ULUSLARlN TARIMSAL ZENGİNLİÖİ:
ADAM SMİTH VE FiZYOKRASİ
Muammer KAYMAK*
ABSTRAGT
In this paper the conventional view on the origins of scientific economics are criticized. This view claims that Adam Smith 's The Wealth of Nations is the unique source and origins of scientific economics beside neglecting the pre- Smithian contributions to political economy. On the contrary, I assert that Smith was deeply injluenced by French Pyhsiocracy and took basic analytical apparatus making of his magnum opus from this school. In addditon to this theoretical relations, Smith alsa adapts Pyhsiocratic agrarian visian on economy and society.
GİRİŞ
İskoçyalı filozof Adam Smith'in 1776 yılında yayınlanan ünlü eseri Ulusların Zenginliği'nin bilimsel iktisadın miladını oluşturduğu ve Smith'in iktisat biliminin kurucusu olduğu yönünde yaygın bir görüş birliği bulunmaktadır. Bu görüşü
destekleyen birçok öğenin varlığından söz edilebilir. Eserin yayınlanmasıyla
birlikte etkisi kısa sürede kendi ülkesinin sınırlarını aşmış, Kıta Avrupası'ndaki
iktisadi düşünceyi de etkisi altına almıştır. Eser, soyut ve teorik olmaktan uzak
yapısı, kolay ve açık bir dile sahip olması ve dönemin ihtiyaçlarına yanıt veren pratik önerileri nedeniyle büyük bir ilgi uyandırmıştır. Daha Smith hayattayken eser, bir dizi Avrupa diline çevrilmiştir. Eserde ortaya konulan görüşler, yayınlanmasını izleyen yüzyıl boyunca iktisadi düşüncenin ana çerçevesini
oluşturmuştur. Böylece Ulusların Zenginliği'nden önceki kuramsal çabalar giderek
iktisadın tarihöncesine ait sayılmaya başlanmıştır.
' Hacettepe Üni., İ.İ.B.F., İkt. Birn.
2
1
Muammer Kaymak ---~--j -
Kısaca Ulusların Zenginliği diye anılan eserin orijinal adı UluslarınZenginliğinin Doğası ve Nedenleri Üzerine Bir İnceleme' dir. 1 Buradan da
anlaşıldığı gibi Smith'in temel sorunu, ulusal zenginliğin mahiyetinin ne olduğu,
nelerden oluştuğu ve nasıl artacağı sorularına yanıt vennektir. Smith, bu meselenin toplumsal, ahlaki ve siyasal veçheleriyle de ilgili olmasına karşın, büyümenin nasıl sağlanacağı ve bu çerçevede bütün toplumsal sınıflar yararına sonuçlar
doğurduğuna inandığı büyüme sürecinin önündeki engellerin nasıl ortadan
kaldırılacağı sorusuna yanıt aramıştır.
Ulusların Zenginliği'nin yayınlandığı tarihte, İngiltere'de sanayi devriminin daha ilk adımları atılmaktadır. Eserin yayınlanmasından bir yıl önce bilimsel- teknik buluşların kar elde etmek amacıyla kullanılmasının ilk örneği olan James Watt- Boulton işbirliği hayata geçirilmiştir. 1780'den sonra sanayi devrimi büyük bir hız kazanmış, kapitalizmin tarihinde yeni bir aşamaya geçilmiştir. Smith konusundaki geleneksel bakış açısı bu olguya dayanarak onun işbölümü ve sennaye birikimi konusundaki görüşlerinin sanayi devriminin harekete geçirdiği
"kendi kendini besleyen" büyüme sürecinin teorik ifadesi olduğunu öne sürmektedir. Başka bir deyişle Smith, sanayi kapitalizminin kuramsal sözcüsü olarak görülmektedir. Örneğin Eric Roll (1956:150)'a göre Smith, eserinde "piyasa ve emek arzı üzerinde, ticaret sermayesinin ve toprak sahiplerinin eski rejiminden kalan bütün sınırlamaları ortadan kaldırma endişesi taşıyan sanayicilerin sesiyle
konuş"maktadır ve İngiltere'nin dünyanın atölyesi olmaya hazırlandığı Sanayi Devrimi'nin öngününde, "bu politikayı hızlandıracak şekilde tasarlanmış bir
politikanın savunuculuğunu yapmaktadır". Rollander (1973:87)'e göre ise, "eserin analitik yapısı domestic [ev sanayii] organizasyondan ziyade, fabrika için dizayn
edilmiştir". Bu örneklerde görüldüğü gibi, Smith'in sanayi kapitalizminin ekonomi
politiğini yapan kişi olarak görülmesi, onun teorik mirasında bu argümanı
destekleyecek unsurların öne çıkarılmasını beraberinde getirmiştir.
Ulusların Zenginliği bir bütün olarak incelendiğinde, bu bakış açısının ciddi sorunlar barındırdığı görünınektedir. Bana göre, Smith, Ulusların Zenginliği'nde asıl ağırlığı tarım kesimine vererek sanayiyi arka planda tutmuş ve bir bütün olarak
bakıldığında tarıma dayalı bir kapitalizmin kuramsal sözcülüğünü yapmıştır. Bu olguda Smith'in eserlerinde ahlaki ve siyasal kaygılarla dile getirdiği tarım ve kırsal sınıflar lehine görüşleri2 kadar Fizyokrasİ okuluyla ilişkilerinin de büyük
1 An Inquiry into the Nature and Causes of The Wealth of Nations
Smith'in eserinde sergilediği tanmsal dünya görüşünün İngiliz siyasal ve iktisadi düşünce geleneğindeki temelleri konusunda bkz. McNally, (1988).
_U_Iu_sl_ar_m __ Ta_r_,m_s_a_IZ_e_n~~-·n~~~t_A_d_am __ S_m_it_h_v_e_H~zy~o_k_ro_s,_· ---~· 3
payı vardır. Daha da ötesi Smith eserin kavramsal çerçevesini büyük ölçüde
Fransız Fizyokrasi okulundan almıştır.
Bu çalışmada Smith'in eserinin ana eksenini oluşturan, ulusal zenginliğin artırılması ya da büyüme konusunda, Fizyokratik vizyonu aşan görüşlere sahip
olmasına karşın, bakış açısının Fizyokratik teorinin analitik araçları ile sınırlanmış olduğunu ortaya koymaya çalışacağım. Bu çerçevede, bilimsel iktisadın tarihinde bir başlangıç noktası değil, bir ileri fizyokrat ya da post-fizyokrat sayılmasının
daha uygun olduğunu düşünüyorum.
Smith, gelirin döngüsel akımının engelsiz bir biçimde sağlanınasma
odaklanan, dolayısıyla, statik bir analiz ortaya koyan Fizyokratlardan farklı olarak,
yukarıya doğru bir büyüme sarmalında hareket eden bir ekonomi anlayışı geliştirmiştir (O'brien, ı975:206). Ancak, teorik vizyonunu sınırlayan maddi
koşullar ve Fizyokratik teorinin etkisiyle yer yer kendi kendisiyle çelişki ye düşmek pahasına Fizyokratik argümanları yinelemiştir.
Bu çalışmada ilk olarak Fizyokrasi okulunun Smith'in teorik mirası üzerindeki etkisini ortaya koymak için, bu okulun temel görüşleri ele alınacak; izleyen bölümde Smith'in Fizyokrasi ile ilişkisinin kuramsal ve olgusal boyutları sergilenıneye çalışılacaktır.
1. FiZYOKRASiNiN KURAMSAL MiRASI
1.1. Quesnay ve Ekonomik Tablo: Toplumsal Artığın Yeniden Üretimi
ı8.yüzyılın ikinci yarısının başlarında ortaya çıkan Fransız Fizyokrasi okulunun kurucusu François Quesnay (1694-1774)'nin temel eseri olan Ekonomik Tablo'nun ilk baskısı ı 758 yılında yayınlanmış, eser, ı 760'lı yıllar boyunca, birçok Fizyokratik inceleme ve kitap içerisinde yeniden ele alınmıştır.
Quesnay Ekonomik Tablo'da, malların ve paranın temel toplumsal sınıflar arasındaki yıllık karşılıklı mübadelesini kolayca ifade etmek için ileri bir soyutlamaya başvurmuş, bu ilişkileri özetleyen bir modeli bir zikzak diyagram
aracılığıyla ifade etmiştir. Quesnay, 1766 yılında yayınlanan Ekonomik Tablo'nun Analizi başlıklı incelemede ortaya koyduğu iktisadi şemayı açık bir şekilde
anlatmıştır. Quesnay'ye göre, toplumda üç temel sınıf bulunınaktadır. Bunlardan ilki, üretken sınıf adı verilen ve kiracı çiftçiler ve tarım emekçilerinden oluşan sınıftır. Üretken sınıf, toprakları işleyerek ulusun yıllık zenginliğinin yeniden
41 .L-________________________________________________
M_u_a_m_m_e_r_K_a~y_m_a_k üretimini sağlamaktadır. Tarım üretiminin gerektirdiği harcamalar, bu sınıfın kullandığı avansla karşılanmakta, ve bu sınıf, yıllık olarak toprak sahiplerinin gelirini ödemektedir. Ulusun zenginliğinin yıllık yeniden üretiminin değeri,üretken sınıfın elde ettiği ürünlerin satış değeri ile saptanmaktadır. Bir diğer sınıf
ise, toprak sahipleri sınıfıdır. Bu sınıf, hükümdarı, toprak sahiplerini ve kiliseyi kapsamakta ve üretken sınıftan aldığı rantla geçinmektedir. Quesnay'nin
şemasındaki son sınıf ise, kısır sınıf adını verdiği tüccar, sanayiciler ya da daha genel olarak sanayi kesiminde çalışanlardan oluşan sınıftır. Quesnay'ye göre bu
sınıf "tarım kesiminin yaptıklarının dışında kalan diğer işleri yapan ve
harcamalarının karşılığı, kendi gelirini üretken sınıftan elde eden toprak sahibi sınıf tarafından ödenen bütün yurttaşlardan oluşur". Bu sınıf, üretim sürecinde
kullandığı hammaddelerin değerine bir şey katmaz, sadece onların şeklini değiştirir. Bu nedenle verimsiz ya da kısır sınıftır (Quesnay, 1962:150).
Fizyokratik analizde, toplumsal sınıflar, temelde iktisadi hayatın dinamik unsurunu oluşturan net ürün (produit net) kavramı eksen alınarak tanımlanmaktadır. Fizyokratlara göre tarım kesimi tek üretken sektördür. Çünkü,
tarım üretimi yalnızca çiftçinin bütün üretim maliyetlerini yerine koymakla kalmamakta, aynı zamanda toprak sahiplerine rant adı altında ödenen ve çiftçinin üretim maliyetlerinin üzerinde ve ötesinde bir net ürün ya da gelir sağlamaktadır.
Buna karşılık sanayi kesimi, kendi üretim maliyetlerinin üzerinde ve ötesinde bir
değer yaratmadığı için kısırdır. Bu bakış açısı, değerin tanımı ile ilgili bir
karışıklıktan ve bu karışıklığın mantıksal uzantısı olarak artık değerin kaynağı ile ilgili bir yanlış anlamadan kaynaklanmaktadır. 3
Ekonomik Tablo'da yıllık yeniden üretim, adı geçen toplumsal sınıflar arasındaki mal ve para hareketlerine bağlı olarak ele alınmıştır. Burada ifade edilen mallar ve paranın döngüsel akımı, bir önceki yıl tarımda üretilen ürünün hasadı ile
başlamaktadır. Elde edilen bu üründen çiftçilerin para rant olarak toprak sahiplerine aktardığı artık ya da net ürün, bütün iktisadi hayatın çevrimini sağlayan
dinamik unsur olarak ele alınmaktadır. Net ürünün toprak sahiplerinin eline geçmesiyle, üretken sınıf, toprak sahipleri ve kısır sınıf arasında gerçekleşen mal ve para hareketleri başlamaktadır. Ekonomik Tablo'ya göre, net ürün, yeniden
3 Kimi durumlarda, Fizyokratlar, tarımın üretim maliyetlerinin üzerinde ve ötesinde bir mübadele
değeri fazlası ürettiğini savunurken, kimi durumlarda, tarımsal üreticinin gerekli geçimliğinin
üzerinde yer alan bir tüketim malları fazlası olarak bir net üründen söz etmişlerdir. Başka bir ifadeyle Fizyokratlar, tarımın tek üretken sektör oluşunu bazen, değer miktarı olarak bir artık
yaratma kapasitesine, bazen de maddi ürün miktarı fazlası yaratma kapasitesine bağlamışlar, başka
bir ifadeyle tarımın değer üretkenliği ile toprağın fiziksel üretkenliğini birbirine karıştırmışlardır
(Rubin, 1979:124-125).
Ulus/ann Tanmsa/ Zenginlig"i: Adam Smith ve Fizyokrasi
1
5---~~---~---
üretimde kullanılan dolaşan sermayeye ya da Quesnay'nin ifadesiyle yıllık avansa (avances annuelles) eşittir.
Quesnay, tarımsal üretim ıçın zorunlu olan üç tip avans olduğunu ifade
etmiştir. Bunlardan avances foncieres (toprak avansı) diye adlandırdığı avans türü,
taşların ayıklanması, yabani atların ve ağaç köklerinin temizlenmesi, sulama, drenaj, çitleme, gübreleme işlerinde kullanılmaktadır. Bu avans türü genellikle toprak sahiplerinin, tarlalarını kiraya vermeden önce yaptığı harcamalan ifade etmektedir. Bu bakımdan toprak avansı, toprak sahibinin kiracı çiftçiden alacağı
ranta eklediği, modem anlamda bir avanstır. Quesnay'nin ele aldığı bir diğer avans türü olan avances primitives (ing. original advances) çitler, üretim sürecinde gerekli bina ve makineler, koruma ile aşınma nedeniyle yapılan harcamaları
kapsayan, günümüzdeki sabit sermayenin karşılığı olan avans türüdür. Değişken
sermaye anlamında kullandığı avances annueltes ya da yıllık avans ise, hammadde ve ücretler için yapılan yıllık harcamayı ifade etmektedir.
Quesnay, Ekonomik Tablo 'da ideal bir model sunmaktadır. Ekonomik Tablo'yu oluştururken, net ürünün yıllık olarak yeniden üretilmesinin önünde hiçbir engel olmadığı, ağırlıklı olarak sabit sermaye kullanımına dayanan büyük ölçekli
tarımın egemen olduğu zengin bir ülkeyi temel alarak, tanıncının yıllık avansının
%100 oranında artık ürün üreteceğini varsaymıştır (Quesnay, 1972:vi,xj, 8a). Bu
varsayımlarda Quesnay esas olarak İngiltere'nin tarımda yaşama geçirdiği
kapitalist dönüşümü model olarak almakta, böylece yaşadığı dönemde Fransız
ekonomisinin önündeki yapısal sorunlara işaret etmektedir.4 18. yüzyıl Fransa'sı feodal monarşinin egemenliği altında bağımsız köylülerden oluşan ve kapitalist üretim ilişkilerinin tedricen içine sızdığı geniş bir kırsal ekonomiye sahiptir.
İktisadi hayat üzerinde feodal düzenlemeler hala etkisini sürdürmektedir.
Fizyokratik teori, mevcut iktisadi yapıda, optimum gelir ya da üretimin nasıl sağlanacağı sorununa odaklanmış, yeniden üretimin kusursuz olarak işleyeceği ve böylece iktisadi istikrar ve zenginliğin muhafaza edileceği ilişkileri gösterıneyi amaçlamıştır (Tanyeri, 1983:45). Bu nedenle Ekonomik Tablo'da büyüme ya da
genişletilmiş yeniden üretimi değil, net sıfır yatırım durumunu tasvir etmiştir
(McNally, 1988:113).
4 Quesnay (1972:xj-xij)'ye göre kötü vergi sistemi, lüks tüketimin fazlalığı, tarım ürünlerinin dış ticaretinin yasak olması, ham maddelerin iç ticaretinin önündeki engeller, kırsal üreticileri bunaltan
baskılar vb. sorunlar, yıllık net ürünün üretken sınıfa avans olarak dönmesini engellemektedir. 18.
yüzyıl Fransız ekonomisinin genel görünümü konusunda ayrıca bkz. Kemp (197İ).
1
Muammer Kaymak1.2. Fizyokrasi'den Başarısız Bir Kopma Girişimi:
Turgot'da Sermaye Birimi ve Tasarruf Analizi
Fizyokratik doktrinin bütün özellikleri özellikle tarıma dayalı kapitalist [(tisadi modelin mutlak monarşinin siyasal yapısı içinde incelenmesi, en ileri
ıiçimini Anne Robert Jacques Turgot (1727-178l)'nun çalışmaları ile almıştır.
)öneminin en büyük entelektüellerinden birisi olan Turgot, kuramsal derinliği açısından Quesnay ile Smith arasında yer alan en büyük ekonomi politik
düşünürüdür. Turgot, Fizyokratik yaklaşım çerçevesinde oluşturduğu sermaye
kuramı ile Smith'in en büyük rakibi olarak görülmektedir. Eserlerinde, Fizyokratik
tarıma dayalı kapitalizm kuramını tutarlı biçimde ele almış ve çağdaşlan içerisinde Smith'e en zengin kuramsal mirası bırakan düşünür olmuştur.
Schumpeter (1954:247)'ın "bütün zamanların en büyük bilimsel
iktisatçılarından birisi" olarak tanımladığı Turgot, ekonomi politiğin kimi
sorunlarında Fizyokrasi'den ayrılmasına karşın kuramını bu okulun temel ilkeleri
doğrultusunda oluşturmuş, farklı kuramsal sonuçlara ulaşmasına karşın yalnızca tarımdaki emeğin bir artık yaratabileceğini savunan Fizyokratik ilkeden
ayrılmamıştır (Ro ll, 1956: 134).
Turgot, en önemli eseri Rejlections sur la formatian et la distribuiton des richesses (Zenginliğin Üretimi ve Bölüşümü Üzerine Düşünceler)'i 1766 yılında yazmış, eser Fizyokratların 1769-70 yıllarında "Ephemerides du Citoyen" adlı yayın orgamnda üç bölüm olarak yayınlanmıştır (Groenewegen, 1969:275). Turgot bu eserde, sık sık, devletin gücü ve kudretinin toprağın net ürününe bağlı olduğunu vurgulamıştır. Turgot'ya göre net ürün, Quesnay'nin de vurguladığı gibi toprağın işlenmesincieki maliyetin üstünde ve ötesinde yer alan, ürünün sahip olunmayan
kısmıdır (Turgot, 1973:126).
Turgot, eserde klasik Fizyokratik yaklaşımla tutarlı bir biçimde, toprak
rantının vergilendirilebilir tek gelir biçimi olduğunu savunmuş ve Fizyokratlann toplumsal sınıflam ilişkin şemasını benimsemiştir (Turgot, 1973:127). Ancak, klasik Fizyokratik bakış açısına mutlak bir laissezfaire perspektifi katmıştır.
Turgot'nun Fizyokratlar'dan farklı olarak ekonomi politiğe getirdiği esas kuramsal yenilik, girişimci çiftçinin karını düzenli bir gelir biçimi olarak ele alması
ve bu temelde geliştirdiği sermaye ve tasarruf analizidir. Turgot bu konulardaki
yaklaşımı ile geleneksel Fizyokratik yaklaşımın sınırlarını zorlamıştır. Yukarıda da
vurguladığımız gibi, Quesnay'nin temsil ettiği geleneksel Fizyokratik yaklaşım
toprak rantının, tarımsal artık ürünü temsil eden tek gelir olduğunu iler
Ulus/ann Tanmsa/ Zenginlig"i: Adam Smith ve Fizyokrasi
1
7---~~---~---
sürmektedir. Bu nedenle tarımsal girişimciler (kapitalist çiftçiler), kendi yatırımlarından düzenli olarak kar elde eden kişiler olarak görülmemektedir.5 Turgot ise Quesnay'den farklı olarak "girişimci çiftçinin karını" düzenli bir gelir biçimi olarak değerlendirmiştir (Meek, 1962:309-10). Turgot bu konudaki
görüşlerini, Fizyokrasi'nin tasarruf karşıtı eğilimlerini eleştirdiği tasarruf ve sermaye birikimi analizinde ortaya koymuştur.
Quesnay, üretim düzeyinin tüketim tarafından belirlendiğini düşündüğü, ve tasarrufu da gelirin tüketimden ayrılan kısmı olarak kavradığı için, tasarrufun zenginlik üretiminden bir sızıntının doğmasına neden olacağını savunmuştur.
Quesnay ve diğer Fizyokratlar tarım üretiminin avansını analiz ederken kaba bir sermaye kavramı ortaya koymuşlardır. Hem tarımsal girişimcinin avansını hem de toprak sahibinin gelirini genel bir harcama kavramı altında ele almışlardır.
Fizyokratların geleneksel tasarruf karşıtı eğilimine karşı çıkan Turgot, Rejlections'da (1973:147), "ister tarım ister sanayi isterselticaret olsun her tür
çalışınanın avans gerektir"diğini vurgulamıştır. Ona göre bu avans değerlerin
tasarrufundan ve sermaye olarak adlandırılan birikmiş değerlerden kaynaklanır
(1973:150). Turgot, sennaye birikiminin zenginliğin dolaşımını ve üretimi
azaltınadığını, tam tersine, yatırımın ve iktisadi büyümenin önkoşulu olduğunu ileri
sürmüştür. Fizyokratların verimsiz sınıf olarak adlandırdığı sanayici sınıfın,
kapitalist girişimci ve sıradan emekçilerden oluşan bit toplumsal grup olduğunu
savunan Turgot, "sanayi kesiınini", "endüstriyel ücretli sınıf' (stipendiary industrial class) olarak adlandırmıştır.
Turgot, sem1aye birikiminin ekonominin bütün sektörleri için mutlak bir süreç
olduğunu savunarak tasarrufun iktisadi zenginliğin ana kaynağı olduğunu söylemiştir. Ona göre "Bir millette ekonominin ruhu, sermaye toplamını sürekli olarak artırmaya eğilim gösterir". Sonuç olarak Turgot, sadece tarımda değil,
ekonomideki bütün sektörlerde kardan ayrılan tasarruf ve yatırımı iktisadi yaşamın dayandığı ana ilke olarak görmüştür.
5 Aslında Quesnay bu olguyu fark etmiş, çiftçilerin normal koşullar altında, örneğin, ortalama işletme ölçeğinin üzerinde bir büyüklüğe sahip işletmelerde ve üretim maliyetini kısmayı başaran işletmelerde kar elde edilebileceğini görmüştür. Ayrıca, Quesnay, çiftçilerin, kiralama dönemi içerisinde fiyatiann artması halinde de bir kar elde edebileceklerini söylemiştir. Fakat bunların
düzenli koşullar olmadığını söyleyerek bu konu üzerinde fazla durmamıştır. Quesnay'nin karı yadsımasının temel nedeni, çiftçinin karının toprak rantı üzerindeki tek vergi doktrini tehlikeye
atmasıdır. Bu karın vergilendirilmesinin tarım üretimini azaltacağı korkusu onu, çiftçinin kendi sermayesinden bir kar elde ettiği gerçeğini yadsımaya götürmüştür. Quesnay'ye göre karın elde
edilebileceği bu durumlar, iktisadi modelin kurulmasında dikkate alınmayacak piyasa düzensizlikleri olarak değerlendirilmelidir (Meek, 1962:384-5).
8
1
Muammer Kaymak ---~Turgot ortaya koyduğu bu yaklaşımla geleneksel iktisadi yaklaşımdan
paradigmatik bir kopuşun eşiğine gelmiş, bütünüyle yeni bir ekonomi anlayışına yönelmiştir. Ancak bu noktadan daha ileriye gidememiş, Fizyokratik çerçeveden
kopamamıştır. Kuramsal açıdan ileri bir noktaya ulaşmasına karşın, bu noktadan tekrar eski anlayışa dönerek, sanayinin toprağın artık ürününe bağlı olduğunu ve
sınai karın toprak gelirinin bir parçası olmaktan öteye gidemediğini ileri sürmüş, diğer bütün Fizyokradar gibi, sermayenin topraktan kaynaklandığını savunmuştur
(Turgot, 1973:181). Turgot bir yandan, sermayenin karını, ekonominin bütün sektörleri için düzenli ve zorunlu bir gelir biçimi algılarken, diğer yandan tek gerçek iktisadi artık biçiminin toprağın net ürünü olduğunu ileri süren Fizyokrat
yaklaşımı benimsemeye devam etmiş, sınai kan, toprak gelirinin sanayi kapitalistine piyasa mekanizması aracılığıyla aktarılan bir parçası olarak
değerlendirmiştir. Rejlections'da sınai karı ele alırken, bu kategoriyi, imalat sektöründeki aksak rekabetin sonucu olarak tartışmıştır (Turgot, 1973: 146).
Turgot, getirdiği bu açıklamalara karşın, iktisadi ilişkileri açıklama tarzından
tatmin olmadığını vurguladığı Fizyokrasi'ye bağlılığını sürdürmüştür. Meek (1973:26)'in ifadesiyle "klasik anlamda bir Fizyokrat olmamasına karşın, Fizyokrat
olmadığını öne sürmek de mümkün değildir".
Fizyokratik çerçeveyi aşamamış olmasına karşın Turgot'nun kuramsal başarısı
birçok yazar tarafından takdir edilmiştir. Örneğin Schurripeter (1954:248) Turgot'nun Fizyokratik kuramsal öncelikleri göz ardı edildiğinde, "ortaya koyduğu
kuramsal çerçevenin Adam Smith'in kuramsal çerçevesinden açıkça üstün
olduğu"nu ifade etmiştir. Keza Brewer (1995:631), Turgot'nun sermaye birikimi ve tasarruf analiziyle ilk klasik iktisatçı olduğunu savunmuştur. Greonewegen (1971:335) ise Reflections ve diğer broşürlerinde ele aldığı yatırım ve tasarruf çözümlemesinin Marshall'a kadar aşılamadığılll öne sürmüştür.
Sonuç olarak Fizyokratların klasik ekonomi politiğin kavramsal yapısına
önemli katkılar sunduğu söylenebilir. Quesnay, Ekonomik Tablo'da basit ama
dalıice bir şema ile, kapitalist yeniden üretim sürecini, malların, üretim, bölüşüm, dolaşım ve tüketimini kapsayan bir bütün olarak gözler önüne sermiştir. Quesnay, ortaya koyduğu modelde, ekonomiyi yıllık bir döngüsel akım temelinde tasvir
etmiş, ekonomi politiğin tarihinde ilk kez, ekonomiyi, periyodik olarak yinelenen bir yeniden üretim süreci olarak kavramlaştıran düşünür olmuştur. Modelde, bütün ekonomide üretilen ve dağıtılan malları, tek bir toplumsal ürün olarak ifade etmiş,
bu toplumsal ürünün bir dizi mübadele işlemi aracılığıyla, farklı toplumsal sınıflar arasındaki bölüşüm düzenini göstermiştir. Ve en önemlisi toplumu farklı
Ulusların Tarımsal Zenginliği: Adam Smith ve Fizyokresi
1 °
---~~---~---
,
sınıflardan meydana gelen bir bütün olarak kavramlaştırmıştır. Fizyokradarın
klasik ekonomi politiğe yaptıkları bir diğer önemli katkı ise, sermaye ve artık k-avramlarını ortaya koymaları olmuştur. Fizyokradar, yeniden üretim sürecini,
malların hem kendi değerlerini yerine koyan hem de kendi değerinin üzerinde ve ötesinde bir değer yaratan bir süreç olarak kavramışlardır. Yeniden üretim süreci, hem üretim sürecine giren sermayenin yerine konulmasını hem de bunun üzerinde ve ötesinde bir artığın üretimini kapsamaktadır. Fizyokratlar, bu ikisini birbirinden kesin bir şekilde ayrıştırarak kapitalist ekonomiyi, bütün amacı artık üretmek olan bir mekanizma olarak tasvir etmişlerdir.
Fizyokradar, sermayeyi para sermaye ile eşideyen merkantilist düşünürlerden farklı olarak üretken sermayeyi, maddi üretim araçları olarak algılamışlardır.
Modem sermayenin çözümlemesini ilk kez onlar yapmıştır. Sermayeyi, hem
içerdiği maddi öğeler hem de dolaşım hızı bakımdan çözümleyerek dönemlerine göre oldukça ileri bir yaklaşım sergilemişlerdir. Geliştirdikleri avances annuelfes ve avances primitives kavramları ile sabit ve dolaşan sermaye arasındaki ayrımı
ortaya koyan Fizyokradar olmuştur.
Fizyokradar bütün bu kuramsal başaniarına karşın, karı göz ardı ederek toprak
rantım tek artık biçimi olarak algılamışlardır. Fizyokradar artık değeri, yalnızca
toprak rantı biçiminde kavradıkları için, tarım sektörünü tek üretken sektör olarak
değerlendirıniş, sanayi ve ticaret sektörlerini kısır (s terile) olarak görmüşlerdir.
izleyen bölümde, Fizyokrasinin kuramsal alandaki katkılarının Adam Smith'in kuramsal çerçevesinin oluşumunda belirleyici olduğunu ortaya koymaya
çalışacağız.
2. ULUSLARlN ZENGiNLiGiNiN FiZYOKRATiK ViZYONU 2.1. Ulusların Tarıma Dayalı Zenginliği
Smith Ulusların Zenginliği'nde tarımdaki kapitalist gelişmenin önemini yoğun
bir şekilde vurgulamıştır. Bu tarım vurgusunda, Fizyokradarla ilişkisinin de büyük bir payı vardır. Smith, ekonominin yapısı ve dayandığı ilkeler konusunda Fizyokradardan farklı düşünmesine karŞın, çoğu kez farkında olmadan Fizyokratik
argümanları tekrarlamıştır. Marx (1998:62)'ın vurguladığı gibi:
"Onun yapıtında Fizyokratlara ait görüşler çoğu zaman bütün bölümü kaplar ve bu görüşler özellikle kendisinin ileri sürdüğü düşüncelerle de tam bir karşıtlık
içindedir. . .. (B)u görüşler onu yansıtmaz ve bu görüşlerinde o yalnızca bir
Fizyokrattır."
101 .L_ _____________________________________________ M __ u_am __ m_e_r_K~ay~m_a_k
Smith'in eserindeki Fizyokratik öğeler, eserdeki yoğun tarım vurgusu ile
tutarlı bir bütün oluşturmaktadır. Smith, ekonomi politiğin sorunlarını tarımdan türettiği örneklerle ve tarımın sorunları temelinde açıklamıştır. Ancak tarıma
yönelik ilgisi yalnızca bu sektörün iktisadi önemiyle sınırlı değildir. Eserde, tanıncı sınıflara karşı övgü dolu ifadeler kullanmış, özel çıkar peşinde koşan, yozlaşmış
tüccar ve sanayicilerin tersine bu sınıfların siyasal düzeni sağlayacak erdemiere sahip olduğunu savunmuştur.
Smith'in tarımın iktisadi önemi konusundaki görüşlerini oldukça kesin ifadelerle dile getirdiği görülmektedir. Smith tarımsal üretkenliğin artırılmasının
sanayinin gelişmesinin temelini oluşturduğunu savunmuştur. Ona göre "hiçbir eşit
sermaye, bir çiftçiden daha fazla büyük miktarda üretken emeği harekete geçiremez". Tarımın üstünlüğü kendini, ticaret ve sanayiden farklı olarak ücret ve kar üzerinde bir artık (rant) sağlamasıyla gösterir. Bu artık toprak sahibinin çiftçiye
kullanımı için borç verdiği doğanın gücünün ürünü olarak görülmelidir. Rant
yalnızca tarıma özgü bir artık biçimidir. Bu nedenle, tarımdaki serınaye yatırımı en büyük toplam ürünü ve dolayısıyla en büyük artık ürünü sağlar. Öyleyse "bir sermayenin kullanılabileceği bütün yollar içinde, topluma en yararlı olanı kuşkusuz
tanmda sennaye kullanımı yoludur (Smith, 1937:345).
Smith'e göre tarımın sanayiye üstünlüğünün bir diğer gerekçesi, tarıma yatırılan serınayenin, stoka yapılan yatırımdan farklı olarak yapıldığı ülke için
kalıcı ve sabit bir zenginlik oluşturmasıdır. Bu nedenle "şeylerin doğal gidişi,
sermayenin önce tarıma oradan sanayi ve ticarete akmasını emreder". Smith
Ulusların Zenginliği'nin "Çeşitli Uluslarda Zenginliğin Farklı Gelişmesi" başlığını taşıyan III. Kitabında bu konudaki görüşlerini açıkça ifade etmiştir. Smith (1937:357)'e göre "eşyanın doğası gereği geçimmaddeleri rahatlık ve lüksten önce
geldiği için" "geçim maddesi sağlayan kırların işlenip ilerlemesinin rahatlık ve lüks
sağlayan kentten önce gelmesi gerekir". "işlerin doğal akışına bağlı olarak büyümekte olan her toplumun sermayesinin büyük bölümü önce tarıma sonra manüfaktüre en son olarak dış ticarete yönelir".
Smith (1937:360)'e göre ilerlemenin bu doğal düzeni, "Avrupa'nın modem devletlerinde birçok bakımdan tersine çevrilmiştir". Feodal düzenin miras hukuku, mülkiyet ilişkileri ve tahıl ihracatını yasaklayan düzenlemeleri toprak sahiplerinin
toprağı geliştirmeye yönelmelerine engel olmuştur. Benzer kurumsal ve idari engeller ticari tarımın geliştiği dönemde de varlığının sürdürmeye devam etmiş,
küçük girişimci çiftçiler (yeomen) üzerindeki kimi yükümlülükler, bu kesimin
tarımda iyileştirmelere yönelmelerini sağlayacak sermaye birikimine engel
_U_fu_s_~_n_n_~_a_nm __ sa_I_Z_e_ng~i_nl~~~k-A_d_a_m_S_m_i_th_v_e_F_a~y_ok_r_a_si ______________________ ~l 11
olmuştur. Avrupa devletlerinde tarımın geliştirilmesi önündeki bu engeller nedeniyle yüzyıllar boyunca ilerlemenin uyarıcısı ticaret ve sanayi olmuştur
(Smith, 1937:384). Bu nedenle tarımın ilerlemesi kentteki gelişmeye tabi olmuş,
kentlerde yürütülen ticaretten elde edilen kazançlar, süregelen engeller nedeniyle
atıl durumda bulunan tarım sektörüne nüfuz ederek tarımsal ilerlemeyi teşvik etmiştir. Fakat Smith'e göre bu gelişme olumlu olmasına karşın "şeylerin doğal akışına" ters olduğu için kaçınılmaz olarak yavaş ve istikrarsızdır:
"Zenginliğin çok büyük ölçüde ticaret ve manüfaktüre bağlı olduğu Avrupa ülkelerindeki yavaş ilerleme ile zenginliği tümüyle tarıma dayanan Kuzey Amerika'daki kolonilerimizdeki hızlı gelişmeyi karşılaştırınız" (Smith, 1937:392).
Smith'e göre Avrupa toplumlarında egemen olan "şeylerin doğal düzenine
karşı gidiş" merkantilist sistemin korumacı ve tekelci düzenlemelerine güç
kazandırmış ve bu düzenlemelere dayanan ticaret ve sanayi sınıflarının büyümesine neden olmuştur. Merkantilist sistemin önde gelen amacı "ülkeyi toprağın geliştirilmesi ya da işlenmesinden daha çok sanayi ve ticaret aracılığıyla zenginleştirmektir". Eğer merkantilist sistemi ayakta tutan korumacı ve kısıtlamacı
düzenlemeler kaldırılırsa, bu alandaki sermaye, toprak iyileştirıneye yönelecektir.
Bu gelişme Smith'e göre ticaret kesiminin sahip olduğu dinamizmi ve disiplini
tarım kesimine taşıyarak, tarımsal gelişmeyi olumlu yönde etkileyecektir (Smith, 1937:384). Smith'e göre "bir ülkede ticaret ve manüfaktürle elde edilen sennaye, bir bölümü o ülke topraklarının işlenip iyileştirilmesi yoluyla güvenceye alınıp gerçekleştirilinceye kadar, çok kaygan ve istikrarsız bir tasarruftur. ... Binalar ya da uzun ömürlü toprak iyileştirmeleri biçiminde bir ülkenin tüm yüzeyini
kaplayınca ya kadar sennayenin hiçbir bölümünün özel olarak bir ülkeye ait olduğu
söylenemez" (Smith, 1937:395).
Sonuç olarak Smith'in tarıma yönelik ilgisinin pastaral bir romantizme değil
iktisadi gerekçelere dayandığı görülmektedir. Smith, tarımın bütün iyileştinnelerin
temeli olduğunu ve tarımsal yatırımların en üretken yatırımlar olduğunu ve merkantilist siyasetin sermayeyi tarımdan ticarete yöneiterek genel büyüme oranını düşürdüğünü savunmuştur. Buna karşılık ticaret ve manüfaktürün "yavaş yavaş
düzen ve iyi yönetim, bununla ilgili olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği getir"mesi nedeniyle tarıma nüfuz etınesinin yararlarını övmüştür (Smith, 1937:385).
Smith, eserinde, toprak sahipleri, kapitalist çiftçiler ve ücretli emekçilerden
oluşan tarıma dayalı kapitalist yapıya özgü toplumsal ilişkileri temel almış ve bu iktisadi yapının büyüme potansiyelini kapitalist çiftçiler eliyle yapılacak yatırımlara bağlamıştır. Ona göre kiracı çiftçiler, toprağı kendi sermayeleri ile
12
.IL-_____________________________________________
M __ u_am __ m_e_r_K_ay~m_a __ kişlerler. Bunlar sermayelerinin bir kısmını daha fazla iyileştirme için ayırmaları
gerekir. Öte yandan toprak sahipleri ise, toprakta uzun vadeli iyileştirmeler yapmalı ancak, topraklarını kendileri işlernek yerine kiracı kapitalist çiftçilere
kiralamalıdır (Smith, 1937:784).
Smith'e göre kiracı çiftçinin en önemli işlevi toprağın geliştirilmesine yönelik
yatırımlar yapmaktır. Ancak bu tür yatırımlara yönelmesi için uzun dönemli kiralama güvencesine sahip olmalıdır. Yoksa yaptığı yatırımın sonuçları görmeyeceği için yatırım yapmayacaktır. Kapitalist çiftçinin bir diğer işlevi kendi sermayesini ücretli işçi tutmakta kullanmaktır. Çiftçilerin bu iki işlevi yerine getirmesi için kendisini iktisadi açıdan güvende hissetmesi zorunludur (Smith, 1937:369).
Özetle, Smith, eserinde tarıma dayalı kapitalizmin klasik modelini temel
almıştır. Buna göre, toprak sahipleri, toprak üzerindeki uzun vadeli sabit sermaye
yatırımlarını bizzat kendileri üstlenmektc ve toprağını, kısa dönemli yatırımlar
yapan ve ücretli işçi çalıştıran ve sermayesi üzerinden kar elde eden bağımsız
kapitalist çiftçiye kiralamaktadır. Bu modelde piyasaya yönelik yatırım yapan
bağımsız çiftçi tarımdaki gelişmenin öncüsüdür.
Smith'in ortaya koyduğu bu modelin Fizyokratik modelle büyük benzerlikler
taşıdığı görülmektedir. Yukarıda ele aldığımız gibi Fizyokratik modelin öngördüğü
büyük ölçekli kapitalist tarım, toprak sahibi tarafından üstlenilen toprak avansı
(avances foncieres) ve orijinal avans (avances primitives) ve kiracı çiftçiler
tarafından sağlanan yıllık avans ( avances annuelles) temelinde yürütülmektedir. Bu benzerlik Smith'in ekonomi politiğinin Fizyokradar tarafından geliştirilen tarıma dayalı kapitalist modeli temel aldığını gösteren en önemli kanıtlardan birisini
oluşturmaktadır (Rubin, 1979:209).
Smith, Fizyokratik kuramın temelini oluşturan tarımın tek üretken sektör
olduğu görüşünü reddetmiş ve Fizyokratların verimsiz (sterile) sektörler olarak
değerlendirdiği ticaret ve sanayinin üretken alanlar olduğunu savunınuştur.
Smith'in artık yaklaşımını ekonomideki bütün sektörleri kapsayacak şekilde genelleştinnesi, ekonomi politiğin gelişiminde büyük bir adım olmuştur. Ancak Smith, bu görüşüne rağmen, Fizyokratların etkisiyle tarımın en üretken sektör
olduğunu savunmuştur. Kendisi eserin daha sonraki baskılarında bu ifadeyi
düzeltmediğine göre bu bir dil sürçmesi değildir:
"Üç çocuk meydana getiren bir evlilik, yalnız iki çocuk meydana getiren bir evlilikten elbette ki daha verimli olduğu gibi, çiftçilerle, kırdaki emekçilerin emeği
_U_Iu_sl_a_nn __ ~_ar_ım_s_a_I_Z_e~ng~m_l~~-t_A_d_am __ S_m_im __ v_e_F_a~y_ok_r_as_i ______________________
_..l
ı3 de zanaatçıların ve sanayicilerin emeğine nispetle elbette ki daha verimlidir"(Smith, ı937: 639).
Aşağıda ele alacağımız gibi Smith'e göre "birinde ürünün üstün oluşu diğerini
verimsiz ve kısır hale getirme"mektedir.6
2.2. Adam Smith ve Fizyokratlar
Smith'in kuramındaki Fizyokratik etki iktisadi düşünceler tarihinin en tartışmalı konularından birisini oluşturmaktadır. Genellikle birçok yazar7, Smith'in ekonomi politik konusundaki temel görüşlerinin, Fransa'ya gitmeden önce, ı 762- 63 yıllarında Glasgow Üniversitesi'ndeki dersler sırasında ve bu yıllarda oluşturduğu Ulusların Zenginliği'nin ilk taslak metninde biçimlenmiş olduğunu
savunarak bu ilişkinin Smith'in Ulusların Zenginliği'nde geliştirdiği teorik modelde önemli bir payı olmadığını savunmuş ya da bu ilişkiyi vurgulamamıştır.
Smith üzerindeki Fizyokratik etki ayrıntılı olarak ilk kez Marx (1998)
tarafından ele alınmıştır. Ulusların Zenginliği'nin editörü olan Edwin Cannan da esere yazdığı editoryal girişte, bu ilişkiye geniş bir yer vermiştir. Cannan
(ı937:xxxiii)'a göre, eserin II. Kitabındaki sermaye ve üretken olmayan emek
kuramı, I. kitabın sonlarında fıyat kuramma bir bölüşüm kuramının sızması ve
yıllık ürün kavramına yapılan vurgu Smith'in Fizyokratlarla ilişkisinin ürünüdür.
Smith Ulusların Zenginliği adı altında yayıniayacağı büyük eser konusundaki ilk düşünceleri Glasgow Üniversitesinde verdiği dersler sırasında oluşmuştur.
Birçok yazar tarafından Milletierin Zenginliği'nin taslağı olarak değerlendirilen bu notlarda Smith'in, zenginliğin ( opulence) incelenmesinde şu planı temel almıştır:
ı. Mübadelenin dayandığı yasa, ya da malların fıyatlarını neyin düzenlediği
2. Para; ı•ncisi. Malların değerini belirleyen bir ölçüt, (değer ölçüsü olarak) 3. Zenginliğinin yavaş gelişmesinin nedenleri ve bunu geciktiren nedenler, bunlar iki bölüme ayrılabilir: 1 'ncisi. Tarımın geliştirilmesini etkileyen şeyler
2'ncisi. Manüfaktürün gelişimini etkileyen şeyler.
4. Vergiler ya da kamu hukukunun bir parçası olarak devletin zenginliği ile
bağlantılı ve bunun üzerinde etkide bulunan şeyler, ticaretle ilgili yapay kanunlarla zenginlik üzerinde en büyük sakınca yaratan vergiler.
6 Bu konuda ayrıca bkz. Selik (1980: 176).
7 Örneğin bkz. Sc humpeter (1954: 184), Ro11 (1956:144).
141 .L_ ___________________________________________ M __ ua_m_m~er_K~a~y~m~ak
5. Ticaretin olumlu ve olumsuz etkileri; Olumsuz etkilerin doğal çözüm
yolları" (akt.McNally, ı988:236).
Smith'in Fizyokratlarla ilişkiye geçmeden önce ortaya koyduğu bu inceleme
planı Ulusların Zenginliği ile karşılaştırıldığında, birinci ve ikinci maddelerde
değinilen para ve fıyat sorunlarının I. kitapta ele alındığı, üçüncü maddenin yani
zenginliğin gelişmesinin eserin III. kitabının konusunu oluşturduğu, dördüncü ve
beşinci maddelerin yani, vergileme, ticaret yasaları ve ticaretin toplumsal etkilerinin V. kitabın önemli bir bölümünü kapsadığı görülmektedir. Burada, II.
kitabın konusunu oluşturan sermaye ve büyüme konusu ile IV. Kitabın konusunu
oluşturan ekonomi politik öğretileri konusunda bir şey olmadığı göze
çarpmaktadır. Buna ek olarak bu taslaktayıllık ürünün doğal fiyatı oluşturan ücret, kar ve rant arasındaki bölünmesine ilişkin herhangi bir ifade ya da ima
bulunmamaktadır.
Fizyokratik kuramın Smith üzerindeki etkisi bu okulla kurduğu organik
ilişkinin tarihine bakılarak da gösterilebilir. Smith Fransa'ya ı 765 yılı Aralık ayında gelmiş ve ı 766 Ekim ayına kadar burada kalmıştır ı 766 yılında Fizyokratların Fransız aydınları ve Krallık bürokrasisi üzerindeki etkileri ve entelektüel enerjileri zirveye ulaşmıştır. Fizyokratlar, bu yıl içerisinde "Journal de l'agriculture, du commerce et des finances" adlı derginin yönetimini fiilen ellerine
geçirmişlerdir. Yine bu yıl içerisinde Turgot, Reflections adlı eserini, Quesnay'nin
öğrencilerinden Mercier de Riviere ise ordre Naturel et essentiel des Societes politiques adlı eserlerini kaleme almıştır. Smith, böyle bir dönemde Paris'te
yaklaşık bir yıl geçirmiştir. Paris'te bulunduğu süre içerisinde Quesnay'nin evindeki düzenli toplantılara katılmış ve Turgot ile yakın ilişki kurmuştur (Ra e, ı 965: ı 97- 205). Bu ilişkinin niteliği konusunda Smith'in dostu olan Dugald Steward (1980:304), Turgot'yla Smith'in "ekonomi politiğin en temel noktaları hakkındaki görüşleri"nin aynı olduğunu ifade etmiş ve Smith'in bir görüşmelerinde kendisine,
eğer Ulusların Zenginliği yayınıanmadan önce ölmeseydi eseri Quesnay'ye ithaf
edeceğini söylediğini aktarmıştır.
Smith Ulusların Zenginliği'nde Fizyokrasi'yi "Fransa'daki büyük bilgi ve deha sahibi az sayıda düşünürün spekülasyonları" ve "oldukça dalıice bir sistem" olarak
tanımlamış ve Quesnay'nin "bu sistemin büyük ve dahi yaratıcısı" olduğunu söylemiştir (Smith, ı937:627,637). Smith (1937:642) Fizyokrasi'nin temel
görüşlerini eleştirmesine karşın bu sistemin, "tüm eksiklerine karşın ekonomi politik konusunda, şimdiye kadar yayınlanmış çalışmalar içinde, gerçeğin belki de en yakın gösterimi" olduğunu ve "ekonomi politik biliminin ilkelerini büyük bir
Ulusların Tarımsal Zenginliği: Adam Smith ve Fizyokresi 15
dikkatle incelerneyi isteyen her insanın fazlasıyla dikkatini çekmeye değer bir
sistem
11olduğunu ifade etmiştir.-&
Ulusların Zenginliği'nin kavramsal yapısı üzerindeki Fizyokratik etkinin en belirgin kanıtı Cannan'ın da vurguladığı gibi, daha eserin girişi cümlesinde ortaya
çıkmaktadır: "Her ulusun yıllık emeği, bu ulusun bir yılda tükettiği yaşam için gerekli maddelerin tümünü sağlayan esas kaynaktır". Bu ifade Smith'in
Fizyokratların yıllık yeniden üretim dönemi düşüncesini benimsediğini
göstermektedir. Cannan, eserdeki bu ifadenin altına düştüğü dipnotta, Smith öncesi İngiliz iktisatçılarının ulusun zenginliğini birikmiş fon (stok) olarak gördüğünü vurgulayarak zenginliğin yıllık periyot açısından tanımlanmasının ekonomi politikte yeni bir aşamaya geçişi ifade ettiğini söylemiştir. Cannan'ın vurguladığı
gibi, Smith, üretim ve tüketimi yıllık döngüsel akım temelinde ele alan ilk İngiliz
iktisatçısı olmuştur. Smith'den önceki İngiliz düşünürleri, ulusal zenginliği sermaye stokunun ya da toprak, bina, maden vb. birikmiş mülklerinin toplamı olarak
algılamıştır. Smith bu yaklaşımdan ayrılarak Fizyokratlar tarafından keşfedilen yıllık gelir yaklaşımını benimsemiştir.
Ulusların Zenginliği'ndeki Fizyokratik etkinin bir diğer belirtisi de, Smith'in bu okul tarafından geliştirilen bölüşüm kavramına I. Kitabın başlığında yer vermesidir. Eserin I. kitabı "Emeğin Üretim Gücündeki Gelişmenin Nedenleri ve Ürünün Çeşitli Halk Kesimleri Arasındaki Doğal Bölüşüm Düzeni Üstüne"
başlığını taşımaktadır. Yıllık üretim gibi, burada kullanılan bölüşüm kavramı da Smith öncesi İngiliz ekonomi politiğine yabancı bir kavramdır. Yine Cannan'ın vurguladığı gibi, Smith'den önce İngiliz iktisatçıları zenginliğin ya da üretimin bölüşülmesi ya da bölüşüm kavramı hakkında bir şey söylememişlerdir. Öyle
anlaşılmaktadır ki, Smith bu kavramı da Fizyokratlardan almıştır. Nitekim, Smith'in üçte ikisini okuduğu kesin olan Turgot'nun ünlü eseri, Zenginliğin Üretimi ve Bölüşümü Üzerine Düşünceler başlığını taşımaktadır (De Vivo, 2001 :89).
Ulusların Zenginliği ile Turgot'nun eseri arasındaki ilişki yalnızca bir düşünce alışverişinin ötesinde görünmektedir. Bu iki eser, inceleme planı açısından büyük benzerlikler taşımaktadır.9 Bu konuda Condorcet, "bu inceleme (Turgot'nun
Rejlections'ı) şu meşhur Smith'in Ulusların Zenginliği üzerine yazdığı incelemenin özü olarak görülebilir" ifadesini kullanmıştır (akt. Groenewegen, 1969:271).
8 Smith'in Fizyokratlarla bağlantılan konusunda oldukça ayrıntılı bir inceleme için bkz. Skinner (1997).
Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Groenewegen (1 969:283).
16
.IL-___________________________________________
M_u_a_m_m_e_r_K_a~ym ___ akSmith'in İngiliz ekonomi politiğine yaptığı bir diğer orijinal katkı da, toprak, emek ve sermaye kavramlarını ilk kez açıkça kullanması olmuştur. Bu ayrım Petty, Locke ve Cantillon'un eserlerinde örtük olarak bulunmasına karşın Smith'in bunları fiyatı oluşturan öğeler olarak kuramiaştırmasına kadar ekonomi politiğin kavramsal
yapısının bütünleyici bir parçası olmamıştır (Meek, 1967:18). Smith'in bu katkısı
da yine Fizyokratlarla ilişkisinin ürünüdür. Yukarıda vurguladığımız gibi, tarıma dayalı kapitalist modelin bu üçlü ilişkisi Turgot'nun Reflections adlı eserinin temelini oluşturmaktadır.
Görüldüğü gibi Ulusların Zenginliği'nin kavramsal çerçevesi, Fizyokradar
tarafından geliştirilen düşüncelere dayanmaktadır. İngiliz ekonomi politiğinde,
ulusal gelirin üretim, bölüşüm ve tüketiminin yıllık bir döngüsel akım temelinde
gerçekleştiği düşüncesi ilk kez Ulusların Zenginliği ile ortaya çıkmıştır. Smith Turgot tarafından ortaya konulan ulusal gelirin toprak sahibi, emekçi ve kapitalist
arasında, rant, ücret ve kar şeklinde bölüşümü düşüncesini geliştirerek bu
yaklaşımı kendi değer ve bölüşüm kuramının temel özelliği olarak benimsemiştir.
Smith'in Fizyokratlarla ilişkisi değer kuramı konusundaki görüşlerini de
etkilemiştir. Smith, Glasgow Üniversitesi 'nde verdiği derslerde saf emek değer
teorisini benimsemesine karşın Ulusların Zenginliği'nde bu ilkenin ilkel topluıp.
aşamasına özgü olduğunu söyleyerek farklı bir yaklaşıma yönelmiştir. Smith ilk ekonomi politik çalışmalarında ücretin değerin en iyi ölçüsü olduğunu savunmasına karşın, Ulusların Zenginliği'nde, [muhtemelen yıllık ürünün ücret, kar ve rant olarak ayrılmasını temel alan Fizyokratik düşüncenin etkisiyle] değerin de bu üç öğenin bileşimi olarak görülebileceği düşüncesine yönelmiştir.
Smith'in değer kuramının başlangıç noktasını zenginlik kavramı oluşturmaktadır. Smith zenginliği tüketim açısından değerlendirirken karmaşık bir
yaklaşım sergilemiştir. Smith (1937:625)'e göre "üretimin ana hedefi ve amacı"
tüketimdir. Ulusal zenginlik "acil tüketim için ayrılan stokun büyüklüğüne göre ölçülür". Başka bir ifadeyle zenginlik, toplumda varolan tüketim mallarının miktarına bağlıdır. Smith, ulusal zenginliğin toplam toplumsal tüketimden çok toplumun ortalama üyesinin tüketim düzeyinin artması sayesinde artacağını savunmuştur. Smith (1937:823)'e göre toplumun büyük çoğuuluğunu "ağırbaşlı ve
çalışkan" yoksul emekçiler oluşturur. Dolayısıyla ulusal zenginlik, ortalama emekçinin yaşam standartları açısından yaklaşık olarak ölçülebilir. Bu nedenle Smith, reel ücretierin artmasının topluma yararlı olduğunu ve malların ucuzluğunu sağlamanın ekonomi politiğin ana amacı olduğunu savunmuştur.
_U_Iu_sl_a_nn __ Ta_r_,m_s_a_I_Z_en~g~m_li~~-:A_d_a_m __ S_m_im __ v_e_n_z~yo_k_ro_s_i ______________________ ~l- 17
Smith'e göre toprak sahiplerinin tercihleri ekonominin genel büyüme oranı ve rantlann düzeyinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ona göre toprak sahiplerinin gelirlerinin büyük bir kısmını kendi maiyetinin geçimine ve cömert ziyafetlere aktarmak yerine, imalat ürünlerine aktarması ticaret ve sanayinin
gelişmesini sağlar. Bu vasıtayla ticaret ve sanayi geliştikçe, kentli emekçileri beslemek ve sanayiye hammadde sağlamak için daha fazla tarım ürünlerine yönelik talep artar. Böylece toprak sahipleri, kendi harcamaları ile farkında olmadan, kendi gelirlerini artırırlar (Smith, 144-5,150,361-372). Bu yaklaşım Smith'in toprak sahiplerinin çıkarlarının toplumun genel çıkarlarına sıkı bir şekilde bağlı olduğu düşüncesinin iktisadi gerekçesini oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, sistematik olarak ilk kez Cantillan tarafından formüle edilmiş ve Fizyokradar tarafından
geltştirilmiştir. 10 (Cantillon, 1964:43 ; Schumpeter 1954:218).
Smith'in doğal kar oranı konusundaki açıklaması ise ücret ve rant konusundaki açıklamasından temelde farklıdır. "Mal Mevcudunun Karı Üzerine" başlığını taşıyan I. kitabın 9. bölümünde karın ve doğal kar oranının nasıl belidendiğinden
daha çok, mal mevcudunun artmasının ücretleri yükseltirken karın azalmasına yol
açtığını açıklamaya odaklanmıştır. Smith (1937:87)'e göre "birçok zengin tüccarın
mal mevcudu aynı işkolunda olduğu için birbirleriyle rekabetleri doğal olarak
karlarını düşürme eğilimi taşımaktadır". Tam zenginlik düzeyine ulaşmış ve her iş
koluna yatırılabilecek azami miktarda mal mevcudunun kullanıldığı bir ülkede, net
karın ortalama oranı çok düşük olacaktır. Bu bağlamda en düşük kar oranı yalnızca, "her zaman her mal mevcudu kullanımının karşı karşıya olduğu rastlantısal kayıpları karşılamaya yetenden biraz fazla olmalıdır" (Smith, 1937:96).
Smith'in sermayenin kan konusundaki yaklaşımı geçmiş ekonomi politik
mirasından köklü bir kopuşu ifade etmektedir. Yukarıda vurguladığımız gibi Smith öncesi literatürde sermayenin karı, üretilen artıktan düzenli olarak alınan bir pay olarak görülmemiştir. Merkantilist yazarlar, karı, devir üzerinden kar (profit upon alienation) olarak ele almıştır. Bu yaklaşıma göre, kar, ancak ucuza alıp pahalıya
satarak elde edilebilir. Öte yandan Fizyokratlar, kar konusunda önemli kuramsal
katkılar sağlamalarına karşın, artık değeri toprak rantı ile sınırlı olarak gördükleri için kapitalist çiftçinin karını da bir tür ücret olarak ele almış, sermayenin karını,
10 Toprak rantının iktisadi açıdan merkezi bir öneme sahip olması Smith'i rantın fıyat oluşumundaki rolünü gözden geçirmeye yöneltmiştir. I. kitabın 5. bölümünde rantı, ücret ve karın yanı sıra, fiyatı oluşturan bir bileşen olarak değerlendirmesine karşın, ll. bölümde, tam tersine, rantın fıyat tarafından belirlendiğini söylemiştir. Ona göre: "yüksek ya da düşük ücret ya da kar yüksek ya da
düşük fiyatların nedenleridir. Yüksek ya Ja düşük rant ise yüksek ya da düşük fiyatın sonucudur"
(Smith, 1937:146).