• Sonuç bulunamadı

INTERNATIONAL EUROPEAN CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES -IV CONFERENCE ID TITLE IV. INTERNATIONAL EUROPEAN CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "INTERNATIONAL EUROPEAN CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES -IV CONFERENCE ID TITLE IV. INTERNATIONAL EUROPEAN CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

www.iksadeurope.org/ PROCEEDINGS BOOK

CONFERENCE ID TITLE

IV. INTERNATIONAL EUROPEAN CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES PARTICIPATION

Keynote & Invited DATE – PLACE October 11-13, 2019 DİYARBAKIR, TURKEY

ORGANIZATION

EUROASIA JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES & HUMANITIES www.euroasiajournal.com

ORGANIZING COMMITTEE MEMBERS Assoc. Prof. Zuhra KALAKHANOVA

Assoc. Prof. Dinara FARDEEVA Dr. Baurcan BOTAKARAYEV

Ali SÖYLEMEZ Tamar BERIDZE

LANGUAGES Turkish, English, Russian SCIENTIFIC BOARD MEMBERS

José G. Vargas-Hernández M.B.A., Ph. D.

University of Guadalajara Assoc. Prof. Gökhan OFLUOĞLU Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi

Dr. Andrea Lucchesi University of São Paulo Prof. Dr. Mehmet OKUR Karadeniz Teknik Üniversitesi

Professor Guguli Dumbadze Batumi Shota Rustaveli State University

Assoc. Prof. H. Eylem KAYA Süleyman Demirel Üniversitesi

Prof. Dr. Abdullah EREN ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ

Dr. Jean Philippe Praene University of La Réunion

(3)

www.iksadeurope.org/ PROCEEDINGS BOOK Prof. Dr. Natalia LATYGINA

Taras Şevçenko Üniversitesi Dr. Hasan ÇİFTÇİ Harran Üniversitesi

Prof. Dr. Sarash KONURBAYEVA Kazak Devlet Pedagoloji Üniversitesi

Dr. Tarane NAGIYEVA

Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi

INTERNATIONAL PARTICIPANTS BENYOUB Nor Eddine-ALGERIA

MERZOUK Hafida-ALGERIA GHORZI Hafeda-ALGERIA Mohammed Marzuq Abubakari- Ghana

Zakari Wuntiti Muntari- Ghana Mehriban ABDURRAHİMOVA- Azerbaijan

Abdul Rashid- Pakistan, USA

Ишмөхәмәтова Анита Шәүкәт ҡыҙы-Russia

(4)

INTERNATIONAL EUROPEAN CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES -IV

www.iksadeurope.org/ PROCEEDINGS BOOK

İMAN KAVRAMININ ANALİZİ VE KELAM BİLGİNLERİNİN İMAN TANIMLARI Fethi DEMİR İ.H.L. Meslek Dersleri Öğretmeni demirfethi4@gmail.com Dr. Mazhar DÜNDAR İ.H.L. Meslek Dersleri Öğretmeni mazhardu@hotmail.com ÖZET

Yapısı gereği fıtrî olarak Allah’a iman etme potansiyeline sahip olan insanoğluna, ilk insan Hz.

Âdem’den itibaren gönderilen tüm peygamberler, yaratıcımız Yüce Allah’ı anlatmışlar, O’nu zatına layık bir şekilde tanıtıp iman etmelerini istemişlerdir. İnsanoğlu tarih serüveninde zaman zaman bu doğru anlayıştan sapmış, farklı batıl anlayışlara yönelebilmiştir. Fakat her halükarda Yüce bir Yaratıcıya inanma fikriyatından vazgeçememiştir. Her zaman Yüce bir varlığa inanma ihtiyacı insanoğlu için olmazsa olmaz bir olgu olarak hep var olagelmiştir. Yüce Allah’a inanma duygusu, insan hayatının anlam kazanmasına, sıkıntı ve zorluklar karşısında metanetli olmasına, onun manasızlığa ve hiçlik düşüncesine kapılmasına engel olmaktadır.

Kur’an’da “imân” ile “bilgi” sözcükleri, birbirleriyle doğrudan alakalı kavramlar olarak zikredilmişlerdir. Yani imân ile bilgi kavramları birbirleriyle önemli ölçüde alakalı olduğu için, aralarındaki ilişkinin, nedensel bir ilişki olduğu söylenebilir.

Bilgi, imânın kendisi değil, ancak en önemli sebeplerinden biridir. Hangi yolla olursa olsun, bilgi gerçekleştiği takdirde, imân da gerçekleşebilir. Fakat bu sonuç, her zaman zorunlu ve kaçınılmaz değildir. Çünkü bilgiye rağmen, farklı sebepler imânı engelleyebilir. Bu nedenle imân ile bilginin, her açıdan birbirlerine eşit oldukları söylenemez.

İçerisinde yaşadığımız ve insanoğlunun hizmetine verilmiş olan kâinatı, işleyişini, ona egemen olan düzen ve ahengi gören, onunla ilgili bilgi sahibi olanların, Allah’ın varlığını ve birliğini de bilmeleri ve idrak etmeleri gerekir. Bu nedenle İmam Mâturidî ve diğer Mâturidî âlimler, Allah’ın varlığına inanmanın insanda tabiî bir duygu ve şuur olması hasebiyle, kendisine dinî tebliğat yapılmayan insanın aklını kullanarak Allah’ın varlığını kavramasının gerekli olduğunu söylemişlerdir

İslam dininde imanın esasları altı maddede toplanmıştır. Sözlükte herhangi bir şeyi doğrulamak, söylediğini kabullenmek, gönül huzuru ile kabullenmek, ikrar etmek anlamına gelen iman, terim olarak Yüce Allah tarafından elçileri vasıtasıyla gönderilen ilahi buyrukların tümüne şeksiz ve şüphesiz inanmaktır.

Anahtar Kelimeler: İman, İslam, Kelam, Bilgi 1. GİRİŞ

Kelam ilminde üzerinde en çok durulan ve ayrıntılı bir şekilde incelenen konuların başında uluhiyyat bahsinin iman konusu gelmektedir. Kelamcılar, iman meselesiyle bağlantılı olarak birçok konuyu detaylı olarak ele almış ve tartışmışlardır. İman-İslâm, iman-bilgi, iman-amel gibi bir takım kavramlar arasındaki ilişki de tartışılan bu konulardan bir kısmıdır. Bunlardan İman ve İslâm, dinin merkezinde önemli bir role sahiptir. Zira dinî hayatın bütün yönleri, kişinin mü’min ve müslüman olmasına göre anlam ve değer kazanmaktadır. İlâhî mesajın ana gayesi de, insanları “gerçek müminler ”veya “gerçek Müslümanlar” seviyesine çıkarmaktır.

2. İMAN KAVRAMININ ANALİZİ

İman sözlükte tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini kabullenmek, gönül huzuru ile benimsemek, karşısındakine güven vermek, ikrar etmek, şüpheye yer vermeyecek şekilde kesin olarak, içten ve yürekten inanmak anlamlarına gelir. İmanın terim anlamı; Hz. Peygamberin Allah'u Teâla'dan

PAGE 329

(5)

INTERNATIONAL EUROPEAN CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES -IV

www.iksadeurope.org/ PROCEEDINGS BOOK

getirdiği kesin olarak bilinen hükümlere (zarûrât-ı dîniyye) kalben inanmak (tasdik) ve bunu dil ile söylemektir (ikrar). Peygamberimizin (s.a.v) haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul etmek, bu haberlerin gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmak demektir.( Mustafa Sinanoğlu, İman, TDV İslam Ansiklopedisi, C 22 s. 212) İmanın kelime ve sözlük anlamına kısaca icmalen değindikten sonra detaylı bir şekilde analizine geçebiliriz.

İman kelimesi, “e-m-n” fiil kökünden türemiştir. Bu kelimenin esas manası korkunun zıddı olan

“Emniyet veya güvenlik” demektir. Fiilin sülasî kök manası ise, “Kalbin huzura ve sükûna kavuşması, her türlü korkunun karşısında kendisini emniyette hissetmesidir. Bu fiilin “İf’âl”

babındaki mastarı olan iman, “bir kişiyi söylediği sözde doğruluğa nispet etmek ve söylediğini kabullenmek, tasdik etmek” demektir.( İbn Manzûr, 1414/1994, XIII, 21; Eş’arî, Kitâbu’l-Luma’

1955, s.123; Bakıllânî, Kitâbu’t-Temhîd, 1957, s.346; İbn Teymiye,1996, s.284)

Yine bu kelime, , doğrulamak, bir şeyin doğruluğunu tasdik ve kabul etmek, korkusuz kılmak veya bir kimseye yahut bir şeye inanıp güvenmek, korku ve şüphenin yerine güvenin ve sakinliğin olması, anlamlarını da içermektedir.( İsfahânî,1986, s. 21) Bu fiil, lazım olup, ancak “li” ve “bi” harf-i cerleriyle müteaddî olur. Buna göre “âmene bi…” itiraf ve ikrar anlamında iken, “âmene li…”, iz’an ve kabul anlamındadır. İman, sözlükte “kalp ile tasdik etmek” iken; ıstılahda “kalp ile itikad etmek, dil ile ikrar etmek” manasına gelir. Kur’an indirilmeden önce iman kelimesinin sözlük anlamı

“tasdik etmek” şeklindeydi. Terim anlamı açısından iman, “Allah’tan aldığı ve din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamber erleri tasdik etmek ve onlara inanmak” diye tanımlanmıştır.

Bu inanca sahip bulunan kimseye mü’min, inancının gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de müslim denir. Ayrıca Türkçe ’de Müslim kelimesinin Farsça kurala göre çoğulu olan müslüman da bu anlamda kullanılmıştır.( Eş’arî,1955, s.123;Sinanoğlu, “İmân”, DİA, XXII, 212) 3. KELAM BİLGİNLERİNİN İMAN TANIMLARI

Kelamcılar, imanın kelime anlamının tasdik olduğu konusunda nerdeyse ittifak etmiş, fakat onun ıstılahî anlamı hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Ehl-i Sünnet kelamcılarına göre imanın esası, kalbin tasdikinden ibarettir. Çünkü ayet ve hadislerde iman sadece kalbin tasdikine bağlanmıştır.( el-Mâide 5/41; en-Nahl 16/106; el-Hucurât 49/14.)Bununla beraber Ebû Hanîfe (v. 150/767), kalp ile tasdikin yanında dil ile ikrarı da şart koşmuştur. Ancak Mu’tezile, Hâricîler, Mürcie, Kerramiye ve Cehmiyye gibi önemli kelam ekolleri ise birbirinden farklı görüşler ortaya beraber amelin imandan bir parça olup olmadığı meselesinden yola çıkarak, koymakla imanın esasının sadece kalp ile tasdik olmadığını ileri sürmüşlerdir.

Ebû Hanîfe, onun müteakiplerinin meşhurlarından Serahsî (v. 483/1090), Pezdevî (v. 493/1099), Kemaleddin el-Beyâzî (v. 1097/1685), Eş’arîlerin bazı muhakkik âlimleri ve bazı mutekaddimûn ulemasına göre iman, kalb ile tasdik, dil ile ikrardır. Aynı şekilde Şemriye, Neccâriye, Geylâniye ve Hanefîlerden bir gurup imanı, sadece dil ile ikrar ve kalp ile tasdikten ibaret olarak görmüşlerdir.

Ancak bunlar kendi aralarında “iman kalp ile marifet midir?” yoksa “kalp ile tasdik midir?” şeklinde ihtilafa düşmüşlerdir. Bununla beraber Bişr b. Ğıyâs el-Merisî (v. 218/833) ve İbn Râvendî’ye (v.

299/911) göre iman, sözlükte tasdik olduğundan tasdikin olmadığı bir şey, iman olmaz. Tasdik ise, kalp ve dilin aynı şeyde birleşmeleriyle meydana geldiğini belirtmişlerdir. Böylece kalp ile tasdikin yanında dil ile ikrara vurgu yapmışlardır. Mâlik (v. 179/795), Şâfiî (v. 204/820), Evzaî (v. 157/774), zâhirîler, Medine uleması, Ahmet b. Hanbel (v. 241/855) ve İshâk b. Râhuye (v. 238/852) gibi büyük hadis imamları ve Hâris el-Muhâsibî (v. 243/857), Ebû Abbâs elKalânisî (v. 255/869) gibi ilk dönem kelamcılarına göre iman, kalple tasdik, dil ile ikrar ve uzuvlarla ameldir. Eş’arî’ye (v.324/935) göre iman, hiçbir şeyin Allah’a benzemediğini, O’nun bir olduğunu ve O’ndan başka hiçbir varlığın ibadet edilmeye layık olmadığını bilmektir, yani marifettir. ( İbn Furek,2005, 152-154.)

Cehmiye ve Mürcie’nin marifet olarak gördükleri “dil ile ikrar, kalp ile korku, Allah’ı ve Resulünü sevme, onları ta’zim etme ve vücud azalarıyla amel etmek”gibi eylemler bizzat iman değildir.

Mâturîdî’ye göre ise, iman, O’nun her şeyin Rabbi olduğunu, yaratmanın ve emirlerin ancak O’na

PAGE 330

(6)

INTERNATIONAL EUROPEAN CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES -IV

www.iksadeurope.org/ PROCEEDINGS BOOK

mahsus olduğunu tasdik etmektir. Eş’arî ve Mâturîdî (v. 333/944) gibi Ehl-i Sünnet âlimlerinin genel görüşüne göre kısaca iman, ancak kalp ile tasdiktir. Tasdik ise tekzibin zıddıdır. İman, Hz.

Muhammed (s.a.v.)’i, Allah’tan getirdiği zaruri olarak bilinen hükümlerde tasdik etmek, onun varlığını haber verdiği şeylerin mevcudiyetini kabul edip tam bir boyun eğişle teslim olmaktır. Bu tanımdaki ve diğerlerindeki “tasdik etmek” ifadesini, Gazalî’nin (v.505/1111) iman için ifade ettiği

“tasdik-i taklidî olmayıp, tasdik-i burhânîdir”( Gazalî,1994, s.194) ve “içinde tereddüt olmayan kesin bir tasdik” şeklinde anlaşılması, daha doğru bir mananın oluşmasını mümkün kılar.

Cehmiye’ye göre iman, sadece marifettir. Kavl, amel ve itikad şeklinde farklı kısımları barındırmaz.

Mürcie ekolünde üzerinde görüş birliğine varılmış net bir iman tanımına rastlamak zordur. Bununla beraber Mürcie’den kimileri, Cehmiye gibi imanı, “sadece marifet” olarak tanımlayıp, marifetin de kalpte olduğunu ileri sürerken, kimileri, “marifetle beraber dil ile ikrar”, bazıları ise, “sadece dil ile ikrar” olarak tarif etmişlerdir. Haricilere göre iman, kalble bilmek (marifet), dil ile ikrar olmakla birlikte günahlardan kaçınmaktır. Diğer bir ifadeyle bilgi, ikrar ve amel üçlüsü bir arada bulunmaktır.( Eş’arî, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn I, 170) Kerramiyye ekolüne, Rukkâşî (v. 200?/808?), Abdullah b. Said el-Kattân (v. 198/813) gibi kişilerin aralarında bulundukları bir gruba göre iman, sadece dil ile ikrardır, lisânî tasdiktir. Her ne kadar Ehl-i Sünnet kaynaklarında Şia’nın, özellikle de Zeydiye’nin imanı, “marifet, ikrar ve uhrevi tehdidi gerektiren şeylerden kaçınmaktır” şeklinde tarif ettiği aktarılmışsa da, Şiî kaynaklarda farklı tanımlandığını görmekteyiz. Zira Şiî kaynaklarda iman,

“dil ile ikrar, kalp ile bağlılık, uzuvlarla amel” ve “onun kalpte yerleşmesi, Allah’a götüren O’na itaat etmek ve O’nun emirlerine teslim olmak gibi işlenen amellerin bunu tasdik etmesi”(38) şeklinde tarif edilmiştir. Ayrıca Şia içerisinde bir grup olan Rafizîlere göre iman, Allah’ı, Resulünü, imamı ve bunlardan gelenleri ikrar etmektir. Ebû Hanîfe, Mâturîdî ve Nesefî (v. 508/1114) gibi önemli isimler, imanın “kalp ile tasdik, dil ile ikrardır” tanımından başka diğer tarifleri, tek tek ele alarak gerekçeleriyle birlikte eleştirmişlerdir. Nitekim Nesefî, “kim, tağutu inkâr edip Allah’a iman ederse..”

mealindeki ayeti delil getirerek imanın zıddının küfür olduğunu ifade etmiştir. Küfrün ise, tekzib olduğunu, imanın da tasdik anlamına geldiğini belirtmiştir. Tasdikin zıddının da “tekzib” olduğunu söylemiştir.( Nesefî,2011, II, 1078) Nesefî’nin bu görüşü, Kur’an perspektifinde değerlendirildiğinde, isabetli gözükmektedir. Zira Allah, münafıklar hakkında, “onlar iman etmemişlerdir”( el-Bakara 2/8) ifadesinden sonra “yalanlamaları sebebiyle onlara elem verici bir azab vardır”( el-Bakara 2/10.) şeklinde buyurmuştur. İlk ayette “bi mü’minîn” kelimesi geçerken, ikinci ayette “yekzibûn” lafzı geçmektedir. Bu da, tasdik etmemenin (iman etmemek), “tekzib”in zıddı olduğunu gösteren bir delil olarak ileri sürülebilir. Modern dönemde iman, epistemolojik bir kavram olarak görülmüştür.

Bununla beraber farklı şekillerde tanımlanmıştır. Nitekim Said Nursî’ye göre iman, iz’an olup, hakkı kabul ve tasdiktir. Fazlur Rahman’a göre ise iman, Allah’ı uluhiyeti içinde bilmektir ki, bunun da yeri göğüste bulunan kalptir. Ayrıca iman, fiile ve teslimiyete daha yakın görülmüş ve “fiil ile tamamlanan zihnî bir durum veya süreç” olarak da tarif edilmiştir. İman, “bir inancın olumlu ve şuurlu bir kabulü” veya “bilgiye dayalı bir tasdik”( Özcan,2002, s.99) şeklinde de tanımlanmıştır.

4. SONUÇ

Genel olarak iman ilgili dört ana tanımlamadan bahsedilebilir. Bunlar:

1) İman kalbin tasdikidir diyenler: Eş’ari ve Matüridi kelamcıların ekserine göre iman, inanılması gereken şeylerin kalbin tasdik etmesidir. İmam Matüridi, Eş’ari, Bakillani, Cüveyni, Gazzali, Ebu’l- Muin en-Nesefi, Şehristani ve Amidi gibi Sünni kelamcıların kanaatı bu şekildedir. (Kılavuz, A.

Saim, 1982: 20-21). Kur’an’da Yüce Allah: “(Bedevi) Araplar, iman ettik dediler. De ki: siz iman etmediniz, ama boyun eğdik deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi” (Hucurat, 49/14) buyurmuştur. Dolayısıyla bu ayet onların bu görüşlerini desteklemektedir.

2) İman dilin ikrarıdır görüşünü Mürcie ve Kerramiye mezhepleri savunmuştur. Onlara göre inanılması gereken şeylerin kalbin tasdiki olmaksızın dil ile ikrar edilmesidir iman. Yani sadece dil

PAGE 331

(7)

INTERNATIONAL EUROPEAN CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES -IV

www.iksadeurope.org/ PROCEEDINGS BOOK

ile ikrar edilmesini kafi görmekteler. Onlar Peygamber efendimizin bu dünyadaki hükümler açısından ele almamız gereken bir hadisini, bu konuya delil olarak kullanmışlardır. Bu hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz: “İnsanlar ‘Allah’tan tanrı yoktur. Muhammed O’nun elçisidir’ deyinceye kadar kendileriyle savaşmaya emrolundum. Ne zaman bunu söylerlerse kanlarını(canlarını) ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak dini cezalar bundan müstesnadır. İçyüzlerini hesaba çekmek ise Allah’a aittir.”( Buhari, 1989: Cihad, 102; İman,17; Müslim, 1970: İman, 8; Ebu Davud, 2003: Cihad, 104) buyurmuştur. Hadis dikkatlice incelediğinde dünyada kelime-i tevhidi söyleyenin öldürülemeyeceğinin delilidir.

3) İman kalp ile tasdik dil ile ikrardır görüşünü başta imam Ebu Hanife olmak üzere Pezdevi, Serahsi gibi âlimler savunmuşlardır. Hanefi fıkıhçıların da katıldığı bu görüşe göre iman, inanılması gereken hususların kalben tasdik edilmesi ve ve bunların dil ile ikrar edilmesidir. (Harputi, Abdüllatif, 1912:

252) Ehl-i sünnettin Maturidi ekolünün kurucusu İmam Maturidi’ye göre de iman dil ile ikrar ve kalp ile tasdikten ibarettir. Bu sebeple telaffüz edebilme imkanı olduğu halde iman ettiğini dil ile ikrar kişi mü’min vasfını kazanamaz. Yine aynı şekilde dil ile ikrar ettiği halde kalben tasdik etmeyen kişide mü’min sayılmaz.( Matüridi, 2000: 38)

Matüridi ve Eş’ari kelamcılar ise ikrarı olayını, dünya hükümlerinin uygulanabilmesi için bir şart olarak telakki ederler. Yani dil ile ikrar, imanın aslı, parçası ve gerçeği değil, bir şartı olarak görürler.( Cürcani, 1257: III/246)

4) İman kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve amelden ibarettir görüşünde olanlar: Hariciyye, Mutezile, Zeydiyye gibi mezheplerin yanı sıra İmam Malik, Evzai, İmam Şafii, Ahmed b.Hanbel, İbn Hazm, İbn Teymiyye Selef alimleri ve hadisçilere göre iman, kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve İslam’ın esası olan rükünleri işlemektir. (Kılavuz, A.Saim 2013: 42-43) Selef alimleri, hadisçiler, ameli imanın parçası saymakla beraber, kalbinde imanı bulunan ve imanını diliyle söyleyen, kıbleye yönelen her şahsı iman dairesinde görmüşlerdir.

5. KAYNAKÇA

Atay, Hüseyin, Kur’an’a göre İman Esasları, Ankara, 1961.

Bakıllânî, Ebubekir Muhammed b. Tayyib, Kitâbu’t-Temhîd, Beyrut 1957.

Buhari, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, çev. Mehmet Sofuoğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1989.

Cürcani, Ebu’l- Hasan Seyid Şerif Ali b.Muhammed b.Ali, Şerhu’l- mevakif, İstanbul, 1257.

Düzgün, Şaban Ali, Kelam el Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2016.

Ebu Davud, Süleymanb. Es’aş b. İshak el-Ezdi es-Sicistani, Sünen-i Ebu Davud Tercemesi ve Şerhi, haz. Necati Yeniel ve Hüseyin Kayapınar, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1987-2003.

Eş’arî, Ebu’l Hasan Ali b. İsmail Ebu Hasan, Kitâbu’l-Luma’ fi’r-reddi alâ ehli’z-zeyğ ve’l-bid’a, Londra 1955.

Eş’arî, Ebu’l-Hasan Ali b. İsmail, Makâlâtu’l-İslâmiyyîn ve ihtilafu’l-musallîn, el-Mektebetu’l- Asriyye, Beyrut 1990

Gazalî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed, el-İktisâd fi’l-İ’tikâd, Dımeşk 1994.

Harputi, Abdüllatif, Tenkihu’l-kelam fi ‘akaidi ehli’l-İslam, Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul, 1130/1912.

İbn Fûrek, Ebû Bekir Muhammed b. Hasan, el-Mücerred fî makâlât-ı Ebî Hasan el-Eş’arî, Mektebetu’s-Sekâfeti’d-Dîniyye, Kâhire, 2005.

PAGE 332

(8)

INTERNATIONAL EUROPEAN CONGRESS ON SOCIAL SCIENCES -IV

www.iksadeurope.org/ PROCEEDINGS BOOK

İbn Manzûr, Ebu’l-Fazl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem b. Alî b. Ahmed el-Ensârî er-Rüveyfî, Lisanü’l-Arab, Dâru’s-Sadr, Beyrut 1414/1994.

İbn Teymiye, Kitâbu’l-İmân, el-Mektebetu’l-İslâmiyye, Beyrut 1996, s.284.

İsfahânî, Râgıb Ebu’l-Kâsım Hüseyin, el-Müfredât fi elfâz-i Ğaribi’l-Kur’ân, İst. 1986.

Karaman, Hayrettin ve bşk., Kur’ân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2010.

Kılavuz, A.Saim, İman-Küfür Sınırı, Marifet Yayınları, İstanbul, 1982.

Kılavuz, A.Saim İslam Akaidi ve Kelam’a giriş, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2013

Matüridi, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed, Akidetu Ebu Mansur, çev. M. Saim Yeprem, İstanbul, 2000.

Müslim, Ebu’l-Hüseyin Müslim b.Haccac el-Kuşeyri en- Nisaburi, Sahih-i Müslim ve Tercemesi, çev. Mehmet Sofuoğlu, İrfan Yayınevi, İstanbul, 1967-1970.

Nesefî, Ebu’l-Muîn Meymûn b. Muhammed, Tabsıratu’l-Edille fî Usûli’d- Din, thk. Muhammed Nur Hâmid Îsa, I. Baskı, Kâhire 2011.

Özcan, Hanefi, Epistemolojik Açıdan İman, İfav yay., İst. 2002.

Razi, Fahreddin Muhammed b. Ömer, Kelam’a Giriş(el- Muhassal), çev. Hüseyin Atay, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 2002.

Sinanoğlu, Mustafa, İman, TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Yayınları, İstanbul, 2010.

Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b.İsa b. Sevre es-Sülemi, Sünen-i Tirmizi Tercemesi, çev. Osman Zeki Mollamehmetoğlu, Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, ts.

PAGE 333

Referanslar

Benzer Belgeler

Yerli ve Milli Sosyal Medya Kullanımı: Keşifsel Bir Araştırma Kadir ÖZDEMİR - Şırnak Üniversitesi, Ramazan NACAR - Bursa Teknik Üniversitesi. Batı

Endüstri 4.0 gibi yeni iş kollarını ortaya çıkaran bir sanayi devremi istihdamı azaltmayacağı gibi nitelikli ve bilgi düzeyi yüksek çalışanları ön plana çıkarmakta ve

Article 31 of The Vienna Convention provides that, a diplomatic agent shall enjoy immunity from the criminal jurisdiction of the receiving State.. Complete

Bu çalışmanın amacı, medya, etik, sosyal medya, geleneksel medya ve yeni medya kavramlarını araştırarak; sosyal medyada yaşanan etik dışı davranışları irdelemek,

Bulunulan birim içindeki tecrübeli personellerin, işe yeni başlayan personele her konuda destek olduğunu, aynı zamanda İnsan Kaynakları ve Kalite Yönetim Direktörü

In Enneagram, when a person is stressed, he/she exhibits unhealthy attributes of another type and shows the negative characteristics of that other type.. On the other hand, when

The study recommended that monetary policy in Nigeria should be regulated with strict consideration of how to control or reduce high interest rate, inflation rate and also

Hukuksal pozitivizm ışığı altında sivil itaatsizlik kavramı; adil ve demokratik olarak adlandırılan sistemlerde meydana gelen haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı