• Sonuç bulunamadı

ÜRİNER SİSTEM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÜRİNER SİSTEM"

Copied!
39
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜRİNER SİSTEM

FİZYOLOJİSİ

(2)
(3)

• Bu sistemi meydana getiren organlarda idrar

yapılır ve idrar ile birlikte diğer artık ve zararlı

maddeler dışarıya atılır.

– Böbrek = Ren

– İdrar yolu = Ureter

– İdrar kesesi = Vesica urinaria

– İdrar kanalı = Urethra

(4)

Böbrek (Ren)

• İki tanedir.

• Büyük bir fasulye şeklindedir. Karnın

arka ve yan duvarlarında yer alır.

Sağlam yapılı bir kapsül ile kuşatılmıştır.

Buna

capsula fibrosa

adı verilir.

• Sol böbrek sağa göre biraz daha

yukarıdadır. Çeşitli vasıtalar ile karın

duvarına asılmışlardır.

• Bazı durumlarda bir miktar hareket

edebilirler ve yer değiştirebilirler.

(5)

• Böbreklerin iç kenarlarında (medial

kenar) derin bir çukur bulunur.

Hilum

renale

adı

verilen

bu

kısımdan, damarlar, sinirler ve

idrar yolları böbreklere girer ve

çıkarlar. Bu yapılar arasında aynı

zamanda lenf damarları da yer alır.

• Uzunlamasına kesi ile ikiye ayrılan

bir böbrekte, iki ayrı tabaka açık

olarak görülür. Daha ince olan dış

tabaka

cortex renis

adını alır.

Böbreğin büyük kısmını oluşturan

iç tabaka ise

medulla renis

adı ile

tarif edilir.

(6)

• Böbrek korteksinden başlayıp, medulla

renis

içinde

böbrek

hilusuna

doğru

ilerleyen oluşumlara

columnae renales

denir.

• Böbreklerde

hilum

renalis'de,

küçük

piramid

şeklindeki

çıkıntılar

papillae

renales

adını alırlar.

• Kişilere göre sayıları değişik olmakla

beraber, bunlar her bir böbrekte 8-10 adet

civarında bulunurlar. Tepelerindeki 15-20

adet küçük deliklere

foramina papillaria

adı

verilir.

(7)

• Böbreğin fonksiyonel birimi

nefrondur.

• Bu

yapılar

böbreklerin

idrar

yapan

morfolojik

birimleridir.

Her

böbrekte

yaklaşık olarak bir milyon civarında nefron

bulunur.

• Pekçok nefron ortak açılma kanalları ile,

böbrek

papillaları

üzerinde

görülen

deliklerle irtibat kurarlar.

• Böylece, yapılan idrar, idrar yollarının

başlangıç

yeri

olan

calices

renalis'te

(8)
(9)
(10)

Böbrek Üstü Bezi (Glandula suprarenalis)

• Böbrek üstü bezi endokrin organlara aittir. Bir kapşon gibi böbreklerin üst uçlarına oturmuş olarak bulunurlar.

• Soldaki yarım ay şeklinde, sağdaki ise üç köşeli durumdadır.

• Hayat için çok önemli oluşumlardır. Otonom sinir sisteminin sempatik bölümü üzerine uyarıcı etki yapan adrenalin burada üretilir. • Böbrek üstü bezinin hormonları,

karbonhidrat metabolizması, elektrolit metabolizması, cinsiyetin gelişmesi ve farklılaşması üzerine önemli etkiler yaparlar.

(11)

İdrar Yolu (Ureter)

• Böbreğin fonksiyonel birimi olan nefronlardan başlayan

kanalcıklar, böbrek piramidlerinin tepelerinde küçük

delikçikler ile irtibat kurarlar.

• Foramina papillaria adı verilen bu küçük delikler aracılığı

ile, dışarıya atılacak idrar böbrek içinde ilk defa

calices

renales

denilen küçük havuzlarda toplanır.

• Bütün calices renalesler biraraya gelerek böbrek hilusunda

pelvis renalis

adı verilen büyük idrar havuzunu oluştururlar.

• Bundan sonra pelvis renalis

ureter (idrar yolu)

ile devam

eder.

(12)

• Bu yol üzerinden nakledilen idrar

mesanede toplanır.

• Ureter yaklaşık 30 cm kadar

uzunluktadır.

Pelvis

renalis'ten

başlayıp mesaneye kadar devam

eder.

• Bütün uzunluğu boyunca üç yerde

darlık yapar. Bu darlıklar klinik

bakımdan önemlidir. Buralarda ve

özellikle en dar yeri olan son

kısmında, böbrek taşları çoğu

zaman geçemez ve ağrılara sebep

olur.

(13)

İdrar Kesesi (Vesica urinaria = mesane)

• Mesane, içi boşluklu kas yapılı bir organdır.

Ritmik hareketler ile, üreter üzerinden

iletilen idrar burada toplanır.

• Sıhhatli bir mesane bütünü ile tamamen

dolduğunda göbeğe kadar yükselemez.

Mesanenin doluluk durumu (kapasitesi)

bireysel olarak değişir.

• Mesanenin boşaltılması işleminde karın

kaslarının basıncı da önemli rol oynar.

(14)

• Erkekte mesanenin arka alt yüzü, bir

bölümünden

prostat

ile

komşuluk

gösterir. Yan kısımlarında ise meni

kesecikleri (

vesicula seminalis

) bulunur.

• Kadınlarda

komşuluk

biraz

daha

değişiktir. Arka alt yüz kadında

uterus'un

cervix

kısmı ve daha aşağıda ise

(15)

İdrar Kanalı (Urethra)

• Kadınlarda bu yapı (

urethra feminina

) çok kısadır ve

sadece 3-5 cm kadardır.

Vagina'nın ön duvarına ve

clitoris'in arkasına

açılır.

• Erkek uretrası (

urethra masculina

) daha uzundur.

Mesaneden,

ostium urethrae internum denilen açıklık

ile başlar ve penis ucundaki ostium urethrae

externum

isimli delik ile sonlanır. Bu mesafe yaklaşık

20 cm kadardır.

• Erkeklerde bu yol üzerine, meni keseciklerinden

(vesicula seminalis) gelen yollar açılırlar. Böylece idrar

yolu ile, üreme yolu birleşmiş olur.

(16)

• Erkek uretrası uzunluğu boyunca; arka,

orta ve ön bölüm olmak üzere üç

kısımda incelenir (

Pars prostatica, pars

membranacae ve pars spongiosa

).

• En uzun kısmını meydana getiren ön

bölüm, bütünü ile penis içinde uzanan

parçasıdır.

Uzunluğu

ve

uzanışı

sırasındaki eğrilikleri nedeni ile erkek

uretrası kateter uygulamasında oldukça

uğraştırıcıdır.

(17)
(18)

18 Boşaltım sistemi veya üriner sistem homeostasise katılan en önemli organ sistemlerinden biridir.

* Vücut sıvılarının hacim ve içeriğinin,

* Kan basıncının, pH’nın, su ve elektrolit dengesinin düzenlenmesi,

*Hücrelerde metabolizma sonucu oluşan ve kana verilen artık ürünlerden, kanın arındırılması şeklindeki olaylar üriner sistemin fonksiyonlarıdır.

(19)

19

ÜRİNER SİSTEM ORGANLARININ GÖREVLERİ

• Böbrekler kanın süzme işini yaparak idrarı oluştururlar.

• Oluşan idrar üreterler aracılığı ile idrar kesesinde toplanır ve üretra ile dışarıya atılır

(20)

20

İdrar ile atılan en önemli metabolizma artıkları üre ve ürik asit gibi nitrojen içeren artıklardır.

Diğer bir deyişle nitrojen içeren artıkların en önemli boşaltım yeri böbreklerdir. Böbreklerin sürekli çalışmasıyla nitrojen artıkları, plazmadan toksik düzeylere erişmeden elimine edilmektedir.

Nitrojen artıklarının en önemli kaynağı proteinler ve purin bazlarıdır. Proteinlerin yıkımı ile oluşan ürün amonyaktır (NH3).

Amonyak, hücreler için çok toksik bir maddedir, bu nedenle karaciğerde üre haline dönüştürülür ve üre böbrek tarafından atılır.

(21)

21

NEFRON YAPISI VE FONKSIYONLARI

Böbreklerde idrarı oluşturan en küçük üniteler nefronlardır. Her bir böbrekte bir

milyonun üzerinde nefron bulunmaktadır.

Tek bir nefronun yapısı ele alınıp incelendiğinde; çift yapraklı bowman kapsülü içine

yerleşmiş kapiller damarların oluşturduğu glomerul yumağı ve tübülüslerden oluştuğu görülmektedir. Nefronların glomerul yumağı, kanın filtre edildiği (süzüldüğü), tübüller ise idrarın oluşturulduğu, bölümdür.

(22)

22

Glomeruluslarda, bowman

kapsülüne giren

afferent

arteriyol

, kapsül içinde kapiller

damar yumağını oluşturduktan

sonra, bowman

kapsülünü

efferent arteriyol

olarak terk

eder.

Kan glomerulusların kapiller

bölgesine afferent arteriyol ile

getirilir, gelen kan, burada

sözüldükten sonra, efferent

arteriyol

ile götürülür.

(23)

23

Nefronların tübüller kısmı bowman kapsülünden başlayarak;

proksimal tübül, henle kulpu, distal tübül ve toplayıcı kanallar

olmak

üzere dört bölümden oluşmaktadır.

Bowman kapsülünden proksimal tübüle ulaşan filtrat (süzüntü);

henle kulbunu, distal tübülü geçip toplayıcı kanallara ulaştığı zaman

idrar haline dönüşmektedir.

Oluşan idrar önce böbreklerin pelvis bölgesinde toplanır buradan

üreterler içine gönderilir.

(24)

24

iDRAR OLUŞMASI

Nefronlarda idrar oluşmasında üç aşama vardır.

* Filtrasyon

* Geri emilme (reabsorbsiyon)

* Salgılama (ekskresyon)

(25)

25

Filtrasyon

• İdrar oluşumunun ilk basamağıdır. Afferent arteriyol ile glomerul kapiller yumağına ulaşan kanın proteinleri ve hücreleri dışındaki tüm elemanları bowman kapsülü içine süzülür.

• Süzüntünün içeriği proteinler dışında hemen hemen plazmanın yapısı ile eşdeğerdir.

• Glomerul kapillerlerindeki filtrasyon hızı, birim zamanda süzülen plazma miktarı olarak tanımlanır.

• Birimi ml/ dk’dır ve kısaltılmış olarak GFR şeklinde gösterilir. GFR nin normal değeri 125 ml / dk’dır.

(26)

26

Buradan anlaşılan normalde böbreklerin 1 dakikada 125 ml plazmayı filtre ettikleridir.

Dakikada 125 ml olan filtrasyon miktarı günde 180 litreye eşdeğerdir.

Kanın plazma hacminin 3 litre olduğu dikkate alınacak olursa, bir günde kan plazmasının böbrekler tarafından 60 kez (180 / 3 =60) filtre edildiği anlaşılmaktadır. Böbreklerin filtre edilen plazma miktarı bu kadar yüksek iken günde çıkarılan idrar

miktarı ortalama 1-1,5 litre kadardır.

Buradan süzüntünün % 99’unun tübülüsleri geçerken geri emilerek tekrar kana verildiği anlaşılmaktadır.

(27)

27

GFR

çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir. Bu faktörlerin

bazıları şu şekilde sıralanabilir:

a) Glomerul kapilleri

içindeki kanın hidrostatik basıncının

azalması filtrasyonu azaltır, yükselmesi artırır.

b) Glomerul kapillerindeki

geçirgenlik artışları GFR'yi artırırr.

c)

Bowman

kapsülü içindeki sıvının basıncının artması

filtrasyonu

azaltır.

(28)

28

Geri Emilim (Reabsorbsiyon)

Filtrat içindeki su ve suda erimiş maddeler basit difüzyon ve aktif taşınma gibi bilinen taşınma yöntemleri ile önce tübülüs epitel hücrelerine buradan da kana geri emilirler.

Maddelerin geri emilmeleri organizmanın gereksinmesi doğrultusunda düzenlenmektedir. Geri emilimin % 90’ı proksimal tübülüs bölgesinde yapılmaktadır. Bu bölgede geri emilen maddeler, yarattıkları ozmotik güç ile bir miktar suyun da geri emilimini sağlarlar.

(29)

29

Bazı hormonlar tübülüslerden geri emilecek maddeler üzerine etkilidirler.

Bunlardan aldosteron distal tübül bölgesine etki ederek Na+ iyonunun geri

emilimini artırırken K+ iyonunun idrar ile atılmasını hızlandırır.

ADH ise toplayıcı kanalların suya olan geçirgenliğini kontrol etmektedir.

ADH varlığında toplayıcı kanallarda suyun geri emilimi artar ve konsantre idrar çıkarılır. ADH yokluğunda idrar ile çıkarılan su miktarının artması ile idrar dilüe olur.

(30)

30

Tübülüslerden aktif taşınma ile geri emilen maddeler için bir eşik değer söz konusudur. Bu duruma en iyi örnek glukoz taşınmasıdır.

Kan glukoz konsantrasyonu normal olduğu zaman glomeruslardan filtre olan glukozun hepsi proksimal tübülüs bölgesinde aktif taşınma ile geri emilir ve idrara hiç glukoz çıkmaz.

Kan glukoz konsantrasyonu normalden yüksek olduğu zaman aktif taşımada görev alan taşıyıcı moleküllerin doygunluğa erişmesi sonucu glukozun fazlası geri emilemez ve glukoz idrara çıkar.

Geri emilemeyip tübülüs sıvısı içinde kalan glukoz fazlası, ozmotik güç yaratarak suyu da beraberinde sürükler. Diyabetli hastalarda poliüri görülmesinin nedeni de budur.

(31)

31 Salgılama = Ekskresyon

İdrar oluşması sırasında bazı maddeler doğrudan tübülüs epitel

hücreleri tarafından tübülüsler içine salgılanmaktadır. Penisilin bu

tip maddelere iyi bir

örnektir.

Bazı maddeler ise hem glomerul filtrasyon yolu ile hem de

ekskresyon ile idrara

çıkmaktadır.

(32)

32

KLIRENS KAVRAMI

• Böbreklerde idrar oluşturulması sırasında, kan plazması belli maddelerden arındırılmaktadır.

• Böbreklerin 1 dakika içerisinde herhangi bir A maddesini kaç ml plazmadan arındırdıklarını belirlemek için klirens değeri kullanılmaktadır.

Klirens değerinin birimi ml/dk’dır ve aşağıdaki formüle göre hesap

edilmektedir.

Plazma klirensi (pk) = Maddenin idrardaki konsantrasyonu (mg / ml) x Idrar hacmi (ml/dk) Maddenin plazmadaki konsantrasyonu (mg / ml)

• Örneğin: Bir A maddesinin idrardaki konsantrasyonu 2mg/dk, idrar volümü 1ml/dk ve maddenin plazma konsantrasyonu 0.01 mg / ml ise;

• A maddesinin klirensi = 2x1 / 0.01 = 200 ml/dk

• Bu sonuca göre böbrekler, A maddesini, 1 dakika içerisinde, 200 ml plazmadan arındırabilmektedir.

(33)

33 BÖBREKLERIN ASIT-BAZ DENGESİNE ETKİLERİ

• Böbrekler organizmanın asit baz dengesinin düzenlenmesinde önemli paya sahip organlardır.

• Vücut sıvılarında hidrojen iyonu konsantrasyonu arttığı, diğer bir deyişle pH azaldığı zaman (asidoz), böbrekler idrar ile hidrojen iyonu atılmasını hızlandırırken aynı anda kanda bikarbonat (HC03) iyonunun

konsantrasyonunu yükseltmek için bikarbonatın reabsorbsiyonunu artırırlar.

pH yükselmelerinde ise (alkaloz) idrar ile bikarbonat atılımını hızlandırırlar.

• Vücut sıvılarının pH’ı çok dar sınırlar içinde değişmez tutulmaya çalışılırken idrarın pH’ı 4.5-8.0 arasında değişim göstermektedir.

(34)

34

JUKSTAGLOMERULER APARATUS VE RENIN-ANJIOTENSIN

SISTEMI

Böbreklerde bulunan bu sistem kan hacminin, kan basıncının ve

glomerul

kapillerleri

içindeki basıncın dolayısıyla glomerul

filtrasyon

hızının düzenlenmesi yönünde çalışan bir sistemdir.

(35)

35

Jukstaglomerular

apparatus

,

her

nefronun glomerul

yumağına yakın bir

yerde

yerleşmiştir.

Nefronlarda

distal

tübülün ufak bir

bölümü afferent ve efferent arteriyolün

arasındaki

bir

bölgeden

geçer

ve

arteriyollerle temas halindedir.

(36)
(37)

37

Distal tübülün afferent arteriyol ile temas ettiği

bölgede, gerek arteriyol hücreleri gerekse tübülüs hücreleri değişime uğramıştır.

Bu bölgedeki tübülüs hücrelerine macula densa

arteriyol hücrelerine ise jukstaglomeruler

hücreleri denilmektedir.

Jukstaglomerul hücreleri renin adı verilen proteolitik

bir enzim salgılar. Makula densa hücreleri ise

distal tübül içinden geçen sıvının Na+ ve Cl- iyon

(38)

38

Arteriyel kan basıncının düşmesi veya böbrek arterinin daralması sonucu

GFR’nin azalması distal tübülden geçen sıvıda Na+ ve Cl- azalmasına

neden olur.

Bu durum macula densa hücrelerini uyarır. Macula densa hücreleri de

jukstaglomerul hücrelerinden renin salgılanmasına neden olur. Renin

kanda bulunan ve bir polipeptid olan Angiotensinojene etki ederek

Anjiotensin I oluşturur. Anjiotensin I de böbreklerde ve akciğerlerde

(39)

39

Anjiotensin II kuvvetli vazokonstriktör etkiye sahip bir maddedir.

Efferent arteriyolü kasarak glomerul kapillerlerindeki basıncı yükseltir.

Anjiotensin II aynı zamanda sistemik dolaşımdaki arteriyolleri de kasarak kan basıncını yükseltir.

Anjiotensin II bu etkilerine ilaveten adrenal korteksten aldosteron salgısını uyararak tuz ve su tutulmasını artırır,

hipotalamusa etki ederek ADH salgısını ve susama hissini uyarır.

Bütün bunların sonucunda kan basıncı yükseltilip ekstrasellüler sıvı hacmi artırılmış olur.

Referanslar

Benzer Belgeler

2.Metalik olmayan ve nedeni belli olmayan renklenmeler: Özellikle 3-10 yaş arası çocuklarda görülen, anterior dişlerin orta üçlüsünde oluşan gri-siyah renklenmeler

Eğer galaktik merkezdeki nötr hidrojen çekirdek (yani merkez) çevresinde dairesel bir dağılıma sahip olsaydı (l, v) eğrileri (l, v) = (0, 0) noktasına göre simetrik

A lot of resons like; having compulsory service period for 20 years, being together girl students and boy students, being worked students so hardly, 2 not to allocating

Öncelikli olarak metalik hidrojeni elde etmek için gerekli basınç değerlerine ulaşmak çok zor- dur.. Yüksek basınçlı ortamlar oluş- turmak için yaygın olarak elmas örs

Genel olarak kömür ucuz bir yakıt olmasına karşın kömür gazlaştırma işlevi hidrojen elde etmek için ucuz bir yöntem değildir.. Hidrojen üretim fiyatı yaklaşık olarak 12

Doğal gazın buhar iyileştirmesi ile hidrojen üretimi için diyagramı...

• Cam kürelerde yüksek basınç ve sıcaklık altında hidrojen depolanmaktadır. Yüksek sıcaklık sonucunda hidrojen atomları

Taşıma Enerjisi’’ projesi için üç adet yakıt hücresi ile çalışan otobüs kullanılıyor.. Dünya’da