• Sonuç bulunamadı

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print) Volume 10 Issue 1, p. 61-84, February 2018

DOI Number: 10.9737/hist.2018.571

Volume 10 Issue 1 February

2018

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

Socio Economic Situation of Siirt in the 16th Century

Yrd. Doç. Dr. Uğur DEMLİKOĞLU

(ORCID: 0000-0002-7731-3799) Siirt Üniversitesi - Siirt

Öz:Bu çalışmada; Siirt’in 16. yüzyıldaki sosyo- ekonomik ve fiziki yapısı Osmanlı Arşiv kaynaklarından istifade edilerek ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, 1526 ve 1568 yıllarına ait iki tapu tahrir defterinden faydalanılmıştır. Makalemiz; giriş ve sonuç bölümlerini hariç tutarsak üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Siirt’in 42 yıllık zaman dilimi içerisinde geçirmiş olduğu demografik değişimler tablo ve grafikler yardımıyla sistematik bir şekilde anlatılmıştır. İkinci bölümde ise Siirt’te üretilen ürünler, halkın geçim kaynağı ve devletin temin ettiği vergilerden bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde ise şehrin fiziki yapısını oluşturan unsurlara yer verilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı İmparatorluğu, Siirt, Vergilendirme, Tarım, İktisat

Abstract:In this study, socio-economic and physical structure of the Siirt Province in the 16th century is presented by using the Ottoman archives. For this purpose, two land registry books were used, which were written in 1526 and 1568. This article is composed of three chapters apart from the introduction and conclusion chapters. In the first chapter, the demographic changes of Siirt underwent in 42 years of time are explained systematically by using tables and graphs. In the second chapter, the products that were produced in Siirt, people's means of living and taxes collected by the Ottoman Empire are discussed. In the third chapter, the physical structure of the Siirt province is revealed.

Keywords: The Ottoman Empire, Siirt, Taxation, Agriculture, Economics

Giriş

Topraklarının bir kısmı Doğu, bir kısmı Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan ve vilayetin merkezi durumunda olan Siirt; kuzeydoğuda Tayyartepe, doğuda Türktepe, güneyde Harmantepe, güneybatı ve batıya doğru hafif meyille alçalan küçük fakat yamaçları dik tepelerle kuşatılmış bir zemin üzerinde kurulmuştur.1 Siirt, Anadolu ve Mezopotamya medeniyetleri arasında doğal bir sınır oluşturan Güneydoğu Torosların kenar kıvrımları kuşağında yer almaktadır. Botan suyu sarp ve derin bir vadiden akarak kentin doğusunu sınırlandırmıştır. İlk yerleşimin vadinin batı yamacında bulunan Yağmurtepe, Pınarova ve Pınarca köylerinin bulunduğu batı istikametine doğru gelişim göstermesinin sebebi, yörenin savunma ve doğal koşullarından faydalanmaktı.2

1 Metin Tuncel, “Siirt”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C.XXXVII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011, s.173.

2 Nurettin Özgen-Sabri Karadoğan, “Siirt şehrinin Kuruluş ve Gelişimi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. XIX, Sayı: 2, Elazığ, 2009. s. 62.

(2)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

62

Volume 10 Issue 1 February

2018

Siirt adının nereden geldiği ile ilgili kesin bir bilgi mevcut değildir. Şehrin isminin Sami

kaynaklı olduğu iddia edilirken bazı kaynaklarda ise Siirt adının Keldanice’de şehir anlamına gelen Keert adından geldiği ileri sürmüşlerdir.3Eski Ermeni dilinde Sgerd, Arap kaynaklarında Esʽard, Saʽird ve Siirt gibi çeşitli kullanım şekilleri mevcuttur.4 Osmanlı tapu kayıtlarında ise Siird5 ve İsʽird6 şeklinde kaydedilmiştir.

Siirt, doğudan batıya uzanan geçiş yolları üzerinde bulunduğu için Anadolu’ya hâkim olan toplumların etkisinde kalmıştır. Bu bağlamda bölge, Perslerin ve İskender’in hükmü altında kaldıktan sonra Roma ve Sasani Devleti’nin hâkimiyetine girmiştir. Siirt ve çevresi Hz.

Ömer döneminde İslam topraklarına katılmıştır. Müslümanların hâkimiyeti süresince tahkimatı zayıf olduğundan Diyarbakır ve Hasankeyf’e bağlı olarak yönetilmiştir.7 1042 yılında itibaren Türkmen akınlarına maruz kalan Siirt, Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Melikşah döneminde 1085 yılında Selçuklu hâkimiyetine girmiş ve bölgede hüküm süren Mervanilerin hâkimiyetine son verilmiştir. Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Kılıçaslan, 1106 yılında Malatya'yı alıp Urfa'yı kuşatmış ve Musul üzerine yürüyünce Siirt Emiri Kızılarslan da ona itaat eden beyler içinde bulunmuştur.8 Moğollar 1230 yılında Azerbaycan’a yerleşmiş, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yağma ve tahrip hareketlerine bulunmuşlardır. Moğollar, Diyarbakır’ı ele geçirdikten sonra Siirt önlerine gelmiş ve 5 gün süren kuşatmanın ardından kenti teslim alarak 15.000 kişiyi katletmiştir.9 Moğol tahribatını kısa sürede üzerinden atan Siirt sırasıyla; İlhanlı, Celayirli ve Akkoyunlu Devletlerin hâkimiyeti altına girmiştir.10 Safevi Devleti hükümdarı Şah İsmail Akkoyunlu Devletini ortadan kaldırdıktan sonra 1507 yılında Diyarbakır’a Ustaca Oğlu Muhammed Han’ı vali olarak tayin etti.11 Bitlis hâkimi İbrahim Bey Bitlis’i Safevilere karşı iki yıl süreyle müdafaa etmişti; ancak başarısız olup Siirt’e çekilmiş ve 1507 yılında burada vefat etmiştir. Ardından Hasankeyf ve Siirt Beyi Melik Halil Eyyubi, Şah İsmail’in hâkimiyetini kabul etmiştir.12

24 Ağustos 1514 tarihinde Osmanlı ve Safevi orduları Çaldıran’da karşı karşıya geldiler.

Bu savaşta Safevi ordusu ağır bir yenilgiye uğratılmış ve Yavuz Sultan Selim iki hafta sonra Safevi Devleti’nin başkenti Tebriz’e girmiştir.13 Ancak başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesinde hâkimiyet tam anlamıyla sağlanamamıştı. Osmanlı Devleti’ne iltica etmiş olan meşhur âlim İdris-i Bitlisî aracılığıyla Diyarbakır sulhen Osmanlı Devleti’ne geçmişti. Bunun üzerine Şah İsmail, Diyarbakır üzerine Ustaca Oğlu Muhammed Han’ın kardeşi Karahan’ı göndermiş ve Diyarbakır Kalesi’ni kuşatmıştır. Diyarbakır Kalesi’nin yardımına Trabzon Valisi Bıyıklı Mehmed Paşa ve Konya Beylerbeyi Hüsrev Paşa gönderilmiş ve Diyarbakır kurtarılmıştır.14 Mardin’e çekilen Karahan’ın üzerine Bıyıklı Mehmed Paşa yürümüş ve kendisini ağır bir yenilgiye uğratmıştır. 1516 yılında Osmanlı

3 Besim Darkot, “Siirt”, İ.A, C. 10, Milli Eğitim Basım Evi, İstanbul, 1979, s. 619.

4Bekir Sami Seçkin, Başlangıçtan Günümüze Siirt Tarihi, İstanbul Siirtliler Derneği, İstanbul, 2005, s.13

5BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi, TTd. (Tapu Tahrir Defteri), Sıra No:998, s.270.

6BOA, TT.d. 1096, s. 227.

77 Mehmet Azimli, “İlk Fethinden Osmanlı’ya Siirt’in Siyasi Tarihi”, Uluslararası Siirt Sempozyumu Bildirileri (19-20-21—Eylül 2006),Siirt Kültür Merkezi, Birleşik Matbaa, İzmir, 2007, s. 127,128.

8Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1969, s.159; Tuncel, agm, s. 173.

9 Seçkin, age, s. 81.

10 Tuncel, agm, s. 174.

11 Faruk Sümer, Safevi Devletimim Kuruluşu ve Gelişmesindeki Anadolu Türklerinin Rolü, Türk Tarih Kurumu Basım Evi, Ankara, 1999, s. 30.

12 Seçkin, age, s. 88.

13 Halil İnalcık, Devlet-i ʽAliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar, Türkiye İş Bankası Yayınları, Mayıs 2009, İstanbul, s.138.

14 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1988, s. 263

(3)

Uğur DEMLİKOĞLU

63

Volume 10 Issue 1 February

2018

hâkimiyeti bölgede tesis edilmiştir.15 Karahan’ın ölümüyle Cizre, Eğil, Bitlis, Hizan, Siirt ve Hasankeyf Osmanlı egemenliğine geçmiştir.16

Bölge Osmanlı Devleti’nin eline geçtikten sonra Diyarbakır Eyaleti kurulmuş ve bu eyaletin sınırları Safevi döneminin de tesiriyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin önemli bir kısmını içine alacak şekilde genişletilmiştir.17 Diyarbakır idari yapılanmasında Siirt’te yer almıştır. Siirt 1526 yılında Diyarbakır Eyaletine bağlı kaza statüsünde yer alırken;

1568 yılında Diyarbakır’ın idari yapılanmasında sancak statüsünde yer almıştır.18

Osmanlı Devleti siyasi yönden hareketli olan hudut bölgelerindeki sancakları, hükümet ve yurtluk-ocaklık sancakları şeklinde idare etmiştir. Bundaki amaç; bölgelerdeki nüfuzlu beylerin gücünden istifade etmek ve varlığını bu beyler aracılığıyla güçlendirmektir. Beylerin fetih sırasında göstermiş oldukları sadakat ve hizmetlerinden dolayı bölgenin idaresi kendilerine tevcih edilmiştir. Hükümet sancaklarında tımar uygulanmazken, yurtluk- ocaklık sancaklarında tahrirler yapılmış ve tımar rejimi uygulanmıştır.19 1526 ve 1568 yıllarında Siirt’te tahrirler yapılmıştır. Tımar ve zeametin bulunması bölgenin yurtluk- ocaklık sancağı statüsünde idare edildiğini ortaya koymaktadır.20

Osmanlı Devleti bir bölgeyi fethettikten sonra yaptığı ilk iş o bölgenin gelir kaynaklarını tespit etmek ve deftere kaydetmek olmuştur. Arazi tahrirlerinin amacı; reayayı yerel askeri sınıfların keyfi uygulamalarına ve suistimallerine karşı korumak, bütün vergi kaynaklarını kaydedip değerlendirebilir hale getirmek, vergi kaçırmayı önlemek, vergi muafiyetlerini gözden geçirmek ve devletin gelirlerini arttırmak şeklinde özetlenebilir.21 Tahrir defterlerinde bir bölgenin sosyo-ekonomik yapısı hakkında teferruatlı bilgiler bulunmaktadır.22

1. Nüfus

6 Ekim 1526 tarihli (H. 29 Z. 932) icmal defteri ile 25 Haziran 1568 tarihli (H. 29 Z.975) mufassal tapu tahrir defterinde Siirt’in sosyo-ekonomik yapısı ile ilgili ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Arada geçen 42 yıllık zaman diliminde bölgenin demografik yapısı, sosyal ve iktisadi yapısında meydana gelen gelişmeleri ve değişimi ortaya koymak mümkün olmuştur.

Bu defterlerde Siirt merkez ve köylerde vergiye tabi Müslüman, gayrimüslim nüfus, mukataa gelirleri, mahalle, köy ve mezra isimleri, üretilen ürünler, alınan vergi miktarı ve türü, vergi muafiyeti tanınan şahıslar, tımar ve zeamet statüsündeki yerleşim birimleri kaydedilmiştir.23

Siirt’in 1568 yılına ait tapu tahrir defteri öncelikle nefs tabir edilen şehir merkezinden başlanmıştır. Şehir merkezindeki mahalle isimleri ve ismin hemen altında mahalleyi oluşturan haneler şahıs isimleriyle kaydedilmiştir. Müslüman nüfusun ardından gayrimüslim nüfus yer almıştır. Ancak mahalle ismiyle değil, mensubu oldukları etnik ya da dini cemaat başlığı altında verilmiştir. Kaza merkezindeki vergi yükümlüsü nüfusun ardından köyler ve mezralar

15Feridun Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2016, s. 218.

16Uzunçarşılı, age, s. 263.

17 İbrahim Yılmazçelik, “Diyarbakır Eyaletinin Yeniden Teşkilatlandırılması (1848-1864)”, Osmanlı, C. VI, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s. 222.

18 BOA, TTd. 998, s.270; BOA, TT.d. 1096, s. 227.

19 Bkz. Orhan Kılıç, “Yurtluk- Ocaklık ve Hükümet Sancaklar Üzerine Bazı Tespitler”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarih Araştırmaları Merkezi, Sayı: 10, Ankara, 1999, s.119-136.

20 BOA, TTd. 998, s.270, 271; BOA, TT.d. 1096, s. 227-246.

21 Halil İnalcık, “Arazi Tahrirleri ve Tahrir İşlemleri”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, C. I, Eren Yayıncılık, İstanbul, 2000, s. 175.

22 Mehmet Ali Ünal, “XV-XVI. yüzyıllarda Sinop Kazasında Üretim”, Birinci İktisat Tarihi Kongresi Tebliğler- 2, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 2010, İstanbul, s. 568.

23 BOA, TTd. 1096, s. 227- 246.

(4)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

64

Volume 10 Issue 1 February

2018

yer almaktadır. Köyler tıpkı şehir merkezinde olduğu gibi vergiye tabi şahıs isimleri ve varsa

meslekleriyle birlikte yer almıştır. Ancak kırsal yerleşmenin en küçük birimi olan mezralarda bu durum farklılık arz eder. Mezralarda vergi mükellefi şahıslar ve üretim faaliyetleri ile ilgili bilgiler yoktur. Çünkü mezralar köylerin ekinlik alanlarıdır.

Tapu tahrir defterlerinde vergi yükümlüsü birim hane ve mücerred olarak adlandırılmıştır.

Hane; ev, bina, ikametgâh ve aile gibi değişik anlamlara gelmekte olup hanenin kaç kişiden oluştuğu ile ilgili net bir bilgi yoktur.24 Halil İnalcık ise haneyi; ev, aile ve vergi birimi olarak hane halkı şeklinde ifade etmiştir.25 Vergi yükümlüsü olup evlenme çağına gelmiş; fakat evlenmemiş bekâr erkekler de mücerred olarak kaydedilmiştir.26Mehmet Ali Ünal’a göre mücerred kabul edilen kişinin Müslüman olması gerekmekteydi.27Ancak incelenen döneme ait tapu tahrir defterlerinde gayrimüslim nüfus içerisinde mücerred olarak kaydedilen vergi yükümlüleri bulunmaktadır.

1.1. Müslüman Nüfus

Siirt kazasında 1526 yılında dört Müslüman mahallesi bulunmaktaydı. Bu mahalleler;

Re’s, Beyder, Yağ ve Halfeni isimlerini taşımaktadır. Bu mahallerde toplamda 406 hane ve 76 mücerred bulunmaktaydı. Hane halkını 5 olarak kabul edersek 2.030 ve 76 mücerredi eklediğimizde mahallerde yaşayan tahmini nüfus 2.106’dır. Vergi muafiyeti olanları da ilave ettiğimizde Siirt merkezde yaklaşık 2200 Müslüman nüfus ortaya çıkmaktadır. Siirt’te dört mahalle içinde en kalabalık Müslüman nüfusu Yağ Mahallesi, en az nüfus ise Re’s mahallesinde bulunmaktadır.28

1568 yılına ait mufassal tapu tahrir defterinde Siirt’te mahalle sayısı değişmemiş;

ancak mahallelerdeki hane ve mücerred sayısı artmıştır. Aşağıdaki grafikte bu değişim vurgulanmıştır.

24 Nejat Göyünç, “Hane Deyimi Hakkında”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, C.XXXII, 1979, İstanbul, s.331

25 Halil İnalcık, Ekonomik ve Sosyal Tarih, C. I, s. 452.

26 Ümit Koç,” Pirlepe Kırsalında Nüfus- Vergi Bağlamında Ekonomik Refah Düzeyinin Tespiti ve Gelir Dağılımı Üzerine Bir Deneme”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. XXIV, Sayı: 2, Elazığ, 2014, s. 296.

27 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Çemişgezek Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basım Evi, Ankara, 1999, s.118.

28 BOA, TTd. 998, s.270.

(5)

Uğur DEMLİKOĞLU

65

Volume 10 Issue 1 February

2018

Grafik 1. 1526- 1568 Yılları Arasında Siirt Şehir Merkezindeki Müslüman Nüfus

440

800 506

1326

600

1487

561

1380

0 200 400 600 800 1000 1200 1400 1600

1526 yılı 1568 yılı

Re's Mahallesi Beyder Mahallesi Yağ Mahallesi Hollani Mahallesi

Yukarıdaki grafikten anlaşılacağı üzere 1526 ve 1568 yılındaki nüfus artışı dikkat çekicidir. 1526 yılında Siirt merkezinde bulunan tahmini Müslüman nüfus 2.200 iken, 1568 yılında vergi muafiyeti olanları da eklersek 5.000’in üzerinde bir Müslüman nüfus ortaya çıkmaktadır. Re’s mahallesi hariç diğer tüm mahallelerde iki katından daha fazla artış görülmektedir. 1568 yılında en kalabalık nüfus 1526 yıllında olduğu gibi Yağ mahallesidir.29

1526 ve 1568 yılları arasında 42 yıllık zaman dilimi içerisinde Siirt şehir merkezindeki Müslüman nüfus artış hızı % 127’dir. Yıllık nüfus artış hızı ise %’3 dür. 16. yüzyılda Anadolu’daki şehirlerin doğal nüfus artış hızının yıllık %1 ile %1,5 bandında olduğu düşünüldüğünde, bu nüfus artışının Siirt şehir merkezine yapılmış göçlerden kaynakladığı söylenebilir. Dolayısıyla Siirt kent merkezindeki nüfus artışını aşırı bir nüfus artışından ziyade

“nüfus yığılması” şeklinde ifade etmek daha gerçekçi olacaktır. Siirt şehir merkezine yapılan göçlerde itici faktörlerle (sel, kuraklık, depremler, yaşadığı yerin olumsuz özellikleri, zulüm ve haksızlıklar, savaşlar, düşük ücretler), çekici faktörler (yaşamak istediği yerin olumlu özellikleri, güvenlik gibi) etkili olmuş olabilir.30 Nitekim Osmanlı yönetiminin Safevi hâkimiyetine son vererek bölgeye hâkim olması, huzur ve güvenliğinin sağlanması ile birlikte bölgede nüfus artışları meydana gelmiştir. Huricihan İslamoğlu ve Mehmet Öz’e göre Doğu Anadolu’nun istikrara kavuşması ile birlikte Anadolu’nun orta ve kuzey bölgelerinden yapılan göçler nüfus artışında etkili olmuştur.31

Kırsal bölgedeki demografik yapıya bakıldığında; Siirt kırsalı 1526 tarihinde 25 köy ve 5 mezradan oluşmaktaydı. Köylerde 304 hane ve 60 mücerred bulunmaktaydı. Hane ve mücerrdlere göre kırsal da tahmini nüfus 1.580’dir. Bu nüfusun 558‘ini gayrimüslimler

29 BOA, TT.d. 998, s. 270; BOA, TT.d. 1096, s. 238-246

30 Alpaslan Demir, “15-16. Yüzyıl Göçlerinin Osmanlı İskan Yapısına Etkisi”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C.34, Sayı: 58, 2015, s. 565-568.

31 Alpaslan Demir, “Diyarbakır (Amid) Şehir Demografisine Göçleri Etkisi”, Bilig Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 50, Yaz, 2009, Ankara, s.18.

(6)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

66

Volume 10 Issue 1 February

2018

oluşturmaktaydı. Deyük ve Humardi köyleri gayrimüslim köylerdi ve padişah hasları içinde

yer almaktaydı. Ancak diğer gayrimüslim köyler tespit edilememiştir.32

1568 tarihli tapu tahrir defterine göre Siirt kırsalında 27 köy ve 7 mezradan oluşmaktaydı.

477 hane ve 198 mücerredden tahmini 2.583 nüfus ortaya çıkmaktadır. 1526 ve 1568 yılları arasında kırsal bölgedeki nüfus artış oranı % 63’e denk gelmektedir.33 Siirt kırsalındaki yıllık nüfus artış hızı ise %1,5’dir. Kırsaldaki nüfus artış hızı şehirdeki nüfus artış hızının yarısıdır.

Şehir merkezindeki nüfus artış hızının kırsala göre yüksek olmasında iktisadi canlılık ve güvenlik gibi çekici faktörler etkili olmuş olabilir.16. yüzyılda Anadolu’daki kırsal yerleşimlerde tabii yıllık nüfus artışı %1,1 ile %1,5 arasında değişmektedir.34 Dolayısıyla Siirt kırsalındaki nüfus artışı doğal nüfus artışı gibi görülebilir. Nitekim aradan geçen 42 yılda köy sayısında ciddi bir artış söz konusu değildir. Fakat 1526 yılı ile 1568 yılları arasında Siirt kırsalındaki bazı köylerin nüfus yoğunluğu değişmiştir. 1526 yılında nüfusu en kalabalık köyler sırasıyla; Tillo, Hılnizi, Mirsaka, Fiskin ve Tak köyleri iken, 1568 yılında ise Holomend, Hılnızi, Kersaf ve Tillodur. Tillo köyünde nüfusun azaldığı, Holomend köyünde ise nüfusun arttığı görülmektedir.35 Göç faktörünün bu köylerdeki nüfusun artış ve azalışında etkili olduğu düşünülebilir. Göçler hareket yönüne göre bir köyden diğer bir köye, şehirden köye veya köyden şehir merkezine doğru yapılmış olabilir.

Aşağıdaki tablo 1526 ve 1568 yılları arasındaki Siirt’e tabi köylerin demografik özelliklerini kıyaslamamıza yardımcı olmaktadır.

Tablo 1. 1526-1568 Yılları Arasında Siirt Kırsalındaki Nüfus Tarih Köy

Sayısı Boş Köy Sayısı

Mezra Sayısı

Hane Mücerred Tahmini Toplam Nüfus

Ortalama Köy Nüfus

1526 25 1 5 304 60 1.580 63

1568 27 1 7 477 198 2.583 95

Tahmini Toplam Nüfus= Hane x 5+ Mücerred

Ortalama Köy Nüfusu= Tahmini Toplam Nüfus/ Köy Sayısı

Şehir merkezine yakın köyler uzak olan köylere nispetle güvenlikli olmaları ve şehir merkeziyle kurdukları ticari aktivitelerle çok daha avantajlı bir konumda idiler. Bu durum doğal olarak nüfusu artırmaktadır. Nitekim Osmanlı tahrir defterlerinde şehri çevreleyen yakın köylerin oluşturduğu ilk daire padişah ve beylerbeyi hassı, ikinci daireyi oluşturan köyler zeameti ve üçüncü daireyi oluşturan köyler ise tımar tevcihatının yapıldığı arazilerdi. Şehir merkezine yakın köylerde yukarıda belirtilen sebeplere dayalı meydana gelen nüfus artışları aynı zamanda devletin temin edeceği vergi miktarını da artırmaktaydı.36Bu durumu Siirt kırsalında da görmekteyiz. Şehir merkezine yakın köylerin nüfusu uzak bölgeler göre daha yüksektir. 1526 yılında nüfusu en kalabalık köyler sırasıyla; Tillo, Hılnizi, Mirsaka, Fiskin ve Tak köyleridir. 1568 yılında ise sırasıyla Holomend, Hılnızi, Kersaf, Tillo, Tom ve Fiskin köylerinin olduğu görülmektedir. Ortalama köy nüfusu ise 63’ten 95’e yükselmiştir.37

32 BOA, TT.d. 998, s. 270, 271.

33BOA, TT.d. 1096, s. 238-246.

34 Demir, “15-16. Yüzyıl Göçlerinin Osmanlı İskan Yapısına Etkisi”, s. 572- 579.

35BOA, TT.d.1096, s. 227- 246, BOA, TT.d.988,s. 270,271.

36 Koç, Pirlepe, s.297.

37BOA, TT.d.1096, s. 227- 246, BOA, TT.d.988,s. 270,271.

(7)

Uğur DEMLİKOĞLU

67

Volume 10 Issue 1 February

2018

1.2. Gayrimüslim Nüfus

Türklerin Anadolu’ya girişiyle birlikte gayrimüslim nüfus kırsal yerlerden şehirlere ya da belirli merkezi köylere doğru göç etmiştir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde meydana gelen siyasi ve askeri mücadeleler bu göç dalgasını artırmıştır.38 Bu durum 16. yüzyılda da devam etmiş ve Güneydoğu Anadolu’da şehir merkezlerinde gayrimüslim nüfus oranlarında ciddi artışlar meydana gelmiştir. Mesela; 1526 yılında Hasankeyf’te nüfusun %62’sini Ermeniler oluşturmaktaydı39, 1540 tarihinde ise Diyarbakır merkezinde gayrimüslim nüfus Müslüman nüfusu geçmişti.40

Siirt’te gayrimüslim nüfusu Ermeniler, Süryaniler ve Yahudiler oluşturmaktaydı. 1526 yılında Siirt merkezde Süryaniler bulunmazken, Ermeni ve Yahudiler iki ayrı cemaat halinde;

an cemaati Ermeni ve an cemaati Yahudan şeklinde kaydedilmişti. Ermeniler 217 hane ve 74 mücerred, Yahudiler ise 14 hane ve 4 mücerreddi. Dolayısıyla Ermeni nüfus 1.159, Yahudi nüfus ise 74 ile nispeten düşük bir nüfusa sahipti. Kırsal bölgedeki 558 gayrimüslim nüfusu da eklersek Siirt’te toplamda 1.791 gibi tahmini bir nüfus ortaya çıkmaktadır.41

1568 yılına ait mufassal tapu tahrir defterinde şehir merkezinde Ermeniler %7,5 oranında, Yahudiler ise 31 hane 4 mücerred ile %110 gibi dikkat çeken bir nüfus artışı görülmektedir.

Süryaniler 1568 yılına ait tapu tahrir defterinde iki ayrı cemaat halinde; an cemmat-i Ya’kubi42 ve an cemaati Nasturi43 şeklinde kaydedilmiştir. Ya’kubiler Nasturi cemaatinden daha fazlaydı. Bu iki cemaat 325 hane, 49 mücerredden oluşmaktadır. Tahmini nüfusları ise 1.694’dir. Bu verilerin ışığında Süryanilerin Siirt’te en kalabalık gayrimüslim nüfusu oluşturduğunu anlamaktayız.44 Süryani nüfusun Siirt kent merkezine nereden geldiği ile ilgili bir bilgi mevcut değildir. Siirt kırsalında Deyr Ğalib köyünün haricinde her hangi bir gayrimüslim köye de rastlanılmamıştır. Ancak 1526 yıllında kırsal yerlerde 558 gayrimüslim nüfus bulunmaktaydı ve muhtemelen kırsal bölgede ikamet eden gayrimüslim nüfus köyden şehir merkezine göç etmiş olmalıdır. Aşağıdaki grafikte 1526- 1568 yılları arasında Siirt kırsal ve şehir merkezindeki Müslüman ve gayrimüslim nüfus verilmiştir.

38 Ünal, Çemişgezek Sancağı, s. 61.

39BOA, TT.d. 988,s. 250.

40 Mehdi İlhan; “XVI. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır şehrinin Nüfusu ve Vakıfları: 1518 ve 1540 Tarihli Tapu Tahrir Defterlerinden Notlar”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XVI, Sayı: 27, 1992, Ankara, s. 59.

41BOA, TT.d. 988,s. 227-246.

42Bizans İmparatoru Markianos tarafından 451 yılında toplanan Kadıköy Konsili ile Doğu Hıristiyanlığı parçalanma sürecine girmişti. Devletin birliğini sağlama adına iki yüzyıl süren kanlı mezhep mücadelelerinin sonucunda Süryani kilisesi yok olma tehlikesiyle karşılaştı. VI. Yüzyılın ortalarında Süryani kilisesinin yok olma sürecine girdiği bir dönemde; Bizans’ın Sasaniler Devleti ile girdiği savaşta Doğu sınırı tehlikeye girmiş ve Süryani kilisesinin yeniden güçlendirilmesi fikri ortaya atılmıştı. Yakub Burd'ono (Bar Addai) adlı bir piskoposun liderliğinde Süryani kilisesi güçlendirildi ve bu tarihten itibaren Ya’kubi Kilisesi diye anılmaya başlandı. Mehmet Çelik, “Süryânîler”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, C.XXXVIII, s. 176.

43Nestorius tarafından IV. yüzyılın ortalarında kurulan Hristiyanlığın bir mezhebidir. Mehmet Aydın, “VI.

Mezhepler ve Tarikatlar”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, C.XVII, s.355

44BOA, TT.d. 1096, s. 234-238

(8)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

68

Volume 10 Issue 1 February

2018

Grafik 2. Siirt’in 1526- 1568 Yılları Arasındaki Müslüman, Gayrimüslim Nüfusu

Yukarıdaki grafikten anlaşılacağı üzere Müslüman nüfus gayrimüslim nüfustan fazladır.

1526 ve 1568 yıllarında Müslüman nüfusundaki artış % 134 iken gayrimüslim nüfus artışı % 149’dur. Gayrimüslim nüfus artış hızı Müslüman nüfustan daha fazladır.

Tapu tahrir defterlerine göre Siirt’in 1526 yılındaki Müslüman ve gayrimüslim toplam tahmini nüfus 4.455’dir. Bu nüfusu Adana, Halep, Rumkale, Birecik, Urfa, Hasankeyf, Mardin ile mukayesesini yaparak Siirt’in bölge içerisindeki demografik yapısı hakkında fikir sahibi olmaktayız. Grafik; hane ve mücerred sayısına göre şehir merkezlerindeki bulunan Müslüman ve gayrimüslim nüfus dikkate alınarak oluşturulmuştur. Askeri zümreler, dini görevliler, idareci kesim ve vergiden muaf olanlar nüfusa dâhil edilmemiştir.

Grafik 3. 1518- 1526 Yılları Arasında Bölgedeki Şehirlerin Nüfus Yapısı45

45BOA, TT.d. 988,s.250, 270,299, 304; Ahmet Nezihi Turan, XVI. Yüzyılda Ruha Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,2012, s. 32; Nejat Göyünç, XVI. yüzyılda Mardin Sancağı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınlar Edebiyat Fakültesi Basımevi, 1969, s. 83; ilhan, agm, 57.

(9)

Uğur DEMLİKOĞLU

69

Volume 10 Issue 1 February

2018

Grafik 3’e bakıldığında; Siirt’in Adana’dan daha fazla nüfusa sahip olmakla günümüze göre demografik anlamda oldukça tezat bir durum ortaya koymaktadır. Günümüzde Şanlıurfa’ya bağlı Birecik Kazasının ise Mardin, Diyarbakır ve Şanlıurfa’dan daha fazla nüfusa sahip olmasıyla dikkat çekmektedir.

2. İktisadi Hayat

Osmanlı sancaklarının iktisadi durumları devletin içinde bulunduğu iktisadi şartlara, jeopolitik konumuna, arazilerinin tarım ve hayvancılığa elverişli olup olmamasına ve mahalli özelliklere göre değişmektedir. Verimli tarım arazileri üzerinde kurulan sancaklarda tarıma dayalı iktisadi hayat gelişmektedir. Önemli ticaret yolları üzerinde yer alan sancaklarda ise ticari faaliyetlere dayalı iktisadi yaşam ön plandadır. Bölgenin coğrafi konum itibariyle iç çekişmelerden ve savaşlardan uzak, güvenlikli bir yerde bulunması da sancağın iktisadi ve demografik yapısı üzerinde etkilidir.46

Tahrir defterlerinde 16. yüzyıl da Siirt Sancağının iktisadi yapısı, toprak tasarrufu, ticari ve sanayi faaliyetleri, elde edilen vergiler hakkında bilgiler mevcuttur.

2.1. Zirai Üretim ve Zirai Üretimden Alınan Vergiler

İncelenen döneme ait Siirt tapu tahrir defterlerinde zirai üretim içerisinde hububat üretiminin oldukça yaygın olduğunu görülmektedir. Hububat üretimi içerisinde buğday ve arpa oldukça yaygındır. Hububat ekimi kadar olmasa da çeltik, pamuk, üzüm ve soğan ekimi de yapılmaktaydı. Darı, mercimek ve nohut gibi ürünlere tesadüf edilmemiştir.

Çalışmada; Siirt’te 1568 yılında yapılan zirai üretimin vergilendirilmiş miktarı ve değeri ortaya konulmuştur. Siirt kanunnamesinde hububattan ne oranda vergi alındığı ile ilgili bilgi bulunmadığından toplam üretim miktarına ulaşılamamıştır.

1568 yılında Siirt’teki zirai üretim içerisinde en başta gelen ürün buğdaydır. Siirt merkezinde 1568 yılında 24.950 kg (998 keyl47) buğday vergilendirilmiştir. Buğdayın her 25 kg’ına 12 akçeden toplamda 11.976 akçe kıymet verilmiştir. Kırsal kesimde ise 64.425 kg (2.577 keyl) buğday vergilendirilmiş ve buğdayın her 25 kg’ına 13 akçe fiyat belirlenmiştir.

Dolayısıyla kırsal kesimde buğdayın fiyatı, şehir merkezine göre daha yüksektir. Şehir merkezi ve kırsal kesimden toplamda 33.501 akçe vergi tahsil edilmiştir. Kırsal kesimde vergilendirilen buğday miktarı Siirt Sancağının tümünde üretilen buğdayın % 61’ine denk gelmektedir. Kırsal kesimdeki üretim şehir merkezine göre iki katından daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. En fazla buğday üreten köyler sırasıyla; Kasar, Fiskin, Herfene, Hılnizi ve Tillo köyleridir.48

Hububat üretimi içerisinde buğdaydan sonraki en önemli ürün arpadır. 1568 yılına ait tapu tahrir defterinde şehir merkezi ve kırsal bölgeler arasında arpa üretimi kıyaslandığında, buğday üretimine tezat oluşturacak şekildedir. Hem vergilendirilen miktar ve hem de fiyat bakımından şehir merkezi köylere nispeten daha faal bir durumdadır. Siirt şehir merkezinde 93.550 kg (3.742 keyl) arpa vergilendirilmiş iken, kırsal kesimde 38.025 (1.521 keyl) kg’dır.

Şehir merkezinde arpanın toplam bedeli 2.996 akçe, kırsal kesimde ise 13.069 akçedir. Bu bilgilerin ışığında kırsal kesimde arpa üretiminin kent merkezine göre daha düşük olduğu görülmektedir. Bunun sebebi; kırsal kesimde arpa fiyatının şehir merkezine göre düşük

46 Orhan Kılıç, XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Van Sancağı (1548- 1648), Van Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayın NO: 6, Ankara, 1997, s.258.

47 Hububatta ölçü birimi olarak kullanılan keyl İstanbul kilesi olarak alınmıştır. Garo Kürkman; 1 İstanbul kilesini ortalama 25 kg olduğunu ifade etmiştir. Garo Kürkman, Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri, Ocak 2013, Pera Müzesi Yayınları, İstanbul, s. 378

48 BOA, TT.d. 1096, s. 227- 246

(10)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

70

Volume 10 Issue 1 February

2018

kalması ve halkın ekonomik değeri daha yüksek olan buğdaya yönelmiş olmasından

kaynaklanmıştır. Şehir merkezinde arpanın her 1 keyline (25 kg) 12,5 akçe düşerken, kırsal kesimde bu 9 hatta 8 akçeye kadar düşmektedir. Arpa üretimini en fazla gerçekleştiren köyler;

Kasar, Fiskin, Herfene ve Hılnızi köyleridir.49

İncelenen döneme ait 1096 numaralı tapu tahrir defterinde, 1568 yılında Siirt kırsalında 1.395 kg (279 men50) pamuk vergilendirilmiştir. Pamuk hasadından en fazla vergi elde edilen köylere sırasıyla; Holomend 535 kg, Kasar 450 kg, Avne 230 kg, Hüseyin 115 kg, Fiskin 50 kg ve15 kg ile Tom köyüdür. Pamuk hasadından 4.185 akçe vergi alınmıştır51 Çeltik üretimi ise 1568 yılında sadece Av (veya Avne) köyünde yapılmıştır. Av köyünde 1500 kg (3 müdd)52 çeltik vergilendirilmiş ve 240 akçe vergi alınmıştır.53

Siirt Sancağında bağcılık meyve ve sebzecilik faaliyetleri hem şehir merkezinde hem de kırsal kesimde yapılabilmekteydi. 1526 yılında Siirt merkezinde sebze, meyve ve bağcılıktan 5.500 akçe vergi alınırken, 1568 yılında yıllık 9.000 akçe mukataa geliri elde etmiştir.1568 yılında meyve, sebze ve bağcılıktan elde edilen gelirin 1526 yılına nazaran daha fazla olduğu görülmektedir. 1568 yılından kırsal kesimde ise bağ, bostan ve meyveden elde edilen vergi geliri 8.620 akçedir.54

2.2. Hayvancılık ve Hayvancılıkla İlgili Vergiler

Siirt’in coğrafi bakımından dağlık bir bölge olması nedeniyle halkın geçim kaynaklarından biri de hayvancıktır. Etinden, sütünden, yününden ve derisinden faydalanılması bakımından oldukça önemli olan bu hayvanlardan adet-i ağnam adı altında vergi alınmıştır. Hariçten gelip geçici bir süreliğine kalanlardan koyun sürüleri için resm-i yaylak ve resm-i kışlak, arıcılık faaliyeti yürütenlerden ise resm-i kovan adında vergi alınmıştır.

2.2.1. Âdet-i Ağnam

1568 yılında Siirt köylerinden 6.284 akçe ağnam vergisi alınmıştır. 2 koyuna bir akçe alındığına göre Siirt kırsalında 12.568 koyun bulunmaktaydı. En fazla koyun 5.000 adetle Tirdan köyünde mevcuttu.55

2.2.2. Resm-i Kovan

Arıcılık faaliyetinde bulunanların mahsulünden alınan vergidir.56 1568 yılında Siirt şehir merkezinde 1.000 akçe kovan vergisi alınırken, köylerde 667 akçe alınmıştır. Şehir merkezinde arıcılık faaliyetlerinin kırsal yerlere göre daha fazla yapıldığı görülmektedir.

Resm-i kovan vergisinin en fazla alındığı köy ise 250 akçe ile Holomend (Aş) köyüdür.57

49 BOA, TT.d. 1096, s. 227- 246

50 (Men=Batman) Batman; bir ağırlık ölçü birimidir. Osmanlı Devletinde ülkenin her tarafında şamil olacak standart bir ölçü birimi olmadığından ölçü ve tartı birimleri değişmektedir. Bu ağırlık birimi de bölgelere ve ürünü ne göre değişebilmektedir. Bu çalışmada batman ölçü birimi; Diyarbakır ölçü birimine göre esas alınmış ve 5’ kg olarak değerlendirilmiştir. Ünal Taşkın, “Osmanlı Devleti’nde Kullanılan Ölçü ve Tartı Birimleri”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Elazığ, 2005, s. 15-17.

51 BOA, TT.d. 1096, s.

52 1 müdd 500 kg olarak hesaplanmıştır. Bkz; Taşkın, agt, s.90

53 BOA, TT.d. 1096, s. 243.

54BOA, TT.d.1096, s.238- 246.

55 BOA, TT.d.1096, s.

56Orhan Kılıç, XVI. yüzyılda Adilcevaz ve Ahlât (1534- 1605),Tamga Yayıncılık, Ankara, 1999, s. 213.

57BOA, TT.d.1096, s.238- 246.

(11)

Uğur DEMLİKOĞLU

71

Volume 10 Issue 1 February

2018

2.2.3. Resm-i Kışlak ve Resm-i Yaylak

Devlete ait yaylalarda ya da tımar sahibinin topraklarında sürülerini otlatan konar- göçerlerin yılda bir defa ödedikleri vergidir. Yaylak vergisi sürü ya da koyun başına ödenirken kışlak vergisi her 100 koyundan 20 akçeye tekabül ederdi. Eğer evli bir kimse sipahinin tımarında kışlarsa 6 akçe kışlak vergisi öderdi.58 Siirt Kazasında 1526 yılında 2.000 akçe yaylak ve kışlak vergisi alınmıştır.59

2.3. Şahsa Bağlı Vergiler

Şahısların toplum içinde sahip oldukları hukuki ve sosyal statülerine göre tahsil edilen vergilerdir. Bu vergiler cizye vergisinin dışında tamamı örfi vergilerden oluştuğu için Osmanlı sancak kanunnamelerinden kimlerden, ne nispetle ve ne zaman alınacağı ile ilgili tafsilatlı bir şekilde bahsedilmiştir.60

2.3.1. Resm-i İspenç-i Gebran

İspenç verginin tanımıyla ilgili değişik görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre Müslümanlardan alınan resm-i çifte eşdeğer bir vergidir, bir görüşe göre de bennak vergisine karşılık gelen ve gayrimüslimlerin ödemek zorunda oldukları şahsi bir vergi olarak kabul edilmiştir. Bazı yerlerde ise cizye ve ispenç zamanla isimleri değişmiş fakat aynı anlamlara gelen bir vergi olarak tanımlanmıştır.61 Mevcut belgede ise 1526 yılında cizye-i gebran şeklinde bahsedilirken; 1568 yılında ise ispence-i gebran şeklinde kaydedilmiştir. 1526 yılında gayrimüslimlerden yıllık 14.580 akçe vergi alınmıştır.62 1568 yılında ise Süryani, Ermeni ve Yahudilerden 720 hane ve mücerred cizye yükümlüsü olarak gösterilmiştir. Bu yükümlülerin her birinden 25 akçeden toplamda 18.000 akçe gelir elde edilmiştir.63

2.3.2. Resm-i Çift

Osmanlı Devleti, kırsal yerlerde kurmuş olduğu çift-hane sistemiyle vergi mükellefi yetişkin köylüleri tahrir defterlerine kaydederdi. Köylüye bir çift öküzün sürebileceği büyüklükte ve verimine göre 64 ile 138 dönüm arasında birbirinden ayrı bağımsız tarlalardan oluşan raiyyet çiftlikleri oluşturulmuştu. Başlangıçta çiften kastedilenin bir çift öküz olduğu anlamı zamanla bir çift öküzün işleyebileceği genişlikteki toprak anlamını da kazanmıştır.64 Arazinin yeterli olmadığı, dağlık ve engebeli alanlarla nüfus artışının yaşandığı bölgelerde raiyete bir çiftlik yerine yarım çiftlik (nim-çift) veriliyordu. Nüfusun az olduğu yerlerde çiftçi ailesine 2, 3 ve hatta 4 çiftte verilebiliyordu.65 Çiftlik sahibi raiyyetin muhakkak evli olması gerekirdi vebekârlara çiftlik verilmemekteydi.66

1568 yılında Siirt merkezinde 29 hane mevcuttu ve çift resmi 50 akçede olarak belirlenmişti. Şehir merkezinde toplamda 1.450 akçe çift vergisi alınmıştır. Kırsal yerlerde ise

58A.Latif Erdoğan, “Osmanlı Devleti’nde Konar Göçerler”, Osmanlılar, C. IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s.147.

59BOA, TT.d.998, s.270.

60 Ünal, Çemişgezek Sancağı, s. 114.

61 Kılıç, Adilcevaz ve Ahlat, s. 214.

62 BOA, TT.d. 998, s.270.

63 BOA, TT.d. 1098, s. 238- 246

64 Halil İnalcık, “Çift-Hane Sistemi”, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1300-1600), C. I, s.192.

65 Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Sosyal Ekonomik Tarihi, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2014, s. 98.

66 Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2002, s.157.

(12)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

72

Volume 10 Issue 1 February

2018

167 hane çift resmi ödemiştir. Hane başına 50 akçeden toplamda 8.350 akçe çift vergisi

alınmıştır.67

2.3.3. Resm-i Bennak

Evli olup babasının yanında veya ayrı yerde oturan, elinde tam veya nim çift arazi bulunmayan fakat üretici kesimden olup kâr ve kisbe kadir Müslüman reayaya bennak denilmektedir.68

1568 yılında Siirt şehir merkezinde 1.545 bennak, köylerde ise 305 bennak bulunmaktaydı. Bennak resmi 12 akçedir. Şehirde 18.540 akçe, köylerde ise toplamda 3.660 akçe vergi alınmıştır.69

2.3.4. Resmi Mücerred

Mücerred vergisi, üretim faaliyetlerine bulunabilecek yaş ve iş imkânına sahip evlenmemiş bekâr gençlerden alınan vergidir.70 Bu vergi Siirt merkez ve köylerinde 6 akçedir.

Hem Müslüman hem de gayrimüslimlerden alınmıştır. 1568 yılında Siirt şehir merkezinde vergiye tabi 332 mücerred bulunurken, köylerde mücerred sayısı 172’dir. Şehir merkezinde 1.992 akçe, köylerde ise 1.032 akçe mücerred vergisi alınmıştır.71

2.3.5. Irgadlık Resmi (Adet-i Irgadiye)

Irgatlık vergisi, köylünün sipahiye yapacağı hizmet süresinin paraya tahvil edilmiş şeklidir. Osmanlı Devleti Doğu Anadolu da hâkimiyeti sağladıktan sonra daha önce Akkoyunlu Devleti tarafından bölgede uygulan bu vergi biçimini aynen devam ettirmiştir.72

1568 yılında Siirt kırsalındaki köylerin genelinde ırgadlık vergisine rastlanılmıştır.

Gayrimüslim bir köy olan Deyr Ğalib köyü bu vergiden muaf tutulmuştur. Bu da verginin oldukça yaygın olduğunu göstermektedir. Siirt kırsalındaki tüm köylerden 2.502 akçe ırgadlık vergisi alınmıştır.73

2.3.6. Zuhurata Bağlı Vergiler

Miktarı sabit olmayan dönemin şartlarına bağlı olarak beklenmedik halde ortaya çıkan vergilerdir. Belgelerde Bâd-ı hevâ, adet-i deştbani, resm-i arûs, tapu resmi, cürüm ü cinayet resimleri adıyla kayıtlıdır.74

2.3.6.1. Bâd- Hevâ

Diğer vergilerin aksine tahakkuk ve tahsil zamanı belli değildir. Mevcut tapu tahrir defterlerinde genellikle son tahsil edilen vergi ünitesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu verginin gelirleri serbest tımarlarda dirlik sahibine; serbest olmayan tımarlarda ise dirlik sahipleri, sancakbeyi ve subaşı arasında paylaştırılırdı.75

67BOA, TT.d. 1098, s. 238- 246.

68 Neşet Çağatay, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Reayadan Alınan Vergi ve Resimler”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. V, Sayı. 5, Ankara, 1947, s. 491.

69BOA, TT.d. 1098, s. 238- 246.

70 Turan, age, s. 99.

71BOA, TT.d.1098, s. 238- 246.

72 Kılıç, Adilcevaz ve Ahlat, s. 216.

73BOA, TT.d.1098, s. 238- 246.

74 Ünal, Çemişgezek Sancağı, s. 128

75 Turan, age, s. 105.

(13)

Uğur DEMLİKOĞLU

73

Volume 10 Issue 1 February

2018

Bâd-ı hevâ vergisi Siirt Sancağındaki tüm köylerde kayıtlı olan bir vergidir ve alınan vergi köylere göre değişmektedir. 1568 yılında Siirt’in tüm kırsalında toplanan vergi 2.983 akçedir.76

2.3.6.2. Resm-i Tapu ve Deştbani

Re’âyânın mülkiyeti devlete ait araziden çiftlik tasarruf etmesi karşılığında bir defaya mahsus olmak üzere sipahiye ödediği vergiye resm-i tapu denmektedir. Vergi miktarı genellikle arazinin bir yıllık mahsul geliri kadardır.

Osmanlı sancak kanunnamelerinde her hangi bir şahsın atı veya sığırı bir başkasının ekinine zarar verdiği takdirde ceza olarak 5 akçe resm-i deştebani vergisinin alınacağı ifade edilmiştir. Ayrıca kanunnamede ekin sahibinin zararı karşılanması, ekine zarar veren hayvan sahibine 5 sopa vurulması da emredilmiştir.77

1568 yılına ait tapu tahrir defterinde Siirt şehir merkezinde resm-i tapu ve deştbani vergisi 1.000 akçe, köylerde ise 1.844 akçe olmuştur.78

2.3.6.3. Resm-i Arûs, Cürüm ve Cinayet Vergisi

Resm-i Arûs, nikâhlanacak genç kız veya dul kadınların babaları tarafından serbest tımar sahiplerine ve beylerbeyine ödedikleri vergidir. Tımar sahipleri ve kale de görevli askerlerin kızları da evlendiğinde bu vergiyi beylerbeyine öderdi.79

Osmanlı ceza hukuku, suçluların işlediği suça ve sahip oldukları zenginliğe göre değişirdi.

Fatih kanunnamesinde göre cinayeti işleyen eğer kısas edilmese ekonomik gücüne göre 1000, 600, 200, 100 ve 50 akçe arasında ceza verilmesi emredilmişti. Kadı mahkemesinde yargılanan ve suçlu bulunan hırsızlardan ve zina yapan erkeklerden muayyen miktarda vergi alınırdı.80

1526 yılında Siirt’te 6.000 akçe cürüm ve cinayet ile arûs vergisi alınmıştır.81 1568 yılında tapu tahrir defterinde arûs vergisine rastlanırken, cürüm ve cinayet vergisine rastlanılmamıştır.

Bu tarihte şehir merkezinde arûs vergisi 1.500 akçe, köylerde ise 947 akçe olmuştur.82 2.4. Mukâtaalar/ Sanayi ve Ticari Hayat

Osmanlı vergi sistemi içerisinde önemli bir gelir kalemi olan maktu vergiler ve mukâtaalar yılda bir defa sabit bir meblağ üzerinden tahsil olunurdu.83Arapça kat kökünden türeyen mukâtaa; genel anlamıyla belirli bir miktar üzerinde karşılık anlaşmaya varmak demektir. Osmanlılar mukâtaaya tutmak, mukâtaaya vermek ve almak tabirleriyle devlete ait bir kısım vergilerin iltizama verilmesini kastetmiştir. Mukâtaaların iltizama verme anlamı zamanla iltizamın konusu olan vergi birimi anlamına doğru kaymıştır. Bu terim; Osmanlı mali belgelerinde 15. yüzyıl ortalarından 19. yüzyılın ortalarına kadar hazineye ait bir kısım vergilerden oluşturulmuş birer mali birim anlamını kazanmıştır.84

76BOA, TT.d.1098, s. 238- 246.

77 Ünal, Osmanlı Müessesleri Tarihi, s. 171.

78BOA, TT.d.1098, s. 238- 246.

79 Kılıç, Adilcevaz ve Ahlat, s. 228.

80Ünal, Çemişgezek Sancağı, 130, 131.

81BOA, TT.d.998, s.270.

82 BOA, TT.d.1096, s. 238-246.

83 Turan, age, s. 108.

84 Mehmet Genç,” Mukâtaa”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. XXXI, s.129.

(14)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

74

Volume 10 Issue 1 February

2018

2.4.1. Boyahâne

Dokuma sanayisinde ipliklerin renklendirilmesi ve kumaşların boyanmasına hizmet veren çok önemli sanayi işletmeleridir.85 Boyama işleminde kullanılacak maddeler doğadan elde edilirdi. Yapılan bu boyama işlemi sentetik boyamanın icat edildiği 19. yüzyıla kadar devam etmiştir.86

Siirt şehir merkezinde bir boyahâne mevcuttu. 1526 yılında Siirt boyahanesinin 33.000 akçe, 1568 yılında ise 30.000 akçe yıllık mukâtaa geliri vardı.87 1550-1574 tarihleri arasında Adana 35.000 akçe, Adilcevaz 12.000 akçe, Ahlât 6.000 akçe ve Aksaray 10.800 akçe boyahaneden gelir elde etmekteydi.88

2.4.2. Dericilik

Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli üretim birimlerinden biride debbağhanler olmuş ve imparatorluk coğrafyanın tümüne yayılmıştı.89 Büyük ve küçükbaş hayvanların salhanelerde kesildikten sonra kasaplar tarafından derisi yüzülür ve derileri debbağhanelere teslim edilirdi.90 Çeşitli hayvan koşumları, eğer ve semerlerin yapıldığı saraçhâneler, ayakkabı ve çizmenin imal edilip satıldığı kavaflar ve kitap ciltleyen mücellidler deri ihtiyacını debbağhâneden karşılardı.91

1525- 1549 yılları arasında Siirt’te yıllık 5.000 akçe mukataa geliri ile bir debbağhâne bulunurken; yine aynı dönemde Muş’ta bulunan debbağhanenin geliri 1.000 akçe, Bitlis’in ise 6.000 akçedir.921568 yılında Siirt debbağhânesinin mukâtaa geliri 6.000 akçeye yükselmiştir.93

2.4.3. Kapan-ı Arsa ve Bazar, Bac-ı Ubûr

Kapan-ı arsa ve pazar vergisi ile şehre satılmak için getirilmiş ipek yükleri ile at ve koyun gibi hayvanlar, içecek ve yiyecek maddelerinin satımından elde edilen vergidir. Bac- ubûr ise başka bir yerden şehre girmiş ticaret kervan mallarının burada satılmayıp başka bir şehre gitmesiyle alınan transit geçiş ücretidir.94 1568 yılında Kapan- ı arsa, Pazar ve bac-ı ubûrdan yıllık 81.000 akçe mukâtaa geliri elde edilmiştir.95

2.4.4. Keyyaliye

Şehirdeki pazara satılmak için getirilen hububatın ölçümü işleminden elde edilen vergidir.96 Ancak Siirt pazarında hububat ölçümünün yanında pamuk ve iplik ölçümü de gerçekleşmiştir. Bu ölçümden 1568 yılında 10.000 akçe gelir elde edilmiştir.97

85 Turan, age, s. 110.

86 Ümit Koç, XVI. Yüzyılda Anadolu’sunda Sanayi, Bizim Büro Basımevi, Ankara, 2006, s. 151.

87 BOA, TT.d. 998, s. 270; BOA, TT.d.1096, s. 238.

88 Koç, Anadolu’da Sanayi, s. 165.

89 Zeki Tekin, “İstanbul Debbağhâneleri”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, C.XXI, Sayı:8, 1997, Ankara, s.350

90 Koç, Anadolu’da Sanayi, s. 180.

91 Ünal, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Tarihi, s. 119.

92 Koç, Anadolu’da Sanayi, s. 206, 207.

93 BOA, TT.d. 1096, s.238.

94 Kılıç, Van Sancağı, s.305,306.

95BOA, TT.d. 1096, s.238.

96 Kılıç, Van Sancağı, s.307.

97 BOA, TT.d. 1096, s.238.

(15)

Uğur DEMLİKOĞLU

75

Volume 10 Issue 1 February

2018

2.4.5. Kilise Gelirleri

Siirt şehir merkezinde bulunan kiliselerin mahsullerinden elde edilen mukâtaa gelirleri bulunmaktaydı. 1526 yılında Siirt şehir merkezinde Mirbakos adında bir kilise bulunmaktaydı.

Bu kilisenin mukâtaa geliri 5.000 akçedir.98 1568 yılında ise gayrimüslim nüfusun artmasına bağlı olarak Karyekan ve Karyeks adında iki kilisenin bulunduğunu görmekteyiz. Bu iki kilisenin mukâtaa geliri ise 5.000 akçedir.99

2.5. Bazı Hizmetler ve Mukataa gelirleri

Şehirdeki sosyal ve iktisadi hayatın canlanması, üretici ve tüketicinin korunması, güvenliğin tesis edilmesi için bir takım hizmetlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu hizmeti yerine getirme karşılığında devlet vergi koymuştur.100

2.5.1.Asesiyye

Asesler, Osmanlı şehirlerinde güvenliği ve asayişi sağlamakla vazifeli subaşılara bağlı kolluk kuvvetleridir. Asesler bağlı bulundukları subaşının emri altında şehirdeki güvenliği sağladıkları için bâd-ı hevâ vergilerini ve bazı şehir içi mukâtaaları toplamakla vazifeliydiler.101

1526 yılında Siirt şehir merkezinde aseslerin icra etmiş oldukları hizmetler karşılığında 8.200 akçe vergi alınmıştır. Bu vergiye kiraya verilmiş dükkânlar ve ihtisâb vergisi de dâhildir102 1568 yılında ise 9.300 akçe asesiyye vergisi alınmıştır.103

2.5.2. İhtisâb

İhtisab, hesap verme, hesaba çekme anlamına gelmektedir. Çarşı ve pazarda yapılan alışverişin denetlenmesi, satılan malın fiyatı ve malın kalitesini kontrol etme işlerine ihtisab denir. İhtisab işlerini yürüten memura da muhtesib denirdi.104

Muhtesibler; halk ile esnaf arasındaki ilişkilerin düzenlenmek, işçi kesimini kontrol etmek, ilgili kanunların esnaf tarafından riayet edilip edilmemesini denetlemek gibi görevleri bulunmaktaydı.105 Muhtesiblik görevine atanan emin defterde yazılı olan meblağı iltizam bedeli olarak hazineye ödemek zorundaydı. Bu gelire ihtisab mukataası denilmektedir. İhtisab gelirleri çarşı ve pazarda satılan mallardan alınan vergilerle hileli, ölçü ve tartıya uyulmamış ve kusurlu görülmüş mallardan alınan cezalardan oluşmaktaydı.106

Siirt’te 1568 yılında kapan- ı arsa, pazar ve bac-ı ubûrdan yıllık 81.000 akçe mukâtaa geliri elde edilmiş ve ihtisab resmi de bu meblağın içinde yer almıştır.107

2.5.3. Beytü’l Mal, Mal-ı Gâib, Yâve ve Kaçgun Vergisi

Beytü’l mal kelime anlamı olarak devlet hazinesi, maliye dairesi anlamına gelmektedir.108 Beytü’l mal, miras hukuku ile ilgilidir. Mirasçısı bilinmeyen tereke109 beytü’l maldan

98BOA, TT.d. 998, s. 270

99BOA, TT.d. 1096, s.234.

100 Turan, age, s.115.

101 Kılıç, Van Sancağı, s. 305.

102BOA, TT.d.998, s. 270

103 BOA, TT.d. 1096, s. 234.

104 Ünal, Çemişgezek Sancağı, s. 127.

105 Ziya Kazıcı, Osmanlı’da Yerel Yönetim, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2014, s. 68.

106 Ünal, Çemişgezek Sancağı, s. 127.

107BOA, TT.d. 1096, s. 238.

108 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. I, Mili Eğitim Basımevi, İstanbul, 1983, s.222

(16)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

76

Volume 10 Issue 1 February

2018

sayılmaktadır. Mültezimler, varis üç aya kadar ortaya çıkmazsa mirasa hazine adına el konulur

ve miras hazineye devredilirdi. Ancak mirasçı, mirasçılığını ispatladığı takdirde tereke almaya hak kazanırdı. Mirasçı ülke içinde ise tereke mal-i gâib hükmüne girerdi.110 1526 yılında Siirt’te beytü’l mal ve mal-ı gâibden elde edilen gelir 2.000 akçedir.111

Kaçgun vergisi, başıboş kalmış hayvanların bulunması ve bir ay içeresinde sahibinin çıkmaması halinde hayvanı bulan kişiden alınan maktu vergidir.112Ancak nizami müddet içinde hayvan sahibi ortaya çıkarsa hayvan sahibi yâve vergisi ödemek zorundaydı.1131568 yılında Siirt Sancağında beytü’l mal, mal-ı gâib, yave ve kaçgundan senede 6.000 akçe gelir elde etmiştir.114

Aşağıdaki grafikte Siirt Sancağında devletin zirai üretim, hayvancılık, şahsa, zuhurata bağlı vergilerle mukâtaa gelirlerin dağılımı gösterilmiştir.

Grafik 3. 1568 yılında Siirt Sancağında Devletin Elde Ettiği Gelirlerin Dağılımı

Grafik 3’te görüldüğü üzere mukâtaa geliri tüm gelirlerin % 49’unu oluşturmaktadır.

Siirt şehrinde 1568 yılında mukâtaa gelirleri içerisinde en büyük payı 81.000 akçe ile kapan- ı arsa, pazar, bac-ı ubur ve ihtisab resminin olduğu anlaşılmaktadır. Diğer en yüksek mukâtaa gelirini ise 30.000 akçe ile boyahane oluşturmuştur. En az geliri ise % 3 oranıyla hayvancılık ve zuhurata bağlı vergilerin olduğu görülmektedir. Bu durum Siirt’in ticari faaliyetlerinin zirai üretim ve hayvancılık faaliyetlerine nispeten daha gelişmiş olduğunu göstermektedir.

109 Tereke: Ölen bir kişinin öldükten sonra bıraktığı eşya, her türlü zahiredir. Midhat Sertoğlu, Osmanlı Tarih Lügatı, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1986, s.166.

110 Halil Sahillioğlu, “Bâd-ı Heva”, Diyanet İslam ansiklopedisi, C.IV, s.417.

111BOA, TT.d. 998, s. 270

112 Filiz Giray, Maliye Tarihi, Ekin Basım Yayım Dağıtım, Bursa 2014, s. 94.

113Sertoğlu, age, s.166.

114BOA, TT.d. 1096, s. 234.

(17)

Uğur DEMLİKOĞLU

77

Volume 10 Issue 1 February

2018

Grafik 4. Siirt Köylerinin 1568 yılına Göre Ortalama Vergi Yükümlülüğü

Grafik 4’te Siirt’te ortalama vergi yükümlülüğü bağlamında 2.000 ile 4.000 akçe bandında 11 köy, 4000 ile 6000 akçe arasında 4 köy, 8.000 ile 10.000 akçe arasında ise 2 köyün bulunduğu anlaşılmaktadır. En fazla vergi yükümlülüğüne sahip köyler 11.516 akçe ile Fiskin ve 10.534 akçe ile Kasar köyleridir.

2.6. Vergi Muafiyeti

Osmanlı Devleti’nde vergi muafiyetine mazhar olanlar iki grupta toplamak mümkündür.

Bunlardan ilki din adamı olmak, diğeri de önemli bir görevi ifa etmektir. Din görevlileri kapsamına Müslüman din adamlarının dışında kilise ve havralarda görev yapan gayrimüslim din adamları da girmektedir. Kadı, naib ile camilerde görev yapan imam, hatip, vaiz, hafız olanlar, Hz. Peygambere hürmeten O’nun soyundan gelen Seyyid ve Şerifler, önemli tarikat şeyhleri, tarikat ve zaviyelerde görev alanlar vergi muafiyetine tabi idiler.115

İlmiye mensuplarının dışında vergi muafiyetine sahip diğer kesim ise; askeri sınıfa mensup olanlar ile toplum içinde önemli bir amme hizmetini yerine getiren guruplar vergiden muaf tutulmuştur.116 1526 yılında Siirt Kazasında vergiden muaf olanlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 2. 1526 Yılında Siirt Kazasında Vergiden Muaf Olanlar117

Görevi Sayı

Kadı 1

Dizdar 1

Kethüda 1

Müstahfız 44

115 Ziya Kazıcı, Osmanlı’da Vergi Sistemi, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2014, s. 199-204.

116Mübahat S. Kütükoğlu, XVI. Asırda Çeşme Kazasının Sosyal ve İktisadi Yapısı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, IV/ A-2-2.12 Dizi- Sayı:8, Ankara, 2010, s.69, 70.

117 BOA, TT.d. 998, s. 271, 277.

(18)

XVI. Yüzyılda Siirt’in Sosyo Ekonomik Durumu

78

Volume 10 Issue 1 February

2018

Sâdât118 4

Muaf 5

Hatib 1

Eimme119 32

Müezzin 9

Hafız 9

Toplam 107

1568 yılında sancak statüsünde yer alan Siirt’te; sancakbeyi, kadı, ayan ve sipahi vergiden muaf tutulmuştur. Ancak askeri sınıfa mensup sipahilerin sayısına ve kale görevlilerine belgede rastlanılmamıştır. Siirt’te görev yapan ve vergiden muaf olan din görevlilerine bakıldığında; 27 neferle imam, müezzin, ferraş ile 17 hafız ve 15 sâdât olduğu anlaşılmaktadır.

En fazla sâdât, Beyder mahallesinde bulunmaktadır. Sertiz mezrasını tasarruf eden Şeyh Musa’nın torunu Şeyh Şerafettin’in Hz. Halid bin Velid’in soyundan geldiği için vergi muafiyetine tabi tutulmuş ve bu hususta gerek sancakbeyi ve gerekse de kadı bilgilendirilmiştir.120

2.7. Sancak Gelirlerinin Bölüşümü

Sancak gelirleri padişah ve sancakbeyi hasları ile zeamet, tımar, vakıf ve mülkler arasında taksim edilmiştir. Ancak bu taksimde en büyük payı padişah hasları oluşturmaktadır. Padişah haslarından sonra sancak gelirleri sırasıyla ümera, memur ve askerin maaşları ile vakıf ve mülk sahiplerine verilmiştir.121

Siirt tapu tahrir defterlerinde 1526 ve 1568 yıllarında Siirt gelirlerinin ne oranda padişah haslarına, zeamet ve tımara tahsis edildiği belirtilmiştir. 1526 yılında tapu tahrir defterinde şehirdeki sanayi ve ticari işletmelerle köylerden elde edilen gelirlerin taksimatı ayrıntılı gösterilerken; 1568 yılına ait defterde sadece köylerdeki gelirlerin taksimatı gösterilmiştir.

1526 yılında havâss-ı humâyûn olarak belgede zikredilen padişah hasları en yüksek gelire sahiptir. Padişah hasları 4 mukâtaa, 1 boyahane, 30 dükkân, 9 köy ve 5 mezranın gelirlerinde oluşmaktaydı. Padişah haslarının toplam geliri 148.448 akçedir. Köylerdeki padişah haslarının yıllık geliri ise 19.279 akçedir.

Siirt kırsalında 1526 yılında gelirleri zeamet ve tımara ayrılmış 16 köy bulunmaktaydı.

Zeamet ve tımara ayrılmış köylerin gelirleri ise 26.077 akçedir.122

118Sâdât: Seyitler anlamına gelmektedir. Bkz. Ahmet Vefik Paşa, Lehce-i Osmani, C. II, Haz. Recep Toparlı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2000, s.798

119Eimme: imamlar. Bkz: İsmail Parlatır, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Yargı Yayın Evi, Ankara, 2006, s. 390

120 BOA, TT.d. 1096, s. 238.

121 Enver Çakar, Doğu Akdeniz Sahilinde Bir Osmanlı Sancağı: Trablus (1516- 1579), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara, 2012, s. 304.

122 BOA, TT.d. 998, s. 271.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü Türk eğitim sistemi- nin uygulamalı eğitime ciddi anlamda ihtiyacı vardı ve biz İstanbul Aydın Üniversitesi olarak bu alanda çok önemli başarılara imza

Bu çalışmada, avukatlar tarafından 2012 yılında elde edilen ve yıl- lık beyannameyle beyan edilecek/beyan edilmeyecek serbest meslek kazançları ve ücret geliri ile gelir

Yüzyıllarda Lazıkıyye (Denizli) Kazası, Ankara 2000, s.. ÇeĢme’de oranın bu denli yüksek olmasının sebebi ÇeĢme limanı mukataasının padiĢah hassına tahsis

Kanatlı- larda uygulama kolaylığından dolayı birçok ol- guda intübasyon anaestezisi önerilir İntübasyon anestezisinin avantajları; kısa süreli anestezi

Capacity building in the nonprofit sector is frequently needed in the areas of organizational development, strategic and long range planning, developing fundraising plans,

ö lü m yıldönüm ünde, Nadir N adi’yi anm ak için, en güzel yöntem in, yazılarını yeniden gözden geçirm ek olduğunu düşünm üştüm ; günlerdir kitaplannın birini

Hacı Salih’in oğlu Abdullah Movit ise dükkân bulamadığı için mesleğe iki yıl ka­ dar ara verdikten sonra Galatasaray’dan.. Taksim’e doğru çıkarken

Közen ve Bostan, (2016) 2013-2014 yılları arasında Trabzon ili Tonya ilçesi ve mahallelerinde doğal olarak yetiştirilen muşmula (Mespilus germanica L.)