• Sonuç bulunamadı

Haftanın Ortası. Güncel konularla her hafta. 29 Haziran Küreselleşme gelir adaletsizliği ve. normalleşme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Haftanın Ortası. Güncel konularla her hafta. 29 Haziran Küreselleşme gelir adaletsizliği ve. normalleşme"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel konularla her hafta

Gelişmiş ekonomilerde son 60 senedir adım adım yükselen gelir adaletsizliğinde,

küreselleşmenin bir payı olduğu hissedilse de;

ne şekilde bir etkisinin olmuş olabileceği çok da net değil. Finansal küreselleşmenin çarpıklığı, deregülasyon, yeni teknoloji, firmaların gittikçe büyüyen ölçekleri, kötü yönetim, asimetrik bilgi, vergi oranlarında değişim… %1’in gelirindeki artışı kendi başlarına açıklayıcı da olsalar esasında her biri küreselleşmenin nasıl bir etkileşim ile bu sonuca vardırdığını açıklayamıyor.

Gelir adaletsizliğinde kötüleşme, bir sonraki nesilde dahi düzelmeye başlamayacak; ama eninde sonunda bu trende girilecek.

Düzelmeyi tetikleyecek olan da çeşitli faktörlerin birleşimi. Uzun soluklu politik bir değişim işin önemli bir ayağı. Diğer tarafta emek piyasası var. Çoklu becerilere sahip olanların fiyatı yükseldikçe devreye düşük becerili emek gücüne yönelik teknolojik gelişmeler girecek. Teknolojik gelişmelere paralel de rant dağılımında köklü değişiklikler oluşacak. Ve hatta varlıkların daha adil paylaşımına yönelik “hissedarlar

ortaklıklarının” “işçi ortaklıklarına” doğru genişlemesi de gerçekçi seçenekler içinde.

29 Haziran 2017

Küreselleşme…gelir adaletsizliği… ve normalleşme

Piketty, iki kelimeyi politik doğruculuktan kurtararak

hayatlarımıza kocaman bir kitap eşliğinde soktuğundan beri,

“gelir adaletsizliği” kavramının ne zamandan bu yana ve neden artmakta olduğu ekonomi çevrelerinde en sıcak araştırma konusu. Özellikle 2008 Küresel Krizi ve ardından gelen Büyük Durgunluk yıllarıyla birlikte, kurulu düzeni temsil eden

politikacıların koltuğunun sarsılmaya başlamasıyla, G20’nin de resmi gündemini oluşturduğu şekliyle “kapsayıcı büyüme”

kavramı en çok kafa yorulan konuların başında. Gelişmiş

ülkelerde 1970’lerden bu yana artan tempoyla gelirin en zengin

%1’in lehine artmakta oluşuyla beraber orta sınıfın zemin

kaybedişi Brexit’ten Trump’ın iktidara gelişine; Avrupa’da faşist söylemlerin yükselmesinden mülteci krizine kadar her türlü

“ters” değişimin açıklayıcısı olarak kullanılıyor. Tüm bu çalışmalar okuyucu olarak gerçekten ilgi çekici.

Konuyu izleyen çevreler için Milanoviç ismi de hiç yabancı değil.

Milanoviç küresel ölçekte hissedilen sosyal değişimi, hazırladığı

“fil şekilli” grafikle bir resimde anlatmayı başaran ve bu grafiği

Haftanın Ortası

(2)

oluşturan nedenleri şimdilerde açıklamaya çalışan araştırmaların da kapısını aralamış kişi.

Hızlı bir hatırlatma yaparsak; Şekil-1’de A noktasında geliri ortalama büyümeye göre yükselenler gelişmekte olan ülkelerdeki insanlar. Bunların içinden de her 10 kişiden dokuzu Çin ve Hindistan’a denk gelecek şekilde Asya ülkelerinde yaşamakta. Batı standartlarına göre gelirleri halen düşük olsa da, göreceli olarak kendi içlerinde daha iyi durumdalar. Küresel yeni orta sınıf işte bu gruptan oluşuyor artık. Küresel %1 diliminde olup da servetlerine servet katanlar ise, genellikle gelişmiş ülkelerin vatandaşları. Küresel ölçekte toplam %1’in %12’si de ABD vatandaşı. Ticaret yaptıkları (ki sihirli kelime ticaret burada) ülkeler olan Çin ve Hindistan’da da bu %1 içinde önemli sayıda

Şekil 1: Küresel gelir dağılımının çeşitli yüzdeliklerinde 1988 ve 2008 yılları arasında kümülatif reel gelir artışı

Kaynak: CEPR-VOX , Egeli & Co.

(3)

insan var. Yaşam standartlarındaki düşüşle en dikkat çeken ve gelişmiş ülkelerin politik zemininde depreme yol açan ise eskinin “küresel orta sınıfı”; ve bu grupta da her 10 kişiden yedisi OECD ülkelerinde yaşıyor.

İşte bu grafiği temel alan şekilde gerçekten bir külliyat oluşmakta yaşadığımız günlerde. Teşhis henüz tam konulamadığı için henüz kimse “kapsayıcı büyüme” için atılması gereken adımları alt alta net şekilde dizemiyor henüz. Fakat çalışmalar gerçekten ilgi çekici.

Bir kere benzer bir döngünün 16yy ve 19yy arasında Avrupa ölçeğinde yaşanmış oluşu önemli.

Süreç içinde oluşan politik ve sosyal depremlerin iki büyük dünya savaşı yaratmış olması; gelir Şekil 2: ABD-Gelirden Pay

Kaynak: CEPR-VOX , Egeli & Co.

(4)

adaletinde artışın ise 1955-1970’ler arasında ancak Avrupa nüfusunda önemli bir sayının yok olmasıyla gelişi son derece dikkat çekici. (ref: Alfani, Ryckbosh-2015). Bu açıdan hızlı büyüme (döneme has şekliyle sömürgeleşme-proleterleşme) için gelir adaletsizliğindeki artışlara

katlanılması gerekebileceği bıçak sırtı bir argüman. Çünkü sosyal değişime ve kurumsal gelişmelere önem verilmemesinin sonuçlarını tarih bize çok net göstermiş bulunuyor.

O zaman bugüne dönelim. Gelişmiş ekonomilerde son 60 senedir adım adım yükselen gelir adaletsizliğinde, küreselleşmenin bir payı olduğu hissedilse de; ne şekilde bir etkisinin olmuş olabileceği çok da net değil. Finansal küreselleşmenin çarpıklığı, deregülasyon, yeni teknoloji, firmaların gittikçe büyüyen ölçekleri, kötü yönetim, asimetrik bilgi, vergi oranlarında değişim…

%1’in gelirindeki artışı kendi başlarına açıklayıcı da olsalar esasında her biri küreselleşmenin nasıl bir etkileşim ile bu sonuca vardırdığını açıklayamıyor.

Keller ve Olney’in (9 Haziran 2017) çalışmasına göre küreselleşmenin, %1’i neden bu kadar

Kaynak: Alfani and Ryckbosch (2015) , Egeli & Co.

Şekil 3: Avrupa- Bölgesel eşitsizlik düzeylerinin tahmini eğilimleri

(5)

kuvvetle beslediğini açıklayan iki yol var. Firmaların ölçekleri büyüdükçe, firmalar uluslararası nitelikten çıkıp küresel ölçekte var olmayı başardıkça, bu “çok zor işi” başaran “süperstar”

yöneticilerine aktarılan ücret ve ikramiyeler. Bu çok basit ve mantıklı bir açıklama. %1’i besleyen bu olgunun, başka bir yüzüyle 2008 krizinin taşlarını da nasıl döşediği derinlemesine incelenmişti ilgilenenlere. Diğer yol ise biraz daha dolambaçlı. Firmanın yöneticisinin becerilerinden bağımsız içinde yer aldığı sektörün küresel ölçekte büyümeye elverişli yapısı sayesinde, kötü yönetişim ve rant ortamı sayesinde ihracat artışı üzerinden yöneticilerinin orantısız ölçekte gelir artışı elde edebilmeleri.

Söz konusu çalışma ABD’de nasıl olup da %1 diliminin 1970’lerden bu yana gelirini hızla artırdığını açıklamayı amaçlamış. Milanoviç’in meşhur grafiğine dönerek, söz konusu %1’i oluşturanların %

Şekil 4: İhracatta %10 Artışın ABD’de Yönetici Gelirine Etkisi

Kaynak: Keller ve Olney (2017) , Egeli & Co.

(6)

12’sinin ABD vatandaşı olduğunu yeniden vurgulamakta fayda var.

Milanoviç’in makalelerinden devam edersek, 1955-1975 arasında başta ABD ve Birleşik Krallık olmak üzere gelişmiş ülkelerde gelir adaletinin nasıl artırıldığına da odaklanmak önemli. Ana başlıklar, yaygınlaşan eğitim, sektörler arası verimlilik farklarının azalması, sermayenin daha az geri dönüşe razı olması ve tüm bunların arkasındaki temel motivasyon olarak politikacıların sosyal harcamaların artırılması yönündeki baskıları. Meşhur Kuznets eğrilerine yapılan referansta, önceki yüzyılda tarımdan imalata dönerken zirveye ulaşan gelir adaletsizliğinin bir benzeri bugün

yaşanmakta. Değişen teknoloji ve daha homojen beceriler gerektiren imalat sanayisinin ağırlığını daha çeşitli beceriler gerektiren tipte bir hizmet sektörü lehine kaybetmekte oluşu yaşanan

kötüleşmenin temelindeki geri dönülmez faktörler. Küreselleşmenin ithalat rekabetiyle gelişmiş ülkelerde orta sınıfı zayıflatması ve hareket halindeki sermaye üzerindeki vergilerin düşürülmesi de gidişatı körükleyen temel dinamikler. Milanoviç’e göre teknolojik gelişme ve küreselleşmeyi, geri dönüşü olmayan iki ayrı kavram olarak ele alıp; bu iki eksende yeni nesil Kuznets eğrileri düşünmek mümkün. Bu açıdan gelir adaletsizliğinin daha da artmasının ardından eski döngülere benzer şekilde yeniden düşüş eğilimine girmesi gerekiyor.

Milanoviç’e göre gelir adaletsizliğinde kötüleşme, bir sonraki nesilde dahi düzelmeye başlamayacak; ama eninde sonunda bu trende girilecek. Düzelmeyi tetikleyecek olan da çeşitli faktörlerin birleşimi. Uzun soluklu politik bir değişim işin önemli bir ayağı. Diğer tarafta emek piyasası var. Çoklu becerilere sahip olanların fiyatı yükseldikçe devreye düşük becerili emek gücüne yönelik teknolojik gelişmeler girecek. Teknolojik

gelişmelere paralel de rant dağılımında köklü değişiklikler oluşacak. Ve hatta varlıkların daha adil paylaşımına yönelik “hissedarlar ortaklıklarının” “işçi ortaklıklarına” doğru genişlemesi de gerçekçi seçenekler içinde.

İşin kritik kısmı işte bu düzelmeyi üçüncü bir dünya savaşı ile toplu ölümler

yaşanmadan; ortalama gelir ve ücret artışlarının savaş nedeniyle nüfusun azalmasının bağlanmadan elde edilebilmesi. Çünkü küreselleşmenin gelişmiş ekonomilerde artan gelir adaletsizliği üzerinden yarattığı aşınma; söz konusu gelişmekte olan ülkeler olduğunda

(7)

İletişim:

Güldem Atabay Şanlı

Direktör, Araştırma ve Strateji +90 532 347 82 06

guldem.atabaysanli@egelico.com benzer ölçüde keskin değil.

Yıllarını gelir dağılımı konularında çalışmalar yapmaya adamış olan Milanoviç’e göre;

“kaybedenlere dikkat etmek gerekiyor”.

Türkiye’ye gelince… Son 15 yılın getirdiği değişimler eşliğinde yeni nesil ekonomik sorunlar artarken “kazananlar” ile “kaybedenler” arasında sosyal ve ekonomik olarak artan uçurumun derinliğini bu bilgiler eşliğinde düşünmemek mümkün değil.

Bu doküman Egeli & Co. Aile Ofisi Yönetim Danışmanlık ve Destek Hizmetleri A.Ş. (“Egeli & Co. Aile Ofisi“ Mersis No: 0325054296800015) tarafından hazırlanmıştır.

Egeli & Co. Aile Ofisi ailelere, varlıklarının sürdürülebilirliği için aile üyeleri ile koordineli oluşturduğu yatırım felsefesi ve hedefler doğrultusunda farklı alanlardaki uzmanların koordinasyonunu sağlayan;

objektif ve profesyonel yaklaşımla tek bir merkezden servet yönetimi, ilişki yönetimi ve varlık optimizasyonu hizmetleri veren ve aile içindeki tüm nesiller ve paydaşlar için yol gösterici olan bağımsız ve butik bir danışmanlık şirketidir.

YASAL UYARI:

Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği

hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. İşbu araştırma raporu, ticari iletişim ve ticari elektronik ileti olmayıp sadece ekonomik konjonktür ile ilgili bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakat net olan, bugünkü askeri harekâtın asıl ABD destekli Suriye Kürtlerinin sahada IŞİD’e karşı ilerleyip Fırat’ın batısına geçerek Menbiç’i IŞİD’in

Bu hafta Cuma açıklanacak istihdam rakamlarına şöyle bir göz atılacak olsa da, Fed Başkanı Yellen’ın geçen hafta Şikago’da sözlü olarak ilan ettiği üzere 15

Türkiye’nin geleceği açısından en önemli belirleyici faktör ve tabi esas izlenmesi gereken aslında, referandum sonucuna- referandum sonrası olası bir erken seçim

daha sonra Irak Ordusu’na resmen bağlanan ve Türkiye’nin Musul’u “kurtarmasını-girmesini” istemediğini Erdoğan’ın bizzat kendi ağzıyla çok net ifade ettiği Haşd

Sadece özel sektörün yüksek dış borç yükünün yarattığı borç çevirme baskısı nedeniyle bile yabancı finans kurumlarının 15 Temmuz sonrası Türkiye ekonomisine

Hâlbuki yükselen enflasyonla beraber artan kamu harcamaları paralelinde genişleyen bütçe açığı faizleri çift hanelerde yukarılara taşımaya devam etikçe, ister

Henüz sağlığı tartışılan yeni GSMH serilerine göre ise 2016 büyümesi yaklaşık bir puan daha yukarda; %2,9 olarak geldiğine göre; 2017 büyümesinin de bu sene

Yeni dönemde Almanya’da merkez sağ ile merkez sol (CDU-SPD) ortaklığı ile yürütülen sekiz yıllık “büyük koalisyon” hükümeti artık olmayacak.. Diğer yandan,