• Sonuç bulunamadı

MATERNAL BEDEN KÜTLE İNDEKSİ VE GEBELİKTE VÜCUT AĞIRLIĞI ARTIŞI TAKİBİNİN PERİNATAL SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "MATERNAL BEDEN KÜTLE İNDEKSİ VE GEBELİKTE VÜCUT AĞIRLIĞI ARTIŞI TAKİBİNİN PERİNATAL SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ"

Copied!
88
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

MATERNAL BEDEN KÜTLE İNDEKSİ VE GEBELİKTE VÜCUT AĞIRLIĞI ARTIŞI TAKİBİNİN PERİNATAL

SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

Dr. Nilüfer AKGÜN

Beslenme Bilimleri Programı YÜKSEK LİSANS TEZİ

ANKARA 2013

(2)

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

MATERNAL BEDEN KÜTLE İNDEKSİ VE GEBELİKTE VÜCUT AĞIRLIĞI ARTIŞI TAKİBİNİN PERİNATAL

SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

Dr. Nilüfer AKGÜN

Beslenme Bilimleri Programı YÜKSEK LİSANS TEZİ

TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Gülden PEKCAN

ANKARA 2013

(3)

ONAY SAYFASI

(4)

TEŞEKKÜR

Beslenme ve diyetetik bölümünde tez danışmanlığımı üstlenerek bana yol gösteren, bilimsel ve manevi desteğini esirgemeyen değerli tez danışmanı hocam Sayın Prof.

Dr. Gülden PEKCAN’a ve diğer bölüm hocalarım Sayın Prof. Dr. Gülden KÖKSAL’a, Prof. Dr. Seyit M. MERCANLIGİL’e, Prof. Dr. Meral AKSOY’a, Prof.

Dr. H. Tanju BESLER’e, Doç. Dr. Gülhan Eroğlu SAMUR’a, Doç. Dr. Emine Akal YILDIZ’a sonsuz şükranlarımı sunarım.

Çalışmamın Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılmasını sağlayan Kadın Doğum Klinik Şefi Sayın Prof. Dr. A. Filiz AVŞAR‘a, Doç. Dr. Akın SİVASLIOĞLU ve Doç. Dr. Reyhan AKSOY’a,

Çalışmanın oluşmasında bilgi, deneyim ve değerli zamanını hiçbir zaman esirgemeyen Sayın Op. Dr. Levent KESKİN’e,

İhtisasım boyunca her zaman yanımda olan Araş. Gör. Funda TAMER’e,

Çalışmamın her aşamasında yanımda olan canım arkadaşım Dr. Tuba ÇATMA’ya

Sevgi ve destekleri ile hep yanımda olan kardeşime, anne ve babama çok teşekkür ederim.

Dr. Nilüfer AKGÜN Ankara, 2013

(5)

ÖZET

AKGÜN N. Maternal Beden Kütle İndeksi ve Gebelikte Vücut Ağırlığı Artışı Takibinin Perinatal Sonuçlar ile İlişkisi. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme Bilimleri Programı Yüksek Lisans Tezi. Ankara, 2013. Bu çalışmada amaç;

gebelikte vücut ağırlığı kazanımında etkili olan pregestasyonel beden kütle indeksi (BKİ), yaş, doğum sayısı, meslek, sigara gibi alışkanlıkların gebelikte vücut ağırlığı kazanımındaki etkisini incelemek; ayrıca kazanılan vücut ağırlığının doğum süreci, yenidoğan vücut ağırlığı, annedeki komplikasyonlar ile ilişkisini saptamaktır. Çalışma Kasım 2011-Şubat 2012 tarihleri arasında yürütülmüştür. Retrospektif olarak Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde 2009-2011 tarihleri arasında gebelik izlemleri yapılan ve 1252 gebe değerlendirmeye ve çalışma kapsamına alınmıştır.

Gebelerin yaşı, gebelik sayısı, paritesi (doğum sayısı), gebelik haftası, gebelik öncesi vücut ağırlığı, boy uzunluğu, BKİ, doğum öncesi son vücut ağırlığı, gebelikte kazanılan aylık vücut ağırlığı artışı, mesleği, sigara kullanımı, bebeğin doğum ağırlığı ve cinsiyeti, istenmeyen maternal ve fetal neonatal sonuçlar değerlendirilmiştir. Verilerin analizi; SPSS for Windows 11.5 paket programında yapılmıştır. Sonuçlar p<0.05 için istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Toplam 1252 gebenin vücut ağırlığı, boy uzunluğu ve BKİ ortalaması (±S) sırasıyla 61.6 ±11.6 kg, 161.5±6.3 cm ve 23.6±4.3 kg/m2 olarak belirlenmiştir. Grupların gebelik süresince vücut ağırlığı artışı, doğum sayısı, çalışma ve sigara içme durumu ile anlamlı fark mevcut iken (p<0.05), gebelik boyunca vücut ağırlığı kazanımı ile maternal komplikasyon gözlenme oranları ,fetal cinsiyet ve doğum şekli arasında önemli ilişki gözlenmemiştir (p>0.05). Gebelik başlangıcında ki BKİ'ne göre kıyaslandığında, BKİ arttıkça olguların maternal komplikasyon oranı, sezaryen sayısındaki artış ve bebek doğum ağırlığı artışı istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p<0.05).

Bununla birlikte gebelik süresince kazanılan vücut ağırlık artışı ile yenidoğan bebek ağırlığı artışında anlamlı fark izlenmiştir (p<0.05). Bu çalışmadan elde edilen bulgular, BKİ değerine bağlı maternal yan etkiler ile neonatal sonuçların gebelik döneminde vücut ağırlığındaki artış ve başlangıç BKİ değeri ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Gebelikte kazanılan vücut ağırlığı artışı yenidoğan ağırlığını etkileyen başlıca faktörlerdendir. İdeal bir BKİ ile gebeliğe başlamak sağlıklı anne ve sağlıklı yenidoğan ilkesinin gerçekleştirilmesinde yardımcı olacaktır. Maternal sağlık bir insan hakkıdır.

Anahtar Kelimeler: Gebelik, ağırlık kazancı, beden kütle indeksi, maternal komplikasyonlar, yenidoğan ağırlığı

(6)

ABSTRACT

AKGÜN N. Maternal Body Mass Index and Body Weight Increase During Pregnancy Monitoring in Relation to Perinatal Outcomes. Master of Science Thesis, Hacettepe University, Faculty of Health Sciences Program in Nutritional Sciences.Ankara, 2013.The objective of this study is to determine the effect of pregestastional body mass index (BMI), age, parity, occupation, smoking habits, also to evaluate the effects of body weight gain during pregnancy on the process of birth, neonatal body weight and maternal complications. The study was conducted between November 2011-February 2012, as a retrospective study in Ankara Atatürk Training and Research Hospital, Department of Obstetrics and Gynecology, on 1252 pregnant women who were assigned for pregnancy follow-up assessment between years 2009-2011. Subjects’ age, number of pregnancies, parity (number of births), gestational age, pre-pregnancy body weight, height, body mass index (BMI-kg/m2), prenatal final body weight, body weight gain during pregnancy and per month, profession, smoking habits, outcomes birth weight and sex, maternal and fetal adverse neonatal outcomes were evaluated. Data were analysed by using SPSS for Windows program. Mean (± S) body weight, height and body mass index values 61.6 ± 11.6 kg, 161.5

± 6.3 cm and 23.6 ± 4.3 kg/m2, respectively.Statistically significant differences were found between body weight gain during pregnancy, number of pregnancies, being a housewife, smoking habits (p<0.05), however, no differences were observed between weight gain during pregnancy and maternal complications ,delivery type and fetal sex (p> 0.05). When compared with the initial pregnancy BMI, maternal complication rate of pregnant women found to be increased significantly with the increase in initial BMI, increase in the number of cesarean deliveries and infant birth weight (p<0.05). Moreover, a significant increase of newborn infant weight was determined with the increase in weight gain during pregrancy (p<0.05). The findings of this study show that maternal side effects and neonatal outcomes were significantly affected by maternal BMI depending on the increase in body weight during pregnancy and the initial BMI. Body weight gained during pregnancy is one of the main factors affecting the severity of neonatal body weight. Since BMI is an ideal starting indicator for a healthy pregnancy, this principle will help to implement the idea of a healthy mother and healthy newborn. Maternal health is a human right.

Keywords: Pregnancy, weight gain, body mass index, maternal complication, newborn weight

(7)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ONAY SAYFASI ... iii

TEŞEKKÜR ... iv

ÖZET... v

ABSTRACT ... vi

İÇİNDEKİLER ... vii

SİMGELER VE KISALTMALAR ... ix

ŞEKİLLER DİZİNİ ... x

TABLOLAR DİZİNİ ... xi

1.GİRİŞ ... 1

1.1 Kuramsal Yaklaşımlar ve Kapsam ... 1

1.2. Amaçlar ... 1

1.3. Araştırmanın Varsayımları ... 2

2. GENEL BİLGİLER ... 3

2.1. Türkiye’de Durum ve Gebelikte Vücut Ağırlığı ... 3

2.2. Gebelikte Meydana Gelen Metabolik Değişiklikler ... 4

2.2.1. Protein Metabolizması ... 5

2.2.2. Karbonhidrat Metabolizması ... 5

2.2.3. Yağ Metabolizması ... 6

2.3. Gebelikte Vücut Ağırlık Artışı Bileşenleri ... 7

2.4. Gebe Kadınların Antropometrik Ölçümleri ... 10

2.5. Gebelikte Enerji ve Besin Ögeleri İhtiyacı ... 12

2.5.1. Gebelikte Enerji İhtiyacı ... 12

2.5.2. Gebelikte Besin Ögeleri İhtiyacı ... 14

2.6. GebelikteYetersiz Beslenme ... 16

2.7. Gebelikte Aşırı Beslenme ve Obezite ... 17

2.8. Gebelerde Obezite Durumunda Perinatal Morbidite ve Mortalite ... 18

2.9. Fetal Gelişimi Etkileyen Başlıca Faktörler ... 21

3. BİREYLER VE YÖNTEM ... 24

3.1. Araştırma Yeri, Zamanı ve Tipi ... 24

3.2. Dışlama Ölçütleri ... 24

(8)

3.3. Araştırma Verilerinin Toplanması ve Değerlendirilmesi ... 25

3.3.1. Vücut Ağırlığı, Boy Uzunluğu ve Beden Kütle İndeksi (BKİ) ... 25

3.3.2. Laboratuvar Ölçümleri ve Değerlendirilmesi ... 26

3.3.3. Klinik Özellikler ve Değerlendirilmesi ... 27

3.3.4. Verilerin Değerlendirilmesi ... 28

4. BULGULAR ... 29

4.1. Gebe Kadınların Genel Özellikleri... 29

4.2. Gebe Kadınların Gebelik Öncesi Antropometrik Ölçümleri ... 30

4.3. Gebe Kadınların Laboratuvar Parametreleri ... 31

4.4. Fetal Özellikler ... 32

5. TARTIŞMA ... 45

6. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 54

6.1. SONUÇ ... 54

6.2. ÖNERİLER ... 57

7. KAYNAKLAR ... 58

EKLER ... 73

EK 1. Soru Kağıdı ... 73

Ek 2 Etik Kurul Onayı... 75

Ek 3 Etik Kurul Tutanağı ... 76

(9)

SİMGELER VE KISALTMALAR

BKİ Beden kütle indeksi

IOM Tıp Enstitüsü (Institute of Medicine)

IUGR Intrauterin gelişme geriliği (intrauterin growth retardation)

LDL Düşük dansiteli lipoprotein kolesterol (low density lipoprotein cholesterol) AGA Gestasyonel yaşa uygun (Appropriate for gestational age)

LGA Yüksek doğum ağırlıklı iri bebek (Large Gestational Age) SGA Düşük doğum ağırlığı (Small Gestational Age)

TNSA Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması

VLDL Çok düşük dansiteli lipoprotein (Very Low Density Lipoprotein Cholesterol)

CPD Sefalopelvik darlık (Cephalopelvic Disproportion) WHO Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organisation) Hb Hemoglobin

TSH Troid Stimulan Hormon (Thyroid Stimulating Hormon)

(10)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Sayfa Şekil 2.1. Yerleşim yerine göre yaşa özel doğurganlık hızları(TNSA/2008). ... 3 Şekil 2.2. Normal bir geç dönem gebelikte plazma glukoz düzeyi değişimleri (19) .. 6 Şekil 2.3. Gebelik sırasında gereksinim duyulan toplam enerji miktarı (kkal) (50). . 13 Şekil 4.1. Gebelik öncesi BKİ düzeylerine göre olguların dağılımı ... 31 Şekil 4.2. Gebelik öncesi BKİ düzeylerine göre maternal komplikasyon oranları .... 34 Şekil 4.3. Gebelik öncesi BKİ düzeylerine göre doğum öncesine kadar vücut

ağırlığı kazanımı ... 34 Şekil 4.4. Gebelik öncesi BKİ düzeylerine göre gebelikte toplam vücut ağırlığı

kazanımına göre gebelerin dağılımı ... 35

(11)

TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa Tablo 2.1. Gebelik Sırasındaki Fizyolojik Olayları Temel Alan Vücut Ağırlık

Artış Analizi (15) ... 7 Tablo 2.2. Total Vücut Ağırlığı Artışı Önerileri Tarihçesi (31) ... 8 Tablo 2.3. Gebelik Öncesi Vücut Ağırlığına Göre Önerilen Ağırlık Artışları ve

Alım Hızları (30) ... 9 Tablo 2.4. Gebelik ve Emziklilik Döneminde Enerji ve Besin Ögeleri İhtiyacı

(18) ... 14 Tablo 2.5. Obez ve Aşırı Kilolu Kadınlarda İstenmeyen Gebelik Sonuçları (68). ... 18 Tablo 4.1. Gebe kadınların demografik ve klinik özellikleri (n =1252) ... 29 Tablo 4.2. Gebe kadınların ek hastalıkları yönünden dağılımı ... 30 Tablo 4.3. Gebe kadınların gebelik öncesi antropometrik özellikleri (n: 1252) ... 31 Tablo 4.4. Gebe kadınların laboratuvar parametrelerine ilişkin değerleri (±S)

(n:1252) ... 32 Tablo 4.5.Yenidoğan Özellikleri ... 32 Tablo 4.6.Olguların maternal fetal komplikasyon gelişimi yönünden dağılımı ... 33 Tablo 4.7. Gebe kadınların vücut ağırlığı kazanımlarının gebelik öncesi BKİ

düzeylerine göre dağılımı ... 35 Tablo 4.8. Gebelik öncesi BKİ düzeylerine göre birinci trimester, ikinci

trimester, doğumdan 1 ay önce ve doğumdan hemen önceki vücut

ağırlığı kazanımları ... 36 Tablo 4.9. Gebeliğinde düzenli takiplerine gelen gebelerin vücut ağırlığı

ortalama değerleri (kg) ... 38 Tablo 4.10.Gebeliğinde düzenli takiplerine gelen gebelerin göre BKİ ortalama

değerleri (kg/m2) ... 38 Tablo 4.11. Olguların parite, meslek, sigara öyküsüne, maternal komplikasyona

ve fatal bulgularına göre gebelikteki toplam vücut ağırlığı kazanımı miktarları (n= 1252) ... 39

(12)

Tablo 4.12. Düzenli takiplerine gelen olguların parite, meslek, sigara öyküsüne, maternal komplikasyona ve fatal bulgularına göre gebelikteki

toplam vücut ağırlığı kazanımı miktarları ( n=986)... 40 Tablo 4.13 . Gebelik öncesi BKİ düzeylerine göre maternal ve fetal bulgular

yönünden olguların dağılımı ( n= 1252) ... 41 Tablo 4.14. Düzenli takiplerine gelen olguların gebelik öncesi BKİ düzeylerine

göre maternal ve fetal bulgular yönünden dağılımı (n=986) ... 41 Tablo 4.15. Gebelik boyunca kilo kazanımı düzeylerine göre maternal ve fetal

bulgular yönünden olguların dağılımı ... 42 Tablo 4.16. Tüm trimesterlerde takipleri bulunan gebelerin gebelik boyunca kilo

kazanımı düzeylerine göre maternal ve fetal bulgular yönünden

olguların dağılımı (n=986) ... 43 Tablo 4.17. Gebelikte anne yaşı ile farklı dönemlerdeki vücut ağırlığı ve ağırlık

kazanımı arasındaki korelasyon katsayıları ve önemlilik düzeyleri ... 44

(13)

1.GİRİŞ

1.1 Kuramsal Yaklaşımlar ve Kapsam

Kadınların erişkin yaşamında, gebelik ve bu dönemdeki beslenme çok önemli bir yer tutar. Sağlıklı fetüs oluşumu ve gelişimi için, bu hızlı büyüme ve değişim süresince, doğru beslenme, ek enerji ve besin ögeleri alımı gereklidir. Uygun vücut ağırlığı kazanımı hem anne hemde fetus açısından belirgin bir öneme sahiptir. Bu durum gebe için maternal mortalite, gebelikte meydana gelen komplikasyonlar, travay ve doğum süreci, postpartum dönemde vücut ağırlığı fazlalığının devam etmesini ve emzirmeyi etkiler. Yenidoğan için de, gebelik haftası ile uyumlu sağlıklı fetus gelişimini, doğum ağırlığını, perinatal morbidite ve mortaliteyi etkilemektedir (1).

Gebelikte kazanılan vücut ağırlık artışını belirleyen başlıca nedenler gebelik öncesi maternal vücut ağırlığı, boy uzunluğu, etnik özellik, yaş, parite (doğum sayısı), sigara kullanımı, sosyoekonomik düzey ve günlük enerji alımıdır (1). Bunun yanında gebelikte vücut ağırlığı kazanımı annenin vücut yapısı ve beslenme durumu ile yakın ilişkilidir. Örneğin gebelik başlangıcında zayıf olan bir gebenin, fazla kilolu ve obez olana göre kazanması gereken vücut ağırlığı farklıdır (2).

Son 20 yılda genç kadınlarda tüm dünyada fazla kilolu olma 'obezite' prevalansı giderek artmaktadır (3). Gebelikte obezite, gestasyonel diyabet, hipertansif hastalıklar, troembolik komplikasyonlar, preterm eylem, makrozomi, doğum komplikasyonları ve sezaryen doğumda artış ile birliktedir (4). Bunun yanında epidemiyolojik çalışmalar göstermiştir ki gebelikte maternal vücut ağırlık artışındaki fazlalık yüksek doğum ağırlıklı yenidoğana; bu da çocuk ve erişkinlikte bireylerin fazla kilolu ve obez olmasına ilişkin risk artışına neden olmaktadır (5,6).

1.2. Amaçlar

Bu araştırmanın amaçları;

• Pregestasyonel BKİ değeri, yaş, doğum sayısı, meslek, sigara gibi alışkanlıkların gebelikte vücut ağırlığı kazanımında etkisini incelemek

(14)

• Gebelikte kazanılan vücut ağırlığının doğum şekline (vajnal doğum/sezaryen) annedeki hastalıklara ve doğum öncesi ve sonrasında meydana gelen maternal komplikasyonlar ile ilişkisini saptamak

• Gebelikte maternal antropometrinin bebekteki vücut ağırlığındaki etkilerini incelemek

• Bebek vücut ağırlığındaki artışın doğum şekline (vajnal doğum/sezaryen), annedeki hastalıklarla ve postpartum meydana gelen komplikasyonlarla ilişkisini saptamaktır.

1.3. Araştırmanın Varsayımları

1. Gebelikte vücut ağırlığı kazanımında pregestasyonel BKİ, yaş, doğum sayısı, meslek, sigara gibi alışkanlıkların etkisi görülür.

2. Gebelikte kazanılan vücut ağırlığı doğum şekli (vajnal doğum/sezaryen), annedeki hastalıklar ve doğum sonrası meydana gelen komplikasyonlar ile ilişkilidir.

3. Gebelikte maternal antropometri bebek vücut ağırlığını etkiler.

4. Bebek vücut ağırlığı doğumun şeklinde etkilidir ve postpartum komplikasyonlar ile ilişkilidir.

(15)

2. GENEL BİLGİLER

2.1. Türkiye’de Durum ve Gebelikte Vücut Ağırlığı

Vücut ağırlığı, boy uzunluğu ve beden kütle indeks (BKİ: kg/m2) özelliklerinin ve gebelik süresince vücut ağırlık artışı ya da azalışındaki oranların, gebelik sürecinde ortaya çıkabilecek komplikasyonlar ve yenidoğan doğum ağırlığı ve yenidoğanda gelişebilecek sorunlarla olan ilişkisi birçok araştırmada ortaya konmuştur (5-7).

Doğurganlık kadının gebe kalabilme ve bebek sahibi olabilme durumudur.

Genel doğurganlık hızı (GDH), belirli bir dönemde 15-44 yaş grubundaki her 1000 kadına düşen canlı doğum sayısıdır. Türkiye’de Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA) 2008 verilerine göre; 15-45 yaş arası genel doğurganlık hızı kentsel kesimde binde 71, kırsal kesimde binde 92, toplamda binde 76’dır. Beklendiği üzere;

doğurganlık düzeyi kırsal kesimde kentsel kesimden daha fazladır ve doğurganlık yaşla birlikte azalmaktadır. Türkiye için toplam doğurganlık hızı kadın başına 2.16 doğumdur. Ayrıca, Türkiye’de doğumların yüzde 70’i 30 yaşından önce meydana gelmektedir. Gebelik ve doğum ile bağlantılı ve ölüm risklerinin en yüksek olduğu 20 yaşın altında ve 35 yaşın üzerinde yapılan doğumlar tüm doğumların yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır (8).

Şekil 2.1. Yerleşim yerine göre yaşa özel doğurganlık hızları(TNSA/2008).

(16)

Türkiye’de TNSA-2008 verilerine göre beden kütle indeksi değerlerine bakarsak; gebe olmayan annelerin BKİ ortalaması 26.7 kg/m², boy uzunluğu ortalaması 156.9 cm, vücut ağırlığı ortalaması 65.5 kg’dır. Doğum yapan kadınların

%2’sinden azının BKİ’si 18.5 kg/m2 altındadır. Annelerin %58’inde BKİ >25 kg/m2 üzerindedir. Kadınların %24’ünün BKİ’si en az 30 kg/m2’dir (8).

Bir yıl içinde canlı doğmuş bebeklerin, bir yaşına gelmeden binde kaçının öldüğünü gösteren tabloya bebek ölüm hızı denir. Bebek ölüm hızı, o bölgedeki çocukların sağlık düzeylerini gösterir. Bir yaşına kadar olan ölümlerin nedenleri arasında yetersiz bağışıklama, beslenme yetersizliği, çevre koşulları ve bebek bakım koşullarının olumsuz olması gösterilmektedir. Annenin 18 yaşından küçük ya da 35 yaşından büyük olması, 4 veya daha fazla sayıda doğum yapmış olması, akraba evliliği, daha önceki doğumlarda annenin ölü ya da zor doğum gerçekleştirmesi bu dönemdeki risk faktörleridir. Ayrıca annedeki sistemik hastalıklar gebeliğin ilk 3 ayında ilaç, radyasyon, hastalık gibi risk faktörlerine maruz kalma , vücut ağırlığının çok fazla ya da çok az olması, doğum öncesi yetersiz beslenme, çoğul gebelikler bu dönemdeki riskleri oluşturmaktadır. Doğum sırasında meydana gelen baş-pelvis uyuşmazlığı, bebeğin 2500 gramdan daha az doğması, doğumsal anormallikler, yetersiz beslenme, anne sütü ile beslenmeme ya da az beslenme, infeksiyonlar doğumdan sonra bebek ölümüne neden olan risk faktörleridir(8).

Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008 verilerine göre, Türkiye’de bebek ölüm hızı binde 17 olarak saptanmıştır (8). Bu oran TNSA 2003 verilerinde binde 29'dur (9). Son tahmin edilen verilere göre, Türkiye‘de bebek ölüm hızı 12,2 /1000‘dir (10). Kadınların doğum öncesinde %96’sının ilk çocuklarına gebelikleri sırasında bakım aldığı saptanmıştır. Bu oran 6. veya daha sonraki doğan çocuklarda ise %72 düzeyine gerilemiştir (8).

2.2. Gebelikte Meydana Gelen Metabolik Değişiklikler

Gebelikte maternal fizyolojik değişiklikler, gebe bir kadının vücudunda ve metabolizmasında meydana gelen embriyonun veya fetüsün gelişimi için gerekli olan normal adaptasyon mekanizmalarıdır. Bazı değişimler gebelik dışında patolojik kabul edilmelerine rağmen gebelikte fizyolojik kabul edilirler (11).

(17)

2.2.1. Protein Metabolizması

Gebelik boyunca protein; fetal büyüme plasental gelişimde, amniyotik sıvının oluşumunda, anne kanı volüm artışında ve maternal dokuların büyümesinde gereklidir. Doku onarımı için gerekli olan protein gereksiniminden en çok fetus (%42), sonrasında sırasıyla uterus (%17), kan (%14), plasenta (%10), ve memelerdeki büyüme (%8) için gerekli protein gereksinimi sıralanır (12). Gebelik ürünleri, uterus ve maternal kan, yağ veya karbonhidrattan ziyade göreceli olarak proteinden zengindir (12).

Gebelikte total protein ve albumin düşmesine rağmen diyetle alınan protein daha etkin kullanıldığından fetüs için gereken protein ihtiyacında problem yaşanmaz.

Yapılan çalışmalarda aminoasit konsantrasyonunun fetal kompartmanda maternal dan daha yüksek olduğu saptanmıştır (13). Bu fazla konsantrasyon çoğunlukla plasenta tarafından düzenlenir. Plasenta, aminoasitleri yalnızca fetal dolaşımda konsantre etmez, ayrıca protein sentezi, oksidasyon ve bazı esansiyel olmayan aminoasitlerin transaminasyonundan da sorumludur (14). Maternal plazmada ornitin, glisin, taurin ve prolin gibi çoğu amino asit konsantrasyonları belirgin olarak azalır (15). Gebelik sırasında yoğunlukları artan aminoasitler, glutamik asit ve alanindir.

Termde, fetus ve plasenta 4 kg ağırlığındadır ve yaklaşık 500 gram protein içerir (16). Yetersiz protein alımı düşük doğum ağırlıklı yenidoğana sebep olur. Gebeliğin son altı ayında fetal büyüme ve gelişimi için anneden alınması gereken protein miktarı yaklaşık 686 g/gün seviyesindedir (17). Bu da normal besinle alınan protein miktarı üzerine yaklaşık 15-20 gram/gün protein gereksiniminin olduğunu göstermektedir (18).

2.2.2. Karbonhidrat Metabolizması

Normal gebelik hafif açlık hipoglisemisi, postprandiyal hiperglisemi ve hiperinsulinemi ile karakterizedir (Şekil 2.2).

(18)

Şekil 2.2. Normal bir geç dönem gebelikte plazma glukoz düzeyi değişimleri (19)

Gebelikte çevresel dokularda insülin rezistansı artmıştır. Normal gebelikte gözlenen bazal insulin değerindeki artış glukoz alımına karşı geliştirilen çok sayıda yanıtla ilgilidir. Gebelikte insulinin yarı ömrü değişmez (20). Bu yanıtın nedeni periferik insulin direnci ile alakalıdır. Fetuse gereksinim olan postprandiyal glukozu sağlamak amacı ile insulin direnci gelişir. Gebe olanlar ile gebe olmayanlar arasında bir kıyaslama olduğunda insulin duyarlılığı gebe olmayan kadınlardan % 45-70 oranında daha azdır (21). Açlıkta, gebelerde glukoz düzeylerinde devamlılık ve yükselmeyle karakterize postprandiyal durum, hızla plazma glukoz ve alanin benzeri aminoasitlerin düzeyinde azalmayla karakterize durumuna döner. Açlık uzadıkça bu değişimlere bağlı hızla ketonemi gelişecektir.

2.2.3. Yağ Metabolizması

Gebelikte plazma lipid, lipoprotein ve apolipoprotein konsantrasyonları bir miktar artar. Yağ depolanması özellikle gebeliğin ortalarında meydana gelir (17).

Yağ periferik bölgelere kıyasla daha çok santralde toplanır. Fetusun büyüme hızının en yüksek düzeye ulaştığı ve beraberinde esansiyel yağ asitlerine gereksinim duyduğu son trimesterde, plesentadan yağ transferi başlar (22).

Maternal hiperlipidemi geç gebelikte yağ metabolizmasında gerçekleşen en yoğun ve göze çarpan değişimdir. Triaçilgliserol, çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL), düşük dansiteli lipoprotein (LDL) ve yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) şeklindeki kolesterol düzeyleri üçüncü trimester boyunca artış gösterir. Doğumdan sonra, bu lipidlerin, lipoproteinlerin ve apolipoproteinin düzeyi düşer (22).

Total yağ kütlesi artışı enerji kaynağı olarak kullanılan major kaynaktır.

Ortalama önerilen değer yaklaşık 3.7 kg (2.4-5.9 kg aralığında) kadardır (23).

(19)

2.3. Gebelikte Vücut Ağırlık Artışı Bileşenleri

Gebelikte vücut ağırlık artışının temel nedeni başlıca maternal doku büyümesi ve konsepsus bileşenleridir. Konsepsus bileşenleri içerisinde; fetus, plasenta ve amniyotik sıvıyı barındırır. Toplam vücut ağırlığı kazanımının ortalama %25’ini fetus, %5’ini plasenta, %6’sını ise amniyotik sıvı artışı oluşturur (13). Toplam kazanılan vücut ağırlığının yaklaşık 2/3’ünü maternal dokulardaki büyüme meydana getirir. Gebelikte normal vücut ağırlığı artışının çoğu maternal kan hacmine ve ekstravaskuler ekstrasellüler sıvıdaki artışa, bunun yanında uterus ve memelerdeki büyümeye bağlanılabilir. Bunun yanında vücut ağırlık artışının küçük bir kısmı, maternal depolar olarak adlandırılan hücresel sıvı, yeni yağ ve protein depolarındaki artışa neden olan metabolik değişiklikler sonucunda oluşur. Maternal kan volumü ekstraselüler volum artışı toplam vücut ağırlık kazanımının yaklaşık %10-13’ünü meydana getirir (13). Gebelik sırasındaki fizyolojik olayları temel alan vücut ağırlık analizi Tablo 2.1'de özetlenmiştir (15).

Tablo 2.1. Gebelik Sırasındaki Fizyolojik Olayları Temel Alan Vücut Ağırlık Artış Analizi (15)

Dokular ve Sıvılar Toplam Vücut Ağırlığı Artışı (g)

10. hafta 20. hafta 30. hafta 40. hafta

Fetus 5 300 1500 3400

Plasenta 20 170 430 650

Amniyotik Sıvı 30 350 750 800

Uterus 140 320 600 970

Memeler 45 180 360 405

Kan 100 600 1300 1450

Ekstravaskuler sıvı 0 30 80 1480

Maternal depolar (yağ) 310 2050 3480 3345

Toplam 650 4000 8500 12 500

Çalışmalar göstermiştir ki intrauterin dönemde bebeğin gelişimi, anne adayının gebelik öncesi ve gebelikteki vücut ağırlık artışı, vücut ağırlığı özellikleri ve değişimleri ile beslenme şekline yakından bağlıdır (24). Maternal beslenme

(20)

düzeyi gebelikte yenidoğanın sağlıklı oluşunu belirleyen ana faktörlerdendir (25).

Maternal beslenme düzeyi gebe kalınmadan önceki vücut ağırlığı, gebelikte farklı trimesterlerdeki vücut ağırlığı kazanımı, beden kütle indeksi (BKİ), boy uzunluğu, deri kıvrım kalınlığı, karın çevresi ölçümü ile hesaplanılabilir (26).

Gebelik, vücut ağırlığı değişimlerinin hızlı olarak yaşandığı bir dönemdir ve bu dönemdeki dengesiz artış ya da azalmalar, bebek doğum ağırlığındaki patolojik değişimlere ve bebek açısından önemli sonuçlara yol açabilir (27, 28). Bu ağırlık dengesinin özellikle gebelik süresince yakından kontrolü önemlidir.

Gebelikte uygun vücut ağırlık artışının öneminin farkına varılmasına rağmen önerilen vücut ağırlık artışı değerleri yıllara göre farklılık göstermektedir. 1970 yılına kadar gebelikte önerilen vücut ağırlığı artışı 8-9 kg ile sınırlandırılmıştır. Bu tip kısıtlamanın, gebeliğe bağlı hipertansif bozuklukları, fazla beslenmeye bağlı bebek kilosunun artması ve buna bağlı travay ve doğum sürecinin zorluğunu önlediğine inanılıyordu. 1970 yılında National Research Council, vücut ağırlık artışını 9-11.5 kg olarak belirlemişlerdir (29). Önerilen artışın nedeni gebelikte düşük ağırlık artışının, doğum ağırlığı düşük yenidoğan doğumuna yol açtığının yeni kanıtlarla belirlenmesidir. Bu bebeklerde gözlenen mortalite ve doğum süreci problemleri önerilerin değişmesine yol açmıştır (1, 30). Önerilen vücut ağırlık değişim değerleri yıllara göre Tablo 2.2’de gösterilmektedir.

Tablo 2.2. Total Vücut Ağırlığı Artışı Önerileri Tarihçesi (31)

Referans Yıl Önerilen

kg Ib

Standart obstetrik uygulama (31 ) 1970 ve öncesi 8-9 18-20

National Research Council (29) 1970 9-11.5 20-25

Uluslararası Araştırma Konseyi ve Tıp Enstitüsü (Institute of Medicine Food

&Nutrition Board-IOM) (24)

1990 11.5-16 25-35

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ( 3 ) 1995 10-14 22-31

1990 yılında, National Research Council Food&Nutrition Board (30) gebelikte kazanılması gereken ağırlık artışının annenin gebelik öncesi beden kütle indeksine göre (BKİ) belirlenmesini önermişlerdir. Beden kütle indeksi (BKİ,

(21)

kg/m2): Vücut ağırlığı-kg/Boy uzunluğu-m2 denkleminden hesaplanır. Tüm değerlendirmelerin ışığında, her bir pregestasyonel vücut ağırlığı veya BKİ grupları için gebelik süresince önerilen vücut ağırlığı değişimleri sunulmuştur (Tablo 2.3) (30).

Tablo 2.3. Gebelik Öncesi Vücut Ağırlığına Göre Önerilen Ağırlık Artışları ve Alım Hızları (30)

BKİ sınıflamasına göre

BKİ (kg/m²) Önerilen toplam artış

Önerilen ağırlık artış hızı

kg kg/ay

Düşük kilolu <19.8 12.5-18 2.3

Normal kilolu 19.8-26.0 11.5-16 1.8

Fazla kilolu >26.0-29.0 7-11.5 1.2

Obez >29.0 En az 7 0.9

2007 yılında Tıp Enstitüsü (Amerika ) (IOM) çalıştay bildirilerinde, maternal vücut ağırlığı kazanımında biyolojik, metabolik ve sosyal faktörlerin belirleyici olduğuna dair kapsamlı ve geçerli görüşlere yer verilmiştir. Gebelikte önerilenden düşük vücut ağırlık artışının intrauterin gelişme geriliği (İUGR), düşük doğum ağırlığı (SGA) ve perinatal mortalite ile ilişkili olduğu, önerilenden yüksek ağırlık artışında ise yüksek doğum ağırlıklı yenidoğan (LGA), ayrıca travay ve doğum sürecinde pelvik uygunsuzluğa bağlı komplikasyonların sık olduğu saptanmıştır (32).

Amerikan Pediatri Akademisi ve Amerikan Obstetrik ve Jinekoloji Derneği (2007)’de bu kılavuzu onaylamıştır. Ancak 2003’te yapılan çalışmalarda gebelerin

%46’sında, kılavuzda önerilenden daha fazla ağırlık kazanımı sorun oluşturmaktadır (33).

Gebelikte vücut ağırlığı artışındaki ana amaç; sağlıklı geçen bir gebelik ve doğum süreci bunun yanında yaklaşık 3000-4000 gram term bir bebek doğumudur.

Yapılan bir çalışmada kadınların sadece %35’inin gebeliği süresince IOM’un önerdiği kadar vücut ağırlığı kazandığı, %39’unun ise önerilenden daha fazla,

%26’sının ise önerilenden daha az vücut ağırlık artışı olmuştur (34).

(22)

2.4. Gebe Kadınların Antropometrik Ölçümleri

Antropometrik ölçümler beslenme durumunun saptanmasında; büyüme, yağsız vücut dokusu ve yağ dokusu miktarının ve vücut dağılımının göstergesi olması nedeniyle önem taşır (26). WHO önerilerine göre gebelikte uygulanan antropometrik ölçüm kriterleri; gebelik öncesi vücut ağırlığı, boy uzunluğu, gebelik öncesi BKİ, üst orta kol çevresi, deri kıvrım kalınlıkları, gebeliğin 5. , 7. ve 9.

aylarındaki vücut ağırlığı artışı ve BKİ değişimleri gibi ölçümler sıklıkla kullanılan yöntemlerdir (26). Antropometrik ölçümler sürekli ve düzenli olarak kullanıldığında bireyin beslenme durumu sağlıklı olarak değerlendirilebilir (26).

Gebelik döneminde toplam vücut ağırlığı artışının incelendiği geniş serilerin olmasına karşın, gestasyonel kilo farklılıklarında kalıcı bir örüntü oluşturulamamıştır. Ancak tüm değerlendirmelerin ışığında, ilk kez 1990 yılında, her bir pregestasyonel vücut ağırlığı veya BKİ grupları için gebelik süresince önerilen vücut ağırlığı değişimleri açıklanmıştır (30).

Maternal antropometrik ölçümlerin kesişim (cut-off) değerleri gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında farklılık göstermektedir (35). Antropometrik ölçümler arasında yenidoğan vücut ağırlığını etkileyen en sensitif ve spesifik antropometrik ölçüm birçok çalışmada araştırılmaktadır (36,37). Çalışmalarda etnik gruplar arasında minyon yapılı olanların iri yapılı gruplar ile kıyaslandığında gebelik boyunca daha az vücut ağırlığı kazandığı gözlenmiştir (38).

Gebelikte 1990 yılında IOM tarafından gebelik süresince toplam vücut ağırlık artış değerleri çeşitli aralıklarda önerilmekle birlikte yaklaşık 9.0-13.6 kg düzeyindedir (39). Özellikle ikinci ve üçüncü trimesterler için yetersiz ağırlık artışı

<1 kg/ay olarak kabul edilirken, aşırı ağırlık artışı >3 kg/ay şeklinde tanımlanmaktadır (40). Ancak gebelik öncesi ağırlığınının bu kilo artışındaki belirleyici etkisi daha ön planda vurgulanmaktadır (41). Gebelik öncesi BKİ <19.8 kg/m2 (düşük değer), 19.8-26.0kg/m2 (ortalama değer) ve 26.1-29 kg/m2 (yüksek değer) olan kadınların 40.hafta itibariyle almaları gerekli ağırlık aralıkları, sırasıyla 12.5-18 kg , 11.4-16 kg ve 7-11.5 kg olarak belirlenmiştir (24). Minimal kilo alımı ise, 7 kg ya da daha az olarak, sadece obez (BKİ >29.0 kg/m2) olgularda önerilmektedir. Bu önerilen vücut ağırlık artışları term (39-41 haftalık) normal gelişen fetus (3000-4000 gram) ve komplikasyon gözlenmeyen gebelikler için

(23)

geçerlidir. Ayrıca IOM gebelik öncesi BKİ normal olanlarda ikinci ve üçüncü trimester için haftalık ortalama 400 gram vücut ağırlık artışını, düşük BKİ olanlarda haftalık 500 gram, fazla kilolu olanlarda ise ortalama 300 gram kazanılmasını önermektedir (24). Birçok çalışma maternal antropometrik ölçümlerin bebek vücut ağırlığını etkilediğine dair kanıtlar bulundurmaktadır (36,37). Çalışmalarda antropometrik ölçümler arasında yenidoğan vücut ağırlığını belirleyen en spesifik ve sensitif marker araştırılmış, bunun da 9. ayda kazanılan ağırlık artışı olduğu vurgulanmıştır. Shamsun Nahar ve diğ. (26) yaptıkları çalışmada yenidoğan ağırlığını belirleyen en sensitif markerin 9. ayda alınan ağırlık artışı olduğunu belirtmişlerdir ve bu dönemde annenin her 1 kg artışının yenidoğana 200 g olarak yansıdığını belirtmişlerdir.

Abrams ve diğ. (42), yaptıkları karşılaştırmalı çalışmada IOM’nin önerdiği sınırlar arasında vücut ağırlık artışı olan kadınların maternal ve fetal sonuçlar (düşük doğum ağırlığı-SGA, makrozomi, spontan preterm eylem doğum oranları, sezaryen doğum, maternal postpartum obezite) açısından önerilen değerlerin en sağlıklı artış olduğu saptanmıştır. Vücut ağırlık kazanımını belirleyen standartlar sağlıklı gebelik sonuçları ile birliktedir (24). Yetersiz kilo alımı düşük doğum ağırlıklı yenidoğana (<2500 gram) yol açarken; önerilenden daha fazla kilo kazanımı yüksek doğum ağırlıklı yenidoğana (>4000 gram) ve postpartum dönemde vücut ağırlığı fazlalığına neden olmaktadır (32).

Dünya Sağlık Örgütü (43) 1995 yılında maternal antropometri ve perinatal sonuçlarını 20 farklı ülkede 110.000 yenidoğanla yapılan çalışmayla incelemiş ve istenilen vücut ağırlığı artışını 10-14 kg olarak belirlemişlerdir. WHO’ nun düşük ve normal kilolu kadınlara önerdiği değerler IOM ile kıyaslandığında daha düşüktür [düşük BKİ: WHO 10-14 kg; IOM 12.5-18 kg; normal BKİ:11.5-16 kg ]. Bunun yanında; maternal antropometrik ölçümlerin kesişim (cut-off) değerleri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında farklılık göstermektedir (35). 2010 verilerine göre maalesef yaklaşık %50 kadın ya hiç öneri almamakta ya da uygunsuz vücut ağırlık artışı ile ilgili öneriler almaktadır (44). Cogswell ve diğ. (45), yaptıkları çalışmada incelenen gebelerin %14’ü önerilenden az vücut ağırlık artışı yaşamakta; %22’si ise önerilenden daha fazla kazanmaktadır. Ayrıca görülmüştür ki önerilenden daha fazla vücut ağırlık artışı olan grup BKİ yüksek olan (>26 kg/m²) kilolu ve obez gruptur.

(24)

Gebelikte fazla vücut ağırlık artışının sonuçları; annenin postpartum dönemde kilo retansiyonu, maternal fazla kilo ve obezite, bunun yanında yenidoğanda ise bebeklik ve çocukluk döneminde obezite problemidir (46).

2.5. Gebelikte Enerji ve Besin Ögeleri İhtiyacı 2.5.1. Gebelikte Enerji İhtiyacı

Fetüs, plesenta ve maternal dokuların büyümesinin sağlanması amacıyla gebelikte ihtiyaç duyulan enerji, besin ögeleri, besin ve sıvı ihtiyacı artar (47). Genel olarak zayıf veya yetersiz beslenen gebelerin daha çok enerji alımına ihtiyacı olsa da, gerçek enerji gereksinimlerini kestirmek çok kolay gözükmemektedir. Bu nedenle, pratikte en geçerli olan yol, gebelikteki vücut ağırlık artışının enerji alımının bir barometresi olarak kullanılması olmalıdır. Kilo alımının yeterli olması enerji alımının iyi olduğu sonucu doğururken; az veya çok olması ise kişisel beslenmenin değerlendirilmesini ve beraberinde uygun düzeltmelerin yapılması gereğini gündeme getirmelidir. Uygun vücut ağırlığı artışının sağlanabilmesi için gebelikte uygun enerji alımı gerekmektedir. Gebelikte enerji ihtiyacı artışındaki ana neden bazal metabolizma hızının yükselmesidir (23,48). Gebelikte diyetle alınan dışında gereken enerji maternal fetal doku depolarından karşılanır. Tahmin de edilebileceği gibi, gebenin beslenme yetersizliği ve düşük enerji alımı söz konusu olduğunda, enerji, büyüme ve gelişme yerine, günlük harcamaları karşılamaya yönelik kullanılacaktır.

Bu durum, hem anne, hem de fetus sağlığı açısından önemli bir risk oluşturacaktır.

Gebelik süresince fetus gelişimi ve diğer fizyolojik olaylar için yaklaşık olarak 80,000 kkal harcanmaktadır (49) ( Şekil 2.3.)

(25)

Şekil 2.3. Gebelik sırasında gereksinim duyulan toplam enerji miktarı (kkal) (50).

Gebelikte, gebelik öncesi dönemin ihtiyacının üzerine ekstra 300 kkal/gün kadar enerji alımı gerekmektedir ki, bu da ortalama termde 10-12 kg’lık bir maternal vücut ağırlık artışına denk gelir (18). Ancak, King ve diğ. (51) tarafından yazılan bir makalede, gebelik süresince duyulan enerji gereksiniminin 0 ila 120 000 kkal arasında değişebilecek kadar değişkenlik gösterebileceği ortaya konulmuştur. Bunun yaklaşık 40000'i yağ deposu şeklinde olup, doğum sonrasında da kullanılacaktır.

Gebelik öncesi zayıf olan (düşük BKİ) bir gebenin fetus ve bebeğinde beslenme güçlüğü meydana gelebilir. Özellikle bu tip gebelerin kendi besin gereksinimlerine ek olarak gebeliğin gerektirdiği enerjiyi de almaları gerekir. Ayda 1 kg' lık ağırlık artışını sağlayacak enerji miktarı 6200-6500 kkaloridir. Buna göre gebenin normal gereksinimlerine ek olarak günde 150-200 kkal alması önerilmektedir. Vücut ağırlığı normalin üzerinde olan (yüksek BKİ) obez gebelerde bile günlük enerji alımında 1500 kkalorinin altına inilmemelidir (52). Bu enerji alımı kuramsal olarak terme kadar 10 ile 12 kg’lık bir vücut ağırlık artışı demektir. Bunun yanında kötü ya da yetersiz beslenme alışkanlığı veya zorunluluğu olan populasyonlarda da değerlendirilmelerin yapılması önemlidir. Enerji alımı ve maternal vücut ağırlığındaki artışın birlikte önemi olmasına karşın, beslenmenin niteliği enerji alımından daha çok önem taşımaktadır (52).

(26)

2.5.2. Gebelikte Besin Ögeleri İhtiyacı

Gebelikte sağlıklı beslenme, term gelişimini sağlıklı tamamlamış infant komplike olmamış gebelik süreci ve doğum, başarılı bir laktasyon süreci ihtimalini artırırken, postpartum dönemde obezite riskini azaltarak uzun dönemde anne sağlığını iyi yönde etkiler.

Doğum bakımının en önceki amaçlarından birisi annenin yeterli beslendiğine emin olmaktır. Tıp Enstitüsü Gıda ve Beslenme Komitesi (IOM) periyodik olarak, gebe ve emziren kadınların alması gereken miktarlar hakkında öneriler sunmaktadır (18).

Gelişmiş ülkeler kendi toplumlarının yeterli ve dengeli beslenmelerini hedefleyen enerji ve besin öğeleri tüketim standartları oluşturmuşlardır. Bunlarda en çok bilineni ABD Ulusal Araştırma Konseyi tarafından önerilen standartlardır. Bu standartlar Recommended Dietary Allowances (RDA) olarak bilinir. Gebelikte birçok maddenin besinle alınan miktarı artar. Alınması önerilen enerji ve besin ögeleri miktarları Tablo 2.4.’de özetlenmiştir (18).

Tablo 2.4. Gebelik ve Emziklilik Döneminde Enerji ve Besin Ögeleri İhtiyacı (18) Enerji ve Besin Ögeleri Yetişkin Kadın Gebe Emzikli

Enerji (kkal) ~2000* +0-350 +330-400

Protein (g) 46 71 71

A vitamini (mcg) 700 770 1300

D vitamini (mcg) 15 15 15

E vitamini (mcg) 15 15 19

K vitamini (mcg) 90 90 90

C vitamini (mg) 75 85 120

Tiamin (mg) 1.1 1.4 1.4

Riboflavin (mg) 1.1 1.4 1.6

Niasin (mg) 14 18 17

B6 vitamini (mg) 1.3 1.9 2.0

Folat (mcg) 400 600 500

B12 vitamini (mcg) 2.4 2.6 2.8

Kalsiyum 1000 1000 1000

Fosfor 700 700 700

Magnezyum 320 350 310

Demir 18 27 9

Çinko 8 11 12

İyot 150 220 290

*Sedanter yaşayan

(27)

Günlük alınması önerilen enerji ve besin ögeleri ihtiyacına (RDA) göre (18) gebelik süresince alınan kalsiyum ve fosforun yarısı kadar, tiamin ve piridoksinin ise üçte biri oranında daha arttırma yapılmalıdır. Protein, çinko ve riboflavin için RDA artışı dörtte biri oranında olmalıdır. Vitamin A dışındaki (her zaman olmasa da vitamin A'nın yeterince depo edildiği düşünülür), tüm besin ögeleri için RDA artışı beşte birin altında olmalıdır. Tavsiye edilen günlük besin ögeleri miktarı (RDA) sadece demir, folik asit, vitamin D alımında 2 katına çıkar. Bazı vitamin ve minerallerin Tablo 2.4.’de verilen günlük önerilen miktarlarının 2 katından fazla alınmasından kaçınmalıdır. Özellikle, aşırı A vitamini (günde 10 000 IU’den fazla) teratojen olabilir (53).

Anne adayının hem kan hacmindeki artış, hem de fetüsün ihtiyaçlarından dolayı daha fazla demire ihtiyacı bulunmaktadır. Demir dışındaki tüm bu besin ögeleri iyi bir diyet ayarlaması ile sağlanabilir. Ulusal Bilimler Akademisi (National Center for Science Education) (NCSE), diyetlerin demir içeriğinin ve birçok kadının demir depolarının yetersiz olduğu için günlük diyetlerine 30 mg demir eklenmesini önermektedir. Günlük 30 mg’lık demir desteği; 50 mg ferröz fumarat, 300 mg ferröz glukonat veya 100 mg ferröz süksinat ile sağlanabilir (54). Anne adayına demirden zengin yiyecekler tavsiye edilmelidir. Karaciğer, kırmızı et, yumurta, kuru baklagil, yeşil sebzeler, tahıl ve kuru meyvelerde demir bulunur (55). Ayrıca her öğünde C vitamini kaynağı besinlerin yer alması ile bitkisel demirin biyoyararlılığı arttırılabilinir (56).

Protein içeren besinler demir, B6 vitamini ve çinko için mükemmel kaynaklardır. Ancak, kırmızı et ve tam yağlı süt ve peynirler gibi hayvansal proteinler yüksek yağ ve enerji içerirler. Bunların kontrolsüz nitelikteki tüketimi gebelikte yağ depolarında beklenenden daha fazla artışa neden olacaktır. Bu nedenle, tavuk ve balık gibi yağsız hayvansal gıdaların, yağsız ya da az yağlı süt ürünlerinin, baklagiller gibi bitkisel kaynaklı proteinlerin tüketilmesinin özellikle normal veya fazla kilolu kadınlarda daha sıklıkla önerilmesi gerekir. Gebeliğe bağlı hipertansiyonun yüksek proteinli beslenme ile önlenebileceği veya tedavi edilebileceğine ait iddialara karşın, yüksek protein alımının gebelikte yararı henüz kanıtlanamamıştır (57).

(28)

Gebelikte önerilenden fazla vücut ağırlığı artışına bağlı olarak annede preeklampsi, eklampsi, uzamış doğum eylemi, müdahaleli doğum, sefalopelvik uyumsuzluk, postpartum kanama, gebelikte glukoz metabolizması bozuklukları olabilir. Bunun yanında düşük kilo artışı fetuste düşük doğum ağırlığı (SGA) ve gelişim geriliği ile, fazla kilo alımı ise yüksek doğum ağırlıklı fetüs ve buna bağlı doğum komplikasyonları ile yakından ilişkilidir (31, 58).

2.6. GebelikteYetersiz Beslenme

Gebelikte beslenme üzerine anlamlı çalışmalar yapmak zordur; çünkü deneysel diyet eksiklikleri çalışmaları etik değildir. Enerji için gerekli olan enerji alımı yetersiz duruma düşerse, fetal büyüme ve gelişme için yaşamsal rol oynayan protein, fetal gelişim için kullanılmak yerine enerji için harcanır. 1944-1945'te Avrupa’da yaşanan şiddetli kış şartlarında, Alman ordusu tarafından işgal edilen Hollanda'nın kuşatılmış bir bölgesinde, ciddi beslenme eksikliği yaşanmıştır (59).

Smith (60) tarafından yapılan bir çalışmada ‘Dutch Hunger Winter’ (Hollanda Açlık Kışı) süresince açlığın en şiddetli olduğu zamanlarda, alınan günlük enerji miktarı 450 kkaloriye kadar düşmüştür. Bu altı aylık kıtlık döneminde gerçekleşen gebelik sonuçları incelenmiştir. Ortalama bebek doğum ağırlıklarının 250 g kadar azaldığı, yeterli yiyecek sağlandıktan sonra doğum ağırlıklarının tekrar arttığı saptanmıştır.

Bu sonuçlar doğum ağırlığının, gebeliğin geç dönemlerindeki açlıktan önemli derecede etkilenebildiğini göstermiştir. Ancak, perinatal mortalite oranı değişmemiş ve anomali sıklığında önemli bir artış saptanmamıştır. Ayrıca gebelik "toksemisi", preeklampsi sıklığının azaldığı saptanmıştır (60).

Hayvan deneylerinde ise, anneleri şiddetli beslenme yetersizliğine maruz bırakılan bazı hayvan fetuslarında beyin gelişiminin bozulduğuna dair kanıtlara rastlanmıştır. Anneleri, gebelik sırasında açlık çeken genç erişkin erkeklerin entelektüel gelişimleri değerlendirilmiş, gebelik sırasında şiddetli besin eksikliğinin daha sonraki mental gelişim üzerinde anlamlı bir etkiye neden olmadığı gösterilmiştir (61).

Beslenme yetersizliği olan annelerden doğan çocukların bu kohortunun uzun dönem sonuçlarını inceleyen birkaç çalışma tarafından yakın zamanda yeniden gözden geçirilmiştir. Orta veya geç gebelikte beslenme yetersizliğine maruz kalan

(29)

çocuklar, doğumda daha hafif, daha kısa ve daha ince oldukları ve bunlarda daha sonra bozulmuş glukoz toleransı, hipertansiyon, reaktif hava yolu hastalıkları, dislipidemi ve koroner arter hastalığı sıklığının yüksek olduğunu saptamışlardır (58).

Erken gebelikte maruziyetin, erişkin kadınlarda artmış obeziteyle ilişkili olduğu, fakat erkeklerde bu ilişkinin olmadıği saptanmıştır. Erken açlık maruziyeti, ayrıca merkezi sinir sistemi anomalileri, şizofreni ve şizofreni-spektrumu kişilik bozukluklarında artışla birlikte gözlenmiştir (62). 2006 yılında doğum sertifikalarını kullanarak yapılan bir başka çalışmada ise gebelerin %60'ının 12 ya da daha fazla vücut ağırlığı kazandığı belirlenmiştir (62). Maternal kilo alımı doğum ağırlığı ile pozitif bir ilişkiye sahiptir ve gebeliği sırasında 7.26 kg'dan daha az kilo alan gebeler

%14 düşük doğum ağırlıklı bebek (<2500 g) doğurma açısından en fazla riske sahip grubu oluştururmuştur. Böyle az kilo alan gebelerin doğumlarının yaklaşık %90'ının preterm olduğu saptanmıştır (62).

2.7. Gebelikte Aşırı Beslenme ve Obezite

Aşırı kilolu olmak, zengin toplumların büyük sağlık sorunlarından biri haline gelmiştir. Gebelik üzerinde çok yönlü etkileri ve tıbbi önemi bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve 1.6 milyar civarında da hafif şişman birey bulunmaktadır. 2015 yılında bu oranın sırasıyla 700 milyon ve 2.3 milyara ulaşılacağı düşünülmektedir (63). Türkiye’de ise, 2000 yılında, Türkiye Ulusal Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon Epidemiyolojisi (TURDEP) çalışma verilerine göre şişmanlık prevelansı %22.3 bulunmuştur (64).

Obezite artışı insülin direncine bağlı olarak fertilitede azalma ile ilişkilidir (65). Ayrıca obezite, artan ilk trimester gebelik kaybı ve tekrarlayan gebelik kaybı riski ile ilişkili bulunmuştur (66). Birçok aşırı kilolu ve obez gebede, artan sayıda ve istenmeyen perinatal etkiler oluşmaktadır. Belirgin obezitenin anne ve fetus açısından ciddi yan etkileri bulunmaktadır. Gebelikte obezite gestasyonel hipertansiyon, preeklampsi, gestasyonel diyabet, makrozomi ve sezaryen için belirgin risk artışıyla ilişkilidir (67). Tablo 2.5.’de obez ve aşırı kilolu kadınlarda istenmeyen gebelik sonuçları verilmiştir (68).

(30)

Tablo 2.5. Obez ve Aşırı Kilolu Kadınlarda İstenmeyen Gebelik Sonuçları (68).

Komplikasyonlar

Normal BKİ:20-24.9 kg/m2)

(n=176 923)

%

Aşırı Kilolu BKİ:25-29.9 kg/m2

(n=79 014)

%

Obez BKİ>30 kg/m2

(n=3 127)

%

Gestasyonel diyabet 0.758 1.7 3.5

Preeklampsi 0.7 0.97 1.43

Postterm gebelik 0.13 0.17b 0.23

Acil sezaryen 7.8 10.2 13.4

Elektif sezaryen 4.0 5.6 8.4

Postpartum kanama 10.3 13.1 17.0

Pelvik infeksiyon 0.7 0.73 0.76

Üriner infeksiyon 0.7 0.84 1.10

Yara yeri infeksiyonu 0.4 0.59 1.34

Makrozomi 9.0 13.4 17.46

Ölü doğum 0.4 0.53b 0.69

bAnlamlı fark yok

Obez gebelerde gestasyonel hipertansiyon ve preeklampsi ile gestasyonel diyabet en çok görülen istenmeyen gebelik durumlarıdır. Obezite, preeklampsi için ciddi risk faktörlerinden biridir (67, 69, 70). Büyük bir örneklemde yapılan, 1.4 milyon kadının katıldığı bir çalışmada, gebelerde BKİ'deki her 5-7 kg/m2’lik artışta preeklampsi riskinin ikiye katlandığı saptanmıştır (71). Obezite düşük derecede inflamasyon ve endotel aktivasyon ile de ilişkilidir. Endotel aktivasyonu, preeklampsi gelişiminde de rol oynar. Araştırmacılar normal vücut ağırlığındaki kadınlarla karşılaştırıldığında, obez gebelerde trigliserid, çok düşük dansiteli lipoprotein, insülin ve leptin değerlerinin yüksek olduğunu saptamışlardır (72).

Ayrıca postpartum dönemde obez kadınlarda, normal kiloda olanlara göre emzirme daha azdır (73). Bunun yanında yapılan çalışmalarda obez gebelerin doğumdan bir yıl sonraki kilo retansiyonu da daha fazladır (74,75).

2.8. Gebelerde Obezite Durumunda Perinatal Morbidite ve Mortalite Yüksek perinatal morbidite ve mortalite oranlarına neden olan, obezite ile ilişkili iki önemli ve birbiriyle bağlantılı faktör, kronik hipertansiyon ve diyabetes

(31)

mellitustur. Fetal büyüme kısıtlılığının iyi bilinen nedenlerinden biri kronik hipertansiyondur. Gebelik öncesi diyabet, konjenital defekt oranlarını arttırır ve gestasyonel diyabette, gebelik yaşına göre iri bebek ve makrozomi komplikasyonları sayıca fazladır. Diyabet olmasa da, obez kadınlarda makrozomik bebek prevelansı artmaktadır (69,76). Bir grup araştırmacı, gebelik öncesi var olan obeziteyi, gebelikte kilo alımı, pregestasyonel ve gestasyonel diyabeti ve tüm bunların yenidoğanın vücut ağırlığı ve yağ kütlesi ile ilişkisini inceleyen bir çalışma yürütmüşlerdir (77,78). Bu durumların her birinin iri ve aşırı kilolu yenidoğanlarla ilişkisi olduğu saptansa da, gebelik öncesi BKİ'nin de bu fetusların prevelansında etkisi büyüktür.

Ehrenberg ve diğ. (79) yaptığı gebelik öncesi BKİ’nin iri ve aşırı kilolu yenidoğanların prevelansında etkisinin büyük olduğu; makrozomik fetus prevelansındaki bu artış, yalnızca %4'lük prevelansa sahip diyabetik kadınlarla karşılaştırıldığında, %46.7'lik prevelansla obez ve aşırı kilolu kadınlara atfedilmiştir.

Maternal obezite çocukluk dönemi obezite oranlarının artması ile de ilişkilidir. Sosyal ve beslenme faktörlerine de bağlı olarak, emzirmenin çocukluk çağında görülen obeziteyi azalttığını bildirmişlerdir (80).

Gebelikte geç dönemde, açıklanamayan ölü doğum insidansının artışı obezite ile ilişkilendirilebilir. Cnattingius ve diğ. (81) yaptıkları bir çalışmada BKİ 25-29.9 kg/ m² olan kadınlarda ölü doğum oranlarında 1.6 kat artış saptamışlardır.

BKİ >30 kg/m² olanlarda ölü doğum oranının 2.6 kat arttığı saptanmıştır. Ayrıca BKİ >30 kg/m² olan nullipar kadınlarda erken yenidoğan ölümlerinin yaklaşık 2 kat arttığı belirlenmiştir. Toplam 186 000'den fazla nullipar gebeyi içeren İskoçya’da yapılan bir çalışmada, BKİ: 20-25 kg/m2 olan gebelerle karşılaştırıldığı zaman, BKİ

>35 kg/m2 olan gebelerde ölü doğum oranlarının 4 kat arttığı tanımlanmıştır (82).

Nohr ve diğ. (83) bu ilişkiyi normal vücut ağırlığındaki gebelerle karşılaştırıldığında, obez gebelerde fetal ölüm oranlarının gebelik yaşına bağlı olarak artış gösterdiği bulunmuştur. Tehlike riski 28-36. haftalar arası 2.1, 37-39. haftalar arası 3.5, 40 hafta ve üzerinde ise 4.6' dır. Normal kilodaki kadınlarla karşılaştırıldığında obez kadınlarda ölü doğum oranı %24 fazla bulunmuştur. Stothard ve diğ.’nin (84) yaptıkları bir meta-analizde maternal obezitenin, anlamlı derecede artmış oranlarda fetal ve yenidoğan yapısal anomalileri ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Ayrıca

(32)

gebelikteki obezitenin yaşam kalitesi kriterlerini negatif yönde etkilediğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Postpartum depresyonun obez kadınlarda arttığı ve bu artışın obezitenin dereceleri (I. derece: %22.6, II. derece %32.4 ve III. derece:

%40) ile ilişkili olduğu saptanmıştır (85).

Epidemiyolojik çalışmalar çocukluk, adolesan ve yetişkinlerin sağlık sorunlarının, fetal koşullar ile ilişkili olduğuna dikkat çekmişlerdir. Sağlık sorunları obezite, diyabet, hipertansiyon ve metabolik sendrom içermektedir. Birçok kanıt, gebelik öncesi obezite veya gestasyonel diyabeti olan kadınlardan doğan çocuklar arasında doğrudan ilişki olduğunu ve çocukluk çağında ve erişkinlikte yüksek BKİ gelişeceğini ileri sürmektedir (86, 87).

Gebelik öncesi varolan obeziteyi, gebelikte kilo alımını, pregestasyonel ve gestasyonel diyabeti ve tüm bunların yenidoğanın vücut ağırlığı ve yağ kütlesi ile ilişkisini inceleyen çalışmalar bulunmaktadır (88). Belirtilen bu durumların her birinin iri ve aşırı kilolu yenidoğanlarla ilişkisi saptanmıştır. Ayrıca kadının gebelik öncesi BKİ'nin de fetus üzerine etkisinin olduğu belirlenmiştir (78). Schack-Nielson ve diğ., anne, yenidoğan ve çocuk BKİ'leri arasında doğrudan bir ilişki bulmuş, maternal kilo alımının, çocukların ileri dönemlerdeki BKİ ile doğrusal bir ilişkisi olduğunu saptamışlardır. Bu ilişki, çocukluktan yetişkinliğe ilerledikçe güçlenmiştir (89).

Boney ve diğ. (90), diabetik olan ve diabetik olmayan gebelerden doğan gebelik yaşına göre 84 iri bebeği (LGA) ve gebelik yaşına göre uygun kiloda 95 bebeği (AGA) araştırmışlar ve bu bebekleri 6-11 yaşına kadar izlemişler; doğumda LGA olan ve annesi obez ya da gestasyonel diabet olan çocuklarda daha sonra metabolik sendrom gelişim riskinin anlamlı derecede arttığını gözlemlemişlerdir.

Yapılan çalışmaların bir kısmı maternal kilo alımı fazlalığı ile çocukluk çağı obezitesi arasında doğrusal ilişki saptarken (91) bazı çalışmalarda doğrusal bir ilişkinin olmadığı sonucuna varılmıştır (92).

Populasyon temelli bir kohort çalışmasında, 120 000'den fazla obez gebe değerlendirilmiş ve tüm gebelik takibi boyunca 7 kg'dan daha az vücut ağırlık artışı olan gebelerin daha düşük preeklampsi, gebelik yaşına göre büyük bebek ve sezaryen oranlarına sahip olduğu bulunmuştur (93). Bunun yanında bir başka çalışmada ise gebelik öncesi normal beden kütle indeksi olan 100 000 kadında,

(33)

gebeliği sırasında 11.5 kg'dan daha az kilo alanlarda preeklampsi, başarısız indüksiyon, baş-pelvis uygunsuzluğu, sezaryen ve gebelik yaşına göre büyük bebek doğurma riski daha az bulunmuştur. Ancak, bu kohort'da gebelik yaşına göre küçük bebek doğurma riskinde de artış olduğu saptanmıştır (58).

2.9. Fetal Gelişimi Etkileyen Başlıca Faktörler

Üçüncü ayın başından doğuma kadar olan, bedenin hızlı büyümesi, doku ve organların olgunlaşması ile karakterize döneme fetal dönem denilmektedir (94). Fetal büyüme ve gelişme fetal doku ve organların diferansyonu, matürasyonu ve büyümesi ile karakterize bir durumdur. İntrauterin dönem büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu dönemdir. Fetal büyüme sürekli aynı hızda olmaz ve gebelik boyunca farklılıklar gösterir. Bu gelişim süreçleri fetusun genetik potansiyelinden olduğu kadar annenin çevresinden ve uteroplasental fonksiyonlardan etkilenebilir (95, 96).

Genellikle fetuslarda gebeliğin ilk yarısındaki büyüme eğrileri aynıdır.

Büyümedeki yavaşlama genellikle ikinci yarıda ortaya çıkar (97). Fetal vücut ağırlık kazanımı üçüncü trimesterde artar ve terme yakın azalır (98).

Perinatal morbidite ve mortaliteyi etkileyen ana faktörlerin en önemlilerinden biri de bebeğin doğum ağırlığıdır. Bebeğin ideal doğum kilosunda olması perinatal risklerde azalmaya neden olmaktadır (25).

Tam 37. gebelik haftasından önce canlı doğan her yenidoğan, preterm olarak tanımlanır. Yenidoğanlar gebelik haftasına göre tartısı düşük (SGA), uygun (AGA) ya da iri olarak gruplandırılır (99). SGA bebeklerde (<2500 gram) normal ağırlıktakilere göre ilk bir yıl içinde 5-10 kat daha sıklıkla mortalite riski söz konusudur. Bu ilk yıllık dönemde yaşamını devam ettirebilen çocuklarda ise belirgin gelişme ve büyüme geriliği görülmektedir. Diğer taraftan, yüksek doğum tartılı (LGA) bebeklerde yaşamın ilk 28 ayında normal populasyona oranla 2-3 kat daha yüksek mortalite riski varken, doğum sırasında önemli travma riskleri de söz konusudur (100).

Gebelikte gerçekleşen vücut ağırlığı kazanımı yenidoğan ağırlığının başlıca belirleyicisidir (25). Yapılan çalışmalarda, gebelik öncesi düşük ve yüksek vücut ağırlığının gebelik dönemindeki vücut ağırlığına yansımalarının; bebekte neonatal

(34)

mortalite ve morbidite riskinin en yüksek olduğu düşük doğum ağırlığına (SGA) ve bununla ilgili komplikasyonlara yol açabileceği gösterilmiştir (101).

Tüm dünyada 20 milyondan fazla 2500 gramdan düşük vücut ağırlıklı bebek doğmaktadır. Bunların %30 ila %40'ı term olarak (37-42 gebelik haftası arası) yani SGA olarak doğmakta ve gelişim gösterememektedir (102). Yapılan çalışmalarda annenin riskli yaş gruplarında olması, antenatal bakım eksikliği, önceki doğum öyküleri, çok sayıda doğum ve eğitim düzeyi düşük anne gibi faktörlerin önemli oldukları bildirilmektedir (98). Fetus, fetal doku sentezi için gereken öncü maddeleri ve fetal oksidasyon metabolizması için gereken yakıtı temin edebilmek açısından maternal besin alımına ve maternal endojen substrat depolarına ihtiyaç duyar.

Maternal ve fetal nutrisyonel yoksunluk durumlarında fetal gelişim çok etkilenir (103). Açlık döneminde fetusa giden substratlarda bir değişiklik olmaktadır.

Başlangıçta annede, sonra fetusda keton cisimleri artmaktadır. Ketonlar hem enerji üretiminde yakıt olarak, hem de aminoasitlerin, protein ve lipidlerin öncüsü olarak fetus gelişiminde rol almaktadır. Serbest yağ asitleri, özellikle esansiyel yağ asidleri, plasentaya geçmekle birlikte fetal enerji üretiminde rolleri sınırlıdır. Maternal açlık döneminde mobilize olan alternatif substratlar, keton cisimleri gibi, plasentaya geçerek fetal büyüme ve gelişmeye katkıda bulunurlar. Bu hızlandırılmış enerji kaynağı mobilizasyonu kısa maternal açlık dönemlerinde fetal büyümeyi olumsuz etkilemektedir (104).

Uzun süreli maternal açlık, demir (Fe) ve çinko (Zn) yetersizliği ile SGA arasında da ilişki olduğu düşünülmektedir. Gebe ratlarda demir eksikliğinin plasental sitokin salınımı ve fetal gelişim üzerine olan etkilerinin incelendiği çalışmada fetuslar daha küçük ve plasental ağırlık oranları daha yüksek bulunmuştur (105).

Anne ve babanın boy uzunlukları, etnik grup ve ırk özellikleri fetal büyümeye etki eden ve en başta gelen etkendir. Genetik etmenler sadece boy uzunluğuna değil, aynı zamanda büyüme hızı üzerine de etkilidir. Örneğin Asyalılarda ve zenci ırkta daha düşük doğum ağırlığı saptanmaktadır. Bu genetik faktörler çevresel faktörlerle ayrılmaz bir ilişki içerisindedir (106).

Çocuk sahibi olmak için ideal anne yaşı 21-29 yaş arasıdır. Reproduktif yaşın uçlarındaki anneler (<18 yaş veya >35 yaş ) daha küçük bebek sahibi olma eğilimindedirler. Adelosan gebeliklerinde anne gebeliği boyunca büyür, gebelik

(35)

boyunca vücut ağırlığı artışı ve yağ depoları diğer gebelere göre fazla olmasına rağmen, yenidoğanlar adolesan olmayan gebeliklere göre daha küçük ve zayıftırlar (107).

Özellikle zayıf kadınlarda, annenin doğumdan önce kazanacağı vücut ağırlığı 5 kilodan az ise, doğumda bebekler daha küçük olma eğilimindedir. Yapılan bir çalışmada gebelikte düşük protein içeren diyet ile beslenen ratlarda, annede malnütrisyon ve reprodüktif kapasitede azalma olmaksızın yavrularında organ büyüklüğünde azalma ve büyüme geriliği saptanmıştır (108). Gebe ratlarda demir eksikliğinin plasental sitokin salınımı ve fetal gelişim üzerine olan etkilerinin incelendiği çalışmada fetuslar daha küçük ve plasental ağırlık oranları daha yüksek bulunmuştur (105). Cinsiyete baktığımızda, yenidoğanın erkek ve kız olmasına göre büyüme potansiyeli etkilenmektedir. Kramer (109), kız cinsiyetinin SGA riskini

%20 arttırdığını bildirmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Gen deli olduın deli Kızlar bağlayun beni Gideyirum Libya’ya Kızlar ağlayın beni Ah Almanya Almanya Oldun gurbet ocağı Saldun gurbet illere Bu sevdali

Yüksek bel çevresi, kişi normal vücut ağırlığına sahip olsa da risk yaratan bir durumdur.... VK – Bel-Kalça

Bu çalışmada literatürde benzer şekilde doğum korkusu ölçek puanı primigravidlerde fazla bulunmuştur.Gebe bilgilendirme sınıflarında eğitim verilmekte olup,

2003/2 208.. larını belirleyen özelliklerden ve Tanrı’nın yaratıklara dair bilgisinden ne anladıklarını ortaya koymak vazgeçilmezdir. Bunun nedeni hem âlemin başlangıcı

 Ağrı(Önceleri 20 dakika aralıklarla gelen ağrılar daha sora 10- l5 dakika aralıklarla gelerek bir dakika kadar sürer. Doğuma yakın ise ağrılar 2-3 dakikada bir

Sualtı ölçüm yoluyla vücut yoğunluğu veya ağırlığı bir kere ölçülünce , vücut yağı yüzdesinin tespit edilmesi için esas denklemlerin kullanılması nispeten

Yine Sebire’nin çalışmasında olgular arasında acil sezaryen oranları VKİ normal olan grup- ta % 7,83, VKİ yüksek olan grupta % 10,25 ve VKİ çok yüksek olan grupta ise %

Örnek hazırlama işleminin basitleştirilmesi, zaman kaybının önlenmesi ve analiz maliyetinin azaltılması amacıyla, 1970’li yılların ortalarında klasik metotlara