıran
Danışman Öğretmen
Serçin Topbaşoğlu Hazırlayan Öğrenciler
ATIK Agaricus bisporus KOMPOSTUNDAN LAKKAZ ENZİMİNİN KISMİ SAFLAŞTIRILMASI, KARAKTERİZASYONU, İMMOBİLİZASYONU VE BİYOTEKNOLOJİK UYGULAMASI
Toprak ve tarım arazisi gerektirmeden üretilen kültür mantarları; sanayileşme, kentleşme, nüfus artışı ve bunlara bağlı çevresel problemlerle verimli tarım alanlarının azaldığı gelişmekteki ülkelerde en etkili besin maddesi olarak görülmektedir. Kültür
mantarları hasatı sonrası açığa çıkan yüksek organik maddeye sahip, bazı besinlerce zengin ancak üretim için yeniden kullanılması mümkün olmayan karışıma atık mantar kompostu denir. Bu karışım çoğunlukla depolama alanlarında bırakılır. Bu nedenle tekrar kullanımı önemlidir. Günümüzde tekstil
endüstrisinde Direct Green B gibi azo boyar maddeler sıklıkla kullanılmaktadır. Çevresel nedenlerle boyar maddelerin endüstriyel atıklardan uzaklaştırılmaları gerekmektedir. Atık sulardan boyar maddelerin gideriminde kullanılan geleneksel yöntemlerin tümü yüksek maliyetlere, uygulama güçlüğüne, büyük miktarda atığa sahiptir. Düşük maliyette giderim veriminin arttırılması amacıyla son
yıllarda ticari lakkaz kullanım çalışmaları sürdürülmektedir.
Lakkaz, bakır içeren, elektron alıcısı olarak moleküler oksijeni kullanmak suretiyle çeşitli fenolik bileşiklerin oksidasyonunu katalizleyen, polifenol oksidaz grubu bir enzimdir. Ticari olarak üretimi bulunan serbest lakkaz, birçok endüstriyel kuruluşta rutin olarak kullanılmaktadır. Bu projede, Türkiye'de en çok bilinen kültür mantarı olan Agaricus Bisporus’un atık kompostundan lakkaz enzimi 3,22 kat kısmi olarak saflaştırıldı. Elde edilen lakkazla, enzim immobilizasyon tekniği kullanılarak operasyon kararlılığı, depolama kararlılığı ve işlem kararlılığı serbest enzime kıyasla yüksek ve daha ucuz immobilize lakkaz hazırlandı. 10. kullanım sonrası bile immobilize enzimin başlangıç aktivitesinin % 84,41 oranında koruduğu tespit edildi. Serbest enzim, optimum koşullarda Direct Green B ile inkübe edildiğinde aktivitesi kaybolurken, immobilize enzimin boya ile inkübasyonunda %53 boya giderimi saptandı. Mediyatör varlığında immobilize enzimin daha kısa zaman içinde yüksek aktiviteyle giderim
yapabileceği düşünülmektedir.
METOTREKSAT BİYOKONJUGATI ile HEDEFLİ KANSER TEDAVİSİ
Prostat kanseri, 2012 yılı istatistiklerine göre Amerika Birleşik Devletleri’nde ölüme neden olan ikinci kanser türüdür. Tedavisine yönelik birçok klinik çalışma gerçekleştirilmektedir. Hepsinde temel amaç, sağ kalımı uzatmak veya palyatif yararlar sağlamak olsa da çalışmalarda yüksek yan etki oranlarıyla istenilen sonuçların elde edilemediği görülmüştür. Bu nedenle, yeni kemoterapötik ajanlar ve hedefe yönelik tedaviler araştırma konusudur.
Kullanılan çoğu antikanser ajan, tümör hücreleriyle sağlıklı hücreleri birbirinden ayıramaz, sistemik toksisiteye ve yan etkilere neden olur. Bu durum ilacın alınabilen maksimum dozunu sınırlar. Hızlı eliminasyon ve geniş alana yayılım, ilacın fazla miktarda uygulanmasını gerektirir. Bu durum ekonomik değildir, istenmeyen etkilere sebep olur.
Nanoboyutlu farmasötik ilaç taşıyıcı sistemlerin daha etkili ve daha az zararlı olması, bu problemlerin bazılarını ortadan kaldırır. Çalışmamızın amacı, prostat kanser hücrelerine folat ile hedeflendirilen metotreksat içeren ilaç konjugatı oluşturmak, invitro çalışmalarla etkinliğini incelemektir.
Oluşturulan biyokonjugatın kanser hücrelerine reseptör affinitesiyle bağlanarak, kanser hücrelerinde daha çok sitotoksik etki yaratması böylece terapötik etkinliğinin arttırılması
hedeflenmiştir. Bu amaçla, metotreksat ilaç uygun formda hazırlandı, folat-NHS esteri sentezlendi.
Sentezlenen folat-NHS ile metotreksatın kovalent bağlanması sağlandı. Folat-metotreksat bileşiği saflaştırmak için diyalizlendi. Yapısı FTIR ile belirlendi. Stok LNCaP hücre serisi çözülerek çoğaltıldı. Kültüre edilen hücrelerin canlılıklarını ve sayılarını takip etmek amacıyla, Tripan mavisi boyası testi kullanıldı. Folat-metotreksat bileşiğinin LNCaP hücreleri üzerindeki sitotoksisitesi belirlendi.
Çalışmamızda herhangi bir ilaç ile muamele edilmemiş kontrol grubuna göre 10 µM ilaç konsantrasyonundaki folat-metotreksat bileşiği 24.saatte canlı LNCaP hücrelerinin yaklaşık %20’si için; 48.saatte ise yaklaşık %30’u için toksik etki gösterdiği saptanmıştır. Artan metotreksat konsantrasyonunda ise hücre canlılığının giderek azaldığı görülmüştür.
Esin Arslan Cerensu Akdağ Hazırlayan Öğrenciler
Gökberk Yamak
Danışman Öğretmen Hazırlayan Öğrenci
Lise Kimya Lise Kimya Lise Biyoloji
7 8
Danışman Öğretmen
Ayşe Türker
Ayşe Türker
POLİ (AKRİLAMİT - KO - ALLİL METAKRİLAT) SENTEZİ ve BOYA GİDERİMİNDE KULLANIMI
Fonksiyonel gruba sahip homopolimer ve kopolimer sentezi polimer biliminde yeni materyaller üretmek açısından oldukça önemlidir. Kopolimerizasyon temel ve teknolojik açıdan büyük önem arz eden, isteğe uygun materyaller sentezlemek için oldukça başarılı bir yöntemdir. Fonksiyonel gruba sahip polimerler polimerizasyonun yeniden başlatılması, yüzey üzerine polimerin adsorpsiyonu,
supramoleküler bağların oluşturulması veya makromoleküllerin konjugasyonu gibi ileri düzeyde modifikasyonlara olanak verirler. İki reaktif çifte bağ içeren monomerler kullanılarak sentezlenen polimer ileri düzeyde modifikasyonların yapılabilmesini sağlamaktadır. Endüstriyel prosesler, doğal su sistemine zarar verebilecek atık sular
oluşturmaktadır. Bu endüstrilerden biri de boyama işlemlerinin yapıldığı endüstrilerdir. Boyama ve bitim işlemleri aşamalarında ortaya çıkan renkli atık sular, doğrudan alıcı su ortamlarına verilmeleri
durumunda kontrolsüz anaerobik koşullarda toksik ve kanserojen aromatik aminleri oluşturmaktadır. Bu nedenle boyarmaddelerin endüstriyel atıklardan
uzaklaştırılmaları gerekmektedir. Projemizde, allil metakrilat-akrilamit kopolimerinin AIBN başlatıcısı vasıtasıyla radikalik polimerizasyonu
gerçekleştirilmiştir. Polimerizasyonda sentezlenen kopolimerin yapısında + yüklerin fazla olması amacıyla
%25 allil metakrilat, %75 akrilamit kullanılmıştır.
Polimerlerin yapısı FT-IR ile aydınlatılmış ve
kopolimerin yaygın olarak kullanılan bir boyar madde olan Direct Brown 2 gideriminde kullanımı
araştırılmıştır. 200 mg polimerin pH 3’de, 10 µg/mL konsantrasyonda ve oluşturulan batch sistemde 45 dakika gibi kısa bir sürede % 90’ ın üzerinde bir verim ile boya tutulumu sergilediği görülmüştür. Kopolimer tarafından adsorplanan boyanın desorpsiyonunun incelenmesi amacıyla ortam pH’sı asidik bölgeden alkali bölgeye kaydırılmış ve artan pH ile kopolimerin boya salımı grafiği hazırlanmıştır. pH 8’e ulaşıldığında kopolimer üzerindeki boyanın % 63’ünün geri alınabildiği gözlenmiştir. Literatür bulguları incelendiğinde, poli (alil metakrilat-ko-akrilat) kopolimerinin boya gideriminde kullanıldığına dair bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Merve Sağyatanlar
Danışman Öğretmen
Aziz Berkay Yıldırım Ayşe Türker
Hazırlayan Öğrenciler
Dila Yurt Ezgi Şen
Danışman Öğretmen
İlkem Sönmez Hazırlayan Öğrenciler
FİBONACCİ DİZİLERİ YARDIMIYLA tan (nα) DEĞERİNİ HESAPLAYAN BİR FORMÜL
(1 – x . i) n – (1 + x . i)n (1 – I x I .i) n + (1 + I x I .i) n
Danışman Öğretmen Hazırlayan Öğrenciler
Tilbe Gökçel
Danışman Öğretmen
Emel Ergönül Hazırlayan Öğrenci
Matematik Lise Biyoloji
FARKLI BİTKİ TÜRLERİNİN İNSAN PROSTAT KANSERİ (PC3), İNSAN GÖĞÜS KANSERİ (MCF7) ve FARE FİBROBLAST (NIH-3T3) HÜCRELERİNDEKİ SİTOTOKSİK, APOPTOTİK, YARA İYİLEŞTİRİCİ ETKİLERİ ve FARKLI BAKTERİ TÜRLERİNDEKİ ANTİMİKROBİYAL ETKİLERİNİN İNCELENMESİ
Günümüzde bitkisel ekstreler farklı kullanım amacıyla dünya çapında pek çok laboratuvarda araştırılmaktadır. En önemli araştırma alanları kanser tedavisinde kullanılabilirlik, antimikrobiyal, antimitotik, antioksidan, zirai amaçlı insektisit olarak etkileri, gıda paketlemesinde koruyucu etkileri ve ayrıca AIDS hastalığının tedavisinde
kullanılabilirliktir. Günümüzde onay almış onlarca bitkisel kaynaklı gıda takviyesi eczanelerde bulunmaktadır. Türkiye florası, çok sayıda tıbbi ve endemik bitkiye sahip olduğu için bu konuda önemli potansiyele sahiptir. Araştırmalar kapsamında bu potansiyel değerlendirilmelidir. Bu projede, hodan (Borago officinalis), hayıt (Vitex agnus-castus) bitkisinin yaprak ve tohumları, papatya (Matricaria chamomilla), enginar (Cynara cardunculus), karanfil tohumu (Syzygium aromaticum), ballıbaba
(Lamiumgaleobdolon), labada (Rumeoc patienta) bitkilerinin özütleri hazırlanarak, insan prostat kanseri, insan göğüs kanseri ve fare fibroblast hücrelerindeki sitotoksisiteye, apoptoza,
yara iyileşmesine, antioksidan aktivitesine etkisi araştırılmıştır. Ayrıca aynı özütlerin antimikrobiyal etkisi Escherichia coli ve Staphylococcus aureus bakteri türleri kullanılarak incelenmiştir. Denemeler sonunda kanser hücreleri üzerinde en iyi sitotoksik ve apoptotik etki hayıt bitkisi tohumu ve yaprağının özütleri ile enginar ve karanfil bitkileri göstermiş olmasına rağmen insan göğüs kanseri hücrelerinde sadece hayıt tohumunun etki gösterdiği
saptanmıştır. Daha kapsamlı olarak, özütlerin diğer kanser türleri ve dayanıklı kanser türleri üzerinde de denenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Yara iyileşmesi denemelerinde en aktif özüt, labada bitkisine ait olarak bulunmuştur. Aynı zamanda, tek antimikrobiyal aktivite gösteren bitki de labadadır.
Hodan bitkisi de yara iyileşme testlerinde tüm dozlarda etki göstermiş fakat en iyi etkiyi 1 µg/ml değerinde vermiştir. Papatya ise diğer bir etkin özüt olarak bulunmuştur. Fakat yara iyileştirici etkisi daha düşük dozlarda denenmelidir.
Apis melliferae ALT TÜRLERİNDE PROMELLİTİN GEN İFADESİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
21. yüzyılda dünyamızın karşı karşıya kaldığı en önemli küresel sorunların başında küresel iklim değişimi (kuraklık ve sıcaklık gibi), yetersiz besin ve enerji üretimi gelmektedir. Bu faktörlerin tümü nüfus artışına rağmen her yıl besin üretiminde büyük kayıplara sebep olmaktadır. Şu an mevcut teknolojiler göz önüne alındığında; günümüzde tüm bu problemlere karşı, biyolojik önlemlerin çözüm olabileceği düşünülmektedir. Örneğin; günümüzde değişen iklim koşullarının bir sonucu olarak
insanların ve besin olarak kullanılan evcil hayvanların ana besin kaynağını oluşturan çiçekli bitkilerin tozlaşmasında meydana gelen azalma, Apis melliferae (bal arısı) nın kullanımıyla engellenmeye çalışılmaktadır. Ancak alerjik reaksiyon riski açısından en dikkatli olunması gereken maddenin
arı zehri olduğu göz önünde bulundurulduğunda arıların kullanımında meydana gelen artış, allerjik bünyeli insanların sağlık sorunlarını da arttıracaktır. Arı zehrinde allerjiye ve ağrıya neden olan bileşen, mellitin’dir. Ancak mellitin, vücutta doğal bir steroid olan kortisol salınımına neden olurken eczacılık ve tıp alanlarında da apiterapide kullanılmaktadır. Son yıllarda ise “kanser ajanı” olarak araştırılmaktadır. Bu nedenle arı zehrinde bulunan mellitin gibi
maddelerin hangi bal arısı alt türünde az hangisinde çok salgılandığının bilinmesi hem polenizasyonda kullanılacak hem de apiterapide kullanılacak potansiyel bal arısı alt türünün belirlenmesine büyük fayda sağlayacaktır.
Bartu İnce Defne Erçetin Mesut Esen
10
Bu projenin amacı, nЄZ olmak üzere, tan (nα) değerini hesaplayan yeni bir formül önermektir. Bu amaç doğrultusunda, önce Fibonacci sayı dizisi ele alınmış, sonra bu dizinin bir genelleştirilmesi verilerek dizinin elemanlarını hesaplayan bir formül çıkartılmıştır. Bu formül aracılığı ile tan (nα) değerini hesaplayan aşağıdaki formül türetilmiştir:
+
Lise Biyoloji
9
tan (nα) = i
POLİ (AKRİLAMİT - KO - ALLİL METAKRİLAT) SENTEZİ ve BOYA GİDERİMİNDE KULLANIMI
Fonksiyonel gruba sahip homopolimer ve kopolimer sentezi polimer biliminde yeni materyaller üretmek açısından oldukça önemlidir. Kopolimerizasyon temel ve teknolojik açıdan büyük önem arz eden, isteğe uygun materyaller sentezlemek için oldukça başarılı bir yöntemdir. Fonksiyonel gruba sahip polimerler polimerizasyonun yeniden başlatılması, yüzey üzerine polimerin adsorpsiyonu,
supramoleküler bağların oluşturulması veya makromoleküllerin konjugasyonu gibi ileri düzeyde modifikasyonlara olanak verirler. İki reaktif çifte bağ içeren monomerler kullanılarak sentezlenen polimer ileri düzeyde modifikasyonların yapılabilmesini sağlamaktadır. Endüstriyel prosesler, doğal su sistemine zarar verebilecek atık sular
oluşturmaktadır. Bu endüstrilerden biri de boyama işlemlerinin yapıldığı endüstrilerdir. Boyama ve bitim işlemleri aşamalarında ortaya çıkan renkli atık sular, doğrudan alıcı su ortamlarına verilmeleri
durumunda kontrolsüz anaerobik koşullarda toksik ve kanserojen aromatik aminleri oluşturmaktadır. Bu nedenle boyarmaddelerin endüstriyel atıklardan
uzaklaştırılmaları gerekmektedir. Projemizde, allil metakrilat-akrilamit kopolimerinin AIBN başlatıcısı vasıtasıyla radikalik polimerizasyonu
gerçekleştirilmiştir. Polimerizasyonda sentezlenen kopolimerin yapısında + yüklerin fazla olması amacıyla
%25 allil metakrilat, %75 akrilamit kullanılmıştır.
Polimerlerin yapısı FT-IR ile aydınlatılmış ve
kopolimerin yaygın olarak kullanılan bir boyar madde olan Direct Brown 2 gideriminde kullanımı
araştırılmıştır. 200 mg polimerin pH 3’de, 10 µg/mL konsantrasyonda ve oluşturulan batch sistemde 45 dakika gibi kısa bir sürede % 90’ ın üzerinde bir verim ile boya tutulumu sergilediği görülmüştür. Kopolimer tarafından adsorplanan boyanın desorpsiyonunun incelenmesi amacıyla ortam pH’sı asidik bölgeden alkali bölgeye kaydırılmış ve artan pH ile kopolimerin boya salımı grafiği hazırlanmıştır. pH 8’e ulaşıldığında kopolimer üzerindeki boyanın % 63’ünün geri alınabildiği gözlenmiştir. Literatür bulguları incelendiğinde, poli (alil metakrilat-ko-akrilat) kopolimerinin boya gideriminde kullanıldığına dair bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Merve Sağyatanlar
Danışman Öğretmen
Aziz Berkay Yıldırım Ayşe Türker
Hazırlayan Öğrenciler
Dila Yurt Ezgi Şen
Danışman Öğretmen
İlkem Sönmez Hazırlayan Öğrenciler
FİBONACCİ DİZİLERİ YARDIMIYLA tan (nα) DEĞERİNİ HESAPLAYAN BİR FORMÜL
(1 – x . i) n – (1 + x . i)n (1 – I x I .i) n + (1 + I x I .i) n
Danışman Öğretmen Hazırlayan Öğrenciler
Tilbe Gökçel
Danışman Öğretmen
Emel Ergönül Hazırlayan Öğrenci
Matematik Lise Biyoloji
FARKLI BİTKİ TÜRLERİNİN İNSAN PROSTAT KANSERİ (PC3), İNSAN GÖĞÜS KANSERİ (MCF7) ve FARE FİBROBLAST (NIH-3T3) HÜCRELERİNDEKİ SİTOTOKSİK, APOPTOTİK, YARA İYİLEŞTİRİCİ ETKİLERİ ve FARKLI BAKTERİ TÜRLERİNDEKİ ANTİMİKROBİYAL ETKİLERİNİN İNCELENMESİ
Günümüzde bitkisel ekstreler farklı kullanım amacıyla dünya çapında pek çok laboratuvarda araştırılmaktadır. En önemli araştırma alanları kanser tedavisinde kullanılabilirlik, antimikrobiyal, antimitotik, antioksidan, zirai amaçlı insektisit olarak etkileri, gıda paketlemesinde koruyucu etkileri ve ayrıca AIDS hastalığının tedavisinde
kullanılabilirliktir. Günümüzde onay almış onlarca bitkisel kaynaklı gıda takviyesi eczanelerde bulunmaktadır. Türkiye florası, çok sayıda tıbbi ve endemik bitkiye sahip olduğu için bu konuda önemli potansiyele sahiptir. Araştırmalar kapsamında bu potansiyel değerlendirilmelidir. Bu projede, hodan (Borago officinalis), hayıt (Vitex agnus-castus) bitkisinin yaprak ve tohumları, papatya (Matricaria chamomilla), enginar (Cynara cardunculus), karanfil tohumu (Syzygium aromaticum), ballıbaba
(Lamiumgaleobdolon), labada (Rumeoc patienta) bitkilerinin özütleri hazırlanarak, insan prostat kanseri, insan göğüs kanseri ve fare fibroblast hücrelerindeki sitotoksisiteye, apoptoza,
yara iyileşmesine, antioksidan aktivitesine etkisi araştırılmıştır. Ayrıca aynı özütlerin antimikrobiyal etkisi Escherichia coli ve Staphylococcus aureus bakteri türleri kullanılarak incelenmiştir. Denemeler sonunda kanser hücreleri üzerinde en iyi sitotoksik ve apoptotik etki hayıt bitkisi tohumu ve yaprağının özütleri ile enginar ve karanfil bitkileri göstermiş olmasına rağmen insan göğüs kanseri hücrelerinde sadece hayıt tohumunun etki gösterdiği
saptanmıştır. Daha kapsamlı olarak, özütlerin diğer kanser türleri ve dayanıklı kanser türleri üzerinde de denenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Yara iyileşmesi denemelerinde en aktif özüt, labada bitkisine ait olarak bulunmuştur. Aynı zamanda, tek antimikrobiyal aktivite gösteren bitki de labadadır.
Hodan bitkisi de yara iyileşme testlerinde tüm dozlarda etki göstermiş fakat en iyi etkiyi 1 µg/ml değerinde vermiştir. Papatya ise diğer bir etkin özüt olarak bulunmuştur. Fakat yara iyileştirici etkisi daha düşük dozlarda denenmelidir.
Apis melliferae ALT TÜRLERİNDE PROMELLİTİN GEN İFADESİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
21. yüzyılda dünyamızın karşı karşıya kaldığı en önemli küresel sorunların başında küresel iklim değişimi (kuraklık ve sıcaklık gibi), yetersiz besin ve enerji üretimi gelmektedir. Bu faktörlerin tümü nüfus artışına rağmen her yıl besin üretiminde büyük kayıplara sebep olmaktadır. Şu an mevcut teknolojiler göz önüne alındığında; günümüzde tüm bu problemlere karşı, biyolojik önlemlerin çözüm olabileceği düşünülmektedir. Örneğin; günümüzde değişen iklim koşullarının bir sonucu olarak
insanların ve besin olarak kullanılan evcil hayvanların ana besin kaynağını oluşturan çiçekli bitkilerin tozlaşmasında meydana gelen azalma, Apis melliferae (bal arısı) nın kullanımıyla engellenmeye çalışılmaktadır. Ancak alerjik reaksiyon riski açısından en dikkatli olunması gereken maddenin
arı zehri olduğu göz önünde bulundurulduğunda arıların kullanımında meydana gelen artış, allerjik bünyeli insanların sağlık sorunlarını da arttıracaktır.
Arı zehrinde allerjiye ve ağrıya neden olan bileşen, mellitin’dir. Ancak mellitin, vücutta doğal bir steroid olan kortisol salınımına neden olurken eczacılık ve tıp alanlarında da apiterapide kullanılmaktadır. Son yıllarda ise “kanser ajanı” olarak araştırılmaktadır. Bu nedenle arı zehrinde bulunan mellitin gibi
maddelerin hangi bal arısı alt türünde az hangisinde çok salgılandığının bilinmesi hem polenizasyonda kullanılacak hem de apiterapide kullanılacak potansiyel bal arısı alt türünün belirlenmesine büyük fayda sağlayacaktır.
Bartu İnce Defne Erçetin Mesut Esen
10
Bu projenin amacı, nЄZ olmak üzere, tan (nα) değerini hesaplayan yeni bir formül önermektir. Bu amaç doğrultusunda, önce Fibonacci sayı dizisi ele alınmış, sonra bu dizinin bir genelleştirilmesi verilerek dizinin elemanlarını hesaplayan bir formül çıkartılmıştır. Bu formül aracılığı ile tan (nα) değerini hesaplayan aşağıdaki formül türetilmiştir:
+
Lise Biyoloji
9
tan (nα) = i
GENELLEŞTİRİLMİŞ FUZZY KOMŞULUK SİSTEMİ ÜZERİNE
Bu projenin amacı, genelleştirilmiş fuzzy topolojik uzaylarda bir noktanın genelleştirilmiş fuzzy komşulunu tanımlayarak, bu tanım yardımı ile yeni bir genelleştirilmiş fuzzy süreklilik kavramı ortaya atmak ve bu yeni süreklilik türü ile genelleştirilmiş fuzzy süreklilik arasındaki ilişkileri belirlemektir.
Bu amaç doğrultusunda; fuzzy kümeler teorisi üzerinde çalışılmış ve genelleştirilmiş fuzzy topolojik
uzay kavramı üzerinde durulmuştur. Topolojik uzayların en önemli kavramlarından biri olan süreklilik, genelleştirilmiş fuzzy topolojik uzaylarda bir fuzzy noktanın genelleştirilmiş fuzzy komşuluğu aracılığıyla tanımlanmıştır. Bu yeni süreklilik türü ve genelleştirilmiş fuzzy süreklilik arasındaki ilişkiler incelenmiş ve hangi koşullar altında bu kavramların denk olduğu bulunmuştur.
Berk Korkut
Danışman Öğretmen
Gizem Günel
Hazırlayan Öğrenci Hazırlayan Öğrenciler Danışman Öğretmen
Hasan Atakan İşbilir
Eray Özer Gizem Günel
Fatma Gizem Demirci
Bu projede, karmaşık sayılar yardımıyla ilginç bir teorem olan Napoleon Teoremi için yeni bir ispat çalışması yapılmıştır. Öncelikle karmaşık sayılarda eşkenar üçgen olma koşulları incelenmiş ve yeni bir
eşkenar üçgen olma koşulu bulunmuştur. Daha sonra Napoleon Teoremi’nin ispatı elde edilen eşkenar üçgen yöntemi ile yapılmıştır.
NAPOLEON PROBLEMİNE FARKLI BİR BAKIŞ
Ersin İstanbullu Defne Tabu
Gülşah Aracıoğlu
ŞEKLİNDEKİ İFADELERİN SADELEŞTİRİLEMEZ VEYA SADELEŞTİRİLEBİLİR OLMASI İÇİN GEREKEN KOŞULLAR
Matematik olimpiyatlarında ve olimpiyat kitaplarında aşağıdaki soru tipi ile sıkça karşılaşılmaktadır:
şeklindeki ifadeler sadeleştirilebilir midir yoksa sadeleştirilemez midir veya hangi n tamsayı değerleri için sadeleştirilebilirdir? Bu tür sorular Öklid Algoritması’nın yardımıyla çözülebilmektedir;
fakat herhangi bir n tamsayısı için
şeklindeki ifadelerin tanımlı olduğu yerlerde sadeleştirilememesini sağlayan a, b, c, d
parametreleri arasındaki bağıntı nasıl olmalıdır? İşte bu sorudan yola çıkarak bu projeyi tasarlanmıştır.
şeklindeki ifadelerin herhangi bir n tamsayısı için sadeleştirilememesini sağlayan a, b, c, d parametrelerine dayalı koşullar belirlenmiştir.
a.n + b c.n + d
a.n + b c.n + d Bu projede;
a.n + b c.n + d a.n + b c.n + d
Danışman Öğretmen
Hazırlayan Öğrenci Hazırlayan Öğrenci Danışman Öğretmen
Lise Matematik
11
Lise Matematik
12 TAKSİ DÜZLEMİNDE FINSLER-HADWIGER EŞİTSİZLİĞİ
Bu projede, Öklid düzleminde yer alan bir üçgenin alanını, kenar uzunlukları yardımıyla sınırlayan ve “Finsler-Hadwiger Eşitsizliği” olarak bilinen ifadenin bir benzerinin, Taksi düzleminde yer alan bir üçgenin alanı için de bulunup ispatlanması amaçlanmıştır.
1. Taksi düzleminde yer alan bir ABC üçgenin BC kenarı koordinat eksenlerinden birine paralel olsun ve B ile C açıları geniş açı olmasın. Bu durumda aşağıdaki eşitsizlik sağlanır:
2. Taksi düzleminde yer alan bir ABC üçgenin BC kenarı koordinat eksenlerinden birine paralel olsun ve B açısı dar açı olmasın.
Bu durumda, A köşesinden BC kenarına inilen dikmenin ayağı A ve
b) Taban köşesinden geçen iki taban doğrusu var ise
Sonuç olarak;
(
,)
,(
,)
,(
,)
= olmak üzereT T T T T T
d A B =c d B C =a d A C b
olmak üzere aşağıdaki eşitsizlik sağlanır:
3. Taksi düzleminde yer olan bir ABC üçgeninde
• D noktası, taban doğrusu ile karşı kenarın kesim noktası,
• H noktası, taban köşesi dışındaki iki köşeden birinin taban doğru üzerinde olup taban doğru parçası üzerinde olmayan dik izdüşüm noktası,
• H’ üçüncü köşenin aynı taban doğrusu üzerinde olan ancak taban doğru parçası üzerinde olmayan dik izdüşüm noktası,
• taban doğru parçasının uzunluğu,
•
a) Taban köşesinden geçen tek bir taban doğrusu var ise
2 2 2
( )( )( )) ( ) 2 3[ ( ) ( )]
4 4 2
T T T T T T T T T
T T T T T T T T T
T
b c a a b c a b c Alan ABC a b c a b a c b c
a
+ − + − − +
dir. (D,H) ve (Taban köşesi ,H’) olmak üzere
= 1’=
ve
dir. ve
1 1
GENELLEŞTİRİLMİŞ FUZZY KOMŞULUK SİSTEMİ ÜZERİNE
Bu projenin amacı, genelleştirilmiş fuzzy topolojik uzaylarda bir noktanın genelleştirilmiş fuzzy komşulunu tanımlayarak, bu tanım yardımı ile yeni bir genelleştirilmiş fuzzy süreklilik kavramı ortaya atmak ve bu yeni süreklilik türü ile genelleştirilmiş fuzzy süreklilik arasındaki ilişkileri belirlemektir.
Bu amaç doğrultusunda; fuzzy kümeler teorisi üzerinde çalışılmış ve genelleştirilmiş fuzzy topolojik
uzay kavramı üzerinde durulmuştur. Topolojik uzayların en önemli kavramlarından biri olan süreklilik, genelleştirilmiş fuzzy topolojik uzaylarda bir fuzzy noktanın genelleştirilmiş fuzzy komşuluğu aracılığıyla tanımlanmıştır. Bu yeni süreklilik türü ve genelleştirilmiş fuzzy süreklilik arasındaki ilişkiler incelenmiş ve hangi koşullar altında bu kavramların denk olduğu bulunmuştur.
Berk Korkut
Danışman Öğretmen
Gizem Günel
Hazırlayan Öğrenci Hazırlayan Öğrenciler Danışman Öğretmen
Hasan Atakan İşbilir
Eray Özer Gizem Günel
Fatma Gizem Demirci
Bu projede, karmaşık sayılar yardımıyla ilginç bir teorem olan Napoleon Teoremi için yeni bir ispat çalışması yapılmıştır. Öncelikle karmaşık sayılarda eşkenar üçgen olma koşulları incelenmiş ve yeni bir
eşkenar üçgen olma koşulu bulunmuştur. Daha sonra Napoleon Teoremi’nin ispatı elde edilen eşkenar üçgen yöntemi ile yapılmıştır.
NAPOLEON PROBLEMİNE FARKLI BİR BAKIŞ
Ersin İstanbullu Defne Tabu
Gülşah Aracıoğlu
ŞEKLİNDEKİ İFADELERİN SADELEŞTİRİLEMEZ VEYA SADELEŞTİRİLEBİLİR OLMASI İÇİN GEREKEN KOŞULLAR
Matematik olimpiyatlarında ve olimpiyat kitaplarında aşağıdaki soru tipi ile sıkça karşılaşılmaktadır:
şeklindeki ifadeler sadeleştirilebilir midir yoksa sadeleştirilemez midir veya hangi n tamsayı değerleri için sadeleştirilebilirdir? Bu tür sorular Öklid Algoritması’nın yardımıyla çözülebilmektedir;
fakat herhangi bir n tamsayısı için
şeklindeki ifadelerin tanımlı olduğu yerlerde sadeleştirilememesini sağlayan a, b, c, d
parametreleri arasındaki bağıntı nasıl olmalıdır? İşte bu sorudan yola çıkarak bu projeyi tasarlanmıştır.
şeklindeki ifadelerin herhangi bir n tamsayısı için sadeleştirilememesini sağlayan a, b, c, d parametrelerine dayalı koşullar belirlenmiştir.
a.n + b c.n + d
a.n + b c.n + d Bu projede;
a.n + b c.n + d a.n + b c.n + d
Danışman Öğretmen
Hazırlayan Öğrenci Hazırlayan Öğrenci Danışman Öğretmen
Lise Matematik
11
Lise Matematik
12 TAKSİ DÜZLEMİNDE FINSLER-HADWIGER EŞİTSİZLİĞİ
Bu projede, Öklid düzleminde yer alan bir üçgenin alanını, kenar uzunlukları yardımıyla sınırlayan ve “Finsler-Hadwiger Eşitsizliği” olarak bilinen ifadenin bir benzerinin, Taksi düzleminde yer alan bir üçgenin alanı için de bulunup ispatlanması amaçlanmıştır.
1. Taksi düzleminde yer alan bir ABC üçgenin BC kenarı koordinat eksenlerinden birine paralel olsun ve B ile C açıları geniş açı olmasın. Bu durumda aşağıdaki eşitsizlik sağlanır:
2. Taksi düzleminde yer alan bir ABC üçgenin BC kenarı koordinat eksenlerinden birine paralel olsun ve B açısı dar açı olmasın.
Bu durumda, A köşesinden BC kenarına inilen dikmenin ayağı A ve
b) Taban köşesinden geçen iki taban doğrusu var ise
Sonuç olarak;
(
,)
,(
,)
,(
,)
= olmak üzereT T T T T T
d A B =c d B C =a d A C b
olmak üzere aşağıdaki eşitsizlik sağlanır:
3. Taksi düzleminde yer olan bir ABC üçgeninde
• D noktası, taban doğrusu ile karşı kenarın kesim noktası,
• H noktası, taban köşesi dışındaki iki köşeden birinin taban doğru üzerinde olup taban doğru parçası üzerinde olmayan dik izdüşüm noktası,
• H’ üçüncü köşenin aynı taban doğrusu üzerinde olan ancak taban doğru parçası üzerinde olmayan dik izdüşüm noktası,
• taban doğru parçasının uzunluğu,
•
a) Taban köşesinden geçen tek bir taban doğrusu var ise
2 2 2
( )( )( )) ( ) 2 3[ ( ) ( )]
4 4 2
T T T T T T T T T
T T T T T T T T T
T
b c a a b c a b c Alan ABC a b c a b a c b c
a
+ − + − − +
dir.
(D,H) ve (Taban köşesi ,H’) olmak üzere
= 1’=
ve
dir.
ve
1 1
VORONOİ DİYAGRAMLARI KULLANARAK GÖRSELLERİN İFADE EDİLMESİ
Bu projede; hesaplanabilir geometri konusu olan Voronoi Diyagramları üzerine çalışılmıştır. Voronoi Diyagramları ile görsellerin sıkıştırılması ve yeniden görüntülenmesi hedeflenmiştir. Ayrıca, Voronoi Diyagramı çizebilen bir program kodlanması ve Voronoi Diyagramlarının koordinatlarının ve renklerinin saklanması amaçlanmıştır. Kullanılacak Voronoi Diyagramları, renk indirgeme ve görüntü işleme kısımlarıyla ilgili algoritmalar
incelenmiş ve literatür taraması yapılmıştır. Bunun sonucunda kullanılan algoritmalar belirlendi.
Belirlenen görüntü işleme yöntemleri uygulama içerisinde kullanılmıştır. Bu yöntemler ile belirlenen noktaları Voronoi Diyagramına çevirmek üzere geometrik işlemler tasarlanmış ve uygulanlanmıştır.
Uygulamanın diyagram çizmekte kullanılan noktaları metin dosyası olarak kaydedebilmesi ve mevcut metin dosyalarını ekrana çizebilmesi sağlanmıştır.
Doğa Yüksel Şemsettin Oğuz Yüksek
Danışman Öğretmen
Selvinaz Gökalp Hazırlayan Öğrenciler
Mehmet Mallı Sıla Avar
Danışman Öğretmen
Selvinaz Gökalp Hazırlayan Öğrenciler
KARANLIĞA GÖMÜLEN HAYATLAR “STRUMA FACİASI”
Danışman Öğretmen Hazırlayan Öğrenciler
Elif Yaren Güleç
Danışman Öğretmen
Ayşe Gülle Hazırlayan Öğrenciler
Görüntü işleme tekniklerini ve temel bileşenler analizini kullanan Özyüzler yöntemini kullanarak bir sınıf yoklama sistemi geliştirilmiştir. Bu sistem;
kullanıcı etkileşimini en aza indirerek, öğrencilerin sınıfa girerken kamera önünden geçmesi sırasında yoklama almayı amaçlamaktadır. Yoklama sonucu ekrana ve sınıfa ait yoklama dosyasına tarih ve saat olarak kaydedilmektedir. Bu sayede günlük yapılan rutin bir işi ortadan kaldırıp, bu zamanı ders saatine kazandırmak amaçlanmaktadır.
Geliştirilen sistem kişisel bir bilgisayar üzerinde var olan kullanıcı tipi bir web kamera ile çalışmaktadır.
Kullanılan Open CV kütüphanesi ile kameradan alınan görüntüler içinden öğrencinin yüzü bulunur.
Görüntünün bu parçası belli ön işleme adımlarından geçirilir. Bu adımlar görüntünün gri ölçeğe alınması, histogramının eşitlenmesi ve yeniden
boyutlandırılmasıdır. Bu işlemlerden sonra sınıfta kayıtlı öğrencilerin görüntülerinden oluşan özyüzler ile karşılaştırılıp en yakın öğrenci olarak tanınır. Eğer yakınlık değeri belli bir eşiğin altında ise, öğrencinin tanınması tamamlanır. Yaptığımız testte, AT&T Laboratuvarlarının “The Database of Faces”
veritabanı kullanılmıştır. Veritabanında yer alan kırk bireyin onar görüntüsü bulunmaktadır. Bu on yüzden dokuzu özyüzleri oluşturmak için kullanılmış, bir tanesi ise teste ayrılmıştır. Test sonucunda
%92.5 oranında başarı elde edilmiştir.
ÖZYÜZ VE GÖRÜNTÜ İŞLEME TEKNİKLERİ İLE SINIF YOKLAMA UYGULAMASI
DEVLET İÇİNDE DEVLET (BATI ANADOLU AYANLARI)
Osmanlı Devleti’nde XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren merkezi otoritenin zayıflamaya başlamasına paralel olarak devletle halk arasında irtibatı sağlayan ayanlar, yavaş yavaş önem kazanmaya başlamıştır.
Merkezi idarenin zayıflaması ile ayanların güçlenmesi arasında doğru orantı kurulabilir.
Böylece XVIII. yüzyıldan itibaren devamlı olarak merkezi otoritenin zayıflaması ayanların güçlenmesine sebep olmuştur. Özellikle XVIII.
yüzyıldan itibaren merkezi otoritenin giderek zayıflaması ve devletin belirli konularda ayanlara ihtiyaç duyması bölge ileri gelenlerinin
giderek güçlenmelerine ve ayan olmalarına neden olmuştur. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında ayanlık kurumu hızla güçlenmiş ve Anadolu’nun hemen her yerinde ayanlık kurumu kurulmuştur. Osmanlının hemen hemen bütün taşrasına yayılan bu gelişim özellikle ekonomik faaliyetlerin yoğun yapıldığı merkezlerde yoğunlaşmıştır. Bu bağlamda Batı Anadolu’da ve İzmir çevresinde çok sayıda ayan ortaya çıkmıştır. Süreç içinde merkezi otoriteye zarar veren ayanlar bunun yanı sıra yaptıkları faaliyetlerle aynı zamanda bulundukları yerin bayındır hale gelmesinde de önemli roller üstlenmişlerdir.
Bu proje; Nazi soykırımından kaçarak Filistin’e gitmek isteyen 769 Yahudi’nin öyküsüdür.
12 Eylül 1942’de U.156 Alman denizaltısı tarafından batırılan “Laconia” yolcu gemisinden sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın en büyük deniz faciası Struma’dır.
Yolcu ve mürettebatıyla Karadeniz’in karanlık sularında yitirilen bu gemi, bir insanlık ayıbı olarak tarihe geçmiştir. Her biri çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan bu insanlar 1941’de toplu halde bindikleri
“Struma” isimli gemiyle 15 Aralık 1941 tarihinde Türk kara sularına gelmiştir. 24 Şubat 1942’de Şili açıklarında bir denizaltı tarafından torpillenerek batırılmıştır.
Tarih karanlıkta kalan suçluları gün ışığına çıkarıp yargılayacak kadar güçlü bir bilimdir. Struma Karadeniz’in derinliklerinde korkunç bir uykudadır şimdi. Şair Akgün Akova'nın oğlu Fırat, 6 yaşındayken, babasına sorar: “Baba, gemiler batarken denizin canı acır mı?” Yitirilen canlar için hala çok canların acıdığı yadsınamaz bir gerçektir. Dileriz insanlık hak ettiği barışa kavuşacak ve tarih bir daha bu tarz olayların yaşanmasına izin vermeyecektir.