• Sonuç bulunamadı

22-23 \layıs 2009 I<.araıııaıı. Yunus Emre'yi Anlamaya Doğru

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "22-23 \layıs 2009 I<.araıııaıı. Yunus Emre'yi Anlamaya Doğru"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

22-23 \layıs 2009 I<.araıııaıı

Yunus Emre'yi Anlamaya Doğru

(2)

T.C.

Karaman Valiliği

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Kültür Y aynıları

!.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

"Yunus Emre'yi Anlamaya Doğru"

Bildiriler Kitabı

ISBN: 978-605-61101-1-5 Düzelti:

Ali SÖZER

Grafık-Tasarıın:

Burhan YEMİŞ

Baskı:

komsan

Karaman Ofset Matbaaolık ve Gazetecilik A.Ş. Tel: (O 338) 213 16 10 Sertifika No: 1005-70-001813

T.C. Başbakanlık Tanıtma Fonu

Kurulu Sekreterliği katkılan ile basılmıştır.

Karaman 2010

(3)

Yunus Emre Döneminde Anadolu (638-720 / 1240-1321)

Doç. Dr. Hacı Ahmet ÖZDEMİR.

Yunus Ernre'nin yaşadığı dönemi tespit etmek için çalışan bilim

adamlarının uğraşları sonuç vermiş gözükmektedir. Bizzat kendisinin

bazı eserlerinde takdim ettiği birtakım bilgilerle Beyazıt Devlet Kütüp- hanesi'nde bulunan bir yazmadaki derkenardan hareketle bilimsel çevre- ler onun yaşadığı çağla alakalı kesine yakın bir kanaate varmış gibidirler.

Yunus Emre Risaletü'n-Nushiyye adlı mesnevisinin sonuna kay-

dettiği bir beyitte kendisinin 707/1307-1308 yılları arasında hayatta

olduğunu dile getirmektedir. Beyit şöyledir:

Söze tarih yidi yüz yidi-y-idi Yunus canı bu yolda fidi-y-idi. 1

• Selçuk Üniversitesi. Eğitim Fakültesi

1 Mustafa Tata, Yunus Emre Divanı, Ankara 1998, s. 408. [Tata'nın bu çalışmasının içinde Risaletü'n-Nushiyye de [metin (s. 360-408) + şiir indeksi (s. 409-422)] yer almak- tadır. Burada referans verilen sayfa Risaletü'n-Nushiyye neşrine aittir.]

(4)

18 1.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

Derkenara ise Adnan ERZİ (1923-1990) rastlamıştır. Erzi'nin Bayezid Devlet ~ütüphanesi'nde bulduğu bir yazmada (no. 7912) şu

ifade yer almaktadır:

"Vefat-ıYUn.us Emre Müddet-i Ömr 82 Sene 720"

H. 720 yılım. 1320-1321 yıllarına karşılık gelmektedir. Bu hesa- ba göre yaşını vefat tarihinden çıkarırsak doğum tarihine ulaşmış oluruz:

720-82=638

O halde bu iki bilgiden hareketle Yunus Emre'nin h. 638-720 / m. 1240-1241-1320-1321 yılları arasında yaşamış olduğu sonucuna

ulaşırız. Elbette kim tarafından, nasıl ve ne gibi bir sebebe dayanarak

Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ndeki yazmanın kenarına böyle bir kayıt düşüldüğü, bu kaydın gerçeği yansıtıp yansıtmadığı incelenmeye değer

bir husustur. Kaldı ki bilim adamları sadece bu iki bilgiye güvenerek

doğum ve vefat tarihi belirlenmeyeceğini düşünerek Yunus Emre'nin eserlerindeki bazı bilgilere başvurmak suretiyle hakikati gerçeğe ulaşma­

ya çalışmışlardır.

Yapılan araştırmalar sonunda onun eserlerinde, bu bilgileri des- tekleyen ifadelere rastlanmıştır. Mesela Yunus'un Divanı'nda Mevlan~

(672/1574) ile görüştüğüne dair beyitler yer almaktadır. O, Divanı'nda

birkaç yerde birden Mevlana' dan şöyle söz etmektedir:

Mevlana Hüdavendigar bize nazar kılalı

Anun görklü nazan gönlümüz aynasıdur2

Mevlana sohbetinde saz ile işret aldı

Arif ma'niye daldı çün biledür ferişde3

2 Tatcı, s.107.

3 a.e., s. 274.

(5)

Yunus Emre Döneminde Tarihi Arka Plan 19

Mevliina'run, Ahmed Fakih'in ve Necmeddin-i Kübra'run (618/1221) vefatlarına duyduğu üzüntüyü ve onlara hasretini dile geti- . ren beyti ise §öyledir:

Fak'ih Ahmed Kutbüddin Sultan Seyyid Necmüdd'in Mevlana Celalüddin ol kutb-ı cihan kanı4

Mevcut bilgilere göre Mevlana vefat ettiğinde Yunus 33-34 ya-

§ındadır. Çarh-name sahibi Fakih Ahmed ise Yunus henüz dünyaya gelmeden 618/122l'de vefat etmi§tir.5 Necmeddin Kübra da o yıl

(618/1221) vefat etmi§tir.

Yunus, iki ayn beytinde Geyikli Baba' dan 6 söz eder:

Geyiklü Baba bize bir kez nazar kılaldan Hasıl aldı Yunus'a her ne ki vayesidür7

Geyikliü'nün ol Hasan söz eyitmiş kendüden Kudret dilidür söyler kendünün söz nesidür8

Bir beytinde de Geyikli Baba'run musahiplerinden Seydi Balum'un adına yer verir:

Seydi Balum ilinden

Şeker tamar dilinden Dost bağçesi yalından

Eve derv'işler geldi9

O, Moğolları ~e i§l~dil<leri zulümleri de yakından görmü§tür. Ni- tekim bu konudaki kanaatini §öylece dile getirdiğini görürüz:

Aşkun çeri saldı benüm gönlüm evi iklimine

Canımu esir eyledün n'ider bana yağı Tatar10

4 a.e., s. 342.

5 Ahmed Fakih'in ölüm tarihi kesin belli değildir. 618/1221 ya da 628/1230 tarihlerinde vefat etmi§ olduğu öne sürülmektedir. Prof.Dr. Cihan Okuyucu bu bildirinin hazırlanma­

sına sebep olan sempozyum vesilesiyle bir araya geldiğimizde bize §ahsen Ahmed Fakih' in Yunus Emre'yle çağda§ olma ihtimalinin belirdiği bilgisini vermi§tir.

6 Hakkında bk. Ahmet Ya§ar Ocak, "Geyikli Baba", DİA, XIV, 46.

7 Tatcı, s. 84.

8 a.e., s. 107 . .

9 a.e., s. 327.

10 a.e., s. 117.

(6)

20 !.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

Ol budakda biter fman fman bitse gider güman Dün-gün işüm budur heman nefsüme bir Tatar oldum11

Okursun tr;ısnıf kitab niçe bina i'rab Havf ü reca sende yok eyle ki bir Tatar'sun12

Bir öküzlü Tatar der ne boğazladın kuzumu Dikilmedik bağçeiıün bitme dük narın yedüm 13

O halde onun Anadolu'nun Moğollar tarafından istilasına da ya-

kından tanık olduğunu söyleyebiliriz. Moğolların Anadolu'yu 1241 'de istila etmeye ba§ladığını dü§ünürsek bu tarih de bize Yunus Emre'nin

ya§adığı döneme dair aynca bir ipucu verir.

Bütün bu bilgilerden sonra Yunus Emre'nin h. 638-720 / m.

1240-1241~1320-1321 yıllan arasında ya§arru§ olduğunu söyleyebiliriz.

Yunus Emre'nin ya§adığı dönemde meydana gelen tarihi olaylan

sıralamaya tabi tuttuğumuzda neredeyse her yıl birçok hadisenin cere- yan ettiğini görürüz.

1227 Cengiz'in Ölümü ve imparatorluğunun varisleri arasın­

da taksimi

1230 10 Ağustos Yassı Çimen Sava§ı (Anadolu Selçukluları

ile Eyyubi ittifakı Celaleddin Harizm§ah'a kar§ı sava§ır­

lar. Harizrnliler ağır yenilgiye uğrarlar ve imha edilir- ler.)

1231 Moğollar bitirici darbeyi vurarak Harizm§ahlar Devle- ti'ni tarih sahnesinden sildi. Celaleddin Harizm§ah öl- dürüldü.

1237 II. Gıyaseddin Keyhusrev Anadolu Selçuklu tahtına

geçti. (Hükümdarlığı 1246'ya kadar sürecektir.)

ıı.a.e., s. 221.

· 12 a.e., s. 238.

13 a.e., s. 350.

Benzer bir beyit: ·

Bir öküz boğazladum kakıldum sere kodum Öküz ıssı geldi eydür boğazladun kazının

(7)

Yunus Emre Döneminde Tarihi Arka Plan 21 1240 Yunus Emre doğdu.

Anadolu Selçukluları Diyarbekr'i aldı.

1240 Babailer isyanı vuku buldu.

1241 Selçuklu ordusu Meyyafarikin'i (Silvan) kuşattı. Moğol

tehlikesi ve halifenin tavassutu ile Eyyubilerden

Şehabeddin Gazi'nin tabiiyeti kabul etmesi şartı ile bir

anlaşma yapıldı.

1242 Baycu Noyan komutasındaki Moğol kuvvetleri Erzu- rum'u işgal etti.

1243 Kösedağ Savaşı. Anadolu Selçuklu kuvvetleri İlhanlı Moğol ordusu karşısında bozguna uğradı. Bu savaş, Sel-

çukluların Anadolu' daki hakimiyetini tedricen yok eden süreci başlattı. Sivas teslim oldu. Kayseri savaştığı

için tahribe ve katliama uğradı. Selçuklu veziri Mühezzibüddin Ali, Moğolların arkasından Azerbay- can'a giderek harac verme taahhüdüyle Baycu Noyan ile sulh anlaşması yaptı. Bizans'a kaçmak maksadıyla

Menderes Havzası'na varan sultan sulh anlaşması üze- rine Konya'ya döndü ve devlet nizamını kurdu.

1246 il. İzzeddin Keykavus Dönemi (1249).

1246 Anadolu Selçuklu Devleti'nde yoğun saltanat mücade- lesi yıllan (1265).

1249 Rüzbe Ovası'nda il. İzzeddin Keykavus ile Rükneddin Kılıç Anılan arasında yapılan Sultan Hanı Savaşı'nın ar- ·

dından Anadolu Selçuklulan'nda müşterek üç kardeş

saltanatı: II. İzzeddin Keykavus, II. Alaeddin Keykubad, Rükneddin Kılıç Arslan (1254).

1250 Karamanoğullan Beyliği kuruldu. Kurucusu Nure Sufe'dir. Mısır' da ise Mernlükler Devleti kuruldu.

1254 N. Rükneddin Kılıç Arslan Dönemi (1257).

1256 Moğolların İslam topraklarına yönelik ikinci büyük sal-

dırısı Cengiz Han'ın torunlarından Hülagu komutasın­

da başladı. Bu yılın Ekim ayında Anadolu Selçuklu kuvvetleri Moğollarla Sultan Han'da savaştılar. Savaşın ardından Anadolu Selçuklu topraklarında ikinci Moğol istilası başladı.

(8)

22 1.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

1257 iL İzzeddin Keykavus Konya tahtını yeniden ele geçir- di (1259).

1259 il. İzzeddin Keykavus ile IV. Rükneddin Kılıç Arslan'ın müşterek saltanatı dönemi (1262).

1260 · Gerrniyanoğullan Beyliği kuruldu. Kurucusu Ali Şir' dir

(1429). .

1261 Anadolu Ahilerinin piri Ahi Evran vefat etti.

1262 IV. Rükneddin Kılıç Arslan dönemi (1266).

İ262 Muineddin Pervane'nin Selçuklu tahtında ve siyasetin- de sözünü geçirdiği dönem (12 77).

1262 iL Gıyaseddin Keykavus'un gurbet hayatı ve ölümü (1279).

1265 Sahibataoğullan Beyliği (1333) kuruldu. Kurucusu Sahib Ata'dir.

1273 Mevlana vefat etti.

1276 İnançoğullan Beyliği (1368) kuruldu. Kurucusu Ali Bey'dir.

1277 Selçuklular Karamanoğullan ile Akşehir Savaşı'ru yaptı­

lar. Karamanoğullan galip geldi.

Selçuklular Akşehir ve Konya'yı Karamanlılar'dan geri

aldı.

Kurbağahisarı bozgunu, Karamanoğlu Mehmed Bey'in

vefatı.

İlhanlı Abaka Han'ın Anadolu Seferi ve Selçuklu yöne- timine el koyması.

Muineddin Pervane öldürüldü.

Karamanoğlu Mehmed Bey'in Türkçe'yi resmi dil hali- ne getirmesi.

Mernlük Sultanı Baybars'ın Anadolu'ya gelmesi ve Kayseri Seferi.

Anadolu' da İlhanlı/Moğol tahakkümü (1292).

Pervaneoğullan Beyliği (1300) kuruldu. Kurucusu Per- vane'dir.

(9)

Yunus Emre Döneminde Tarihi Arka Plan 23 1279 Alaeddin Siyavuş'un (Cimri) yakalanarak öldürülmesi.

1280 EŞrefoğullan Beyliği (1326) kuruldu. Kurucusu 1. Sü-

leyman'dır.

Hamidoğullan Beyliği (1391) kuruldu. Kurucusu İlyas Bey'dir.

Menteşeoğullan Beyliği (1425) kuruldu. Kurucusu

Menteşe Bey'dir.

1281 Osman Gazi Dönemi (1324).

1284 Anadolu Selçuklularından II. Gıyaseddin Mes'ud'un

saltanatı (1296).

1288 Vezir Sahih Ata'nın ölümü.

1291 İlhanlılarda Geyhatu dönemi (1295) ve Anadolu' da İl­

hanlı tahakkümünün artması.

1291 Candaroğullan Beyliği (1461) kuruldu. Kurucusu Candar Bey' dir.

1292 Selçuklu Devleti ve Hanedanı'nın inkıraz dönemi (1318).

1298 III. Alaeddin Keykubad Dönemi (1302).

Anadolu Selçuklu Devleti'nde Sülerniş İsyanı.

1299 Osmanlı Devleti (1923) kuruldu. Kurucusu Osman Bey'dir . . ,

.

1300 Saruhanoğullan Beyliği (1410) kuruldu. Kurucusu Sa- ruhan ~ey'dir.

Tekeoğullan Beyliği (1423) kuruldu. Kurucusu Yunus Bey'dir.

Aydınoğullan Beyliği (1425) kuruldu.

Sinop Beyliği (1355) kuruldu. Kurucusu Gazi Çele- bi'dir.

1302 III. Alaeddin Keykubad öldü.

II. Gıyaseddin Mes'ud'un II. saltanat dönemi (1310).

(10)

24 !.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

1303 Karasioğulları Beyliği (1345) kuruldu. Kurucusu Karasi Bey'dir.

Taceddinoğulları Beyliği (1345) kuruldu. Kurucusu

Doğan Şah'tır.

1310 Timurtaş'ın Selçuklu saltanatına son vermesi ve dağıtı­

lan hanedan mensuplarının uç beyliklere sığınmaları.

Timurtaş'ın Kilikya Seferi ve Tarsus Bölgesi'ni ele ge- çirmesi.

1310 Son Anadolu Selçuklu Sultanı V. Kılıç Arslan Dönemi (1318).

1312 Sultan Veled'in ölümü.

1312 Sutaylar Beyliği (1350) kuruldu. Kurucusu Sutay

Noyan'dır.

1318 Anadolu Selçuklu Devleti İlhanlılar tarafından yıkıldı.

1321 Yunus Emre vefat etti.

Yunus Emre'nin de içinde yaşadığı tasavvuf tarihinin en dikkate

değer safhalarından birini oluşturan XI, XII ve XIII. yüzyıllar, sonraki

asırların tasavvuf düşüncesini büyük çapta etkisi altına alan Kadiriyye, Riffilyye, Mevleviyye, Ekberiyye ve Kübreviyye gibi İslil.m dünyasının meşhur tarikat zümrelerinin teşekkül ettiği ve kurucularının yaşadığı

dönemdir. Özellikle tarikatlara ait tasavvufi fikir, adab, erkan ve ıstılah­

ların bu asırlar içinde doğup geliştiği söylenebilir. 14

Adı geçen tasavvufi hareketlerle göçebe Türkmen kafilelerinin Anadolu'ya yayılıp burayı vatan edinmesi eş zamanlıdır diyebiliriz. Ni- tekim hemen hemen aynı tarihlerde stratejik önemi bulunan bazı nokta- lara tekkesini kurup irşada koyulan şeyh ve kolonizatör dervişler de Anadolu'yu bir gibi sarmaya başlamışlardır15

14 'Kadir Özköse, "Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında Tasavvufi Zümre ve Akımların Rolü", Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. VII/l, s. 249-279 (Haziran 2003), Sivas 2003, s. 249-250.

15 Ömer Lütfi Barkan, "Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskan ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler: I, İstila Devrinde Türk Dervişleri ve Zaviyeler", Vakıflar Dergisi, c. V (1942), s. 279-386, İstanbul 1974, s.281.

(11)

Yunus Emre Döneminde Tarihi Arka Plan 25 Bürokrat ve aydın kesimlerin yanı sıra halle kitleleri de mutasavvıf

gruplarla yakın temas halindeydiler. 16

Tasavvuf erbabı, derin bir dini tefekkür içinde geli§tirdikleri ıstı­

lahlarla varlığı, hayatı, insanı; Allah alem, Allah insan ve insan kainat

ilişkisini anlamaya, algılamaya, anlamlandırmaya çalışıyorlardı. Belki daha zoru, algılamalarını yeni terimlerle Müslüman halka aktarmaya

uğraşıyorlardı. Yer yer meramlarını tam ifade edememekten kaynakla- nan karışıklıklar da yaşanmıyor değildi ki bu durum bugün için de geçer- lidir. Zira soyutun somut dünyanın sözcükleriyle anlatılması gerçekten çetin bir mesele olsa gerektir. Bütün tasavvuf ekollerinde insan Allah'ın tecelligahı kabul ediliyor ve O'nun halifeliğini temsil edebilme gayesine yönelik anlayış ve bu anlayıştan kaynaklanan bir bilinç ön plana çıkarılı­

yordu. Mutasavvıflara göre insan kainatta var olan düzene saygılı dav-

ranmalı, dengeyi bozacak her türlü hareketten kaçınmalıydı. Allah'ın yaratıklarına Allah için, O'nun hoşnutluğunu kazanabilmek uğruna sevgi ve saygıyla hizmet etmeliydi.

Tasavvufun muhtemelen en ilginç kurallarından birisi işte bu hizmet anlayış ve uygulamasıdır. Adı geçen anlayış "hizmet söz konusu

olduğunda nafile ibadetin ertelenmesi gerektiği" şeklinde bir aforizmay- la formüle edilmişti. Hizmetin sınırlarını belirlemek ise sanılanın aksine öyle pek kolay değildir.

İnsanlardan, t~pl~dan

ve sosyal hayattan nihai anlamda kopma- ya hiçbir tasavvufi ekol asla izin vermemektedir. Sadece belli sürelerle

sınırlı bir uzlete, inzivaya, çileye müsaade edilmiştir. Bu tip uzaklaşma­

lar ise kişinin kendini ahlaki bakımdan daha da olgunlaşmış biçimde hayata döndürmesi anlamına gelmekten öte bir şey ifade etmez. Mün- zevi, topluma donanmış, bilenmiş ve kendini daha verimli, yararlı hale

getirmiş olarak büyük bir hizmet aşkıyla yeniden dönmek zorundadır.

Ondan nihai bir ayrılık değil, muhteşem bir geri dönüş beklenmektedir.

Söz konusu döQ.üş hali, "Halvet der-encümen" olarak anılmakta ve dili- mize "Halle içinde Hakk'la olmak" şeklinde kazandırılmış bir yaşantıya işaret etme~edir. Sufiden "el karda gönül yarda" bir tutum talep olun-

16 Osman Çetin, Anadolu' da İslamiyet'in Yayılışı, İstanbul 1990, s.163.

(12)

26 1.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

maktadır. Öyleyse tasavvuf terbiyesinin en büyük hedefinin insanı her- kese rahmet olacak bir kıvama getirmek olduğu söylenebilir.

Nitekim tasavvufun bir kuralı da İbnü'l-vakt (kimine göre Ebü'l- vakt) olmak, yaşanılan anın gerektirdiği işi yapmaktır. Mutasavvıf, şu

kural çerçevesinde kendisini hayatın akışına kaptıran değil, zamanını Yaradan'ın rızasına uygun eylemlerle değerlendiren, renklendiren, zen-

ginleştiren kimsedir. O, vakit neyi icap ettiriyorsa onu yapması, zamana hükmetmesi gereken kişidir. İbadetse ibadet, çalışıp didinmekse terini

akıtmacasına, gücünün son kertesine dek ...

İkinci Şeyh-i Ekber unvanıyla anılan 0/ğ/lanlar Tekkesi Şeyhi İb­

rahim Efendi (öl. 1655) Yunus Emre'den yüzyıllar sonra söz konusu

anlayışı şöyle dile getirecektir:

Tasavvuf cümle ehl-i derde derman olmaya derler ...

O, tasavvufu anlatmaya çalıştığı uzun şiirinin bir başka yerinde konuyu yeniden ele alır:

Tasavvuf her nefesde şarka garba eri§mekdir

Tasavvuf bu kamu halka nigeh-ban(görüp gözeten) olmaya der- ler. ..

Dede Ömer Ruşeni (öl. 1486-87) ise aynı meseleye şu meşhur dizelerinde yer vermektedir:

Tasavvuf yar olub bar(yük) olmamakdır

Tasavvuf gül-i gülzar(gül bahçesinin gülü) olub har( diken)

olmamakdır

Mutasavvıflar, bu anlamda yük olmaktansa başkalarının yükünü yüklenmeyi, diken olmaktansa gül olmayı ve dünyayı adeta gülistana çevirmeyi ilke edinmişlerdir diyebiliriz. Yaratılanlara hizmet hiç şüphe­

siz Yaradan' a hizmettir. Onun için bir çok büyük sufi., yüksek manevi mertebelere mahlUkata hizmet ettikleri için ulaştıklarını öze11ikle vurgu-

lamışlardır.

(13)

Yunus Emre Döneminde Tarihi Arka Plan 27

Saf dindarlık anlayışından ve ahlaki sorumluluk bilincinden sapan yönetim anlayışlarının tebaayı olumsuz anlamda dönüştürmesi üzerine . zahidler, bir süre toplumdan uzaklaşarak dini bireysel planda yaşamaya

çalışmış; tevekkül, riyazet, mücahede, sabır, aşk, vera, hüzün... gibi kavramlarla hareket etmeye başlamışlardır. Fakat bu gibi haller, kısa

sürede yerini uzletle kazanılan donanımlarla canlı cansız bütün yaratılan­

lara hizmet yarışına dönüşen bir anlayış ve eylem planına bırakmak zo- runda kalmıştır. Yani Yunus Ernre'nin de mensup olduğu tasavvufi züm- rede asıl olan salt bireysel yaşantı değil, toplumdan uzaklaşmakla elde edilenleri topluma mal edebilme çabasıdır. Enerjisini kısır çekişmelerle tüketmek yerine hemen bir başka noktaya, daha yararlı bir faaliyete yönlendirmek zahidin asli görevi olmalıdır.

Hatta bazı tasavvufi ekoller yolun kuralı olarak ve hatta bazı mu- tasavvıflar bireysel anlamda sadece kendileri veya bazı müntesipleri için zühd hayatını, toplum içinde seyahat etmek tarzında bir süluk anlayışına oturtmuşlardır. Yunus Ernre'nfu pek çok yeri gezip gördüğünü dile geti- ren şiirlerini belki böylesi bir arınma işlemi olarak değerlendirmek gere- kir. ı 7

Bedende ve kalpte olmak üzere iki çeşit yoluculuk vardır. Bede- nen yapılanı bir bölgeden diğer bölgeye intikal etmekten ibarettir. Kalp ile olan ise bir sıfattan diğer sıfata yükselmek şeklindedir. Bu nedenle beden ile yolculuk eden binlerce insana rastlandığı halde kalbi ile yolcu- luk eden pek aZ kimseye rastlanır. Çünkü kalbi yolculuk ve seyr ü sülUk zordur. Kuşeyri, bir velinin, kendisini sürekli ziyaret eden müridine

"Her gün bana geleceğine bir gün de kendine gel." dediğini nakleder.18

Bir tarikata bağlı olan dervişe uygulanan seyahat ya cezalandırma·

niteliğindeydi ya da tarikatta yücelmesi, deneyim kazanması için verilir- di.

17.Manevi ;ınnmaya yönelik seyahatler, bazı tasavvuf ekollerinde "Sefer der-vatan"a dö-

nüşmüştür. ''Vatanda sefer" manasına gelen bu deyim, salikin kötü huylarından ve nefsani sıfatlarından sıyrılıp iyi huyların ve meleki sıfatların yurdu olan asli vatanına sefer etmesi

anlayışına dönük bir iç seyahat olarak algılanmaktadır.

18 Ebü'l-Kasım Zeynülislam Abdülkerim b. Hevazin Kuşeyri, 465/1072, Kuşeyri Risalesi:

Tasavvuf İlmine Dair (çev. Süleyman Uludağ), İstanbul 1999, s. 377.

(14)

28 !.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

O halde pek çok yeri gezip gördüğünü söyleyen Yunus'un bu se- yahatlerinin tasavvufi yaşantısıyla yakın ilişkisi olsa gerektir:

Gezdüm Urum ile Şam'ı

Yukaru illeri kamu Çok istedüm bulamadum

Şöyle garib bencileyin19

İndük Rum'ı kışladuk çok hayr u şer işledük bahar geldi girü göçtük el-hamdüli'llah20 Hey Emrem Yunus bf-çare

Bulunmaz derdine çare Var imdi gez şardan şara Şöyle garib bencileyin21

Yunus Emre'nin gezileri sırasında içinde bulunduğu toplumun ek- sil<liklerini ve gereksinimlerini tespit ettiğine ve aldığı tasavvufi terbiye

icabı bu eksil<likleri gidermek ve gereksinimleri karşılamak için harekete

geçtiğine ve toplumu bu uğurda yönlendirdiğine inanmamak için her- hangi bir sebep yoktur.

Mesela onun birlikle ilgili şiirlerini yeniden bu gözle değerlendir­

diğimizde söyledikleri farklı bir anlam daha kazanacaktır kanaatinde- yiz.22

Tevhfdimiş cümle 'alem tevhfdi bilendür Adem Bu tevhfdi inkar iden öz canına düşmanımış23

19 Tatc11 s. 256.

20 a.e.1 s. 267.

21 a.e.1 s. 257.

22 Burada Yunus'un sadece toplumu dağınıklıktan kurtarmak, siyasal birliği sağlamak adına hareket ettiğini, birlik derken manevi anlamda tevhidi kastetmediğini söylemek istemiyo- ruz elbette. O, belki de her iki anlama gelebilecek bir söylem içindeydi. Onun §iirlerinde İsiam'ın tevhid ilkesi buram buram kokmakta; o, öncelikle ve özellikle Tann'nın birliği

fikrini i§lemekteydi. Fakat söz konusu durum, herhalde bizim Yunus'un günün meselele- rine duyarlı bir mutasavvıf olarak dağınıklıktan kaynaklanan olumsuzluklardan rahatsız olduğu için toplumu derleyip toparlamaya çalı§madığını iddia etmemizi gerektirmez. Yani ifadenin gücünü daraltmak ve teke indirgemek yerine geni§letmek ve zenginle§tirmek belki de daha doğru bir yöntemdir. Dolayısıyla o dağdağalı günlerde Yunus Emre'nin

§iirlerini okuyanların Allah'ın birliğini tefekkür ettikleri kadar belki ayrılıkların sona erdiği, toplumun siyasal bütünlüğünün sağlandığı günleri dil§ündüklerini de söyleyebiliriz.

23 a.e.1 s. 147.

(15)

Yunus Emre Döneminde Tarihi Arka Plan 29 Dost esriği deliliğünı aşıklar bilür neliğünı

Değşürüben i~iliğünı birliğe yitnıeğe geldünı24

İkiliği terk itgil birlik makamın tutgıl Canlar canın bulasun bu dirlik içinde25

Bu dünyaya kalnıayalunı

Fanidür aldanmayalunı

Bir iken ayrılmayalum

Gel dosta gidelüm gönül26

Yunus Emre'nin, ülkenin iç çeki§melerinde ve kavgalarında hiçbir zaman taraf olmadığım biliyoruz. O, duygularını şiire dökmekle yetin-

miştir. Barış, sükfuıet ve birlik özlemini dile getiren şiirleri, Türk halkı

için de büyük bir ümit ve sakinleştirici unsur olmuştur denilebilir. 27 O, toplumdaki kavgadan ve iddiadan uzak olmayı yeğlemiş ve

öğütlemiştir. Onun gözünde gönülleri onarmak, gönül almak vardır.

İncitmemek asıl olduğu kadar incinmemek de esastır. Gönül koyma- mak, meseleleri büyütmemek gerektir. Yangına körükle gidercesine bir tutum ve davranış sergilemek doğru değildir.

Ben gelmedüm da'vfyiçün benüm işüm seviyiçün Dostun evi gönüllerdür gönüller yapmağa geldüm28

Derviş gönülsüz gerekdür söğene dilsüz gerekdür Döğene elsüz gerekdür halka beraber gerekmez29

Dünyada namsız nişansız, unvansız bir garip, bir kimsesiz gibi öle- bilmektir bütün mesele.

Bir garib ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar

Şöyle garib bencileyin30

24 a.e., s. 187.

25 a.e., s. 277.

wa.e., s. 174.

27 Tuncer Baykara, "Yunus Emre Dönemi'nde Anadolu", Ulusla arası Yunus Emre Sem- pozyumu Bildirileri, Ankara 1995, s. 33-40.

28 Tatcı, s. 187.

29 a.e., s. 138.

30 a.e., s. 257.

(16)

30 !.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

Hedef, gönül yıkmamak, gönül kazanmaktır:

İlm ü 'amel ne assı bir gönül yıkdunısa Arif gönül yapduğı beraber Hicaz ile31

Ak sakallu pfr koca bilmez ki hali nice Emek yimesün hacca bir gönül yıkarısa32

Kimseye hor bakmagıl hergiz gönül yıkmagıl Yitmiş iki milletde dervişlik yarı gerek33

Bir kez gönül yıkdunısa bu kılduğun namaz değül Yetmiş iki millet dahı elin yüzin yumaz değül34

Üstelik tatlı dilli olmalıdır:

Söz ola kese savaşı söz ola bitüre işi

Söz ;la ağulu aşı yağ ile bal ide bir söz35

Savaş ortamından da haberdardır elbette ve bunu dile getirmek- ten de çekinmez. Çünkü Yunus Emre gerçekçidir:

Kudret kılıcın çalmış nefsün boynını çalmış

N efsüni tepelemiş elleri kan içinde36

Kimseyi küçümsememek, eksiklik aramamak temel ölçüsüdür:

Tehı görmen hiç kimseyi hiç kimesne boş değül

Eksiklik ile nazar erenlere hoş değül37

Bilakis kendi kusurlarıyla meşgul olmak daha uygundur:

1

Eya gafil aç gözüni gönlün yavlak uzatmagıl Bakgıl kendü dirliğüne kimse aybın gözetmegil38

Özetle Yunus çok karışık bir dönemde yaşamıştır. Moğol saldırı­

larının aman vermediği, mevcut düzenin yıkıldığı, Selçuklu Devleti'nin

çöktüğü, çeşitli beyliklerin kurulduğu, halktan ağır vergilerin haksızlıkla

31 a.e., s. 298.

3z a.e., s. 273.

3~ a.e., s. 161.

· 34 a.e., s. 178.

35 a.e., s. 132.

36 a.e., s. 275

37 a.e., s. 178.

38 a.e., s. 173.

(17)

Yunus Emre Döneminde Tarihi Arka Plan 31 ve zorla alındığı, yağmalamaların sıklıkla yaşandığı, kardeş mücadeleleri ve düşman saldırılan sebebiyle ölümün kol gezdiiğikuraklık ve kıtlıkla

_geçen bunalım dolu bir zaman dilimidir.

Böyle bir ortamda tasavvufun ve tasavvufi görü§lerin yaygınlaşıp

güçlenmesi doğal kabul edilmektedir. Mutasavvıflar; acılı, çaresiz ve

yalnız insanlara manevi huzur v.e sükfuıu sağlamakla kalmamışlar, onları

derleyip toparlayarak birliğe yönlendirmek için çabalamışlardır.

İşte bu sebeple Yunus Emre'nin tanıklık ettiği çağın, sadece buna-

lımlarıyla ön plana çıkmadığı görülür.

Taze bir oluşumun eşiğindeki bu devir yeni ve büyük bir devlete,

Osmanlı Devleti'ne gebedir.

Dolayısıyla Yunus'un ömür sürdüğü zaman kesiti, yıkımla dirilişin

bir arada yaşandığı ilginç bir tarihi dönemdir. İnsanların olan biteni sor- gulayarak hayatın anlamını aradığı bu kaotik ortamda Yunus çok güzel hizmetler veren büyük bir mutasavvıf olarak tarihte derin izler bırak­

mıştır. O / içinde yaşadığı topluma çöküş ve dağılma devrinde millet

birliğini sağlayan manevi değerleri aşılamış, Müslüman halkın ruh ve

vicdanına hitap eden bir maneviyat önderidir.

XIV. yüzyıl baslarında, İlhanlı gücünün hem büyüklüğünün hem de çürümesinin görüldüğü zamanlarda, Anadolu görünüşte birlik, fakat içten içe dağınıklık yaşıy~rdu. Türkler için birliğin ümidini Yunus Emre

yaşatmıştır.

Yunus Emre, XIII. yüzyıldan XIV. yüzyıla akan zaman içinde, Selçuklu idaresinin çöktüğü, fakat yenisinin henüz belli olmadığı bir zamanda ölmüştür. Ama onun etkilediği Anadolu halkındaki 'birlik' fikri, siyasi birliğin de en kısa zamanda sağlanacağını gösteriyordu.

Yunus Emre, XIV. yüzyılın oluşumlarının başlangıcında bir şahsi­

yettir. Selçuklu idaresinden ilhanlılara, ondan da Beyliklere akıp giden bir tarihi çizginin üzerindedir. İlhanlıların siyasi gücünü kırmaya çalışan Türkmen Beyleri, Anadolu'da bir kargaşa dönemine sebep olmuşlardı.

Fakat zamanla İlhanlı gücü de kırılacak, beyler arasındaki çekişme arta-

(18)

32 !.Ulusal Yunus Emre Sempozyumu

caktır. Fakat dil, fikir ve kültür bütünlüğü içindeki Anadolu'da, siyasi

birliği ve bütünlüğü de bir uç beyliği olan Osmanlılar gerçekleştirecek­

tir. 39

Ne yazık ki Yunus Emre, temellerini attığı, büyük oranda katkıda bulunduğıı yeni oluşumun devletleştiğini, birlik ve beraberliğin sağlandı­

ğını göremeden vefat etmiştir. Fakat onun üzerine düşen görevleri yap-

mış, hayatını tasavvufi anlayış ilke ve kurallarına uygun yaşamış bir ma- na eri olarak huzurla göz kapadığını söyleyebiliriz. Belki de son demle- rinde yeni oluşumun ışıklarını görmüş olıiıanın hazzını yaşamaktaydı.

39 Baykara, s. 40.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çocuklar›n›n -az veya çok oranda- fliddet içeren video ya da bilgisayar oyunlar› oynamalar›nda sak›nca görmeyen, etkileri tüm uzmanlarca tekrarlan›p durdu¤u

Ateşli periyotlar sırasında karın ağrısı olan dört çocuğun ikisinde aynı zamanda ailesel akdeniz ateşi [familial Mediterranean fever (FMF)] geni pozitifliğinin de

T hyroid hemiagenesis, absence of one lobe of the thyroid gland, is a rare variant of thyroid congenital abnormalities.. Most patients with this condition are

Saatlarca benim = küçük müzik stüdyo’suna kapanır, bir yandan sanat S konuşmaları yaparken, öte yandan plâklar dinler ve 5 zamanın nasıl geçdiğini

In recent years, blood culture systems have been introduced into clinical practice, and it has been demonstrated that this system may be a convenient tool for the culture of

Demek ki, kara tahta önünde fizik problemini izah ettikleri zaman yanlış telâffuzlarım hoca­ ları da düzeltmemiş; şüphesiz kendileri de doğru bilmedikleri

aegyptiaca dressing showed significant diffence in the enhancement healing when compared to cotton gauge. In histological observations, we could see

Yeni Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Çankaya Köşkü ndeki tö­ renden sonra Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut'u Başbakan atayarak merak konusu olan yeni hükümetin Jet hızıyla