• Sonuç bulunamadı

Gaflet uykusu mu?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gaflet uykusu mu?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

113 G E N C E

__________________________________________________________________________________ ____________________________________

Lise Son Sınıf öğrencilerini

“ Üniversite Seçme Sınavı” na Hazırlıyor_____________

\» “ Üniversite Seçme Sınavı” nı Kazanacak 113 öğrenciye

Ayda 5.000-1.500 Liralık Karşılıksız Burs Veriyor

Cumhuriyet

Sayı: 19858

Kurcam ı: TU N U S NADt

500

Kuruş

10

Kasım

1979

Cumartesi

saygıyla anıyoruz

mek, yeni yetişen kuşaklor için hiçbir değer taşımaya « çaktır

*

Buğun yeryüzünde «Üçün- [ cü Dünya» olgusu giderek J ağırlık kazanıyor. Gazi Mus- ı tafa Kemal Atatürk'ün de- J İrişiyle «Mazlum Ülktfer» • diyebileceğimiz Üçüncü i Dünya'nın üyelerini,

sö-CUMHURİYET 1

(Arkası Sa. 11, Sü. 6 da)

VTÜRK’ÜN

ÖLÜMÜ-

vl 41. YILDÖNÜMÜ NE­

BİYLE BUGÜN TÜM

IÜ A , KIBRIS TÜRK FE-

\E

DEVLETİNDE VE DIS

,/IS/LClLİKLERlMİZDE

MA TÖRENLERİ YAPI-

:AK. AYRICA ÇEŞİTLİ

HULUSLAR ANM A TOP

vlTILARI DÜZENLEDİ.

RA, (Cumhuriyet Bürosu) — Cumh kurucusu, devrimlerin önderi Mus- ! Atatürk, ölümünün 41. yıldönümü bugün tüm yurtta. Kıbrıs Türk Fe ıti'nde ve dıs temsilciliklerimizde ctü : törenlerle anılacaktır. .

ı ’da Anıt-Kabir’deki tören saat 08.3C' ıcaktır. Atatürk'ün öldüğü saat olan umhurbaşkam Fahri Korutûrk, Ata- brlne çelenk koyocak ve saygı du* Sunulacaktır.

ı. Başbakan, Bakanlar Kurulu üyele- Yargı organlarının temsilcileri, Ge- Başkanı ve siyasi parti temsilcileri amatik mensupları katılacaklardır, şundan sonra Korutûrk, özel defteri ktır.

ıda sact 09.05’de tüm fabrikalar sı- abalar do kornalarını çalacaklardır. :i tüm eğlence yerleri ve sinemalar

Arkası S a 11, Sü. 7 de)

Demirel

• •

güvenoyu

tabanını

genişletmeye

çalışıyor

Genel İdare Kurulu üyelerinin

bakanlık iste­

meleri AP gruplarında huzursuzluk

yaratıyor.

Çankaya, Milli Savunma Bakanlığına

yapıla­

cak atamanın «emekli bir asker»

olmaması

eğiliminde.

Erbil T U Ş A L P

ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet kurma konusundaki kararım açıklayan A P Genel Başkam Süievman Cemlrel’in güvenoyu sayısını artırmak

cin caiısmcvor voctıâı öğrenil­ mişin

AP çevrelerınaen edinilen Dil

gilerde. Ecevıt hükümetinde görev alan bc.zt bağımsız ba­ kanlara «Demirel'e güvenoyu vermeleri» koşuluyla, A P ’de «parti içi affın» gündeme getiri­ lebileceği haberinin iietMdığı he lirtilmekiedir

Oemirel'in çevresi. 227 ola­ rak açıklanan güvenoyu sayısı­

nın artırılması sonucu «ÂP"* nm tek boşınc iktidar olmasın da» erken secimin kaçınılmaz olduğu görüşünün güçlenece­ ğine inanmaktadır.

AP Genel Başkanı güvenoyu Arkası Sa. 11, Sü. 4 de)

BATTAL: «MSP

GÜVENİLİR BİR

ARKADAŞTIR»

.Haberi 5. sayfada

P arası ödenm iş

m otorin için

fiy a t farkı

isteyen Yunan

tankeri kaçarken

durduruldu

ÇANAKKALE. (Cumhuriyet) — Fransa’nın Pos limanından yüklediği 20 bin 209 ton 459 lit re motorin: İzmit İPRAŞ rafine risine 9 gün önce götüren an­ cak yükünü boşaltmadan ön çeki gün limandan ayrılan Rhi no adlı Yunan tankeri bu sa

baha karşı Ege’ye eğilirken, Ça nakkale Boğazında jandarma sahil muhafaza botları tara­ fından durdurulmuştur..

Yükünü boşaltmak için u- (Arkası Sa. 11, Sü. 5 de)

e ilişkileri kopuyor

OIŞ HABERLER SERVİSİ —

İran'ın başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm Ba­ tı İle İlişkilerinin giderek ger­ ginleştiği ve kopma derecesine geldiği görülmektedir.

Tahran’dakl ABD Büyükelçili­ ğindeki işgalin sürmesinin yanı­

şım, İran'ın Batı'ya petrol yer meyi kesinlikle durdurduğu ve böylelikle spot piyasalarında fiyatların, normalin İki katına fırladığı belirtilirken; ABD de bir tür misillemeye girişmiş ve İran'a yedek parça satışlarını durdurmaya yönelmiştir.

İstanbul'da

bir

b a n k a d a n

838 bin

lira alan

soyguncular

nöbetçi

jandarmayı

öldürdüler

• İSTANBUL VE B U R SA 'D A SO L GÖRÜŞLÜ İKİ Ö ĞRET­ MEN, ANKARA VE M A R ­ DİN 'DE İKİ KİŞİ Ö LDÜ RÜ L­ DÜ.. » DOK GEM İ-İŞ SE N D İK A SI GENEL BAŞKANI SİVRİ BU­ GÜN TOPRAĞA VERİLİ­ YOR.. M EC İD İYEKÖ Y Lİ­ S E S İ MÜDÜRÜ TOPRAĞA VERİLM EK ÜZERE M ALAT­ YA'YA GÖNDERİLDİ.. 3 Ü M RA N İY E'D E 5 KİŞİNİN ö- LÜ M Ü NDEN SA N IK Ö ĞRET­ M EN BEKTAŞ, «ÖLDÜRME O LAYINDA KİM SE Y İ SUC- LAYAMAM» DEDİ..

Haberi 11. sayfada

ABD’nln Iran BüvÜkelctfl-

ğl'ndek! İşgal hâlâ sürmekte, ve girişilen tüm cabalar so­ nuç vermediğinden, olayda bir gelişme görülmemektedir. Baş­ kan Carter tarafından İran yet­ kilileriyle görüşmek amacıyla yollanan İki temsilci Hâlâ İs­ tanbul'dan ayrılamamıştır.

Temsilcilerden Ramsey Clark’ m, Filistin Kurtuluş örgütü'nün Türkiye Temsilcisi Abu Flraz İle bir görüşme yaptığı belirtil­ miştir. İstanbul’da basınla ke­ sinlikle görüştürülmeyen ABD temsilcilerinin qörüşmeyl tele­ fonla yaptığı belirtilirken, ne­ ler konuşulduğu konusunda hıc

(Arkası Sa. 11, Sü. 3 de)

NEVZAT ÜSTÜN

BUGÜN

TOPRAĞA

VERİLİYOR

İSTANBUL HABER SERVİSİ —

Bolu yakınlarında önceki gün geçirdiği trafik kazasında ölen yazar ve şair Nevzat Üstün’ün (Arkası Sa. 11, Sü. S d«)

GÖZLEM

UĞUR

M U M CU

w

İzinde!».

Bugün 10 Kasım. Olkeyl yokluğa ve karanlığa sürük­ leyen uğursuz politikacılar yine demeçler verecekler:

— Atatürk İzindeyiz...

Böyle bir günde önemli bir noktaya değinmek İste­ rim; Acaba, «Atatürk izindeyiz* yollu beylik tören Ko­ nuşmalarının dışında, Atatürk'ü, Ulusal Kurtuluş S a ­ vaşımızı, Tüvk halkıno, gençliğimize anlatıyor, öğretiyor, benimsetiyor muyuz?

Bence, hayır, benimsetmiyoruz, öğretmiyoruz, anlat­ mıyoruz. Biz yalnızca bu İşin edebiyatı ile İlgiliyiz:

— Atam İzindeyiz...

Anayasamızın önsözünde, «milli mücadele ruhu»nun. «millet egem enliğinin ve «Atatürk devrlmlerinin devle­ tin temelini oluşturan harçlar olduğu yazılmaktadır. Ama ne var kİ, bu kavramlar, devleti devlet yapan bu kav­

ramlar, bırakın orta öğrenimi, özerk üniversitemizde bi­ le doğru - dürüst okutulamamakta, öğretllmemektedlr.

Üniversite son sınıflarda okutulan «Devrim Tarihi» açıkça «göstermelik) bir derstir. Bu ders, üniversite yönetimleri tarafından — kusura bakılmasın ama— hiç

Arkası Sa. 11, Sü. 7 de)

Politika Gazetesi

Genel Yayın Müdürü

tutuklandı

Politika gazetesi Genel Yaym Müdürü Aydın Engin, 29 ekim 1979 günü Politika gazetesinde yayınlanan «Şanta|ı kıracağız» başlıklı yazı nedeniyle TC K’nun 142. maddesinden hakkında açı-

(Arkası Sa. 11, Sü. 8 de)

Yakacak yardımını

bin lira artıran

kararnameyi

Korutûrk onayladı

Cumhuriyet Haber Merkezi Memur ve emeklilere verilen yakacak yardımını net 1000 li­ ra artıran Bakanlar Kurulu Ka-ı rarnamesl Cumhurbaşkanı Fah rl Korutûrk tarafından onaylan mıştır..

(Arkası Sa. 11, Sü, 5 de)

Demirel’in

ekonomik

programını Odalar

Birliği yönlendiriyor

(2)

İ K İ

Cumhuriyete Doğru

Necati CUM ALI

«Ulusa! savaşa bîrllkt» başlayan yel- cuiardan kimileri, ulusal hayatın bu­ günkü Cumhuriyete ve Cumhuriyet yasalarına kadar uzayan gelişmele­ rinde, kendi düşünme ve ruh yete­ neklerinin kavrama sının bittikçe. ATATÜRK, Söylev (T.D.K. Yayınlan, bana direnmeye ve karşı çıkmaya başlamışlardır.»

Cilt I, sayfa II)

â

tatürk, değişik yerlerinde Söylevi gelecek kuşakların uyanıklık sağlamalarına yardım­ cı olmata İçin yazdığını söyler, Sait Molla Olayına değinirken olduğu gibi, Söylev'ln so­ nunda Türk gençliğine seslenmeden önce bir kez daha belirtir bu amacını. Şu halde. Söylev* de ele aldığı, altını çizdiği olaylar, onun görü­ şüyle gelip geçici nitelikte, bir kez yaşandık­ tan sonra unutulabilecek, bir daha karşılaşıl­ mayacak türden olaylar değildir. Aksine yine­ lenmeleri her zaman beklenilen, toplumun yapı­ sından ayıklanması, arıtılması çok güç, tehlike­ li bir nitelik taşırlar. Yönettiği savaş sonunda kazanılan yurdun bağımsızlığı İle Cumhuriyeti, Türk gençliğine armağan ederken, «Gelecekte de yurdun içinde ve dışında seni bu kaynaktan yoksun kılmak isteyen kötücüller bulunacak­ tır» diyerek bu tehlikelerin kesinliğini belirtmek gereksinimini duyar. Kısacası, Söylev’de anlat­ tıkları, bilinçle seçilmiş, gelecek kuşakların bi­ linçlenmesine de kaynaklık edebilecek nitelikte olaylardır Atatürk’e göre,

Böyledlr ama, Söylev'in 1934 yılında yeni yazı He yapılan İlk baskısı, okul He halkevi ki­ taplıklarının, o dönem Heri gelen bürokratları­ na döşenen odaların, değişmez bir süsü olarak kalır; bir kez konuldukları yerlerde yıllarca el sürülmeden bekler.

Daha sonra Söylev’ln 1938 yılında ucuz bir baskısı yapılır. Bundan sonraki baskılar ise, 1950, 1960 tarihlerini taşır. Sadece bu tarihler! anmak bile, Söylev'in her bakımdan değeri anla ştlmamış talihsiz bir kitap olarak kaldığını an­ lamamıza yeter o dönemde. Bu talihsizlik bir anlama da genç Cumhuriyetimizin temellerin) bulmaktaki gecikmeyi içerir. Bir Cumhuriyet ki, kurucusunun o Cumhuriyetin kuruluşunu açık­

layan kitabı 1960 yılına kadar onar yıl arayla yeni baskılarına kavuşabilmiştir, bağışlanabilir bir kayıtsızlık mıdır bu?

Oysaki Söylev, Cumhuriyete doğru girişi­ len bir savaşın öyküsüdür. Mustafa Kemal, ye­ nik bir ülkede, genel bir umutsuzluk ortamı İçinde, bu savaşı halifenin. kurtarılması amacı İle tutucu komutanların, eşrafın desteğini ka­ zanarak başlatır, «uygulamada çeşitli evrelere ayırarak» başarıya ulaştıkça halkçı bir bağım­ sızlık savaşm a dönüştürür.

Söylev’I bu halkçı karakteriyle 1940‘larda İlk değerlendiren, Cumhuriyet döneminin İlk büyük şairi Nâzım Hikmet olur. «Kurtuluş S a ­ vaşı Destanı» Söylev’in giriş bölümündeki ha­ va ile başlar. Nâzım Hikmet «Adana / Antep /,

Urfa 7 Maraş 7 Döşmüş 7 Dövüşüyordu» der­

ken, bu dizelerin gerisinde Söylev yazarının 1919 yılı mayısında yurdun genel görünüşünü açıklayan sesini duymamak olanaksızdır. Da­ ha sonra Nâzım Hikmet destanının 4. bölümü başına Söylevden Atatürk'ün Telgrafçı M a­ nastırlı Hamdi Efendiyi tanıtan sözlerini alacak­ tır. Destanda, 30 Ağustos utkusunu yansıtan «Düşman ordusu kuvayi külliyesini ihata et­ tik / Aslıhanlar civarında / 30 Ağustosa ka­ dar» dizeleri ise olduğu gibi Söyiev'den akta­ rılmıştır. Dahası, Nâzım Hikmet, Söylev’in ver­ diği coşkun esin ile 26 Ağustos sabahını anla tırken, Atatürk için bugüne kadar yazılmış en güzel şiiri sunar:

Sarışın bir kurda benziyordu Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı Yürüdü uçurumun başına kadar Eğildi, durdu.

Bıraksalar

ince uzun bacakları üstünde yaylanarak Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi

kayarak Kocatepe’den Afyon ovasına

atlayacaktı.

*

... .... .

1950’ler sürerken bütün Cumhuriyetçi ya­ zarlar, Söylev'in çağdaş halkçı yorumunda bir­ leşirler, bu yorumu genişletir yaygınlaştırırlar. Bu arada Ceyhun Atuf Kansu, bir Söylev yo­ rumcusu olarak adeta uzmanlaşır H.İ. Dinamo sekiz ciltlik Kutsal isyan, Samım Kocagöz, Kalpaklılar ile Dolu Dizgin adlı romanlarında

Söylev'deki olaylar dizisine bağlı kalırlar, Söyev’de Atatürk’ün ele aldığı konular, Mudanya Ateşkes Anlaşması ile ikiye ayrıla­ rak, anlaşmanın öncesi sonrası olarak değer­ lendirilebilir. Kurtuluş Savaşının başlangıcın-' da, halk üst üste gelen savaşlardan bıkkın­ dır. Hiç de yeni bir savaşa katılmak niyetinde değildir. Bu umutsuzluk ortamı içinde, can çe­ kişen yaralı yurdun üstünde adeta kuzgunlar döner dolaşır. Yağmacılık, dış düşmanlarla ku­ rulan ortaklıklar, birbirini kovalayan hıyanet­ ler, eşkiyalık olayları arasında dağılan, tek tek kalan vatanseverlerin yalnızlıkları, acıları... Söyleşine parçalanmış, ulusal birlikten yoksun

bir toplumun bir fkf yıl İçinde örgütlenerek ulu­ sal bir savaşa girişebileceğini, bir çoklan İçin düşlemek bile olanaksızdır. Bu gibiler şaşıla­ cak bir romantizmle Amerikan güdümünü (mandasını) savunurlar.

Kurtuluş Savaşı boyunca bu kargaşanın durduğu, İç çekişmelere dalanların ayıldıkları söylenemez. Denilebilir kİ, savaş boyunca Ata­ türk'ü Yunan ordusundan daha çok uğraştıran Birinci Büyük Millet Meclisindeki dar görüşlü eleştirilerle, yaygın çetecilik eylemleri, bir tür­ lü disipline girmeyen bazı kuvvet komutanları dır,,

Söylev'in gelecek kuşaklara ders olabilecek en önemli bölümü İse yurdun dış düşmanlardan ayıklanmasından sonra başlar. Yapıtın bilinçli bir okuyucuya en acı gelen yeni, Kurtuluş Sava­ şı boyunca süregelen kargaşanın ateş kes anlaş­ masından sonra daha da alevlenmesidir. Ge­ rici güçler, savaştan sonra duyulan yengi se­ vincini cabucak karartırlar. Savaşın kazanılma­ sında payı ne olduğu bilinmeyen bazı basın or­ ganları Atatürk'e karşı saldırıya geçerler. Hem de bu kez Atatürk'ün en yakın savaş arkadaş­ larını kendilerinden yana çekerek... Rauf Or- bay, hilâfet ile saltanatın ayrılmasını bahan» ederek Atatürk'e karşı çıkar. Ağzından bir tür- iü Cumhuriyet sözü çıkmaz. General Refet Bele, Sivas Kongresi'nden beri her kez olduğu gfbt Rauf Orbay'ın yanındadır. Kurtuluş Savaşı bo­ yunca ikide bir Atatürk'e «Ne oluyor? Bolşevik mi oluyoruz?» diye telgraflar çeken Kâzım Ka- rabeklr, saltanata son verilince bu kuşkularının haklı çıktığı kanısındadır. En eski arkadaşı AH Fuat Cebesoy’un küskün bir tutum takınarck kendisine karşı olanlarla birleşmesinin Atatürk'ü ne kadar çok üzdüğü Söylev'de ince bir duyar­ lıkla yansır.

Dürüstlüklerinden, vatanseverliklerinden her zaman saygınlıkta' söz ettiği bu silâh arkadaşla­ rını Atatürk’e karşı birleştiren duygular, düşün­ celer nelerdir? Bu soru uzun uzun düşündürür okuyanları. Kurtuluş Savaşı sonunda bütün sa ­ vaş boyunca bu savaşa karşı çıkmış, düşmcnla İşbirliği etmiş Sultana devlet teslim edilebilir miydi? Bundan daha saçm a bir davranış düşü­ nülebilir m i? Atatürk, arkadcşlarının düşünme ve ruh yeteneklerinin sınırlarının tükenmesiyle açıklamaya kalkar kendisine karşı direnmeye geçmelerini. Şu da var kİ Rauf Orbay’ın,

C'ebe-»oy*un hilâfetin Kaldırılmasına Cumhuriyetin Ka­ bulüne karşı çıkarken öne sürdükleri gerekçeler İnandırıcı olmaktan uzak, oldukça çelişkili gö­ rüşlerdir. Atatürk kendine özgü inceliğiyle açık açık söylemese de, eski arkadaşlarını kendine düşman eden neden, gittikçe küçüle küçöle, ka­ pılanları da küçük düşüren İnsancıl bir duygu olarak somutlaşır Söylev'de. Bu duygu kıskanç­ lıktır. Eski sınıf arkadaşları, kendilerinden yaş­ ça da küçük olan Mustafa Kemal'in Cumhurbaş­ kanı olarak kendilerinden üstün bir orun alması­ nı bir türlü benliklerine yediremezler. Nitekim ytllar sonra. Orbay olsun, Cebesoy olsun yayın­ ladıkları anılarında Atatürk'ün üstünlüğünü ka­ bul edeceklerdir. Ne var kİ gençliklerinde kapıl­ dıkları bu duygu onları ilerici Cumhuriyet Parti­ sinde (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası) birleş­ meye götürür. Bu kadarla da kalmazlar, Atatürk İle Cumhuriyete! yandaşlarına şaşılacak bir nan­ körlükle karşı çıkan Vatan, Tanin, Tevhld-I Ef­ kâr, Son Telgraf, Toksöz gibi gazetelerle işbirliği ederler. Orduyu da arkalarına almaya girişerek genç Cumhuriyeti yıkmak üzere komplo hazır­ larlar. Atatürk'ün daha başiagıcında bu komp­ loyu ortaya çıkararck etkisiz kılması, bir yıl son­ ra İzmir'de canına kıyma girişimine kadar va­ ran bir göz karartısına itecektir düşmanlarını.

Atatürk’ün Söylev’ln başından sonuna kadar belirtmeye çalıştığı kargaşa, bölünmüşlük, bi­ linçsizlik, sen ben çekişmeleri, toplumumuz si­ yasal yapısının belirgin nitelikleridir. Değer yar Olları oluşup kökleşmemiş, gereken kültür biri­ kiminden yoksun toplumların genel yazgısıdır bu durum. Akla karo bir arada karışır durur. Sö y ­ lev'de belirtilen gerçekler bugün için de gecer- lldir. Adını andığım 1923'ün basın organları, akıl hocaları, başka adlarla zehirli yayınlarını sür­ dürüyorlar günümüzde de. Adından başka ileri­ cilikle cumhuriyette hiç bir ilişiği olmayan, tutu­ cu: hilafetçi, bölücü, din sömürüsüne dayanan İlerici Cumhuriyet Partisinin ilkeleri secim olan­ larında savunuluyor, milyonlarca oy topluyor. S i­ va s Kongresinde yenilgiye uğrayan güdümcüler­ di. Ama bu yenilgiye uğrayanlar hilâfetin kal­ dırılması olayında bir kez daha Atatürk'e karşı çıktılar, bir kez daha yenildiler. 1950‘lerde ise Amerikan dostu olarak ortaya çıktıkları zaman yenildikleri söylenemezi

Kurtuluş Savaşından bu yana Atatürk'ün bı­ raktığı kalıta (mirasa) dudak bükenler bu kalıtı küçümseyenler, kötüleyenier çok görüldü aramız­ da. Yine de görülüyor. Bu gibilerin kimlerin-to­ runları olduklarını anlamak İçin Söylev’ln dik­ katle okunulması gerekir. Cumhuriyet’e doğru girişilen savaşta, herkesin yerini doğru saptama­ sı, kimlerin karşı, kimlerin Cumhuriyetten yana olduğunun anlaşılması o günlerin olayları (le temsilcilerinin İyi tanınmasına bağlıdır. Bazıları­ nın sandığı gibi hiç de kolay kazanılmamıştır Cumhuriyete doğru girişilen bu savaş. Hilâfetin kaldırılması, Cumhuriyetin kabulü gibi halkçı bir bağımsızlık savaşının en doğal sonuçlarını ger­ çekleştirebilmek için bile, Atatürk’ün bir kez da­ ha canını ortaya sürmesi gerekmiştir. Hem de en yakın silah arkadaşlarına

karşı-Gaflet

Uykusu mu ?

OKTAY AKBAL

A

tatürk'ün ölümünün kırk birinci yılındayız. Bugün büyük kurtarıcıyı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu­ nu, ulusumuzu geriliğin, cağdışılığın batağından çı­ karmış büyük adamı saygıyle, sevgiyle anacağız. Zaman geçtikçe Atatürk'ün önemi, değeri daha çok ortaya çıkı­ yor. Bıraktığı yapıtı bir türlü yıkamadık, orasından bura- sından kemirdik, ama öyle sağlam, öyle güçlü bir temel» dayanmış kİ, ortadan kaldırmak olası değil.

Böyleyken!.., Evet böyleyken, orda burda — hem gizil, kapalı olarak da değil, apaçık— Atatürk için şu biçimde konuşmalar yapanlar çıkıyor:

«O kâfire kurtarıcı diyorlar. Neyi kurtarmış? Hilâfeti kaldıran o kâfir değil m i? İslâm dinini bu hale sokan, Kur'an harflerini kaldırıp yerine Lâtin harflerini koyan, gençlerimizi dinsiz yapan, kızlarımızı çırılçıplak sokağa döken, alâmeti küfür olan şapkayı başlarımıza giydiren o kâfir değil m i? Hâlâ o kâfirin İzindeyiz diyorlar. Temizlik işçileri bile direnişe geçiyor. Müslümanlar ise susuyor. Müslümanlık sadece namaz kılmaktan ibaret değildir. Müslümanlar bir araya gelsek, o kâfirin izindeyiz diyen dinsizleri Vallahi ve Billahi tükrükle yok ederiz.»

Bu konuşmayı yapanın kimliğini mi soruyorsunuz? önemli mi o kadar? Seçim konuşmaiorı sırasında «ah o elli yıl, ch o batıllar, ah onlar, onlar» diye konuşan bir parti liderinin tutumu, davranışı ve sözleri değil mi, bu tür gericilere yüreklilik aşılayan? «Sıra şimdi bize geliyor, İktidara biz geleceğiz bir geldik mİ Atatürk'ün yaptığını ettiğini, yarattığını kökünden silip süpüreceğiz» diye umutlara düşenler az mı şu

günlerde?-Kırklareli’nde çıkan «Trakya'da Yeşilyurt» adlı gaze­ tede Atatürkçü din adamı sayın Ercüment Demirer’ln ya­ zısından aldım yukardak! çirkin sözleri... Demirer, Rama­ zandan 15 gün önce Kapclıçarşı içindeki camiye cuma namazına gitmiş, işte bu sözleri orada duymuş, tüyleri ürpermiş.

Demirer diyor kİ, «Bu fesatçı o kadar kurnaz W. sık sık gözlerini ön saftaki cemaat üzerinde dolaştırıyor, «Al­ lah aşkına söyleyin doğru mu konuşuyorum» diyor ve «Doğru konuşuyorsun, Allah senden razı olsun» yanıtını alıyordu.»

Yetkili yerlere, kişilere durum bildirilmiş. Denetçi gön­ derilmiş. Ama oradan bir ay geçtikten sonra Demirer yeniden o camiye gitmiş: «Bir de ne görelim, o fesatçı yine vaaz veriyor, şöyle söylüyordu: «O kâfirin İzinde­ yiz diyenler, bizim müslümanca giyinmemize engel olu­ yorlar, Atamız Ulu Hakanımız Cennetmekân Sultan Ab- dülhamit gibi fes giymemizi yasakladılar. Şapka aiâ- met-i küfürdür. Allahtan korkunuz varsa şapka giyme­ yiniz.» Sonunda şu anlaşılmış, meğer o camiin İmamı kadro dışıymış, aylıkları helk tarafından ödeniyormuş!..»

«Trakya'da Yeşilyurt» gazetesinde (10 ekim 1979) bu yazıyı yazan Demirer on yı| Hacı Nimet camiinde ha­ tiplik yapmış bir din adamı... Atatürkçülüğü yüzünden İşinden uzaklaştırılmış! Şöyle yazıyor bu konuda: «Cuma günleri Atatürk'e rahmet duası okuduğumuz İçin görevi­ mize son verilmiş, bu haksız karar Danıştay’ca İptal edilmişti. Atatürk'e rahmet duasına İzin yok. Camilerde Atatürk'e sövmeye İse hiç ses çıkmıyor». Yazı şu sözleri» bitiyor: «Aydın İstanbul Müftüsünün bile fesatçı vaize en­ gel olamadığını görünce sayın mllletvekillerimlzln siyasal dokunulmazlıkları olduğunu biliyoruz, acaba camilerde vaaz edenlerin de dinsel dokunulmazlıkları mı var?»

Yobazlığın, gericiliğin, çağdışı tutum ve düşünüşlerin günden güne hızlandığı; Halifeliğin, Saltanatçılığın «yeni bir umut» gibi gösterilmeye çalışıldığı bu günlerde, bu şaşkınlık günlerinde, aydın bir din adamı çıkıyor, yıldı­ rımları üstüne çekmeyi göze alarak blzleri uyanmaya, devrimci Atatürkçü İlkeler çevresinde birleşmeye çağırı­ yor. Evet, Atatürk devrimi sağlam temeller üstünde yük­ selmektedir Orasından burasından kemirmeye kalkışan çirkin politikacılar, aldatılmış kara cahiller Atatürk'ün ölümünün 41. yılmdo Türk ulusunu altmış yıl, öncenin bataklığına sürüklemek istiyorlar. Korkaklıkla, umursa­ mazlıkla, kurnazlıkla bu tür durumlara göz yumanlar, des­ tek olanlar bu gaflet uykusundan artık uyanmalıdırlar.

Atatürk’e

İlişkin İki Yasa

® G A Z İ M U S T A F A K E M A L ’İN S O Y A -

DI, Y A S A Ç IK T IĞ I Z A M A N Ö NCE

« Ö Z » OLM UŞ, SO NR A Ö ZE L BİR Y A -

S A Y L A «A T A T Ü R K » O L A R A K D E­

ĞİŞTİRİLMİŞTİR.

-- H. Avni USLUOĞLÜ—

---Orman Bakanlığı Müsteşar Yrd.

A

tatürkçülük genel bir an­ latımla. «Türkiye’nin çağ­ daş uygarlık düzeyine eriş­ mesini, Atatürk’ün boşlattığı devrlmlerin yürütülmesine bağ­ layan ve koşul gören yol, Ata­ türk ilkelerine bağlı oluş» diy» tanımlanır.

Kemalizm de hemen hemen eş anlamdadır ve bir başka de­ yimle «Türkiye’de siyasi ve Ide- Olo|lk bir bağımsızlık anlayı­ şından hareketle, bilim ve ak­ lın ağır bastığı bir toplum ya­ ratmak ve bu yoldan Türk mil­ letine, Batı uygarlığı İçinde, sosyal ve tarihsel kişiliğini kaybetmeden hakettiğl yeri ka­ zandırmak ülküsü, felsefesi ve çabası» olarak dile getirilir.

Atatürkçülüğün, Kemallzmln kaynağına İnip Atatürk'ten söz etmek, O ’nu, yaşamı, topluma yön vermiş uğraşıları ve yapıt- ’ ları İle ele almak, çok yönlü İşlevi olan bir güneşi tanı nla- maya çalışmak kadar imkân­ sız bulunduğundan ve bu satır­ ların yazarının gücünü de aştı­ ğından, yazımın amacının bu olmadığına hemen değinmek İsterim.

Geleneksel İlkesi «Büyük a- damlar ve büyük olcylar bütün ulusların ve bütün yüzyılların malıdır» olan U NESCO , büyük İnsanları ve olayları 100. yılına erişlldlğlnde anmak ve anıl­ mak İçin özel programlar ya­ par.

işte bu kuruluş, İlk defa, 1963 yılında yalnız Atatürk İçin 100, yılını beklemeden, ölümü­ nün 25. yılında bütün üye ulus­ larca Atatürk’ümüzün anılması­ nı önermiş, İstemiş ve U N ESC O üyeJ olmayan hatta sosyalist bloktan pek çok devletler de bu çağrıya katılmış, büyük a s­ ker, büyük devlet adamı, bü­ yük devrimci, büyük öğretici, büyük lider ölümünün 25. V»- • lında birlikte ve coşkuyla anıl­

mıştır.

Bunun, ışığa karşı adeta al-lerjlsi, korkusu olan, bu ışık­ tan kaçan korkunç karanlıkları gerçekten aydınlatmasını bek­ lediğimiz çok büyük anlamı

KAYIP ARANIYOR

WHERE IS SHE M Y GIRL!.

EAST OR WEST

HOME İS BEST

Yavrum Aynur?" Bizleri yüzüstü bıraktın, kardeşlerini de mi düşün­ medin, yuvanı bırakıp nereye gittin? Arzuladı­ ğın özgürlük bu mu se­ nin? Dön desem bilmem döner misin? Dönmesen de yuvana sıhhat sağlık durumunu bildir.

Tel: 78 41 98

Annen Sabahat AŞIK

(Cumhuriyet: 8498)

vardır, bu karanlıklar bir gün aydınlanacaktır.

Bütün uygar uluslarda oldu­ ğu gibi, Türklerin de öz adla­ rının sonunda bir soyadı taşı­ maları gereğini İlk defa duya­ rak öneren yine bu büyük in­ san, büyük lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Türkiye Bü­ yük Millet Meclisi bu İsteği he men benimsemiş ve 21 haziran 1934'te Soyadı Kanunu'nu ka­ bul etmiştir. 2 temmuz 1934 tarihinde yayımlanarak yürürlü­ ğe giren 2525 numaralı bu ka­ nun üzerine, her vatandaş gibi Gazi Mustafa Kemal’imiz de bir soyadı almıştır.

Bu büyük İnsanın aldığı so­ yadı «ÖZ» idi. Adı böylece Ke­ mal ö z olmuştu.

Bağrından çıkan bu eşsiz ev lâdma «Öz» soyadını yetersiz gören, az gören yüce ulusu bir

yasa He bu «öz» soyadını « A - TATÜRK» olarak değiştirdi.

Tarihî önemi nedeniyle, bu kısa metinli «Kemal Öz adlı Cumhurreislne Verilen Soyadı Hakkında Kanun» adını taşı­ yan 2587 numaralı Yasayı bu­ raya aynen alıyorum:

«Madde: 1 — Kemal Öz adlı Cumhurreislmize ATATÜRK so yadı verilmiştir.

Madde: 2 — Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.

Madde: 3 — Bu kanun Bü­ yük Millet Meclisi tarafından icra olunur.»

Şimdi bu yazımın asıl ama­ cına geçiyorum.

U N E SC O ’nun değindiğim ça­ ğırışı üzerine bütün bir dünya­ nın, daha ölümünün 25. yılında büyük bir coşku He ATATÜR- KÜMÜZÜ andığı 10 kasım 1963 tarihinde ülkemizde, «Atatürk

■EĞ İTİM

C İD D İ

K U R U M L A N I N

n

İ Ş İ D İ R

Ü N İV E R S İ T E Y E

HAZIRLIK

K A Y IT L A R D E V A M E D İY O R Beşiktaş Çrıagan Caddesi No: 71,

Tel. 61 9 6 1 3 -6 1 8 4 6 6 , (R e k la m c ılık : 5858) “ 8489

ü n iversiteye H azırlıkta

&

İZMİR

DERSANELERİ

Y E N İ D E V P E L E R

İsli

H A F T A S O N U 2. D ö n e m L is e 1 2 Yetiştirm e k ursları 1 j f l î C t e s i Para/ 8 .3 0 -1 2 .3 0 S a b a h : 1 0 K A S IM

I H C t e s i Pazar 1 3 .3 0 -1 7 3 0 Ö ğ le 1 0 ’K A S IM

F iz ik ,1 7 K A S IM I M atem atik. 17 K A S IM j 3. beyler borut Hon kot 2 tel 2 5 ! ? 6 ? 0 “İ4 8872

Rek taur — 196 — 8505

Aleyhine işlenen Suçlar Hak­ kında Kanun» adlı 31 7 1951 gününde yürürlüğe girmiş 5816 numaralı başka bir yasanın da bulunuşu gerçekten acı idi. 0- zücü idi Bu yasa bugün Ata­ türk’ün ölümünün 41. yıldönü­ münde de ne yazık ki yürürlük­ tedir.

Dünya bu güneşin ışığından yararlanma, O ’nu tanıma, O'nu anma çabası ve yarışı İçinde olsun, bağrından bu güneşi çı- kormjş olan ulusumuz O ’na Ata türk soyadını versin, yine bağ­ rına bassın, ölümsüzleştirsin, fakat, anısını hakaret ve söv­ güden, heykel, büst ve anıtla­ rını, kabrini yıkımdan, kirlerim­ den korumak gereksinimi du­ yularak, bunu sağlasın diye bir özel yasa yürürlüğe konulsun!.

Yadırgamak değil, utanma­ mız gerek!

Dünyanın benimsediği eşsiz insanın anılarım, hey,kel v s büstlerini, anıtlarını ve meza­ rını bir öze! yasa çıkararak kö­ tülerden ve bunların kötülükle­ rinden yasa qücü İle koruma durumuna, bahtsızlığına düşme meliydlk.

Kendisi İçin çıkarılmış bir Soyadı Kanunu Us Atatürk soyadının verilmesi Ulusumuz İçin ne derece gurur ve övünç konusu İse «Atatürk Aleyhin» İşlenen Suçlar Hakkında Ko­ num u çıkarmak zorunda kalış da o derece ulusa! bir acı ve utanç nedenidir.

Her toplumda kötüler, kötü­ lükler bulunur, görülür, iyiyi, güzeli, doğruyu toplumun bü­

tün bireylerinin ayni ölçüyle değerlendirmeleri olanaksızdır. Atatürk’ümüz de toplumun tep­ kisiyle karşılanan bazı davra­ nışlara hedef olabildiği İçindir kİ değindiğim Yasa çıkarılmış­ tır.

Ancak, Atatürk’ümüzü bu kö­ tü davranışlardan özel bir ya­ sanın gücü ile korumaya çalış­ mamız diliyorum kİ geçici bir döneme ait örçiem olarak kal­ sın, yarınlara bu Y a sa ’nm sa ­ dece anısını bırakalım.

Ölümsüz Atatürk’ün anı ve anıtlarını Atatürkçülük bilinciy­ le, Atatürk sevgisiyle, ulusça birlik ve beraberlik içinde ko­ ruyabiliriz.

Yarının Atatürkçü kuşakları umarım bu Y a sa ’dan dolayı blzleri kınayacaklardır.

VEFATLAR

İÇİN

ura günleriniz! paylaşan İSLAM CENAZE İŞLERİ bil telefonla emrintzdedlr.

Q u ı » . lifte ve umum mutun» leler doktor raporu, defin nü» «atı. batim dııaaı, devir duaları, helva. şeksi İnleri yapılır.

Hassasiyetle ve titizlikle İşlen» B terinizi deruhte eder.

ISLÂM CENAZE

İŞLERİ

T E L :

47 20 OG - 40 68 86

N O T ı BDtfln muameleler işlet meye ait olma» üzere yurt İçi yurt dışı, yurt dışından yurda cenaze nakit yapılır

Günün ber »aaunde emrini» dedir

(T ü rk e l: 8400)

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak, hayvan›n uyku sürecinde ulaflt›¤› en düflük vücut s›cakl›¤›, metabolizma h›z› ve torpor evrelerinin süreleri, k›fl uykusun- dan biraz daha farkl›..

This stands to identify the veil and social removing out in the open spots ,regardless of whether the individual wearing cover and keep up friendly separating or not .At

Araştırma sonucuna göre, öfke yönetimi eğitimi sonunda deney grubundaki öğrencilerin saldırganlık düzeyinde, kontrol grubundaki öğrencilere göre anlamlı bir azalma

Özellikle servikal aksı bozuk, hasta segmentte segmental kifotik açılanmanın olduğu hastalarda füzyonlu cerrahi seçilmeli, servikal aksın korunduğu, akut gelişen,

Bu bilgiler ışığında, Vâ-Nû imzalı hikâyenin ve önceki nüshalardaki üçünün Vâlâ Nu- rettin tarafından kaleme alındığı, daha önceki tarihlerde yer alan imzasızla-

Atoninin efllik etmedi¤i REM uykusu: Submental EMG tonusunda devaml› veya aral›kl› art›fl veya fazik submental veya (üst veya alt) ekstremite EMG seyirmeleri.. En

Bu çalı¸smada, daha kolay elde edilebilir olan elektrokardiyografi sinyali ile Uyku / Uyanıklık durumları arasındaki ili¸ski istatistiksel olarak incelenmi¸stir.. Bunun için

Üç sn’den uzun süreli alfa intrüzyonları ise öncesinde 10 sn süreli alfasız uyku olması durumunda arousal olarak skorlanır.. EMG, solunum ve EKG kanallarından