Mayıs 1999 13
İnsanlarda genetik mutasyonlar olağanüstü hızla çoğalıyor. İki İngiliz biyoloğun yürüttüğü araştırmanın da-ha da şaşırtıcı bir sonucu var: Sanayi-leşmiş ülkelerdeki ileri sağlık hizmet-leri, zararlı mutasyonların normalden hızlı birikmesine yol açıyor… Öteki hominidlerde olduğu gibi, insan gen-lerinin de mutasyona eğilimli olduğu zaten biliniyordu. Sussex Üniversite-si’nden Adam Eyre-Walker ve Edin-burgh Üniversitesi’nden Peter Keight-ley, insanlardaki mutasyon oranını, şempanze ve gorillerinkiyle karşılaştır-mış. Homo sapienslerde
(modern insanda) yük-sek bir mutasyon oranı olduğu kesin bir biçim-de ortaya çıkmış: Her kuşakta, aminoasit deği-şikliğine yol açan ortala-ma 4,2 mutasyon görü-lüyor. Keightley’e göre, bu mutasyonlardan üçte
biri, doğal ayıklanma sürecini devreye sokacak kadar zararlı. Mutasyona uğra-mış genlerle doğan çocuk, ergenlik ça-ğına kadar yaşayamıyor. Ancak araştır-macılar, en zararlı mutasyonların bu yolla ortadan kalkmasına karşın, göre-ce daha az hasar veren bazılarının kalı-cı olabileğini söylüyorlar. Üstelik sana-yileşmiş ülkelerdeki yaşam düzeyinin, daha zorlu koşullar altında yaşayan uluslara göre çok daha hızlı bir biçim-de mutasyon birikmesine yol açtığı düşünülüyor. Wisconsin Üniversite-si’nden James Crow, ileri sağlık hiz-metlerinin aslında tehli-keyi perdelediği görü-şünde. Bu hizmetlerden yararlanan mutasyonlu insanların zor koşullarda hayatta kalma şansı, ge-lişmekte olan ülkelerin insanlarına göre daha az diyor.
New Scientist, 30 Ocak 1999
Refah, Mutasyonu Hızlandırıyor
Kıkırdak, yani burnumuzu, ku-laklarımızı dik tutan sert ama esnek doku, aynı zamanda eklem yerleri-mizde de koruyucu bir kalkan görevi görür. Ne var ki, dizimizdeki koruyu-cu kıkırdak kapağın yırtılması, özel-likle sporcularda sık rastlanan bir ol-gu. Üstelik de oldukça acı verici. Da-hası, yırtılmış diz kıkırdağı (menis-küs), zor iyileşen ve onarılması kolay olmayan bir doku. Ayrıca kıkırdakları aşındıkça milyonlarca yaşlı insan, os-teoarthritis denen bir eklem rahatsız-lığı çekiyor. Uzun lafın kısası, kıkır-dağa gereksinim duyan insanların sa-yısı hayli kabarık. Diş çürümesi gibi nedenlerle oluşan boşluklar, ışık gö-rünce sert bir plastiğe dönüşen ağır bir sıvıyla doldurulabiliyor. Ama ko-vuğu sımsıkı dolduran plastik, çevre-deki dokuyla uyuşmuyor.
Massachusetts Teknoloji Ensti-tüsü Sağlık Bilimleri Fakültesi mas-ter öğrencisi Jennifer Elisseef soruna bir çare bulmuş. Elisseef ve Robert Langer başkanlığında bir kimyager-ler ekibi, fotopolimer denen bu ışığa duyarlı sıvı plastiklere yeni bir biçim vererek bir kıkırdak yenileme yönte-mi geliştirmeyi deneyönte-mişler.
Kondro-sit denilen canlı kıkırdak hücrelerini fotopolimer sıvısına karıştırmışlar ve karışımı küçük miktarlarda farelerin derisi altına aşılamışlar. Sıvıyı poli-merize etmek için de aşılanan yerin hemen üstüne morötesi ışık tutmuş-lar. Karışımda foto-tetik denen bir madde, ışığın enerjisini soğurarak sı-vı moleküllerinin zincirler halinde dizilmesini ve dolgunun iki dakika içinde katılaşmasını sağlıyor. Sıvıya karıştırılan kıkırdak hücrelerinin
ya-şayıp yaşamadığını kontrol etmek için yedi haftaya kadar uzayan aralık-larla doku örnekleri alıp iki önemli kıkırdak proteini, kolajen proteogli-kan bulunup bulunmadığına bak-mışlar. Bunların sürekli artan düzeyi, yeni kıkırdak geliştiğini ortaya koy-muş. Kıkırdak geliştikçe polimer ta-banın giderek yok olduğu ve sonun-da yalnızca kıkırsonun-dak dokunun kaldı-ğı görülmüş.
Deneyde kullanılan fareler bağı-şıklık sistemi olmadan yetiştirilmiş-ler. Bu nedenle canlı yapıştırıcının insanlarda denenmesi için bağışıklık engelinin aşılması gerekiyor. Elisse-ef, bunun için de sıvıya katılacak kondrositleri biyopsi yoluyla hasta-nın kıkırdağından alınması, ya da yine hastanın kök hücrelerinden ge-liştirilmesi gerektiğini söylüyor. Ka-liforniya eyaletindeki La Jolla ken-tinde bulunan İleri Doku Bilimleri adlı bir biyoteknoloji şirketi, sakat dizlerin onarılması için laboratuvar-da ürettiği kıkırlaboratuvar-dak disklerinin laboratuvar-daha iyi kaynaması için Elisseef’in canlı yapıştırıcısından yararlanmayı plan-lıyor.
New Scientist, 3 Nisan 1999
Canlı Yapıştırıcı
British Medical Journal’da ya-yımlanan ve Danimarkalı bir ekibin ortaya koyduğu çalışmayaa göre haf-tada 1-7 bardak şarap içilmesi, beyin damarlarından birinin kanama veya pıhtıyla tıkanması yoluyla felç yap-ma olasılığını % 30 oranında azalt-maktadır. Araştırmacılar bu sonuca 45-84 yaşları arasında 13 329 insanı 16 yıl izleyerek varmışlardır. Bira ve diğer alkollü içkiler bu koruyucu et-kiyi göstermiyor. Demek ki etken olan alkol değil, şarabın içindeki do-ğal maddelerdir. Daha önceleri, gün-de 1 bardak kırmızı şarap içmenin, kalbi besleyen koroner damarların damar sertliğiyle tıkanmasını ve kalp krizi yapmasını önlediği göste-rilmişti; bunu kırmızı şarabın içinde-ki antioksidan etiçinde-ki yapan antosiya-nin boyası sağlamaktadır.
Science et Vie, Nisan 1999