• Sonuç bulunamadı

Ancak, eğitim ve uygulama deneyleri so- nucu, dalının, yapım yöntemleri bilgisini bir başka deyişle «alfabe» sini edinebile- cektir kişi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ancak, eğitim ve uygulama deneyleri so- nucu, dalının, yapım yöntemleri bilgisini bir başka deyişle «alfabe» sini edinebile- cektir kişi"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

HALK YAPI SANATINDAN BİR ÖRNEK BODRUMDA SİVİL YAPILAR

Konuşma : c e n g i z B E K T A Ş Fotoğraflar

s e l m i n B a ş a k Röleveler : Ş u I e ö z

İ.T.Ü Sinan holünde mimar Cengiz BEKTAŞ'ın 11 Kasım tarihinde «Halk ya- pı sanatından bir örnek: Bodrumda Sivil yapılar, konulu konferansın özetini ve Mimar Selmin Başak'ın Bodrumdan çek- diği fotoğraflardan oluşan sergiden b»

zı dokümanları yayınlamaktayız.

G e n e l G ö r ü ş l e r Kişinin mimar olabilmesi için yal- nızca eğitimin yetmediğini, uygulama i- çinde yuğrulmaklığı gerektiğini biliyoruz.

Ancak, eğitim ve uygulama deneyleri so- nucu, dalının, yapım yöntemleri bilgisini bir başka deyişle «alfabe» sini edinebile- cektir kişi. Yaratma olayı için bunun an cak bir başlangıç olabileceği ortadadır.

Bundan öte, kendini yetiştirme yolunda yapacaklarının birinin de;

«Geçmişte neler yapılmıştır?»

«Günümüzde neler yapılmaktadır?»

«Sorunların geçmişteki ve şimdiki du- rumları nedir?»

Sorulan üzerinde düşünme, yeterin- ce bilgi, daha önemlisi görgü edinme ol- ması gerekmektedir. «Gelecek» İçin çö- zümlerinin, geçmişin deneylerinin yan- lışlıklarından arınmış, doğru, güzel yön- lerini özümlemiş olması, ona, yaratıcılı- ğında önemli adımlar kazandırabilecektir.

Özellikle kişi ve toplum yaşamının, kültürünün, doğrudan yansıtıcısı olan mi- marlık dalının uğraşıcıları, yalnızca kendi dallarının genel konuları, genel kültürü ile yetinmiyeceklerdir. İlk çağlardan bu yana bir kültür köprüsü olagelmiş, her türlü etki ve değişimlere açık yürekle o- lanak sağlamış Türkiyemiz'de, bir özüm.

leme amacıyla, geriye bakış, karmaşık ve zor gibi görünebilir. Ne var ki, nere- deyse herşeyin el altındalığı, günün Türk mimarı için büyük bir şanstır.

Söz konusu, yapı sanatının, yalnızca örgütlenmiş, devlet eliyle yürütülen, ka- mu kesimi değildir. Simgesel anlamlar

da taşıyan, halkın ortalama ekonomik gü- cünün üzerinde bir güçle oluşturulan bu türlü kamu kesimi yapılarının dışında, halkın kendi olanakları, koşulları içinde gerçekleştirilen anonim yapı sanatı ürün- leri, iddiasız, açık gönüllü çözümlenişle- riyle, günümüz mimarı için, incelemeleri

— bilinmeleri — tanınmaları kaçınılmaz bir kesimi oluştururlar.

D e y i m l e r

Bu tür yapılar için, Bernard Rudofsky 1964 de yayınlanan yapıtında «Mimarsız Mimarlık» deyimini kullanıyordu.

Aydın Germen, «Mimarlık» dergisin- deki (1974/5) yazısında şimdilik koşuluy- la, «Yöre Mimarisi» demektir.

Başka pek çok çalışma, ya da tartış- malarda «Halk Yapıları», «Halk Yapı Sa- natı» gibi deyimler geçer.

Halk sözcüğü, daha bağlayıcı olan aşamalara varmamış; bir yörede oturan, ortak koşullarla, çıkarlarla, etkilerle bir- birine bağlı bir topluluğu tanımlar; özel- likle, az önce değindiğim gibi dil, din farkı tanımayan bir kültür köprüsü olan Türkiyemizde, daha hümanist, daha birleş- tirici olmaktadır. Bu nokta özellikle Türki- yemiz için, folklor yönünden özel bakış açıları, çalışma yöntemleri geliştirme zo- runluğunu da ortaya koyar kanısındayım.

Batı kültürünün bu konularda ulus- çu, kapalı çevre görüş açıları, bizim için özellikle sakıncalı olabilir. Ayrıca bu yön- temlerin, nerede olursa olsun, tutucu ol- mamaları, folklorun özüyle çelişirliğe düşmemek için, zorunludur.

H a l k Y a p ı S a n a t ı n ı n F o l k l o r İ ç i n d e k i Y e r i

Halk yapı sanatı deyimli, «folklor»

kavramıyla daha bir uyuşur durumdadır.

Halka, folklora, koşut olarak, halk ya- pı sanatı da, durağan değil, devingen bir

Folklor gibi, halk yapı sanatı da ano- nim bir olaydır.

Folklor gibi, halk yapı sanatı da kol- lektif bir olaydır.

Folklor, zaman içinde oluşur, halk ya- pı sanatı da...

Folklor, çeşitlemeye açıktır, halk ya- pı sanatı da...

Folklor, katkılardan korkmaz, halk ya- pı sanatı da...

Folklor, yaşamla birlikte yürür; halk yapı sanatı, yaşamın doğrudan, gerçek yansıtıcısıdır.

Folklor, insan yaşamını tümüyle kap- sar, halk yapı sanatı, tüm insan yaşamı- nın yeri, oylumdur.

Halk yapı sanatı, bence, folklorun içerdiği Tarih, antropoloji, Sosyoloji, Et- noloji, Müzikoloji v.b. konuları içinde en önemli yerlerden birini alır.

H a l k Y a p ı S a n a t ı n ı n Ö ğ r e t e c e k l e r i ;

Halk yapı sanatının geçmişi ve bu- günüyle incelenmesinin. Mimara pek çok şey öğreteceği, özellikle, yöresel koşul- ların doğurduğu yapıların, ona, geçmişi ve günü anlamakta, geleceği tasarlamak- ta yararlı olacakları açıktır.

Entelektüel düşünüş yolunun, bazen, gereksiz karmaşık, dolambaçlı çözümlere getirdiği bazı sorunların, halk eliyle, Kris- tof Kolomb'un yumurtası örneği, ne den- li kolayca da, doğrudan, iddiasız çözümleni- verdiğini görmek, gereksinmelere karşı- lık bulmakta yalın, karmasasız, içten dav- ranmanın örneklerini tanımak, ona, kendi yolunda ışık kaynakları sağlıyacaktır.

Yalnızca bu nedenlerle bile, Türkiye'- miz folkloru içinde. Halk Yapı Sanatı ü- rünlerinin, çok iyi araştırılıp saptanmaları, gelecek kuşaklara en azından belgeleri- nin bırakılması gerekmektedir.

Değerlerimizi saptamakta, Yalnızca, duygusal bir sevgi yolu i- nandırıcı olamaz. Sevginin yolu tanımak- tan geçtiğinde ancak inandırıcı olabilmek- tedir. Bu denli kocaman bir çalışma yel- pazesinin bugüne dek pek çok yerine el atılmıştır. Özellikle İstanbul Teknik Üni- versitesi yayınlarını saygıyla anarım. Ne varki, daha pek çok çalışma gerektiği de ortadadır.

H a l k Y a p ı S a n a t ı K a r ş ı s ı n d a T u t u m u m u z :

Folklor belgeleri olarak halk yapı sanatı ürünlerini kıskançlıkla korumak gerekiyor.

Yalnız bu koruma olayı, bizi, durağan- lığa, giderek tutuculuğa götürmemelidir.

Sapmalardan kaçınılacaktır. Ama, bozul- maktan korku, değişmekten korkuya var- mamalıdır. Değişme olmazsa, korkulmaz- dır. Günümüzden katkı olmazsa korkul- malıdır. Yalnızca dünü beğenmek, bugün-

(2)

den kaçmanın, yaşayan halkı küçümseme- nin, ona inanmamanın göstergelerinden biridir. 5 yüzyıl öncekinden en küçük de- ğişiklik göstermeyen bir yerleşme, her- şeyden önce, durmuşluğun, geri kalmış, lığın belgesidir.

5 yüzyıl önceki yapının bugün de ol- duğu gibi yapılması, ancak, araştırmacı- nın, incelemesini kolaylaştırmaya yara- yabilecek, bir yerinde sayma olayıdır.

En azından hüzün vericidir.

Hele, 0,5 yüzyıl önceki yapıyı tanıyıp . sevme olayında takılıp kalırsak, ona gü- nümüzün sorunlarının bilinciyle yeni a- dımlar, olanaklar, çözümler açısından ba- kamazsak, durumumuz, günümüzün ola- naklarıyla 4 yüzyıl önceki mimarlığı An- kara'da Kocatepe Camii'nde kopyaya kal- kışanlardan farklı değil demektir. Ayrıca halk, her zaman yeniliklere açıktır. Bozul- ma olmadan, güzel bulduğumuz doğrultu- da ilerleme istiyorsak, yarı aydının yeni- lik diye getirdiği yanıltmacalarına dik- kat etmemiz gerekiyor.

B o d r u m d a Y e r l e ş m e : A n a B ö l ü m l e r ;

İç bükey yönleriyle denize bakan iki yarım ayın, uçlarının birleşme yerindeki Bodrum kalesinden, sırtınızı güneye, açık

Bodrumdan tipik bir sokak denize verip, sağ yanınıza, doğuya baktı- ğınızda, daha çok Girit'ten, adalardan gö- çen, müslüman ya da değil. Osmanlıların yerleştikleri Kumbahçe bölümünü görür.

Sola baktığınızda, Anadolu Türkleri- nin yerleştiği batı bölümünü görürsünüz.

Bu ikisinin arasında, üzerinde bulunduğu- nuz kalenin önünde, 40 — 45 yıl öncesine dek mezarlık olan, «Merkez» vardır. Bu bölüm şimdi çarşıdır; kaleye doğru, yalı kahve ve onun önündeki alanla biter. İl- ginç bir yapı yoktur burada, yalnızca bir han vardır.

Tüm Bodrum'a baktığınızda, Halikar.

nas Balıkçısı Cevat Şakir'i, ağaç olmuş, yaprak olmuş görürsünüz.

Bellasombralar, okaliptüsler, grevilya- lar, şamfıstıkları, palmiyeler, kaktüsler, size, buraya sürgün gelenin, bir tek kişi- nin, sevgiyle neler yapabileceğini, yeşil yeşil türkülerler. İlçeye, kıyıdan dağlara, önden arkaya doğru bakarsanız, şu ilginç kuruluşu görürsünüz:

Kıyı boyunca, dar, yoğun, bir yerleş- me kuşağı...

Çakıl taşları gibi, sanki birbirine sür.

te sürte oluşmuş, ap-ak, ne yönden bakar- sanız bakın güzel evler... Güzel, oranlı

pencereler, bugün bile Mozoleyi ansıtan tepecikleriyle bacalar... (Bu söylediğimiz,;

ve hemen bundan sonra söyliyeceklerimizt daha sonra değineceğimiz, ilçenin fiziksel özelliğinin bozulmaya başlamasından ön- ceki zaman için, (10 . 15 yıl öncesi için), geçerlidir.

Kıyı kuşağının ardında, bahçeler ku- şağı; onun da ardında, yamaçların eşiğin- de gene bir yerleşme kuşağı...

Özellikle ön yerleşme kuşağında, merkezin sağında ve solunda, (doğusunda ve batısında) başkalık görülür.

Doğudaki Kumbahçe bölümünde kıyı kuşağı, sürekli, yoğun, batıya oranla ge-

Kanuni döneminden beri bu bölüme yerleşenler, yukarıda da belirtildiği gibi, adalardan gelmişlerdir. Denizciliğe, ba.

lıkçıltğa, tecime dönüktürler. Geçen yüz- yıldaki dokusu da böyledir buranın. Ge- nellikle taş döşeli küçücük avluları olan evlerden, dar, gölgeli sokaklardan oluşur.

Kıyı kuşağının batı bölümü ise daha süreksiz, dar, daha az yoğun, daha yeni- dir.

Burada oturanların ana uğraşları ta- rımdır. Geçen yüzyılda, özellikle bu bölü- mün deniz kıyısında, hemen hemen hiç

(3)

Bodrumdan bir başka görünüş

bir konut yoktur. Bugünkülerin çoğu, Neyzen Teyfik Caddesi adını alan kıyı yo.

lunun açılmasından sonra yapılmışlardır.

Kıyı ile yamaç kuşaklarını birbirlerin- den ayıran bahçeler kuşağı, tarıma uygun bir düzlüktür. Böylece de korunagelmiş.

Bu kuşak, batı bölümünde dar, doğu- da ger.'ştir. Çünkü, batıdaki yamaçlar, do- ğudakilerden, kıyıya daha yakındır. Batıda yeşil kuşağın dar oluşu, yamaç kuşağı ile kıyı kuşağının bağlantılarını kolaylaş- tırır. Doğuda ise. bahçe kuşağının çok ge- niş olması nedeniyle, böyle bir bağlantı hemen hemen yoktur. Bu, yamaç yerleş- me kuşağının doğu bölümünün cılızlığı- nın nedenlerinden biridir.

• Yamaç yerleşme kuşağının batıdaki kuruluşu çok ilginçtir. Bir çizgi üzerinde- ki «komşuluk» birimlerinden oluşur. Te- pecik. Türk kuyusu. Eski Çeşme komşu- luk birimleri, kendi ikincil çekirdekleri çevresinde gelişirler, geliştikçe birbirle- riyle bütünleşirler. Gene de hizmet dağı- lım oranı bozulmaz. Daha çok gelişme ola.

nağı bulurlar.

Bu bölümün, doğudaki kıyı yerleşme bölümünden, daha kolay, daha hızlı geliş- mesi bunun kanıtıdır.

Günümüzde Doxiades'in bir çalışma-

sındaki yerleşme önerisi de budur; bildi- ğimce, Japonya'da önerilen, ülke ölçe- ğindeki planlamanın ilkesi de...

Batı yerleşme kuşağındaki bu ikincil çekirdeklerin, kıyıyla ilişki kuran uzantı- ları, yolları vardır. Bütün bu bölüm, daha çok yeşille içiçedir. Yalnız deniz, ya da yalnız kara yoktur bu bölümde. Bir başka açıdan, denizin önüne varlıklıların perdesi çekilmemiştir.

Deniz belli bir oranda içerilere dek yeşille birlikte yaşanır olmuştur. Yüksek bahçe duvarlarıyla, dar, gölgeli sokakların oluşturduğu yol ağı da doğal olarak, bu yerleşmeye uygundur. Geçen' yüzyıldan son çağlara dek pek değişmemiştir. An- cak, bugünkü merkezin oluşmasından son- ra, Milas yolunun buraya bağlantısı yeni- dir.

Bodrum'un en güzel yönlerinden bi- ri, belki de başlıcası, evlerinin birbirleriy- le saygılıca bir araya gelişleri, kümelen- meleri, bütünleşmelidir. Bir sokağın kesi- ti, açılım olarak da, perspektif olarak da, doyumsuz güzellikler ortaya koyar. Zemi- ne uyan, dar, gölgeli, çoğunlukla taş kaplı sokaklar, 2 metreyi geçen beyaz bahçe duvarları, güzel, oranlı pencereler, kapılar; duvarlardan sarkan mor konsolos

çiçekleri, zakkum ve başka çiçekler; nar, incir, dut gibi ağaçlarla, en az ev içlerin- ce güzel, Akdeniz'i yansıtırlar. Dış oylum- lar, kişilerin doğaya katkısına saygı uyan- dırırlar. Tekilden çoğula, dengeli, sü- rekli geçişi, yukarıda da değinildiği gibi, doğayla ve birbirleriyle bütünleşmeyi simgeler bu durum.

Helâlar, hemen ardlarındaki üzerleri örtülü çukurlara bağlıdırlar. Bugün için bu durum ilkel bulunabilir. Ne var ki kanali- zasyon yapıp bunları denize bağlamak da çözüm değildir.

Türk Koyu denilen batı limanında bundan 10 — 15 yıl önce, sakıncasızca denize girilebilirken, bugıın bu, pislikten ötürü olanak dışıdır. ,

Y e r l e ş m e y e B u g ü n ü n E t k i l e r i :

Bodrum'un İç Anadolu'ya bağlantıları- nın, çağımıza dek, zor oluşu, kıyıda kö- şede kalışı, az gelişmişliği sonucunu do- ğurmuştur. Az gelişmişlik bir yerde az dokunulmuşluk, az bozulmuşluk ya da bü- yük yanlışların henüz yapılmaınışlığı an- lamına da alınabilir. (1970 de oturanları 6100 kişidir.) Ne varki, son yıllarda ge- lişen yerli ve yabancı turizm, toplum ya- pısında önemli değişikliklere neden ol- maktadır. Buna bağlı olarak ilçenin fizik-

(4)

tipik bir Bodrum evi planı.

Selmin Başak tarafından aslına uygun olarak restore edilmiştir.

sel özellikleri değişmekte ve ne yazık ki bozulmaktadır. Eski evler yıkılmakta, yerlerine, nitelikçe pek kötü, yenileri ya- pılmaktadır. Varlıklılar, kıyı kuşağını daha da yoğunlaştırarak, denizle arkaları ara- sında bir perde oluşturmaktadırlar. Nere- de bir çirkinlik görürseniz, nerede bir uyuşmamışlık görürseniz, orada, bizler- den, kendinde kendine yabancı olanlar- dan birinin izi vardır. Bunları yapanlar, yarı aydınlıktan öteye varamamış büyük kentliler ve onlara ister istemez uyan var- lıklı yerlilerdir. Ve bütün bunlar aracı ola- rak, ne yazık ki, mimarları kullanmakta- dırlar.

İşte. giriş bölümünün sonunda değin- diğim, yarı aydının getirdiği bozukluklar- dır bunlar. Okullardan çıkar çıkmaz uy- gulama alanına bırakıverdiğimiz, yeterli deney geçirmemiş, kültür özümlemesini tamamlayamamış kişilerin, yerli halkın yenilik sandığı girişimleri, pek çok Ana- dolu yerleşmesi gibi burayı da kısa süre- de bozmuş ve bozmaktadır.

B o d r u m ' d a E v T ü r l e r i : Çok önemli olmayan ayrıntıları bir vana bırakırsak, çok kaba çizgilerle üç değişik ev türü ile karşılaşıyoruz Bod- rum'da...

1 — Musandıralı ev 2 — Sakız türü ev 3 — Kule ev

Bodrum'da bugün yaşamakta olan ustalar için kule evler çok eskidir. Onla- ra sorduğumuzda uyguladıkları iki türlü

1. Musandıralı ev, bir de daha sonra çıkan 2. Sakız türü ev. 30 — 40 yıl önce-

sine dek en çok geçerli olan musandıralı ev türüdür. Ev türü, yaptıranın isteğine bağlıdır.

M u s a n d ı r a l ı E v : Daha çok toprakla uğraşanların yap- tırdıkları ev türüdür. Plan bir dikdörtgen- dir. Bu dikdörtgenin dar boyutu, ara kat döşemesinin, ya da çatının yapılacağı ge- recin olanaklarına bağlıdır.

Gereç, ağaçtan elde edilen dilme- dir. Dilme ve tahtaları, dağdan tahtacı- lar (genellikle betaşiler) el bıçkısıyla bi- çip, katırlarla getiriyorlarmış. Daha çok çıralı çam kullanılıyor. Finikeden kayıkla katran ağacı da getirilirmiş. Ölçüleri, 14/7-8 cm. kesitte ve 3.5 - 4 m. uzunluk- tadır. Buna göre, evin dar boyutunun, du- var kalınlıkları çıktıktan sonra, temiz iç ölçüsü 3.20 - 3.60 m. arasındadır.

Dış ölçü, duvar kalınlıklarıyla, 4.20 • 4.60 m. eder.

Dikdörtgenin uzun boyutu ise, iç öl- çüleriyle 5.5 - 6.5 m. dir. Dış ölçüleri duvar kalınlıklarıyla 6.5 - 7.5 m. olmak- tadır. (ilgi duyanlar için belirtmek doğru olur: Bu, bir altın orandır. Bu oran, evin pek çok öğesinde (kapı, pencere) gine- lenmiştir.) Dikdörtgenin uzun boyutunun üçtebir noktasında giriş kapısı vardır. Bu- radan düz ayak girilir içeriye. Genellikle, girişe göre yakın olan, dar boyutu oluş- turan duvarın ortasında ocak vardır. O- cak, girişin karşısına gelen duvarda da olabilir. A l t ev denilerî bu bölüm, pişirme yeri olarak kullanılır. Ocağın, hemen ya- nındaki ev köşesinde, duvar içinde, yun- malık vardır. Burası daracık, içinde küple ya da tenekeyle su bulunan bir yıkanma

yeridir. Burası gelişerek dışarıya çıkıntı j da yapabilir. Girişin öteki yanındaki bir merdivenle, aşağı yukarı 160 — 180 cm.

yükseklikteki oturma yerine çıkılır. Bura- nın altı olan, pişirme giriş yerinden kul- lanılan bölüm, depo - anbar . kilerdir, j Toprakla uğraşan kişi için çok gerekli o- [ lan bir yerdir. Oturma bölümünün, evin, pişirme yeri ocak duvarının karşısındaki dar boyutu olan duvarında da, gene or- tada, bir ocak daha yapılıyor. Bu iki du.

vara bu yüzden ocak duvarı da denir. 0- | turma gereksinimi kerevetlerle karşıla-

Burası ile pişirme yeri arasında yük- lük denilen ahşap dolaplar vardır. Oturma yerinden, öteki uzun duvara yaslanmış!

bir merdivenle (100 — 120 cm. yüksek.!

İlkte) gene yüklüğün gerdiği Musandıra' ya çıkılır. Böylece merdivenler yüklüğün]

iki yanında yer almış olurlar.

Bu merdivenlerin hemen yanyana yapılarak yüklüğün bir yanda kaldığı ç5-|

zümler de çoktur. Burada, yatak, yorgan,;

şu-bu durur, sandık odası işlevi görür.

Tavan yüksekliği 160 - 180 cm. arasın- dadır. Yatma yeri olarak da kullanılabll-j mektedir. Musandıradaki pencereden da- ma çıkma olanağı vardır. Sonuçta, çok zengin bir iç oylum doğmuş olur. Bu oy- lumda bölümlerin yükseklikleri işlevlerlnel uygundur. Pişirme - giriş bölümü olan alt ev (260 - 280 cm.), musandra bölümm

(5)

(160 — 180 cm.) ancak gerekli yükseklik- tedirler. (Ölçüler bölümünde verilen bilgi- lere de bakınız). Oturma bölümü, tavanı en yüksek bölümdür (yaklaşık olarak 300 cm.) Böylece, hava değişimi, havanın içer.

deki dönüşü kolaylaştırılmış olur. Musan- dıralı ev türü, alttaki bir yer katının üze- rine de oturtulabilir. Basık olan bu kat, ahır olarak kullanılır. Asıl eve dıştan merdivenle ulaşılır. Helalar daima bahçe-

Dış ölçüler, hemen hemen, musan.

dıralı evdeki gibidir. İçeriye, uzun boyu- tun ortasından girilir. Giriş, gün doğusu- na bakan yöndedir. Sabah güneşi alır.

Ev içinin hava değişimini kolaylaştırır.

Burası, doğal olarak, bakış yönüdür de.

(Denize yönlenme). Girişten, kapıdan az daha geniş bir bölüme (150 — 200 cm.) girilir. Buranın sağında ve solunda birer oda vardır. Girişin karşısına gelen duvara yaslanan bir merdivenle ikinci kata çıkı- lır. İkinci katta ,orta bölümün giriş ka- pısı üzerine gelen yüzüne, ayazlık deni- len, üzeri örtülü olabilen, bir çıkma ek- lendiği de olur. Birinci katta, orta bölü- mün iki yanında, alttaki odaların tam üst- lerinde birer oda daha vardır. Alt ev de- nilen zemin kat ya da yer ev, üst ev deni- len birinci kattan daha basıktır. Ocaklar genelde alt evdedir. Alt evde ocak oldu- ğunda da üst evde ocak yapılmaz. Alt evdeki odalardan biri, kışın, pişirme ve

yemek yeri olarak kullanılır. Yazın, bu iş, doğal olarak dışarıda görülmektedir. O- cağın yanında, gene köşe içinde, yunma- lık vardır. Gün, genellikle alt evde ge- çer. Güzel eşyalar üst kata konur. Bu ev- lerde, orta bölüm yapılmadan, dikdörtgen plan, ortadan ikiye ayrılarak, girişin, doğ- rudan odalardan birine yapıldığı, yukarıya çıkan merdivene de bu odada yer verildi- ği, üst katta, merdivenin çıktığı odadan bir yüklükle ayrılmış ikinci odaya geçilen çözümler de çoktur. Bütün türlerde iler- de göreceğimiz gibi, gereçlerin, yapım yönteminin, kapı - pencere oranlarının bir olması, kitle benzerliği, nedenleriyle, tüm Bodrum da, değişik yerleşme bölümleri arasında bile bir bütünlük oluşmuştur.

Her iki türde de helalar dışarıda ve genellikle bahçe duvarının kıvrılması yo- luyla yapılmışlardır. Bahçeler, Kumbahçe de küçücük bir avluya dönüşeninde de, büyüklerde de, ev içlerince özenle tasar- lanmışlardır. Ocak, bulaşık yıkama yeri, su havuzu ya da su küpü, kuyu başı, a- çıkda yemek yeme, oturma yerleri gölge- likler, içerden çok dışarıda yaşanan bu iklim için, işlevlerine en uygun yolda dü- şünülmüşlerdir.

K u l e E v :

Bodrum'da kale içindeki tarihi yer- leşmeden sonra, kale dışına taşma sıra- sında ilk yapılan tür «Kule Ev» olmuş- tur. Sonra bu türde evler bütün ilçeye serpiştirilmiştir. ( * )

İlerdeki bölümlerde kendisinden söz edeceğimiz, konuştuğumuz ustaların en yaşlısı Arif Kaptan, kulelerin, benim bu- gün Bodrum içinde göremediğim köprüle- rinden söz etti. Yerlilerin kule ev diye gösterdikleri pek çok ev, altında ahır ka- tı olan musandırah evden başka bir çö- züm değildir. Azıcık yüksek olan her eve

«kule ev» adı yakıştırılmaktadır. Kulenin zeminden bir kat yukarıdaki girişine dıştan merdivenle çıkılır. Eskiden bu mer- diven evin girişinden ayrık yapılır, ve ev içinden indirilen bir köprü ile bağlantı sağlanırmış. Kulelerin girişleri, öteki tür- lerden değişik olarak, poyraza açılır. (De- nizin ters yönü). Gene de poyrazın sert esintisine karşı bir duvarla korunuyorlar.

Bu evlerin üstleri de kale gibi sivri uçlu dişlerle, mazgallarla bitirilmektedir. Bu dişler pek çok eve süs olarak da yapılmış- lardır.

Bütün bunların (girişin köprülü olu- şu; kapının, denizin ters yönüne, poyraza açılışı; mazgallar) savunma zorunluğun- dan doğduğu söylenmektedir. Kule evin planı, kare ya da kareye yakındır.

Referanslar

Benzer Belgeler

İkinci olarak, 1 atm basınçta elde edilen değerlere oranla, doymuş sıvının özgül hacmi daha büyük, doymuş buharın özgül hacmi ise daha küçük olacaktır.. Başka

“Panik Atak Mahir Atak” adlı oyunu Cibali Oyuncuları tarafından 6 ve 25 Mart'ta sahne diyecek. BEŞİKTAŞ Günlük

1) Süpürgenizi kapalı konumuna getirin, fişi çekin ve toz kutusunu çıkarıp, içindekileri tamamen çöpe boşaltın. 2) Toz kutusunun yuvasına yerleştirilmiş motor

1) Süpürgenizi kapalı konumuna getirin, fişi çekin ve toz kutusunu çıkarıp, içindekileri tamamen çöpe boşaltın. 2) Toz kutusunun yuvasına yerleştirilmiş motor

Süpürgenizin montajına başlamadan önce, asla fişi prize takmayın. Aksi takdirde süpürgeniz, montajı bitmeden çalışabilir, size ve çevrenizdekilere ciddi şekilde

Süpürgenizin montajına başlamadan önce, asla fişi prize takmayın. Aksi takdirde süpürgeniz, montajı bitmeden çalışabilir, size ve çevrenizdekilere ciddi şekilde

1) Elektrikli süpürgenizi açma/kapama düğmesinden kapatın ve kablosunu prizden çekin. 2) HEPA filtresini koruma kapak mandalından yukarı doğru çekerek çıkarınız, daha sonra

Süpürgenizin montajına başlamadan önce, asla fişi prize takmayın. Aksi takdirde süpürgeniz, montajı bitmeden çalışabilir, size ve çevrenizdekilere ciddi şekilde