• Sonuç bulunamadı

M Ontolojik AnlamdaGüvensizlik Sorunu ve “Çaresiz”

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "M Ontolojik AnlamdaGüvensizlik Sorunu ve “Çaresiz”"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

372 Türk Dili

“Çaresiz Sonunda bir köpeği evlat edindi.”

(Edgü 2002: 79).

M

odern insanın en önemli problemlerinden birisi, ontolojik anlamda duy- duğu güvensizliktir. Küreselleşen dünyada, araçları ellerinde bulunduran egemen kültürlerin baskılayıcı/yutucu etkileri; daha tekil, renksiz ve ro- botik bir dünyanın gelişmesine zemin hazırlarken insanın kendi sınırlarının ne kadar geçirgen ve korumasız olduğunu da ona bir tür çaresizlik içinde fark ettirmektedir.

Robotlaşma tehdidi altındaki insan ve toplumlar, tarihsel arka planlarını ve bu arka plan kültürünün oluşturduğu ‘değer’ nosyonunu yitireceklerinden; gelecekle ilgili büyük bir güven sendromu yaşarlar. Laing, ontolojik anlamda varlığının tehdit altında hisseden insanın ‘yutulma, içe çökme, taş kesilme’ (Laing1993: 45) gibi üç tür anksiyete ile karşılaşacağını söyler. Bu nedenle yalnızlık ve yabancılaşma, ça- ğımız insanın başını döndüren en temel iki sorun olarak karşımıza çıkar. Genellik- le zamanın süreksizliği bilinci temelinde karakterize edilen modernlik; gelenekten kopuş, yenilik duygusu, zamanın geçip gidişi (Foucault 1994: 181) gibi anlayışlar üzerine şekillenir. İnsanı, zamansal ve toplumsal ilişkilerden soyutlayarak geçici bir ‘an’a ve bireyselliğin kör cenderesine sıkıştıran modernizm, onu kendisi ve türü hakkında daha derin ve radikal düşüncelere iter.

Başlık dâhil toplam 6 sözcükten oluşan “Çaresiz” adlı öykü, modern çağa ya- zılmış bir ağıt gibidir; sessiz bir çığlıkla başlar bu ağıt; Çaresiz... Çaresizlik; insanın sınırlarına çarparak artık gidecek bir yerinin olmadığı, söyleyecek sözünün/harca- yacak gücünün kalmadığı zamanlara ve bu zor zamanları derinden duyumsamaya gönderme yapar. Bir bakıma ölüm gibi mutlak egemen gücün karşısında başını öne

Ontolojik Anlamda

Güvensizlik Sorunu ve “Çaresiz”

Ramazan KORKMAZ*

* Prof. Dr., Ardahan Üni.

(2)

Ramazan KORKMAZ

Türk Dili 373 eğip susmak gibidir çaresizlik. Fakat buradaki öykü

kahramanı, susmak, yazgısına razı olmak, durumu kabullenmek yerine; kendini kuşatan bu olumsuz ko- şulları ve zamane değersizliğini protesto eder; “bir köpeği evlat edin”ir. Burada dikkati çeken önemli iki unsur vardır; köpek ve evlat. Köpek sadakati ile bilinen bir hayvandır. Evlat ise, insan soyunun zama- na karşı en büyük dayanağı/direnci, karanlığa karşı umududur. İnsan, evladı ile hem şimdi, hem gelecek- te var olacaktır. Varolmak sadece neslin devamı ve nesnel bir süreğenlik değil, tinsel anlamda geleceğe başka bir bedende akıştır; bunu sağlayacak iki şey vardır; birincisi, fiziksel evladı, ikincisi onu tinsel bakımdan içeren manevi evlatları.

Öyküde asıl, fiziksel anlamdaki evlatların, ebeveynlerini yalnız bırakmaların- dan bahsediyor. Evladın yani geleceğin şimdiyi, geçmişi yalnız bırakması; tam da modernizimin zamansal süreksizliğine, kopuşuna işaret eder. Aile bireyleri arasın- daki ilişkilerin ölümü, çağın en köklü sorunlarından biri olarak gündemde olsa da tarihsel bir varlık olan insan bunu bir türlü kabullenemez. Zira birbirine eklemle- nebilen anlar ancak tarih olabilir; evlatlar ebeveynlere eklemlenemez ise, o zaman insan türü hayvanlara benzer; tek başına, tarihsiz, kimliksiz ve değersiz kalır. Ev- latların, bütün duyusal varoluş alanlarından koparak Laing’in “taş kesilme” veya

“kişiliksizleşme” olarak tanımladığı tarzda bir talihsizliğe uğramış olması, ebeveyni, zaman karşısında yapayalnız bırakır ve ondaki zaman tarafından yutulma korkusu- nu tetikler. Bu durum, insan türü için tam yıkımdır.

İnsanın sonsuz zaman içinde yitip gitmemesi için bir değere, bir anlama, bir tarihe yaslanması kaçınılmazdır. Ancak öykünün başkişisi, yalnız, yılgın, yorgun ve kızgın bir ebeveyndir. Kendisinin dünyada önemsediği sadakat, vefa, kadirbilirlik gibi değerleri, evladı veya evlatları tarafından önemsenmemiş; babalık/annelik gibi kutsal bir kurumu, kendi türünden/soyundan değil, ontolojik anlamda- varlık kate- gorisi bakımından bir alt basamakta yer alan hayvana/hayvanlara (köpeğe) emanet etmek istemektedir. Bu varlığın yasalarına aykırı bir tutumdur; zira modern ontolo- jide varlık kategorileri arasında geçişgenlik yoktur. Hayvan türü insanda ve insan türü hayvanda devam etmez, edemez. Ancak öykü kahramanı, evlatlarının sadakat- sizliğini protesto etmek için kendi sürekliliğini sadakatiyle bilinen köpek türüne emanet ederek; çağın bu büyük hastalığına, insanlığı bekleyen o büyük tehlikeye dikkati çekmek ister.

Öykünün başlığı olan “Çaresiz”, sözü “sonunda” ifadesinde bağlandığında, apaçık bir duruma işaret eder; “Çaresiz”, belli bir emek sarf etmiş ve bu emekleri hiçbir karşılık bul(a)mamıştır, ortada kalmıştır, terk edilmiştir. Bu yutulma korkusu, varoluşsal anlamdaki bungunluğun, bunaltının ve baş dönmesinin ana kaynağıdır.

(3)

Ontolojik Anlamda Güvensizlik Sorunu ve “Çaresiz”

374 Türk Dili

Sonsuz, karanlık kuyulara seslenmek ne kötüdür, ne büyük talihsizliktir... İnsanın trajikliği de zaten yankı bulamamasından kaynaklanır. Yaşamın en soylu aynasında (evladında) yankı bulamayan “Çaresiz”, tek bir birey olmaktan öte, bütün insan türünü simgeleyen metaforik bir değere dönüşür. İnsan türü, yalnızca ölüme kar- şı çaresizdir; fakat ihanet ölümden daha acıdır. İnsanın ebeveynlerini yok sayma- sı, fiziksel görmeden ve dokunmadan çok, duyusal taşlaşmaya ve vicdani körlüğe denk gelir. Çaresiz, böylesine bir duyusal taşlaşmayı ve vicdani körleşmeyi, bütün insanlık adına protesto ederek “köpeği evlat edinir.” Evlat edinmek, Türkçede ata- lar ruhunun barınağı sayılan “kutsal ocak”ın sönmemesi için, umutsuzca ama son derece insani endişelerle başka bir bedende ileriye atılmadır, belki de çaresizliğin son çaresidir. Ancak dikkat edilirse Çaresiz, bir insan evladını değil de, bir köpeği evlat edinmiştir. Demek ki Çaresiz’in tepkisi, bütün bir insanlık türünedir. Bozulma ve çürüme yalnızca kendi soyunda değil, türündedir. Böylece Çaresiz’in kendi tü- ründeki çürüme, değersizleşme ve amipleşmeden tiksinti duyma noktasına gelmiş bir protest olduğunu söyleyebiliriz.

“Çaresiz” adlı öykünün zamanı ve mekânı nesnel bir gerçekliğe dayanmaz. Bu durum, öykünün temel izleği olan yabancılaşmayı, herkesleştiren bir nitelik taşır.

Öykünün başkişisi Çaresiz, aslında zamanın süreğenliğinden kopan insan türünün çığlığıdır; bu çığlık, uçurumların kenarında gözleri bağlı ilerleyen modem inşam uyandırmak içindir.

Kaynaklar

Edgü, F., Do Sesi, YK Yayınları, İstanbul 2002.

Foucault, M., Özne ve İktidar, (Çev. Işık Ergüden-Osman Akınhay), Ayrıntı Yayınları, İs- tanbul 1994.

Laing, R. D., Bölünmüş Benlik, (Çev. Selçuk Çelik) Kabalcı Yayınevi, İstanbul 1993.

http://www.hurriyet.com.tr/zozo-nun-vefasi-28582646 (25.10.2015)

Referanslar

Benzer Belgeler

Hayvan öldürülerek kuduz aç›s›ndan incelenir (41), b) Kuduz veya kuduz flüphesi varsa acil afl›lama ve HRIG veya ERIG uygu- lan›r. Hayvan öldürülerek kuduz

Duygulu dakikaların sonunda Kemalettin Bey’e Yansıma Dergisi Çocuk Ede- biyatı Özel Sayısı’ndaki anketin sonuçlarını okudum: 1975’te yapılan bir araştır-

Siyah TEHDİT EDİLMİŞ Piyonunu At GELİŞTİREREK koruyor, ve Beyaz diğer.. merkez

İ lgili idarenin Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla sulh ceza mahkemesine başvurması üzerine, bu mahkemelerce ayrıca, yukarıdaki fıkralara göre ceza verilen fenni

Dokuzuncu sayfada 3 ayr› tablo mevcuttur. Bi- rinci tablo takip s›ras›nda daha iyi farkedilebilmesi amac› ile 5 ve 6. sayfalardaki özelliklerin yaz›ld›¤› tablodur.

Dolayısıyla donma sıcaklığının ne kadar düşeceğini belirleyen çözünmüş parçacık sayısı olduğu için MgCl 2 , NaCl’ye göre daha etkin bir buz çözücüdür.. Bir

Bu çalışmanın amacı, uçucu kül ve silis dumanının farklı oranlarda mineral katkı olarak kullanıldığı kendiliğinden yerleşen harçların mekanik ve

Çalışma kapsamında toplumu oluşturan bireylerin çevresel bilinç düzeyinin ve çevreye ne derecede bağlı olduklarının ortaya konduğu bu çalışmada ayrıca