ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU Y A Y I N L A R I
IX. Dizi - Sa. 13b
.. . .
XIII. TURK TARIH KONGRESI
Ankara: 4-8 Ekim 1999
KONGREYE SUNULAN BİLDİRİLER
m.
Cilt-I. KısımTÜRK T A R i H KURUMU BASTMEVİ- ANKARA
2002
TUrk Tarih Kongresi (13 : 1999: Ankara)
XIII. Türk tarih kongresi : Ankara : 4-8 Ekim 1999 : kongreye sunulan bildiriler.-- Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2002.
3 c. 5 c.'te. ; 24 cm.--(AKDTYK Türk Tarih Kurumu yayınları IX. Dizi- Sa.13.13a,13b,l3c,13d)
ISBN 975- 16- 1590-9 (tk.)
1. Kongreler_ Türk tarihi. 2. Kongreler_ Osmanlı
tarihi. I. E.a. Il. E.a. :Kongreye sunulan bildiriler. III. Dizi.
956.1
ISBN 975-16-1590-9 Tk.
ISBN 975-16-1593-3
1913 YILINDA
İSTANBUL'DAiMZALANAN BULGAR-TÜRK
ANTIAŞMASIVE
BULGARİSTAN TÜRK-MÜSLÜMAN NÜFUSUN
HAKLARI
CENGiZ HAKOV
1877-1878 Rus-Türk Savaşı sonucu Bulgar Devleti'nin yeni baştan ihya edilişin
den bugünkü sınırlarının genel hatlarıyla çizildiği Birinci Dünya Savaşı sonuna ka- dar, Bulgar ve Türk-Müslüman nüfusun sayısında önemli değişiklikler olmuştur.
Daha Rus Türk savaşı seyrinde Bulgar Prensliği ve Doğu Rumeli hudutları içinde kalan topraklardan bir milyon dolayında Türk ve Müslüman nüfus Türkiye'ye göç
etmiştir1• 1880 tarihinde Bulgar Prensliğ'nde yapılan ilk resmi nüfus sayımından
elde edilen veriler, Bulgar nüfusun 1.920.000 kişi veya toplam memleket nüfusu- nun yüzde 71 'ini teşkil ettiğini; Türk-Müslüman nüfusun ise 750.000 kişi olduğunu
ve toplam nüfusun yüzde 28'ini teşkil ettiğini göstermektedir2• Doğu Rumeli'nin Bulgar Prensliğiyle birleşmesinden, Balkan savaşları ve Bulgaristan'ın komşu Bal- kan ülkeleriyle imzaladığı Bulgaristan Türklerinin bir kısmı Türkiye'ye göç ederken
Doğu ve Batı Trakya ile Makedonya ve Dobruca'dan 13ulgarların daha büyük bir
kısmı da Bulgaristan'a göç ettiler. Bu karşılıklı göçler neticesinde memlekette Bul- gar nüfus aralıksız artarken Türk nüfus azalmaya devam etti ve tabii artış sonucu az bir yükseliş kaydetti. Örneğin, 1880 yılında yaklaşık 2.000.000 kişi olan Bulgar nü- fus, 1900 yılında 3.700.000'e; 1926 yılında 5.400.000'e yükseldi. Aynı zamanda Türk-Müslüman nüfus ise 1880 yılında 750.000 kişi iken ı 900 yılında 643.000'e dü-
şerek 1926 yılında 825.774'ü buldu3• Türklerin diğer Müslüman nüfusa göre ora-
nına gelince, ı910 yılında yayınlanan istatistik veriler bunu açık seçik göstermekte- dir. O yıl içinde Türk-Müslüman nüfus, toplam memleket nüfusunun yüzde 13'ünü
teşkil etmekteyken, bunlardan yüzde ı 1 'ini Türkler ve geri kalan yüzde 2'sini de Tatarlar, Gagavuzlar ve Çingeneler teşkil etmekteydiler4•
Bulgar Devleti'nin ihya edilişiyle doğrudan doğruya ilgisi olan büyük devletlere ve Bulgar devlet adamları için Bulgaristan'da çok sayıda Türk nüfus bulunduğu şüphe götürmez bir gerçekti. Daha 1878 yılında imza edilen Yeşilköy (San Stefanı) Antiaşması'nın 7. maddesinde ve Berlin Antiaşması'nın 4. ve ı2. maddeleri de Bul-
1 B. Şimşir, Bulgaristan Türkleri, İstanbul, 1986, s. 18.
2 G.T. Danailov, Izsledvane vırhu demograliyata na Bılgariya, Sbomik ma BAN, kn. XXIV, Sofya, 1930, s.32. (Bulgaristan demografyası üzerine araşurmalar, BAN yayınları, 1930, s. 32)
3 B. Şimşir, Bulgaristan Türkleri, s. 18-19.
4 G.T. Danailov, a.g.e., s. 35,38.
420 CENGiZ HAK.OV
garistan Türk nüfusun çıkarları ve haklarından bahsedilmekteydi5• Müslüman nü- fus arasında en kalabalık olması itibariyle bu antlaşmalarda Türklerin çıkarları ve
haklarından bahsedilirken bunun geri kalan bütün Müslüman nüfus için de geçerli
olduğu anlaşılıyordu. Bulgaristan'ın tam bağımsızlığını ilan ettiği 1908 yılından
hemen sonra bizdeki müftülüklerin bütün sorunlarına çözüm getiren Bulgar-Türk Protokolü'nün imzalanışı esnasında6 artık Türk belediyelerinden değil de Müslü- man belediyelerinden bahsedilmekteydi. Zira müftülüklerin faaliyet alanına bütün Müslümanlar dahil edilmekteydi.
Birinci Dünya Savaşı arifesinde kendileri için oluşan müsait uluslararası kon- jonktürden ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzyıllar süren varlığından sonra son on yılda yaşadığı çöküşten yararlanan Balkan devletleri, imparatorluğun Balkan- lardaki son topraklarını da aralarında paytaşabilmek için 1912 yılında Balkan ittifa-
kı'nı kurdular7•
1912 yılında başlayan Birinci Balkan Savaşı, Balkan ittifakı'na giren devletlerin zaferi ve Türkiye'nin yenilgisiyle sona erdi. 30 Mayıs 1913 tarihinde imza edilen Londra Barış Antiaşması B uyarınca Midye- Enez hattının bausında kalan toprakları;
bağımsızlığını ilan eden Arnavutluk hariç, Balkan ittifakı'na giren devletlerin eline geçiyordu. Bulgaristan, Doğu ve Bau Trakya ile Rodoplar ve Makedonya'dan büyük toprak edinimlerine sahip oluyordu. Fakat bütün bunlar onu tatmin etmediği için Londra Barış Antiaşması'nın imzalanışından bir ay sonra Türkiye'nin Balkanlardaki son topraklarını da paylaşınada aralarında çıkan anlaşmazlıklar, neticesinde Bul- garistan ile müttefikleri arasında İkinci Balkan Savaşı'nın çıkmasına neden oldu9• Savaş, Bulgaristan'ın hezimetiyle son buldu. Bunun neticesi olarak da Birinci Bal- kan Savaşı sonucu elde ettiği edinimlerinin daha büyük bir kısmını kaybetti ıo.
Ağustos 1913 tarihinde imza edilen Bükreş Barış Antiaşması uyarınca Vardar Ma-
kedonyası Sırbistan'a; Ege Makedonyası Yunanistan'a verilir ve daha küçük bir par-
çasını teşkil eden Pirin Makedonyası da Bulgaristan'da kalırken, Güney Dobruca elden çıkarak Romanya'ya bırakılıyordu.
Müttefikler arası İkinci Balkan Savaşı sırasında Türkiye, Bulgaristan tarafından herhangi bir ciddi mukavemet görmeden bütün Doğu Trakya'yı ve Bau Trakya'nın
küçük bir kesimini yeniden ele geçirdi. 29 Eylül 1913 yılında İstanbul'da imzalanan Bulgar- Türk Barış Antiaşması uyarınca Londra Barış Antiaşması'yla çizilen Midye- Enez hattı ortadan kaldırılıyor, Meriç nehrinin doğusunda kalan topraklar ve han-
sındaki küçük bir arazi ile Dedeağaç kasabası yeniden Türkiye'nin eline geçiyordu.
5 Mejdunarodni aktove İ dogovori 1648-1918. Sorya, 1958, s.149, 157 (Uluslararası antlaşmalar ve mukaveleler. 1648-1918. Sorya, 195).
6 Aynı yerde, 315-316.
7 A. Toşev, Balkanski te voyni. Tom vtori. (Balkan Savaşları, c.2) Plovdiv- Sorya, 1931.
B Aynı yerde, s. 482.
9 A. Toşev, Balkanskite voyni, C.2.
10TSDA, Fon 166 k, op. 7, a.e. 72, 1.1-2.(Merkez DevletArşivi).
BULGAR-TÜRK ANTLAŞMASI 421
Her şeye rağmen Batı Trakya'nın Ege'ye çıkan küçük bir kısmı ile Rodoplardan
bazı topraklar Bulgaristan hudutları içinde kalıyordu.
İstanbul'da yürütülen barış görüşmeleri sırasında Türkiye tarafı, Bulgaristan'ın Ege denizine çıkış sorununu tamamen yeni Bulgar- Türk sınır sorununun çözümü ve Bulgaristan'da Türk-Müslüman nüfusun haklarını koruma bağlamında ele al-
mayı ortaya atıyor11• Bulgaristan'ın, Ege denizine çıkış sağlamada çıkarları vardı. Bu sebepten yeni Bulgar-Türk hududunun tespit edilmesi için yapılan görüşmelerin
bir an evvel sonuca kavuşturulmasında acele ettikleri için Bulgarlar, Türk tarafının
Bulgaristan'daki Türk-Müslüman nüfusa en geniş haklar tanınması isteğine razı
geldiler12•
Bu yüzden İstanbul'da imzalanan Bulgar-Türk Anlaşması'nda toprak ve sınır sorunlarından başka Bulgaristan'daki Türk-Müslüman nüfusun hakları ile Türki- ye'deki Bulgar nüfusun hakları sorunu çok önemli bir yer alrnaktaydı. Bu antlaş
maya göre Bulgaristan'a bırakılan topraklardaki Türk-Müslüman nüfus Bulgar uy-
rukluğuna geçerken dört yıllık bir süre içinde yeniden Türk uyrukluğuna geçe- bilme hakkını da muhafaza ediyordu. Ayrı küçük çocuklar da rüşte erdikten sonra yine dört yıl içinde Türk uyruğunu seçme hakkına kavıışuyorlardı. Bundan başka
askeri hizmet görebilecek olanlar da yine böyle 4 yıl boyunca asker alınmayacaklar
veya askerlik ücretini öderneyeceklerdi. Lakin Türk uyruğuna geçrnek isteyenler dört yıl içinde Türkiye'ye göç etmek zorunda olup kendileriyle birlikte taşınır eşya
ve mallarını da götürebilecekler ve bunlar için hiçbir gümrük öderneyeceklerdi.
Öte yandan Bulgar uyruğunda kalmaYı tercih eden Türk-Müslüman nüfus ise Bulgar asıllı tebanın sahip olduğu medeni ve siyasi haklardan yararlanacaktı. Ör-
neğin, fikir hürriyeti, din ve dini ibadetlerini serbestçe yerine getirme özgürlüğü, halife-padişalım cuma hutbelerinde adının anılması vb. gibi hürriyetler buna dahil.
Müslüman belediyeleri ve onların teşekkülü ile mal varlığı tanınacak ve ruhani ön- derleri tarafından idare olunacaktı. (Madde 8) Türk idarecilerinin Bulgaristan'daki Türk-Müslüman nüfus için elde ettikleri bu haklar, mahkeme vesika ve senetleriyle resmi belgeler, aksi tespit edilrnedikçe Bulgar iktidar çevreleri tarafından tanına
caklardı. (Madde ı o) Türk yasalarına göre tanınan taşınrnaz mal ve mülk sahipleri, Bulgaristan haricinde İkarnet etseler dahi, bütün haklarını korumaya devarn etrnek- teydiler. (Madde Sultarım ve aile üyelerinin özel mülkleri korunarak saygı gör- mekle birlikte vekiller aracılığıyla satılabileceği gibi kiraya da verilebilecekti. Aynı şey Türk devletinin özel mal ve mülkleri için de geçerliydi. (Madde ı 3)
Bulgaristan'daki Türk-Müslüman mezarlıkları ve özellikle savaşlarda kurban giden asker şehitliklerine önem verilerek saygı gösterilecek; yakınları onların ke- miklerini Türkiye'ye götürrnek isteyince de yasaklanama yacak u. (Madde ı 4)
11 TSDA, F. 176 k,op.2,a. e. 1391, 1.171.
12 TSDA, f. 176 k,op. 2,a.e.1388, 1.376.
422 CENGİZ HAKOV
Antlaşmayı imzalayan her iki ülke tebası, geçmişte olduğu gibi şimdi de hu- dudu serbestçe geçerek diğer akit ülke topraklarda yolculuk edebilecektir. (Madde 15)
Bu antlaşmanın ayrı ayrı maddelerinin yorumu ve uygulanmasında ortaya çı
kacak olan her türlü anlaşmazlıklar ve taruşmalı sorunlar Lahey Hakem Mahke- mesi aracılığıyla çözüme kavuşturulacaku. (Madde 17)
İstanbul'da imzalanan Bulgar-Türk Barış Antiaşması'na ilave eklerden biri Bul- garistan'daki müftülükler sorunlarıyle ilgiliydil3• Bu ek uyarınca Sotya'da İstanbul'
daki Şeyh-ül isHim ile Bulgar Dışişleri ve Mezhepler Bakanlığı arasındaki ilişkilere aracılık edecek ve dini ve medeni çalışmaları şeriat kanunları üzere yürütecek bir
Başmüftü bulunacaku. Başmüftü, Bulgaristanlı müftülerce seçilerek Şeyh-ül islam
tarafından onaylanacaku. Başmüftünün şeriat yasaları çerçevesinde diğer müftüleri dini ve hayır kurumlarını kontrol etme hakkı olacaku.(Maddel). Müftüler ise Müs- lümanlarca seçilerek Başmüftü tarafından onaylanacaku. Başmüftü ise kendi tara-
fından Şeyh-ül islama seçimlerle ilgili bilgi vermeliydi. Bölge müftüleri, Başmüftü tarafından onaylanacak müftü vekilierini seçeceklerdi. (Madde2) Müftüler ve müf- tülük personelleri bütçeye bağlanacak ve Bulgaristan memurlarının bütün hakla-
rından yararlanacaklardı. Başmüftülüğün örgütlenmesi ve çalışmaları Başmüftü ta-
rafından hazırlanacak bir yönetmelik üzere belirlenecekti. (Madde3) Başmüftü ve müftülerin öğretimin Türkçe olarak yapıldığı ve Bulgarcanın zorunlu ders olarak okutulduğu Türk ilk ve orta okullarını teftiş etme hakkı da vardı. Öğretmenierin ve okul personelinin maaşları, Bulgar okullarında olduğu gibi ödenecekti. Bundan
başka ruhani bir özel "Nüvvap" okulunun açılması da karara bağlanıyordu. (Madde 4)
Çok sayıda Türk-Müslüman nüfusun bulunduğu her sancak merkezinde vakıf malları ve Türk okullarını idare edecek bir Müslüman Belediyesi seçilecekti. Müs- lüman belediyesi, tüzel kişi olarak şeriat kanunları ve istemleri üzere idare edilen
vakıf mallarının sahibi oluyordu. Karşılığı, ilgili belediyelerin banka hesabına yau-
rılmadıkça hiçbir vakıf malı kamulaşurılmayacaktı. Her hangi bir vakıf malının kamulaşurılması gerektiği zaman değeri ödenerek aynı fiyatta bir başka arsa belir- lenecekti. Bu şekilde kamulaşurılan mülklerden elde edilen yekfın, ilgili Müslüman belediyesinin hesabına yaurılacak ve tamamiyle vakıf binanın bakımı ve onarımı
için harcanacak u. (Madde 8)
Türkiye'deki Bulgar belediyeleri diğer Hıristiyan toplulukların yararlandıkları
haklardan yararlanacaklardı. Türkuyruklu Bulgarlar kendi taşınır ve taşınmaz mal ve mülklerini koruyacaklardı. Savaş şartlarında yerlerini, yurtlarını terk etmiş olan- lar en az 2 yıl içinde oralara dönebilirlerdi.(Madde 9)
13 TSDA, f.l66 k, ap. 7, a.e. 72, 1. 8-9.
BULGAR-TÜRK ANTLAŞMASı 423
İstanbul'da imza edilen Bulgar- Türk Barış Antiaşması ve protokollerdeki tali- matların yerine getirilmesi için 3 Aralık 1913 tarihinde Bulgar İçişleri Bakanlığı, sancak valilerine Türk-Müslüman nüfusla ilgili ayrı ayrı maddelere ek açıklamalar
getiren özel bir talimat göndermiştir14•
Bulgaristan'daki Türk-Müslüman nüfusa en geniş haklar tanıyan İstanbul Ant-
Iaşması'nın imzalanmasından sonra, pratik olarak onun bütün hükümleri yerine
getirilmediği gibi Pornaklara karşı administratifbaskı yöntemleri uygulanarak onla- rın tekrar Hıristiyan dinine dönmeleri istenıneye başlandı. İstanbul'daki Bulgar el-
çiliği yönetmeni A.Toşev, Bulgar başbakanı V. Radoslavov'a gönderdiği bir raporda Sofya'daki Türkiye Büyükelçisi Fethi Bey'in, çok sayıdaki vaatlere rağmen Bulgaris- tan'daki Türk-Müslüman nüfusun durumunun giderek daha çok ağırlaştığına dair kendisine şikayette bulunduğunu bildirmektedir. Bulgaristan'lı Türk ve Müslüman- lar çeşitli çeteci ve zalimlerin keyfi hareketleri bir yana, aynı zamanda yerli iktidar çevrelerinin de baskısına maruz kalmaktadırlar. Pornakları zorla Hıristiyanlaştırıl
ması, adlarının değiştirilerek camiierin kiliseye çevrilmesiyle Müslümanların dini hürriyetleri tamamiyle ayaklar altına alınmıştı. Bu nedenle durumun normale dö- nebilmesi için o, papazların Pomak köylerinden çekilmelerini ve insanların kendi dinlerine dönerek eski adlarını almalarına izin verilmesini teklif etmektedir15•
Bulgaristan'da Türk-Müslüman nüfusun haklarının böyle çarpıcı bir şekilde ih- lal edilmesi hallerinin hertaraf edilmesi için alınan önlemlere rağmen, ta (18 Ekim1925) yılında Ankara'da Bulgar-Türk Dostluk Antiaşması'nın imzalanmasına
kadar bu sorun, sonuna dek asıntıda kalmış ve çözüme kavuşturulmamıştır16• Daha sonraları Bulgar hükümeti her iki ülkedeki azınlıkların hakları konusunda İstanbul antlaşmasını tamamen eşit olmayan bir antlaşma olarak değerlendirmeye başlamış
tır. Zira bu antlaşmaya göre Bulgaristan'daki Türk-Müslüman nüfus, Bulgarlada
eşit olarak bütün haklardan yararlanırken, Türkiye'deki Bulgarlar sadece öteki Hı
ristiyan azınlıklara tanınan haklardan yararlana bildiği için Bulgar tarafı, Bulgaris- tan'daki Türk-Müslüman nüfusla Türkiye'deki Bulgar nüfusun haklarının eşitleşti
rilmesini teklif etti. Her iki taraf da bu konuda mutabakata vararak Ankara Antiaş
ması'nın azınlıklara ait ek protokolünde Türkiye'de Bulgar azınlığın Lozan Barış Antiaşması'nda tanınan azınlık haklarından17; Bulgaristan'daki Türk-Müslüman nü- fusun ise Neully (Nöy) Barış Antiaşması'nca 18 tanınan azınlık haklarından yarar-
landığı kaydolunmaktadır. Uluslararasında tanınan bu her iki antlaşmada da azın
lık hakları aynı olup uluslararası normlara uymaktadır.
14 TS DA, f.176 k,op.2,a.e. 1392,1.25-28.
E TSDA, 176 k, op.2,a.e. 1395, 1. 71.
16 İ. Soysal, Türkiye'nin Si~al Andiaşmaları, Cilt ı, (1920-1945) Ankara, 1983, s. 255-263.
17 İ. Sosyal. Türkiye'nin Si~al Andlaşmaları, Cilt ı, s. 67-244 (210-212).
18 B.D. Kesakov, Prinos kım diplomatitiçeskata istoriya na Bılgaya, t.ll, Nöyski dogovor, Sofya, 1926, s.86-102. (Bulgaristan ~n Diplomasi Tarihine Katkısı, c.II, Neulliy Ant/aşması, Sofya, 1926, s. 102.)
424 CENGİZ HAKOV
1919 yılında imzalanan Neuilly (Nöy) Barış Antiaşması'nca Bulgaristan'daki Türk- Müslüman nüfus yasalar önünde bütün Bulgar vatandaşları gibi her türlü medeni ve siyasi haklardan yararlanmakta, Türk dilini serbestçe konuşabilmekte ve dini ibadetlerini hiçbir engelsiz yerine getirebilmektedir. (Madde 54) Bulgar Ana-
yasası ve ona istinaden kabul edilen kanunlarda 1925 yılında imza edilen antlaş
manın azınlıklara ait istemlerine uymaktadır.
Sonuç olarak söylenebilir ki, Bulgaristan'da kalabalık bir Türk-Müslüman nü- fusun bulunması, Bulgar-Türk ilişkilerinde her zaman önemli bir faktör olmuştur.
Bulgaristan için birinci derece önemi haiz toprak ve sınır sorunlarının çözümünde Türk-Müslüman nüfusun hakları sorunu Bulgar hükümeti için ikinci dereceli bir rol oynamıştır. Bunun için 1913 yılındaki İstanbul görüşmeleri sırasında Bulgar ta-
rafı, Bulgaristan'daki Türk-Müslüman nüfusa en geniş haklar tanınması konusunda
razılık gösterirken, Türkiye'deki Bulgarlar için böyle karşılıklı hatlar tanınmasın
dan ısrar etmektedir. Fakat birinci derecede önemi olan sorunları çözüme bağla
dıktan sonra Bulgar hükümeti, Türk-Müslüman nüfusun hakları konusunda yü-
kümlendiği angajmanları sonuna kadar yerine getirmez oluyor. Bu da Bul~ar-Türk ilişkilerini olumsuz yönde etkiliyor. Birinci Dünya Savaşı sonucu Bulgaristan yeni yeni topraklar kaybına uğrayınca ve bu sayıdan Ege Denizi'ne olan çıkışından da mahrum edildiği için son derece ağır bir duruma düşüyor. Her taraftan düşman
Balkan devletleriyle sarılı olan Bulgaristan için Türkiye ile dostluk tesisi birinci de- receli önem kazanıyor. Bunun için de 1925 yılında imza edilen Dostluk Antlaşma
sı'yla uluslararasında tanınmış azınlık hakları temelinde Bulgarista'ndaki Türk- Müslüman nüfusun haklarıyla Türkiye'deki Bulgar nüfusun hakları karşılıklı olarak çözüme kavuşturulmuş oluyor. Bu da kendi tarafından iki dünya savaşı arasında
Bulgar-Türk ilişkilerini en iyi bir şekilde etkilemiş oluyor.