• Sonuç bulunamadı

Cilt 12 Sayı 12-13 (2001): 12/12-13 2001 görünümü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cilt 12 Sayı 12-13 (2001): 12/12-13 2001 görünümü"

Copied!
539
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İÇİNDEKİLER

DİNİN GEREKLİLİĞİ VE DİNDE REFORM SORUNU Prof.Dr. Osman ZÜMRÜT 9

ALGILAMA AÇISINDAN KUR’AN MEALLERİ Prof. Dr. Mehmet ÇAKIR 25

İLKÖĞRETİM ve ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİNE KARŞI TUTUMLARI

Doç.Dr. Mevlüt KAYA 43

İNSANIN EGZİSTANSİYAL İHTİYAÇLARI VE DİNİN PERENNİYAL CEVAPLARI

Doç. Dr. Cafer Sadık YARAN 79

“BAHRU’L-HAKÂIK” TEFSIRI VE MÜELLIFI ÜZERINE Yrd. Doç. Dr. Mehmet OKUYAN 97

O.M.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESİNE DEVAM EDEN YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİLERİN FAKÜLTE HAKKINDAKİ DÜŞÜNCE, SORUN VE

BEKLENTİLERİ

Yrd. Doç. Dr. Mustafa KÖYLÜ 131

İBRAHİMÎ DİNLERDEKİ MÜŞTEREK DİNÎ PRATİKLERİN YORUMLANMASI SORUNU

Yrd.Doç.Dr. Osman GÜNER 155

HADİS VERİLERİNE GÖRE HZ.PEYGAMBER’İN İLK KIBLESİ: BEYT-İ MAKDİS

Yrd. Doç Dr. Yavuz ÜNAL 189

KUTSAL KİTAB OLARAK KUR’AN: ÇAĞDAŞ BİR HIRİSTİYAN DEĞERLENİRMESİ (Wilfred Cantwell Smith Örneği)

Yrd.Doç.Dr. Mahmut AYDIN 213

ALİŞAH B. HACI BÜKE EVBEHÎ VE MÛSİKÎ NAZARİYATÇILIĞI Yrd. Doç. Dr. Ahmet ÇAKIR 235

MU‘TEZİLÎ AHLÂK NAZARİYESİNDE BİLGİ-DEĞER MÜNÂSEBETİNE BİR BAKIŞ

Yrd.Doç.Dr. Fethi Kerim KAZANÇ 241

HANS-GEORG GADAMER VE "HAKİKAT VE YÖNTEM" (WAHRHEİT UND METHODE) ADLI ESERİ

(2)

HEGEL’İN ZİHİN FENOMENOLOJİSİ’NDE “ARZU” (DESİRE) KAVRAMI ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER

Dr. Burhanettin TATAR 307

AİLE İÇİ İLETİŞİMİN ÇOCUĞUN DİNSEL GELİŞİMİNE ETKİSİ Araş. Gör. Halil APAYDIN 319

HZ. EBÛ BEKİR DÖNEMİ DIŞ POLİTİKASINDAN SİYASÎ VE AHLAKÎ YANSIMALAR

Arş. Gör. İsrafil BALCI 339

MUHÂSİBÎ’NİN BİLGİ KAYNAKLARINA BAKIŞI Araş. Gör. Ali BOLAT 363

KUR`ÂN FİLOLOJİSİYLE İLGİLİ ÜÇ İLİM DALI (Garîbü’l-Kur’ân, Meânî’l-Kur’ân, İ’râbu’l-Kur’ân)

VE BU DALLARDA ESER VEREN MÜELLİFLER (Hicrî İlk Üç Asır) Araş. Gör. Ali BULUT 391

İSLÂMÎ ÇOCUK EDEBİYATI Arş. Görv. Adem ÇALIŞKAN 409

“MÜBHEMÂTÜ’L-KUR’ÂN” ve İMÂMİYYE ŞİASI Arş. Gör. Mustafa ÖZTÜRK 437

“SADAKA” KAVRAMININ KUR’AN’DAKİ ANLAM ÇERÇEVESİ -SEMANTİK BİR TAHLİL DENEMESİ-

Arş. Gör. Mustafa ÖZTÜRK 457

İSLÂM HUKUK METODOLOJİSİNDE İSTİSHÂB Osman ŞAHİN 489

İSLAM HUKUKU AÇISINDAN SATIŞ SÖZLEŞMELERİNDE MÜLKİYETİN DEVRİNE YÖNELİK ENGELLER

Arş. Gör. Dr. Şevket TOPAL 517

İSLÂM TARİHİNİN İLK ÜÇ ASRINDA HAPİSHANELERE VE MAHKUMLARIN DURUMLARINA İNSAN HAKLARI BAĞLAMINDA

GENEL BİR BAKIŞ Araş.Gör. Metin YILMAZ 539

TARİHSEL HADİS BİLİNCİNİN REHABİLİTASYONU Dr. Burhanettin TATAR 583

(3)

DiNiN GEREKLiLiGi

ve

DiNDE

DEGişiM

SÜRECi

Prof.Or. Osman ZÜMRÜT*

ÖZET

Tarih, belirli dönüşüm sağlayan olaylarla somutlaşmış veya simgeleşmiş bir kurumdur. Biz insan olarak bu olaylan veya eserleri yapan veya yaratan etkin

kişileriz.

Tarihseldönüşümü sağlayanolaylan biz uzun veyakısa süreçtegerçekleştire­ biliriz. Bazen buyüzyıllarıkapsayabilir. Sözgelimi,İstanbul'unFethi ve

Ame-rika'nın keştiYeniçağı, FransızDevrimiYakın çağı başlatanolaylardJ. 9

Ka-sım1991 BerlinDuvarı'nın yıkılıŞı,SovyetlerBirliği'nin yıkılışilUnbir simge-siydi veSoğuk SavaşDönemi'ninbitişiydi.

Din ise, tarihselgelişimiylebirkıırum olarakkarşımıza çıkıyor.Din, tarihin en etkin toplumsal ve kiiltürelkurumlarından biridir. Yapılan kazılarda karşımıza

çıkanidoIler, putlar, Tann ve Tannça heykelleri bizlere tarihte dinin etkin

oldu-ğunu İazlasıyİa anlatıyor.

Günümüzde herkeshayatınınbir bölümündekişiselistek, beklenti ve toplumsal zorunluluk ya dabaskınedeniyle "din"in içinde istese de istemese de birşekilde

kendini bulur. Bukaçmılmazolgu vekııral,tarihten günümüze kadarcarılılıkla

sürmektedir.

Kuşkıısuzdingeçmişteveşuanda etkin birkıırum olduğugibi, gelecek'te de et-kinbir kurumolacak'tır.Bu nedenle Atatürk, din konusunun Türkiye

Cumhuri-yeti'ninyurttaşlarınınkutsal ve vicdanı bir meselesi olduğunu kabul etmekle birlikte, din hizmetini bir kamu hizmeti olarak görüp devletkıırumlaniçinde Diyanetİşleri Reisliği kıırumuııayervenniştir.

Bedenimiz içingıdave beslenme ne ise,manevı yapımıziçin din, inanç ve

iba-detaynı işlevigörür ve zorunludur.İnsanındünya yaşamuu tutarlı ve verimli sürdürebilmesi için, her ikisi dekarşılanmasıgerekli ve zorunluihtiyaçlardır.

Dinlerden, içindeyenileşmeye, değişimeyer veren dinleryaşayandinler olarak

kalırlar.Onun için, dinler, değişime uğramakzorundakalmışlardır. Yahudilik veHıristiyanlık'ta olduğu gibi,İsliimdadeğişime uğramıştır. Kuşkıısuz burada-ki değişimden, zamaruıı etkisiyle insanların dini anlayışlanndaki değişiklik kastedilmek'tedir. Dinlerin özündekideğişikliksöz konusu olamaz. Çünh.ii onu

ancakA1lah'ınkendisi değiştirir. İnsanlardindedeğişim yapmadıklarıru iddia etseler bile buakıştankendilerinikıırtaramarnışlardır. Değişmezolarak göster-dikleri herşeyinenazındanuygulama biçimideğişmiştir.

(4)

LO i ProfDı:Osman Z()MROT

Aslındabu üç büyük din, tek olan yüce Allah'tan peygamber (insan) düzeyine inerken, birdeğişimezorunlu olarakuğruyor. Arkasındanpeygamberler dini, toplumunihtiyaçlannı karşılarna durumuna göre açıklıyor, yani, bir anlamda değiştiriyor. İnananlar da peygamberden aldıklannı bilerek veya bilmeyerek uygularken, ellerinde olmayan nedenlerle,değiştirme duıiimUlla düşüyorlar. Kı­ sacası,her hangi bir din Allah'tanindirildiği saflığıiledeğişmezbir halde kal-maşansınasahipdeğildir. Kur'fuı'da değişmezlikilkesi yüceAllah'ınotoritesi (yetkesi) için geçerlidir. Çiirıkii, İslam'ınanakitabıKur'iindeğişimİsavunuyor. Sonra İslam dini sadece Allah, Hz. Muhammed ve Kur'mı'dan nu ibarettir? Buıılartemeldir. Ancak, dinbilgirılerinin ictihatları, yorunılarıveaçıklaınalan, İslam'm kitlelere daha da yaygııılaşarak uygulanmasını sağlayarak,tarihte bir İslam uygarlıkve killtürügeliştirmiştir. Şimdi İslamdinini sadece Allah, pey-gamber ve Kur'an'dan ibaret sayarak, tarihemalolmuşMüslüman kitleleri,İs­ Mmuygarlık ve killtürünü yok saymakmüınkilnmüdür?çağlarvedeğişen Za-manlarİslamdinininakışınaveyaşayışına etkin yönvenniştir.Bizzat yüce Al-lah,değişimsürecini de kendisiyaratmıştır. Onun için Allah , bir peygamber yerine birçok peygamberleri, insan türünden seçerekgöndenniştir.

Tarihçi ve filozofA.1.Toynbee'ye göre, "medeni bir toplulukbaşkabir mede-niyetinkarşısmdatehlikeli bir durumadüşerse,ya KuzeyAfrika'nınSünuslleri ve Ofta ArabistanVahlıabllerigibi, kendikabuğuiçine çekiliptaşkmbir biçim-de ve taassup içerisinbiçim-de bağlılıkla geleneklerine sanlır; ya da Türkiye'deki MustatiıKemal Paşa'nın yaptığı gibi, kendini savunabilmesi içindüşmaıun maddıvemanevı silahlarını kllllaıur.

Yüce Allah'm"değişim" sürecinde insanlarm görev ve sorunıluklannı yerine getirme istemi vebuyruğunamazkılarkenhem de "Rüku"da iken vahiy indiri-lerek "Kıble'nin değişimiyle"tüm insanlara belirgin biçimde duyurulmuştur. İslmn'ınen temel ibadeti olan namazda Allah, yöndeğiştirmeemrini vererek, değişimin kaçınılmazlığını vurgulaıruştır.

Sonuç olarak, yüceAllah'ınHz.Muhanuned'in Kur'an ayetlerini yorunılama­

sınaveaçıklamasına izin vennesi,!:lım insanlığaömek insanHz.Muhaıruned'j ömek alacak müslümanlarınkendi zamanlarmdaki koşullarıve gereksinimleri göz önünde tutarak, Kur'an ayetlerini yorumIaına ve açıklama olanağı sağla­

maktadır. Bu dadeğişiminta kendisidir. Çünkildeğişim, dirıı anlayışı yıkınak ve bozmak asladeğildir;aksinedeğİşim.,dininanlaşılmasıruve benimsenmesini sağlamakve dinitebliğyöntem veçabalarının iyileştirilınesiniıı tümüdür. Kurtuluşyepyeniçalışmalardave yepyeni eserlerÜfetınek"tedir. İslam'ınengin rahmet ve bereketkaynağıruyepyeniaçılımlarla pınarlardanakan suIar gibi in-sanlığınkana kana içmesinesunmaktır.Bununadınaister "yenidenyapılaııma", ister"değişim",ister"ıslahat"ne denirse densin bu,zamanınllZda yapılniak Zo-nmdadır. Eğerbunu yapmazsak,çağ1ll1lZill insaıılarını İslambilgisinden,aydın­ lığmdanve rahmetinden yoksunbırakmışoluruz.

(5)

DininGerekliliğive DindeDeğişimSiireci 11 "Tarih"geçmiştir,bize neyararı olur diye algılarsakve ona çöpe atı­ lacak bir şeygibi bakarsak, bizim varlığımız da bir gün gelecek çöpe atıla­ caktır. çünkü, biz de bir gün, "geçmiş"in içinde yer almakla karşı karşıya .kalacağız. Bu ise bizi insan olaraktutarlıve bilimselanlayışa götürınez.

Tarih, belirli dönüşüm sağlayan olaylarla somutlaşnuş veya simge-leşmiş bir kurumdur. Biz insan olarak bu olayları veya eserleri yapan veya yaratan etkinkişileriz.

Tarihsel dönüşümü sağlayan olayları biz uzun veya kısasüreçte ger-çekleştirebiliriz. Bazen bu yüzyılları kapsayabilir. Sözgelimi, İstanbul'un Fethi veAmerika'nın keşfı Yeni çağı, Fransız DevrimiYakın çağı başlatan olaylardı. 9Kasım 1991 Berlin Duvarı'nın yıkılışı,Sovyetler Birliği'nin yıkı­ lışıl1lnbir simgesiydi veSoğuk SavaşDönemi 'ninbitişiydi.

Sonra küreselleşmegündeme geldi. Arkasından kaınu kurumlarım ö-zelleştirme başladı.

Şu an konumuz DİN. İsterseniz, zilınimizdeki sorulara şöyle bir gözatalım:

i. Dinkarındoyurmuyar ve para vermiyor, neyimizeyarıyor'? 2. Din! kurum vekunıluşlar doğrudan gelirgetirınediğinegöre, insanları itaate, bir anlam,da köleliğe alıştırarak din, insan özgürlüğüne zarar vermiyor mu?

3. Dinadına yapılan savaşlartarihin çirkinyanıl1l sergilediğine göre, bundan hareketle dinininsanlığa yararlı olduğunusöylemekdoğru olur mu?

4. Biziş adamıyız bize ekonomi ve para, döviz getirecek şeyler lazımken,din bizim neyimize demekdalıa doğruolmazmı?

Bu gibi sorular dine ilgisiz kalanlarınzihninde yer alan sorular gibi görünse de, aslında her birimizin böyle sorularla kimi zaman meşgul olduğu­ muzu kolaylıkla söyleyebiliriz. Hepimiz hayatımızdaki girişimlerimizde "in-şallah işimiyi gidersekazanacağ1ill, başaracağım"veya "azkalsıngidiyordum Tanrı korudu" gibi tememli ve yakarışIarla yüce güce sığınmak zorunda kal-mışı~dır. Bu durum dininsunduğuyücevarlık iniıncından başka birşey değil­ dir. Insanlara "mutlaka inalUn" diye zor kullanamayız. Ama "bir dine, özel-likle.İslamdinineinaumasını"öneririz. Aslındayüce Allah dazorlamıyor.

o

zaman budenlİbizikuşatandin nedir

'?

Dinin birçok tammlarından yararlanarak ulaştığımız din tanımından başlayalım.

(6)

12 / ProfDı:OsmanZOMROT

"İnsanlık tarihi öncesi(yaratılıştanönce), insanlıktarihi süresince (in-sanınve insanlığın yaşamı süresince) ve insanlıktarihi sonrası (ölümsonra~ı) hakkında yapılan açıklamalara ve bu açıklamalara dayalıuygulamalara DIN diyoruz."1

Din, insan için zorunlu olup tarih boyunca Allah ve insan tarafindan kurum olarakoluşturulmuştur.

"Din" sözcüğü Kur'an'da 93 yerde geçiyor ve insanların gereksinimi olduğu açıkçaifade ediliyor.

DİN NİçİN GEREKLİDİR?

İnsanlıktarihinebakınca,dinsiz bir toplum göremiyoruz. Bunu sadece bize ulaşan eserlerkanıtlamıyor, aynızamanda arkeolojik kazılarsonucu yer altından çıkan dini eserler de kanıtlıyor. Demek ki, geçmişteki insanyaşamı diıı tarafindan sıkı biçimde kuşatılmıştır. Din o kadar etkin bir fonksiyona sahip ki, yeri kazıyorsunuz, Tanrı ve Tanrıça simgeleriyle idol ve putlarla karşılaşıyorsunuz. Kültür tarihinin altın eserlerini okuduğumuz zaman bu gerçeğiyenidenyaşıyoruz.

Din tarihsel gelişimiyle birkurum olarak karşımıza çıkıyor. Tarihin en etkin toplumsal ve kültürel kurumlarından biri "din"dir. Yapılan kazılarda karşımıza çıkanidoller, putlar,TanrıveTanrıçaheykelleri bizlere dinin etkin-liğini anlamayafazlasıylayetiyor.

Geçmiş insanlıktarihi bize "dinsiz bireylerin" olabildiğini, ama "din-siz toplumların" olmadığını göstermektedir. Arkeolojik kazılardan çıkan ka-lıntılarda da asla "dinsiz bir toplum"olmadığı belgelenmektedir.

Günümüzde ise, herkes hayatınınbir bölümündekişisel istek, beklenti ve toplumsal zorunluluk ya dabaskınedeniyle "din"in içinde istese de isteme-se de birşekildekendini bulur. Bukaçınılmaz olgu ve kural, tarihten günümü-ze kadarcanlılıklasürmektedir.

Sözgelimi toplumda "ben dinsizim" diyen kaç kişi vardır? Ateistler halen yaşadığımız dünyada toplum oluşturamamışlardır. Her toplumda din adamlannı beğenmeyenler, kendince seçtiği bir din anlayışını benimseyerek yaşamlarınısürdürenlervardır.

Buna göre, ateistlerin din ve dinle ilgili hiçbir söylemlerinekatılmam, ama madem ki Tanrı onlan yaşatıyorve bizim yaşadığımız dünyayı paylaşa­ rak birlikte yaşam sürmemizi istemiş, o halde ben de onlarla insanıve uygar ilişkilerle yaşamı paylaşabilirim. Onların yaşama haklarına saygıyı kutsal görev bilirim. Seçme olanağım varsa ki olduğunu düşünüyorum. O zaman çağdaş dindar ileyaşamakilkseçeneğim olacaktır.

(7)

Diııiıı Gerekliliğive DilideDeğişimSiireci 13

Kuşkusuz diri geçmişte ve şu anda etkin birkunım olduğugibi, gele-cekte de etkin birkunım olacaktır. Bu nedenle Atatürk, din konusunun Türki-ye CumhuriTürki-yeti'nin yurttaşlarının kutsal ve vicdanı bir ıneselesi olduğunu

kabul etmekle birlikte, din hizmetini bir kamu hizmeti olarak görüp devlet

kunımlaniçinde Diyanetİşleri ReisIiği kunımunayervermiştir.

Günümüzdeki dim eserlerinyaygınlaşması, dirııhareketler ve dinler

a-rası çabaları somutlaştıran diyalog toplantılarının artması, dinin günümüzde

etkinliğinin azalmadığınıgösteriyor.

Geçmişteveşu an dinin etkinolması veinsanların gelecek beklentileri içinde dinin fazlaca yertutması,dinin gelecekte de etkin olacağınıgösteriyor.

Geçmişteveşu an dinin etkinolması veinsanlarıngelecek beklentileri içinde dinin fazlaca yertutması, dinin gelecekte de etkin olacağınıgösteriyor.

Ohalde, biz insanlar için dini bu denli etkinkılannedir'?

Bu sanınun eninandırıcı yanıtı şu olabilir. Bilindiğigibi. insan maddı

ve manevı olmak üzere iki yapıdan oluşuyor. İnsanın maddı yapısı gıda vb beslenme ile doyunılduğu gibi, manevı yapısı da din ile doyunılmaktadır.

İnsanlığın deneyimi ilekamtIanmıştır ki, din kadar hiçbir şey, insanın manevı

yapısınıüç boyutlu(geçmişi, şu anıve geleceği) olarakdoyuramıyor. Kısacası insanın manevı yapısım aııcak din doyımıyor. Müzik ve benzerleri insanın maneviyapısınıüç boyutIp olarakdoyuraımyar.

Din, ilkel de olsa, insanın manevı yapısını doyuruyor. Bize göre çok

yaılIış, çok akıl dışı görünen din de inaııan insana acımasız yaşam mücadele-sinde pek yaman güç ve moral vennektedir. Halabazı insanlar toteme inana-rakyaşamlanndagüvenle hareket ediyor ve mutlu oluyorlar. Kısacası, çağave gerçekıere uymayaıı ilkel dinler deinsanın manevı boşluğunu doldurmaktadır. Kuşkusuz bu doyum, HıristiyaılIık, Yahudilik ve İsHimiyet'te donık noktasına çıkmaktadır. O nedenle XXI. yüzyılın çağdaş insaııı için de dinzonınlu bir gereksinim olmaya devam edecektir. Çünkü çağlar geçtikçe, dinin etkinliği azalmak yerine artmaktadır.2 Buna ek olarak akıl da bazen kavga etmesine rağmen, inaııcın insan yaşamına katkısını kabul etmekte ve dine hak vermek-tedir.3

Bedenimiz için gıda ve beslenme ne ise, maııevı yapımız için din, İ­ nanç ve ibadet aym işlevigörür ve zonınludur. İnsanın dünyayaşaınını tutarlı ve verimli sürdürebilmesi için, her ikisi de karşılanması gerekli ve zonınhı ihtiyaçlardır.

V.L.AlIen.SocialAııalysis:A Marxist CritiqueAızdAlternative.London-New York. 1975. ss. 231-232.

3 E.I. AlIen.From Plato To Nietzsclıe. Sixtlı Fawcett PremierPriııting. New York. 1970. s.

(8)

14 / ProfDr.OsmanZOMROT

İnsanınmaddiyapısı dengeli biçimde doyurulmadığıtak1irde şişman­

lık vb. rahatsızlıklar nedeniyle yaşamım verimli ve sağlıklı sürdüremediği

gibi, manevı yapısı çağauygun,tutarlı ve dengeli bir din anlayışıyla

doyurul-madığıtaktirde de yine yaşamım verimli ve sağlıklı sürdürefnez. Bu durumu tarihteki örnekleriyle görmek mümkündür. Ülkemizdeki dini sorunlar ve sı­ kıntılar dinin çağdaş ve günümüz ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde anlaşıl­

mamasından veya anlatılamamasından kaynaklanmaktadır. İşte bu nedenle "DindeDeğişim"konusu ve dinselsorunlarınçözümekavuşturulması

ülkemi-zinçıkarlarıvegeleceği açısındanacil önemtaşımaktadır.

BugünT.C. yurttaşı olarakkarşımızdaduran ülkemizin önemli sorun-larından birinin dinistismarcılığı olduğunu söyleyebiliriz. Din istismarcılığı sadece dindarları rahatsızetmekle kalmıyor, herkesi rahatslZ ediyor. Bu soru-nun uzun vadede çözümü, "uluslararası düzeyde din eğitimi" ile yurttaşları aydınlatmaktır.

Bazı dostlarımızvebazı aydınlarımız şöyle düşünebilirler:"Din bizim neyimize, vicdani bir sorun, Tanrıile kul arasındaolan bir sorun. Bizi ilgilen-dirmez. " Yurdumuzda din istismarcılığı"hükUmetIeri değiştirecek boyutaulaş­

tığı ve devletin en güvenilir yetkilileri ve kaynaklan tarafındanirtica tehlike-sinin acilen önüne geçilmesi gereği ifade edildiği zaman, Türk aydınlarımn hiçbirşey yapmamalarımümkün mü? Bu sorumluluktan kaçabilirler mi? Din istismarcılığımn yaygınlaştığıbir ülkede "biz buişe bulaşamayız,bizi ilgilen-dirmez" diyebilirler mi? Hayır. Dememeleri ve çözüm aramalarıgerekir. Çö-züm ise, yurttaşlarımızın uluslar arası düzeyde din kültürü almalandır. Eğer insanımıza çağdaş, iyi ve tutarlı bir bilgi verirsek, kimse insanımlZıistismar edemez. Böylece barış ve huzur içerisindeyaşayabiliriz. Mevlfuıa'lann, Hacı Bektaş Vell'lerin, Ahmed Yesevi'leriiı, Yunus Emre'lerin torunlarına yaraşır

barışçıldin anlayışınaancak din istismarını kaldırarak Uıaşabiliriz. Yunus'un

deyişiyle '':yaradılanı hoş gör yaradandan ötürü" anlayışım donık noktasına

yükseltecek din anlayışını ve insanlığı kucaklayan laik anlayışı ve çağdaş anlayışıhakimkılmaklatoplumsalbarışadaha kolayulaşınz.

Peki, bunasılolacak?

İslam'ınözünebağlı, tutarlıyenigörüşlere açıkbir dineğitimiile ola-bilir. Toplumsal gerçeklerden uzak, İslam'ın özüyle bağdaşmayan, insanları­

mızın dinı ihtiyaçlarını karşılamayanve uygulama şansıolmayan bir din eği­

timi anlayışı ile insanlık adına bir yere ulaşamayız. Mutlaka yüce Allah'ın koyduğu değişimve yeniliklere yönelmek zorundayız.Masabaşında yapılmış ve hizmet alanı ile uygulama şansı olup olmadığı belli olmayan bir eğitim anlayışıile olamaz. Mutlaka yeni görüşlere açık bir anlayışayönelmek gere-kir.

Bazılarımızınateistler gibi davranmatarafı çeşitlinedenlerden dolayı ağırbasabilir ve bir ateist gibidavranmanın doğru olduğunubir an için

(9)

düşü-DininGerekliliğive DindeDeğişimSiireci 15 nebiliriz. Amawıııfmayalımki, yüce Rabbimiz, ateistleri vedindarları birlikte yaşamaküzere yarattığını bütün kutsal kitaplarda ve Kur'an'daaçıkça bildir-mektedir. Ozamaııateist olanııı dindanı! inancınci, insanı yönden saygılı dav-ranması bir insaıılık borcudur. Ateistlerin din sommı olmadığına göre, din salıibi öteki insanlarınyüce kabul ettiği değer yargı/arına saygılı olmaJan insancıl ilkelergereğidir.

Bazılannuzcadin ve dince kutsal sayılan şeyler,o kadar kötü istismar edildi ki, "din" dendiğizaman alerji duyulur hale geldi. Din adınabir söylem duymak istemeyen insanlar oluştu. Ancak tüm bunlara rağmen, din milenyumlara rağmen varlığmı kommuştur. Bundan böyle de din, varlığını etkin biçimdesürdüreceğebenzemektedir.

Diningerekliliğine değindikten sonra, şimdi, "reform" kavramına kı­ saca yer verelim.

"Reform" İngilizcebir sözcük olup, Türkçe'mizde "yeniden yapılan­ ma veya biçimlenme"anlamınagelir. Bu kavram, Osmanlı döneminde "ısla­ hat" sözcüğüile karşılananbir kavranıdır."Bir şeyinönceki biçimini değişti­ rerek yeniden biçimlendinne" için kullanılan "reform" kavramı "değişim" üzerine kumlur.

Reform, "daha iyi hale getirme, bir hususu daha iyi duruma getirmek işi" olarak algılanmıştır. 4 Ancak biz burada "reform"un dayandığı ve

re-formlaeşanlamlıbir kavtam olan"değişim" kavramıııı kullanacağız.

"Değişim", Yahudilik veHıristiyanlıkta olduğu gibi, İslam'da da 01-muşmudur?

Gerçekten bu üç büyük din, tek olan yüce Allah'tan peygamber (in-san) düzeyine inerken, bir değişime zorunlu olarak UğruYOL Arkasından pey-gamberler. dini, toplumun ihtiyaçlarını karşı/ama dummuna göre açıklıyor, yani, bir aıılamda değiştiriyor. İnananlar da peygamberden aldıklarını bilerek veya bilmeyerek uygularken, ellerinde olmayan nedenlerle, değiştirıne duru-muna düşüyorlar. Kısacası, her hangi bir din Allah'tan indirildiği saflığı

ile değişmez bir halde kalmaşansınasahip değildir. Kur'mı'dadeğişmezlikilkesi yüce Allah'ınotoritesi (yetkesi) için geçerlidir. Çünkü, İsUiııı' ın ana kitabı Kur'an değişimi savunuyor. Oysa İslam Tarihi boyunca, "dinin görünen bi-çimlerine bağlılık, toplumun ibadet biçimleri (rituals) ve kurumları, kişisel

değişimden daha önemli bir hale gelmişti."s "Eski İslam kendini, üyeliğin temeli olan birkaç pratik ve ayinsel enıirle birlikte, Allah'a ve Peygambere teslimiyetikrarıile tatminetmişti".6

4 EjderYılmaz, Hukuk Siizliiğii, Seçkuı Kitabevi, 3.BaskıAnkanı, ı 986, s. 600.

Bıyan S. Tumer,ılflLı.:IVeher veİslam: Eleştİrİsel Bİr Yııklr.ışım, Vadi Yayınlan,A1lkara, 1991,s.185.

(10)

.~-.-_.

16 / ProfDr. Osman Z(JMROT

İslam dini deyince, herkes kendine göre birİslam anlayışınasahip ol-duğunu var sayarak dini konulara yaklaşıyor. Bu da yetmiyor, dini konuda bilgisiz duruma düşmeyi dini zayıflık, inanç yokluğu olarak algıladığı için, dini konu gündeme gelince, yalan yanlış, hemen bilgiçlik taslama durumuna geçiyor ve İslam 'ı koruma şövenliğine soyunuyor. Aslındabütün toplumlarda ve ülkemizde dim rahatsızlıklann kaynaklanndakişilerinbu tutumu takınma­ ları yatmaktadır.Dinistismarının beslenipgeliştiğikaynak da budur.

Sonraİslamdini sadece Allah, Hz.Mu1ıanımed ve Kur'an'danmı iba-rettir? Bunlar temeldir. Ancak, din bilginlerinin içtihatlan, yorumlan ve açık­ lamalan, İslam'ınkitlelere daha da yaygınlaşarak uygulanmasını sağlayarak, tarilıtebir İslam uygarlıkve kültürü geliştirmiştir. Şimdi İslam dinini sadece Allah, peygamber ve Kur'an'dan ibaret sayarak,tarilıe mal olmuş müslüman kitleleri, İslam uygarlıkve kültürünü yok saymak mümkün müdür? Çağlarve değişen zamanlar İslam dininin akışına ve yaşayışına etkin yön venniştir. Bizzat yüce Allah, değişim sürecini de kendisi yaratmıştır. Onun için Allah , bir peygamber yerine birçok peygamberleri, insan türünden seçerek gönder-miştir. Öyleyse, İslam dendiğinde, sadece Allah, Peygamber, Kur'an vb. kut-sal kavramlaranlaşılmaz.Bugününinananinsanlarınıve onların ihtiyaçlarım da kapsayan tüm İslam kültür ve uygarlığı kapsamında olan her şey anlaşıl­ malıdır. Bu bağlamda İslam dini zamanları kapsayacak "değişim" üzerine kurulmuştur

"Değişim, beğenilmeyen bir durumdan, daha iyi bir durumageçiş de-mektir".? Yüce Tann'mn kurduğu düzen değişim ve hareketliliğe dayanır. Eğer Allah, değişim istemeseydi,

Hz.

Adem' den sonra yeni peygamberler ve sayfalar ve kitaplar göndermezdi.

Değişimin evrensel ve doğal akışım, M.Ö.

v.

yüzyılda yaşayan Heraklitos, şu meşhurs9züylevurgularınştı:

"Birırmaktaiki defayıkamlamaz".8

Günümüzde sımrlarımız dışındaki değişim de bizleri korkunç bir şe­ kilde etkilemektedir. Sözgelimi, Körfez Savaşı'na fiilen katılmamış olan Tür-kiye, Kerkük-Yumurtalık boruhattının kapatılmasıile çok büyük zarar gören bir ülke konumunadüşmüştü.9 Batı dünyasımnveyagelişmişteknolojilerin ve kültürlerin yıkıcı etkilerine maruz kalan "bütün geleneksel kültürlerde, "yeni dim hareketler" denilen dim canlanma olayları ve gelişmeleri, zamanımızda bu konularaeğilen araşt1ncılanndikkatinden kaçmamakta ve hattaaraştıncılar olayları dikkatle gözlemleyerek gelişmeleri anlamaya ve onlan kuramsal bir

7 Cevdet Said, Bireysel ve TopbUIlSalDeğişmeııill Yasaları, çev. İlhan Kutluer, İstanbuL, 1994,s.23.

8 Selahaddin Hilav,DiyalektikDilştlııceııitı Tariıli, İstanbul,1993, s. 17.

9 Necip Torumtay, Değişetı Stratejilerill Odağıılda Tarkiye, Milliyet Yayınlan, İstanbul, 1996, s. 77.

(11)

DininGerekliliğive DindeDeğişimSüreci 17

çerçevede aç*lamayaçalışmaktadırlar.Bilimsel veriler bize, temelindeçoğul­ cu (pluralist), değişkenve uçan karakterli toplumların, yeni dini hareketlerin ortaya çıkışı ve gelişmesi için uygun bir ortam oluşturduğunu haber veriyor-lar".lo

Tarihçi ve filozofA. J. Toynbee'ye göre, "medeni bir toplulukbaşka

bir medeniyetin karşısında tehlikeli bir duruma düşerse, bu tehdide iki türlü cevap verir. Biri "z610stime"dir: Tehdideuğrayantopluluk kendi kabuğu içine çekilip taşkın birbağlılıkla geleneklerinesanıır. Kuzey Afrika'mn Sünusileri ve Orta Arabistan Vahhabileri, işte böyle, tarihlerine ve geleneklerine

taas-supla bağlılıktan başka silahlan olmayan "z610t"lardır. İkinci yol, tehdide

uğrayan topluluğun kendini savunabilmesi için düşmanın maddi ve manevi

silahlanm kullanmasıdır. Toynbee'nin "herodianisme" adım verdiği bu hare-ketin de iki örneği vardır: Biri Türkiye'de Mustafa Kemal Paşa'dır. İngiliz tarihçisine göre, "Iıerodianisme", üstün biryabancıkuvvetkarşısında

yararla-nılabilecek savunmalann en etkilisidir. "2610t" başını kuma sokan devekuşu

gibigeçmişte birsığınakarar."11

"Değişim", önce insan zihninde ve aklında başlar. Sonra uygulamaya

geçer. Onun için kültürel açıdan değişime hazırolmayan toplumun değişmesi

olanaksızdır. Bireyler kafa yapılanm değişime hazır tutmalıdırlarki, değişim

olabilsin. Bireyler yeni kültürel kavramlar ve düşünsel etkinlikler tarafindan devrimci veyaatılımcı geçişleregötürülerek iyi yöndedeğişime uğrar.12

İsHım, "değişim~i öncelikle kabul eder. Çünkü, kendisi bizzat

Yahu-dilik ve Hristiyanlık dininin bazı hususlarını değiştirip geliştirdiğini Kur'

an

belirtiyor. Konuyu uzatmamak için İslam'da değişimi ve tartışmaya yer bı­ rakmayacak biçimde kanıtlayıcı Kıble'nin değiştirilmesi üzerinde durarak konumuzu noktalayalım.

YüceAllah'ın "değişim" sürecindeinsanların görev vesorumluklarını

yerine getirme istemi ve buyruğu namaz kılarken lıem de "Rüku"da iken

valıiy indirilerek "Kıble'nin değişimiyle" tüm insanlara belirgin biçimde

du-yurulmuştur. İslam'ın en temel ibadeti olan namazda Allah, yön değiştinne

emrini vererek,değişimin kaçınılmazlığını vurgulamıştır.

Sonuç olarak, yüceAllah'ın

Hz.

Muhammed'i~ Kur'an ayetlerini yo-rumlamasına ve açıklamasına izin vennesi, tüm insanlığa örnek insan

Hz.

Muhammed'i örnek alacak müslümanların kendi zamanlarındaki koşullan ve gereksinimleri göz önünde tutarak, Kur'an ayetlerini yorumlama ve açıklama olanağı sağlamaktadır. Bu da değişimin ta kendisidir. Çünkü değişim, dini

10Ünver GÜnay-A.Vehbi Ecer,ToplıUlzsalDeğişme, Tasavvıif,

Tarikatlar ve Türkiye, Kayseri,

1999,ss.25-26.

1:

Peyami Safa,Doğıı Batı Seııtezi, Yağmur Yayınevi, 2.Baskı, İstanbul,1976, ss.20-2 I.

1_ Theda Skocpol, Social Revolutions In The Modem World,

Cambridge University Press. New York, 1994, s. 199.

(12)

18 / ProfDr. Osma/lZaMROT

anlayışı yıkmakve bozmak asladeğildir;aksine değişim, iyileştirme çabaları­ nıntümüdür. Ancak "değişim"çok tepki toplayan bir kavram olarak algılan­ dığından İslamdiniiçin"değişim"den değil, "değişimsüreci"nden söz edebili-riz.

Değişime karşı çıkanlarınbuçabalarınıirdeleyelim:

Değişime karşı olanlar, gerekçe olarak şu görüşleriileri sürmektedir-ler:

I. İnançsızlık suçlaması:

Değişime karşı olanlar, İsİam'ı yenidenyorumlayanları inançsızlıkile suçlamak içinOsmanlı şeyhülislamıarındanMustafa Sabri'denalıntıyaparlar. Onlar, Mustafa Sabri'nin şu sözlerine koşut (paralel) düşünceler ortaya at-maktadırlar:

" ... Herşeydenevvel bu değişimsürecinekatılanlarbirnoktanıntayi­ ııiııiistemek ve bu hususta kendilerinden kati bir söz almak lüzumu hissediyo-ruz. İslam dinine hakikaten inanıyorlar ını inanmıyorlarnu? Kendileriyle ko-o

nuşmavetartışmamızınciddi ve samimi bir durum değerlendirmesibiçiminde olmasını istediğimiziçin biraz küstahça görünen bu sonınun cevabını

isteme-yeınecburuz.,,13 .

"Demek ki bu değişimsürecine katılanlar, dinin asIl olduğıma hakiki bir itaat ile inanmadıkları halde insanların ahlakını korumak ve dünyalarını geliştirmek için dine ihtiyaç bulunduğımayani toplumun yararlıve güvenilir bir bireyi olabilmek üzere insana kesinlikle din gerekli olduğunusöylerler ki, bunun anlamı, dine dünya için gerekli olması hesabıyla inariınak demektir. Dinin kendi sınırları içinde aslı olmamakla birlikte, ahlakın din kadar sağlam biryaptmını olamayacağından,kesin olduğu kadar da tuhaf bir zaruretle dine

inanılacak ve bu inanmak, yalancıktan olduğu halde, fiili yaptınmgörevini hakkıylayerine getirebilmek üzereaslı olduğusuretteki inanmaktan aslaaşağı

kalmamakşartı bulunacaktır."ı4

Bu sorunun cevabma ve konunun genel değerlendirınesi~e ilişkin

gö-rüşümüz şudur:

Gerçekten bilimselanlayışveyönteınlehareket eden değişimsürecine

katılanlar, çağın gelişen sorunlarına çözüm bulabilmek ve İslam dinine veya müslümanlara dinamizm kazandırmak için araştırmalarını ve görüşlerini sür-dürürler. Bu araştınnavegörüşlerini sunarkeninançlıolanlar olabileceğigibi, inançsız olanlar, hatta başka dini ınancasahip olanlar da bunu yapabilirler. Doğalolarakkötü ve art niyetli olanlar da olabilir. Bu her şeyiçin geçerlidir. Bu tür tutuınve davranışlarıhiç kimse doğru bulınadığı gibi, biz de doğru

:~Mustafa Sabri,Dini Mücedditler (Reformcular),Sebil Yay.,İstanbul, 1969, s. 15. Sabri,a.g.e.,s. 22.

(13)

DininGerekliliğive DindeDeğişimSiired 19

bulmuyoruz. Ama bunun içindeğişimsürecinekatılanlardanart niyetli olanlar

çıkıyor diye, iyiniyetli, inançlı ve dindar bir anlayışla inancı gereği dinine hizmet edecek olanlan suçlayarak engellemek, tamamen yanlış bir tutumdur.

İslam dinini küçük düşürmek isteyenler, değişim sürecine katılanlariçerisine

sızarak bu kötü niyetlerini gerçekleştinnek isteyenler olabilir. Bu art niyetler kuşkusu ile tümüyle gerekli olan değişim çalışmalarını din dışı göstermek ve bunu yapanların hepsini inançsız ve art niyetli olarak ıutelemek çok yanlış olacaktır. Buna ne dinimiz, ne bilim, ne de ahlak. izin verir. Unutmayalım ki, şimdi gelenekçi bulduğumuz İmam-ı Azam'ın görüşlerinin birçoğu, kendi döneminde aldııkça modemist ve karşı çıkılan ve hemen kabul gönneyen

görüşlerolarakalgılanmıştı.

Öte yandan insanlan inançlarınagöre değerlendimıe hakkı ve yetkisi

Hz.

Muhammed'e bile yüce Allahtarafından verilmemişken, bizinsanlarınbu yetkiyi kullanma yetki ve hakkı hem dini açıdan, hem de bilimsel açıdan

yoktur. Kısacası bir kimsenin "kim inançlı, kim inançsız" değerlendinnesini yapması İsUim'a göre hemen hemen olanaksız ve yasaktır. İslamı savunduğu­ nu ve koruduğunu iddia eden bu değişim karşıtıolan Mustafa Sabri ve ardılla­

n, kimin ne kadarimanı olduğunu ölçecek ölçü aletlerini Allalı'tannasıl aldı­

lar?Allah'ınonlara bu yetkiyiverdiğinedair delilleri yoktur. Onların iddiaları ve görüşleri İslamla asla bağdaşmayan kendi kurgulanna dayanmaktan öteye

geçemez.

Sonuç olarak, QU konuda değişim karşıtlannın ileri sürdükleri bu sav

tutarsızve yanlıştır. Onlarakatıldığımız birgörüş var; o da, değişim sürecine

katılanlar arasına art niyetlilerin sızabileceği ihtimalidir. Bu tür davranışları

biz de zatendoğrubulmuyoruz.

2. Dindedeğişim karşıtları, değişimi, "İslam dinini değiştinnek ve

ye-nileştirınek" olarakalgılarlar.

Değişimsürecinekatılanlar arasına gerçektenİslam'dinini bozmak ve tahrif etmek isteyenler sızabilir. Ama bu, yapılması gereken yenilik ve deği­ şimleri engelleyemez ve de engellememelidir. Çünkü bu sızmaistenen,

onay-lanabilecek ve nonnal birdavranış değildir. Yanlışlar yapıldı diye doğru

dav-ranıştangeri durabilir miyiz? Asla duramayız. Kaldı ki, yukarıda değişim ve

yenileşmenin İslam'ın temeli olduğunu, hatta en temel ibadetlerden namaz

içerisindeKıblenin değişimininAllahtarafındanortayakonduğunu

belirttik. O nedenle değişim karşıtlarının bu iddia ve görüşleri hem İslmn dini hem de bilimselaçıdan tutarsızveyanlıştır.

3. Değişim sürecine katılanlar müslümanIıkla ilgisi olmayan fakat müslüman kisvesinde görünenkişilerolarak nitelenir. Değişim Sürecine katı­

lanlan değerlendiren değişim karşıtı bir ilahiyat bilgininin görüşlerine göz

(14)

20 i ho/Dı: Osman Z(JMRO'T

" ... Onların İslam dini ile samimi bir alakaları olmadığı halde müslüman görünerek kendi silahımızIabize hücum etmeleri büyük birhaksız­ lık ve ayıplanınayıgerektiren bir küçüklük oluşturur... O adam bizim dini-mizle oynamasın. Fakat o adamın, şimdiye kadar dinimizin alametlerinden saydığımızhüküm ve esaslarınıtenkit vetartışmayerine koymağa kalkıştığını görürsek, artık bizim için de kendisinin mezhebinin mahiyetini ve hususi ka-naatiniaraştınnak ve tartışmak, değil bir hak, belki bir vazife haline gelir."ıs

Başkalarının inançlarınıkontrol altınaalma görevini, Allah, peygam-bere bile verınemişken, değişiın karşıtları, Allah adına kişilerin inançlarını değerlendirmeyeyelteniyorlar ve çok gülünç dununadüşüyorlar.

--Değişim süreciııe katılanlarınmeslekl hakkında kuşkumuzu çağrıştı­

ran ikinci ve daha mühim sebep de bunlarıninsan ahlakınıkorumak için din kadar emniyet ve güven vererek bir kuvvetlendirici yaptınm bulunamayacağı­ nı ve hatta hiçbir milletin dinsiz yaşayaınayacağımsöyleyerek dine tam bir hararetle taraflar göründükleri halde eserlerinin gizli noktalarında kalemlerin-den dökülenparolalıanlatunlara göre, kendilerinin gizliden gizliye dine inan-mal11aktaolmalarıdır. "ı6

Diğercevaplarda dabelirttiğimizgibi, değişimsürecine katılanlar

ara-sına yanlış davranıştabulunabilecek kişilik yapısına sahip veya art niyetli insanların sızabileceği açıktır.Ancak bu tür insanlar her yeresızabiliyor; bun-lar değişim karşıtlarınıniçine de sızabilirler. Bu sızma, değişim görüşlerınin ve çalışmalarınıntutarsızlığlmveYaıllışlığııııgöstermez. Onun iÇiılbu, tutar-sızbir iddiadanbaşkabirşeyolamaz.

Yineİslamdinine göre, birinsanınbir işi inançlıveyainançsızolarak yaptığınıkim bilebilir?Yukarıda belirttiğimizgibi, kişilerin inançlarınıbilme hak ve yetkisini, yüceAllalı, Hz. Muhanuned'evemıemişken,bu hak ve yet-kiyi yaşadığımız dünyada hiç kimse kullanaınaz. Kullanır da, İslam dinine göre hareketettiğiniiddia ederse, çokyanlışve de gülünç olur.

4. Değişim sürecine katılanları İslam dinine saldırgaııbir tutum izle-yenler olaraktammlıyorlar.Yinedeğişim karşıtı görtişebir gözatalım:

"Şurasınapek ziyade şaşılır ki, "müslümanım" diyen bazı adamlar bütün basnun gözü önünde müslümanlığın kanunlarınıküçük düşürerek din-dençıktığınısuç saymaz da, dinden çıktığııunkendisine söyleıınıesinisuç ve kabaiıksayar. Diııe saldınlacak,fakat "dine saldırdın"denilmeyecek. Ne in-saf1ıcabir maııtık(!) ... Din itirazdan masum değil, dine saldın itirazdan ma-sum (!) ... O derecede ki, bu saldınen narınal,en mantıklıbir dil ile eleştiri yerine koymak, "taassub", "cehalet", "gericilik", "kabalık", "tekfır" adlarıyla

15Sabri.a.g.e.. s. 16.

(15)

Diııiıı Gerekliliğive DilideDeğişimSüreci 21 yasaklar altında!.:. Dine saldm ise, "Bilinçlilik-irfan", "ilericilik-terakki",

"aydınlık-nlünevverlik"gibi parlak ve özendirici adlarla tamamen serbest.""

Değişime karşı olanlar, doğalolarakkendi görüşlerinin dışındaki gö-rtişlerin ortaya çıkmasıyla kendi görüşlerinin silinebileceği veya etkisinin azalacağı endişesini taşıyorlar. Bu doğmduLYeni, tutarlı ve insanların ihti-yaçlarını karşılayan görüşler, öteki görüşleri unutturabilir. Bu yüce Allah'ın doğaya yerleştirdiği kuraldıL Yeni görtişler ortaya atmayı ve bu görüşleri İsHim'a ve dine saldm olarak nitelernek oldukçayanlıştır.Ancak yukarıda

da değindiğimizgibi, değişimsürecine katılanlar arasına bazı saldırganve yanlış tutumlar sergileyebilecek kişiler girıniş olabilir. O nedenle değişin! karşıtları­ nın bu iddia ve görüşleri detutarlı değildir. En azından her iki yönden de bu türsaldırılarnezaket ve ahlakdışıdır.

5. Değişim karşıtları, İslrun'a sonradan eklenen ve şu an eskiyen yo-mm ve görüşlerinbugüntutarsızlığınıve geçersizliğini ortaya koyarak

insan-larımızın ihtiyaçlarım karşılayacakyomm yapan İslamdin bilginlerinin çalış­ malarını, "İslrun dinini bozmak" olarak niteleniyor. Bu konudaki değişim karşıtı görüşünözetişöyledir:

"İslam dininin geçici hüküm süren ve bir süre sonra hükümden sakıt olan(düşen) her yeni (düşünce) akımına uyarak gel geç bir oyııncakhaline konulmasınaizin vemıeyen bizlerin dummunu,karşıtlarumzın,en hafif deyim olarak 'ınuhafazakarlık-kommacılık', 'özgürlük' aleyhtarlığı biçiminde gör-meleri doğru değildir."'Çünkü, İslaıniyet'in bir programı var. Bu programın esas maddelerini bozmak, 'İsHim dinini bozmak' olacağından, İslrun'ı kabul edenler, bu maddelere saygı dUyTIıayı ve bunları bozmaya ve tanımamaya kalkışmamayı taahhüt etmişler demektir. Liberallik, özgürlüğü sevmek ise, taahhütlere saygısızlık demek değildir. Bir taraftan da bu taahhüt, gerek ilk kabUlünde ve gerek ondan sonra daima ihtiyar] bir haldedir. Yani istemeyen, İslamiyet taahhüdü altına ginnez ve isteyen bu taahhüt altında kalınaktan memnun olmazsa ilgisini keser, çıkar. Daha ne özgürlük istiyorlar? Onların buna ek olarak istedikleri, artık özgürlük değil, belki, İslam'ın progranunı kabul etmemek sonucu olarak İslfuniyet'ten çıkmış olduklarıhalde çıkmamış görünmek, yani, 'riya' ve 'iki yüzlülük-münafiklık'tırki, işte biz, buna engel oluyoruz. Onlar da bizim şuhareketimizi yani 'riyakarlık' ve 'mi.inafıklık 'ı ele alışımızıözgürlükaleyhtarı sayıyorlar.Fakat, bilmem ki.hakları varmıTıR

Yukarıdaki cevaplar bu görüş ve iddialar için de geçerlidir. Kısacası hiç kimseAllah'ın indirdiğidini sadece kendisinin temsil ve denetleme yetkisi vehakkınmolduğunu iddia edemez, ederse buİslaın'ıntemelindenbaşlayarak tüm ilkelerine terstir. Hiçbir kimsenin, sadece kendisi gibi İslam 'ı anlayanların iyi müslüman ve inançlı olduğunu,İslam'ı başkatürlü anlayanların fasık,

sa-17Sabri. a.g.e., s. 17. LSSabri. a.g.e.. ss. 17-18.

(16)

22 / Pmj:Dr.OsmaııZaMROT

pık,kafir ve günahkarolduklannıiddia etmesiniİslamkabul etmez ve yasak-lar.Çünkübu, düpedüzruhbanlıktır. Ruhbanlıkise,İslamdininde yoktur.

6. Değişim sürecine katılanların çabalarının dini önemsiz gösterıne çabası olduğunusöylüyorlar.

"Bir vakitlerBatı 'nın her türlü yeniliklerini bize kopya ettinnek iste-yenaydınlarımız, 'Dinimizi ya üstü örtülecek bir suç gibi, hiç kaale almazlar (söz etmeye değer bulmazlar), yahut altında kıvranılacak bir yük gibi ağır gönnekten gerikalmazlardı.,,,19

Değişim karşıtlarının kasıtlıve art niyetli suçlaması olan bu iddia, o kadartutarsızdırki, değişim sürecine katılanların çıkış amaçlarım görınezlik­ ten gelmeleri veya inkar etmeleri sonucunu doğuruyor. Aksine değişim süre-cine katılanların, dinde değişim konusuna eğilmeleri ve bu çalışmalarını yo-ğunlaştırmaları, dinin insanların ihtiyaçlarını kolayca karşılamasmı sağlamak için yeni açılımlar ve görüşler ortaya sunmaktır. Bunun anlanu ise açıktır. "Dinin daha da önemsemnesi, yüceltilmesi yani yerli yerine oturtulmasıdır." Durum bu iken bu gerçeği tersyüz etmek ancakkasıtlı olanlara ve kendi·boş iddiasındadirenenlereyakışanbir tutumdur.

Sonuç olarak, günümüz İslam din bilginleri gelişmeler ve kaçmılmaz değişim karşısmda adınayenilik, değişim vb ne derseniz deyiniz, kalkındırıcı ve çağı yakalayacak bir çaba yapmazsak, yeni görüşler ve buluşlar ortaya sunmazsak, yüceAllalı dinikoruyacaktır, ama, Müslümanlar sömürülmeye ve ezilmeye mahkUm olacaklardır. Yenileşmelere karşı çıkarak, kısır çekişmeleri dini korumak mücahitliği olarak gösterınekle bir yere varınamız mümkün görünmemektedir. Hedefimİz akla, bilime ve dürüst çalışmayave inanca da-yanmalıdır. Kurtuluş yepyeni çalışmalarda ve yepyeni eserler üretmektedir. İslam'm engin rahmet ve bereket kaynağmı yepyeni açılımlarla pmarlardan akan sular gibi insanlığm kana kana içmesine sunmaktır. Bunun adma ister "yenidenyapılanma", ister"değişim", ister"ıslahat" ister "reforın"ne denirse densin bu, zamanımızda yapılmak zorundadır. Eğer bunu yapmazsak, çağımı­

zın insanlarını İslambilgisinden, aydmlığmdan ve rahmetinden yoksunbırak­ mış oluruz.

(17)

DininGerekliliğive DindeDeğişimSüreci 23 AB8TRACT

History is an concrete and systematic institution which provides us certain radical changes. AE humanbeings we createOr make all these events. We can do this in a short or long term periods. For example, while the conquest of Istanbul and the discovery of America represented the beginning of. the newage, the French revoluition was the begining event of the Near age. The collopse of the Berlin wall on the 9th of November 1991 was the sign of the collopse of the Soviet Union and the end of the cold war.

The religion, too, is an establishment which came out as a result ofit~histOlical developments.itis the most effective and socio-cultural institution. Indeed, the idols and gad and godess statues which have been found as a result of same archaeological excavations show us that the religion has always been effective in the life of individuals as well as the life of societies. inour modern day, everyone finds himself or herse1f in the sphere of religion whether he/she wants to be in it or not because of social necessity or individual expectations. This inevitable situation still continues tadayasit happened in the past.

Just as the religions was and is the effective institution. it will alsa be like that in the future. For this reason, altough Atatürk regarded the religion as the sacred and conscience issue of the citizens of the Modern Turkish Republich. he considered the religious service as a publich service and established the Presidency of Religious AffaiTs as one among the other state establishments. Just as the food and other nourishmets are necessary for our body, the same way the religion, faith and worship are for our spiritualdevelopment~.For, both of them are necessary in order to have a useful and fruitfullive:

Among the religions those who give p1ace to update themselves and make its dogmas intelligible for all the times can keep itself alive and stay as aliving religion. fbI' that reason the religions need to reform themselves. Just as in Judaism and Christianity, there have alsa been same changes in l~lam. By changes here, ..ve mean the changes which happened in the understandings of religous people in the light of the condition of their times. Since there is no changes in the belief system of Islam. Because only Gad can make changesin

the belief system.

in fact the three big religions while coming down to us through theprophet~ there happened same compulsory changes in them. Later, the prophet~ explained and procIaimed the revelation according to the in the light of his community. By doing this we can say that the prophet changed it in one sen-se.While the believers are observing whether knowing or unknowing those who take from their prophets they can make same changes according to their needs. So as a concIusion we can say that any religion cannot stay initspuıity asit

was revealed from Gad. The unchangebless of the Kur' an is valid the authority of Gad. For. the sacred book of Islam, the Qur' an. defends change.

Islam does not consist of only the Qur' an and the Prophet Muhammad. These are the main body of Islam. But the agreements and the views of Islamic scholars has produced a great civilisation and cu1ture in the course of Islamic history. So, it seems to us that it is not possible to take the Qur'an and the

Prophet Muhammad by leaving aside the Muslim civilisation and the Muslim urnma which came out the views and interpretations of the Muslim reserarchers. The ages and the times gave an imressive directian to the fiowing of Islam. The process of change has been starteel by Gad himselI. Because of this reason, he had sent not onlyone prophet but alsa many ones.

(18)

.

~-.--24 / ProfDr. OS/noJlZOMROT

According to the great historian A.I. Toyobee "if a civilised communityfal1s in dangerous situation. just as the Sünusies of the north Africa or Vahhabies of Saudi Arabia either stay within tbeir boundaries and entangle its tradition by fanaticism or as tbe Mustafa Kemal did it uses the weapons of its enemies in order to defend itself.

The duities and responsibilities of people in the process of reform and change has been informed by Gad to change worshipping directian from the Kudus to the Mekka wbile the Muslim were praying Gad. It seerus to us that Allah empbasised the necessity of reform and change by ordering to change the worshipping directian in the moment of worship.

As a conclusion. by giying permission to the Propbet Muhammed to interpreat and explaininthe light of the needs of his community. Gad informs us that we need to interpreat the Qur'an'ic verses in the light of the examples of the prophet Muhammed and the needs of our own societies. So to us. this is reform itself. For. reform does notaimto destroyal' distort the origin of religion but to make religion and its institutions intelligible for every age and for every time. Shırtly, according to us, in order to understand Islam anewwe need to do some new research in the lihgt of modern scientific methods. Because the liberation of our society depends on this kind of studies. Whether we cal1 all these studies "reform" or "recontruction" or "change" or "improvement" we need to do them in order to make Islam intelligible for our time.ifwe do not this. \Ve win leave our people deprived from the light and the grace of Islam.

(19)

ALGıLAMA AÇısıNDAN

KUR'AN MEALLERi

Prof. Dr. Mehmet ÇAKIR'

ÖZET

Bir ifade oh.-unurokıınmaz anlaşılır olmalıdır. Anlaşılamayan itiıdeler, algıla­ yanda maddi ve manevi hasarlara sebebolmakiadır. AnlaşılamayanKuran ter-cümeleri samimimüslümanlarıderinden etkilemektedir. Meselenin temelineİ­

nildiğinde mütercimin Arapça'dan ziyade, Türkçe bilmediği anlaşılmakiadır. Türkçe çeviriler, Arapça dilmantiğmagöredeğil,Türkçe dil mantığınagöre yapılmalıdır. Tercümelerde bilimsel yanlışlıklarda var. Mütercinı1erin hem Türkçe hem Arapçaaçısındankendilerini yenilemeleri gereklidir.

Yazıyadökülen Türkçe bir eser, konusu ne olursa olsun, normaleği­ timli bir Türk vatandaşı tarafından okunur okunmaz anlaşılmalı ve

algılan-malıdır.. ..

Bizİm, algılama açısından birtakımölçülerimizvardır.Bunlar eserin sanatlı sanatsız oluşunagöredeğişir:

Okunur okunmaz algılanan, sanatsızeserler için: "düzgün. arı. du-ru. sade. yalın. açık, seçik. anlaşılır... "; edebi sanatlı yazılar için: " akıcı. hoş. iyi, güzel. etkili, çarpıcı, büyüleyici. harika, şahcıne... ,. gibi olumlu

te-rimlerimizvardır.

Sanatlı olsun, sanatsız olsun okunur okunmaz anlaşılamayan eserler hakkında da olumsuzluk ifadesi olarak: " bozuk, dolaşık, çepreşik. cığdClh kapalı. saçma, deli saçması..." ya da: "kötü, çirkin. bayağı. bayat, buruk. berbat..." sözcüklerinikullanırız.

(20)

26 /Prof Dr.Melımeı ÇAKIR

ALGıLAMA MERKEZi,

ALGıLAMAMALZEMESİve SÜREsİ

Algılamanınmerkezi beyin, malzemesi söylenen hecşeydir. Bu mer-kez ve malzemeilişkisini basitçedeğirmenvetahıl ilişkisine benzetebiliriz.

Herkes bilir ki, kına gibi bir un elde etmek için tahılın sade, yani ya-bancı maddelerden ayıklanması gerekir. Sert buğday yumuşak buğdayla karı­ şıksa değirmenbiraz yavaşlar. Buğdayla ıllisır karışıksa değirmenbiraz daha

yavaşlar. Fakat buğdayıniçinde çakıl taşları ve maden parçaları varsa un, un olmaktan çıktığı gibi icabında de.ğirmeni durdurabilir. Taş kaldırılır. yeniden

dişenir / diş açılır. velhasıl iş uzar da uzar. Ancak, istersek öncedentedbirİIni­

zi alır. bütün bunlara meydanverıneyebiliriz.

Ağzımızdan kulaklara, kulaktan beyinlere dökülen cümleler de böy-ledir. Sözler, sade ve anlaşılır olursa beyinbunları kınagibi öğütüp hazmede-bilir. Şayet sözler yabancı bunık. anlamsız ve anlaşılamayan kelimeler içeri-yorsa. dunıınagörealgılama yavaşlar.ya da az veya çokgecikıneliolur.

Gecikmeli algılamanın ise gecikme süresiyle orantılı olarak. öğretim hayatındamaddi manevi birtakımhasarlara sebepolacağı inkar edilemez.

MADDİHASAR

Bu hasarı ölçmek için altı cümleli basit bir çizelge hazırladık. Bundan maksadınuz kimseyi sınamak değildir. Bilakis söylediklerimize birazcık bi-limsel bir görüntü vermektir.

Algılama alaymda Maddi Hasar Tespit Çizelgesi

Cümleler i TahminiAlgılamaSüresi

cümlenin her biri kaç ....---._.~----..- -.. ·..··c-·---···-··- ..-·

bak:(illsn

İkilemli

....- - _ _ _--_._-_._.0<....:. _+. _.._-.-; _ __. ..

.J.:.L..,

Ham.!:!olsun_~lah'a, (hbç) .. _ .

lA 'Allah'a hamdolsun (sa) .

,...---:---_.__---_._.._---_._---"_._---..;.-._-•...- ---'-'.',--'-- __-.-.._'._.---.._._.

(21)

Algılama AçısmdanKur 'an Alealleri / 27

;..:2~.=-1+Al~eml~e~ri=:n..=:R~a.::::bb~i~'n~e.ı...:'(~m~iı::i.·ş::L.t)_---+----...,~----!---J 2.2 Kainatı çekip çevirene, (mç)

3.1

i

Bu. okitaptırki, kendisinde

i

şüpheyoktur. (hbç) Bozuk ifade

3.2

i

İşteo kitap, kendisinde hiçşüphe

i

yoktur. (sa)

3.3

i

iİşteo kitap, onda hiçşüpheyoktur.l

;

L(sk)

i

3.4

i

Bu, kendisindeşüpheolmayan

i

i

kitaptır. (mhy)

i

3.5

i

Bu kitapta

şüphe

yok.'tur.(ad)

i

3.6

i

Sadece bu kitapta,şüpheyok.1:ur.

i

(mç)

4.1

!

Siz

zulmolunmazsınız

(ad)

ı

4.2 : Size Zulmedilmez.

Yanlış

4.3

i

Size

haksızlık

edilmez. (mç) ,-_:..:=-...t--==-::==:::":==~=L-_...L

-'- - L . ._._ _

!

5 x 6

=

30

i

5x60

=

300sn.'?

i

sn.'?

i

TOPLAM SÜRE

ı

5x1=5. sn. ?

;..:5:::.~1-iı:....:K~o~n~s~en~s~ü::::s.:::sa::ı:ğ~lan=am~"'::::ad~1

_ _

-!I.

+

!

Y~bancl

.___J

5.2

i

Uzlaşma sağlanamadı.

i

Yukanda verilen seçenekli cümleleri

iki

şekilde şöyle sıralayabiliriz: a. ŞükürAllah'a,kainatıçekip çevirene. Sadece bu Kitap'ta, şüphe yoktıır.Sizehaksızlıkedilmez. konsessüssağlanamadı.

b. Hamd, Allah'a mahsustur. Alemlerin Rabbine. Bu, okitaptırki kendisinde hiçşüpheyoktur. Sizzulmolunmazsınız. Uzlaşmasağlanamadı.

Bunlardan

asıralaması6 saniyede okunabiliyor. Ancaksözlüğe bakmamız gere-ken konsessüsyabancıkelimesi yüzünden süre, 60 saniye oluyor.

bsıralamasınıise en az lOsaniyede okuyabiliyoruz.İçerisinde sözlü-ğe bakmamızıgerektiren hiçbiryabancıkelime yok. Fakat cümlelerde Türk dil zevkine uymayanyapı bozukluklarıve okuyucuyurahatsızeden buruk-luklar var, ayncabazıları insanıikilemdebırakıyor: hamdi, biz miyapacağız Allah mı?IIokitaptırki kendisinde

IIIfadesiyle ne demek istiyor acaba? diyedüşünüyoruz. Düzeltıne yapmamızgerekenler de var: " siz

(22)

28 / Pro;: Dr. Mehmet ÇAKIR

zulmolunmazsınız i l ifadesiyle, herhalde size zulmedilme:. demek istiyor diye

düşünüyoruz. Özetlersek, bsıralamasındamaddi hasardan çok manevi hasar var, ama yine de maddi hasar, 120 saniyeden azdeğildir,300 sani):'eye kadar çıkabilir.

Yani okuyucu, nomıal olarak 6 saniye içerisinde okuyup algılaması gereken bu beş cümleyi, bir kelime yüzünden, sözlüğe bakarak anlamayaçalı­ şacaksa. 10 misli fazla zaman harcayacak demektir ( 6 sn. x 10 sn.= 60 sn). Bu. ne demektir'? Bu şu demektir:

..._ _şa:yet,lıer..§..saniyel!~biriş:için60~aı1İ)'~_ v~~t~~Y\)~~!l~~~~..oI.ı:ırsa~._..

~.. 6 d!!tika yerine, ; 60 dakika. j

=

bir saat. __. .'

; 6 saat yerim:. .._ .

i

60;;aal:...__

1=

ikihu<;.ıı.~_~ün _. __. __...__...; _ _ _....;.!..:.6:.:.0...;;gı.::ü=11'-.._ _1=iki'!.L . . ....

: 6a~')'eri~-,-Ü~i yarıvıl

=

i70i~gÜnÜ)

!

60 ay. j60yıL

.

.

, =be~ ~yÜ~.t1tahsil sÜre;;i_L....'

!

=ortalama bir ömÜrlıar.:anır. Sonuç

Buönerıneden hareketle 1yılamukabil 10yıl. 10 yıla ımıkabil 100yıl gibi korkunç bir rakam ortaya çıkar ki bu, ilk okııldan üniversiteye kadarki öğrenimi için 16 yıllık bir zaman ayımuş bir genci iki kere ömür boyu hapse mahkum etmek demektir. Şayet okunup algılaıunası gereken metnin 6 sani-yelik her satırında. sadece bir kelime için, hakikaten sözlüğe bakmak ge-rekse idi, sonuç gerçekten böylesine korkunç olacaktı. Bereket versin okunan metnin her satırı böyle çok bilimneyenli olmaz. Bu da kaza)'ıbiraz daha ham sıyrıklarla atlatmamızı sağlar.

Sonuç olarak: "öğretimdekimaddi hasar (mh), metinde ge<;en ya-bancıkelime sayısının(yks) sabitLOrakamıyla çarpımına eşittir diyebiliriz.

( mh=yks

x

10 )

MANEVıHASAR

Manevı hasarlarınfizikl olarak ölçülemeyeceği herkesin maluımıdur. Lakin doğurduğu ve doğuracağı sonuçları dikkate alındığında boyutları. mad-di hasarı kat kataşabilir.

Bizim insanıimz, okuduğu Türkçe bir metni, içindeki yabancı ve an-lamsız kelimeler;bozuk buruk ve berbat ifadeler yüzünden doğru algılaya­ maz ise, metnin yazarım değil, öncelikle kusuru kendisinde bulur. zekasından şüphelenir,içindesoğukbir rüzgar eser. Bu esinti, giderekfırtınaya,boraya ve kasırgaya dönüşür, dengesi bozulur, sendeler, yıkılır, yataklara düşer... Mane-vı hasarınsonu gelmezartık...

(23)

Algılama AçısmdaııKur'aııMealleri' 29

Bu nedeılle hiçbir yazar, yerine kullanabileceği anlamı açık Türk-çe basit· bir kelime varken, kullandığı yabancı kelime ve berbat ifadeleı' yüzünden okuyucunun içinde kopardığı fırt}nanın hasarını asla tazmİn edemez.

Şayet bunu bilerek ya da hava atmak maksadıyla yaparsa çok büyük suç / kebair işlemiştir. Çünkü milyonların vebali sözkonusudur. Çünkü bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Çünkü bazan ortalığıvelveleye vermek öldürmekten beterdir.

Bilinmeyen Muhterem, BilinenSıradan

Bazıları, yabancı, cafcatlı ve anlamsız kelimeleri, bir şeyler öğretmek için değil, gündemde kalmak, saygın ve önde olmak için kullamrlar. Bu gibi-lerin halk içindeki saygınlığı, sanki kullandıkları yabancı kelime sayısı ile doğru orantılı gibidir. Bunlara gelip geçici duygular demek de mümkün değiL. çünkü yavuz misafir gibi giderek çörekleşiyor: Matematik, fizik, kim-ya, psikoloji, biyoloji ders kitaplarındaki yabancılık sevdası dalıa kitapların adından başlıyor. Artık adı yabancı olanın ,içeriğini varın siz hesap edin. Tıp, eczacılık, ziraat, hukuk fakülteleri ise tamamen yabancı kelinıe1erin esiri ol-muş durumundalar. İlalıiyat fakültelerinde ise anlanısız terimlerden adım ata-cak yer yok

Bazılarıda, d~a çok öğretmek daha iyiyetiştinnek amacı ile konula-rı basite indirgedikçe sıradanlaşırlar, önemsenmezler, hatta Kristof Kolomb gibi horlanırlar. Hatta bir öğrenci, konuyu çok iyi kavramışsa bunu, kendi yetenek ve zekasına bağlar, kendisine öğretenin yetenek, beceri ve yöntemini hiç aklına bile getinnez. Onun değeri olsa olsa ölümünden sonrakonuşulabi­ lir. Karacaoğlan, Yunus Emre kendi sağlıklarında horlandıkları halde ölü-münden sonra dillerden düşmez olmuşlardır. Şayet, Mevlana Türkçeyazsaydı, etkisi on misli artardı. Divanşairleri ne güzelolurdu, halkın dilini kullansa-·lardı. Bütün bu olumsuz durumlar, bilhassa bize ve doğu kültürüne has bir

eğitim hastalığıdırtedavisi gerekir.2

Haİıgisi doğru?: a. Hoşa:fin yağlısım isteyen mi, b. hoşafı yağlı ya-pan nu3, c. EnDoğrusu,Sade Bir Türkçe'de Birleşmektir.

Şayetsöylediklerimizin derhal anlaşılıp algılaıunasını istiyorsak, şayet eğitimdeki kayıpları sıflrlayıp ülke ekonomisini dÜze· çıJ<annak istiyorsak, şayet verimli, üretken, bunalll11Sız bir nesil yetiştirmek istiyorsak, sade ve

2 Halife el-Me'mun'nun şairi Ebu'l-Ataııiyye, dilolarak, Şeyh Gillib'e benzer. Yazar, basit sade veanlaşılırifadelerindendolayı sağlığmdaçoksık eleştirilmiştir.Bkz. ed-DIvan, s.197.

3 Gerçek birolaydır: Yeniçeri aşçısı, pilav kazaıunda hoşaf pişirdiği için hoşat1ar yağİ!

olu-yormuş.Bir araaşçı değişmiş. Hoşat1artemiz kazandapişmeye başla1ll1ş. Hoşafta yağ gör-meyealış1ll1şolan Yeniçeriler: "hoşafm yağlısl1l1isteriz" diyerek kazankaldır1ll1şlar/ ayak-laI11ll1şlar.

(24)

30 / Prof Dr.Melımer ÇAKIR

anlaşılır bir Türkçe ile yazmalıyız, konuşmalIyız, caddeleri, sokakları, dük-kanları, hatta yüzde yüz yerli ürünleri, kaçak kelime esaretinden mutlaka

kur-tarmalıyız.

Türkçe'deKarşılığıYok mu !!

36 yıllık meslek hayatıında çok duydum bu Türkçe'de karşılığıyok

lafıııl. Bu gibilerin Türkçe'den habersiz olduklannı bildiğim için sözlerini

önemsemİyomm. Ancak. ülkesi ıssız dağ başlarına kadar yabancı kelime istilasına uğramış bir vatandaş olarak endişelerim var. Hepimiz bu vatana sahip olmakzomndayız. Demem o ki, tarımdan sanayie, basından eğitime, her kesimden eli kalem tutan herkes, kendi kesimine girmeye çalışan her ya-bancı kelimeyekarşı tavır almaya ve uygun bir karşılıkbulmayaçalışmalı­ dır. Bunu başkalarından beklemek beyhudedir. Bunu yapmak zomndayız,

yok.<;;a yok oluruz.

Türkçe, asırlardırsüren onca olumsuzluklara rağmen hayatta

kalabil-miş son derece güçIii. mükeımne! bir dildir. Benim bildiğim Fransızca, Farsça ve Arapça'ya oranla kclime türetme gücü son derece yükscktir. 4

Eğitim ve öğretimden sommlu olanlar. yalnız Türkçe'nin genel özel-liklerini değil, aynı zanmnda sağlıklı yapıııı ve türetme kurallarını da bilmeli,

gerektiğinde yabancı bir kelime yerine derhal Türkçe bir kelime üretip önere-bilmelidirler. il Uydurma ii diyenlere hazır cevap olmak üzere aşağıdaki

tü-retme cetveliniyanında hazır bulundurınalıdır.

Türkçe' de türetme,aşağıda görüleceğigibi: a. Fiildenmı türetme,

b. İsimden mı türetme; c. Fiilden isim türetme,

d. İsimdenisim türetme olmak üzere dörtşekilde yapılır.

4 Altmışlı Y111ardaYİJ~'de öğrenci iken tirsat buldukçutü' Ed. FakültesindeYabancılar İçin

Türkçe derslerine dinleyici olarakkatılır,ya daTürkologlarınTürk Dili ile ilgilikonfenınsla­ mu dinlerdim. Birkaç defa daöğrencikantininde,mükcımııdTürkçe' si vedO~'umsuz sohbet-leri ile. hocalardanöğrencilereherkesinsayaıduyduuu Millivetci Cin'li mislir Cu'vu? Din-lemetirsatımoldu.B~nimTürkçeaşkım b~~llarcİu b~şladı. . . .

(25)

Algılama Açısmdaıı Kıır 'aıı.Healleri 31

A.

FİİL TÜRETME

ı. FİİLDEN FİİLTÜRETME:fii1 tabanı

+

ek

+

mek: (23 ad.)5 Fiiltabanına, ses uyumuna göreyapımekleri getinnekleyapılır. FiiI Tahanları Türetme

Eklcri

Yapım

i

Örnckler 1

Azişlekler

-ne akıt-osar mala-, sarımış-es neo.

-ıt, -mala,-muş,-neo.

!-a, -akla, -ala. -ar.

i

tık

aA.itekle-. dur

ala~.

-a=-ga:--'

i -arla-.

i

iç er-. yuv arIa-. ._ .. ._!~!..~a:_b.~~21__ . -dır,-gm, -I,-ık, -ıksa- : sön dür-. yut kun-, kazı-. -ık

---:c---+-!

.::.:k:::a",,-:nık-,kanıksa-.. _._. "_.._ .... _ -ıktır,-II,-ımsu,-m, çiz iktir-. sökül-. -ıktır

-11'-.

om

ümse-. kacın-otasır-.' ,

!---'-I'-'-r-'g'-lI,---ı-ş,--""iş-::·I-e,--""iş-·t""ir---.+~ka=';s:""=ır=ga=-_=-.Vl-'-'C·ır I;Ş-. çekışıe-çek -+-~gıı---:

iştir-. Yaz -mak kökünden yazdır-, yazış-, yazı-oyazala-. yazın-, yazıl-. yazıt-, yazık­ tır-, yazıksa-. yazımsa­ yazışla-. yazmalamak. Üretilcbiliı':

2. İSiMDEN FİİıTÜRETME: isim

+

yapımeki (19 adet) Yapım ekkri Örnekler Yapım ekIeıi Örnekler -si-. -eı"-. -re-.

- - - _

..

- _

...----.

_--'cd:,-c...::m;.:;,e...::k=--+-,şı.:'a;.:;,k::;ır:-d=.;a=.--,::,,,,g=:ü:.::m:.::b:=ü.::.:r..=d7e..::-.-':..:,--:-_-+--.::.e..=m:.::e:.:k:....---.;_k:.::a=n::...=a...'.-,..::b:..::.JoşaA,göZe-.. . __....; -cl-. az al-,çoğal-. dar al-. düz el- -cn-. güc cn-.uran-o öz en-o in an-oüş

gene el-, karl al-, din el-... en-,İnan-o il en-o~en-.... . yeşcrA, bee er-. ever-. -cş-. gürcş-,yanaş-osavaş-o

_ _-i--,-s-,-uv.:....;:ar:...--,-,;@şar-,ağar-...sarmaş-,kamaş-.üles- ... -ct-. göz ct-. yön etA,iletA, donaı- -i-. kaş ı-, taşı--. kOI~'~-:.~kti~· ü~-.~.·-·-·

--,---_._._~._._-_...__._.._----_._-.._--._..• -ik-. bir ik-o gee ik-, acık-,kanık-o : -imsc- azımsu-.küç ümse-.

benimse--İr-. köpiiı·-.delİr-. bel ir-... -:-=II'ge- - : yadıı:ga~:~;ii~i~=: t~ş-irga=.~·:---··· - - _ . ' - - - - : - - - : - - - , ._-_ _..

_-_

----._•...

...::kir-. püs kiir-, ILLÇkır-... -Ic-. söz le-. sabah la- .

-lcn-.--t-"';yC;-a-:ğ:-:-Ia-n---.a-:k-'-:-Ia-n--.--:k-:iı-::·I-::I-en---.--j---,-I:'-e-ş--.--: pekleş'=:taş laş=.-.-.----·..-..----; ._--_._--şakra-, kük re-, tit re-... -sc-. su sa-oboğasa-o çocuk sa-...

- - - .

i

yad sl-,yabancı sı-,çiğsi-... ! -sİ-en) yük sii+11-.azsııı- (dönüşlü)

' - - - ' - - ' - - - ' - - - " - - " = - - - , - - - ' - - - - ' - - ' - - - - _..._---_ - - - _..__ .

(26)

32 /Prof Dr. Mehmet ÇAKIR

B.isiM TÜRETME

1. KÖKFİİLDEN isİM TÜRETME: kök+ek (49ad.)

İsimEkleri:

-ce:düşünce, sakınca i -eç: sayaç, büyü- -ek: kaçak, durak.

i

teç bıçak

-ei: çatal,doğal

-in: ekin,akın,sorun

;

.. inç : sev inç---"--'

-ir:katır, çakır

-tı: kızartı, bunaltı ( 27 adet)

b. Sıfatve Zarf Ekleri :kök fiil

+

ek (22)

-en, ecek, miş, dık ( fiilimsiler : 5 adet) :tanıyan,tanıy at;ak,taıu1',tanı mış, tanı

2. İSİMDEN iSiM TüRETME: isim

+

yapııneki ( 53 )

-çil: (sft.)akçıl, kırçıl, artçıl -ci: demircl,

yalan-cı, pilavyalan-cı,temsilci -cin: güvercin,bıldu'­

cm,kaşıkçm -cek: yavrucak. sağlıcak-Ia. Kuyucak

-cil:balıkçıl,evci!,

insancıl, hayvancıl, öncül -ce: (zrf.) Türkçe, çokça,gereğince, önce,yavaşça, -dek:kıkırdak, ışıl­ dak, Zonguldak -ce: akça. pakça,

Düzce, Sapanca -cik: gelincik, bademcik. incecik, minicik -de:(zı'f.)önde. aslında,üzerinde

-dikçe. e. erek. ince, mece, (zarf ekleri : 5 -ik. ili, inç, iz. mez, nez ( süreklisıfatıar : 6 adet

-eğen,eri, esi, gel, gen, gin, ( süreklisıfat­ lar: 6 adet

-dem: erdem. gün- -den:(zrr.)lıePt~~"o dem(güneşli),yor- yoktan. t;andan.

dam sakadan

-deş: karındaş, -dirik: boyunduruk, -e: (zrf.) öne. arkaya. ~-~opaç:b~kf~ç-:-'-;

yoldaş çiğindirik özge,başka ..__ı.lmaç, kt~-,-'!!.~_;

-edek: (zrf.) patta- -cği: yapağı, buzağı, -ek:başak,topak, -clek: kozalak. . dak. cuppadak, kuzağı( kuzey, u- yolak , topalak. yatalak .

~:~~a~:~n, kızan, ~:;ı;)(zıf.)

içeri. -ez: çerez, kepez,

'!-::f~-(zmı::rbIri~--j

tümen. sapan, yukan, ileri göğez başkası,geceleri,

i

köken sırasıi!e :

-il: usul,k.ırtıl, dişiı, -im: hanum, begüm -imser: iyimser. -imsi:yeşilimsi, ı ~te_ki_'_1 --' -L...:k.::.o:.:·tu::;..m=se.::.ı:..:,·...::k=a:..;ra:::m:.:s::.:·aı:.:·_ı....:taUuıısı J

Referanslar

Benzer Belgeler

 Küçük yaşlarda: kemikler daha elastik ancak yetişkinlere nazaran daha zayıftır!.  Kemiklerin büyüme plakalarına doğru olan

kapsamlı olarak verileri işleyebilme özelliğine sahip olmadıklarından ve sadece tek bir amaca yönelik işlem yapabildiklerinden bilgisayar ya da bilişim

[r]

[r]

[r]

2- Sonuçlara karşılık gelen harfleri ortada bulunan kutular içine yazınız.. 3-Ortaya çıkacak şifreli

TKİ Genel Müdürlüğü’nün 04.07.2009 tarihinde yaptığı Görevde Yükselme Sınavı sonrası boş bulunan şef kadrolarına idari hizmetler personeli içinden (Koruma ve

Bu çalışmalara göre düşük gelirli grup için 4.300, orta gelir grubu için 22.700 ve yüksek gelir grubu için de 17.700 adet yeni konut ih yacı olduğu tahmin edilmektedir..