• Sonuç bulunamadı

ULUSLAR ARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU Bildiriler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ULUSLAR ARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU Bildiriler"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ULUSLAR ARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU

Bildiriler

22-24 Mayıs 2008 İSTANBUL

INTERNATIONAL IBN SINA SYMPOSIUM Papers

May 22-24, 2008 İSTANBUL

II

Mart 2009

(2)

!STANBUL BÜYÜK"EH!R BELED!YES! KÜLTÜR A.". YAYINLARI Maltepe Mahallesi Topkapı Kültür Parkı Osmanlı Evleri

Topkapı - Zeytinburnu / İstanbul Tel: 0212 467 07 00 Faks: 0212 467 07 99 www.kultursanat.org / kultursanat@kultursanat.org

ULUSLARARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU BİLDİRİLER

INTERNATIONAL IBN SINA SYMPOSIUM PAPERS

Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Bayhan Genel Yayın Danışmanı

Prof. Dr. İlhan Kutluer Yayın Koordinatörü

Müjdat Uluçam Hasan Işık

Editörler Mehmet Mazak

Nevzat Özkaya Kapak Aydın Süleyman

Yapım

Mart / 2009 İstanbul Copyright © KÜLTÜR A.Ş.

ISBN:

Baskı ve Cilt ...

(3)

İbn Sînâ’ya Göre Metafi zikte Teolojinin Yeri The Place of Theology in Metaphysics

according to İbn Sînâ

Doç. Dr. Rahim Acar

*

Abstract

Although Avicenna’s discussions concerning the place of theology in metaphysics seem, at fi rst sight, to be some technical discussions, they play a crucial role in determining Avicenna’s position concerning the nature and philosophical depth of human knowledge of God. Avicenna argues that God is not the subject-matter of metaphysics but He is among the things sought- after in metaphysics. Accordingly God is investigated in metaphysics not per se, but as far as He is the principle of existent qua existent. Indeed God and other beings are of the same status in that none constitutes the subject-matter of metaphysics. In metaphysics, besides God other existents are investigated to the extent until the investigation reaches a certain point of specialization.

From this point the topic of investigation is left to particular sciences. While investigation into some particular existents is left either to the natural sciences or to the mathematical sciences, there is no other science to which further investigation into God may be entrusted. Hence human knowledge of God is limited to that which can be drawn from ‘existent qua existent,’ since God is the principle of that which exists. However, in his discussions concerning God, Avicenna att- ributes to Him many perfection properties, which cannot be derived simply from the analysis of the concept the ‘principle of the existent.’ These perfection properties are the ones prescribed by Islam. The fact that Avicenna attributes perfection properties to God, which cannot be derived from the idea of the principle of the existent, while arguing that God’s is not the subject-matter of metaphysics, is traceable to divergent sources that informed his philosophy.

İBN SÎNÂ’YA GÖRE METAFİZİKTE TEOLOJİNİN YERİ1

Metafi ziğin konusunun ne olduğu ve Tanrı’nın metafi ziğin konusu olup olmadığı mesele- leri, İslam felsefesinin gelişiminin ilk evrelerinde tartışılan önemli konulardandır. Hatta bu

* Marmara Üniversitesi İlahiyat Fak.

1 Sempozyumda sunulan tebliğe yönelik yorum ve tavsiyelerinden dolayı Prof. Yahya Michot’ya teşekkür ederim.

(4)

162 ULUSLARARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU

tartışmanın tüm ortaçağlar boyunca da devam ettiğini söylemek fazla abartı olmayacaktır.2 Tanrı’nın metafi ziğin konusu olup olmadığı tartışmaları hem entellektüel hem de dini bakımdan önem taşımaktadır. Zira bu tartışmaların bir kaynağı Aristo’nun kendi felsefî sisteminin tutar- lılığı ile ilgilidir.3 Daha açık bir ifadeyle, Aristo’nun metafi ziği teoloji olarak görmesi (hareket- siz hareket ettiricinin incelenmesi) ile varolmak bakımından varlığı inceleyen, ilk felsefe olarak görmesi arasında bir çelişki olup olmadığı meselesidir.4 Bu tartışmaların diğer bir kaynağını ise fi lozofl arın dini arkazemini olarak görmek mümkündür. Yani fi lozofun mensubu bulundu- ğu dinin Tanrı öğretisi, fi lozofun Tanrı’ya dair insanî bilginin sahası konusundaki görüşlerini etkilemiştir. Zira monoteist dinlerden birine mensup fi lozofl ar nazarında, Tanrı’ya dair insanî bilginin mahiyetini ve belli bir Tanrı tasavvurunun rasyonel olarak meşruluğunu göstermek ol- dukça önemli olmuştur.

I Tarihsel Arkazemin

İbn Sînâ’nın Aristo metafi ziğini anlamada çektiği sıkıntı Tanrı’ya dair insanî bilginin felsefî ve dini beklentileri temin edecek şekilde tesbit edilmesi endişesi gözönüne alınarak an- laşılabilir. Otobiyografi sinde anlatıldığı kadarıyla, İbn Sînâ Aristo’nun metafi ziğini kırk kere okur, ama bir türlü anlamaz. En sonunda Fârâbî’nin Aristo Metafi ziğinin Maksatları isimli kitabını satın alır ve onu okuyarak zihnini uzun süre meşgul eden problemi çözer.5 Bu hikayeyi ve hikaye ile ilgili yorumları tahlil eden, Dimitri Gutas, Aristo Metafi ziği ile ilgili olarak İbn Sînâ’nın anlamadığı şeyin Aristo’nun bu kitapta ileri sürdüğü, küllî, cüzî, birlik v.b., muayyen görüşlerden ziyade, bir bütün olarak kitabın yapısı olduğunu iddia eder.6 Gutas’a katılmak ve İbn Sînâ’nın Aristo’nun metafi zik kitabındaki muayyen görüşlerden ziyade, bir bütün olarak kitabın yapısını, konuları arasındaki irtibatı, anlamakta güçlük çektiğini söylemek yerindedir.

İbn Sînâ’nın metafi ziğin konusu ve teolojinin metafi zikteki yeri hakkındaki mevzisi, İslam felsefesinin erken devirlerinde, metafi ziğin konusunun ne olduğu sorusuna verilen iki farklı ce- vaptan birisini teşkil eden, Fârâbî’nin çizgisindedir.7. Diğer cevap, Kindî ve onun öğrencilerinin

2 İslam dünyasına, Kindî ve ekolünün metinlerindeki ve Farabî’deki tartışmalara ek olarak, İbn Rüşd’deki, ve batı dünyasında da Aziz Thomas Aquinas’taki tartışmalar hatırlanabilir. İslam felsefesinin ilk devirlerinde bu konudaki tartışmalarla ilgili olarak bkz. Dimitri Gutas, Avicenna and the Aristotelian Tradition: Introduction to Reading Avicenna’s Philosophical Works (Leiden, New York: E. J. Brill, 1988). İbn Sînâ, İbn Rüşd ve hâssaten Aziz Aquinas’la ilgili olarak bkz. James Doig, Aquinas on Metaphysics Historico-Doctrinal Study of the Commentary on the Metaphysics (The Hague: Martinus Nijhoff, 1972).

3 Bu konudaki modern tartışmalar için bkz., P. Merlan, From Platonism to Neoplatonism, The Hague 1968, and K. Kremer, Der Metaphysikbegriff in den Anstoteles-Kommentaren der Ammonius-Schule, Münster 1960;

zikreden Gutas, Avicenna and the Aristotelian Tradition, s.250 4 Dimitri Gutas, Avicenna and the Aristotelian Tradition, s.250.

5 Ibn Sînâ, Autobiography, http://www.muslimphilosophy.com/sina/works/is-autobio.htm. 4/7/2008. İbn Sînâ’nın otobiyografi sinden internette yayınlanan bu kısım Feylesûf Âlim: Dirâse Tahlîliyye li Hâyâti İbn Sînâ ve Fikrihi’l-Felsefî’den alınmıştır. Ca’fer Âl Yâsîn, Feylesûf Âlim: Dirâse Tahlîliyye li Hâyâti İbn Sînâ ve Fikrihi’l-Felsefî (Beyrut: Dâru’l-Endulus, 1984), ss.295-298. İbn Sînâ’nın otobiyografi sinin tenkitli neşri için ayrıca bkz., William E. Gohlman, The Life of İbn Sînâ: A Critical Edition and Annotated Translation (Albany, N.Y: SUNY, 1974),

6 Dimitri Gutas, Avicenna and the Aristotelian Tradition, 239-240.

7 Dimitri Gutas, Avicenna and the Aristotelian Tradition, s.243. Fârâbî’nin bu konudaki görüşleri için, biraz sonra yapacağım gibi, onun Aristo’nun metafi zik kitabının maksatlarına dair risalesine bakılabilir. Fârâbî, “Fî Ağrâdı’l-Hakîm fî Külli Makâletin mine’l-Kitâbi’l-Mevsûm bi’l-Hurûf, ve hüve Tahkîku Ğaradı Aristutâlîs fî

(5)

INTERNATIONAL IBN SINA SYMPOSIUM 163

yaklaşımları ile ilişkilendirilen cevaptır ve İslam düşüncesi içinde tarihsel olarak Fârâbî’den daha eskiye gider. Bu yaklaşımda metafi ziği teoloji ile aynı sayma eğilimi görülmektedir. Kindî ve öğrencileri metafi zik bahislerinde sadece ve sadece Tanrı’dan bahsetmezler, Aristocu gele- neğin metafi zik içine dahil ettiği gayri maddî varlıklar, küllî kavramlar (cevher araz vs.) ve sayılarla ilgili tartışmalar eserlerinde yeralmaktadır. Ancak bu müzakerelerin, Tanrı’ya dair daha derinlikli bilgimize hizmet ettiği ölçüde yeraldığını söylemek mümkündür. Kindî, Fi’l- Felsefetü’l-Ülâ’sında, bir yandan varlık olmak bakımından varlıkla ilgili mevzuları işler, ama aynı zamanda metafi ziği, teoloji ile aynı sayar.8 Kindî ve öğrencileri tarafından temsil edilen yaklaşımın iki özelliğini tesbit etmek mümkündür. (1) metafi ziğin sadece Yeniefl atunculuktaki Bir’i ve ondan sudur eden eşyanın sudur merhalelerini hem epistemolojik hem de ontolojik açıdan incelediği kabul edilir, ve (2) metafi zik daha yerel ve kabul edilmiş bir ilim olan İslam kelâmı ile aynı sayılır.9 Metafi ziğin konusu hususunda Kindî ve öğrencilerinin nisbeten muğlak bir tavra sahip olduğu, Fârâbî ve İbn Sînâ’nın yaklaşımına tam tamına bir tezat teşkil etmese bile, ondaki teknik ayırımlara sahip olmadığı açıktır.

Metafi ziğin konusuna dair Fârâbî’ye ait olan ikinci yaklaşım Aristocu geleneğin teknik ayırımlarının tümüyle farkındadır. İskenderiye okuluna bağlı olan Fârâbî, Kindî geleneğinin metafi zik anlayışına karşı çıkmak için, Aristo Metafi ziğinin Maksatları isimli eseri yazmıştır.

Fârâbî, metafi ziğin yaratıcıyı, aklı ve nefsî incelemekten ibaret olduğu, ve İslam kelamı ile aynı olduğu gibi bir yanılgıya işaret eder. Fârâbî’nin risaledeki amacı bu tür yanılgıları gidermektir.

Metafi ziği diğer bilimlerden, mesela, fi zikten ve geometriden, ayıran özelliklere dikkat çekip, metafi ziğin konusunu bütün varolanlarda ortak olan şey olarak tesbit eder. Bu çerçevede, teolo- jinin metafi zikte yeralışını Tanrı’nın (kendi dışında) varolan her şeyin ilkesi olmasıyla temellen- dirir. Farabî’nin mevzisinde, metafi ziğin teoloji veya kelam ile aynı şey olmadığı ve konusunun Bir ve ondan sâdır olan üknûmlar olmadığı açıktır.10

II Metafi zikte Tanrı’dan Bahsetmenin Anlamı

İbn Sînâ’nın eserlerinde metafi ziğin konusu hakkında geliştirmeye çalıştığı yaklaşım, Farabî’nin çizgisini devam ettirir.11 İbn Sînâ, Şifa’nın Metafi zik kitabının birinci bölümünü metafi ziğin konusunun tayinine ve diğer ilimler içinde metafi ziğin yerinin belirlenmesine ayırır.

Bu çerçevede metafi zikte teolojinin, yani Tanrı’ya dair bilginin, yerini ve sınırlarını çizer. Me- tafi ziğin konusu ile ilgili olarak önceki kitaplarında bu konuda ileri sürülmüş görüşleri hatır-

Kitâbi mâ Ba’da’t-Tâbî’a,” Alfârâbi’s Philosophische Abhandlungen içinde ed. Friedrich Dieterici (Leiden: E.

J. Brill, 1890), ss.34-38. Eserin Fuat Sezgin tarafından tıpkı basımı yapılmıştır. Fuat Sezgin (ed.), Islamic Philosophy vol. 12. (Frankfurt am Main: Institute for the History of Arabic-Islamic Science, 1999).

8 Kindî, Felsefî Risaleler, derleyen ve çeviren Mahmut Kaya (İstanbul: Klasik, 2002). Kindî Felsefenin en değer- lisinin ilk felsefe olduğunu belirtir ve ilk felsefeden kasdının “her gerçeğin sebebi olan “İlk Gerçek hakkındaki bilgi” olduğunu ifade eder (ss.139-140). Metafi zik bilginin değişmeyenin bilgisi olduğunu belirtir (s.147). Bu ifadeden metafi ziğin konusunun değişmeyen olduğu, dolayısıyla da Tanrı’nın metafi ziğin konusu olduğu hüküm çıkarılabilir.

9 Dimitri Gutas, Avicenna and the Aristotelian Tradition, s.248.

10 Fârâbî, “Fî Ağrâdı’l-Hakîm,” ss.34-36. Dimitri Gutas, Avicenna and the Aristotelian Tradition, p.249.

11 İbn Sînâ’nın metafi zik tasavvurunun kaynakları hakkında bakınız, Amos Bertolacci, “Ammonius and al Fârâbî:

The Sources of Avicenna’s Concept of Metaphysics,” Quaestio 5 (2005), ss.287-305. Krş.Majid Fakhry, “The Subject-Matter of Metaphysics: Aristotle and İbn Sînâ (Avicenna), Islamic Theology and Philosophy içinde, ed. Michael Marmura (Albany, N. Y.: SUNY, 1984), s.138.

(6)

164 ULUSLARARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU

latır. Daha önce, İlahî ilmin konusunun, kıvamı (subsistence) ve tanımı bakımından maddeden mufarık olan veya olabilen şeyler olduğu, tabi ve matematiksel nesnelerin ilk nedenlerinin ve nedenlerin nedeni olan Tanrı’nın araştırıldığı belirtilmiştir.12

Metafi zikte Tanrı’dan bahsedildiği genel kabul görmekle birlikte, İbn Sînâ açısından, Tan- rı metafi ziğin konusu değildir. İbn Sînâ, daha önceki kitaplarında metafi ziğin konusuna dair yapılan bu açıklamaların kaba saba olduğunu gerekli teknik incelikleri içermediğini ifade eder.

Bütün ilimlerde “işlenen konu” (mevzu) erişilmeye çalışılan hedef(ler) (matlûb) ve dayanak teşkil eden ilkeler (mebâdî) diye bir üçlü ayırım olduğunu belirtir. Ve bu ayırım çerçevesinde, metafi ziğin konusunun (mevzu) gerçekten Tanrı’nın zatı olup olmadığını sorar. Eğer metafi - ziğin konusu (mevzu) Tanrı’nın zatı ise metafi zik çerçevesinde Tanrı hakkında erişilen bilgi (teoloji), Tanrı’nın sıfatlarının ve fi illerinin bilgisini içerecektir. Eğer Tanrı’nın zâtı metafi ziğin konusu değilse, belki de Tanrı, metafi zikte kendisine erişilmesi hedefl enen (matlûb), varolduğu metafi zikte gösterilecek, şeylerden biridir.13

İbn Sînâ Tanrı’nın zatının metafi ziğin konusu olmadığını Aristo’nun vazettiği kuralları14 uygulayarak gösterir. Tanrı’nın zatı (inniyyetullâh) metafi ziğin mevzusu değildir, zira her ilim dalında mevzu baştan var kabul edilir. Her ilimde araştırılan şey varlığı baştan teslim edilmiş olan mevzunun halleridir (ahvâl). Metafi zikte Tanrı’nın var olduğu bir veri olarak baştan kabul edilip, Tanrı metafi ziğin konusu gibi değerlendirilemez. Bunun nedeni şudur: inceleme konusu olan her şeyin varlığının isbatı ile, varolduğu teslim edildikten sonra onun zâtına ait sıfatlarının ve hallerinin incelenmesi farklı bilim dallarının işidir. Buna göre, Tanrı’nın metafi ziğin mevzu- su olabilmesi için, ya başka bir bilim dalı tarafından varlığı hâlihazırda isbat edilmiş olması, böylece de varlığı önceden teslim edilmiş olduğu için, metafi zikte onun sıfatları ve halleri ile ilgili araştırmalar yapılması gerekir. Ya da başka bir ilimde varlığı isbat edilmiş olmasa bile, Tanrı’nın zâtına ait sıfatların ve hallerin metafi zikte incelenmesi gerekir.

İbn Sînâ’ya göre bu seçeneklerden hiç biri kabul edilemez. Birinci şık kabul edilemez, zira metafi zik dışındaki tabi bilimler olsun, matematik ya da mantık olsun hiç bir ilim sa- hasında Tanrı’nın varlığının isbatına çalışılmaz. İkinci seçenek de kabul edilir görünmemek-

12 İbn Sînâ, eş-Şifâ, el-İlâhiyyât I-II (Bundan sonra İlâhiyyât diye atıf yapılacaktır), nşr. George Anavati ve dğr. (Kahire: Imprimeries Gouvernementales, 1960), I. Makâle, 1. Fasıl, sayfa 4, satır 14-17. (Bundan sonra sadece kısaltma halinde verilecektir. Mesela bu atfın kısaltılmış hali şudur: I.1, s.4.14-17). İbn Sînâ’nın İlâhiyyât’ının Michael Marmura tarafından yapılan tercümesine ve metnine de başvurdum, zira Marmura’nın tercümesi hem nisbeten kapalı yerlerin anlasılmasına yardımcı niteliktedir hem de Arapça metinde bazı dü- zeltmeler ihtiva etmektedir. Marmura’nın eserine yapılan atıfl ar paragraf numarası ile gösterilmiştir. Avicenna, The Metaphysics of the Healing: A parallel English-Arabic Text (Bundan sonra Metaphysics of the Healing diye atıf yapılacaktır), neşr ve terc. Michael E. Marmura (Utah: Brigham Young University, 2005), I.1, pr.6-7. İbn Sînâ’nın İlâhiyyât’ının Türkçe tercümesi de mevcuttur. İbn Sînâ, Kitâbu’ş-Şifâ, Metafi zik I-II, çev. Ekrem Demirli ve Ömer Türker (İstanbul: Litera Yayıncılık, 2004-2005). İlâhiyyât’ın I. Makalesinin ilk dört faslının çevirisi için ayrıca bkz. Mahmut Kaya (derleyen ve çeviren), İslam Filozofl arından Felsefe Metinleri (İstanbul:

Klasik, 2003), ss.279-294.

13 İbn Sînâ, İlâhiyyât, I.1, s.5.1-6; Metaphysics of the Healing I.1, pr.8.

14 Aristotle, Posterior Analytics, I, 9-10, zikreden, Herbert A. Davidson, Proofs for Eternity, Creation and the Existence of God in Medieval Islamic and Jewish Philosophy (bundan sonra Proofs diye atıfta bulunulacaktır) (Oxford & New York: Oxford University, 1987), s.284. Aristo’nun bu konudaki kurallarını şöyle özetlemek mümkündür: (1) hiç bir bilim dalı kendi konusunun varlığını isbatlamaz, fakat kabul eder, (2) hiç bir bilim dalı muhâkemelerini dayandırdığı temel ilkeleri isbatlamaz, bunları da farzeder, (3) her bilim dalı kendi konusunun muhtelif “zatî sıfatlarını” inceler, bu sıfatların o bilim dalının konusuna ait olduğunu isbatlar.

(7)

INTERNATIONAL IBN SINA SYMPOSIUM 165

tedir, zira Tanrı’nın varlığı isbat edilmeden, bir ilmin konusu olamaz. İkinci seçeneği kabul etmek Tanrı’nın varlığını ya apaçık saymayı, ya da onun isbatlanamayacağını farzetmeyi gerektirir. Tanrı’nın varlığının isbatlanamayacağını belirten agnostic diyebileceğimiz tavır kabul edilmez, zira eğer onun varolup olmadığını bilemiyorsak, onun aslî sıfatları ve halle- rine dair incelemeler yapmak anlamsızdır. Nihayetinde İbn Sînâ, Tanrı’nın varlığının apaçık olmadığını fakat, tümüyle isbatlanamaz da olmadığını, Tanrı’nın varlığına delil getirilebile- ceğini belirtir.15

İbn Sînâ’nın Tanrı’nın metafi ziğin konusu olup olmadığı tartışmalarından çıkan sonuç şudur: metafi zikte Tanrı ile ilgili araştırma, onun varolduğunu isbatlamaya yöneliktir, onun sıfatlarının incelenmesine yönelik değildir. Bir ilim dalında, hem inceleme konusu olan şeyin varolduğunun isbatlanması hem de onun sıfatlarının, nasıl bir şey olduğunun, incelenmesi bi- raraya gelmez. Her bilim dalı bunlardan birini yapar, ya başka bir bilim sahasında varolduğu isbat edilmiş bir şeyi devralıp sıfatlarını inceler, ya da bir şeyin varolduğunu isbatlayıp, onun sıfatlarının ve hallerinin incelenmesini başka bir bilim dalına bırakır. Tanrı’nın varlığının isba- tı, maddeden mufârık olan varlıkların incelendiği yegane ilim olan, metafi zikte olacağına göre, onun sıfatlarının incelenmesi metafi zikte olamaz.

İbn Sînâ’nın metafi ziğin mevusu ve matlubu arasında yaptığı ayırım dikkate alınınca metafi zikteki bütün tartışmalar varlık isbat etmeye dönükmüş gibi görünmektedir. Herbert Davidson’ın ifadesini uyarlarsak, metafi ziğin erişmeye çalıştığı şey (matlubu), “bazı sıfatların gerçekten varolması bakımından varolana” ait olduğunu göstermektir.16 Metafi ziğin mevzusu ve matlubu arasındaki ilişkilere dair bunun tazammunu şudur: metafi zik, varolana sadece va- rolması bakımından ait olan şeylerin (yani niteliklerin ve onların zihin dışındaki karşılıklarının) var olduğunu göstererek, varolanı varolması bakımından konu edinmiş olur.17

III Teolojinin Kapsamı

Metafi ziğin konusu varolması bakımından varolan olduğuna göre, Tanrı’nın metafi zikte incelenmesi Onun, varolanın varolması bakımından levahıkından olması, yani varolanla birlikte olması, sebebiyledir. Zira Tanrı varolanın ilkesidir, ve ilkesi olmak varolanın varolmak bakı- mından levahıkındandır. Tanrı’nın metafi zikte nasıl ve ne kadar incelendiğini müzakere ederken İbn Sînâ şu itirazı zikreder. Her ilim dalında incelenen şey o ilim dalının mevzusunun ilkeleri değil o konunun levahıkıdır, yani o şeye ilişenler, onun varlığına eşlik eden şeylerdir. Dolayısıyla bu itiraza göre, varolanların ilkesi sayılan Tanrı’nın varlığı metafi zikte isbat edilemez.18 Bu itiraz iki şey tazammun eder: (1) varolanların ilkesi olmak ya da uluhiyyet varolana varolması bakımından ait bir nitelik gibi görünmemektedir. (2) eğer Tanrı varolanın ilkesi ise, Tanrı me- tafi ziğin konusunun ilkesi olmuş olur. O takdirde Tanrı’nın metafi zikte isbatlanmaması, varlığı- nın sadece kabul edilmesi gerekecektir.19 Benim buradaki tartışmamı ilgilendiren özellikle bu itirazın birinci vechesidir. Birinci vecheye İbn Sînâ’nın verdiği cevap, varolanın ilkelerine dair

15 İbn Sînâ, İlâhiyyât, I.1, s.5.17-s.6.13 16 Davidson, Proofs, s.285.

17 İbn Sînâ, İlâhiyyât, I.2, s.13.13.

18 İbn Sînâ, eş-Şifâ, el-İlâhiyyât, s.14.ll.1-3.

19 Davidson, Proofs, s.286.

(8)

166 ULUSLARARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU

araştırmanın varolana ilişen arazlara dair araştırma gibi olduğudur. Tıpkı küllî olmak, cüzî olmak, zorunlu olmak ve mümkün olmak gibi ‘ilke(si) olmak’ da varolanın levahıkındandır. Va- rolan bir şeyin ilke olması, ne ilke olan şeyi kendisi yapan (kâîm kılan, subsistence) bir şeydir ne de o şeyde olması imkansız bir şeydir. Varolanın tabiatı bakımından, ilke olmak varolana arızî olarak ilişir, dolayısıyla onun arazlarından biridir. Varolandan daha genel hiç bir şey olmadığı için, varolanın dışındaki her şey—ki ilke olmak da buna dahildir—varolana birincil olarak ilişir. Dolayısıyla İbn Sînâ’ya göre, ilke(si) olmak varolana varolmak bakımından arız olan niteliklerdendir, dolayısıyla Tanrı diğer varolanların ilkesi olsa da metafi zikte onun varlığının baştan teslim edilmesi gerekmez.20

Metafi zik bünyesinde erişilen Tanrı bilgisinin mahiyetine ve sınırlarına dair daha berrak bir görüşe erişmek için, İbn Sînâ’ya göre Tanrı’nın metafi ziğin konusu olmayışını, diğer varlık- ların metafi ziğin konusu olmayışı ile kıyaslayabiliriz. Metafi ziğin bölümleri olarak nitelenen her üç bölüm de İbn Sînâ’nın terminolojisinde, metafi ziğin konusu değil metafi ziğin mesaili veya metalibine dahildir. Metafi ziğin üç ana bölümü, (1) varolanların nedenleri, ki ilk sebep de bunlar arasındadır, (2) varolana varolması bakımından arız olan haller (birlik-çokluk, öncelik- sonralık, bilkuvve olmak-bilfi il olmak) ve (3) cüzî bilimlerin ilkeleridir.21 Bunların tamamı, İbn Sînâ’nın teknik tabiri ile söylersek, metafi ziğin metâlibi veya mesâili durumundadır. Bunun anlamı nedir? Bu ilimde konu edilen şey, varolması bakımından varolan olduğuna göre ve metafi ziğin bölümleri içinde yeralan şeyler, teknik olarak metafi ziğin konusu olmadığına göre, nasıl diğer mevcut şeyler metafi ziğin konusu değilse, Tanrı da metafi ziğin konusu değildir. Tanrı varolanlardan bir kısmının ilkesi olarak metafi ziğin varlığını göstermek istediği bir şeydir, ken- disine ait niteliklerin metafi zikte doğrudan doğruya incelendiği bir varlık değildir.

Tanrı’nın metafi ziğin konusu olmamasının, Onun ancak dolaylı olarak, yani varolanın il- kesi olmak bakımından metafi zikte incelenmesinin, doğrudan sonucu, Tanrı hakkındaki insan bilgisinin, yani teolojinin hem sınırlı hem de dolaylı olmasıdır. Tanrı metafi ziğin konusu ol- madığı için metafi zikte onun sıfatları ve halleri doğrudan doğruya bilinemez. Gerçi İbn Sînâ metafi zikte Tanrı’nın sıfatlarından da bahseder. Bu hususla ilgili değerlendirmeler daha sonra yapılacaktır. Bu sınırlılığın ve dolaylılığın daha iyi anlaşılması için, mesela metafi ziğin konusu olan ‘varolması bakımından varolan’a dair metafi zikte erişilen bilgi ile ‘varolanın ilkesi olmak bakımından metafi ziğin metâlibinden’ olan Tanrı hakkındaki bilgiyi karşılaştıralım. Bir, çok, zorunlu, mümkün, önce, sonra, neden, eser, cevher, araz, cismânî, gayr-i cismânî ilke vb. olmak varolanın varolması bakımından levahıkındandır. Bütün bunlar varolanın nitelikleri olarak va- rolan hakkında doğrudan bilgi verdikleri halde, ‘neden olmak’ veya ‘ilke olmak’ ‘neden’ ya da

20 İbn Sînâ, eş-Şifâ, el-İlâhiyyât, s.14.3-8. Aslında Tanrı da varolana dahil olduğuna göre Tanrı’nın diğer varo- lanlardan onlarén ilkesi olmamak bakımından nasıl tutarlı bir şekilde ayrıldığının ayrıca müzakeresi gerekir.

Ancak böyle bir müzakereye girişmek bu tebliğin sınırlarının dışında kalır.

21 İbn Sînâ, İlâhiyyât, I.2, s.14.14-s.15.8; Metaphysics of the Healing, I.2, pr.16. İbn Sînâ, metafi ziğin bölüm- lerine dair çizdiği daha açık seçik bir çerçeveyi Risale fi Aksâmi’l-Ulumi’l-Aqliyye’de buluruz. Metafi zik beş aslî bölümden ve iki de fer’î bölümden oluşur. Metafi ziğin aslî bölümleri, (1) Bütün mevcudata uygulanabilen genel kavramlar (ma’ânî), (2) ilimlerdeki temel dayanaklar ve ilkeler, (3) Teoloji, yani Tanrı’nın varlığının isbatı ve sıfatlarının belirtilmesi, (4) Semâvî varlıkların isbat edilmesi, ve (5) Alemdeki düzen ve ilâhî inayet.

Metafi ziğin fer’î bölümleri ise (1) vahy ve pegamberliğin izahı ve (2) ölümden sonra hayat. İbn Sînâ, Risâle fî Aksâmi’l-Hikme, İbn Sîna’da İlimler Tasnifi , Halide Yenen (İstanbul: Marmara Üniversitesi (yayınlanmamış yüksek lisans tezi), 2001), ss.18-22.

(9)

INTERNATIONAL IBN SINA SYMPOSIUM 167

‘ilke’ olan şeyin ne olduğu hakkında ancak dolaylı bilgi verir. Çünkü burada zikredilen sıfat- lar, “varolması bakımından varolan”ın ne olduğunu, başka bir şeye nisbetle değil, doğrudan doğruya gösterdiği halde, “varolanın bir kısmının ilkesi olmak” Tanrı’nın bizzat ne olduğunu göstermez, ona ancak dolaylı olarak, varolana dair bilgimize nisbetle işaret eder.

İbn Sînâ’ya göre metafi zikte Tanrı’dan ne kadar ve hangi bakımdan haber verildiğini, başka bir ifadeyle metafi zikte teolojinin yerinin ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için, İbn Sînâ’nın metafi zikte mütalaa edilen konulardan bir kısmını diğer ilim dallarının konularına nisbetle bir ilke gibi görmesini dikkate alalım. İbn Sînâ, metafi ziğin diğer bilimlerin konuları ile ilgisini şöyle kurar: ““Dolayısıyla bu ilim, varolanın hallerini ve varolana ait olup da onun kısımları ya da türleri gibi olan şeyleri (umûr) araştırır. [Bu araştırmanın bir bahsinde] öyle bir muayyenlik düzeyine erişir ki artık tabiat ilminin konusu oluşmuştur, böylece o konuyu ona [tabiat ilmine] bırakır, ve [başka bir bahiste] öyle bir muayyenlik düzeyine erişir ki, artık matematik ilminin konusu oluşmuştur, ve onu da ona [matematiğe] bırakır, başka konular da böyledir. Bu muayyenlik düzeyinden önce olan şey ilke gibidir, metafi zik o [ilkeyi] araştırır ve onun durumunu tesbit eder.”22

Bu paragrafta bahsedilen “varlığın kısımları ya da türleri gibi” olan şeyleri daha sonra cüz’î bilimlerin mevzusu olarak onlara bırakılacak varlık alanları ile eşleştirebiliriz. Eğer bu eşleştirme doğru ise, nasıl ki metafi zik, fi ziğin ve matematiğin konularını belli bir muayyenlik düzeyine eriştirip tesbit edene kadar—bizatihi değil ama varolanın varolması bakımından leva- hıkından olması hasebiyle—inceliyor ve daha sonra bizzat onların levahıkının araştırılması için cüz’î bir ilme o konuları tevdi ediyorsa, Tanrı hususunda da aynı şeyin olması beklenir.

Burada cevaplanması gereken iki soru karşımıza çıkmaktadır. Metafi zikte Tanrı’ya dair bilgilerimiz de, tıpkı metafi zikte cüz’î ilim dallarının konularına dair bilgimizle kıyaslanabilir mi? Yani metafi zikte Tanrı hakkında verilen bilgiler, fi ziğin konusu olan tabii varlıklara dair bilgilerle eşdeğer mi, onlar kadar mı? İkincisi, nasıl ki varolanın türü gibi olan bazı kısımları yeterince belirginleştirdikten sonra, metafi zik o konuları cüz’î ilimlere tevdi ediyorsa, Tanrı’ya dair araştırma için de böyle bir tevdi etme sözkonusu mudur?

Birinci sorununun cevabı evet gibi görünüyor. Tıpkı metafi ziğin tabi bilimler ve matematik gibi cüzî ilimlerin konularını belli bir muayyenlik düzeyine erişitirinceye kadar tartışıp, o nok- tada ilgili cüz’î ilme bıraktığı gibi, metafi zikte Tanrı ile ilgili inceleme de aynı düzeyde kalmak durumundadır. Metafi zikte diğer bilim dallarının konusu olan şeyler (mesela cismânî cevher, madde suret ilişkisi ve sayı) tartışılırken varolması bakımından varolana lâhık olan şeyler olarak tartışılıyorsa,23 hangi genellik veya muayyenlik düzeyinde mütalaa edilebilirse, o kadar.

Benzer şekilde, Tanrı’ya dair metafi zik çerçevesinde yapılan incelemeler ve erişilen bilgiler, varolana varolması bakımından ilişen, lâhık olan, bir şeye dairdir. İlkesi olmak varolana va- rolması bakımından ait olan şeylerdendir. Dolayısıyla Tanrı metafi zikte, varolanın ilkesi olmak bakımından ve ancak o genellik düzeyinde bilinir.

İkinci sorunun cevabı kısaca ‘hayır’dır. “Metafi zikte, bir matlup olarak araştırılan Tanrı’nın

22 İbn Sînâ, İlâhiyyât, I.2, s.15.3-7.

23 İbn Sînâ, İlâhiyyât, I.4, s.26.16-18.

(10)

168 ULUSLARARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU

kendisi ile ilgili daha ayrıntılı incelemenin yapılacağı başka bir ilme bırakılması söz konusu mu- dur” diye sormuştum. İnsan’ın bilgi sahaları arasında en yüksek olan metafi ziktir. Diğer ilim dalları tabi ve matematiksel şeylerin bilgisine hasredilmiştir. Dolayısıyla, İbn Sînâ’nın yakla- şımına göre, Tanrı’nın bizatihi ve daha ayrıntılı olarak bilinmesini sağlayacak başka bir bilim dalı mevcut değildir.24

İbn Sînâ’nın metafi ziğin konusuna dair mütalaaları, metafi zikte Tanrı’ya dair bilginin, yani teolojinin, oldukça sınırlı olduğunu göstermektedir. Tanrı metafi ziğin konusu değil, ancak matlubu olduğuna göre, Tanrı’nın ne olduğu ve onu kemâl sıfatları metafi ziğin konusu değildir.

Metafi zikte Tanrı ancak ‘varolanın ilkesi olmak’ bakımından, yani ‘varolan’a nisbetle incelenir.

Bu haliyle metafi zikte, öncelikle Tanrı’nın olduğu, yani varolanın ilkesinin var-olduğu, gösteri- lir. Bu ilke hakkında metafi zik çerçevesinde bize sunulabilecek bilgiler oldukça genel düzeyde kalmak durumundadır. Zira, metafi zikte tüm bilim dallarının konuları ancak belli bir muayyen- lik seviyesine erişinceye kadar tartışılabilir. Bu seviyenin sınırı ‘varolana varolmak bakımından lâhık olmak’tır. Bu genellik düzeyinde, cüz’î bilim dallarında işlenen konulara dair metafi zikte yapılan inceleme, İbn Sînâ’nın ifadesiyle ilgili cüz’î ilimlerin konularının ilkesi durumundadır, yani belli bir genellik düzeyindedir. Bu konuların husûsen incelenmesi ancak ilgili bilim dalı çerçevesinde olur. Ne var ki, Tanrı’yı konu edinecek bir cüz’î ilim dalı yoktur.

İbn Sînâ’nın metafi zikte teolojiye oldukça sınırlı bir yer vermesinin köklü tazammunları vardır. Eğer Tanrı’ya dair insan bilgisi fazlasıyla sınırlı ise, felsefî düzlemde, tümüyle rasyonel imkanlarımızla, Tanrı’nın ne veya nasıl bir şey olduğuna dair söyleyebileceğimiz çok şey yoktur.

Tamamen rasyonel düzlemde söylenen şeyler, “varolanın ilkesi olan” hakkında ne söylenebilirse odur. Varlığının isbat edilmesinden sonra, varolanın ilkesi olmakla temellendirilebilecek olan, bir olmak, zorunlu olmak, basit olmak, gibi bazı formel sıfatlar Tanrı’ya atfedilebilir. Ancak İs- lam dininde atfedilen kemâl sıfatlarının, İbn Sînâ’cı anlayış çerçevesinde bu ilkeye atfedilmesi oldukça zor görünmektedir.

IV Sonuç Değerlendirmeleri

Eğer İbn Sînâ’nın metafi zikte teolojiye oldukça sınırlı ve dolaylı bir yer tahsis ettiği şeklin- deki bu yorum doğru ise, İbn Sînâ’nın Tanrı’dan bahsederken ona atfettiği sıfatlar nasıl yorum- lanacaktır? İbn Sînâ’nın metafi zikte Tanrı hakkında konuşurken, sadece varolanın bir ilkesi vardır, o da dinin öğrettiği Tanrı’dır demekle yetinmediği aşikardır. Metafi ziğin çeşitli yerlerin- de Tanrı’dan bahsetmekle birlikte, ağırlıklı olarak, Metafi ziğin VIII. makalesinde25 Tanrı’nın sıfatlarından bahseder. Bunlardan, bir kısmını tümüyle formel sıfatlar olarak görüp (mesela basitlik, zorunluluk, birlik vb.), bunların tümüyle “varolanın ilkesi olmak” fi krinin tahlilinden ibaret olduğu söylenebilir. Bu haliyle bu sıfatlar Tanrı’nın metafi ziğin konusu olmaması ile tutarlıdır. Ancak İbn Sînâ, Tanrı’ya, ilim sahibi olmak, kudret sahibi olmak, alemin yaratıcısı olmak gibi, İslam dininin öğretilerinden kaynaklanan kemâl sıfatlarını da atfeder. Bu durum

24 İbn Sînâ, İlâhiyyât, I.1, s.5.18-s.6.16, s.8.12-s.9.10; Metaphysics of the Healing, I.1, pr.11-12 ve pr.17-18.

25 İbn Sînâ, İlâhiyyât, VIII. makâle, 4-7. fasıllar.

(11)

INTERNATIONAL IBN SINA SYMPOSIUM 169

İbn Sînâ’nın ‘Tanrı metafi ziğin mevzusu değil matlubudur,’ ‘varlığını tesbit etmeyi hedefl ediği şeylerden olup bizatihi sıfatlarını inceleyeceği konulardan değildir’ şeklindeki görüşüyle pek tutarlı görünmemektedir. Zira bu sıfatların, sırf doğrudan bilgimize konu olan varolana bakıp onun ilkesine atfedilmesi oldukça güçtür. Mesela, varolanın ilkesi aşkın bir şahıs gibi düşünüle- bildiği kadar, alemle içiçe bir şey gibi de düşünülmüştür. Benzer şekilde varolanın ilkesinin her şeyi bilme anlamında alîm olması gerekmediği de kabul edilmiştir.

Peki bu durumu nasıl izah edebiliriz? Yani İbn Sînâ’nın bir taraftan (1) metafi zikte biza- tihi Tanrı’nın sıfatlarından bahsedilmez ancak varolanın ilkesi olmak bakımından, Tanrı’dan dolaylı olarak bahsedilir demesi ile, bir taraftan da (2) Ona İslâm dininde öğretilen kemâl sıfatları atfetmesini nasıl izah edebiliriz? Bu soruyu işlevsel bir şekilde formüle etmek daha uygun görünüyor: metafi zikte Tanrı’nın bilgisinin ancak dolaylı ve oldukça sınırlı olduğunu savunmasının, İbn Sînâ’nın Tanrı’nın sıfatlarına dair açıklamalarını yorumlamamızda nasıl bir işlevi olabilir? Tanrı’nın metafi ziğin konusu olmadığını söylemek ve ona dair insânî bilgiyi

“varolanın ilkesi olmak” kaydıyla sınırlamak, açıkça İbn Sînâ’nın düşüncesinde felsefî gelene- ğin etkisini gösterir. Tanrı’ya İslam dininde öğretilen kemâl sıfatları atfetmesi ise, yaşadığı dinî kültürel havzanın, sahip olduğu dini arkazeminin etkisinin göstergesidir. Bunlar arasında bir gerilim olduğu, birinin diğeriyle kolay bağdaştırılamayacağı açıktır. Bu gerilimi gidermek için, gerilimin iki ögesinden birini esas alıp diğerini buna göre tadil etmek zaman zaman başvurulan bir yöntemdir.26 Mesela denilebilir ki, İbn Sînâ’nın Tanrı’ya atfettiği pek çok niteliğn, ve bir bütün olarak din dili anlayışının, teolojiye metafi zikte biçtiği konum ışığında değerlendirilmesi gerekir. Böyle bir cevap İbn Sînâ’nın içinde yaşadığı dini-kültürel havzanın ve mensubu olduğu dinin İbn Sînâ üzerindeki etkisini önemsizleştirmektir. Böyle bir tercihin meşruiyeti her zaman tartışmaya açıktır. Önümüzdeki örnekte böyle bir tercih yapmayı zorunlu kılacak bir sebep görünmemektedir. İbn Sînâ’nın fi kirlerinin, Yunan felsefî idealleri ile İslâmî öğretiler arasında ortaya çıkan gerilimi yansıttığını, İbn Sînâ’nın her ikisinden de bir şeyler taşıdığını, fakat ge- rilimi gidermekte her zaman başarılı olamadığını, söylemek uygundur. Bu kaynaklardan birini esas alıp diğerini ona göre yorumlamak veya etkisizleştirmek İbn Sînâ’nın düşüncelerini layı- kıyla temsil etmeyecektir.

26 Mesela, Michael Marmura, cüz’îlerin bilgisi konusunda, İbn Sînâ’nın fi lozof olması hasebiyle, İslâm’ın öğrettiği

‘Tanrı’nın herşeyi bildiği’ inancını savunamayacağını iddia eder. Michael E. Marmura, “Some Aspects of Avicenna’s theory of God’s Knowledge of Particulars,” Journal of the American Oriental Society 82 (1962), s.312.

Referanslar

Benzer Belgeler

cezası ölümdür fakat Tanrı sizi çok sevdiği için tek Oğlu’nu, İsa’yı, Çarmıh üzerinde ölmesi ve günahlarınız için cezayı. çekmesi

a) Kendi üzerinde yetki sahibi kimse olmadığı için Kendi kararlarını Kendisinin verebileceğini. b) Anne babasının yetkisinden ötürü sınırlı oldu- ğunu, buna

4 Tanrı’nın imanımızın zorluklar aracılığıyla sı- nanmasına izin vermesinin nedenlerinden ikisini inceledik. Aşağıda, bu nedenlerden birini dile geti- ren her

Son derste, Tanrı’nın itaat beklediği gerçeğini öğrendiniz. İtaatkâr olmayı arzuladığımızda ve.. Tanrı da bizlerin itaatkâr olmamızı arzuladığında, bizi

Bizler Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla yaşadığı bir tapınağın yapı taşlarıyız (Efesliler 2:20-22). Tanrı’nın insanlar için olan planı ya da tasarı- mının birliktelik

Zindancı için yaptığın şeyi benim için de yapacağını biliyorum ve bunun için sana teşekkür ediyorum..

çünkü “üzerinde yaşansın diye dünyayı biçimlendirdi.” (Yeşaya 45:18) Yeryüzü, güneş sistemimizin içinde eşsizdir. Yeryüzü, yaşamı desteklemek ve zenginleştirmek

Öfke hakkında daha çok şey öğrenirken Tanrı size yardım etsin ve çalışmanızı bereketlesin..