-9-
İSLÂM AHLÂK DÜŞÜNCESİ
A) NORMATİF AHLAK: Farabi, İbn Sina, İci, Taşköprüzade, Kınalızade çizgisi B) METAETİK YAKLAŞIM:
'Davranışlara ahlâkî iyilik veya kötülük vasıflarını kazandıran, Tanrı buyrukları mıdır; yoksa Tanrı'nın buyruklarından ba ğımsız olarak, davranışların ahlâken iyilik veya kötülük gibi özellikleri var mıdır?‘
“Euthyphrotartışması(argument)”, X, Tanrı istediği için mi iyidir, yoksa iyi olduğu için mi Tanrı onu istemektedir?' ('husun ve kubuh meselesi')
Hıristiyan aleminde William of Ockham ve Pro testan teologların büyük bir kısmı (Lut her, Kierkegaard Karl Barth E. Brunner), 'X,Tanrıistediğiiçiniyidir' görüşünü savunmuşlar; Thomas Aquinas ve onun gibi düşünen Katolik teologlar, insanın vahiyden bağımsız olarak hangi dav ranışın iyi, hangisinin kötü olduğunu bilebileceğini ileri sür müşlerdir.
Temel ahlâk ilkelerinin tesbitinde vahyin rolü meselesi, Yahudi düşünürleri arasında da benzer tartışmalara sebep olmuştur.
• İslam dünyasında ahlâk felsefesi ile ilgili olarak yapılan tartışmalar, birbirine bağımlı iki sual üzerinde büyük ölçüde yoğunlaşmıştır: “İyi, kötü, adalet gibi ahlâkî de ğerlerin ontolojik statüleri ile, bu değerlerin bilgisinin kay nağı nedir?”
• Mu'tezilî kelamcılara göre, iyilik, kötülük, adalet gibi ahlâkî değerler, vahiyden bağımsız, gerçek bir varoluşa sahiptirler. Vahiyden bağımsız, objektif bir varoluşa sahip olan ahlâkî değerler, Mu'tezilî kelamcılara göre, ge nellikle sadece insan aklıyla bilinirler.
• İmam Eş'ari ve Gazzalî de dahil Eş'ari ekolüne men sup kelamcılara göre ise, adalet, iyilik, kötülük gibi ahlâkî değerlerin Allah'ın murad ettiği şeyden başka, herhangi birmanaları yoktur.
• Maturidi'ye göre iyilik, kötülük gibi ahlâkî de ğerler, ontolojik manada objektiftirler. İnsan davranışları, bizzat iyi olanlar, bizzat kötü olanlar ve bu ikisi arasında bu lunanlar olmak üzere üçe ayrılırlar. İlk ikisinin bilgisine insan aklı, vahiyden bağımsız olarak sahip olurken, so nuncular ancak vahiyle bilinirler