• Sonuç bulunamadı

12 Mart muhtıra sürecinde Devrim dergisi`nin rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "12 Mart muhtıra sürecinde Devrim dergisi`nin rolü"

Copied!
195
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ANA BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

12 MART MUHTIRA SÜRECİNDE DEVRİM DERGİSİ’NİN ROLÜ

NESLİHAN ERKAN 4701004

TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. ELÇİN MACAR

İSTANBUL

2008

(2)

TC

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ANA BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

12 MART MUHTIRA SÜRECİNDE DEVRİM DERGİSİ’NİN ROLÜ

NESLİHAN ERKAN 4701004

Tezin Enstitüye Verildiği Tarih: 17 Aralık 2007 Tezin Savunulduğu Tarih: 23 Ocak 2008

Tez Oy birliği / Oy çokluğu ile başarılı bulunmuştur.

Tez Danışmanı : Doç. Dr. Elçin Macar

Jüri Üyeleri : Yard. Doç. Dr. Fahriye Dinçer Koçak

Yard. Doç. Dr. Fatmagül Demirel

İSTANBUL

Ocak 2008

(3)

ÖZ

12 MART MUHTIRA SÜRECİNDE DEVRİM DERGİSİ’NİN ROLÜ Neslihan Erkan

Ocak, 2008

1969 ve 1971 yılları arasında yayınlanan Devrim Dergisi, Türk siyasal düşünce tarihindeki önemli dergilerden bir tanesidir. Dergi şimdiye kadar derinlemesine incelenmemiştir. Devrim ile ilgili yapılan araştırmalar genellikle Yön Hareketi ya da Doğan Avcıoğlu üzerine yoğunlaşmışlar ve kısa bir şekilde Devrim’e yer vermişlerdir. Tüm bu çalışmalar Yön ve Devrim arasındaki devamlılık ilişkisini göstermişlerdir. Ancak bu çalışma diğer çalışmalardan farklı bir bakış açısına sahiptir. Bu tez yalnızca Devrim Dergisini ele almakta ve 12 Mart askeri müdahalesi öncesinde Devrim’in Türk siyaseti ve Türk solu içinde sahip olduğu politik önemi anlamaya çalışmaktadır. Ayrıca tezin ekler bölümünde Devrim yazarlarının tam listesi, dergiye yazma sıklıkları ve derginin dizini yer almaktadır. Devrim Dergisi, tezlerini Kemalizm, anti-emperyalizm ve tam bağımsızlık söylemleri etrafında geliştirmiştir. Devrim yazarları, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin çok partili sisteme geçişini ve Demokrat Parti iktidarını etkileri uzun süre devam edecek önemli kırılma noktaları olarak değerlendirmiştir. Bununla birlikte, Devrim çevresi Türkiye’nin 50’li yıllarını “karşı-devrim yılları” olarak tanımlamışlardır. Bu nedenle Devrim, Demokrat Parti iktidarına son veren 27 Mayıs 1960 darbesi gibi askeri darbelere ciddi bir önem atfetmiştir. Devrim’e göre böyle askeri müdahaleler Kemalist rejimin devrimlerini korumak; Türkiye’nin politik, ekonomik ve sosyal gelişimini sağlayabilmek adına atılması gereken önemli adımlardır. Sonuç olarak Devrim hem Türk siyasi yaşamında hem de 12 Mart döneminde önemli bir role sahiptir.

Anahtar Kelimeler: Devrim Dergisi, Doğan Avcıoğlu, 12 Mart Muhtırası

(4)

ABSTRACT

THE ROLE OF DEVRİM JOURNAL DURING 12 MARCH MILITARY INTERVENTION

Neslihan Erkan January, 2008

Devrim, published between the years 1969 and 1971, was one of the most important periodicals in the history of Turkish political thoughts. This journal has not yet been studied in depth. The researches made about Devrim generally concentrated on Yön Movement or Doğan Avcıoğlu and mentioned Devrim briefly. All these works successfully showed the continuity relationship between Yön and Devrim. However this study departs from this viewpoint. This thesis is built around the study of the journal Devrim purely and attempt to understand the political importance of the Devrim in Turkish politics and the Turkish left before the 12 March military intervention. Moreover list of whole Devrim authors, their writing frequency and index of Devrim are given in appendix. Devrim’s thesis developed around Kemalism, anti-imperialism and independency. The authors of Devrim evaluated that the establishment of multi-party system after World War II and the Democratic Party Government were significant breaks which had long-lasting effects. Furthermore they interpreted the fifties “the counterrevolution years”. Therefore Devrim gave a special importance the progressive military intervention such as the coup of 27 May 1960 which ousted the Democratic Party Government. According to Devrim, the coup of army as a necessary step to save the reforms of Kemalist regime and also for economic, social, political development of Turkey. To sum up, Devrim had an important role both in Turkish politics and 12 March era.

Key Words: Devrim Journal, Doğan Avcıoğlu, 12 March Militray Intervention

(5)

ÖNSÖZ Bu çalışma çok sayıda kişinin desteğiyle ortaya çıktı.

Öncelikle tez danışmanım Yrd. Doç. Dr Elçin Macar’a ve Devrim Dergisi’nin koleksiyonunu ödünç olarak veren Talat Turhan’a teşekkür ediyorum.

Sabırları ve fedakârlıkları ile uzakları yakın eden annem Hayriye Tekeoğlu ve babam Seçkin Tekeoğlu’na sonsuz teşekkürler. Onlar olmasaydı belki de bu tez tamamlanmayabilirdi.

Tezin her aşamasında bütün olanakları bana sunan, günlük hayatımda kolaylıklar sağlayan, bu çalışmanın sıkıntılarını benimle birlikte yaşayan eşime ve bu tezle birlikte büyüyen oğluma teşekkür ediyorum.

Kendilerinden esirgenmiş zamanları geri getirmeyeceğini bilsem de teşekkürlerim tüm aileme.

İstanbul; Ocak, 2008 Neslihan Erkan

(6)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No.

TEZ ONAY SAYFASI

ÖZ ……… i

ABSTRACT ……….. ii

ÖNSÖZ ……….. iii

İÇİNDEKİLER ………. iv

KISALTMALAR ……….. vi

1. GİRİŞ ………. 1

2. DEVRİM 'İN TARİHSEL ARKA PLANI……… 5

2.1. 1960’larda Türkiye Solu’nun Gelişimi 5 2.1.1. 60'ların Örgütlü Sosyalist Partisi "Türkiye İşçi Partisi" … 6 2.1.2. Elitist Bir Aydın Hareketi "Yön" ……… 9

2.1.3. Sosyalist Devrim / Milli Demokratik Devrim Tartışmaları 12 2.2. Küçük Burjuva Radikalizmi: Yön ’den Devrim ’e ……… 14

2.2.1. “Tepeden İnmeci Devrim” / “Bonapartizm” ……… 16

2.2.2. Devrim ve Türkiye’de Bonapartist Müdahale ……… 20

2.3. Bir Dönemin Sonu: “12 Mart” ……… 23

2.4. 12 Mart’tan Sonra Devrim Dergisi ……… 24

3. DEVRİM DERGİSİ ……… 26

3.1. Devrim Dergisi’nin Genel Özellikleri ……… 26

3.1.1. Devrim Dergisi'nin Çıkarılış Amacı ……… 27

3.1.2. Devrim Bildirisi ……… 30

3.1.3. Devrim Dergi mi? Gazete mi? ... 31

3.1.4. Devrim Yazarları ……… 32

3.1.5. Devrim ’in Sayfa Yapısı ……… 33

3.2. Devrim Dergisi ve Doğan Avcıoğlu ……… 35

3.3. Devrim ’in “Devrim” Anlayışı ve İktidar Stratejisi ……… 39

4. DEVRİM DERGİSİ'NİN KONU PROFİLİ……… 43

4.1. Devrim ’de Parlamentoculuk “Cici Demokrasi” Tartışmaları … 44 4.2. Devrim 'de Bülent Ecevit ……… 48

4.3. Devrim 'de Süleyman Demirel ……… 51

4.4. Devrim ’de Amerika ve İkili Anlaşmalar ……… 54

4.5. Devrim ’de Üçüncü Dünya Ülkeleri ……… 58

4.6. Devrim ’in “Ordu” Anlayışı ……… 60

(7)

4.7. Devrim 'in "Kemalizm" Anlayışı ……… 62

4.8. "Devrimci Ordu Gücü" Bildirileri ……… 64

4.9. Devrim 'in 27 Mayıs'a Bakışı ……… 68

4.10. Devrim 'in 12 Mart'a Bakışı ……… 71

5. SONUÇ ……… 78

KAYNAKÇA ……… 83

EKLER ……… 87

Ek 1. Devrim Dergisi Birinci Sayfa Kapak Örnekleri ……… 87

Ek 2. Devrim Bildirisi ……… 91

Ek 3. Devrim Dergisi'nde Bir Kez Yazısı Çıkmış İsimler……… 98

Ek 4. Devrim Dergisi'nde Birden Fazla Yazısı Çıkmış İsimler… 101 Ek 5. Devrim Dergisi'nde Birden Fazla Yazısı Çıkmış İsimler… 107 Ek 6. Devrim Dergisi Index……… 108

ÖZGEÇMİŞ……… 187

(8)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri age : Adı Geçen Eser

agm : Adı Geçen Makale

AP : Adalet Partisi

CHP : Cumhuriyet Halk Partisi

DİSK : Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DP : Demokrat Parti

MBK : Milli Birlik Komitesi MGK : Milli Güvenlik Kurulu MDD : Milli Demokratik Devrim ODTÜ : Orta Doğu Teknik Üniversitesi OYAK : Ordu Yardımlaşma Kurumu TİP : Türkiye İşçi Partisi

TKP : Türkiye Komünist Partisi TÖS : Türkiye Öğretmenler Sendikası

TÜRK-İŞ : Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu USA : United States of America

t.y. : Tarih yok

y.y. : Yayınevi yok

(9)

1. GİRİŞ

60’lı yıllar olumlu ve olumsuz yönleriyle hem Türkiye hem de Türk Solu adına önemli dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdi. 60’lar Türkiyesi’nin belki de en önemli özelliği yakın tarihin dönüm noktasını teşkil eden 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi ve onun ürünü olan 61 Anayasası ile gelen -sınırlılıkları mevcut olsa da- göreceli özgürlük ortamıydı.

Türkiye için hızlı değişim yılları olan 60’larda, her çeşit siyasal ve toplumsal mesele üzerinde ülke tarihinde o güne kadar görülmemiş bir şekilde entelektüel tartışmalar yaşandı. Aslında böyle bir tartışma ortamının doğuşu bir dizi iç ve dış gelişmelere paralel olarak ortaya çıktı. 27 Mayıs sonrası yeni anayasanın mümkün kıldığı görece demokratik ortam Türkiye’nin toplumsal hayatına önceki yıllara kıyasla yepyeni bir boyut getirdi. 1960’larda geçmişte görülmemiş boyutlarda siyasallaşmış aydın kesimi, hızlı bir şekilde politize olmuş işçi ve gençlik kitleleri toplumsal değişmenin ritmini ciddi boyutlarda arttırdı. Siyasal hayatta daha önce belirgin bir yeri olmayan bu gruplar bu dönemde ağırlıklı olarak seslerini duyurmaya başladılar. Aydınoğlu’na göre, 60’lı yıllarda gençlik, ordu, sendikalar, aydınlar ya da siyasi partiler arasında ortaya çıkmış olan bütünlüğün, 27 Mayıs sonrasının olumlu yanlarından bir tanesi olduğu söylenebilirdi

1

. 60’lı yılların ortalarında “demokrasi”, “bağımsızlık” ve

“sosyalizm” sözcükleri aydınlar, gençler ve işçiler üzerinde yeni umutlara kapı açarken, Türkiye demokrasisi de yeni bir boyut kazandı

2

.

1

Ergun Aydınoğlu, Türk Solu (1960–1971): Eleştirel Bir Tarih Denemesi, (İstanbul: Belge Yayınları, 1992), 27.

2

Artun Ünsal, Umuttan Yalnızlığa Türkiye İşçi Patisi (1961–1971), (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt

Yayınları, 2002), 5.

(10)

1961 Anayasasının açtığı sınırlı özgürlük alanında boy gösteren ilk akımlar solcu akımlardı. Bu dönemde öğrencilerden ve entelektüellerden oluşan yeni bir solun gelişimi sadece Türkiye’ye özgü bir gelişme de değildi. Zaten tüm dünyada benzer gelişmeler yaşanmaktaydı. 60’lı yıllarda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde “sol” ilk kez özgür bir dönem yaşadı. Bununla birlikte küçük bir niceliği temsil eden Türk Solu’nun, ülke siyasetinde bu konumuyla orantısız bir etkinliği de görüldü

3

.

Aslında Türkiye’de solun tarihi Osmanlı’ya kadar dayanıyor olmasına rağmen yasal bir siyasal güç olarak faaliyet gösterebildiği dönemler son derece kısaydı. Ağırlıkla tarımsal ekonomiye sahip, sanayisi çok az gelişmiş, kırsal nüfusunun oranı yüksek, kentleşme ve eğitim düzeyi düşük Osmanlı toplumu sol düşünce ve akımların gelişmesine pek olanak vermedi. Tüm bunlara ulus-devlet yaratma sürecindeki baskılar, anti-demokratik ortam ve zayıf bir sanayi ile işçi sınıfı eklenince sonraki nesillere cılız bir “sol” miras kaldı

4

. Dolayısıyla 1960’lara kadar, Türkiye’de örgütlenmiş ne yasal bir Komünist Parti ne de resmi bir sol muhalefet geleneği vardı.

“Sol”, yasak, gizli, ülke çapındaki etkinliği marjinal düzeyi geçemeyen bir akım olarak kaldı

5

.

Belirli yasal sınırlamaların devam etmiş olmasına rağmen ülkede daha önceleri ağır baskı altında tutulan sosyalist akım, 61 Anayasasıyla Türkiye’de ilk defa örgütlenme ve yasal olma imkânına kavuştu. Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142’inci maddelerinin kısıtlayıcılığı devam ediyor olmasına rağmen

6

sosyalist düşünce çıkan yeni dergilerle, telif ve çeviri kitapların yayımlanmasıyla geniş okur kitlelerine ulaşmaya başladı. Bununla birlikte 60’larda her biri başlı başına inceleme konusu olmuş veya olabilecek yoğunlukta başta Yön olmak üzere Ant, Devrim, Türk Solu gibi çeşitli sol dergiler yayımlandı.

1969 ve 1971 yılları arasında Avcıoğlu’nun Devrim Dergisi de dönemin etkili dergilerinden biriydi. Devrim, parlamento dışı muhalefete dayanarak iktidarı ele geçirme özlemi ile Türkiye’nin önünü açacak devrim için ordunun yapacağı bir darbeye endekslendi. Derginin ilk sayısında yayımlanan bildiri ile öngörülen devrimin kimler tarafından gerçekleştirileceğinin de ipuçları veriliyordu. Devrim’in

3

Jacob M.Landau, Türkiye’de Aşırı Akımlar, (Ankara: Turhan Kitabevi, 1978), 72.

4

Ünsal, age, 31.

5

Cem Eroğul, “Çok Partili Düzenin Kuruluşu: 1945–1971”, Geçiş Sürecinde Türkiye, ed. Irvin C. Schick, Ertuğrul Ahmet Tonak, (İstanbul: Belge Yayınları, 2003): 148.

6

Murat Belge, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Sosyalizm (1960’tan Sonra)”, Cumhuriyet Dönemi

Türkiye Ansiklopedisi, c. 7, (İstanbul: İletişim Yayınları, 1983): 1955.

(11)

iktidar yürüyüşündeki müttefikleri subaylar, devrimci gençlik ve yurtsever aydınlardı. Devrim grubu parlamenter sistemi devrimci atılımların önünde bir engel, Türkiye gibi kalkınma çabası içindeki ülkeler için elverişli bir sistem olarak görmüyordu. Seçim yoluyla, halkın oyuyla Türkiye’de hiçbir şeyin başarılmayacağı, seçim sandığından yıllardır sadece emperyalizmin işbirlikçilerinin çıktığı fikri Devrim’in çekirdek kadrosuna hâkim olan düşünceydi. Bu nedenlerle Devrim’in birincil amacı askeri bir darbeyle çok partili sisteme son verip devrime giden yolu açmaktı. Ordunun sempatisini kazanmak, genç subayları kışkırtarak darbe ortamı hazırlamak için yazılar yayınladı, devrimci geleneğe sahip Kemalist Türk subayının tutucu değil, ilerici olduğunu her fırsatta vurguladı. Devrim’e göre 27 Mayıs hareketi de Cumhuriyet tarihinin en önemli ilerici adımlarından biriydi.

Devrim, yayın hayatı boyunca Türkiye’de devrime giden yolu açabilmek adına ikinci bir 27 Mayıs’ı gerçekleştirebilmek için izlenecek olan politikanın hazırlığını yaptı.

Ne var ki beklenenin aksine iktidar mücadelesinden mağlup olarak çıktı ve 12 Mart müdahalesinden sonra “ilerici” vasıflar yüklediği ordunun sıkıyönetim komutanlığınca kapatıldı.

Bu tez çalışması Doğan Avcıoğlu ve Devrim Dergisi çevresinde şekillenen parlamento dışı yollardan iktidara gelme macerasının anlatımıdır. Çalışmanın en önemli amacı 12 Mart askeri müdahalesi öncesinde Devrim’in Türk siyaseti ve Türk Solu içinde sahip olduğu önemi ortaya koymaktır.

Devrim, hem güçlü yazar kadrosuyla hem de içeriğiyle dönemin önde gelen yayınlarından biri olmasına rağmen bugüne kadar başlı başına bir akademik çalışmanın konusu olmadı. Genellikle Doğan Avcıoğlu ve Yön ile ilgili çalışmalarla gündeme gelen Devrim bu çalışma kapsamında ilk defa derinlemesine incelendi.

Tez çalışması kapsamında öncelikle döneme ilişkin eserler ve Devrim’in çekirdek

kadrosunu oluşturan yazarların anıları incelendi. Ardından yedi yüz sayfaya yakın

yetmiş dokuz sayılık Devrim koleksiyonu tarandı. Özellikle Devrim başyazarı

Avcıoğlu, derginin diğer önemli yazarlarının köşe yazıları ve dergiye sıkça yazan

asker ya da asker kökenli kişilerin yazıları dikkate alınarak Devrim’in ana fikirleri

belirlenmeye çalışıldı. Devrim’de kimlerin, hangi sıklıklarla ne gibi konuları

işlediklerini kolayca gözlemleyebilmek için derginin yazar ve konu dizini hazırlandı.

(12)

Aslında böyle bir dizin hazırlanmasındaki etkenlerden biri de Devrim’in özellikle yazar kadrosuyla ilgili bilgiler içeren mevcut kaynaklar arasındaki çelişkilerdi. Bazı kaynaklarda dergide hiç yazı yazmayan kişilerin yazar kadrosunda isimleri geçmiş ya da yazma sıklıkları konusunda abartılı tavır sergilenmiştir.

Böyle bir dizini hazırlamak oldukça yorucu bir süreçte olsa, ortaya çıkan tablolar tez yazım aşamasında oldukça büyük bir fayda sağladı. Öte yandan hazırlanan yazar ve konu dizinlerinin bu çalışmadan sonra yapılacak başka yeni çalışmalar için kaynak olması açısından da önemli bir boşluğu dolduracağı da söylenebilir.

Çalışmanın birinci bölümünde öncelikle Devrim’in tarihsel arka planını oluşturan 60’lı yıllar Türkiye’sinde sol anlatıldı. Ardından Devrim’in Türkiye için öngördüğü değişim modelinin kavramsal çerçevesi çizilmeye çalışıldı. İkinci bölümdeyse Devrim ile ilgili teknik bilgiler anlatıldı. Derginin sayfa yapısı, yazar kadrosu, sayfa içeriği, yazarların köşe içerikleri üzerinde duruldu. Üçüncü bölümde derginin Kemalizm, 27 Mayıs, parlamentoculuk gibi belli başlı konulara bakışı anlatıldı.

Sonuç bölümünde araştırmayla ilgili Türkiye’de ordunun toplumsal rolü ve işlevi, 12 Mart askeri müdahalesinin niteliği çerçevesinde varılan sonuçlar ile Devrim’in Türk siyasal yaşamındaki önemini ortaya koyan genel bir değerlendirme yapıldı.

Ekler bölümünde okuyucuların gözünde Devrim’in canlanabilmesi için öncelikle

derginin birinci sayfa örnekleri verildi. Devrim Bildirisi, yazar ve konu dizinleri de

ayrı tablolar halinde çalışmaya ilave edildi.

(13)

2. DEVRİM’İN TARİHSEL ARKA PLANI

2.1. 1960’larda Türkiye Solu’nun Gelişimi

1960’larda sosyalist akım başlıca iki eksen etrafında gelişti. Birinci eksende 20 Aralık 1961 tarihinde yayın hayatına başlayan, sosyal adalet içinde bağımsız bir Türkiye’de hızlı bir kalkınmayı sağlamayı hedeflemiş, Marksizm’i reddeden bir sosyalizmin savunuculuğunu yapan ve öğrencilerle aydınlara dayanan Yön Dergisi vardı. İkinci eksendeyse solun ilk yasal partisi olarak 13 Şubat 1961’de kurulan, ideoloji olarak Marksizm’i benimsemiş, başlıca toplumsal dayanak olarak da işçi sınıfını seçmiş olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) vardı. Bu iki sol hareket 1967’ye kadar temel sorunlarda neredeyse ortak düşüncelere sahipti. Ancak iki akım arasında sistemin değiştirilmesi meselesinde “yöntem” ile ilgili bir takım anlayış farkları mevcuttu. Yön dergisi açıkça demokrasi dışı eğilimleri benimserken; TİP Türkiye’nin sorunlarının çözümünü işçi sınıfının öncülüğünde demokratik yollardan gerçekleşecek bir iktidar değişikliğinde görmekteydi.

27 Mayıs’tan 12 Mart’a kadar geçen yaklaşık on yıllık sürede Türk Sol hareketine solun tüm kesimlerini bünyesinde toplayan Yön dergisi, Türkiye İşçi Partisi ve Milli Demokratik Devrim (MDD) hareketi damgasını vurdu. Özellikle 60’lı yılların ikinci yarısında bu gruplar arasındaki tartışmalar ve teori savaşları giderek yoğunluk kazandı; dünyada yaşanan iki gelişme de bu tartışmaların içeriklerine yön verdi. 60’lı yıllar ulusal kurtuluş savaşlarının başarıya ulaşmasına, sömürgeciliğin tasfiyesine, Asya ve Afrika’da yeni bağımsız devletlerin kurulmasına tanıklık etti. Öte yandan

“ulusal bağımsızlık” fikri ile tam bağımsızlığa kavuşmayı ifade eden “ekonomik

kalkınma” konusu da evrensel boyutlarda önem kazandı. Tüm dünyada yaşanan bu

(14)

gelişmeler sonucunda Türkiye’de de ulusal kurtuluş savaşlarına, sömürgecilik ve emperyalizm olgularına karşı büyük bir ilgi doğdu; önem kazanan bu kavramlar Türk Solu’nun söylemlerinin içeriğini belirlemede önemli faktörler oldu

7

. 60’lı yılların ilk yarısında birçok üçüncü dünya ülkesinde “sol” anti-emperyalist ve bağımsızlıkçı söylemlere dayanarak iktidarı ele geçirme, devleti koruma-kurtarma hedefine kilitlendi.

Ulusal ve uluslar arası konjonktürün de etkisiyle 27 Mayıs sonrasında, Türk aydınının tartışma eksenini ülkenin hangi yoldan kalkınacağı, azgelişmişlik, kapitalist olmayan kalkınma yolu, emperyalizm, tam bağımsızlık, üçüncü yol gibi konular işgal etti. Türkiye’de 65–71 arası dönemde çıkan dergilerin hemen hemen hepsi, sayfalarının neredeyse tümünü genel yaklaşımları konu alan yazılara ve Türkiye’ye benzediğini düşündükleri ülkelerdeki deneyimlere ayırdı

8

. Bunun dışında TİP’in programında seçimleri kazanarak siyasi iktidara geldiğinde sosyalist bir düzen kuracağını açıklaması da yeni tartışmaları doğurdu. Türkiye’nin hangi tarihsel aşamada olduğu, Osmanlı Devleti’nin toplumsal ekonomik karakteri, Osmanlı toplumsal düzeni, toplumsal ekonomik düzeyde Türkiye’de kapitalizmin sosyalizme dönüşecek derecede olgunlaşıp olgunlaşmadığı, parlamenter seçimler yoluyla iktidarın sosyalizmin toplumsal dayanağı olan işçi sınıfının eline geçip geçemeyeceği gibi konular dönemin sol aydınları arasında yoğun bir tartışma yarattı ve Türk Solu’ndaki mevcut bölünmeleri de derinleştirdi.

2.1.1. 60’ların Örgütlü Sosyalist Partisi “Türkiye İşçi Partisi”

Türkiye İşçi Partisi (TİP), 13 Şubat 1961’de İstanbul’da Türk-İş’in (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) sol kanadına mensup bir grup sendikacı tarafından

“ezilen işçi sınıfının haklarını korumak için”

9

kuruldu. İlk tüzük ve programıyla TİP sosyalist ya da işçi sınıfı partisi olarak kurulmuş değildi. Programda Atatürk devrimleri ve 27 Mayıs Anayasası’nın öngördüğü sosyal devlet ilkesine vurgu yapıldı ve aynı zamanda demokrasi ve insan hakları savunuldu

10

. TİP’in sendikacı kurucuları partiyi sendikacılığın bir devamı olarak gördüler. Bunun için de Türk-İş’in

7

Haluk Gerger, “Türk Dış Politikası (1946–1980)”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c. 2, (İstanbul: İletişim Yayınları, 1983): 541–542.

8

Kurtuluş Kayalı, Ordu ve Siyaset: 27 Mayıs–12 Mart, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2005), 135.

9

Sadun Aren, TİP Olayı 1961–1971, (İstanbul: Cem Yayınevi, 1993), 32.

10

Mustafa Şener, “Türkiye İşçi Partisi”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Sol, c. 8, 1. bs.

(İstanbul: İletişim Yayınları, 2007): 357.

(15)

tabanına oturtarak, bu örgütten destek alabileceklerini düşündüler

11

. Ancak TİP Türk-İş’ten beklediği desteği göremedi ve aksine örgütün önde gelen isimlerinin muhalefeti ile karşılaştı. Türk-İş, TİP’e rakip olarak Çalışanlar Partisi adıyla yeni bir siyasi parti kurma girişiminde bulununca, TİP kurucuları Türk-İş’i kazanma umutlarını kısa süre içinde yitirdi

12

. Öte yandan en az 15 ilde ve bu illerin de bütün ilçelerinde örgütlenme koşulunu yerine getiremediğinden TİP, 1961 yılında yapılan seçimlere de katılamadı

13

.

Hem Türk-İş’ten beklediği desteği alamaması hem de seçimlere girememesi TİP’in başlangıçta basında ve kamuoyunda ilgi uyandıramamasına yol açtı. Yaşanan bu tıkanıklığı aşabilmek, partiyi canlandırabilmek için TİP kurucuları aydınlarla bağlantı kurma kararını aldı. Partinin böyle bir karar almasında Çalışanlar Partisi projesinin fikir açısından Yön çevresindeki aydınlar tarafından desteklenmesi, parti programının bu aydınlar tarafından hazırlanması da etkiliydi

14

.

Kuruluşundan bir yıl sonra TİP partiye yeni bir aydın lider bulma arayışına girdi ve ilk etapta başkanlık için sosyalist olan ya da olmayan birçok isim üzerinde duruldu.

Sonunda partinin kuruluşundan itibaren partililerle teması olan Türk sosyalistlerinin önde gelen isimlerinden Mehmet Ali Aybar üzerinde fikir birliğine varıldı ve 8 Şubat 1962’de düzenlenen basın toplantısı ile Aybar’ın genel başkanlığı kamuoyuna duyuruldu

15

. Aybar’ın ardından bazı sosyalist aydınlar da partiye katıldı. Böylece o zamana kadar çok büyük varlık gösteremeyen parti bundan sonra işçi ve sendikacılar ile çeşitli sol aydınlar ve sol anlayışları bir araya getiren bir koalisyon olarak etkinliğini arttırmaya ve ismini kamuoyunda duyurmaya başladı. Aybar’ın ve diğer sosyalist aydınların partiye katılması ile TİP sosyalistleşme sürecine girerek

“sendikacıların partisi” olmaktan çıkarak “ezilenlerin partisi”ne dönüşmeye başladı ve Nisan 1962’deki tüzük değişikliği ile sınıf partisi niteliğine büründü

16

.

TİP, Türkiye işçi ve demokrasi tarihi adına önemli adımlardan biriydi. 1965 genel seçimlerinde milli bakiye (ulusal artık) sisteminden yararlanarak TİP ile Türkiye’de ilk kez bir sol parti meclise girmeyi başardı. Parti, programını insanın insan tarafından sömürülmesi sistemine son verileceği ve emekçilerin yönetimde söz sahibi

11

Aren, age, 34.

12

Ünsal, age, 80.

13

Aren, age, 36.

14

age, 37.

15

Ünsal, age, 95.

16

age, 3.

(16)

olacakları demokratik bir ülke ideali üzerine kurdu. 60’ların ortalarına kadar tüzük ya da programında sosyalizm sözcüğüne yer vermeyen TİP, 1966 yılında Malatya’daki ikinci kongresinde ilk kez ve açıkça partinin nihai hedefinin sosyalizm olduğunu açıkladı

17

. Öte yandan Malatya Kongresi’nde TİP içinde baş gösteren muhalefet de sesini yükseltmeye başladı. Sadun Aren, Behice Boran gibi parti içindeki muhalif isimler sosyalizme varış yolları konusunda TİP lideri Aybar’ın görüşlerinden farklı bir çizgiyi tercih ettiler.

Aslında TİP kurulduğu yıllarda döneminin diğer akımlarından –mesela Yöncüler- çok da farklı bir söylemle ortaya çıkmadı. Özellikle 61 anayasası, Kemalizm, kalkınmacılık, devletçilik, sosyal adalet, kapitalist olmayan kalkınma yolu, milliyetçilik, bağımsızlık gibi konularda benzerlikler vardı

18

. TİP’i farklı kılan sosyalizmin kurulması aşamasında işçi ve emekçi sınıfların öncülüğünde demokratik yollardan iktidara geleceğine olan inanmışlığı idi.

TİP, Türkiye’yi “burjuva demokratik devrim”i büyük ölçüde tamamlamış kapitalist bir ülke olarak gördü çünkü ülke hızla sanayileşmiş ve bu sanayileşmeyle birlikte sosyalist bir partiyi iktidara getirme potansiyeline sahip gelişmiş bir işçi sınıfı da ortaya çıkmıştı. Ayrıca, TİP’e göre 27 Mayıs Anayasası sosyalizme açık bir anayasaydı. Dolayısıyla 61 Anayasası’nın güvencesinde işçi, emekçi sınıfların oylarıyla bir sosyalist parti seçim kazanabilir; yasal ve meşru yollardan iktidara gelerek sosyalizmi kurabilirdi

19

. Zaten 65 seçimleri sonrasında parti çevresinde seçim yoluyla iktidara gelebilme ihtimalinin olabileceği düşüncesi ortaya çıktı.

Aybar şöyle diyordu “1969’da başa güreşeceğiz, 1974’te iktidara geleceğiz”

20

. Kuruluşundan sonra Türk Solu, TİP’i destekler veya destekler görünürken, 1965 ile 1969 arasında iki seçim arasında bu durum değişti. TİP’e soldan ilk açık eleştiri yönelten Marksizm’i reddeden bir sosyalizmin savunucusu olan Yön Dergisi’nden geldi

21

.

17

Şener, agm, 361.

18

agm, 365.

19

Murat Belge, Sosyalizm Türkiye ve Gelecek, (İstanbul: Birikim Yayınları, 1989), 38.

20

Aydınoğlu, age, 111.

21

Belge, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Sosyalizm (1960’tan Sonra)”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye

Ansiklopedisi, c. 7, (İstanbul: İletişim Yayınları, 1983): 1955.

(17)

2.1.2. Elitist Bir Aydın Hareketi “Yön”

Türk siyasi söyleminde “radikalizm”, “sol Kemalizm”

22

, “tepeden inmecilik”,

“cuntacılık” gibi terimlerle anılan, Türkiye sol hareketinin en etkili dergilerinden biri olan Yön, 20 Aralık 1961’de yayın hayatına başladı. Haftalık fikir dergisi olarak 222 sayı yayımlanan dergi 30 Haziran 1967’ye kadar kesintiyle de olsa -14 ay sıkıyönetim komutalığınca kapatıldı- yayın faaliyetini sürdürdü. Doğan Avcıoğlu, Hamdi Avcıoğlu, Mümtaz Soysal, İlhami Soysal, İlhan Selçuk, Cemal Reşit Eyüboğlu tarafından kurulan dergi dönemin etkili, uzun ömürlü ve istikrarlı dergilerinden biriydi

23

. Türk Solu’nun 1960’lardaki en demokratik atmosferli dergisi

24

olarak aynı zamanda sol için önemli bir okul işlevi de gördü

25

. Dergi Sol Kemalistler’den sosyal demokratlara; sosyal demokratlardan Komünist Partililere kadar herkese sütunlarını açan, öğrencilerin, aydınların bir araya geldiği, çeşitli eğilimlerden oluşan bir tartışma platformuydu. Böylesi geniş bir yelpazeye sahip olmasıyla da dönemin sol çevrelerinin takip ettiği bir yayın olma özelliğini kazandı.

Ancak Yön’ün Türk siyasal hayatı üstündeki asıl etkisi sol fikirlerin açığa çıkarılması ve sosyalizm sözcüğünün Türkiye’de ilk kez açıkça telaffuz edilmesinde oynadığı roldü. Yön, Türkiye’de o dönemde tabu olan sosyalizm, Nazım Hikmet, Kürt sorunu ve kadın sorunu gibi konuları ilk kez gündeme getirdi.

60’lı yılların aydın hareketine damgasını vuran Yön, birinci sayısında Türkiye’nin önde gelen aydınlarının birçoğunun imzaladığı bir bildiri ile yayın hayatına başladı

26

. İngilizce ve Fransızcaya da çevrilen Yön bildirisi, “Türk halkının, çok çetin iktisadi, siyasi ve sosyal meseleler ortasında, kendisini bütün özlemlerine kavuşturacak bir yön aramakta olduğu bu günlerde…”

27

sözleriyle başlarken Atatürk’ün koyduğu çağdaş uygarlık düzeyine çıkma hedefine ulaşabilmek için yapılması gerekenleri dört başlık altında topladı. Birincisi iktisadi alanda hızlı kalkınmaktı. İkincisi öğretmen, yazar, sendikacı, müteşebbis ve idareci gibi kimselerin belli bir kalkınma üzerinde

22

“Sol Kemalizm” bir siyasal akımdır. Ancak bir dergi çevresinde toplanan aydın çevresinden öteye gidememiş, hiçbir zaman siyasal bir örgüte sahip olmamıştır. Sol Kemalizm’in ilk yorumu

Kadro Dergisi, ikinci yorumu Yön Dergisi çevresinde toplanan aydınlar tarafından yapılmıştır.

Faruk Alpkaya, “Bir 20. Yüzyıl Akımı: Sol Kemalizm”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce:

Kemalizm, c. 2, 4. bs. (İstanbul: İletişim Yayınları, 2004): 477.

23

Ünsal, age, 257.

24

Aydınoğlu, age, 46.

25

Yalçın Küçük, Aydın Üzerine Tezler 1830–1980, c. 5, (İstanbul: Tekin Yayınevi, 1997), 625.

26

Yön Bildirisi’nin tam metni ve imzalayanların tam listesi için bkz. Hikmet Özdemir,

Kalkınmada Bir Strateji Arayışı Yön Hareketi, (Ankara: Bilgi Yayınevi, 1986), 295–300.

27

Özdemir, age, 295.

(18)

anlaşmaya varmalarıydı. Üçüncüsü, yeni bir devletçilik anlayışı etrafında birleşilmesi ve dördüncüsü şuurlu devlet müdahalesi yani vergi, planlama, kooperatifleşme, sosyal adaletin sağlanmasıydı.

28

Yön bildirisi, Türkiye’nin belli başlı solcu sosyalist aydınları başta olmak üzere çeşitli mesleklerden toplam 1042 kişi tarafından imzalandı

29

.

Yön hareketinin Türk Solu’nda büyük bir yankı uyandırması ve oldukça geniş bir aydın desteği bulması öncelikle ülkenin içinde bulunduğu koşullardan kaynaklandı.

27 Mayıs’tan sonra hızlı bir şekilde gelişen Türk Solu’nda sol-sosyalist yayınlara ilginin muazzam derecede arttığı bir dönemde yayımlanan ilk sosyalist dergi Yön’dü.

Kaldı ki dergi 60’lı yıllarda Türkiye’de iletişim aracı olarak son derece etkili bir araçtı. Ayrıca Yön’ün içeriği ve geniş yazar kadrosu da derginin yankı uyandırmasında önemli etkenlerden biriydi

30

. Bunların dışında Yön dünyada kalkınma meselesinin gündemde olduğu ve bazı azgelişmiş ülkelerin deneyimledikleri “kapitalist olmayan yol” dan hızlı kalkınmayı başardıkları bir dönemde yayımlandı. Yön, bir taraftan “kapitalist olmayan yol” dan sosyalist bir metotla kalkınmayı vadederek bir taraftan bir işçi muhalefeti örgütlemek yerine askerleri de yanına alarak kestirmeden kalkınmanın önünü açacak önerileri sunarak birçok kişiyi etkilemeyi başardı

31

.

Yön hareketinin siyasi tezleri dört ana nokta üzerinde şekillendi.

32

Birincisi, Yön için Türkiye’nin temel sorunu iktisadi kalkınmaydı ve ülkede gerçekleştirilecek hızlı bir ekonomik kalkınma öteki sorunları çözecek bir anahtardı. Bundan dolayı Türkiye’ye yön verebilecek kesimler hızlı iktisadi kalkınmayı sağlayacak bir felsefenin ışık tuttuğu yeni Atatürkçü program etrafında birleşmeliydi. İkincisi, Yön’e göre Mustafa Kemal hareketinin en büyük eksiği kapitalist ekonomi politikasının seçilmesiydi.

Üçüncüsü, Kemalizm’in hedeflerine ulaşabilmesi ve ülkenin ekonomik kalkınmasını gerçekleştirebilmesi için sosyalist bir yola girilmeliydi. Dördüncüsü, sosyalizm Kemalizm’in devletçilik, milliyetçilik, halkçılık ve inkılâpçılık ilkelerinin en tabiî sonucuydu. Yapılması gereken şey bu ilkeleri sosyalist bir yönelişle yeniden tanımlamaktı. Yön’ün amacı Türkiye’de uygulanması olanaklı bir sosyalizm bulmak

28

Alpkaya, agm, 478.

29

Gökhan Atılgan, Kemalizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar: Yön Devrim

Hareketi, (İstanbul: Tüstav, 2002), 263.

30

age, 262.

31

Aydınoğlu, age, 50–51.

32

Atılgan, age, 48.

(19)

ve Kemalizm’in ilkelerini yeniden yorumlayarak evrensel nitelik kazandırarak sosyalizme giden yolu açmaktı. Ancak Yön’ün kalkınma yolu olarak benimsediği sosyalizm anlayışı enternasyonalist değil millî bir sosyalizmdi.

60’larda sosyalizmin hangi yollardan ve hangi sınıfların önderliğinde kurulacağı gibi meseleler etrafında şekillenen tartışmalar TİP ile Yön arasındaki anlayış farklarını da ortaya çıkardı. Gerçekte TİP’in programına esas olan başlıca kavramlar ve hedefler, içerik bakımından Yön Dergisi çevresinin kavramlarından ve hedeflerinden farklı değildi ancak iki cephe arasında iktidara yukarıdan aşağı mı aşağıdan yukarı mı ulaşılacağı konusunda bir çatışma vardı. Legalizm ve parlamentarizm konusunda taviz vermeyen bir parti olan TİP, işçi- emekçi sınıfların oylarıyla -özelikle de sanayi işçilerinin- demokratik yöntemlerle iktidara gelmeyi amaçladı. Yön ise TİP’in aksine, Türkiye’nin azgelişmiş bir ülke olduğunu, sosyalist bir partiyi iktidar getirecek bir sanayi proletaryasının olmadığını, böyle toplumlarda parlamentoculuğun çözümsüz olduğunu savundu. Yön için sosyalizmin öncelikli ve temel sorunu anti-emperyalist ve anti-feodal mücadeleydi. Kaldı ki Türkiye için demokrasi ve sosyalizm yolunda ilerleme sağlayabilmek için Atatürk ile başlamış ve yarıda kalmış milli kurtuluş hareketinin tamamlanması şarttı.

Sosyalizme ulaşmak için demokratik yöntemlerin Türkiye için imkânsız olduğuna inanan Yön çevresi için ancak ilerici ara tabakaların

33

yani asker-sivil aydın zümre öncülüğünde yukarıdan müdahalelerle azgelişmişlik çemberi kırılabilir ve millî bir sosyalizme ulaşılabilirdi. Yön başyazarı Avcıoğlu TİP’i şöyle eleştiriyordu:

34

“…[TİP]bir yandan anti-emperyalist mücadeleyi bir numaralı mesele sayarken, öte yandan klasik bir proleter-burjuva mücadelesinin sloganlarını ön plana çıkararak güçleri dağıtmakta ve zayıflatmaktadır. İki muharebe vermektedir, ikinci muharebe yüzünden ilk muharebeye hazır güçlerin azalmasına ve amaçların dağılmasına yol açmaktadır. Çok güçlü kütlelerin bulunduğu ülkelerde iki mücadelenin birlikte yürütülmesi mümkündür. Türkiye’de durum böyle olmadığına göre, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı milletçe mücadeleye kesin öncelik tanımak ve onu proleter-burjuva mücadelesinde dikkatle ayırmak, kanımızca, hayati bir meseledir”.

33

Avcıoğlu “Bir Sosyalist Stratejinin Esasları” başlıklı yazısında ara tabakaları şöyle tanımlamıştır:

“Nedir bu ara tabakalar? Bu bir mütecanis [türdeş]sınıf, hatta mütecanis tabaka değildir. Ama hâkim sınıfların nispeten zayıf olduğu toplumlarda, içinden çıktıkları sınıf ve toplumlardan bağımsızlaşmaktadırlar. Ara tabakalar, politik hayatta sonucu tayin edici unsurdur. Bunlar büyük güçlerinin bilincine varmışlardır ve bu bilinç onları bağımsız kılmaktadır. Bu ara tabakalar toplumun ilerici kesimlerini teşkil etmektedirler. Çıkarları modernleşmeden ve hızlı kalkınmadan yanadır.

Toplum hayatındaki önemli rolleri dolayısıyla, öncü rol oynamaya, kendilerini özel çıkarlarının üstüne çıkmaya zorlayan tarihi bir misyona sahip çıkma eğilimindedirler. Bu tabakalar, burjuvazi kalkınma çabasında başarısızlık gösterdiği ve kütlelerden gelen sosyal baskı arttığı ölçüde, kapitalist olmayan bir kalkınma yoluna yönelebilmektedirler.” Özdemir, age, 162.

34

Belge, agm, 1955–56.

(20)

Yön, sosyalizme giden yolda ara tabakalar ya da zinde güçler öncülüğünde tepeden inmeci bir yöntem üzerinde ideolojisini geliştirirken, TİP ise tepeden inmeciliğe karşı çıkarak ara tabakalarla sosyalizme ulaşılamayacağı tezi üzerine yoğunlaştı.

60’ların sonlarına gelindiğinde Türk Solu’nda yeni bölünmelere neden olacak

“devrimin niteliği” konusundaki tartışmalar giderek yoğunluk kazandı. Milli Demokratik Devrim (MDD) ve Sosyalist Devrim stratejileri bu tartışmaların sonucunda şekillenerek ortaya çıktı.

2.1.3. Sosyalist Devrim/ Milli Demokratik Devrim Tartışmaları

60’lı yılların ikinci yarısında Yöncüler ve eski tüfekler olarak anılan eski TKP’lilerle, TİP arasında işçi sınıfının öncülüğü, milli burjuvazi, milli cephe gibi konularda başlayan tartışma giderek tam bir strateji tartışmasına dönüştü. Sosyalizme geçişin doğrudan mı yoksa bir ara aşamadan mı -diğer bir ifadeyle milli demokratik devrim- geçerek olacağı ve bu mücadeleye hangi sınıf ve tabakaların öncülük edeceği soruları tartışmanın odak noktasını oluşturdu.

TİP içinde baş gösteren sosyalizme geçişte milli demokratik devrim aşamasını savunan muhalefet, seslerini Yön dergisinde yazdıkları yazılarla duyurmaya çalıştı.

Böylece MDD tezi başlı başına bir program olarak ortaya çıkana kadar, bu teze yakın düşünceler Yön hareketi etrafında örgütlendi

35

. 1968 yılında Mihri Belli etrafında MDD adıyla bu devrim tezi olgunlaştı ve genellikle TKP kadrolarının damgasını vurduğu bir hareket oldu. 1969–1971 yılları arasında Avcıoğlu’nun Devrim Dergisi’nde de MDD tezi savunuldu.

Aydın’a göre MDD stratejisi üçüncü dünyaya özgü sayılan ve temel çelişkiyi kapitalist sınıflarla emek arasında değil, emperyalizmle “ezilen uluslar” arasında kuran bir devrim stratejisiydi

36

. MDD, sosyalizmden çok anti-emperyalizm

35

Suavi Aydın, “Milli Demokratik Devrimden ‘Ulusal Sol’a Türk Solunda Özgücü Eğilim”,

Toplum ve Bilim, s. 78 (1998): 69.

Aydın’a göre Türkiye de sol düşüncenin ve eylemin tarihi “evrenselci” sol ve “özgücü” sol olmak üzere iki ana mecrada gelişmiştir. Ancak Türkiye periferik bir ülke olduğundan sol/sosyalist akımların büyük çoğunluğu özgücü mecranın ve üçüncü dünyacı denilen bir eğilimin etkisi altında kalmıştır.

Sosyalistler sosyalist oldukları ve sosyalizmin en temel argümanı emek sömürüsünün karşısında bulunmak olması nedeniyle anti-emperyalist cephede yer aldıkları halde üçüncü dünyacı hareketlerin beslendiği temel kaynak milliyetçiliktir. Öte yandan üçüncü dünyacılar anti-emperyalist oldukları için solcudurlar. Bu nedenle birinci hedefleri yabancı olanla vuruşmaktır. Sosyalist düşüncenin bütün insanlığı esas alan temel konumlanışının tersine, üçüncü dünyacılar milli olanı esas almaktadırlar.

Aydın, agm, 59–60.

36

agm, 60.

(21)

söylemini kullanan, milliyetçi öğelerin ağır bastığı

37

, aşamalı devrim anlayışını savunan “zinde güçler” ya da diğer bir ifadeyle “asker-sivil aydın zümre”nin öncülüğüne inanan bir akımdı. Aşamalı devrim anlayışı, azgelişmiş ülkelerin sosyalizme ulaşmaları için önce bütün milli sınıfların katılacağı anti-emperyalist ve anti-feodal demokratik devrim aşamasından geçmeleri gerektiğini öne sürdü. Üçüncü dünyada sınıflar birbirini sömüren, birbiriyle çatışan konumda değil; yabancı olan karşısında sömürülen konumda, emperyalizm karşısında mağdur bulunan birer toplumsal zümre olarak algılandı. Bunun için de emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı savaş açılması ve demokratik devrimin gerçekleştirilmesi öncelikli hedef olarak konumlandırıldı. Sosyalizm ise demokratik devrim aşaması gerçekleştirildikten sonra ulaşılması gereken uzak hedef olarak belirlendi

38

.

MDD’cilere göre Türk toplumunda devrim cephesinde şu üç sosyal kategori yer alıyordu: işçi sınıfı, köylülük ve asker-sivil aydın zümre. Ancak Türkiye feodal özelliklere sahip bir Asyalı toplum olduğundan işçi hareketi son derece zayıftı ve bu haliyle yakın gelecekte her hangi bir harekete damgasını vurma ihtimali söz konusu değildi

39

. Dolayısıyla bir devrim hareketine işçi sınıfı dışındaki bir zümrenin önderlik etmesi gerekti. Zaten o dönemde Asya, Afrika ya da Latin Amerika’nın birçok kurtuluş hareketi, işçi hareketi olarak vasıflandırılamayacak sosyal karakteriyle “sosyalizm”e yönelmişti. Bu açıdan Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullara uygun devrim milli demokratik bir devrimdi. Ve bu milli demokratik devrim aşamasından sonra Türkiye’de bir sosyalist devrim gündeme gelecekti. MDD’ye göre bu iki aşamalı “devrim”in birinci aşamasında “asker-sivil aydın zümre”ye önemli devrimci görevler -yani ordudan gelecek ilerici bir darbe- düşmekteydi.

TİP’e göreyse Türkiye’de anti-emperyalist ve anti-feodal mücadele ile sosyalist mücadele birlikte yürütülmeliydi. Yön ve MDD hareketine karşı ve onlarla mücadele dönemi içinde zamanla TİP sosyalist devrim stratejisini oluşturmaya başladı, anti- emperyalist mücadele ile sosyalist mücadeleyi birbirinden ayıran aşamalı mücadele anlayışını reddetti. MDD cephesi öğrenci gençliğin büyük çoğunluğunun dikkatini çekmeyi başardı ve “Ordu-Gençlik Elele, Milli Cephede” sloganına mili cephenin kurulmasında sıkça başvurdu. Ancak TİP 1968’e gelinceye kadar çeşitli biçimlerde

37

Murat Belge, “68 ve Sonrasında Sol Hareket”, Toplum ve Bilim, s. 41 (1988): 160.

38

Aydın, agm, 60.

39

Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2002), 372.

(22)

ortaya atılan “milli cephe” formüllerine ilgisiz kaldı ve bu ilgisizlik gençliğin MDD tezine kaymasında bir etken oldu.

MDD’ciler Türkiye’deki sınıf mücadelesinin evriminde, 27 Mayıs gibi yeni bir askeri müdahalenin dev bir tarihsel işlev görebileceğini düşündüler. Ancak geniş cephe savunucularının darbecilik tezleriyle ilgili yanılgıları 15–16 Haziran 1970’teki işçi eylemiyle ortaya çıktı. 15–16 Haziran’da Türkiye işçi sınıfı modern siyasal mücadele sahnesine ilk bağımsız kitlesel girişini yaptı ve bu işçi eyleminin Türk Solu’nda önemli etkileri oldu. Adalet Partisi’nin DİSK’i tasfiye ederek, devlet denetiminde tek bir sendika oluşturmayı amaçlayan tasarısına karşı, 15–16 Haziran 1970 işçiler harekete geçti. Gebze ve İzmit’ten başlayarak İstanbul’a doğru yürüyen işçileri bastırmak için o dönem toplum polisi olarak adlandırılan özel görev birliklerinin yanı sıra askeri birlikler, tank birlikleri kullanıldı. İşçiler ile askeri birlikler arasında çıkan çatışmalarda ölenler dahi oldu ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan edildi

40

.

Türkiye’de işçi sınıfının politik bakımdan olgunlaşmamış olduğu varsayımına dayanan MDD tezi 15–16 Haziran eylemleriyle ciddi bir hasar gördü. Olmadığı iddia edilen Türk işçi sınıfı varlığını büyük bir eylem ile ortaya koydu ve kendisinden

“ilerici” bir darbe beklenen ordu ise bu harekete sert bir şekilde müdahale ederek

“ilerici” yönelimlerden yana olmadığını gösterdi. Dolayısıyla 70 yılına gelindiğinde MDD grubunun ilerici subaylarla kurmak istediği koalisyon 15–16 Haziran işçi eylemiyle sarsıntıya uğradı

41

.

2.2. Küçük Burjuva Radikalizmi: Yön’den Devrim’e

1969 seçimleri

42

Türk sol düşüncesinde ciddi değişikliklere sebep oldu. Seçimler sonrası CHP ve TİP, 65 seçimlerine göre gerilerken Demirel liderliğindeki AP bir kez daha oyların çoğunluğunu alarak tek başına iktidar oldu. Oyları azalan ve büyük bir hayal kırıklığı yaşayan sol bu seçimleri sandık yoluyla düzen değiştirmenin imkânsızlığının kanıtı olarak algıladı. Solda demokratik gelişmeyi savunanların sayısı giderek azalırken, rejim dışı mücadele yollarına inananların sayısı arttı.

40

“Parlamento Dışı Muhalefet”, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, c. 6 (İstanbul: İletişim Yayınları, 1988): 2024.

41

Zürcher, age, 373.

42

Kurtuluş Kayalı’ya göre, 12 Mart’ın en önemli sebebi 69 seçim sonuçları ve bu sonuçların

değişik gruplarda yol açtığı düşünce tarzıdır. Kayalı, age, 161.

(23)

69 genel seçimlerinin hemen ardından yayınına başlayan Devrim demokrasiye karşıt tavrın geliştirilmesi yönünde yazı ve haberleriyle önemli bir rol oynadı. Devrim, Türkiye’nin sorunlarını çözecek, tam bağımsızlığa götürecek tek yolun “devrim”

olduğu çağrısını yaptı; bu amaç uğruna demokrasi dışı yolların denenebileceği ve hatta denenmesi gerektiğini savundu. Parlamentoculuk yoluyla düzen değişikliği ve kalkınmanın gerçekleşebilmesinin imkânsızlığı, halka duyulan güvensizlik sonucu dergi çözüm yolunu yapılacak bir askeri müdahalede gördü. Aydınoğlu’na göre küçük burjuva radikalizmi, yukarıdan devrim özlemleri, büyük sosyal dönüşümlerin yolunu açmak üzere darbe hayalleri denildiğinde akla Yön ve onun devamı sayılabilecek 69-71’in Devrim Dergisi gelmektedir

43

.

Yön, değişik konuların tartışıldığı, Türkiye’nin ve dünyanın siyasal, ekonomik, sosyal durumunun irdelendiği bir platform iken Devrim, Yön gibi farklı görüşlerin tartışıldığı bir fikir dergisi değil, belli bir hedefe yönelik yayımlanan bir dergiydi.

Devrim, Yön’den farklı yazar kadrosu ile farklı kitlelere, farklı bir dil kullanarak seslendi. Amaç sosyalist fikirleri ve bu fikirler ışığında geliştirilen çözüm önerilerini aydınlar arasında tartışıp yaygınlaştırmak ve halka aktarmak değil, Yön döneminde yapıldığı düşünülen bu vazifeyi bir eylem çağrısı ve programı olarak ortaya koymaktı

44

.

Devrim, bütün argümanlarını Kemalizm’e dayandırdı; tam bağımsızlıkçı, anti- emperyalist, parlamentarizm aleyhtarı söylemler kullandı. Dergi parlamentoculuk yoluyla düzen değişikliği veya kalkınmanın gerçekleşebilmesi ihtimaline inanmadı ve Türkiye’nin sorunlarının çözüm yolu olarak 27 Mayıs’ta olduğu gibi “ilerici”

askeri bir müdahalenin ya da yarı sosyalist bir anlam yüklenen “sol Kemalist” bir müdahalenin gerekliliğini savundu. Ancak Özdemir’e göre Yön ve Devrim’in Türkiye için öngördüğü düzen değişikliği basit bir hükümet darbesinden öte bir

“tepeden inmeci devrim”di

45

. Ne var ki Türkiye’nin 50’li ve 60’lı yıllarda yaşadığı ekonomik ve sınıfsal dönüşümler ile diğer az gelişmiş ülkelerde yaşanan yönetime el koymalar -özellikle Mısır, Libya örnekleri- çerçevesinde düşünüldüğünde Devrim’in hedefinin Bonapartist bir iktidar kurma yönünde olduğu söylenebilir.

43

Aydınoğlu, age, 38.

44

Atılgan, age, 242.

45

Özdemir, age, 289.

(24)

2.2.1. “Tepeden İnmeci Devrim” / “Bonapartizm”

Kayalı’ya göre Türkiye’de İttihat ve Terakki döneminden beri vatanın kurtarılıp kollanmasını hedefleyen askeri müdahalelerin hem gerçekleştirilmesi kolaylaşmış hem de aydınlar arasında öncelikli sorunlardan bir tanesi olmuştu. Türk aydını sorgulamaksızın ordunun siyasete müdahalesini

46

makul görmüş, ordunun elde edilmemesi halinde kendi istekleri doğrultusunda gelişmelerin olamayacağını düşünmüştür

47

. Başta Avcıoğlu olmak üzere Devrim çevresinin Türkiye’nin önünü açacak yukarıdan bir müdahaleye olan saplantıları da böyle bir anlayışla ilgiliydi.

Aslında hükümet darbeleri ya da askeri müdahalelerin gelişmiş ülkelere göre azgelişmiş ülkelerde çok daha sıklıkla görüldüğü dikkate alındığında azgelişmiş bir ülke aydını olarak Türk aydınının bu bakış açısı daha iyi anlaşılabilir

48

.

İstisnai durumlarda elbette ki gelişmiş ülkelerde de zaman zaman askeri müdahaleler görülmesi muhtemeldir

49

. Ancak gelişmiş ülke orduları günlük politikaya doğrudan doğruya karışmadan çeşitli başka şekillerde siyasete dâhil olmaktadırlar

50

. Askerler gelişmiş batı ülkelerinde bir şekilde siyaset dışı kalırken üçüncü dünya ülke orduları doğrudan doğruya siyasal sistem içinde önemli roller üstlendiler. Azgelişmiş ülkelerde askerlerin böylesine yaygın bir şekilde etkili olması orduya

“modernleştirici” ve ”ilerici” bir rolün biçilmesine de neden oldu

51

.

46

Huntington’un ileri sürdüğü gibi, ordunun siyasete müdahalesinin esas nedenleri askeri değil siyasidir yani sadece askeri kuruluşun değil, söz konusu ülkenin siyasi ve kurumsal karakteristiklerini de yansıtırlar. Dolayısıyla ordunun rolüyle ilgili herhangi bir inceleme, bir bütün olarak siyasi sistemin anlaşılmasıyla ilişkilendirilmelidir.

William Hale, Türkiye'de Ordu ve Siyaset: 1789'dan günümüze, (İstanbul: Hil Yayınevi, 1996), 264.

47

Kayalı, age, 44.

48

Nurşen Mazıcı’ya göre askeri rejimler çoğunlukla az gelişmiş ülkelerde görülmektedir. Afrika ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri, Ortadoğu ve Güney Asya ülkeleri olmak üzere dört farklı grupta toplanan bu ülkelerin en temel ortak özellikleri az gelişmiş olmalarıdır. İkincisi tümü pre-kapitalist toplum yapılarından çağdaş bir toplum yapısına geçmek isterken siyasal olarak batılı modeli benimsemektedirler ve kendilerine yabancı olan batılı kurumları (ekonomik olarak kapitalizm) uyarlamaya çalışmaktadırlar. Üçüncü ortak özellikleriyse bu az gelişmiş ülkelerde tüm organlarıyla birlikte işleyebilecek kurumlaşmış bir “devlet”, “devlet geleneği” ve “devletçilik” anlayışı bulunmamaktadır. Ancak bu ülkelerin güdük ve simgesel devletinin örgütlü tek organı ordudur.

Nurşen Mazıcı, Türkiye'de Askeri Darbeler ve Sivil Rejime Etkileri, (İstanbul: Gür Yayınları, 1989), 51–56.

49

Huntington yüksek bir profesyonellik yani uzmanlık, sorumluluk ve tüzellik düzeyine ulaşan Avrupa devletlerindeki orduların siyasete karışmama geleneği geliştirdiklerini ileri sürer. Buna karşı Finer da Huntington’u eleştirerek, Japonya ve Almanya’daki gibi oldukça profesyonel subayların siyasete sık sık müdahale ettiklerine dikkat çeker. Hale, age, 265.

Finer’ın yorumuna benzer bir yorum için bkz. Gencay Şaylan, “Ordu ve Siyaset”, Bahri Savcı’ya Armağan, (Ankara: Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, 1988): 387–418.

50

Şaylan, agm, 418.

51

Batı’da geliştirilen birçok tezde temelde ordunun gelişmiş ülkelerde “tutucu” azgelişmiş

ülkelerde ise “ilerici” işlevi olduğu sonucunu doğurmuştur. Huntington’ın ordu müdahale biçimi ile

(25)

Bu ülkelerin birçoğunda askerlerin siyasi rolleri farklılaşmakla birlikte, toplumun en gelişmiş ve sistemli kesimi olarak ordulara kurtarıcı gözüyle bakıldı. Birçok durumda toplumun değiştirilmesi ya da çağdaş bir topluma dönüştürülme işlevi genellikle bu ülkelerin en erken modernleşen, ileri teknolojiye sahip örgütlü kurumu olarak algılanan orduya yüklendi ve askeri müdahaleler doğal karşılandı

52

. Azgelişmiş ülkelerde askeri müdahalelerin nedenleri üzerine Batı’da geliştirilen tezler asker-sivil otorite ayrılığı geleneğinin gerçekleşmemesi,

53

sivil politikacıların gözden düşmesi ve ordunun popülerleşmesi,

54

askeri kurumlar sivil kurumlara göre ileri bir aşamada kendilerini yenileyebilirken sivil kurumların zayıf olması gibi önermeler etrafında şekillendi

55

.

Ancak Özdemir’e göre Devrim, Türkiye için yukarıda bahsi geçen böyle bir hükümet darbesinden çok Trimberger’in öne sürdüğü tepeden inmeci bir devrim’i gerçekleştirme niyetindeydi.

Tepeden inmeci devrim hükümet darbesinden ya da tabandan gelen burjuva ve sosyalist devrimlerinden farklı olarak askeri bürokratlarca yapılan, batılı olmayan ülkelerin deneyimledikleri yeni bir devrim modelidir.

56

Trimberger yukarıdan devrimin gerçekleşebilmesi için bir devlette şu ön koşulların sağlanmış olması gerektiğini düşünmektedir

57

: Öncelikle bir devletin sivil ve askeri yönetimi ileri derecede bürokratikleşmiş olmalıdır. Yazar, tepeden inmeci devrim için devlet görevlilerinin aristokrat ya da seçkinci olmalarının değil bunların bürokratlaşma derecesinin önemli bir önşart olduğunu vurgulamıştır. İkinci olarak askeri bürokratlar, subay sınıfı ya da bu sınıfın bir parçası üretim araçlarını kontrol eden sınıflardan bağımsız olmalıdır. Diğer bir ifadeyle görece özerk bir bürokrasi

58

gelişmişlik düzeyi arasındaki ilişkiyi belirleyen kuramına göre bir toplum kapitalistleşme evresinin başındaysa ordunun müdahalesi radikal olmaktadır. Ancak gelişme sağlandıktan sonra, toplumlar karmaşıklaştıkça ve sivil siyasi kurumlar güçlendikçe, ordular da daha muhafazakâr bir tavır takınmaktadırlar. Buna göre, Üçüncü Dünya Ülkelerinde askerlerin siyasi rolleri farklılık göstermektedir. Eğer kapitalist transformasyonun başında bulunuyorlarsa güçlü bir girişimci sınıf henüz ortaya çıkmamışsa, devlet öncü görevler yüklenmektedir. Dolayısıyla Orta doğu ve Afrika gibi gelişmemiş ülkeler için ordular ilerici olurken, Latin Amerika gibi kapitalizmin gelişmiş olduğu yerde tutucu olmaktadır. Şaylan, agm, 393–395.

52

Kayalı, age, 33.

53

Mazıcı, age, 65.

54

age, 69.

55

age, 65.

56

Ellen Key Trimberger, Tepeden İnmeci Devrimler Japonya, Türkiye, Mısır, Peru, (İstanbul:

Gelenek Yayınları, 2003), 16.

57

age, 61–64.

58

Bürokrasinin bağımsız olması Trimberger’in çalışmasında geliştirdiği iki önemli kavramla

açıklanır: “Görece özerk bürokratik devlet aygıtı” ve “Dinamik bir şekilde özerk olan devlet

(26)

olmalıdır. Tepeden inmeci devrimin meydana gelmesi için esas olan şartlardan üçüncüsü askeri bürokrasinin siyasileşmesidir ki bu siyasileşme askeri işlevlerin bozulmasıyla ya da kimi durumlarda askeri yenilgiler sonucu olabilmektedir.

Dördüncü olaraksa ülkeye yönelik bir uluslar arası tehdit varsa ve uluslar arası ortam da uygunsa kitle seferber edilmeden de tepeden inmeci bir devrim oluşabilmektedir.

Trimberger’e göre hükümet darbesi siyasi otoritenin yapısını da iktisadi gücün kullanılmasını da değiştirmeden üst düzey liderliği bir başkasıyla değiştirirken, tepeden inmeci devrime önderlik eden askeri bürokratlar aristokrasinin veya üst sınıfının iktisadi ve siyasi tabanını kökünden yıkmaktadırlar

59

. Öte yandan anarşi, toplumsal karışıklıklar ya da kitlesel başkaldırıların olmadığı tepeden inmeci hareketlerde devrimi yönlendirenler bir askeri hükümet kurmamakta ve sivil kurumlar üzerine inşa edilmiş bir bürokratik devlet yapısı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Trimberger tepeden inmeci devrimin tarımsal ya da bağımlı kapitalist bir toplumda gerçekleştiğini ve böyle bir toplumda köklü değişiklikler yapabilmek için bürokrasinin görece bir özerklik elde etmesi gerektiğini belirtmiştir.

Trimberger’e göre sivil ve askeri bürokratlar egemen sınıftan gelmedikleri ve yükseldikten sonra da bu sınıflarla ekonomik ve kişisel bağlar kurmadıklarında bürokrasisi”. Bu kavramlardan birincisini yazar şöyle tanımlar: Üst düzey sivil ve askeri görevliler hâkim durumdaki topraklı, ticari ya da sanayici sınıflardan seçilmemişlerse ve yüksek makamlara ulaştıktan sonra bu sınıflarla yakın kişisel ve iktisadi bağlar kurmamışlarsa bürokratik devlet aygıtı ya da onun bir parçası nispeten özerk olabilmektedir. Tirmberger’in geliştirdiği ikinci kavram “dinamik bir şekilde özerk olan devlet bürokrasisi” ancak görece özerk bürokratların bir kriz durumunda, mesela dışarıdan gelen bir tehdit, harekete geçerek karar alma yetkisini devralmasıyla mümkün olabilmektedir. Böylece harekete geçen görece özerk bürokratlar dinamik bir şekilde özerk olurlar.

Dinamik bir şekilde özerk olan bürokratlar sınıf mücadelesi içinde herhangi bir sınıfı temsil etmez, bir sınıfın sözcüsü ya da aracı durumunda olmazlar. Tepeden inmeci devrime götüren bu dinamik özerklikte bürokratlar bağımsız bir güç olarak var olan sınıfsal ve iktisadi yapıyı değiştirirler. age, 22–

24.

59

Trimberger’e göre devrimci değişimin bir türü olan tepeden inmeci devrim beş karakteristik özellikle tanımlanır:

1. Siyasi gücün kanun dışı ele geçirilmesi ile iktisadi, toplumsal ve siyasi değişimin başlatılması, eski rejimin bazı en üst düzey askeri ve çoğu kez de sivil bürokratların örgütlemesiyle ve önderliğinde gerçekleşir.

2. Bu devrimci ele geçirmede veya değişimin başlatılmasında ya çok az kitlesel katılım vardır ya da hiç yoktur. Kitlesel hareketler ve ayaklanmalar tepeden inmeci devrimden önce gelebilir ve ona eşlik edebilir. Fakat askeri bürokratlar devrimci eylemi bunlardan nerdeyse tamamen bağımsız ve çoğu zamanda bu tür hareketlere karşı durarak gerçekleştirirler.

3. İktidarın kanun dışı ele geçirilmesi ve değişimin başlatılması az seviyede olmakla birlikte şiddeti, cezalandırmayı, göçü ve karşı devrimi beraberinde getirir.

4. Değişimin başlatılması, pragmatik ve muvazeneli bir tarzda ve radikal ideolojiye çok az başvurularak gerçekleştirilir. Hem üçüncü hem dördüncü özellikler bürokratik aletlerin radikal amaçlar için kontrolünün ve kullanılmasının sonucudur.

5. Tepeden inmeci devrime önderlik eden askeri bürokratlar -ihtilalde olduğunun aksine- aristokrasinin veya üst sınıfının iktisadi ve siyasi tabanını yıkarlar. Bu yıkım süreci hem tepeden inmeci hem tabandan gelen devrim için esastır.

age, 21.

(27)

görece özerk olmaktadırlar. Ayrıca özellikle ekonomik geçiş dönemlerinde üretim araçlarıyla her hangi bir bağı olmayan bürokrasi dinamik bir özerklik elde etmektedir. Gülalp’e göre Trimberger’in tepeden devrim teorisinin temelini oluşturan

“göreli özerk bürokrasi” kavramı, “namuslu bürokrat” kavramının çağdaş bir anlatımıdır

60

.

Aslında “bürokrasinin görece özerkliği” sorunu “devletin görece özerkliği”

sorunuyla birlikte ortaya çıkmaktadır. “Devletin görece özerkliği”

61

doğrudan kapitalist devlet biçimiyle ve devletin niteliğiyle ilgili olan bir kavramdır. Kapitalist devleti üretim araçlarının denetimine sahip yönetici sınıfın elinde basit bir araç olarak gören “Araçcı” devlet anlayışına karşı “Yapısalcı” yaklaşım sermayenin genel ve uzun dönemli çıkarlarını gözetebilmek için devletin, yönetici sınıf karşısında görece özerkliği bulunması gerektiğini savundu

62

. Bununla birlikte devletin bu görece özerkliği altyapı/üstyapı ilişkisinden kaynaklanan ya da güçler dengesinden kaynaklanan bir özerklik olabilmektedir

63

.

Kapitalist devletin ne tür bir devlet olduğu, kimler tarafından denetlendiğine dair tartışmalarda “görece özerklik” ve “güçler dengesi” kavramlarının özel bir önemi vardır. Ancak kapitalist devlete dair bir mesele olmasına rağmen kimi zaman az gelişmiş ülke devletlerinin doğasının açıklanmasında ya da bu ülkelerde bazı geçiş dönemlerinin niteliğinin belirlenmesinde de “görece özerklik” ve güçler dengesinden kaynaklanan, bir devlet biçimi olarak “Bonapartizm” kavramlarına başvuruldu.

Bonapartizm hem 19. yüzyıl ortaları Fransa’da bir darbe sonucunda Louis Bonaparte’ın kurduğu bir rejim ile hem de doğrudan doğruya bu rejimin teorik soyutlamasıyla ilişkilidir. Bonapartizm ile ilgili Draper şunları söyler

64

:

“Eğer burjuvazi, demokratik biçimler çerçevesinde toplumsal çalkantı ve sarsıntıları denetleyemez duruma gelirse, bir sınıf olarak kendi varlığını sürdürebilmesi, dolaysız siyasal iktidarı toplumsal-ekonomik yönetimini daha iyi gözetebilecek başka ve daha güçlü ellere devretmesini gerekli kılar. Marx’a göre bu önermeden çıkan klasik örnek, 1848 Şubat devriminden 2 Ocak 1851’de Louis Bonaparte tarafından gerçekleştirilen bir darbe sonucu kurulan askeri diktatörlüğe uzanan durumdur”.

60

Haldun Gülalp, Gelişme Stratejileri ve Gelişme İdeolojileri, (Ankara: Yurt Yayınları, 1983), 85.

61

Devletin görece özerklik kavramına eleştirel bir yaklaşım için bkz. Sadun Emrealp,

Azgelişmişlik ve Siyasal Yapılar Türkiye Mısır Peru: Devletin “Görece Özerkliği” Sorunu,

(Ankara: Birey ve Toplum Yayınları, 1984).

62

Emrealp, age, 5–7.

63

age, 14–29

64

H. Draper, “State and Bureaucracy”, (New York: Monthly Review Press, 1977), 386’dan

aktaran Sadun Emrealp, age, 22.

Referanslar

Benzer Belgeler

Babam yumuşak bir rüyanın son demlerine dublaj yapar gibi mırıldanarak uyandı, döndü, amcamın elini itip azarladı:. “Çek be

Burak Eldem’in yeni romanı ‘Tavuskuşu Güncesi’, Doğan Kitap tarafından yayımlandı6. Gül Er’e

Gerek Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), gerekse Demokrat Parti (DP) döneminde yoğun biçimde baskı altında tutulan, nefes aldırılmayan sol düşünce, bu göreli özgürlük

1960‘lı yıllarda sol hareket, Türk siyasi hayatında önceki dönemlere nazaran daha fazla görünürlük kazanırken sol hareketin içinde yer alan ve eserlerini ideolojileri

Mısır’da Müslüman Kardeşler hareketinin devrim sonrası siyasi iktidar boşluğunu doldurarak yönetim kadrolarına gelmesi sadece ABD, Almanya, Fransa, İngiltere

Tablo başlıkları tabloların üstüne gelecek biçimde, ortalanarak ve numara verilerek yazılmalıdır.. Şekil Başlığı Şeklin Altında Olmalı ve Ortalanmalıdır

Ailede anne, baba ve çocukların yanı sıra dede, nine gibi diğer aile büyüklerinin de bulunduğu ailelere ne ad verilir?. A) Büyük aile B) Çekirdek aile C)

A) Bu elbise senin için çok büyük. B) Buraya senin için geldik. C) Her sabah mutlaka süt için. D) Eve geç kaldığım için babam kızdı. “ Bakmak ” kelimesi,