• Sonuç bulunamadı

Do¤um Günü Kutlamas›

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Do¤um Günü Kutlamas›"

Copied!
45
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ö¤renci arkadafllar›m›zdan Eray Sevgen’in do¤um günüydü. Hep birlikte do¤um günü kutlamas›

gerçeklefltirildi.

Do¤um Günü

Kutlamas›

(2)

7. GÜN

3 Eylül 2006 Pazar

Günün Program›

7. GÜN 03 Eylül 2006 Pazar

7:30 Günayd›n

8:00 Sabah Sporu 8:30 Kahvalt›

10:00 SÖYLEfi‹ Benim Kabem Anadolu Halil Kaynarca 12:30 Ö¤le Yeme¤i

14.00 SÖYLEfi‹ Mühendisin Duyars›zlaflt›r›lmas›.

Prof. Dr. Nurflen Maz›c›

16:00 ANLATILAR Milletvekili Orhan Sür Prof. Dr. Ahmet Yaflayan Prof. Dr. Onur Gürkan Ayhan Kalyoncu Erdal Akda¤

M. Ali Alganc›

19:30 Akflam Yeme¤i 21:00 Atölye Çal›flmalar›

22:00 Kamp Atefli (Sohbet)

0:00 Uyku Zaman›

(3)

✦Muhittin Selvitopu

Biliyorsunuz Anadolu’nun binler- ce y›ll›k geçmifli var. Bu binlerce y›l Anadolu’da yo¤rularak, de¤iflerek, dönüflerek bu günlere geldi. Bugünkü konu dönüflen Anadolu’da olabilir program›m›z›n dönüflüm kavram›na uygun olarak. Dönüflümü ço¤u za- man fliirlerde de görüyoruz. Süley- man Demirel Cumhurbaflkan› iken Türki Cumhuriyetlere ziyaretlere git- miflti. K›rg›zistan’da, Cumhurbaflka- n›m›z› karfl›l›yorlard› televizyonda iz- ledim, karfl›lama için gelenler bir pankart açm›flt›. Bu aç›lan pankartta flöyle bir ifade vard›; ‘Atla gittiniz, uçakla geldiniz, çekik gözlü gittiniz, çak›r gözlü geldiniz.’ Bu dönüflümü de çok iyi anlatan bir fliir olarak alg›- lad›m. Türklerin Anadolu’ya geliflin- den, gidifline kadar bizim fiziksel ya- p›m›zda da bir tak›m de¤ifliklikler olufltu. Bugün Halil a¤abeyimiz de Anadolu’daki dönüflümü bize anlata- cak.

✦Halil Kaynarca

De¤erli meslektafllar›m, sevgili ö¤renci kardefllerim öncelikle sizi sevgi ve sayg›yla selaml›yorum.

Bundan 5 y›l önce odam›z›n o

günkü yöneticileri beni ilk kamp›n ö¤rencilerine bir konuflma yapmak üzere davet etmifllerdi. Konu “Hari- tac›l›¤›n Dünü, Bugünü” idi. Daveti ald›m ama konu hakk›nda yetkinli-

¤imden kuflkuluydum. Benden yafll›

a¤abeyilerim varken niye ben dedim, hemen Erdal a¤abeyimi arad›m. ‘Ne- den ben, siz de¤il de’ diye sordu¤um- da, o bana güç vermek için olsa ge- rek dedi ki ‘Ben o oday› kutlar›m. En isabetli seçimi yapm›fllar.’ Sonra bana yol göstermeyi de ihmal etmemiflti.

Kendisine minnettarl›¤›m› huzuru- nuzda iletmek istiyorum. O motivas- yonlar ve verilen ivme ile her y›l ya- p›lan daveti görev kabul edip severek isteneni yerine getirmeye çal›fl›yo- rum.

Bu y›l yönetimde olan arkadafllar bana tertip komitesinde görev verdi- ler ben art›k konuflmam diye düflü- nüyordum. Bizde bir töre vard›r, ‘mi- safir dururken, ev sahibi konuflmaz’

diye. Ev sahibi oldu¤uma göre haz›r- l›k yapmama gerek yok diye düflün- müfltüm. Ama arkadafllar, ‘sizin ko- nuflman›z da gelenek haline geldi’

deyip beni onurland›rd›lar. O neden- le karfl›n›zday›m.

De¤erli arkadafllar bu y›l odam›- z›n ilk mezunlar›ndan, ilk mühen- dislerimizinden Kemal Akman, son- raki baflkanlar›ndan Erdal Akda¤, Ayhan Kalyoncu gibi odam›z›n temel dire¤i insanlar buradalar. Bizi fleref- lendirdiler ve beni ayn› zamanda he- yecanland›rd›lar. Bu heyecan›m›z›n bir nedeni de, burslu bitirdi¤im okuldan sonra görev alacakt›k. Ge- nel Müdürlü¤e hergün gidiyorduk, mezuniyetimiz bildirilmemiflti ama Odam›z liste halinde alm›fl üye olma- m›z için baflvurumuzu bekliyordu.

Bana ‘sizin yaz›n›z henüz gelmedi, odan›za gelmifl olabilir, oradan bir yaz› getirirseniz sizin ataman›z› ya-

par›z’ dediler. Kemal Akman a¤abeyi- min imzas›yla oda üyesi oldu¤um ya- z›y› götürünce baflkaca bir belgeye gerek kalmadan benim atamam› yap- t›lar. bu olay basit bir atama gibi gö- zükse de Oda’n›n bürokrasi taraf›n- dan alg›lan›fl biçimi bak›m›ndan önemlidir.

Her ne kadar Soysal Han’›n üstün- de küçük bir odada bar›n›yor olsak bile, ben bugün o Oda’m› istiyorum.

O Oda’m›n yapt›r›m gücünü istiyo- rum. Y›llar içinde her ne kadar Oda’m›z büyüdü ise de bugün Oda’n›n varl›k nedeni, onu kuran ka- mu gücü taraf›ndan unutulmaya yüz tuttu, zay›flat›lmaya çal›fl›l›yor, hatta asker mühendislerin bile üye olma zorunlulu¤u yasada varken bugün kamuda çal›flan mühendislerin üye olma zorunlulu¤u kald›r›ld›. Bunun amaçlar›ndan biri de kamu yarar›na çal›flan odan›n gücünü azaltma olsa gerek.

De¤erli arkadafllar, burada yapa- ca¤›m konuflmay› düflündü¤üm bir gün arkadafl›m bana ziyarete geldi ve yemek zaman›na kadar oyalanmak için parkta oturduk. Arkadafl›m bana

SÖYLEfi‹

Halil Kaynarca

Benim Kabem Anadolu

(4)

‘Ne zaman hacca gidece¤imi?’ sordu.

‘Ben hacca gidemem, çünkü bu için- de oturdu¤umuz park var ya, akflam olunca kimsesiz çocuklar buraya ge- liyor, hatta baz›lar› uyuflturucu al›p burada yat›yorlar, onlar›n mekan›

bu. Bunlar bu haldeyken ben hacca gidemem. Utan›r›m.’ dedim. Ayr›ca ben hacca giderken biz paras›zl›ktan okuyam›yoruz, sen nereye gidiyor- sun diye arkamdan bakt›klar›n› dü- flünürüm. Paras›zl›k de¤il, öncelikle- rim bunlar. Sadece bu park de¤il, ül- kenin bütün parklar›ndaki parklar›n durumu bu. Bu parklar kimsesiz ço- cuklar›n yata¤› iken, çocuklar para- s›zl›ktan okuyamazken, ben hacca gidemem. Benim hacc›m da kabem de buras›. Konuflmam›n konusunu bulmufltum. Benim Kabem Anadolu.

Bir tan›d›¤›m a¤abeyim vard› Si- vas katliam›ndan kurtulan. Anado- lu’da bir söz vard›r, ölümcül bir teh- like atlatan insanlar için derler ki, yi- yecek ekme¤i, içecek suyu varm›fl, Zeki Büyüktan›r için de ben: ‘Bizim de okuyaca¤›m›z çok de¤erli yap›tla- r› varm›fl.’ Bütün yap›tlar›n› katliam- dan kurtulduktan sonra yazm›fl.

Bunlardan biri de içindeki Yunanl›

Mavro’ya yazd›¤›, bir sayfal›k mek- tuptan alan: ‘Benim Kabem Anadolu’

idi. Bir türkü vard›, bu topra¤›n tafl›

topra¤›n›n Kabe oldu¤unu söyleyen.

Mustafa Kemal’in bir sözü vard›r, meclisi ve kürsüsünü kastederek ben milletin kabesine söz söyletmem di- yordu. Ben de karar verdim konufl- mam›n ad› Benim Kabem Anadolu olmal›yd›.

Kemalettin Kamu’nun bir dörtlü-

¤ü var.

‘Ne örümcek, ne yosun Ne mucize, ne füsun?

Kabe arad›¤›n olsun Çankaya bize yeter.’

De¤erli arkadafllar biliyorsunuz, Kabe Müslümanlarca kutsal say›lan yap›. K›ble ise dünyan›n nesinde olursan›z olun bu yap›ya yönelifltir.

Mecazi anlamda kutsal bilinen fleyle- re tap›nmak, darda kalan insan›n yard›m ummas›d›r. Benim kast›m bir inanc› olan insanlar› incitecek bir kast›m olmayaca¤›n› bilirsiniz. Be-

nim Kabem Anadolu’dan maksat Anadolu’nun sevdas›, güzelli¤i, geç- mifli ve geçmiflten dolay›, gelecek için umudu ça¤dafl dünya görüflü, do¤as› ve insan› ile beslenen ba¤la- nan bu topra¤a kaynakl›k eden öy- küsü olarak anlamak gerekir.

Son y›llarda Anadolu ad› ile bafl- lay›p devam eden isimli birçok prog- ram yap›l›yor televizyonda, Anado- lu’nun Sesi, Anadolu’nun Rüzgar›, Ifl›¤› vs. bunlar›n hepsinin ad› folklor belki bunun da içinde bulundu¤u medeniyet. Anadolu medeniyeti de- di¤inizde bu tek bafl›na yanl›fl olan bir tan›m. Anadolu’da bir medeniyet yok medeniyetleri demek gerekiyor.

Buras› binlerce y›ld›r insanlar›n top- lanma, üretme ve ürettiklerini da¤›t- ma yeri olmufl. Anadolu, Anadolu’yu yaratm›fl sevgiyi doruklara ç›karm›fl, bu kavram› do¤uranlar› yarat›c›ya ba¤lam›fl. Bütün bu oluflumlar› ile öteki anakara ülkelerine örnek ol- mufl, yol göstermifl. Bütün bunlar, Baflbakan›m›z›n biraz evvel söyledi¤i Anadolu dönüflümünün öteki adlar›.

Dünyan›n öteki birçok co¤rafyalar›- na göre, insan›n yaflamas› için en el- veriflli bölge olmas›, burada yaflayan- lar için Tanr›n›n bir lütfu denilebilir.

Do¤a insan› burada kümelendirmifl.

Onun için insan akl›, sorgulamaya ve flüphecili¤e burada bafllam›fl.

Eski Yunanl›lara ev sahipli¤i ya- pan Anadolu, Katolik dünyas›nca da Avrupa’n›n anas› say›lm›fl. Ancak Müslüman Osmanl›lar›n gelmesiyle ana ile evlat birbirine düflmüfl. Hele Viyana kuflatmas›ndan sonra Türkler

Avrupa kap›lar›nda itibar görmeyeye bafllam›fl ta ki 1830’lu y›llarda Hel- mut von Moltke gibi bir araflt›rmac›- n›n Türkiye’de görevli olarak bulun- mas›na kadar. Anadolu uygarl›klar›

önemli ölçüde kendisini gizlemifl.

Anadolu kültür zenginli¤i son on y›l- larda yap›lan kaz›larla ortaya ç›km›fl- t›r. Bunun için Anadolu hakk›nda ne biliyorsak bu son on y›llarda yap›lan kaz›larda elde edilen eskiden yaflayan insanlar›n bizlere gönderdi¤i mek- tuplar› ele geçirerek bulmufluz. El- bette onlar›n onlar›n posta servisleri yoktu bize iletmeleri için. Onlar›n mektuplar› bulabildi¤imiz b›rakt›kla- r› eserlerdir.. Bu bilime ve bilimle u¤- raflan insanlar›n önermelerine ilgi duymam›za ba¤l›d›r.

Dünyaca ünlü bilim adam›m›z, Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal ‘Ana- dolu Uygarl›klar›’ kitab›n›n önsözün- de flunlar› söylüyor: Cumhurbaflkan›

CEvdet Sunay kendisini ça¤›rm›fl, ya- banc› büyük elçilerin ziyarete geldik- lerinde kendi dillerinde bas›lm›fl ese- rini hediye ettiklerini söyleyerek ne- den kenndi dilimizde bast›rmad›¤›n›

sormufl. O da, bunun bir finansman meselesi oldu¤unu, ayr›ca bas›lmas›

halinde bu kitab›n ülkemizde okuru- nun k›t olaca¤›n›, okurun finanse edemeyece¤ini anlatm›fl. Cumhur- baflkan› da ‘Ben Kaz›m Taflken’e söy- leyeyim bast›rs›n’ demifl. Söylemifl de. Kaz›m Taflkent, Yap› Kredi Ban- kas›n›n sahibi o y›llarda. Haz›rl›klara giriflilmifl. Tam kitap bas›laca¤› s›ra- da Cumhurbaflkan›’n›n görev süresi bitmifl, bas›m› üstlenen kifli de vaz- geçmifl. Benzer bir olay da Kültür Ba- kan› Nermin Neftçi zaman›nda ol- mufl. Bakan›n görev süresi bitince söz verifl gene unutulmufl. On y›llar sonra bulunan bir firma eseri kendi dilimizde bast›rm›fl. Böylelikle eserin içeri¤i ile tarihimizin bir bölümü hakk›nda bilgi sahibi olmufluz.

Erkem Akurgal hocam›z kitab›n- da bir baflka ac› gerçe¤i dile getiriyor:

‘Mustafa Kemal’in eseri olan TTK.

Özerkiken devletlefltirilmesi hiç iyi olmam›flt›r, Türk Tarih Kurumu dev- letlefltirilmesi hiç iyi olmam›flt›r, Türk Tarih Kurumu devletlefltirildik-

(5)

ten sonra yönetime getirilen kafalar, kaz›lara önem vermez oldular, sem- bolik ödeneklerle geçifltirdiler, daha da ac›s› 1071’den önceki yaflanm›fl- l›klara el at›lm›yor’ diyor. B udurum, bizim tarihçilerimizin de onaylad¤›

gibi tarihimizin yabanc›lar taraf›ndan yaz›lmas› gerçe¤i ile örtüflüyor. Bu- nun Türkçesi, ‘ Bu tarihten önceki yaflanm›fll›klar beni ilgilendirmez, ondan önceki tarih benim tarihim de¤ildir’ demektir. Ben de diyorum ki, ‘Baflka bir fley ç›kar ortaya ald›¤›- n›z mirastan dolay› yaflam biçiminizi etkileyen tarihinize sahip ç›kmazsa- n›z, birileri de ç›kar size der ki, ‘‹tira- f›n›z› kabul ettik, zaten biz de sizler- den bunlar› beklerdik, siz tarihin ve kültürlerin yafland›¤› bu topraklar›n üstünden kalk›n›z, onun baflka sahi- bi var, o otursun’ derler. Bu günlerde bafl›m›za örülmek istenen çorap da bu galiba. Çorap, çuvalla yer de¤ifltir- mifl olabilir. Yani yüzümüze aç›k söylenmeyip, ‘saman alt›ndan yürüt- tükleri su’ da bu olsa gerek.

De¤erli arkadafllar, her halde ger- çek bu de¤il. Size bir gazete haberi sunuyorum; Nevflehir yak›nlar›nda bulunan bir lahit içinde kemikler DNA incelemesine tabi tutulmufl, o köyle karfl›laflt›r›lm›fl. ‹ki aile bulun- mufl o aileye uygun bulunan. Ailelere

‘siz bu mezardakilerin akrabalar›s›- n›z’ deyince ailenin bireyleri ile bilim adamlar› aras›nda kavga ç›km›fl. ‘Siz nas›l olur da elin gavuruyla bizi bir tutars›n›z. Biz elhamdürillah Müslü- man›z,’ demifller.

1071’de gelen Türkler buradaki insanlar› k›l›çtan geçirmediler tabi- i ki. Kendilerine direnç göstermeyen halkla birlefltiler. Bu konuda Saba- hattin Eyübo¤lu flöyle diyor:

“Bu memleket niçin bizim? 400 atl› ile Orta Asya’dan gelip fethetti¤i- miz için mi? Hititler, Frigyal›lar, Persler, Yunanl›lar, Bizanslar, Mo¤ol- lar onlar da fethetmifller. Ne olmufl sonunda, Anadolu onlar›n de¤il, on- lar Anadolu’nun olmufllar. Bu mem- leket bizim oldu¤u için bizim. Fet- hetti¤imiz için de¤il. Aram›zdan d›- flar›dan gelen olsa bile kaynaflm›fl halleflmifl hepsi. Art›k fetheden de bi-

ziz, fethedilen de. Eriten de biziz, eriyen de. Topra¤› yo¤urmufluz, top- rak da bizi. En eskiden en yeniye ne varsa, hepsi de bizim mal›m›z. Tari- himiz Anadolu tarihidir. Paganm›fl›z bir zaman, H›ristiyan olmufluz sonra Müslüman. Tap›naklar›, kiliseleri, camileri kuran hep bu halk. Say›s›z medeniyetler bizim s›rt›m›zda yük- selmifl ya da çökmüfl. Yetmifl iki dili konuflmufluz Türkçe’de karar k›lma- dan önce. Her fleyin tad› kalm›fl da- ma¤›m›zda, aylar›m›z›n, köylerimi- zin, kentlerimizin ne de¤iflik eller ne de¤iflik halk oyunlar› tutuflmufl ora- lara. Halaylara girmifliz, do¤u ile bat›

sarmafl dolafl olmufluz. Ya o ya bu de-

¤il, hem o, hem buyuz. Bunun ad›

ANADOLU.” Böyle diyor usta.

fiube baflkan›m›z Muhittin Bey’in sunuflunda söylediklerini an›msaya- l›m. Orta Asyal› soydaklar›m›z, bi- zim için düflündükleri pankartta dile getirmifllerdi: ‘At ile gittiniz, uçakla dönüyorsunuz, çekik gözlü gittiniz, çak›r dönüyorsunuz.’

Potas›nda eridi¤imiz ve teknesin- de yo¤ruldu¤umuz Anadolu’nun bi- linen geçmifli nedir? Bu soruya Gün- gör Dilmen usta ‘Ben Anadolu’ adl›

yap›t›nda tanr›sal Kybele’yi simgesel olarak konuflturup flöyle söyletiyor;

“- Maya kabar›yor, maya kabard›.

Soruyor çocuklar›m,

- Ne yo¤uruyorsun Kibele Ana?

Yeni bir uygarl›k canlar›m.

- Uygarl›k ne ola?

Toplumda bir mayalama.

- Hamuru?

Do¤a ve yarat›c› insan.

- Tuzu?

‹nsan gözyafl›.

- Bu tekne?

Bütün Anadolu.

Ve ondan taflarak dünya.”

De¤erli arkadafllar, ne zaman Di- kili’de bulunsam bir tarihin üzerinde yürüdü¤ümü hissediyorum. Bast›-

¤›m yer, k›m›ldasam bir s›rça malze- me üzerinde, k›m›ldasam k›r›lacak.

Bunun kan›t› iki fley akl›ma geliyor.

Birisi buradan 30 km uzaktaki Askle- pion hastanesi. Bir sa¤l›k kurumu.

Asklepion’un bir kural› var. Hastalar

kap›ya geldiklerinde özel bir bölüme al›n›rlar, temiz su ile y›kan›p ar›n›r- lard›. Çünkü su tanr›n›n bafl yard›m- c›s› ve kutsald›. Ayn› tarihlerde Orta Asya insan›n› inceleyen Frans›z ta- rihçi Jean Paul Roue Asya insan› için de flöyle diyordu: ‘‹nsanlar fare deri- lerinden giydikleri elbiseleri bir daha ç›karmazlard›. Yani su kullanmazlar.

Niçin, çünkü su kutsald›. Suyun kut- sal oldu¤u iki ayr› co¤rafya var. Su bir co¤rafyada kutsal oldu¤u kullan›- l›yor, tanr›ya baflyard›mc›l›k yap›yor, di¤er co¤rafyada kutsal oldu¤u için kullan›lm›yor. Acaba biz hangisinin mirasç›s›y›z? Su kullan›m›ndaki fark do¤u ile bat› insan›n›n aras›ndaki fark› simgeler mi?

Di¤eri Homeros, deniliyor ki Me- les çay›n›n kenar›nda do¤du, Ege bölgesi co¤rafyas›nda yaflad›. Dünya- n›n en büyük flairlerinden ve Anado- lu’nun bilinen ilk ozan›. Ben Halil Kaynarca olarak Homeros’un bir yanl›fl›n› ç›kard›m, desem bana gü- lersiniz ya da anlatacaklar›mdan ç›- karaca¤›n›z sonuca göre a¤lars›n›z..

Homeros eserindeki kahraman› Kral›

konuflturup Halk ozan›na flöyle söy- letiyor, “Ozan, tüm insan soyu ozan- lar›n› sever, çünkü ozanlara ezgi söylemeyi Mausa söyletti.” Mausa, esin tanr›s›. Homeros’ burada yan›l- m›fl. Söyledi¤i gerçek olsayd› kendi- sinden 2500-2600 y›l sonra bu top- raklar üzerinde yaflayan Türkler, ozanlar› diri diri yakmazd›.

Bir olsayd›k yer yerinden oynard›

Ben garibim,

sen garipsin güzel dost diyen ozan› Sivas’ta yakt›k. O ozan bireysel gücün bir ifle yaramad›-

¤›n›, ayr› düflünmenin insan› fakirli-

¤e mahkum etti¤ini, birlikte olman›n kifliyi ve güçlü k›laca¤›n› söylüyor- du. Ama ayn› ozan gidiflat› görüyor- muflças›na flu dizeleri söyleyip tür- külefltirmiflti.

“Akarsu’yum yansam da Kül olup savrulsam da Baz› baz› gülsem de Yine gönlüm hofl de¤il.”

(6)

Ozan burada kendisini kül eden ateflin insan sevgisine dayal› aflk odu oldu¤unu söylüyor. Ama art›k o yok.

Homeros’un torunlar› bizler onu benzin atefliyle yakt›k. Kimler yakt›?

Bir olal›m dedi¤i, öteki taraf›ndan ya- k›ld›. Onlar kim? Yarg›daki savlara bakacak olursak, yakanlar›n baz›lar›- n› seçerek meclise gönderdik, baz›la- r› bulunmazl›¤a bürünecek. Olabilir ki, onlardan kültürümüzün korun- mas› hakk›nda çokça nutuklar dinle- dik. Ya da dinleyece¤iz. fiimdilerde, Homeros bizimdir, kimseye verme- yiz diyoruz ama, Homeros bize ne der umarumuzda de¤il. Sivas’ta 37 insan›m›z›n yak›lmas›ndan sonra toplumda Sivas halk›na bir tepki du- yuldu. Bu tepki duyanlardan biri de bendim. Memleketim Malatya’ya gi- derken oradaki dostlar›ma u¤rama- dan çevre yolundan geçip gider ol- dum. Afl›k Mahsuni’de bu tepkiyi du- yanlardan. Ama bu beni uyand›rd›.

Bu tepkiyi Sivas halk›na mal etmek do¤ru de¤il. O dizelerinde flöyle di- yor;

Günah ne Sivas’›n, ne Sivasl›n›n Bin y›ld›r pusuda yatanlar›nd›r Hayvan sürüsünün günah› olmaz Onlar› elinde tutanlar›nd›r.

De¤erli arkadafllar, bütün yap›- lanlar, kimli¤i bilinen insanlar›n söz- de din ad›na yapt›klar›d›r.. Kutsal ki- tablarda fliir söyledi diye insanlar›n öldürülmesilerine iliflkin hükümler yok. Ancak çeflitli flekillerde yorum- lad›klar› flu sure ve ayetleri aynen bilginize sunuyorum.

fiuara suresi 224. ayet ‘flairlere ge- lince, onlara sapk›nlar ve çapk›nlar uyar’.

225. ayet ‘görmez misiniz ki, onlar her vadide flaflk›n, tutkun dolafl›rlar’

226. ayet ‘ve onlar yapamayacak- lar› fleyleri söyler dururlar.’

Yasin suresi 69. ayet ‘Biz o pey- gambere fliir ö¤retmedik, fliir ona ya- k›flmaz, fark etmez de. Ona vahiy edi- len bir ö¤ütten ve apaç›k bir kur an dan bir baflka bir fley de¤ildir.’

Saffet suresi 36. ayet ‘mecnun bir flair yüzünden ilahlar›m›z› m› terk edece¤iz?’

Kutsal kitab›n, fliir hakk›ndaki hükümlerinden baz›lar› bunlar. ‹la- hiyatç› Yaflar Nuri Öztürk Türkçelefl- tirmifl. fiiir söylemeyi ve hayal etmeyi olumsuz görüyor ama, söyleyeni de öldürün demiyor.

Baz› insanlar, sizi tanr› vard›r, yoktur tart›flmas›na çekebilmek için Einstein’›n bir sözüyle karfl›n›za ç›- karlar. ‘nereye elimi atsam Tanr›’y›

gördüm.’ Bunda flafl›lacak bir fley yok. Bu iki flekilde yorumlanabilir.

Birincisi, tanr› bir bilinmezlik sonu- cunda oluflan bir kavram ise ve Eins- tein da bu anlamda bilemeyecekleri vard›r elbette do¤rudur. Onun da bi- lemeyecekleri vard›r elbette. ‹kincisi, görünen her fleyin tanr›dan bir parça oldu¤u anlam›nda söylüyorsa, gene do¤rudur. Bu da benim atalar›m, varl›¤›n berli¤i kavram›yla, tasavvu- fun gizemi içinde yüz y›llard›r söyle- ye gelmifllerdir. Ama bu konuda söy- lenecek baflka bir Einstein sözü var:

‘Hayal gücü, bilgiden daha önemli- dir, hayal edemezseniz hiçbir fley ta- sarlayamazs›n›z, soyut kavramlar, el- le tutulur eserlere dönüflemez’ diyor.

fiiir söyleme de hayal etmekle olur.

Einstein, bu söylemi ile bizim kutsal kitab›m›z›n emirlerine karfl› gelebi- lir, ama O’nu ba¤layan birfley yok.

Çünkü O’nun kitab›nda fliirin ya da hayalin yasakl›¤›na iliflkin bir hü- küm yok.

De¤erli arkadafllar, Kibele kültü çok eski ça¤lardan Anadolu’da dinle- ri ve gelenekleri etkilemifltir. Efes’in Artemis’i de evrimleflmifl Kibele idi.

Onun için tanr› anas› say›l›rd›.. Za- ten H›ristiyanlar›n kilisesinin erka- n›, Meryem Ana’n›n özelliklerini be- lirtirken , O’nu da tanr› anas› sayd›.

‹sa peygamberin tanr›n›n o¤lu olma- s› buradan gelir. Kybele Mekke’ye götürülüp, putu kabeye kondu.

Onun için Kabe yönüne Kibele’nin ad›ndan dolay› K›ble dendi. Zaten Kabe de biraz Anadolulu’dur. Pey- gamberlerin atas› say›lan Urfal› hem- flehrimiz Halil-ül Rahman taraf›ndan yap›ld›¤› söylenir. ‹kinci kar›s› Ha- cer’den olma ‹brahim’in yapt›¤› Ka- be’nin tafl da Hacer ül Esfettir. Ünlü

‹slam düflünürü Beyaz›d-› Bistami

‘Nereye gidiyorsunuz ey hacca giden- ler, Kabe diye Allah›n evi dedi¤iniz yer Hacer o¤lu ‹brahim’in yapt›¤› bir yap›d›r. Allah oraya hiç gitmemifltir.

Oysa benim gönlümden hiç ç›kmad›.

Gelin benim etraf›mda tavaf edin.’

derken Kabe’nin mimar›n›n Anado- lulu ‹brahim oldu¤unu söylüyor.

Anadolulu Kybele bakiredir. Ba- bas›z o¤lu Atçis’dir. Babil ülkesinin koca anas› ‹fltar Ana bakiredir. Baba- s›z o¤lu Tammus’tur. Temmuz ay›- n›n bizdeki ad› da oradan gelir. M›s›r ülkesinin koca anas›n›n ad› ‹sis’tir.

Babas›z o¤lunun ad› Öziris’tir. Bat› ve güney Anadolu’nun koca anas› Arte- mis’tir. Babas›z o¤lu Adonis’tir. Mer- yem Ana, ad›ndan da belli, Koca Ana’d›r. Babas›z o¤lu ‹sa’d›r.

Bunlar› flunun için söyledim. Her nedense Anadolu ve etraf›n›n koca analar› hep babas›z o¤lan do¤urmufl.

Artemis ve Meryem Ana ise ‹sa ö¤re- tisi aras›ndaki benzerlik, günümüzü de ilgilendirmektedir. Aziz Yuhanna gelecekte sevginin insanl¤› besleye- cek ve belirleyecek tek ö¤e olaca¤›na dair vaaz vermektedir. Efes’te böyle- ce bilinçli olarak geç dönemdeki be- reket ve iyilefltirme tanr›ças› onun ö¤retisine ba¤lanmaktad›r. Bu asl›n- da sadece bir ba¤lant› de¤il, halefe inanç oluflturma çabas›d›r. bir de Meryemana’ya ana tanr›ça imaj› bo- zulmadan inanc›n do¤mas›d›r. ‹n- sanl›¤› besleyecek ve koruyacak olan ögelerin sevgi olduu fikri de, yaflayan Artemis gelene¤ine ba¤l› olarak zaten Anadolu’da var oldu¤u gerçe¤inin, kabulüdür.

Anadolu, güneflin do¤du¤u yer olarak tan›mlan›r. Vard›¤›n neden meydana geldi¤ini ilk olarak araflt›- ran Thales gibi bilgeler, bu araflt›r- malara katk› yapan anaksimendros gibi filozoflar, Hipokrat gibi doktor- lar, Demekritos gibi düflünürler, Ho- meros gibi ozanlar, Heredot gibi co¤- rafyac› ve tarihçilerin, bilimi, felsefe- yi, sevgiyi, mutlu ve umutlu yaflam›

sergiledikleri tek yar›madadad›r Ana- dolu. Bu bak›mdan eskili¤i kadar ev- renseldir.

Benim Kadem dedi¤im Anado-

(7)

lu’nun, Avrupa’n›n anas› oldu¤unu ayn› isimle kitaplaflt›ran Hemmut Uhlig’in düflünceleri farkl› de¤il. dini çekiflmelerin sürgit uzamas› ve poli- tik çekiflmelerden daha uzun sürmesi tarihsel bir olgu. 1453 y›l› bu keskin- li¤in milad›. De¤iflik inançtaki gücün H›ristiyan dünyas›na mudühalesi ile, e¤er AB’ye baflvuru lütfen kabul edi- lirse, bu keskin s›n›r›n ortadan kal- kaca¤› tart›fl›l›p duruyor. Yazar, bu s›n›r›n k›smen ortadan kalkt›¤› görü- flünde ama, görülen o ki, pek olas›

de¤il. Avrupa’y› aya¤a kald›r›p, yan- dafl sa¤lamak için bilinçlice söylen- mifl ‘Haçl› Seferi’ sözünden, yanl›fl anlafl›ld› diye geri dönüfl pek tutma- d›.

Bütçesi, Mustafa Kemal’in mira- s›ndan sa¤lanan, Türk Tarih Kuru- mu’nun destekledi¤i kaz›lardaki bu- luntulara göre, dünyada ilk kez ta- r›msal alandan kentsel alana geçifl, yani dünyada ilk kent Anadolu’dad›r:

ÇATALHÖYÜK. Dünyadaki di¤er kentlerin anas›d›r. Kaz›larda bulunan heykeller, yaflam›n devam›n› simge- leyen ve törenlerde kullan›lan kad›n heykelcikleridir. Din duygular›n›n geliflmesi ile zaman içinde kad›n hak- k›ndaki tanr›sal fikir de de¤iflti. Yafla- m›n üç ana kural›, tohum, hamilelik ve do¤um. Yani yaflam›n devam›. Ku- ral olarak kad›na duyulan sayg› dola- y›s›yla evrenselleflti.

Anadolu’nun tanr› ve tanr›çalar›

uyumlu ve hoflgörülüdür. Bu insan›n toplu yaflamas›na yans›m›fl. Anadolu insan›n›n köleli¤e bak›fl› bile sevecen yap›ya ulaflm›fl. Bugün anlad›¤›m›z anlamda hiçbir zaman kölelik olma- m›fl. Sadece hizmetlilerin yasalar kar- fl›s›nda haklar› var. Bugünkü bir nevi ücretliler.

Helmut Uhlig, sadece kan›da du- yulan sayg› de¤il, resim heykel ve se- ramik sanat›n›n, Girit’te, Adalar ve Yunanistan’da Balkanlarda nas›l ve hangi yollarla bat›ya ulaflt›¤›n›, bilim adamlar›n›n çözdü¤ünü aç›k›lyor.

Çatalhöyük mihrab›ndan rastlanan bo¤a figürünün, üretmedeki de¤ifl- mezli¤in ifadesi olarak belirtip, ‹s- panya’daki bo¤a güreflleri ile olas› il- gisine de¤iniyor. Akdeniz uygarl›¤›-

n›n sadece sanat alan›nda de¤il, yafla- m›n her alan›nda Anadolu ile birlikte düflünmek gerekti¤ini vurguluyor.

Hititlerin tanr›s› tarihin ak›fl›na göre isim de¤ifltiriyor. Kababa oldu, Kumpapa oldu Hepa oldu, Hapa ol- du, Artemis oldu. Havva Ana oldu.

Ama bereketi ve tanr› anal›klar›n› hiç b›rakmad›lar. Asl›nda Anadolu tan- r›alar› bu özelliklerinden dolay› M›- s›r ve Mezopotamya tanr›çalar› ile benzefliyor. Gügör Dilmen Usta’n›n oyunundan al›n›p, bir bölümünün az önce aktar›ld›¤› gibi Kybele Ana ve ard›llar› Anadolu’yu tekne yap›p, do-

¤ay› ve yarat›c› insan akl›n›, insanla- r›n göz yafl›n› bu teknede yo¤urarak mayalam›fl, maya tekneden taflarak Avrupa ve di¤er anakara ülkelerine üretimini piflmifl olarak ihraç etmifl- tir.

Tanr›ça kültü yaflad›¤› s›rada bile erkekler bofl durmuyor, aç›k olmasa da çekiflmeyi sürdürüyordu. Tarih içinde bu senlik, benlik çekiflmesinin sonucu, tanr›çalar›n güçünde ve et- kinli¤inde bir de¤iflim meydana ge- tirdi. Krallar tanr›çalar ile evlenme-

¤e bafllad›lar. Kad›n› yaflam›n sürek- lili¤i için kutsal bir obje olmaktan ç›- kar›p, cinsel bir obje haline getirdi- ler. Ayr›ca gelen tek tanr›l› dinlerde- ki yarad›l›fla ait anlat›larla ve kad›n›

erke¤in ba¤›ml› k›ld›lar. Bu hüküm giderek H›ristiyanl›¤a ve sonra Müs- lümanl›¤a geçti. Art›k kad›n k›ymetli bir eflya gibi, di¤er fleyler gibi erke¤in mal› oldu.

De¤erli arkadafllar, Say›n Güler Ayman hocam›z ‘Türk kad›n› san›l- d›¤› gibi erke¤in arkas›nde de¤il, onu yönetendir.’ yorumunu yapm›flt›r.

Buna Güngör Dilmen usta kat›l›yor:

“Ben Anadolu’ adl› eseri Kybele’den günümüze kad›n›n hakimiyet serü- venini anlat›yor

Bizde Anadolu’da Tanr›ça olsun olmas›n Ak›ll› uslu

Bir fleyler yapmak isteyen kad›n Güçlü bir kocaya yaman›r

toplum içinde Koflar onun arabas›na Güder onu hiç sezdirmeden.

Akla bir diyece¤imiz yok. Ama tutkusu için kocalar›n› yöneten ka- d›n lar›n, insanl›¤›n bafl›na ne belalar açt›klar›n› tarihten biliyoruz. Kendi- sine ba¤l› olan erke¤ini yönetirken, kad›n›n da ak›ll› ve bilgisi olmas› ge- rek.

Erke¤i ile yaflam›n her alan›n›

paylaflan kad›n›n tutsakl›¤› ne zaman bafllam›flt›r sorusu akla gelir.

Türkler Anadolu’ya gelirken ge- tirdikleri iki fley vard›:

1) Tanr› ve inanç konusundaki fark›l›l›k. biri egemen s›n›f›n, di¤eri halk›n benimsedi¤i öz ve biçim.

Henoz kabul edilmifl ‹slamiyetin kurallar›ndan etkilenen ünlü Türk düflünürü Yusuf Has Hacip, bugün için de geçerli olan insan erdemlerini içeren ve konusunda ilk olan Kutad- gu bilig adl› eserinde diyor ki:

K›z› çabuk evlendir, uzun müddet evde tutma, yoksa hastal›¤a gerek kalmadan ölürsün.

Dost arkadafl sana bir fley söyleye- yim bu k›zlar do¤masa, yaflamasa daha iyi olur.

Do¤arlarsa yerleri evin alt›, me- zarl›k olsun daha iyi olur.

Kad›nlar› her zaman evde muhafa- za et, çünkü içi d›fl› gibi olmaz.

Hazretin söyledikleri bunlar. Ya- sak meyvenin cennete yenilip kovul- maktan tutun da, kaburga kemi¤in- den yap›lmaya kadar biri dizi söylen- celer ile, cennet ödülü ve cehennem cezalar› yazar›m›za bunlar› söyletmifl olmal›. Hazretin hikmetinden sual olunmaz. Ama benim akl›ma tak›lan bir soru var.

Nas›l oluyor da tarihçilerimiz, edebiyatç›lar›m›z, felsefecilerimiz, bunca güzel, konusunda ilk ve de-

¤erli olan bu kitap için, yukardaki fi- kirler bak›m›ndan, Türk toplumun- da kad›n›n afla¤›lanmas›n›n milad›n›

anlatan, bafllatan kitap demiyorlar?

Ben buna flafl›yorum. Çünkü, yazar bunlar› söyleyip geçse, onun fikridir der, be¤enmezsiniz olur, biter. Ama öyle olmam›fl. Bu düflünceleri Seluk- lu veziri nizamülmül, delvteni siya- setine sokmufl. Yani resmi ideoloji olmufl. Çünkü uydurulmufl din ku-

(8)

rallar› ile toplumu yönetme daha ko- lay olacak Ard›l› olan Osmanl›’da du- rum farkl› de¤il. Anlay›fl aynen sür- müfl. Ne zamana kadar kad›n top- lumda yok? Kocas›n›n arkas›nda onu yönetiyor denilen kad›n, as›rlar bo- yunca toplum yaflam›nda yok. Ne za- mana kadar? Mustafa Kemal’e kadar.

1000 y›l eksik ve topal yaflam›fl Türk toplumu.

Mustafa Kemal “bütünün yar›s›n›

topra¤a çak›p, di¤er yar›s›n› gö¤e yükseltemezsiniz” diyor.

2) Eflitlik içinde yaflama sevinci ve yaflama bütünlü¤ü.

Eflitlik içinde olmaktan anlatmak istedi¤im kad›n erkek cins ayr›m›n›n olmad›¤› bir tercihle, insan›n kendi d›fl›nda var olan her fleyle beraber ya- flama zorunlu¤unun ay›rd›nda ola- rak, onlar› da severek yaflamdan hofl- nut olmas›. ‹flte Türkle bu malzeme ve Anadolu’dan bulduklar›yla yo¤ru- larak, insan olman›n kaç›n›lmazla- r›ndan olan ÇALIfiMAy› ibadet afla- mas›na ç›kar›p bir kurum haline ge- tirdiler. Bunun ad› Ahilik. Bafl›bofl bir toplumu her bas›mdan ayakta tu- tan, birli¤i sa¤layan toplumun gerek- sinimi olan sanat› ve sanatkarl›¤› ör- gütleyen, e¤itim ve ifl kurumu olan ahilikle, organik olmasa bile kavram ve amaç bak›m›ndan bizim meslek odas› olarak iliflkimiz var. “Kaliteli üretim, ekonomik üretim, ihtiyaç için üretim, ve nihayet iflin ehli tara- f›ndan yap›lan üretim” ahili¤in pren- sipleri aras›ndad›r. ‹fl kurumu oldu-

¤u zaman ahlak kurumudur ayn› za- manda. Kad›n kollar› say›labilecek BACIYAN, askeri kanat say›labilecek GAZ‹YAN, gönül ve fikiz erleri say›- labilen ABDALAN ve as›l omurgasi say›lan AH‹YAN ifl örgütlenmesi var.

Toplumu kaostan ç›kar›p devlet kur- mufl, bu devlet 600 y›l dünya impara- torlu¤u olmufl. Bektaflili¤in geliflme- sine altl›k olan Ahili¤in bir söylemini sizinle paylaflmak istiyorum:

“Hakk ile sab›r dileyip, bize gelen bizdendir. Ak›l ve ahlak ile çal›fl›p bizi geçen bizdendir.”

Bu söylemin, insan sevgisi, çal›fl- kanl›k dürüstlük, ifl ahlak› ile bencil-

lik karfl›tl›¤›n› simgelemesi bak›m›n- dan, bugün de geçerli olmas›n› ister- dim.

‹flte sevgili gençler, odam›z›n gö- revlilerinin, hocalar›m›z›n, bizlerin ortak amac›m›z, mesle¤imiz ve ülke- miz için yapacaklar›n›z da bizleri ge- lip geçmeniz bizim amac›m›z.

Özü, insan ve do¤a sevgisi olan di¤er bir Anadolu kurumu da Bekta- flilik. aram›zda Fuat Köprülü’nün k›r Bektaflisi dedi¤i Alevi inanç temelin- den gelen arkadafllar›m›z vard›r. ‹n- sanlar ve onlar›n do¤a ile iliflkisini ö¤retisine konu edinen Bektaflili¤i, anlay›p ö¤renebilmek için bir yaban- c› bilim insan› olan ‹rene Melikoff:

‘Çevrek as›r çal›flt›m, bitiremedim.

Yeniden bafllasam belki bir o kadar daha çal›flmam gerek’ diyor. Onun için benim Anadolu’nun bu güzel çi- çe¤inden uzunca söz etmeme zaman uygun de¤il. Ancak onun dört afla- mal› ve k›rk s›n›fl›k okulunun bir ö¤- retisini size hat›rlatmak istiyorum.

Bektaflîli¤in 3. okulunun 10. s›n›f›n- da (4 kap› 40 makam) diyor ki ‘Ken- dini bil ve tan›’. De¤erli gençler, ken- dini bilen ve tan›yan bir kimsenin ne yap›p ne yapmayaca¤›n›n taktirini si- ze b›rak›yorum. Ayr›ca Bektaflîli¤in beni ben yapan etkilerinden biri flu.

Dilimi tarih içinde koruyup, yaflar halde tutarak, ulus olabilme özelli¤i- ni ve gücünü ayakta tutmufl. Tap›n- ma dili Türkçe olan Bektaflîlik, yafla- yan halk ‹slaml›¤›nda, Türkçe’nin iletiflim arac› olmas›n›n süreklili¤ini sa¤lam›fl. Buna karfl›l›k saray ve onun himaye etti¤i katmanlar ile,di- van edebiyat›n›n ustalar›n›n dili Arapça ve Farsça. Ayr›ca Türkçe için karalama ve kullanmama kampanya- s› var. Bak›n›z, Sümbülzade Vehbi Efendi ne diyor;

‘Farisi vü arabiden iki flehbal gerek Taki pervaz-i bülend eyleye anka- yi sühan'

Yani söz kuflunun yükseklere ç›k›p uçabilmesi için Farsça ve Arap- ça’dan iki kanat takmas› gerekir- mifl.

Gene divan sairi Nabi ise o¤luna ö¤üt vermek için yazd›¤› fliirinde:

‹tibar eyleme hiç hendeseye Düflme ol daireyi vesveseyi Diyerek, geometriye yani bilimin en temel kural›na karfl› ç›k›yordu.

Ama Anadolu’nun bir köflesinden Malatya'l› Bektafli ozan Esiri Baba di- yor ki:

‘Ne Arabi, ne Süryani, ne Farsi, Afl- ka düflüp Türki lisana geldim.’

deyip Türkçe'yi ululuyor.

De¤erli gençler. Mithat Cemal Kuntay dizelerinde diyor ki;

‘Bayraklar› bayrak yapan üstünde- ki kand›r.

Toprak, e¤er u¤runda ölen varsa vatand›r.’

‹yi de, bizler Yemen’de, Filis- tin’de, Kuzey Afrika’da çok öldük.

fiimdi oralar vatan m›? De¤ilse ne- den? fiairin bu dizeleri gerçe¤i yan- s›tm›yor mu? Hay›r. Yans›tm›yor de-

¤il. Oras› vatan olmad›¤› halde üm- met ve sülale saltanat› için ölmüflüz.

Öldü¤ümüzün arkas›nda a¤›tlar ve türküler kalm›fl. Mustafa Kemal ora- lar›n vatan olmad›¤›n› görevle gitti¤i gençlik y›llar›nda görmüfl. Bu tan›kl›-

¤› sonradan Misak-› Milli'ye altl›k ol- mufl.

De¤erli gençler. Ben Osmanl›' n›n y›k›l›fl›n› kendimce iki özet maddede toplad›m.

Birincisi,Yunus Emre'nin ölü- münden 300 y›l sonra katline fetva ve ferman ç›kar›lmas›,

‹kincisi, Tire Kazaz cami imaml›-

¤›na ücretsiz atanmak isteyen haf›z Mustafa’ya verilen yan›t.

Baflvuruya saray›n verdi¤i yan›tta deniliyor ki ‘Olur, ama padiflah efen- dimizin ömrünün uzamas› için sü- rekli dua edilirse’.

Bir de bu iki unsurun yan›na bir çeflni ekleyelim isterseniz. Montes- que ald›¤› duyumlardan olsa gerek

‘‹ran mektuplar›’ adl› eserinde, kah- raman› olan ‹ran Veliaht fiah›’n›n, Paris’e giderken konaklad›¤› To- kat’tan, saray›na yazd›¤› mektupta flunlar› söyletiyor:

‘Tokat halk› o kadar periflan ki, buraya vali olmak için saraya rüflvet

(9)

veren vali paflalar, bunu tez elden ç›- karmak için, halk› periflan etmifller.’

Montesque, kendisinden 200 y›l evvel yaflanan bir baflka olaya karfl›n 1700’lü y›llarda duyumla bunlar› ha- yal edebiliyorsa, Yavuz Selim’in hafl- meti ve azameti ile gaddarl›¤› da pek ifle yaramam›fla benziyor. Piri Pafla, Yavuz Selim’e diyor ki:

‘Bir devlet nas›l batar devletüm, bilür müsüz?

1- Ol devletin ahmak bir bafl vezi- ri olursa,

2- Yöneticiler kar›lar›n›n sözüne uyar, onlar da devlet ifllerine kanfl›r- sa,

3- Bir tak›m mevki ve makamlar, ehil olmayanlara da¤›t›lup, rüflvet ve- irtikap arflu-alaya ç›karsa. Bu sözleri duyan Yavuz Selim’in nas›l ac›mas›z olaca¤›n› taktir edersiniz.

De¤erli arkadafllar. Sevgili genç- ler. Bütün bunlardan sonra gelmifliz bugünlere. Ama nas›l?

Bizim ulus olarak bir baflka öldü-

¤ümüz yerler var. Öyle Yemen gibi, Filistin gibi de¤il, ‹smet Pafla, ‹nönü Savafllar›’n›n y›l dönümündeki bir söyleflide bir soruyu flöyle yan›tl›yor:

‘Düflman›n, silah, say›sal ve teknolo- jik üstünlü¤ü vard›, iyi de savafl›yor- lard›. Fakat bizim de bir üstünlü¤ü- müz vard›. O üstünlük bizim vatan›- m›z için çarp›fl›yor olmam›zd›’ diyor.

Yani çarp›fl›lan yer Anadolu ‘çarp›flan da ANADOLU’muz.

Cepheye mermi götüren ka¤n›

katar›ndaki bir kad›na general Fah- rettin Altay, tarihe not düflmek ama- c›yla ad›m sorar. Kad›n, ‘Ad›m› ne yapacaks›n bre yavrum. Çok laz›msa yaz, benim ad›m ANADOLU' der.

Gene ka¤n› katar›nda bir baflka olay; Ka¤n› yürüyüfl kolundan bir gürültü gelir, endifle edilir, koflup ba- karlar ki genç bir ka¤n› sürücüsü ka- d›n do¤um yapm›fl, cephe gerisinde- ki bir sa¤l›k birli¤ine gönderilmek is- tenir, kad›n diretir, gitmek istemez, çocu¤un ölür derler, o zaman kad›n der ki, ‘Bu mermiyi cephedeki erime götüremezsem bu bebem o zaman yaflayamaz, ölür’ der.

Arkadafllar, tarih boyunca, Ana- dolu'ya do¤udan ve bat›dan gelen ka- vimler, geldikleri gibi gitmifller. Do-

¤udan Persler, Mo¤ollar gelmifl, git- mifl. Bat›dan da Roma, Kurtulufl Sa- vafl›’nda da Mustafa Kemal emperya- list güçler için ‘Geldikleri gibi gider- ler’ demiflti. Bildi¤i varm›fl, geldikleri gibi gittiler.

Mustafa Kemal Anadolu'nun gü- cünü ve onu kullanmas›n› bilip, kur- tuluflu ve kuruluflu gerçeklefltirdi.

Ama savafl yeni bafll›yordu. Ekono- mik ba¤›ms›zl›k kazan›lmad›kça sa- vafl kazan›lmazd›. Kalk›nmak gereki- yordu ama nas›l? D›flardan al›nacak krediler yeni ba¤›ml›l›k yaratacakt›.

Onun için hesapl› ve karflihkh yarara dayanmal›yd› her ad›m.

‹smet Pafla'ya bir gazeteci sor- mufltu Lozan y›ldönümünde: ‘Paflam, size Lozan'da dediler ki “gelip önü- müzde diz çökeceksiniz, para isteye- ceksiniz, iyisi mi flu tasla¤› imzala- y›n, bu ifl bitsin” dendi¤inde, siz de gelip para istemek için yalvararak para istersek vermezsiniz, gere¤ini yapars›n›z, ama bu anlaflmay› bizim istedi¤imiz gibi sonuçland›r›r›z dedi- niz, direttiniz ve sonuç ald›n›z, sonra da baflbakan oldunuz. Baflbakanl›¤›- n›zda, Lord Gürzon’un söylediklerini hat›rlatacak bir olay oldu mu?'’ ‹smet Pafla flöyle yan›tlar:

‘Evet oldu. fiimendifer meselesi için elli bin liraya ihtiyaç duyduk.

Osmanl› Bankas›na haber gönderdik.

‘Olur, verelim’ dediler. Ama bu bir istikrar meselesidir, oturup konufl- mam›z laz›m dediler. ‹flte o zaman si- zin söyledi¤iniz Lozan’daki tabloyu hat›rlad›m. Onlara teflekkür edip pa- ray› buldu¤umuzu söyledik. fiimen- difer meselesini de bu memleketin insan› kendi kazmas› ve gücü ile hal- letti.’ Bu soruyu ve yan›t› ben ken- dim duydum.

De¤erli arkadafllar. Cumhuriyet kurulduktan' sonra, Bay›nd›rl›k Ba- kanl›¤› Müsteflar›n›n ‹stanbul’a gelifli olay, söyledikleri de gazetelere man- flet olmufl. Müsteflar, ‘kalk›nmam›z için mühendise ihtiyac›m›z var, aci- len mühendis mektebi açmam›z ge-

rek, hem bir tane de¤il, iki tane’ di- yor.

Çeflitli disiplinlerden toplam 283 mühendis ile do¤mufl cumhuriyet.

Bugün odalanm›za kay›tl› yüzbinleri aflan mühendislerimizvar ve kalk›na- mad›k. Neden?

Bir ülkenin sosyal sorunlar›n›, mühendislik sorunlar›ndan ayr› dü- flünmek insan› aldat›r. Bir mühendi- sin, bir felsefeciden ayr›m› olmamas›

gerekir. En az›ndan düflünce aç›s›n- dan. Çünkü, yaflama biçimi, her tür- lü bilgi ve olguyu de¤erlendirme ye- tene¤i demektir. De¤erlendirmede yan›lmaz do¤rular bulur insan.

Onun için mühendislik, toplumun yap›s›ndan ve ekonomik belirleme- sinden ayr›lmaz. Bireyi bulundu¤u- muz toplum geri b›rakt›r›lm›flsa, si- zin mühendisli¤iniz de bu gerili¤in bir parças› olmak durumundad›r.

Onun için öncelikle göz önünde bu- lundurulacak fley, sosyal, ekonomik ve siyasi yap›n›n ba¤›ms›z olmas›d›r.

O zaman teknik insanlar olarak da ba¤›ms›zl›k çabas›na katk›da bulun- mak gerekir. Emperyalizmle savafl verilmedikçe kendi dal›m›z›n ge- liflmesine olanak bulunmad›¤›n› bil- meliyiz. Bu savafla kat›l›p baflarama- d›¤›m›z sürece bir mühendis olarak hesap kurdu olsak ne kazand›r›r›z bu ülkeye, olmasak ne kaybettiririz.

fiu bulundu¤umuz koyda denizin içine 50 katl› bina yap›n dense, deli

‹brahim gibi biri de ç›k›p paralar› sa- çarak al›n size para dese, çeflitli mü- hendislik disiplinleri bir araya gelir, turizme mi, ifl yerine mi, konut ge- reksinimine mi yarayacak, bilinmesi- ne gerek olmadan bunu yapar›z. O zaman ifl bulduk diye sevinmeli mi- yiz? Yap›l›p ta flimdilerde ineklerin otlad›¤› ya da binalar› dü¤ün salonu olan havaalanlar› bundan farkl› m›- d›r? Oralarda çal›flan mühendisler, mimarlar ifl bulduk diye sevinmifller miydi dersiniz? Ama deniz bitti. Sen sa¤, ben selamet. Kararlar›, sabah uyan›nca Kayseri'ye liman isteyen politikac›lar als›n ben uygulayay›m derseniz, ilkellik ve iflbilmezlik alt›n- da ezilir, suskunlukla da toplumun ezilmesine katk›da bulunursunuz.

(10)

Kararlara kat›l›mc› ve o kararlar› ya- flama geçirecek yerlerde olmal›y›z.

1950’l› y›llarda Nazi zulmünden kaçarak gelip, hukuk fakültesinde Ö¤retim üyeli¤i yapan Prof. Emest HIRST ö¤rencilerine politika ile ilgi- lerini sormufl. ‹lgilenmedikleri ve sa- dece ders çal›flt›klar› yan›t›mn›al›nca;

‘Biz de öyle yap›yorduk, ama Hitler diye biri ç›k›p hepimizi silip süpür- dü, gene bizim flans›m›z varm›fl, biz Türkiye gibi bir vatan bulduk, sizin o flans›n›z olmayabilir’ demifl.

Yap›lan anketlerden anlafl›ld›¤›na göre gençli¤in %70’i ülkeyi terk et- meyi düflünüyormufl. fiimdi soruyo- rum. Gerçekten böyle bir karara var- san›z, ‘Buyurun ha buyurun, ne iyi ettiniz de geldiniz, niçin geç kald›- n›z?’ diyebilecek ülkelerin var olabi- lece¤ini rüyan›zda görür müsünüz?

Aran›zda Tayfun Kaynarca adl› bir arkadafl›n›z var. O’nun baba dedesine sormufltum. ‘Büyük baba, -14 y›l as- kerlikten ve Kurtulufl Savafl›’ndan sonra 2 y›l da kendi memleketimde ihtiyaçtan zaptiyelik yapt›m, asker kaçaklar›n› yakalay›p döverek askere gönderdim- diyorsun. Onca zorluk- lar› yaflam›fl biri olarak, kendi hem- flehrilerim bu flekilde askere gönder- mekten üzüntü duymad›n m›?’ Soru- mu flöyle yan›tlam›flt›:

‘O¤lum, harp bitmifl, ortal›k art›k güllük gülistanl›k olmufl, üstelik ar- t›k askerin yataca¤› ot yata¤› bile var, Neden kaçarlar askerlikten?’

Dedem, ot yata¤a bile hasret, uzun y›llar askerlik yap›p rastlant›

sonucu ölmeyenlerden. Ama bu ül- kenin s›n›r›n› kanlar›yla çizen on binlerce Yunus dedelerimiz, torunla- r› bu ülkeyi terk etsinler diye mi can- lar›n› verdiler?

Geçen seneki sohbetimizde, anne ve babalar›m›z›n biyolojik olarak ço- cuklar› oldu¤umuz kadar, simgesel olarak de¤erli hocalar›m›z›n, bilim dal›n› ülkemize getiren meslek bü- yüklerimizin Kurtulufl Savafl›’nda bi- zim yaflamam›z için ölenlerin çocuk- lar› ve torunlar› oldu¤umuzu söyle- mifltim. fiimdi size soruyorum. Siz kimlerin ninesi ya da dedesi olmak istersiniz? Olmas›n› istedikleriniz için flimdiden yapacak bir fleyleriniz var m›?

Bu sözlerim sizleri karamsarl›¤a itmifl olabilir. Karamsarl›k insan›

kurtaracak, insan› ayd›nl›¤a ç›kara- cak ve berrak düflündürecek, ferahla- tacak bir reçete biliyorum. Onun ad›

SÖYLEV. Mustafa Kemal, yapt›klar›- n› ve yaflad›klar›n› yazm›fl. Gelecek kuflaklar bilip ders als›nlar, s›k›fl›nca baflvursunlar diye. Bizim flimdi yafla-

d›klar›m›z› öngörerek akl›m›za dön- dü¤ümüzde anahtar olmas› için.

De¤erli arkadafllar, sözlerimi Bed- ri Rahmi Eyübo¤lu ustan›n bir fliirin- den bir bölümle bitirmek istiyorum.

Anadolu için düflündü¤ü dizeler flöy- le:

Bu Anadolu var ya bu Anadolu Bu misli görülmemifl cömert ana Bu her yan› dudak, her yan› meme,

her yan› gül

Bu z›rn›k almadan veren Habire veren yedi veren gül Bu Anadolu var ya bu Anadolu Bu üç yosma denizde üç defa

›slanan

Irmaklar ortas›nda susuzluktan çatlayan

Bu Anadolu var ya bu Anadolu Bu sapsar› s›tma, bu masmavi gurur Ne tosunlar do¤urmufl, ne tosunlar Bak daha neler do¤uracak.

Hepinize sevgi ve sayg›m› sunu- yorum. Yaflam›n baflka alanlar›nda da görüflebilmeyi diliyorum. Sa¤l›kl›, mutlu ve baflar›l› bir yaflam diliyo- rum hepinize.

✦Muhittin Selvitopu

Onur Kurulu üyemiz Halil Kay- narca’ya katk›lar›ndan dolay› teflek- kür ederiz. Arkadafllar herkes s›rayla birer Nutuk kitab› alal›m.

(11)

✦Muhittin Selvitopu

Malatya Turan Emeksiz Lisesi’n- de beraber okuduk. Daha o zaman- lardan çok atak, çok çal›flkan ve üretkendi. Duvar gazetesinde yaz›la- r›, fliirleri ç›kard›. Birçok sosyal akti- vite içinde yer alan kiflili¤i vard›.

Marmara Üniversitesi ‹letiflim Fakül- tesinde ö¤retim üyesi olarak görev yap›yor. Burada bir fleye de¤inmeden edemeyece¤im. Malatya Turan Emeksiz Lisesi’nin ismi de¤ifltirildi.

Turan Emeksiz 27 May›s’ta flehit dü- flen arkadafl›m›zd›. O da üniversite ö¤rencisi idi. O zamanki siyasal ikti- dara karfl› yap›lan eylemde öldürül- müfltü. O siyasi iktidarda bulunanla- r›n mezarlar› an›tlaflt›r›ld›, öldürülen arkadafllar›m›z›n isimleri de bir bir silindi.

Say›n Nurflen Maz›c› ayn› zaman- da jeodezi ve fotogrametri mühendi- si. Selçuk Üniversitesi’nden mezun daha sonra ikinci bir üniversite ola- rak bas›n yay›n› bitirdikten sonra o dalda uzmanl›¤›n› yaparak bugünkü konumuna gelmifl bir insan.

TMMOB kongresinde Halil a¤abeyi- mizle karfl›laflm›fl yaz e¤itim kamp›- m›zda bir sunum yap›p yapamayaca-

¤› yönündeki iste¤imize olumlu ya- n›t verip buraya geldiler. Biz kendi- lerine hepimiz ad›na teflekkür ediyo- rum.

✦Prof. Dr. Nurflen Maz›c›

Marmara Üniversitesi

Böyle güzel methiyeler için te- flekkür ediyorum.

Türk mühendislerinin ortaya ç›- k›fl sürecinden bafllayal›m. Bu süreç ça¤dafllaflman›n ilk evrelerinde görü- lüyor. Ancak bu ortaya ç›k›fl toplu- mu ça¤dafllaflt›rmaktan öte orduyu ça¤dafllaflt›rma olarak 18. yüzy›lda askeri mühendislik okulunun kurul-

mas›yla somutlaflm›fl. 1830’da daha belirgin at›l›mlar gerçekleflmifltir.

Mühendislik dendi¤inde bat›da sa- nayileflme süreci akla gelmekle bir- likte Türk mühendislerin varl›klar›

benzeri bir sürece ba¤l› olmam›flt›r.

Henüz sanayileflmenin yok denecek kadar az oldu¤u bir dönemde Os- manl› ‹mparatorlu¤u’nda mühendis- lerin var olufl nedenleri korunmas›

gereken devletin temel organ› ordu- nun ça¤dafllaflmas›na katk›d›r.

Ne var ki cumhuriyetin ilan edil- mesiyle birlikte toplumsal bir hedef olarak benimsenen milli ekonomi kurma iste¤i, 1930’larda devletçi bir ekonomi politikas› saptanmas› mü- hendislerin ilk kez yönetici konu- muna gelmesini sa¤lam›flt›r. Böylece 1934 y›l›nda yap›lan birinci befl y›l- l›k kalk›nma plan› çerçevesinde ithal ikamesi ekonomi politikas›yla ham- maddelerden tüketim maddelerine üretilmesi için aç›lan fabrikalarda is- tihdam edilmek üzere al›nan mü- hendisler ülke ekonomisi yönlendir- me ve yönetme misyonunu üstlen- mifllerdir.

2. Dünya Savafl› sonras› devletçi-

lik politikas›n› aflamal› olarak terk eden ve bat›l› ülkelerle siyasi ittifak- lar›n› yo¤unlaflt›ran Türkiye’de tek- nik becerileri artan mühendislerin 1950’lere gelindi¤inde dünya ekono- misine aç›lma, uluslararas› sermaye ve bireysel giriflimlerin özendirilme- siyle yani kapitalistlefltikçe siyasal alandaki parlakl›klar› sönmüfltür.

Dolay›s›yla izlenen politika koflut olarak özel iflletmeleri kuran Türk mühendisleri yeni dönemde de bafla- r›l› olmufllard›r. Sermaye birikimi olmayan di¤er mühendisler de, özel flirketlerde, devletten edindikleri de- neyimi kullanarak onlar›n hesab›na çal›flm›fllard›r. Bu ba¤lamda 1977 y›- l›nda yap›lan bir araflt›rmaya göre TMMOB üyelerinin yüzde 16.2’si özel sektör, yüzde 63.1 kamu sektö- ründe yüzde 27.7’si özel iflletme pat- ronu olmufltur. 1960-1970’lerde yüksek teknik e¤itimine yap›lan özel ve devlet yat›r›m›n›n 337 milyon TL iken di¤er bütün alanlar için 234.5 milyon TL düzeyinde kalmas› da dö- nemin politikalar›n›n mühendislik alan›na verdi¤i önemi göstermesi aç›s›ndan anlaml›d›r.

Böylece 1950’de 15.500 olan Türk mühendis say›s› 1970’de 49.900’e ulafl›r. K›sacas› mühendis- lerin bir mesleki tabaka olarak orta- ya ç›k›fl› devlet eliyle oldu¤u için devletin ekonomik varl›¤›na ba¤l›

olarak geliflen böylece memurlaflan ancak 1950’lerde izlenen politikalar sonucu k›smi olarak devletten özerkleflen bir sürece girer. 1961 Anayasas›’n›n getirdi¤i özgürlükler çerçevesinde mesleki örgütlenmeye giden mühendisler 1970’lerde ken- dini tarihsel geliflimde toplumu kal- k›nd›rman›n motoru olarak alg›lay›p ortaya ç›kan sol hareketin etkisine girer. Hatta bu hareketlere öncülük eder. Bu yüzden o y›llar›n ODTÜ,

KONFERANS Prof. Dr. Nurflen Maz›c›

Mühendisin Duyars›zlaflt›r›lmas›

(12)

‹TÜ gibi a¤›rl›kl› olarak mühendis yetifltiren üniversitelerin sol hareke- tin kalesi haline gelmesi, rastlant›

de¤ildir. Art›k mesleksel taleplerine ek olarak politik ve sosyal düzenin de de¤iflmesini talep ederler. Böylece ald›klar› ö¤renim sonucu, analitik düflünen, neden sonuç iliflkilerini büyük ustal›kla kuran sentezleme, konsantrasyon ve alg›lama yetenek- leri yüksek olan mühendisler mesle- ki sorunlar›n›, toplumun sorunlar›n- dan soyutlamazlar. Dolay›s›yla, top- lumun merkezi sorunlar›yla ilgilen- me bilinç ve iradesiyle yürüttükleri hareketler toplumsal hareket olarak nitelendirilir. Öte yandan mühendis- ler etkinlik içinde bulunduklar› ne iflçi ne de patron olduklar› için tek- nik, ekonomik ve toplumsal sorun- lar› en iyi ele alabilecek unsurlar ola- rak de¤erlendirilir.

1970’lerin mühendisleri kendi- lerini öncülleri gibi ülkeyi ilerleten ayd›nlanm›fl, bilinçli unsurlar olarak görmezler. Tam tersine Türkiye’nin 200 y›ld›r ya¤malanmas›n›n yerli ka- pitalistler taraf›ndan buyur edilen emperyalizmin muhalifleri olarak ortaya ç›karlar. Böylece 1954 y›l›nda kurulan TMMOB bir demokratik kitle örgütü olarak de¤erlendirilir.

Nitekim 1970’lerin ortalar›ndan iti- baren haftal›k Birlik dergisi ve y›ll›k faaliyet raporlar› Türk mühendisleri- nin savafl›m›n›n anti emperyalist ve anti faflist oldu¤unu göstermektedir.

Ba¤›ms›zl›k için savafl›m›n iflçi s›- n›f›n›n mücadelesiyle örtüfltü¤ü sap- tanm›flt›r. Öyle ki mühendislere gö- re halk›n ç›karlar›n› savunan iflçilere faflistlerin silahl› sald›r›lar› engellen- melidir. Böylece 1970’lerin Türk mühendislerinin halk›n ve iflçinin kurtar›lmas›yla kendilerinin kurtul- mas›n›n efl anlaml› oldu¤u bilincini tafl›d›klar› söylenebilir.

Bu ba¤lamda bu bilinci uygula- maya dönüfltürmenin yöntemi ola- rak solcu iflçi sendikas› D‹SK’in ey- lemlerine destek vermek hatta için- de yer almak benimsenmifltir. Birçok iflyerinde her türlü antidemokratik bask›ya iflçi memur ayr›m›na karfl›

mühendisler sendikalaflma ve iflyer- lerinde toplu sözleflme hakk› elde et- mek amac›yla 19 Eylül 1979’da bir günlük greve de gitmifllerdir.

Mühendislerin sol e¤ilimleri cumhuriyetle birlikte art›fl göstere- cek 1930-50 aras› kapitalistlerle s›n›f çeliflkisi oldu¤una inanan mühen- dislerin oran› yüzde 9 iken 1971-75 aras›nda bu oran yüzde 40.1’e yük- selecektir. Ancak 1980’lerin bafl›nda Polonya’da bafllayan iflçi hareketi ile do¤u blokunun çözülmeye bafllama- s› süper güçler aras›nda rekabetin kazan›lm›fl gibi görünen bat› bloku- nun ideolojisi kapitalizm yeni yeni olanaklar açm›flt›r.

Yeni bir modelmifl gibi kitlelere özendirilen emperyalist model Tür- kiye’ye 24 Ocak 1980 kararlar›yla sunulmufltur. Örgütlenme, ifade öz- gürlü¤ü, tüm demokratik haklar›n kald›r›lmas›yla birlikte bu kararlar›n uygulanmas› ancak otoriter bir re- jimle mümkündür. Dolay›s›yla 12 Eylül 1980’de gerçekleflen askeri darbe görünüflte modernlefltirici Ke- malist bir izlenim vermeye çal›flm›fl- sa da mühendisleri yak›ndan ilgilen- diren iki amac› vard›r. Bir, merkez- den radikale olana de¤in genifl bir yelpazeyi içine alan sol hareketin et- kinlik alan›n› ortadan kald›rmak, iki, bunu yaparken de sol ideoloji- nin yaratt›¤› bofllu¤u sanki bir seçe- nekmifl gibi bir ‹slamc› hareketle doldurarak kamuoyunun dikkatleri-

ni fani olarak nitelenen bu dünyadan çok uhrevi olarak nitelenen öbür dünyaya çevirmektir. Ne var ki ve ne yaz›k ki bu kararlar askeri dönemin baflbakan yard›mc›l›¤› görevine geti- rilen ›l›ml› ‹slamc› baflka bir deyiflle entelektüel birikimi olmayan bir mühendis eliyle uygulamaya getiril- mifltir. Burada üzerinde durmak iste- di¤im iki zarf var. Cümlenin bafl›n- daki ne var ki zarf›, mühendislerin neden sonuç iliflkisi içinde analitik düflünerek devasa toplumsal sorun- lar› çözebilme yetene¤ine yap›lan olumlu bir göndermedir. Ne yaz›k ki zarf› ise devasa sorunlar› çözmede kullan›lan yanl›fl parametrelerle bir toplumun nas›l yozlaflaca¤›, nas›l bo- zulaca¤› altüst olufllar›n›n sonuçlar›- na götürülen olumsuz bir gönderme- dir.

‹flte bu nedenlerle ayn› mühendi- sin sözde demokrasiye geçildi¤i 1983 y›l›nda baflbakan olufluyla ‘be- nim memurum iflini bilir’ sözleriyle yüzk›zart›c› bir eyleme ‘anayasay› bir kez bir ihlal etsek’ sözleriyle de hu- kuk devletini hiçe say›p mafya tak- tiklerinin meflrulaflt›rma süreçlerini bafllatarak son ideolojinin duyarl›kla sahiplendi¤i ahlaki de¤erler erozyo- na u¤rat›lm›flt›r.

Böylece 2. Meflrutiyetle bafllayan cumhuriyetin ilan›yla h›z kazanan demokratikleflme süreci, 1980’ler- den itibaren irtifa kaybetmektedir.

Ve bu ortamda 21. yüzy›la girilmifl- tir. Toplumsal bilinçlenmenin önü- ne altyap›s› olmayan bireyselleflme önermesi kentleflmenin yerine kent- lileflme, gelece¤e yönelik ulusal kay- g›lar›n yerine günübirlik kiflisel do- yumun kiflisel de¤er olarak topluma sunuldu¤u bu çeyrek yüzy›ll›k dö- nemde mühendisler ne yapm›fllard›r.

Büyük ço¤unlu¤u sol hareketin hem kuramc›s› hem eylemcisi olan mühendisler toplumsal ideolojinin çöküntüsünden kendilerini de so- rumlu tutarak deyim yerindeyse ha- rakiri yapm›fl ve kendi kabu¤una çe- kilmifltir. Bu dönemin yeni bir mo- dernleflme aflamas› kendisini de libe- ral ve bu modernleflmenin rasyonel

(13)

tafl›y›c›s› olarak tan›mlam›flt›r.Kapi- talizmin küreselleflme ad› alt›nda ye- ni sald›r› ve azgeliflmifl ülkeleri sö- mürme politikas› karfl›s›nda güdük kalan bu yeni modernlefltirici liberal tan›m› yapan mühendislerin çabas›

da t›pk› küsüp kabu¤una çekilen es- ki sol mühendisler gibi kiflisel dü- zeyde kalm›flt›r. Birçok hukuk devle- tinin zay›flat›lmas›n›n yerine kanun devletinin getirilmesi sonucu adeta kapkaç düzenine dönüflen serbest pi- yasa ekonomisine dönüflen haks›z kazanç elde etmifllerdir.

Bu süreçte hortumlama olarak ekonomik literatürümüze giren ve kaynaklar›n kiflisel ç›karlar do¤rul- tusunda kullan›lmas›n› adeta meflru- laflt›ran bu sistemde kamuoyunun dikkatleri ya ‹slam popülizmine ya da militan laikli¤e çekilerek politika oluflturulmufltur. Yine de bu yozlafl- m›fl, kokuflmufl ortamdan umut ve- ren iki geliflmeden söz edilebilir. Biri benim de kat›ld›¤›m TMMOB seçim- lerinde sol söylemli listenin büyük bir a¤›rl›kla kazanmas›d›r. Bu de- mektir ki eylemsel alan› daralt›lm›fl olmas›na karfl›n, söylemsel olarak mühendislerin hala toplumsal kayg›- lar tafl›yor olmalar›d›r. Bu kayg› ger- çekten kayda de¤erdir. ‹kincisi ise küreselleflme kavram›n›n ekonomik aya¤›n› teflkil eden piyasa ekonomi- sinin art›k Fransa, Hollanda, onun yarat›c›s› olan ABD’de bile küçük bir muhalefet kesiminin sorgulamaya bafllamas› sonucu ulus devlet mode- line geri dönmek ya da onu korumak çabalar›n›n ortaya ç›kmas›d›r.

Bu ba¤lamda ne yapmak gerekti-

¤ini s›ralayarak konuflmam› sonuç- land›rmak istiyorum. Birincisi flu, Mondros Ateflkes Antlaflmas› sonras›

Mustafa Kemal Pafla’y› kayg›land›ran ne ülkenin dört bir yan›n›n emper- yalistlerce iflgal edilmiflli¤i ne de el- deki cephane ve asker yetersizli¤idir.

Onun tek kayg›s› halk›n moral çö- küntüsüdür. ‹flte Mustafa Kemal’i Atatürk yapan as›l ö¤e y›lg›n halk›

harekete geçiren liderli¤inde sakl›- d›r. Bu ba¤lamda mühendislerin ilk yapmas› gereken karamsarl›ktan afl›-

r› özelefltiriden kurtar›p toplumu ça¤a entegre etmenin temel dinami¤i olarak kendini alg›lamas›d›r.

‹ki, temel dinamik olan eksenin kurumsallaflt›r›lmas›d›r. Mühendis- haneyi Bahri Hümayunun 1795 y›- l›nda kuruldu¤u 1909 y›l›nda da si- vil ö¤rencilerin al›nd›¤› Mühendis Mektebi Ali’nin toplumu modernlefl- tirmek amaçl› aç›ld›¤› gözönüne al›- n›rsa, mühendisli¤in ne denli önem- li bir kurumsallaflmaya sahip oldu-

¤u, bu arada 10-20 y›ll›k ara rejimle- rin bu kurumsallaflmay› y›kamaya- ca¤› anlafl›l›r. Nitekim benzeri bir fle- kilde uzun bir kurumsallaflmaya sa- hip olan Mektebi T›bbiye’nin Jön Türklerle birlikte ülkenin modern- leflmesine yapt›¤› katk› günümüze kadar gelmifl, 2006 y›l›nda yap›lan TBB’nin seçimini ça¤dafl ve antiem- peryalist liste kazanm›flt›r.

Üçüncüsü geliflmekte olan ülke ayd›n› solcu olur saptamas›ndan ha- reketle, sol ayd›n düflünceyi iktidara tafl›mak üzere sosyal demokrat parti- lere destek vermek gerekir. Ne var ki baflta CHP olmak üzere Türkiye’nin hemen hemen bütün sosyal demok- rat partilerinin merkez karar alma kurullar›nda mühendis yok denecek kadar azd›r. Toplum yönetimi yal- n›zca toplum bilimcilere b›rak›lma- yacak kadar ciddi bir ifltir. Mühen- dislerin kuraca¤› altyap›s› olmayan bir toplumda ne sanat, ne hukuk, ne

felsefe ne de di¤erleri geliflebilir. Bu noktadan hareketle solcu mühendis- leri karar alma mekanizmalar›na ta- fl›yarak popülist mekanizmalardan ar›nm›fl temel sürece adapte olmala- r›n› diliyor, sözlerimi bitiriyor ve be- ni dinledi¤iniz için de teflekkür edi- yorum.

✦Prof. Dr. Onur Gürkan Nurflen hocaya teflekkür ediyo- rum. Mühendisleri karar organlar›n- da olmaya davet etti. Bu bizim so- rumlulu¤umuzda. Ben birkaç kelime ile baflka bir fleyden söz edece¤im.

Kurallar›n gücü mü, gücün kurallar›

m›? ‹kisi birbirinin içinden mi ç›- kar? Benim dünya görüflüme göre tarih boyunca gücün kurallar› ol- mufl. Yöneten askerler olmufl, kural- lar› koyup bu kurallara uyacaks›n›z demifller. Daha sonra hukukun üs- tünlü¤ü kabul edilince bu kez hu- kukçular yöneten olmufllar. 20. yüz- y›lda teknokrat yani mühendis kö- kenli kifliler yöneticili¤e soyundular bu fiyasko ile sonuçland›. Yanl›fll›k nerede bizim slogan›m›z ne olmas›

gerekir?

Biz mühendis diyoruz, bu sözcü-

¤ün kökenine bakt›¤›m›z zaman en- dese yani geometri, bilim, bat› da en- gineer teknik, motor anlam›na geli- yor. Dil düflüncenin d›fla yans›mas›, biçimi. Ama görüyoruz ki köken

(14)

olarak çok farkl› fleyler.

TMMOB’nin bir demokratik kitle örgütü oldu¤unu söylediniz. Sivil toplum örgütleri ile aralar›ndaki fark nedir? TÜS‹AD bir sivil toplum ku- ruluflu, TMMOB neden bir demokra- tik kitle örgütü?

✦Prof. Dr. Nurflen Maz›c›

Küçük beyinliler kiflilerle, orta beyinliler kurumlarla, büyük beyin- liler sistemlerle u¤rafl›rlar diye bir söz vard›r. Biz teknokrat diye Özal ve Demirel’e indirgedi¤imizde siste- mi kaç›r›r›z. Bize teknokrat diye ku- la¤a hofl gelen sunumu emperyalizm sundu. Emperyalizm bir yere girme- den kal›plar›n› sokuyor. 1950’lerde

‹ngiltere’nin dünyadaki emperyalist hegomonyas› k›r›l›p ABD geliyor ve orada e¤itim görmüfller tek tek gel- di¤inde ise teknokrat deniyor. Bu- nun olumlu yanlar›n› aktard›m, bu- nu büyüklük kompleksi olarak söy- lemek istemiyorum. Monteinge De- nemelerinde de söyler çok fazla teva- zu budalal›kt›r der. Mühendis olmak için üstün zekal› olman›z gerek, IQ 110 olmas› gerekiyor. Bu üç insan gerçekten zekiydi. Türkiye’de üç mühendisin arka arkaya baflbakan olmas› rastlant› de¤il. Hangi mühen- dis, entelektüel donan›m› olmayan- lar getirildi. ‹flte Çoban Sülü, di¤eri

›l›ml› ‹slam temsilcisiydi, di¤eri radi- kal islam›n temsilcisi olarak ç›kt›.

bunlar seçilerek ç›kt›. Ama bunlar ne yapabilirdi, Amerikan hayranl›¤›- n› kendi toplumuna aktar›r kendi azgeliflmifl toplumunda kendi de¤er- lerine göre afla¤›l›k duygusunu sa¤- layarak o toplumun geri kalmas›n›

sa¤lard›. O bak›mdan onlar hata yap- mad› ABD emperyalizmi taraf›ndan kullan›ld›. Küçük kesimler de¤il, bü- yük kesim mühendisler hata yapt›.

12 Eylül öncesi mühendis hareketi adeta harakiri yapt›. Orada belki özelefltirin dozunu kaç›rd› ama, yap- t›¤› hata bence fluradayd›. Ben 68 ku- fla¤›n›n hemen arkas›ndan gelen bu- gün 78 kufla¤› denilen dönemde üni- versite okudum. Solcular›n karfl›s›n- daki kesim olan ülkücülere bakt›¤›-

m›zda yoksul gelir kesiminden ve köylerden geliyorlard›. Bunlar› as- l›nda sosyalist kesimin içine çekmek çok kolayken, solcular bunlar›n ge- leneksel de¤erlerini afla¤›lad›. En az›ndan dine karfl› ak›l almaz bir ta- v›r ald›. Dindar ile dinci aras›ndaki ayr›m› koyamad›. Oruçla, Allah, ki- tapla dalga geçti. O ö¤renci kitlesi o tarafa iyice yanaflt›. fiimdi de kanta- r›n topuzu yine kaç›r›l›yor. Sosyal demokratlar Cuma namazlar›na gi- derler, tarikat›n iyisi ve kötüsü var- d›r diyen bir Ecevit karfl›n›za ç›k›- yor. 70’lerde yap›lan yanl›fl›n önünü düzeltmeye çal›fl›yorsunuz. Toplu- mun dinamikleri, parametreleri çok de¤iflti, bunlar› söylemek bir fley ge- tirmiyor çünkü onlar örgütlenmifl olarak karfl›m›za ç›k›yor. Burada so- run nas›l çözülür, mühendislik, hu- kukçuluk ve doktorluk d›fl›nda k›sa kurslarla edinilebilir. Burada baflka meslekleri afla¤›lamak için söylemi- yorum. Ben de siyaset bilimi profe- sörüyüm. Benim flu anda yapt›¤›m ifl bile yeterli de¤il. O bak›mdan mü- hendislerin yeniden aktive olmas›

gerekiyor. Doktorlar da yeniden ak- tive olmas› gerekiyor. Çünkü dört y›l neden sonuç iliflkisi üzerine kafa yoruyorsunuz. Y›lg›nl›ktan vazgeçe- rek tekrar aktif olmas› gerek.

Engineer ile mühendis aras›nda bir çeliflki yok bence. ‹kisi de ayn›

fleylerle u¤raflt›¤› anlam›na geliyor.

Belki anlam olarak engineer mühen- disli¤in bir sonraki aflamas› diye dü- flünebiliriz. Mühendis Arapça olarak geometri engineer daha ileri aflama motor, makine diye düflünüyorum.

✦Prof. Dr. Ahmet Yaflayan Osmanl› döneminde Arapça ve Frans›zcan›n egemenli¤i var. Bizim mesle¤imizde geometri egemenli¤i var. Onun için mühendis sözcü¤ü oradan al›nm›fl, ötekiler daha sonra geldi. O dönemde egemen güç Fran- sa ve Frans›zca, flimdi ise ‹ngilizce hakimiyeti var. Frans›zca sözcükleri b›rak›p ‹ngilizce koyuyoruz.

✦Doç. Dr. R. Nurhan Çelik Bu konulara kafa yorsak bile bu ne kadar geçerli olur bilemiyorum.

‹kisi de teknik altyap›ya dayan›yor.

Bunun kesinlikle çeliflki olmad›¤›n›

düflünüyorum. Biraz zaman verilirse bunlar›n sonuçlar›n› akflama size getirebilirim.

✦Prof. Dr. Erol Köktürk Sanayi devriminin bir aflamas›

olarak de¤erlendirilebilir. mi?

✦Prof. Dr. Nurflen Maz›c›

Sanayi devriminin bir ürünüdür.

Geometri ve matematik mühendisli-

¤in bir aflamas›d›r.

Onur hocam›n üçüncü sorusu TÜS‹AD sivil toplum örgütü müdür diye soruyor, ama asl›nda de¤ildir diyor. Bence çok da do¤ru.

Kurumsallaflma çok önemlidir.

Buna de¤inmifltim. Türkiye’de der- nekleflme, birer sivil toplum örgütü- dür. 12 Eylül askeri darbesi Türkiye için önemli bir dönüm noktas›d›r.

Kanarya sevenler derne¤inden tutun da, ‹ngilizce ders verenler derne¤ine kadar bütün dernekler kapat›ld›. Bir tek TÜS‹AD kapat›lmad›. Kapat›lma- d›¤› gibi bir ilan›yla hükümet düflür- dü. Siz Amerikan dümen suyunda giden mühendisleri iktidara getire- ceksiniz, 12 Eylül’ü getiren de 71 muht›ras›d›r. 27 May›s’›n bir Ata- türkçü yan› vard›r ama, 12 Mart’ta Amerikan yörüngesine girmifltir Türk Silahl› Kuvvetleri. Bütün a¤lar yavafl yavafl örülür. Bütün dernekler kapat›ld›¤› halde TÜS‹AD kapat›l- mad›¤› gibi 82 Anayasas› yap›ld›¤›n- da da ne üniversitelerin görüflü al›n- d›, ne bir baflka kuruluflun görüflü al›nd›. Bir tek TÜS‹AD görüfl bildir- di. Tabii ki buna demokratik kitle örgütü diyemezsiniz, ama sivil top- lum örgütü diyebilirsiniz. Toplum örgütlenmesi 80 sonras› bir furya olarak ortaya ç›kt›. Sivil toplum ne demektir, devletin d›fl›nda örgütle- nen ve devleti sorgulayan, büyük kitlelerin ç›karlar›n› savunan kuru- lufllard›r. Buna sar›l›p, devleti de sor-

Referanslar

Benzer Belgeler

Forumun açılış töreninden önce toplantının yapıldığı salonun üst katında bulunan küçük bir grup, protesto amacıyla üzerinde “No Risky Dams” yaz ılı bir

Orbay, "İSO Çevre Komisyonu'nun Çevre Bakanlığı'ndan önce kurulduğunu" hatırlatarak İstanbullu sanayicilere takdirini belirttikten ve "İstanbul'un tüm canlılar

Gelintepe için daha önce verilen yürütmenin durdurulmasına madenci şirketin itirazı reddedilirken, Yerlitahtacı altın madeni için verilen bilirkişi raporunda da

Önceki gün "İstikbal derinliklerdedir" diyerek yer altı zenginliklerini özelleştireceklerini ifade eden Bakan Güler, bu kez ''Su akarken biz bakmayaca ğız.. 'Su akar

Gerçeğe Uygun Değer Farkı Diğer Kapsamlı Gelire Yansıtılarak Ölçülen Finansal Varlıklar Özkaynağa Dayalı Finansal Araçlara Yapılan Yatırımlar. İtfa Edilmiş

Gerçeğe Uygun Değer Farkı Diğer Kapsamlı Gelire Yansıtılan Finansal Varlıklar Gerçeğe Uygun Değer Farkı Diğer Kapsamlı Gelire Yansıtılarak Ölçülen Finansal

Araştırma sonucunda, 125 gün katlama yapılan tohumlarda % 69.75 oranında çimlenme elde eden araştırmacılar, genel olarak soğukta katlanmanın suda

Burdur ilinde yapılan “Burdur ili süt sığırcılığı ve özellikleri” isimli bu çalışma Türkiye’de önemli süt üretim potansiyeline sahip olan Burdur ili süt