1960’larda Amerika: Radikal ve Liberal Hareketler
• Sinema tarihçileri, 1967 yılını Hollywood’da bir açılımın gerçekleştiği devrim yılı olarak tanımlamaktadır. Birçok film liberal bir bakış çerçevesinde temsil kalıplarını eleştirel biçimde değiştirmiştir. Söz konusu dönemin izlerini ise 1960’ların başında yapılan filmler aracılığıyla saptamak mümkündür. Örneğin bu dönemde çekilen Spartaküs köle ayaklanmasını anlatır, Garsoniyer iş hayatındaki cinsiyet ayrımcılığını eleştirir, Batı Yakasının Hikayesi ırkçı hoşgörüsüzlüğü ifade eder, Dr.
Strangelove nükleer savaş çılgınlığını ve sağ kanatın paranoyasını hicveder.
• 1960’ların sonunda toplumsal bilinç taşıyan filmlerin artışında, dönemin
özgürlükçü ve radikal akımları etkilidir. Siyahlar ayrımcılığa ve toplumsal
haklarından yoksun bırakılmaya karşı başkaldırmış, kadınlar eşit yurttaşlık
hakları çerçevesinde feminist hareketi etkili kılmış, genç beyaz kuşak
Amerikan rüyasının öngördüğü başarı ahlakına sırtını çevirmiş, devlet
yönetimindeki çürüme gözler önüne serilmiştir. Özellikle yeni sol
Vietnam savaşına karşı yürütülen protesto hareketleriyle görünürlük
kazanmıştır.
1960’larda Amerikan Sineması
•Bu dönemin filmleri de ekonomik, siyasi ve toplumsal krizleri ifade eden muhalif bir içerik barındırmaktadır.
•Dönemin öne çıkan filmlerinden biri, Mike Nichols’un yönetmenliğini üstlendiği Aşk Mevsimi/Mezuniyet’dir (Graduate, 1967). Aşk Mevsimi, Amerikan başarı ahlakından kopuşu ifade eder. Orta yaşlı ve evli bir kadınla ilişkiye giren üniversiteden yeni mezun olmuş bir gencin (Dustin Hoffman) yaşadığı yabancılaşmayı anlatır.
•Dönemin öne çıkan filmlerinden bir diğeri, Arthur Penn’in polis tarafından
öldürülen iki kanun kaçağının öyküsünü anlattığı Bonnie ve Clyde (1967)
filmidir. Bonnie ve Clyde toplumsal eşkıyalığı romantize etmektedir. Filmdeki
karakterler suçlu olsalar da toplumsal düzenin kurbanı olarak
sunulmaktadır. Ayrıca öykü düzeni klasik Hollywood sinemasından
farklılaşmıştır. Film mutlu sonla değil, karakterlerin ölümüyle
sonlanmaktadır.
1960’larda Amerikan Sineması
• Son olarak ele alınması gereken önemli bir film de Easy Rider’dır (Dennis Hopper, 1968). Düşük bir bütçeyle çekilen filmde Los Angeles’tan New Orleans’a seyahat eden ve sonunda bağnaz yerli halk tarafından öldürülen iki hippinin hikayesi anlatılır.
• Bu filmlerin çekilebilmesini sağlayan önemli bir etken, Hollywood stüdyo sisteminin çöküşüdür. Film endüstrisinde köklü dönüşümler yaşanır. Daha çok bağımsız yapımcılar tarafından çekilen ve büyük stüdyolar tarafından dağıtılan filmler öne çıkar.
• Film üretim yasası feshedilir ve 1966 yılında uygun seyirci kitlesini belirlemek için yeni bir seyirci sınıflandırma sistemi getirilir.
• Sinema okullarında eğitim alan, sinema tarihi bilgisine sahip, kişisel filmler yapmayı amaçlayan genç bir kuşak yönetmenlik yapmaya başlar. Martin Scorsese, George Lucas, Steven Spielberg ve Francis Ford Coppola dönemin önemli yönetmenleri arasındadır.
• Sanat filmi gösteren sinemalar Avrupa filmlerini ithal eder ve bu filmler
Hollywood’da üretilen filmlerin biçim ve içeriğini etkiler.
1960’larda Amerikan Sineması
•Bu durumun aynı zamanda orta kuşağın daha fazla televizyon izlediği bir dönemde, Hollywood’un genç kuşağa hitap etmeye başlamasıyla da ilgili olduğu görülmektedir.
•Hollywood’un orta sınıf-orta yaş formülü geçersizleşmiştir. Sinema izleyicisi artık ortak beğeniye sahip değildir. Bu nedenle aileye hitap eden film üretimi azalırken, cinsellik ve şiddeti konu alan, kentte geçen filmler çekilir.
•Amerikan sineması açısından dönemin önemli unsurlarından biri de yeraltı sinemasıdır. Andy Warhol, Brian De Palma gibi sinemacılar, New York’taki deneysel film çalışmaları yeni Amerikan sinemasının oluşumuna katkı sağlar.
Örneğin John Cassavetes dönemin önemli bir sinemacısıdır.
•Yeraltı sinemacıları ve auteur olarak öne çıkan yönetmenler biçimsel
yenilikleri sinemaya taşır. Sıçramalı kesme, donuk kare, yavaşlatılmış çekim,
siyah-beyaz ve renkli filmin bir arada kullanılması bunlardan bazılarıdır.
1970’lerde Amerikan Toplumu ve Amerikan Sineması
•1970’lerde enflasyon, işsizlik ve işçi hareketlerine yönelik muhafazakar bir tepki oluşmuştur. Ekonomik krizler ve hükümet yönetiminde açığa çıkan yolsuzluklar (Pentagon belgeleri, Watergate skandalı) hükümete ve güvenlik kurumlarına duyulan güvensizliği artırmıştır.
•Yeni solun politik gündemine karşı çıkan muhafazakar tepkinin sinemada da karşılık bulduğunu söylemek mümkündür. 1970’lerde şeytani korku ve felaket filmlerine dönüş yapılır. 1960’ların sonundaki gerçekçi üslup değişir. Muhafazakar temalar ve üsluplar ağırlık kazanır. Klasik Hollywood sinemasının çözüm sunan anlatısına geri dönülür.
Örneğin 1960’larda kadın hareketinin kazanımlarına karşın, Şeytan (William Friedkin, 1973) filminde kadınlar eril şiddetin hedefi haline gelirler.
•Muhafazakar temaları benimseyen belli başlı filmler; Aşk Hikayesi (1970), Havaalanı (1971), Baba (Francis Ford Coppola, 1972), Şeytan (William Friedkin, 1973) ve Jaws (Steven Spielberg, 1975) olarak sıralanabilir.