• Sonuç bulunamadı

CIMETlERES ET TRADITIONS FUNERAIRES DANS LE MONDE ISLAMIQUE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "CIMETlERES ET TRADITIONS FUNERAIRES DANS LE MONDE ISLAMIQUE"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ATATÜRK KÜLTÜR,

DİL

VE

TARİH

YÜKSEK KURUMU

TÜRK

TARİH

KURUMU YAYlNLARI

XXVI. Dizi - Sa. 6

3

CIMETlERES ET TRADITIONS FUNERAIRES DANS LE MONDE ISLAMIQUE

İSLAM DÜNYASINDA MEZARLIKLAR VE DEFİN GELENEKLERİ

II

Actes do Colloqoe International do Centre National de la Recberche Scientifique organise par I'Universite Mimar Sinan

sous les auspices du Comite International d'Etudes Pre-ottomanes et Ottomanes, en collaboration avec la Societe d'Histoire Turque, . l'Institut de Recberche sur I'Histoire, la Civilisation et I'Art lslamiqoes (IRCICA)

. et l'lnstitut Français d'Etudes Anatoliennes.

Osmanlı

ve

Osmanlı

Öncesi

Araştırmalan Uluslararası

Komitesi Himayesi

Altında

Türk Tarih Kurumu,

İslam

Tarih, Sanat ve Kültürü

Araştırma

Merkezi (IR Cl CA) ve

Fransız

Anadolu

Araştırmalan

Enstitüsü

İş~irligiyle

Mimar Sinan Üniversitesi

tarafından

düzenlenen

Fransız

Ulusal Bmmsel

Araştırma

Merkezi (CNRS)

Uluslararası Kollokyum~un

Bild_iriler

Kitab~.

İstanbul,

28-30 Eylül / septembre 1991

, Edites par •

Jean-Louis BA~QUE-GRAM.M:ONT et Aksel TIB~T tarafandan yayma

hazırlanmıştır

Composes et mis en pages par l'lnstitut Français d'Etudes Anatoliennes

Dizgisi ve sayfa düzeni

Fransız

Anadolu

Araştırmalan

Enstitüsü

tarafından yapılmıştır

Poblies par

la Societe d'Histoire Turque

· Türk Tarih Kurumu

tarafından yayınlamıştır

T Ü R K T A R İ H K U R U M U ·B A S I M E V İ - A N KA R A ı

9 9 6

(2)

MÜSLÜMAN ÜLKELERDE

YALANCI ÖLÜMLER VE DİRİ DİRİ GÖMÜLENLER

ALELACELE VE

GECİKTİREREK

YAPILAN CENAZE

MERASİMLERİ

Peygamberimiz, muhtemelen islamiyet öncesi dö- nemin inançlanndan kaynaklanan bir

görüşle\

ceset- lerin çabucak gömülmesini emrediyordu

2

Geride ka- lanlann, ölene

karşı

hemen yerine getirmek zorunda olduklan bir görev

sayılan

cenaze merasiminin

3,

ölüm

işaretleri

belirir belirmez ifa edilmesi

çoğu

hukukçular tarafindan tavsiye edilmektedir. Sadece küçük bir

azın­

lık,

cesedin

bozuşmaya başlaması

ihtimali yoksa ce- naze merasiminin en çok bir gün ve bir gece gecik- tirilmesini tercih etmektedir

4

Bununla beraber,

kendiliğinden

hayata

dönüşle

sonuçlanan

bazı yalancı

ölüm biçimlerinin fiilen göz-

lemlenmiş olması,

hem hukukçulan hem doktorlan, bu

şekilde

ölen insaniann gömülmeden önce iki veya üç gün bekletilmesini tavsiye etmeye mecbur

etmiştir.

· Öncelikle boğulanlar ve yıldıruna çarpılanlar yani su-

ya gömülerek veya

elektriğe çarpılarak

solunum yapa- maz olanlar,

başta

saatler ve saatlerce sürebilecek bir ölüm uykusuna

daldıklan

halde, sonradan hayata dö- nebilirler6.

Ayrıca,

- mesela bir

savaş yaşadığı-

veya

yırtıcı

bir

hayvanın saldıruma uğradığı

için- korku

şoku

geçi- ren insanlar da tekrar canlanabilirler

7

Gerçekten

şid­

detli bir heyecan,

dolaşım

ve solunumu durduran ve

dolayısı

ile

ölmüş

izlenimi yaratan bir

baygınlığa

sebep olabilir

8

Bunun gibi, yüksekten

düşenlerde

de

9 şiddetli çarpmanın yarattığı

beyin

sarsıntısına bağlı

ölüm uy- kulan görülebilir

10

Ploutarkhos, tesadüfen ense üstü

düştüğü

için, ölü gibi kalan ve

düştükten

iki gün son- ra, tam gömülme

anında

hayata geri dönen Solesli Thespeios'un hikayesini nakleder

11

Bu cümleden olmak üzere, damar

tıkanmasına

(in- tibak al-'uruk) maruz kalanlarla

12

inme gelenlerde de benzeri durumlar görülür. AI-Rdzi

13

ve daha sonra

İbn- 1) J. Lecerf, Noıe sıp-la famine dans le monde

artibe et islamique, inArabica,

1956, s. 43. .

2) Kitab-ı

Sitte'nin

yalnızca birinde yer alan bir hadis'e göre, bir müslümanın cesedi yakınlarının arasında tutulmamalıdır: AbQ DllvQd,

Su- nan,

yay. haz. Mubammad Muhyi al-din 'Abd al-Hamfd, Kahire, 1369/1950, s. 272.

3) Örneğin bkz. lbn Kudllma, Mugnf, yay. haz. Muhammad Ra§id Ridll, 3. baskı, Kahire, 1367 H., II, s. 452; İbn al-Hilcc,

Madhal,

Kahire, 1384/1929, III, s. 236; Hattllb, K al-TTUIWfJJıib

... ,

Kahire, 1328/1910-1329/1911, II, s. 272.

4) ZAhirilerden İbn Hazm, pazartesi sabahı vef.at eden Peygamberin ancak çal'§amba gecesi defnedildiğini hatırlatmakıadır,

Muhal/ll,

Ka- bire, 1347/1928-1353/1933, V, s. 173, no 614.

5) Şllfi'i,K

al-umm,

Bulak, 1321/1903-1325/1907, I, s. 245,250; lbn·Hazm,

agy;

İbn

Rü§d,Bidayat al-muctahid,

Kahire,1371/1952, I, s. 218;

İbn Kudllma,

age,

lll, s. 452; İbn al-Hilcc, agy; Ha111 b. İshllk,Abrlgı! de la loi musubnane ... , çev. G. H. Bousquet, Cezayir, 1956, I, s. 98; Hattllb, age, II, s. 221; R. Brunschyig,Aveıraes jurisıe,

Etudes d'/slamalagie'deyenide!l

yayımlanmı§, Paris, 1976, Il, s. 197.

6) Boğulanlar için örneğin bkz. E. Gheorghiou, Recherches critiques sur la mart apparente, Paris, 1911, s. 71. XVIU. yüzyıl hekimleri boğu­

lanlann 72 saat bekletildikten sonra gömülmesini tavsiye etmekteydi, J. B. Winslow, Dissertaıion sur l'incertitude des signes de

mort.

.. , çev. J. J.

B ruhler d'Ablaincourt, Paris, 1742-1745, II, s. 102. Yıldınma çarpılanl.ar için, eksiksiz bir çalı§ ma olan F. Sestier, De la foudre,

de ses

form

es et de ses effets,

Paris, 1866, II, s. 183!187, 284, 393 vd.'ye bkz. Aynca bkz. P. Brouardel,

La mart et la mart

subite, Paris, 1895, s. 30.

7) Şllfi'i,

age, I,

s. 245 ; İbn Kudllma,

age, II,

s. 452-453. .

8) J. B. Vign6,

Traitl de fa mart apparente,

Paris,1841, s. 109 vd.; A Josat,De la mart et

de ses caractues,

Paris, 1854, s. 147 vd.; S.

Icard,La

martree/le et la mart apparente, Paris, 1897, s. 238-239.

9) ŞŞJ'i'i,

agy.

10) J. B. Winslow,

age,

ı, s. 363 vd.; P. Brouardel,

age,

s. 30-31; S. Icard,

age,

s. 239-240.

ll) Sur

/es dllais de la justicedivine (De ser,a n umin is vindicta), çev.

R. Klaerrve Y. Verni~re, in Plutarque,

CEuvres mora/es,

VII, Paris, 1974, s. 162-163. J. B. Winslow ile çevirmenlyorumcusu bu örneği üç kez vermi§tir,

age,

ı, s. 89-90; II, s. 20-21,363-364.

12) İbn Rü§d,

agy.

Bu hastalığın tam t~hisini, tıp tarihi uzmanlarına bırakıyorum.

13)AI-Havt

fi

1-tıbb, Hyderabad, 1374/1955'ten bu yana, I, s. 45.

(3)

+

60 YOUSSEF RAGHEB

i Sina

14

ile

İbn Rüşd 15,

bu hastahklar yüzünden ölenle- rin gömülme

işlemlerinin

72 saat, yani 3 gün geciktiril- mesini tavsiye

etmişlerdir.

Zira

birçoğu,

uzun süre bir ölüm uykusundan sonra, kendiliklerinden hayata dö- nebilmektedir.

Dolayısı

ile; bu tavsiyeye geçen

yüzyıla

kadar

Avrupalı

doktorlarca da

uyulınuştur'6

Gömme

işlemlerinin

geri

bırakılınasına ilişkin

ola- rak vereceğimiz son örnek, ölümün vuku bulduğu or- tam

şartlanyla

ilgili

bulunmaktadır

: Gemiciler

kısa

zamanda karaya

ulaşma

ümidini

taşıyariarsa

ve cesedi- nin

bozuşmaya başlaması

ihtimali yoksa,

açık

denizde ölen birisinin cenazesi 1-2 gün bekletilebilir. Ama bu süre sonunda karaya

çıkma

ümidi

boşa çıkarsa,

dini ve- cibelerin yerine getirilmesi -yani cesedin

hazırlanma­

ve gerekli dini merasirnin

yapılması- şartıyla,

ölü, su yüzüne

çıkmasını'

engelleyecek biçimde

ağırlık

ilave edilen bir torbaya konulduktan sonra denize

atılır.

Böylece ceset, ilave

ağırlıklarla

denizin

derinlikle~e

14)Al-KônWı

fi

l-11bb, Kahire, 1294 H, ll, s. 87.

15)A&Y·

doğru

sürükleDir ve kemikleri,

kısa

zamanda, orada

mezarcılık

görevini üstlenen deniz

canlıları tarafından

etrafa

dağıtılır17

Cenaze, genellikle gerek peygamberimizin, gerek- se

hukukçuların

tavsiyelerine uyu larak, çabucak

kaldı­

rılır. Çoğu

zaman, ölümün vuku

bulduğu

gün (min yevmihi) ; bazan da, özellikle ölüm gündüz vuku bulur-

sa hemen,

akşam

ya da gece vuku bul ursa, en geç erte- si gün (min al-gadd)

18

Hatta islamiyetin ilk günlerinde, ölenlerin

arzularına

uyularak19, cenazeler gece bile kal-

dırılmaktaydı20.

Ama bu adet giderek terkedilmekte- dir21. Geceleri cenaze

kaldırmak artık

tavsiye edilme- mekte22, hatta

irnkansızlaşmakta

ve bu yüzden, gece merasimleri ekseriya gizlice

yapılmaktadır23• Etrafı

surlarla çevrili ve

kapıları

gece kapanan

şehirlerde

ce- naze,

mezarlık

sur

dışıİlda

bulunuyorsa, mecburen

şe­

hir içinde mahpus

kalmaktaydı24

·

Kısacası,

cenazeyi

mezarına

gecikerek koymaya,

16) Arnaud de Villeneuve,

Praxis medicinalis,

Lyon, 1856, s. 27, (1. satır, bölüm XXIII); G. Nymman,

De apoplexia cractatus,

Wittenberg, 1629, s. 182-183 ~ J. B. Winslow,

age,

ll, s. 376, 378-379; J. N. Pierreı,

Essai sur les signes qui distinguent lamort rtelle de lamort apparente et sur /es moyens de combattre ce tt e demi ere,

Paris, 1807, s. 18; E. Cbampneuf,De

la m ort opparente et des dangers

des

inhumarions crop promptes,

Paris, 1832,s.14.

17) İbn

Kudama,Mugnt,

II, s. 500. Hilli, ŞariJ'i'

al-isliJm,

yay. baz. Muhammad Cavad Muganniya, Beyrut, 1295 H, I, s. 36'da deği§ik biryön- tem önerir: Cesedin, içi yağ dolu bir küp ya da benzer bir çömlege konulması.

18) Bu adet devam eımi§tir, R. Fritsche,

Die

Todıengebriiuche

der

asiatisclı.en

Völker,

in Österreiclıische Monaısschrift

für den Orient,

XIII, 1887, s. 186 ; E. W. La ne,

M anners and customs of the Modem E8)'ptians,

Londra, 1908, s. 517-518; M. Galal,

Essai d'observations sur fes rites fu-

n&aires

en

E8)'pte actuelle relelltes

dans

certaines rtgions campagnardes, inRevue desetudes islamiques,

1937, s. 158; H. Granqvist,

Muslim

deaılı

and

buria~

Arab customs and craditions srudied ina viiiage

in

lordan,

in

Commentationes Humanarum Litterarum,

XXXN, 1965, s. 55.

19) Fatima el-Zahrfi kocasından, cenazesini AbO Bakr izleyemesin diye gece kaldırmasını isıemi§ti, Tabari, Ta'rilı, I, s. 1825; lbn 'Abd al- Badr,

al-lstt'Ob fi

ma'rifat al-ash/Jb, yay. haz. 'Ali Mu hammad ai-Bicavı, Kahire, 1960, IV, 1898; İbn al-Cavzi, Sıfat

al-sa[va,

II, s. 6; lbn ai-Astr,

Ust al-kôba,

Kahire, 1280 H, s. 524; İbn Hacar,

al-is/Jba fi tamy'iz al·sah/Jba,

Kahire 1328/1910-1911, IV, s. 380, n• 730. Sahabelerin büyük bir bö- lümü de aynı istekte bulunmu§lardır. 'A'i§a: lbn Sa'd, Tabakôı, yay. haz. E. Sachau ve diğerleri, Leiden, 1905-1940, III/I, s. 143; VIII, s. 53, 54, 56; İbn al-Asfr,

age,

V, s. 504; 'Abd Allah b. Mas'Od: İbn 'Abd al-Barr,

age,

III, s. 994; 'Abd AllaJı b. 'U mar b. al-Hatıab: İbn HallikAn,

VafayOt al-a 'yan,

yay. haz. İhsan 'Abbas, Beyruı, 1968-1972, III, s. 31 ; Şurayh b. al-Haris al-Kadi: İbn Sa'd,

age,

VI, s. 99; İbrfihtm al-Naha'l: İbn Sa'd,

age,

VI, s. 198. Bu liste daha fazla uzaıılabilirse de bunu yapmakta bir yarar yoktur. Son olarak, tandan önce vefat eden sababe Zayd b. Sabit'in cenazesini, Ens§rilerin gece gömmeyi reddettiklerini söyleyelim; cenaze ancak ertesi gün günq doğduktan sonra defnedilıııi§tir, İpn 'Asflkir,

Ta- 'rth madinat

Dimtı§k, za.Jıiriyya Ta'rih 3450 numaralı yazma, varak 289 v".

20) Sahabelerin çoğunun ve ilk üç halifenin cenazeleri gece defnedilmi§tir.

21) Ancak tümüyle yok olmallll§tır: KOfe kadısı Şurayh, yakınlannın cenazelerini gece kaldınyordu, İbn Sa'd,

age,

VI, s. 99. Bu adelin sür- ekliligini göstermek için rasıgele seçilmi§ birkaç örnek: Halife ai-Mu'tadid (289/902), Taban, age, III, s. 2207; lbn al-'Adim,Bu8)'a, Ahmed III 2925 numaralı yazma, varak 169 r"; halifeal-MansOr (341/953),

K.

al-'uyWı

va l·hadd/J'ik,

IV/II, yay. haz. O. Said i, Insıiıuı Français de Damas, Şam, 1973, s. 471; Mekke erniri İbn Abi Ha§im (551/1156), F§si,

'ikdsamin,

VII, yay. haz. Fu'ad Sayyid, Kahire, 1387/1967, s. 361-362, n• 2620 ; Hanbeli fakili İbn Bakrtls (611!1214), Munziri,

Takmi/at vafayôt al-nakalo,

yay. haz. Ba§§3r 'Awad Ma'ıilf, Necef, sonra Kahire, 1388!1968'den beri, IV, s. 102, n• 1339; lbn Racab,

Zayltabakôt al-han/Jbila,

yay. haz. Mu hammad Hamid al-Fikt, Kahire, 1372!1952-1953, II, s. 70, n• 241.

22) 411!102l'de ölen mflllkt fakih AbO Muhammad al-Astli, kimsenin gelmemesi için cenazesinin gece kaldıolmasını istiyordu; ancak, da- madının ısran sonucu, bu fikrinden vazgeçti, Kadi 'İyad,

Tanib al-mad/Jrik,

yay.haz. Ahmad B§kir MabmOd, Beyrut, 1387/1967-1388!1968, IV, s.

648.

23) Muhammad b. Abi Halid, 201/816-817 yılında geceleyin gizlice defnedilmi§tir, Tabari,

age,

In, s. 1004. Tarihçi Tabari de, gündüzleyin gömülmesini engelleyenler bulunduğundan gece defnedilmi§tir, Miskavayh,

Tac/Jrib al-umam,

yay. haz. H. F. Amedroz, Kahire, 1332!1914- 1333!1915, I, s. 84; İbn al-Asir,Kfimil, Beyruı, 1385!1965-1387/1967, VIII, s. 134. 411/1021'de Şiilerinarasında ölen sünni dilbilgini Abılİsh{ik ai-Rifa'i, günq battıktan sonra iki dostu tarafından gizlice defnedilmi§tir, Yakllı,lrş/Jd

al-arib,

yay. haz. D. S. Margolioulh, Londra, 1913-1931, I, s. 61, n• l l ; SuyOti,

Bu8)'at al-vu'/Jt,

yay. haz. Muhammad AbO 1-Fadl İbr{ibim, Kahire, 1384/1964-1965, I, s. 413, n• 827.

24)Çocuklanna cenazesinin geceleyin kaldırmalannı tembih eden İbrfihim al-Ca'bari'ye Bflb al-nasr'ın o saatte kapandığı söylendiginde,

"onu açık bulacaksınız" demi§tir. Söylediği doğru çıkmı§tır: Cenaze konvoyu surlara ulı.ı§tığında haberci geldiğinden kapı açılmı§ ve ihtiyarın ce- nazesi, arzu ettiği gibi geceleyin kaldınlabilmi§tir, Ma krizi, Mukaff/1, Süleymaniye, Pertey PS§a 496 numaralı yazma, varak 64 r"-v".

(4)

şaşılacak25

ve ha

tt~ şüpheyi

davet

edece~

bir olay gö- züyle

bakılmaktadır. Hatt~

bazen de, önemli

kişilerin

ölüm haberinin

duyulması27

ve cenaze merasimi

hazır­

lıklarına başlanması28,

ölümlerinden bile önce olmak-

tadır.

Cenazenin bu denli çabuk

kaldırılmak

istenmesi,

çeşitli

sebeplere

dayandınlabilir

: Evden

çıkmayan

bir cenaze, ev

halkı

için, ruhsal

açıdan dayanılması

zor bir

olayolduğu

gibe

9,

maddi

açıdan

da

sakıncalar Laşır. Ka- palı

bir yerde kalan ceset -özellikle hava

sıcak olduğu

takdirde çok çabuk

başlayan

ve

hızla

ilerleyen- orga- nik

bozuşmaya

ve -saray veya kulübe olsun, her

çeşit

evde bulunabilen ve

doğuştan

sezgileriyle ölüleri he- men farkeden ve öncelikle tercih ettikleri

burunlarını, kulaklarını

ve gözlerini yemek için

koşan, lağım

fa resi,

fındık

farese

0

ve hatta

karınca

gibi-

hayvanıara

terk

edilmiş

olur

1

ve bu durum ölüye

karşı

büyük bir

saygı­

sızlık sayılır.

Ölülere çok

kısa

bir süre içinde verilen bu gibi zararlar konusunda

anlatılan

en

tanınmış

hiMye, Samarra

Sarayı'nın

bahçesinden gelen

lağım

faresiyle ilgilidir. Bu fare, ölümünün üzerinden henüz bir saat bile

geçmemiş olduğu

alde,HalifeAl-Vatik'in -içinde beyaz bir nokta

pırıldayan

ve

şimşekler

çakan ünlü-

gözünü

yemişte2

Oysa Halife, son nefesini vermeden biraz önce bu

ünl~ göıünü

açarak,

başında

beklemekte olan harem

ağasını

adeta

yıldırırnla çarpılmış

gibi ser-

seroletmiş

ve

zavallının

korkusundan

kılıcının

üzerine

düşerek, kılıcını kırmasına

sebep

olmuştu33

Hiç kimse ölülerin hemen gömülmesi Metinden vazgeçilmesini istememektedir. Ölüm

döşeğinde

ya-

tanların

hemen hepsi ölmeden önce gömülme korku- sunu

akıllarının

ucundan bile geçirmemekte

34, dolayısı

,_25) Ermi§ ki§ il erin gömülmesi bazen cenazekortejinin a§ın kalabalıkyüzünden itedeyememesi nedeniyle geeikebiliyordu: örneğin 226/840~ta

sufi Bi§r al-H§fi'nin sabahleyin hareket eden cenaze korteji ancak ak§am olduktan sonra mezarlığa ula§mı§tır, Hatib Bagd§di, Ta'rih Bagt:Md, Ka- bire, 1349/1931, VII, s. 80; lbn 'As§kir, Ta'rih madinat Dimaşk, X, yay. haz. Muhammad Ahmad Dahm!i.n, Şam, 1383/1963, s. 80; İbn ai-Cavzi, Sıfat al-sa[va, Hyderabad, 1355!1936-1357/1937, II, s. 189; Safadi, Viifi, X, yay. haz. A Arnara ve J. Sublet, Wiesbaden, 1980, s. 148; İbn al-Mu- lakkin, Tabakilt al-evliyii', yay. haz. N Or al-din Şariba, Kahire, 1393!1973, s. 110. Aynı-§ekilde, 270/884 yılında, gece vefat eden kadı BaWr b. Ku- tayba'run cenazesi ancak ertesi gün öğleden sonra defnedilebilmi§tir, İbn 'Asilkir,age, X, s. 241; lbn Abii-Vafa', Cvlihirml!diyya Hyderabad,1332 H., I,s.170.

26) 759/1358 yılında bir çaf§amba günü, ölüm dö§eğinde olan marini hükümdar Ab O 'ln§n'ın vefat ettiği haberi etrafa yayılmı§tı. Hiçbir ce- naze hazırlığma giri§ilmediğinden cuma günü geldiğinde §Üpheli söylentiler etrafta dola§maya ba§lamı§tı. Bunun üzerine hükümdar boğularak cu- martesi günü defnedilmi§tir,ltin HaldOn, 'İbar, Beyrut, 1958-1967, VII, s. 622; Slane'in çevirisi, Histoire des Berberes, Cezayir, 1856, IV, s. 318.

27) Halife al-Valid b.' Abd-Malik kendinj kaybetmi§, bunun üzerine habercilervakitsiz bir §ekilde ölüm haberini etrafa yaymı§lardır. Ancak, az sonra halife kendine gelince, habercileryaymı§ olduklan haberi yalanlamak için acele yola koyulmuşlardır, Tabarf, Ta'rih, yay. haz. M. J. de Goeje, Leiden, 1879-1901, II, s. 1272.

28) 904!1499'da, al-Malik al-Z3hir, al-Mu'minl Çe§mesinde emir Ezbek ai-YOsufi!nin cenaze namazını eda etmek için son nefesini vermesi- ni beklemektedir. Emirin vefatı geciktiğinden Sultan kaleye dönmeye karar verir. Nihayet Ezbek öğleden sonra ruhunu teslim eder ve hükümdar cenaze namazı için aşağı iner,lbn ly§s,Bat:M'i' al-zuhflr, yay. haz. M. Mostafa, 2. baskı, Kahire-Wiesbaden, 1379/1960-1395/1975, III, s. 413-414;

Histoire des mamlouks circassiens, çev. G. Wiet, Institut Français d'Archeologie Orientale, Kahire, 1943, s. 456.

29) ŞMi'i fakibi Aba 'U sman ai-S!i.bOnl (öl. 449/1057), saat kaçta ölürse ölsün, cenazesinin ertesi güne geciktirilmernesini ve na3§ının gece yakınlannın yanında bırakılmamasını sıkı sıkıya tembih etmiştir,lbn al-'Adim,Bugya, III. Ahmet 2925 numaralı yazma, III, varak 109v"; Subkf, Tabakilt al-şiifi'iyya, yay. haz. MahmOd Muhammad al-Tan!i.htve 'Abd al-Fatt§h Muhammad ai-Hilv, Kahire, 1383/1964-1396!1976, IV, s. 291.

"Cenaze evde uzun süre kaldığı zaman, Çok geçmeden koku§ur'', bu inanı§ın Türkiye ve Kahire'de varlığına J. W il d, Voyages enEgypte ( 1606-161 0), çev. O. V. Volkoff, Calleetion des voyageurs occidentaux en Egypte, IX, Kahire, 1973, s. 260-261'de dikkati çeker. Naaşın, özellikle geceleyin evde kalması kar§ışında duyulan korku birçok Batılı gözlemci tarafından vurgulanmıştır, özellikle R. Fritsche, Die Todıengebröuche ... , s. 186 ; E. W.

Lane,Mannersandcustoms, s. 517-518; aynca bkz. A Lods,La croyance illa viefuture ... , Paris, 1906, ~-189.

30) Evlerde ya§ayan kemiriciler genelde kediler tarafından yakalanıp yenmekteydi. Ancak, evinde farelerio cirit atmasına göz yuman Hı. - \ Ali'nin soyundan bir §ahıs gibi bazı kimseler evde kedi beslemek istemiyorlardı, Safadi, Vilfi, II, yay. haz. S. Dedering,lstanbul, 1949, s. 81, n• 388.

31) 439!1047'de evinde aniden vefat eden AbQ 'Abd All§h al-Anm§ti'nin kulaklannı ve bumunu fareler kemirmişlerdi, Halib Bagd§di, Ta-

Yıh Bagt:Md, VIII, s. 35, n• 4085 ; lbn al-Cavıi, Muntazam, Hyderabad, 1357 /193Ş-1359!1940, VIII, s. 133, n• 181. 472!1079jda, üç gün tabutta bı­

rakılan Mayy§farfkfn hükümdan Niz§m al-din'in gözleri fareler tarafından yenmiştir, Fiirikf, Ta'rih, yay. haz. Badavi 'Abd al-Latif'Avad, gözden geçiren Mu hammad Şafik Gurbal, Kahire, 1379/1959, s. 201. Horasan fareleri canlılara bile saldırmışlardır; uyuyanlann kulaklannı kemirdikle- ri görülmüştür, Ohiz,K al-hayaviin, yay. haz . .'Abd al-Sal§m Muhammad H!i.rOn, Kahire,1356!1938-1364!1945, IV, s. 299. Cesetlerin gözleri ka- nncalar tarafından da kemirilmiştir, lbn al-Cavzl, age, V/Il, s. 60. Ancak, kimi zaman hayvanlar geç defnedilen cesetlere dokunmaını§lardır: örneğin 599/12D3'te aniden evinde ölen dilbilgini al-Balati'nin cesedi üç gün sonra bozulmamış bir durumda bulunmu§tu"r, YilkOt,İrşOd al-arib,

V, s. 43. ',

32) Halifenin sol gözünde, büyük bir olasılıkla leukoma ya da albugo olan beyaz bir leke bulunmaktaydı, Ta bari, Ta'rih, III, s. 1364; aynı bil- gi İbn al-Asir,Kilmil, Beyrut, 1385/1965-1387!1967, VII, s. 31 'de de verilmektedir. Bununla birlikte, bazı kaynaklara göre soz konusu leke iki gözde birden yer almaktaydı, Hatib Bagd!i.di, age, XIV, s. 21; AbQ 1-Mah§sin,Nucam ziihira, Kahire, 1348/1929-1392/1972, Il, s. 263; SuyQti', Ta'rih al-

lıulafii', yay. haz. Muhammad Muhyi al-din 'Abd al-Hamid, Kahire, 1383/1964, s. 342.

33) Henüz ölmü§ ()lan halifenin gözünü sakallayan farenin öyküsü birçok kaynakta yer almaktadır, Sa'§libi, La til 'if al-ma 'arif, yay. haz. P. de Jang, Lefden, 1867, s. 86 i çev. C. E. Bosworth, The book of curious and entertaming infonnation, Edinburgh, 1968,

s .

III; Hatib Bagd!i.di, age, XIV, s. 2D ; İbn BadrOn,'Şarlı kasidat İbn 'Abdlln; yay. haz. R. Dozy, Leiden, 1846-1847, s. 293 i İbn al-'lmr!i.nl, al-İnb/1' fi ta'rih al-hulafli', yay.

haz. K§sim al-Samarr§'f,lıiden, 1973, s.l14; İbn Kasir,Bidôya va nihllya, Kahire, 1348/1929-1358/1939, X, s. 310.

34) X./XVI. yüzyİlda ya§amı.ş bilgin lbn Ahi ŞOrOh'un dileği isÜsna oluşturmaktadır: Bu kişi cesedinin gömülmeden önce üç gün bekletil- mesini istemi§ti ; karnı şi§tiği takdirde gömülecekti, yoksa vazgeçilecekti. Öldükten üç gün sonra karnmda bir §işlik ba§gösterdiğinden cesedi gö- müldü .. Bu bilgin canlı canlı gömülmekten çekiniyordu, Ta§köprüı§de, al-Şak!J'ik al-nu'mliniyya fi 'ulamO' al-davla al-'usmilniyya, Beyrut, 1395/1975, s. 258.

(5)

62 YOUSSEF RAGHEB.

ile, gömülmeden önce bir süre bekletilmelerini vasiyet etmeyi

düşünmemektedir.

Ancak aklidengesi yerinde olmayanlar cesetlerinin muhafaza edilmesini istemek- tedirler35. Doktorlar veya hukukçular

tarafından, şüp­

heli ölümlerle ilgili olarak

y~pılan

cenazeyi bekletme tavsiyeleri bile tutulmamaıruidul

6

• Ancak, ölümün vu- ku

buldu~

yerle, cesedin

gömüleceği

yer

arasındaki uzaklık,

gömme

işlemini

günler ve hatta haftalarca uzatabilmektedit

7

Son

duraklarına

uzun bir yolculuk- tan sonra

vardıklan

için yolda

bozuşan

cesetler istisnai bir durum teşkil etiD:emektedi2

8

ÖLÜM

iŞARETLERİ

Evet, ceset hangi kriteriere dayanarak mezara ko-

nulmaktaydı

? En es·ki

çağlardan

beri, hareket yete-

neğinin yokluğu,

kalbin, solunurnun ve tüm hareketli organlarm

durması,.

ölümün kesin

işaretleri sayılmış­

lardır

Bununla birlikte, islam bilginleri,

Doğu'da,

en eski

çağlardan

beri

gözlemlenmiş

olan ve Hicri IliMi- ladi VIII. asnn sonundan itibaren

yazıya

dökülerek- özellikle hukuk

kitaplarında

yer verilerek- belirgin-

leştirilmiş daha başka ölüm işaretleri de tanımaktadır­

lar:

1) Burun Çarpılrnası

39 .:

Hem Babilli hekirnler

40

hem Hipokrat

41 tarafından

ölüm habercisi

sayılan

bu

işaret,

kendilerinden sonra

yaşayan

ve XVIII.

asırdan

itibaren -ister kesin olsun, ister

olmasın-

her türlü ölüm

işaretini

inceleyen bir çok bilginin dikkatini çek-

memiştir.

Gerçekten, bu bilginler bu

işareti

tamamen geçersiz

saymışlardır.

2) Şakak

Göçmest

2 :

Eski Mezopotamya'da kesin ölüm

işareti sayılan şakaklardaki çukurlaşrna43,

Hipo- krat'a göre de, ölümün çok

yakın olduğunu

gösteren

işaretler arasında

yer

alır44• Aslında,

bu

çukurlaşma

çok ileri bir bitkinlik alarneti olmakla birlikte, Ölümün mutlak habercisi olmayabilir 45 .

3) Yüz Derisinin Gerilmesi

46:

Hipokrat

47,

can ver- mek üzere olanlarda

"alın

derisinin kuru, gergin ve nemden yoksun"

kaldığını

kaydetmektedir. Gerçekten, son n efesin verilmesi

anında

meydana gelen en son ve

şiddetli

kas ferilmesi, vücut derisinin

kasılmasına

se-

bep olabilir

4

4) Göz

Yuvarının

göçmesi

49

ve Hareket

Yeteneğini

35) Emevi halifesi Yazid b. 'Abd al-Malik, sevdiği şarkıcı Habliba'nın cesedini üç gün bekletmiştir. Çevresi tarafından kınanınca, sonunda cesedi gömmeye mecbur kalır; ne var ki, daha sonra naS§ı mezardan çıkararak kucaklarve göz yaşı döker, Mas'Odi,Murtlc al-zahab, yay. haz. ve çev. B. de Meynard ve-P. de Courteille, Paris, 1861-1877, V, s. 452; Nuvayıi, Nihliyat al-arab, Kahire, 1342/1923'ten başlayarak, V, s. 62; lbn Şructr Kutubi,Favilt al-vafayiit, yay. haz.lbsan 'Abblis, Beyrut, 1973-1979, IV, s. 323, n• 577; AbO I-MaMsin,Nuct2mzalıira, I, s. 256; İbn lylis,

Bada'i'al-zuhtır, V, s. 340-341; Journal d'un bourgeoisdu Caire, çev. G. Wiet, Paris, 1955-1960, II, s. 328-329; Ch. Pellat,Encyclopldie de l'Islam, 2. basım, Leiden, III, s. 2 (Habiiba maddesi).

36) Canlı canlı gömülenlepn çoğu inme inmi§"kişiJerdi ; yeri geldiğinde bu konu tartışılacaktır.

37) Fayyumlu bir kuma§ tüccan olan AbO Hurayra'ya III./IX. yüzyılın ortalanna doğru yakın akrabalan tarafından yollanan bir mektupta (Louvre papirüsleri, Env. n• E 7081), kuzeninin salı günü vefat ettiği bildirilmektedir; perşembe günü başkente tS§ınacak olan naaş ancak ertesi gün gömülecektir: böylece ölümle gömülme arasında üç gün geçecektir. 1219/1805 yılında SamalJOt'ta vefat eden 'Ali Ag~, ancak beş gün sonra Kahice'de defnedildi, Cabarti, ~cii'ib al-lisiir, Beyrut, t.y., III, s. 41, 57. Sahabelerden AbO Talha Zayd b. Sahl denizde ölmüş ve ancak yedi gün sonra bir adaya gömülebilmişti, İbn Sa'd, Tabakat, III/II, s. 66 ; İbn 'Abd al-Barr, İstt'/Jb, II, s. 554 ; İbn al-Cavzi, Sıfat al-safva, I, s. 191 ; İbn Ha- car, İs/Jba, I, s. 567, n• 2905. 675/1276-1277'de, hanefi fakih al-Surmliô, ölümünden ancak dokuz gün sonra, deniz yoluyla getirildiği An bar ken- tinde gömülebilmişti, İbn Abi 1-Vaf~'. Cav/Jhir mudi»'a, I, s. 242-243, n• 619. 591/1195'te Kas'ta vefat eden hanefi fakih AbO 1-Fadl al-Yazdi'nin naaşı, Nil vadisi boyunca taşınmııı ve Mukattam'ın yanıbaşına gömülmüştü, Munziıi, Takmi/at vafay/it al-nakala, I, s. 408; İbn Abi 1-Vafa', age, I, s. 207, n• 513. Yolculuk 8 ila 50 gün arasında sürmüş tü, J. CI. Garcin, Un centre musulman de la Haute-Egypte mldilvale: Qt2s, Institut Français d'Arcbt!ologie Orientale, Kahire, 1976, s. 9-10.

38) 86/704'te, 'Abd al-'Azi:z b. Marv~n'ın naS§ı vefat ettiği Helvan'dan gömüleceği Fustat'a ırmak yoluyla taşınmıştı. Ancak rüigar gemiyi gi-

deceği limandan uzaklara sürükledi. Cenaze korteji oldukça geç yola çıktı; ceset kokmuştu ve yapılan tütsüler cesetten yayılan iğrenç kob.'1l}'ll an- cak gizleyebiliyordu, İbn 'Abd al-Hakam, K furah Mısr, yay. haz. Ch. C. Torrey, New Haven, 1922, s. 236; bu bölüm Makrizi, Mavt2'iz va i'tibiir (= Hitat), Bulak, 1270 H., I, s. 209'da da tekrarlanmıştır; G. Wiet baskısı, IV, s. 17-18. 1231/1816'da İskenderiye'den yola çıkan emir Mustafa Bey'in naS§ı Ka bire'ye on iki gün sonra ulS§mı§tı .. Aile mezarına sokabilmek için tabutu parçalamak gerekmiş, etrafa yayılan iğrenç kok-u yüzün- den cenaze merasimine katılaniann kaçışmasına yol açmış, mezarcılar bile kokuya dayanamamıştır, Cabarti, age, III, s. 536.

39)Mayl al-anf, in Şafi'i, Umm, I, s. 243, 250; İbn Kudlima, Mugnl, II, s.425; Ramli, Nihtiyat al-muhtôc, II, s. 431; in'iv/Jc al-anf, in Zayla'i, Tabyin al-/ıa/aj'ik, Bulak, 1313/1895-1315/1897, I, s. 234.

40) Eski bir tablette "Burnunun ucu göçerse (?), ölecektir" denmektedir, R. La bat, Traite akkadien de diagnostics et pronostics medicaux, Pa- ris-Leiden, 1951, s. 57. ·

41) Le pronostic in CEuvres completes, çev. E. Littr~. Paris, 1839-1861, Il, s.119 ;Aphorismes in çge, IV, s. 521, n• 49, s. 605, n• 74 ;Preno- tions coaques in age, V, s. 601, n• 72.

42) İnlıis/if sadgayhi: İbn Kudlima, age, II, s. 452; Zayla'i, agy; ya da inhifild sadgihi: Ramlf, agy.

43) "Şakaklan göçerseve gözlerinden yaş gelirse ölecek demektir", R. Labat, age, s. 33.

44)Le pronostic in age, ll, s.113-115 ;Prenotionscoaques in age, V, s. 631, n• 209.

45) J. B. Davis, Projet de reglement cancemant

tes

dlces, Verdun, 1806, s. 119.

46) İmtidad cilt:Uıt al-vach, yalnızca İbn Kudama, agy'de sözü edilmekte.

47) Le pronostic, agy.

48) E. Bouchout, Traite des signes de la mart. .. , Paris, 1849, s. 148.

49) İnlıat:Uıra basaruhu, Hatt~b,Mav/Jhib, II, s. 22l'de.

(6)

Kaybetmesi

50 :

GözÜn saydam

tabakası

üzerinde olu-

şan

ve ilk ölüm

işaretine eşlik

eden

cıvık

perde, Avru- pa'da uzun süre kesin ölüm delili olarak kabul edil- miştUS1. Ancak uzun tecrübelerden sorıra günümüz tıp ilminde,

başlangıçta

bu

işarete duyulmuş

olan mutlak güven

azalmış

ve ha . tta ·yerini

şüpheye terketmiş

tir.

Gerçekten, bu

işaretin

de kesin

olmadığı artık

bilin- mektedir. Bu

işaretin rastlandığı

bir çok hasta, mesela suda

boğulmuş

veya

havasız kaJ.mış

insan, uygun bir te- daviyle hayata döndürülebilmektedir.

Ayrıca

daha de-

ğişik şekillerde-özellikle

inme isabet

ederek-ölmüş

bir çok insanda göz

yuvarı parlaklığını

kaybetmer

2

GözÜn hareket

yeteneğini

kaybetmesi hususuna ge- lince, bu

işaret,

tek

başına

hiç bir özel anlam

taşıma­

maktadır3.

5)

Ağız Açılması54

ve Çene

Düşmesi55 :

Bunun se- bebi, ölür ölmez vukubulan adale

gevşemesi sırasında

görülen alt çene

düşmesidir.

Ancak

Batı'da

sürekli ola- rak gözlemlenen bu

işaret aldatıcı

olabilir. Gerçekten,

düşen

çene,

kişi ölmüş olduğu

hade eski yerine döne- bilirveya tam tersine,

ölmemiş olmasına rağmen düşük

kalabtiUS

6

6)

Hayaların kasılması

ve Haya Kesesinin Geril- mesi57 :

İlk çağlardan

beri, önce Babilli hekimler

58

ve daha

sorıraları Hipokraı59, hayaların

bükülmesi

olayı­

m ölüm habercisi bir

işaret

olarak kabul

etmişlerdir.

Ancak, günümüz hekimleri daha ölçülü davranarak,

50) Şakka

basaruhu,

İbn Si da, Muhassas, Bulak, 1316 H., VI, s. 123'de.

geçerliliğini

uzun süre

korumuş

olan bu hususu kay- detmemektedirler60. Bununla beraber oldukça

yakın

zamanlarda

yayınlanı:nış

olan bir hukuk

kitabında61,

ölüm halinin tespiti için, haya keselerinin kontroldan geçirilmesi yine de tavsiye edilmektedir.

7) Bilekierin Çözülmesi

62 :

Bu durum, ölümden

sorıra gelişen

el ve

ayakların gevşemesi

ve yumll§ama-

sı olayına bağlı bulunmaktadır.

Ancak bu

işaretin

de kesin ölüm delili

sayılması

mümkün

değildir,

zira, in- me, sara, is teri,

baygınlık

gibi bir çok kriz durumunda da

rastlanmaktadır63

8)

Ayakların Boşanması64 :

Ölümden

sorıra

aya- klar, tamamen kendi

ağırlıkianna

terkedildiklerinden,

uçları dışarı

dönük bir durum

alırlar.

Ancak bu

işaret, Ml~ yaşamakta

olan bir çok insanda, vücuttan

düşme,

avlak erimesi ve

bazı

eklem

hastalıklan

sonucu da gö- rülebilir. Hana

bazı

insanlarda böyle bir

şekil

bozuk-

luğu

kaza sonucu meydana

gelebileceği

gibi,

doğuştan

da olabilir

65

Yukanda

sayılan

bu oldukça kaba saba ve

aldatıcı işaretierin doğru

bir biçimde

değerlendirilebilmesi

iç- in

doktorların

belli bir el ve göz tecrübesi kazanmala- n gerekiyordu. Ölümü

teşhis

için davet edilen doktor,

yalnızca nabzı

yoklamakla yetinmemek

zorundaydı.

Aynı

zamanda ölünün yüzÜnü gözden geçirmesi ve vü- cudunu da

yoklaması I~

geliyordu. Hatta, en titiz doktorlar hayalan da gözden geçirerek

kasılma

ve kese

51) A Louis'ye göre (

Lettres

sur la ceniıude des

signes de la mart,

Paris, 1152, s. 156), göz yuvan göçtüğü ve gözler yum~adıgı takdirde, ce- sedin bozu§masını beklemek gerekmez.

52) Örneğin bkz. J. B. Davis, age, s. 94 i F. E. Fodl!rl!, Traiı~ ~ m~decine

Ugale,

Paris, 1813, ll, s. 356-357 i X S. M. Foucher,

Dissertatian

sur /es signes de la mart, Paris, 1817, s. 11-12 i

Dictiannaire

des

sciences mMicales,

Ll, s. 297 i J. H. Linares, Dissertation sur /es signes de la mart, Paris, 1834, s. 11-12 i M. Orfila, Trait~ de mtdecine

Ugale,

4. basım, Paris, 1848, I, s. 479 i E. Bouchut, age, s. 137-144 i A Josat,De lamort et de

ses caracteres,

s. 106-110 i J. Parrot, De la mart apparente, Paris, 1860, s. 9 i H. Legludic, Des signes de la mart, Paris, 1863, s. 31-32 iF. Gannal, Mayens de

distinguer la mart

r~elle de la mart apparente, 2. basım, Paris, 1869, s. 33 i S. Icard,La mortreel/e et la mart apparente, s. 51 i B. Mokrane,

L'ensevelissement

prematur~, Paris, 1931, s. 53-54.

53) Örneğin bkz. J. B. Davis, agy i A Josat, age, s. 113-115; F. Gannal, age, s. 33.

54)

lnfaracat §afatlihu va lam tantabikiJ

(tam kaJ1ılığı : "dudaklan aralandı ve kapanmamakta'), Hattab, agy'de.

-55) hırilafal-fakkayn, İbn Sida, agy'de. ·

56) J. B. Davis,

age,

s. 106-109 i L. J. A Amand-d'

Ambraine,Dissertatian

m~dico-Ugale

sur

le

danger

des

inhumarions prlcipitles et /es signes de

la

mart,

Paris, 1821, s. 31

iDicrionnaire

des

sciences

m~dicales, Ll, s. 302 i J. H. Linares,

age,

s.12 iP. M. Menestrel,Des

signes

de la

mort. .. ,

Pa- ris, 1837, s. 24 i E. Boucbut,

age,

s. 146-147 i A Josat,

age,

s. 103-104; J:Parrot,

age,

s. 9; H. Legluclic,

age,

s. 32; F. Gannal,

age,

s. 47 i S. Icard,

age,s.9. -

57) lmtidad cildot al-va/ad mustakbila, Şafi'i,

age,

1, s. 250'de i bu bölüJl! tilmiziRa bi' tarafından da yorumlanmıljur:

ya•nr hislih fa-innahfJ

tatalaıl/as

'in

do al-mavL Tamtadd cildaı al-hisya li-anna al-hisya tata'a/-lak bi /-mavı

va tatadolllJ cilclatuhll,

Zayla'i, agy'de.

Takal/us hisayh ma'a

tadolli cildoıihima, Ram.li,_agy'de. Gaza!i, İhyfJ'

'u/am al-din,

Kahire, 1377/1957, IV, s. 446'da ölüm dö§eğindeki birinin hayalannın yukandoğru çelcildiğini yazar: tartafi'u al-w;ısaylin illi a'tlll mavdi 'ihinıll.

58) Hayalan büzü§mii§se.ölecektir, R. Labat,

age,

s. 137, 241.

59)

Le

pranasıic in age, II, s. 135; Prbıatians

caaques

in age, V, s. 695, n• 484; Du r~gime des

maladies

aiguls, Appendice, yay. baz. ve çev. R.

Joly, in Hippocrate,

CEuvres campletes,

VI, Paris, 1972, s. 69.

60) Hayalara baskı uygulanarak yalancı ölümler ayırtedilebilir, İbn Racab,

Zayi 'ala

tabakl/ı al-haıulbila, I, s. 70-71.

61) Şubrimillist,

Hll§iya,

Ramli,

agy'in

altında.

62) /ftirac zandayy yadayhi, Şati'i, age, I, s. 243, 250'de;

injisfJ/ al·kaffayn,

lbn Kudama, agy'de;

inhilfl' al-kaff,

Ramli,

age,

s. 2-3'de.

63) F. Gannal,

age,

s. 41 ; S. Icard, age, s. 2-3.

64)An tastarhiya kadamlihu va llJ tantasibani,

Şafi'i,

age,

I, s. 24;3, 250'de i lbn Kudama,

agy

i Zayla'i, agy; Ram.li,

agy

i

sakatat kadamlihu va

lam tarısubtl, Hattab, Mavlihib, II, s. 22l'de.

65) M. H. Descbamps,

Du signe certain

de la mart, Paris, 1851, s. 85 i F. Gannal, age, s. 47 i S. Icard, age, s. 10.

(7)

64 YOUSSEF RAGHEB

gerilmesi olup

olmadığına

bile

bakıyorlardı.

Ancak bu gibi

aşırı

titizlikler bazan, ölüm

döşeğinde

yatmakla birlikte henüz bilincini tamamen

yitirmiş

olan hasta- larda olumsuz tepkilere yol açabiliyordu. Birnebze ol- sun gücü

kalmış

olan

bazılanflumulmadık şekilde şid­

detli hayat belirtileri

göstermişlerdir.

Mesela, Halife Al-Mutadid, henüz can

çekişmekteyken organlarını

kontrol etmek isteyen doktoru,

ayağıyla

o denli

şid­

detle

itmiştir

ki,

zavallı

doktor, bu darbenin etkisiyle, yuvadana yuvadana

ıa

ötelere

gitmiş

ve hemen

oracık­

ta,

yardımına koştuğu hastasından

bir l§hza önce can

vermiştir66

Bazen, bu

işlemlerin yanı

srra ve özellikle kesin ka- naat

hasıl

edilemeyen durumlarda, hacarnata da

başvu­

ruluyor ve tercihen

ay~

tabanlan çiziliyordu. Kan a- karsa,

kişinin ölmediğine,

kan

çıkışı olmaması

halinde ise öldügüne karar.veriliyordu

67

Ancak, eskiden ölüm balini kesinlikle tespit için

başvurulan

bu

alışılmış

usul de son derece güvenilir

değildir. Bazı

ballerde solunu- mu

durmuş

veya

bayılmış

ama

ölmemiş

bir insandan kan, ancak tamamen kendine geldikten sonra akabilir.

Bazı

hallerde de

kişi ölmüş olduğu

halde cesedinden, ölüm

sonrası

kam

akıtılabilir68

Ancak bilginlerce bilinmekle olan tüm bu ölüm

işaretleri,

hiç

şüphe

yok, halk kitlelerince ve hatta bir çok bekirnce de bilinmiyordu.

Dolayısı

ile inme isabet

etmiş

olan veya derin komada bulunan, ama henüz can

vermemiş kişiler

oldukça

sık

bir biçimde ölü zannedil-

miş

ve çabucak

karanlık ~ezarlarına gönderilniiştir.

c

TffiBİ

MÜDAHALE

İLE

HAYATA

DÖNÜŞLER Yalnızca bazı

büyük hekimler

yalancı

ölüm halini

tanıyabilmiş

ve pek

çeşitli

tedavi yollanyla gidermenin yolunu

bulmuştur.

Böylece

diğer

doktorlar veya kendi

yakınlan

tarafindan

ölmüş

kabul edilen

bazı kişileri

bayata döndürerek hem

canlı canlı

gömülmekten kur-

tarmışlar

hem de biyografilerini kaleme alan yazarla-

rın, hayatlannın

en önemli

olayı

olarak kaydettilderi bu görkemli mucizeler sayesinde büyük bir üne ka-

vuşmuşlardrr.

En

tanınmış

bayata

döndürüş

olaylanndan biri,

Abbasi

Sarayı'nda,

hint

asıllı

müslüman hekim Salih b.

Bahla

tarafından gerçekleştirilmiştir.

Cibril b. Buhtisu isimli huistiyan doktor (Ölümü : Hicri 212/Miladi : 827), Harun

Reşid'in

kuzeni

İbrahim

b. Salih'in öl-

düğüne

karar

vermiş

ve bu karar

uyarınca,

cenazesi gö- mülmek üzere

hazırlanmaya başlanmıştı.

Bunu

öğre­

nen Salih, Halife'ye, kuzenin henüz

ölmemiş olduğu

halde gömülmek üzere

hazırlandığını bildirmişti.

Bu- nun üzerine Halife, Salih'in

yeğenini

muayene etme- sine izin

vermişti.

Cesedin

yanına

giren Salih, sol

baş parmağını almış

ve etle umak

arasına

bir

iğne

batu-

mıştı. Yalancı

ölü,

parmağına iğne

batar batmaz, elini

çekmiş

ve vücudUnun

yanına getirmişti.

Salih, . orada

hazır

bulunanlara

iddiasının doğruluğunu

bu

şekilde

ispat ettikten sonra, Halife' den, tavsiyelerine uyulma-

sını

rica

etmişti.

Önce kuzenini saran kefen

alınmalı

ve cenazeyi mezara

hazırlamak

için

sürülmüş

bulunan ko- kulu

yağları

temizlemek

amacıyla

vücudu

yıkanmalıy­

dı.

Sonra, hastaya,

hastalığı suasında

üzerinde bulunan elbiseler giydirilmeli ve her zaman

kullandığı

kokular sürelerek, en

sevdiği

sedirin üzerine

yatınlmalıydı.

Zi- ra, bu

şekilde,

yani kefene

sanlı

ve gömülmeye

hazır

bir biçimde kendine gelecek olursa,

kapılacağı

büyük korkudan ötürü, bu defa gerçekten, ani kalp

durmasın­

dan ölebilirdi. Bu tavsiyeler hemen yerine

getirilmiş

ve Salih,

hastayı

ölüm uykusundan uyandumak için ça-

lışmaya koyulmuştu. Hastanın

burun deliklerine bir körük

yardımıyla,

bir kaç dakika güçlü bir

aksırtıcı (laındust9 uygulamıştı.

Hasta,

titremiş, hapşumış

ve Halife'nin

karşısına

oturarak ellerini

öpmüştü.

O za- man Harun

Reşit,

kendisine ne

olduğunu sormuştu.

Anlatlığına

göre

dayanılmaz

bir uyku

bastumış

ve uyu-

yakalmıştı.

O srrada kendisine bir köpek

saldırmış

sol elini kalduarak kendisini korumak isteyince de, bu eli- nin

baş parmağını ısırmıştı.

Halen

varlığını

hissetmek- le

olduğu

bu

şiddetli acı-ve

bunu söylerken Halife'ye, Hintli'nin

iğneyi soktuğu

yeri

göstermişti-.içine düş­

tüğü uyuşukluktan kurtulmasını sağlamıştı.

Böylesine umulmaz bir

şekilde

hayata dönen

İbra­

him, Harun

Reşit'in kız kardeşi

ünlüAl-Abbasa ile ev-

lenmiş

ve çok daha sonra, Hicri 176/Miladi 792

yılında

valiligini yapmakta

olduğu

Fustat'ta vefat ederek hem

66) Mas'Odi, Murtıc al-zahab, VIII, s. 212; Safadi, Vtıft, VI,'yay. haz. S. Oedering, Wiesbaden, 1392/1972, s. 429; lbn ŞAkir Kutubf, FavtJt al- vafaytJt, I, s. 72, n• 33; SuyOti, Ta'rih al-hulaf/J', s. 374. ·

67) Tek ama anlamlı bir degi§keye göre halife al-Hd!ız'ın oğlu Hasan'ın (babası tarafından zehirletilmi§ti) ayak tabanlan çizilmi§, ancak ya- ralardan kan ak.mayınca öldügüne kanaat getirilmi§ti, lbn al-As'i~,.KAnıi/, Xl, s. 23. Bununla birlikte, en sadık gelenek, ölümün daha valı§i biryön- temle saptaıııııq oldugunu öne sürmektedir : lndirilen hançer darbelerine rağmen ceset hareketsiz kalınca halifenin oğlunun ölmii§ olduğuna kanaat getiıilıni§ti, Makri'z.'i, Hitat, II, s. 19; MakriZi, İrri'tız, yay. haz. Muham.mad Hilmi Muhammad Ah.m.ad, Kahire, 1390/1971-1393!1973, III, s. 155; AbO l-Mahdsin,Nuct2mztJ/ıira, V, s. 243.

68) Dicdonnaire des sciences mldicales, LI, s. 300 ; P. Brouardel, La mon et la mon subire, s. 44-45 ; S. Icard, age, s. 47.

69) Bu bitkinin he/leborus, struılıium ya da sabunoyu veya~psophila oldugunu savunanlar vardır. En doğru saplama muhtemelen bu sonun- cusudur,!Uzi, Hl1v1,

XXIII.

s. 346-347; lbn al-Baytfu', Traite des simples,

çev.

L. Lee! ere, i~Notices et exıraiıs desmanuscriıs de la Biblioth~que Na- tionale, XXV, s. 249, n"ll79; XXVI, s. 204-205, n• 1975; 'Abd al-Razz4k al-Caza'iri, Kııd al-rumaz,

çev.

L. Lee! ere, Paris, 1874, s. 186, n• 434.

(8)

ömürünü, hem de meslek

hayatını noktalamıştı70.

Ma-

cerasının arusı

uzun zaman

yaŞamış

ve ölümünden son- ra

şöyle

bir tekerlerneye

kaynaklık etmiştir

: "Bu adam

Bağdat'ta

öldü ama

Mısır'da yatıyor"71

Dışarıdan

müdahale ile

gerçekleştirilen

bu hayata

dönüş olayına

biraz daha

yakından bakalım.

Hintli önce

İbrahim'in

eline bir

iğne batırır,

böylece elin ge- ri çekilmesi sonucunu

doğuran

bir "can

yakıcı

uyarma"

işlemi

uygular. Bu

müdalıale

çift

amaçlıdır.

Hem ölüyü sarsmak, hem de Halife'ye

teşhisin doğruluğunu

gös- termek. Doktor bundan sonra,

İbrahim'in

burun

boş­

luğuna,

bumuna

soktuğu

bir körük

yardıiruyla şiddetli

bir

aksırtıcı uygulamıştır12

Böylece hem

akciğeriere

hava

üflenmiş,

hem b uma

aksırtıcı

madde i

tilmiş

tir. Bu iki

olayın birleşik

etkisi hayata

dönüş işareti

olan hap-

şırmayı sağlamıştır.

Bunun hemen

ardından

da ken- dine gelme ve

iyileşme safhaları gözlenmiştir.

Hip- okrat73

hapşırmayı, akciğer hastalıklan

hariç, bütün di-

ğer

tehlikeli

hastalıklarda

olumlu bir

işaret

olarak ka- bul etmektedir.

Aslında

bu

görüşün tıbbi

bir

değeri

yoktue

4

Buna

rağmen,

Eski

çağlardan

geçen

yüzyıla

kadar

geçerliliğini korumuştur75.

Gerçekten, söz konu- su devirlerde, bu

görüş

çerçevesinde,

boğularak

veya

başka

bir

şekilde

aniden ölenler

aksırtıcı

maddelerle burun perdeleri

uyarılarak

hayata döndürülmeye ça-

lışılıyordu

76. Ancak bu yöntem, XVIII.

yüzyıldan

itiba- ren

tıp

bilimince

reddedilmiş

olup

77

bugün

artık

tama- men terk

edilmiştir.

Salih b.

Balıla'nın

tedavi yöntemi, o devir de ve hat- ta daha sonraki

yüzyıllarda yaşayan doktorlarınkinden

belirgin biçimde

farklıdır.

O günden bu yana,

yalnızca iğne batırma işleminin geçerliliğini koruduğu anlaşıl­

maktadır.

Bu

işlem,

daha sonra, Yakup isimli yahudi

dönmesi bir doktor

tarafından,

yüksekten

düşen

ve ge- rek solunumu gerekse kan

dolaşımı durmuş

gibi gö- rünmekle beraber, vücudu

sıcaklığını

koruyan hamile bir

kadını

hayata döndürmek için

kullanılmıştır.

Ya- kup

iğneyi kadının

karnma

batırır.

Bu

batınşm

yarat-

tığı şiddetli sarsıntı kadını

hayata döndürür.

Kadın

gözlerini açar ve

ayağa

kalkar; böylece

hayatı

kurtu- lur78.

Ilieri ill./Miladi IX. ve Hicri IV./Miladi X

yüzyıl­

lar boyunca

görünüşte ölmüş

gibi

olanları, çoğunlukla

çok yemek yedikleri için inme isabet edenleri, hayata döndürmek için özellikle

şu

iki yöntemden biri uygu-

lanmıştır.

Hacamat ve

kamçılama.

Eski

çağlardan

beri inmenin belli

başlı

ila

cı sayılan

genel ve mevzi! hacamat, bir çok

kişinin

hayata dönme- sine

yardımcı olmuştur.

Özellikle

(yukarıda anlatıldığı

üzere

İbrahim

b. Salih'in öldügüne karar

vermiş

bulu- nan) Cibril b. Buhtisu'nun Harun

Reşid'in hayatını kurtarmasına

imkan

sağlamıştır.

Harun

Reşid,

Rak- ka'da

aşırı

yemek yedikten sonra, inme isabet ederek kendinden

geçmişti.

Hizmetinde bulunanlar öldügüne i-nanmıŞ, hatta ölüm haberi yayılmıştı. Acele çağırılan

İbn

Bahtisu, hiç bir hayat emaresi göstermeyen Hali- fe'nin

nabzını yoklamış

ve

"yaşıyor,

ancak hemen haca- mat

yapılması

gerekiyor"

demişti.

Teklifi, önce, ölülere hacamat

yapılmasının

caiz

olmadığı

gerekçesiyle red- dediliise de, o

sırada

orada bulunan Al-mamun bu mü- dahalenin

zararlı olamayacağı görüşünden

hareketle muvafakat eder. Bunun üzerine hekim, vantuzcular- dan,

vantuzlarını yerleştirmelerini

ister. Vantuzlar yer- leştirilip, emme işlemi gerçekleştirilince vantuz yerleri

kızanr

ve böylece Halife'nin hayatta

olduğu anlaşılır.

Bunun üzerine hekim, vantuzculara derinin çizilmesi-

70) Bu öykü ~itli değ~ikliklerle birçok kaynakta yer almaktadır: lbn al-Kiftf,

Ta'rih al-hukam/1',

yay. haz. J. Uppert, Leipzig, 1903, s. 215·

217; lbn Abi Usaybi'a, 'Uyarı

al-anb/1' fi tabak/it al-atibb/1',

yay. baz. A Müller, Königsberg-Kahire, 1882-1884, II, s. 34-35; lbn al-'İbô,

Ta'rih muhtasar

al-dııval, yay. haz. A SruiMııl, Beyrut, 1958, s. 132; Safadi,

VOfi,

Ozford Bodleian Ubrary Sel d. A 20 numaralı.yazma, varak 37 v"; Ma- krlzi,

Muka/fiJ,

Süleymaniye yazmas ı, varak 36 t'-v". L. Leclerc, Histoire de la m~decine

QTabe,

Paris 1876, I, s. 289'da özet bir çeviri veril.m~tir.

71) Safadi,

agy ;

Makrlzi,

agy.

Hac rehberlerinde mezannın yeri belirtilerek dirili§inden söz edilmektedir: tb n 'Ayn al-Fudald,

Misbl1h al- day/Jet,

D~r al-kutub Ta'rih 1461 numaralı yazma, varak 36 v" (burada babasıyla kart§tınlmaktadır) ve lbn ai-Zayyat, Kııvtıkib

sayy!Jra,

yay. haz.

Ahmad Taymar, Bulak, 1325/1907, s.

55-56.

.

72) Bu tür suni solunum yöntemi geçen yüzyılda da karm~ık ve bazen ~rtı§ılır nitelikli aygıtlar (§ınnga, körük) yardımıyla uygulanmaktay- dı, H. Chaussier, Vıvants crus morts, Paris, 1819, s. 70-82; M. Julia de Fontenelle, Recherches m~dico-Ugales sur l'incertitude des signes de la mort. .. , Paris, 1934, s. 287, 288-289; X. Gaillard, Preservatif

contre le danger d'etre entmt

vivanı, Paris, 1847, s. 54-56; M. Kaufmann, De lamort appa-

rrnıe eı des

enterrements precipites,

Paris, 1851, s. 66, 75; J. Parrot,De lamort apparente, s. 73-74.

73) Le

pronostic

in CEuvres compMtes, II, s. 147.

74) R. Joly, Le niveau

di

la

.science hippocratique,

Paris, 1966, s. 236.

75) Ölüm dö§eğindekiler, suni biçimde hap§ırtılarak hayata döndürülmeye çalı§ıiır. Deneme bll§ansızlıkla sonuçlanırsa, yapacak biqeyyok- tur: Aristotc;les,Les

probltmes, çev.

J. BartMiemy..Saint-Hilaire, Paris, 1891,1I, s. 389. Aynı inanı§a Celsius'ta da rastlanır: Traitt de la m~decine, çev. Dr. A V~dr~nes, Paris, 1876, s. 72, 94, 184. Kusta b. LQka, lcundus'un bap§ırtmadığı ki§ilerin kesin olarak ölmii§ olduklannı söylemektedir:

Rlizi',

#Ovt,

XVI, s. 231 ve lbn Sina,

KOnan,

II, s. 88, 174.

76) Guy de Cbauliac, lA

grande chirurgie, çev.

L. Joubert, Lyon, 1580, s. 458; J. B. Winslow, DisseruıtioTL

.. ,

I, s. 70-71 ; II, s. 366; F. E. Fo-

dtrt, Traite de la

m~decine

Ugale,

ll, s. 408; F. L. Picbard,

De la Uthargie et

des

signes qui distinguent lamort reelle de la nwrt apparente,

Paris, 1830, s. 10; J. J. D'Alencastre,

Considtrations sur les signes

de

la morr,

Paris, 1832, s. 30; J. H. Linar~. Dissertation sur les signes

de

la mort, Paris,1834, s.

2S ;

E. Boucbut,

TraiJi

des

signes de la mort. .. ,

s. 114 ; M. H. Deschamps, Du

signe certain de

la

mort,

s. 132; M. Kaufmann,

age,

s. 69.

77) J. B. Wınslow,

age,

II, s. 366-367.

78) T~köprüzade, Şakli'ik nu'mônfwa, s. 137.

(9)

66 YOUSSEF RAGHEB

ni emreder. Deri çizilince kan akar. Her kan

çıkışmda

Halife

başını kımıldatır

ve

sararır.

Sonunda

konuşma

yeteneğini

tekrar

kazanır.

Bir afrika

kekliğinin göğüs

etiyle beslenip,

şarapla susuzluğu

giderildikten sonra, kokulu otlar yardımıyla biliiicini tamamen kazanır.

Ölüm tehlikesini böylece

atıatan

Halife, doktoru (kur-

tarılınasının

bedeli olarak), bir milyon dirhemle ödül- lendirir79.

Aynı

tedavi, hekim ' Abul-Hasan b.

İbrahim

Al- Harrani'ye de (ölümü Hicri 365/Miladi 976) iki

ayrı

in-

sanı

görkemli bir biçimde hayata döndürme

imkanını sağlamıştır. lık

seferinde, doktorlarm oy

birliği

ile "öl-

müştür"

diye ilan ettikleri vezir Ab u Tahir b.

Bakiyya'yı

hayata

döndürmüştür.

Cesedi gördükten sonra, B üvey- hi

aslından

olan hükümdar izz-al-davla Bahtiyar'dan, ve zir

ölmüş olduğuna

göre

yapılacak

müdahalenin her- hangi bir tehlikesinin

bulunmadığını

ileri sürerek, ha- camat

yap~asma

izin verilmesini

istemiştir.

Deri çi-

zildiğinde

kan önce damla damla akar, ama

akış

gide- rek güçlenirve sonunda

fişkırmaya dönüşür.

Vezir bi- raz kendine gelirse de bayata

dönüş yavaş

bir tempoyla

gerçekleşir

ve hasta ancak dört gün sonra tekrar ko-

nuşma yeteneğini

elde eder. Hükümdar ve veziri heki- mi hediyelere garkederler

80

İkinci defasında, meslek-

taşı

Ubayd Allah b. Cibril b. Buhtisu'nun da

yardımıy­

la

Babal-azağlı

bir

ciğer kızartması

taeirini hayata dön- dürür.

İki

hekim, tacirin ailesinden, cenazesini

kaldır­

madan önce bir saat beklemesini rica ederler, bu ara- da birvantuzcu

çağırarak

çesetten çokmiktarda kan al-

dımlar.

Böylece hayata dönen tacir, bu

işlemden

üç gün sonra da dükkanındaki işinin başına döner

81

Mesleğe, BağdatHastanesi'nde

vantuzculukla

baş­

layan hekim

Şaid

b. Biss b. Abdüs devezir Ali b. Bül- bül'ün

yeğenini hacamaıla kurtarmıştır.

Konsültasyo- na

çağırılan

bütün

Bağdatlı

hekimler, vezirin

yeğeni­

nin

öldüğüne

karar

vermişlerdi.

Cenaze gömülmek i- çi.ıİ'bazırlanmış, başsağlığı dileklerinde bulunulmuş ve

kadınlar

gürültülü bir

şekilde

matem dövünmelerine

başlamıştı

bile. Bu

sırada, Şaid

vezire,

yeğenine

sadece beyin kanamasına bağlı olarak inme isabet ettiğini

82

,

durumunda hayati tehlike

bulunmadığını

söyler ve kendisine tedavi izni verilmesini ister. Önce çok mik- tarda kan

alır.

Ölü gözlerini aralar. Bunun üzerine he- kim, hayata

dönüşü hızlandırmak

için, hastaya kokulu otlar

koklattıktan

sonra, bir kez daha çok miktarda kan

alır.

Hasta o

zaııian

tekrar

konuşma yeteneğine

ka-

vuşur.

Bu

işlemlerin

hemen

ardından

kendisine besin maddeleri

verilirvesusuzluğu

giderilir. Ölü

hızlı

bir bi- çimde hayata döner. Dört gün sonra da tamamen ayak-

lanır

ve camiye gider.

Kurtarıcısı

maddi olarak cömert bir biçimde

ödüllendirildiği

gibi, Halife'nin ve Vezir'in teveccühlerini de

kazanır83

inmenin başlı bir şaşırtıcı tedavisi de kamçıtama­

dır.

Buna örnek olarak

Bağdatlı

hekim Tabit b. Kuria Al Harrani'nin (ölümü Hicri 288/Miladi 901) üne ka-

vuşmasını sağlayan,

halktan sade insanlan bu yolla hayata

döndürüşü

gösterilebilir. Bu hekim, bir gün Ha- life'nin

sarayına

gitmekteyken, dövünme sesleri ve

çığ­

lıklar

duyar. Önünden geçmekte

olduğu

dükkanda

çalışan

kasabm

ölmüş olabileceğtru düşünür.

Böyle olup

olmadığını sorduğunda, etrafını

çevirenler,

şaşkın

bir biçimde "evet" diye cevap verir. Bunun üzerine, ka- sabm evine girer ve

kadınlara zamanından

önce

başla­

dıkları

matem dövünmelerini

bırakarak eısiz

ve

yağsız

bir yemek

hazırlamalarını

ister. Bunun

ardından,

hiz-

metırnrlarmdan

birine kasabm

tabaniarına

bir sopayla

vurmasını

emreder. O

sırada

kendisi

baştanın nabzını·

yoklar. Bir kaç darbeden sonra, hizmetkara

durmasını

söyler, üzerinde

taşıdığı ilacı çıkarır,

bir tasm içinde bi- raz suyla

karıştırır,

ölürrün

ağzını

açar ve ila

yutturur.

Kasap gözlerini

aralayınca

da Tabit kendisine biraz önce

hazırlatmış olduğu yemeği

yedirir. Tabit Hali- fe'nin

sarayına vardığında, yarattığı

mucizenin haberi- nin kendisinden önce oraya

ulaşmış bulunduğunu

gö- rür ve durumu

açıklamak

zorunda

kalır.

Hergün, bu kasabm

dükkanının

önünden geçerken, kasabm kara-

ciğer kestiğini

ve üzerine tuz ekerek

çiğ ç~ğ yediğini görmüştü.

bu tiksindirici olaya, sürekli bir biçimde

şahit

olunaa, kasaba ergeç bir gün inme isabet

edeceği­

ni

düşünmüş

ve bu

hastalığa

iyi gelen bir

şurubu,

her

79) Bu öykü en aynntılı biçimde TanQhf,Farac ba'd al-§iddıı, Kahire, 1955, s. 32S'teveri!ınqtir. İbn AbtUsaybi'a, age, I, s. 132'de kısalt~

biqekilde yer alır. · . .

80) En sadık aniatı İbn ~utlan'ın (olaya kendisi tanık olmuştur) kısa biryapıtında yer alır: 'hlatnald al-atıbbiJ' al-mahara, lbn Abi Usaylıi'a,

age,

I, s. 227. Aynı öyküyü Safadi, Vfift,

X.

s. 463-464, n• 4969'da da bulursak da olay burada yanlışlıkla S§bit b. Sin§ al-Harrani'ye maledilınekte­

dir. Hil§l al-S§ bi' den kaynaklanan değişik bir versiyon İbn al-Kıftf,

age,

s. 111-112'de veri!ınqtir. Aynı olay kısaltılınış biçimde L. Leclerc,

age,

I, s. 369'da da nakledilıni§tir.

81) lbn Abi Usaybi'a, agy.

82) Saleta damaviyya : uzun süre tıpta, kana (apoplexie sanguine) ve kan serumuna (apoplexie saeuse ya da humorale) bağlı olarak iki tür beyin inmesi oldugu kabul edilıni§tir, örneğin bkz. J. F. F. Montain arn~ ve G. Alph.-Ciaudius Montain jeune, Traiıe tk l'apoplexie, Paris, 1811, s. 37 ; A Portal, Observations sur la nature et le traitement tk l'apoplexie, Paris, 1811, s. 2, 323 ; J. Rivi~re, Dissertation sur l'apoplexie sanguine, Paris, 1811, s. V; G. Vieusseux, De la saignee et son usage, Paris, 1815, s. 57. Ancak daha sonralan türterin sayısoda artış gözlemlerun.i§tir, J. A Rochoux, Recherches sur l'apoplexie, 2. basım, Paris, 1833, s. XVII j ; AA da Silveira Pinto,Dissertation medico-Ugale sur l'incertiıutk des signes tk la mort. .. ,

Paris, 1837, s. 28-29.

ll -

83) İbn Abt Usaybi'a, age, s. 232-233; L. Leclerc, Histoire tk la metkcinı: arabe, l, s. 379'da kısaca değinilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yıllardır, hayatlarını mukaddes bildikleri sa- natları uğurunda yıpratmış bu olgun sanat üstatları- nın yanında henüz sanat hayatına atılan genç res- samlardan Ferruh, Selim ve

Öğ- rettiği genç adamlar üzerinde ıtesiri, tabiîdir ki, bil- hassa kuvvetli idi... bir ifade mevcut olabileceğini, telkin niyetinde

Bu katta, pencereleri şimale bakan resim salonu, önün- de açık havada resim yapmak için terası; 3 sınıf, bir kütüp- hane, bir tedris aletleri odası, muallim odası, fizik, kimya

- Si vous aidez une femme à porter un paquet, si vous lui offrez votre place dans le bus ou votre bras pour descendre (en gentil Européen), ça peut être considéré comme une

Elle a aussi inspiré une multitude de chorégraphies, la plus connue étant sans doute celle créée par Maurice Béjart, en 1961, pour le Ballet du XX e siècle. Œuvre de tous

Ce rapport est la première évaluation mondiale des Nations Unies sur la sécurité alimentaire et la nutrition à paraître dans le prolongement du Programme de développement

Selon l’article 8, « des techniciens, nommés respectivement par les administrations de la Syrie et de la Palestine, examineront en commun, dans un délai de six mois

Bodrum katı kayıkhane, odunluk ve kömür- lüğe tahsis edilmiştir.. Çatı