• Sonuç bulunamadı

Dâru l-ilim. İslami İlimler Eğitim Müfredatı. facebook.com/darulilimakademi twitter.com/daruilim

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Dâru l-ilim. İslami İlimler Eğitim Müfredatı. facebook.com/darulilimakademi twitter.com/daruilim"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dâru’l-İlim

İslami İlimler Eğitim Müfredatı

www.darulilim.com

facebook.com/darulilimakademi twitter.com/daruilim

ilimevidernegi@gmail.com

(2)

Modern zamanlarda milletimizin, aidiyetleriyle ilişkisini zayıflatan bir değişim ve dönüşüm sürecine maruz kaldığı malumdur. Bu süreç gün geçtikçe yaşanan durumu bir “kimlik problemi”ne dönüştürmüş ve milletimizi, fıtrî özelliği olan “tarih yapma” misyonundan uzaklaştırarak, “tarihe maruz kalma” noktasına sürüklemiştir.

Büyük fotoğraftan yansıyan görüntü bu olmakla birlikte, son dönemde yaşanan olumlu gelişmeler, suyun aslî mecrasına dönmesi noktasında son derece önemli bir imkânı işaret etmektedir. Hayatın her alanında tekrar görünür olmaya başlayan ve insanımızı bir bütün olarak kuşatan kültür ve medeniyet reflekslerimiz, milletimizin geleceği yeniden şekillendirme yolunda bilinçli ve iradî bir tercihte bulunduğunu gösteriyor.

Son dönemde yaşanan gelişmeler, millet olarak köklerimizle sahih ve sahici bir irtibatın nasıl kurulması gerektiği sorusunu gündeme taşımıştır. İslamî ilimler alanındaki eğitim bu ilişkinin mahiyetini tayin edecek en önemli unsurdur.

Bugüne kadar bu alandaki çalışmaların iki noktada temerküz ettiği dikkat çekiyor:

1. Osmanlı’dan tevarüs edilen medrese geleneğini, bireysel gayretler ve kıt-kanaat imkânlarla devam ettirmeye çalışan yapılar.

2. İlahiyat fakültelerinde muhteva ve format bakımından ağırlıklı olarak modern bir

İSLAMİ İLİMLER TEDRİSİ

KONUSUNDA İDEALE YÜRÜRKEN

(3)

Bu yapılardan ikincisi daha görünür olmakla birlikte ciddiyet, derinlik ve “sıhhat”

noktasında ciddi zaaflar taşıdığı da ehlinin malumudur. İlahiyat fakültelerinde, kariyer yaptığı ilim dalının temel metinlerine arzu edilir tarzda nüfuz edemediği halde o ilim dalını ve o sahanın alimlerini yerme, sorgulama ve mahkûm etme üzerine kurulu müsteşrikvari tavrı benimseyen pek çok akademisyenin varlığı gizli değil. Geldiğimiz noktada İslamî ilimlerin, onlara hayat veren temel kaynaklarımız olan Kur’an ve Sünnet’in, dolayısıyla millet olarak bütünüyle “varlık alanımız”ın tartışma konusu yapılmış olması bu yapının doğurduğu bir neticeden başka bir şey değildir. Merhum Prof. Dr. Ali Fuat Başgil hocanın tesbiti doğru çıkmış, ilahiyat fakülteleri “din alimi” yerine “din münekkidi” yetiştiren müesseseler olarak –mutlak anlamda olmasa bile geneli itibariyle– işlev görür olmuştur.

Medrese geleneğini yürütmeye çalışan girişimlere gelince, ayağını bastığı zemin doğru olmakla ve o aslî çizginin günümüze ulaştırılmasında son derece saygıdeğer bir fonksiyon ifa etmiş olmakla birlikte bu yapılar günün talep ve ihtiyaçlarını, problem ve sıkıntılarını bir bütün olarak doğru okuyamamakla maluldür.

Günümüzde yaşanan durum, İslamî ilimleri, hatta sadece “alet ilimleri” dediğimiz giriş mahiyetindeki bilgi ve metinleri birer “kalıp” olarak öğrenip ezberlemekle üstesinden gelinemeyecek kadar derinlikli, çok boyutlu ve karmaşık bir yapıyı işaret etmektedir. İslam’a yönelik olarak Oryantalist dünyada üretilen “önyargılı”

ve “ithamkâr” bilgiden hemen hiç haberdar olmayan, olsa bile ona mukabelede bulunacak ve hatta bir “Oksidentalizm” hareketiyle onun silahını kendisine çevirecek birikim, ihata ve sentezleyici zihin performansından yoksun bulunan bu yapının da maksadı hasıl etmeyeceği net olarak görülüyor.

Dolayısıyla İslamî ilimler alanında eğitim verecek bir müessesenin, İslam’a, onun

kaynaklarına, tarihine ve inancına yönelik olarak Batı’da üretilen devasa bilgi

birikimiyle hesaplaşabilecek, ilmî alanda bizden önceki kuşakların muhteşem

müktesebatına nüfuz edebilecek donanıma sahip, özgüven problemi olmayan

kadrolar, “alimler” yetiştirmeyi hedeflemesi zorunludur. Zira hem “bize ait” olanı,

hem de “günümüze hakim” olanı gerçek anlamda derinlemesine tanıma/bilme ve

mutlak hakikati modern insanın anlam, bilgi ve duygu dünyasına taşıma misyonu

ancak bu suretle yerine getirilebilir.

(4)

A- SARF VE NAHİV İLMİ

Daru’l-İlim’de Arapçanın kelime yapısıyla il- gili sarf ilmine dair öncelikli olarak mütesarrif/

çekimi olan isim ve fiil vezinleri/kipleri ezber- letilir. Bu hususta klasik medrese müfredatının kaçınılmaz iki risalesi olan “Emsile-Bina” takip edilir. Bu süreçte öğrenci fiş yöntemiyle1 bir taraftan Arapça’nın kelime yapısını hazmed- er, bir yandan da kelime hazinesini genişletir.

Bir sonraki aşamada “Maksud” ve “İzzi” oku- tulur. Böylelikle kelimelerin gerek çekimleri gerekse de kelimelerde meydana gelen kalb ve nakillerle ilgili kaideler öğretilir. Bu arada çekim farklılıkları göz önünde bulundurularak her bir baptan illetli ve sahih fiillerden seçilmiş 60 civarında fiil çekimi müzakere saatlerinde bir üst sınıftaki öğrencilere dinletilir.

Son olarak Sarf ilminin bundan önce görülmüş meselelerini şematik ve sistematik bir biçim- de anlatan Birgivî’nin “Kifâyetü’l-mübtedî”

isimli eseri okunur.

Daru’l-İlim’de Arapçanın cümle yapısıyla ilgi- li nahiv ilmine dair öncelikli olarak İmam Bir- givî’nin “Avâmil” risalesi okunur. Şematik bir risale olan Avâmil’deki maddeler ezberletilir.

Bu dönemde basit cümleler seçilerek tahta- da bolca cümle tahlili yapılır. İzhara geç- meden önce arada bir basamak olması ve başka bir ekol görülmesi için İbn Âcurrûm’un

“Ecrûmiyye” risalesi “Tuhfetü’s-seniyye” şerhi izah edilerek okunur.

ÂLET İLİMLERİ

EĞİTİMİ

(5)

İzhar’da ise nahiv kaideleri öğretilirken “İzhar Dersleri” isimli kitaptaki Alıştırmalar ve Testler bölümü alınan derse göre öğrenci tarafından günübirlik yapılır. Hoca, bu ödevlerin yapılıp yapılmadığını kontrol eder. Bu dönemde ayrıca Kur’an meal okumalarında ayetlerin kelime ve cümle yapısı incelenir. Böylelikle bilginin pratiği öğrenciye gösterilmiş olur.

İzhar’dan sonra nahiv ilmin gayesi olan irab meselesi cümle bazında daha iyi an- laşılsın ve çok kullanılan belli başlı kelimelerin manası daha iyi anlaşılsın diye İbn-i Hişâm’ın

“Kavâidu’l-irâb” isimli risalesi okutulur.

Sonraki dönemde İbn-i Hişâm’ın “Şerhu Ka- tri’n-Neda” isimli eseri okutulur. Bu eseri ter- cih etmemizin sebebi İbn-i Hişam merhu- mun kaidelere mümkün olduğunca ayet-i kerimelerden, hadisi şeriflerden ve Arap şiirinden örnekler getirmesidir. Yani kitapta geçen misaller, kaideler için kurulmuş cüm- leler ile değil zaten var olan cümleler üzerin- den verilir. Ayrıca bu kitabın -hocanın uygun gördüğü yerden itibaren- ibare çözümünü talebeler üstlenir. Böylelikle klasik metin oku- malarında öğrenci ilk adımlarını hoca göze- timinde atmaya başlar. Bu dönemde ayrıca hoca her öğrenciye seviyelerine göre kendil- erinin çözebilecekleri ayrı ayrı ufak Arapça hikâye kitapları dağıtır ve her öğrenciden günübirlik bu hikâyeleri dinler. Dönem sonu- na kadar yoğun bir biçimde sürecek olan bu hikâye okumaları içerisinde çıkan kelimeler öğrenci tarafından fişlenir ve ezberlenmesi

sağlanır. Bu sayede öğrencinin kelime hazin- esi genişler. Ve bu çalışma hoca tarafından dosyalanır.

Üçüncü senede İbni Mâlik’in nahive dair bin beyitlik meşhur menzum eserinin İbn-i Akîl tarafından yapılan şerhi “Şerh-u İbn-i Akîl alâ Elfiyyeti İbn-i Mâlik” ders kitabı olarak takip edilir. Bu şerh ibaresinin ve konu an- latımının kolaylığı ve nahve dair cami bir eser oluşu hasebiyle çok faydalı bir eserdir.

İki ciltlik büyük bir eser olan bu kitap bir sene zarfında tamamen bitirilir. Şöyle ki öncelikle birinci cilt hoca tarafından tüm nazım ve şerhin metni okunarak bitirilir. Bu dönemde talebeler aynı zamanda bir gün öncesinden o derse hazırlanır. İkinci cilt ise tamamen talebeler tarafından okutulur. Derste şerhin metnini okumadan konunun anlatımını yapan talebeler sadece nazım tarafını hocaya okurlar.

Neticede bu denli hacimli bir eserin yüksek bir istifadeyle bir- likte bir sene gibi bir zamanda bit- mesi sağlanır.

Son olarak dördüncü senede İbn-i Hişam’ın

“Muğni’l-lebîb” adlı hacimli eserin hoca tarafından seçilen konuları okunur. Hoca özellikle cümle ve edatlar yönünden ağırlığı bulunan bu eserde talebelerin eksik yönler- ini göz önünde bulundurarak konu seçimini yapar. Bu ders de talebeler tarafından hazır- lanarak ve anlatımını da talebelerin üstlen- mesiyle hocanın nezaretinde gerçekleşir.

1 Ufak karton kağıtların bir yüzüne Arapça diğer yüzüne Türkçe olmak üzere ayrı ayrı köklerden yüzlerce fiil ve isim yazılır. Bu yazım da öğrenciler tarafından yapılır. Şöyle ki hoca her gün müzakere vakitlerinde her bir öğrenciye Türkçe ve Arapça karışık olarak ayrı ayrı fiiller ve isimler verir. Hoca tarafından verilen kelimeler eğer Arapça

bir kutuya konur. Sınıf her gün yoğun bir şekilde bu ku- tudan fiş çeker. Eğer Türkçe tarafı karşısına çıkarsa Ara- pçasını ve eğer Arapça tarafı karşısına çıkarsa Türkçesini bilmeye çalışır ve bir meleke haline gelinceye kadar bu fişlerle çalışır. Daha sonraki aylarda aynı işlem mükaleme dersinde çıkan yeni kelimeleri hıfzetme amaçlı da uygu-

(6)

MÜKÂLEME DERSİ: PRATİK ARAPÇA

Bunun dışında Daru’l-İlim güncel pratik Ara- pça derslerinde Fatih Sultan Mehmed Vakıf Üniversitesi’nin Silsiletü’l-lisân adlı 8 ciltlik kitabını müfredatına almıştır. Bu eser talebeyi başlangıç seviyesinden alıp ileri düzeylere götürecek bir programda hazırlanmış olup hoca eşliğinde Fasih Arapçayı, başka bir deyişle Modern Standart Arapçayı öğretici mahiyettedir. Bu ders Klasik Arapça ile bera- ber başlamaktadır ve bir sene içinde 8 cildin tamamı bitirilmektedir.

Silsile üzerinden pratik Arapça dersleri devam ederken ayrıca Arapça videolar izletilerek dil öğrenmenin olmazsa olması olan okuma, yazma, dinleme ve konuşma’nın dinleme boyutu yerine getirilmeye çalışılmaktadır.

Son olarak Daru’l-ilim’de 3. Dönem Eğitimi adıyla müfredatta yerini alan yaz kampı pro- gramı çerçevesinde genel dersler bırakılarak bir Arapça yaz kampı gerçekleştirilmektedir.

Bir aylık bu yaz kampında hem sene içer- isinde görülen Arapça birikimi tazelenmekte hem de tüm yönleri (okuma, yazma, din- leme ve konuşma) itibara alınarak yoğun bir Arapça programıyla eksikler tamamlanmak- tadır.

B- BELÂĞAT İLMİ

Her peygamber bir mucize ile gelmiştir. Efen- dimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’in birçok mucizesi vardır. Ancak şüphesiz en büyük mucizesi Kuran-ı Kerim’dir. Kuran-ı Kerim’in indiği toplumda dil ve şiir, kısacası edebiyat zirvedeydi. Allah Teâlâ içlerinden okuma yazma bilmeyen birini gönderdi. Hayatında bir şiir söylediğine dahi şahit olunmamış bu kişi onların edebiyatını altüst edecek bir şey- ler okuyor ve hatta “eğer gücünüz yetiyorsa bir benzerini getirin” diyordu. İşte bu okunan, Efendimizin (sallahu aleyhi vesellem) mucize- si Kuran-ı Kerim’di.

Efendimizin vefatından sonra da fetihler de- vam etti. Birçok yerler fethedildi. Müslüman- lar diğer milletlerle karışınca Arapların Ar- aplıkları bozuldu. Değişik şüpheler ihdas olmaya başladı. Bildiğimiz kelamî mezhe- pler türedi. Kelamî meseleler tartışılmaya başlandı. Bu meselelerden biri de Kuran’ın icazı meselesiydi. İnsanlar tehlikeli sözler sarf etmeye başladı. Hatta Kuran’ın bir icazının olmadığını söyleyenler olmuştu. Bunu gören Müslüman edipler Arapçanın zevk ve ince- liklerini insanlara öğretmeye karar verdiler.

Böylelikle Kuran’ın icazından bahseden kita- plar ilk belağat kitapları oldu. Dolayısıyla be- lağatin ilk gayesi Kuran’ın icazını bilmek oldu.

Biz de Kuran-ı Kerim’in icazını ve inceliklerini, mecaz ve kinayesini, kısacası edebiyatını daha iyi anlayabilmek amacıyla medresem- izde belağat dersleri yapmayı hedeflemek- teyiz. Belağatın iki boyutunu oluşturan teori ve pratikten birincisinde asırlardır medrese- lerimizde okutula gelen Hatîb el-Kazvînî’nin (v. 739) meşhur eseri Telhîsu’l-Miftâh’ı, ikin- cisinde de başta Kuran-ı Kerim olmak üzere

(7)

belli başlı bazı edebi metinlerden seçmeleri ders olarak okutmayı hedeflemekteyiz.

C- MANTIK, MÜNAZARA VE VAZ’IYYE İLİMLERİ Kelam ve usul-u fıkıh gibi akli ilimlerin ter- minolojisinde etkin bir rol oynayan mantık, münazara ve vaz’ ilimleri, söz konusu ilimlerin doğru ve derinlemesine anlaşılmasına imkân tanıması itibarıyla çok önemlidir. İslami ilimler- in geneli için sarf, nahiv ve belağat gibi ilim- ler ne yer tutuyor ise özelde kelam ve usul-u fıkıh ilimleri için de mantık, münazara ve vaz’

ilimleri bu yeri tutmaktadır. Bu kabilden bu il- imler, şer’î ilimlerden maada alet ilimleri kap- samına girerler.

Bizim bu ilimlere dair uyguladığımız metot şu şekildedir:

Öncelikle mantık ilminin elif ba’sı sayılabi- lecek “İsagoci” isimli eser okutulur. Bu eser ilk olarak beş tümel kavramı (Külliyât-ı hamse) ele alan, peşinden kavram mantığını ve te- mel prensiplerini (kavl-i şarih) ve önermeleri (kazâyâ) ve peşinden de önerme mantığını ve temel prensiplerini detaya kaçmadan işleyen Esîruddîn Ebherî’ye ait çok kısa bir ri- saledir.

İkinci olarak mantık meselelerinin ve kaide- lerinin detaylıca işlendiği Ahmed Cevdet Paşa’nın Mi’yâr-ı Sedad’ı okutulur ve bunun peşinden yine Ahmed Cevdet Paşa’nın münazara ilmine dair yazdığı Âdâb-ı Sedad’ı ders olarak işlenir. Ahmed Cevdet Paşa’nın oğlu Ali Sedad için kaleme aldığı bu iki es- eri tercih etmemizin sebebi aynı zamanda Osmanlı Türkçesine olan yabancılığımızı bir nebze olsun gidermektir. Bu gerekçey- le hoca yeri geldiğince Osmanlıcaya dair

kaideleri de söyler ve her derste bir önceki dersin ibaresini talebeden ister. Böylelikle talebeler Osmanlıca eserlere karşı cesaret kazanmış olur. Münazara ilminin konularının kolaylığı ve prensiplerinin zapturapt altına alınabilir olması hasebiyle bir risale okumakla yetinmeyi uygun gördük ve müfredata baş- ka bir risale eklemedik.

Mantık dersleri 4. Senede Şerh-u şemsi- ye isimli eserden yapılır. Şerhu’ş-Şemsiyye Necmeddin Ömer Kazvinî’nin mantığa dair yazdığı ve Hoca Şemsettin Muhammed için yazıldığından dolayı onun adını verdiği çok sistematik bir kitaptır.

Bunun dışında vaz’ ilminden Eğinli İbrahim Hakkı Efendi’nin “Risâle fi’l-vaz’” adlı es- erini vaz’ın tüm meselelerini intizamlı ve mantıkî bir sistem üzere anlatan bir eser olması hasebiyle müfre- datımıza almayı uygun gördük.

(8)

A-TEFSİR İLMİ

Daru’l-İlim talebesi, ilk senesinde lisan ilimler- ine ağırlıklı eğitim aldığından âli ilimlerden tefsir dersleri görmez. 2. Yılına nahivden Birgivi’nin İzhar kitabını bitirmiş olarak giren talebe bu yılında Kuran kelimeleri etimolo- jisi üzerinden tefsir eğitimine başlar. 2.yılın ilk döneminde Kuran-ı Kerim kelimelerinin öncelikle kısa meal-tefsir boyutu incele- necek, ardından o vakte kadar alınmış sarf, nahiv gramerleri üzerinden de tahlili yapılacaktır. 6 aylık bir dönemde işlenecek olan bu ders öğrenciye Kuran-ı Kerim’in 1/6’inin kısa meal-tefsirini vermiş olmakla bir- likte tahlil imkânını da sunmuş olacaktır.

2. sene II. Dönemde Celaleddin el-Mahal- li ile Celaleddin es-Suyuti’nin hazırladıkları Celaleyn adlı bir ciltlik muhtasar tefsir kitabı okutulacaktır. Bu eserin tefsirler arasında- ki konumu ve ayrıcalığı, Kuran tefsirinin özünü sunması, ara ara sebebi nüzullere yer vermesi ve kelimelerin kısa meallerini kaydetmesidir. Tüm bunlar talebeye az za- manda (meal- kısa tefsir düzeyinde) Kuran eğitimi sunacaktır. Çünkü Daru’l-İlim’in amaçlarından biri de öğrencilerine mezun olduklarında Kuran’ın baştan sona tefsirini göstermiş olmaktır.

ŞER’Î İLİMLER

EĞİTİMİ

(9)

İşte bu amaca doğru ikinci bir eser olarak Muînu’d-Din el-Îcî’nin (894) Camiu’l Bey- an fi Tefsiri’l Kuran adlı eserinin okutulmasını isabetli bulduk. Zira bu eser Celaleyn adlı eserde anlatılan özellikleri havi olmakla bir- likte ziyade vasfı barındırır kendinde. Ca- miu’l-Beyan’ın bir kalın cilt ya da dört ciltlik baskıları yapılmıştır. Hacim olarak ders kitabı olmaya elverişli bir eserdir. Müellifin eskil- erden olması ve kitabın kaynağını Meâlim, el-Vasit, İbn Kesir, Nesefi, Keşşaf ve Kâdı Beydâvi tefsirlerinin oluşturması, bizi eğitim öğretimde hedeflediğimiz gayeyi ulaştırır ve müfredata girmeyi öncelikli hak kazanır.

Her bir ayetin bir satırlık tefsirinde dahi mahi- rane bir şekilde muhtelif iki üç ya da daha fazla anlaşılma şeklini okuyanına sunar. Her ne kadar böyle bir sunum dilin anlaşılmasın- da bir zorluk teşkil ediyor olsa da diğer dört tefsiri incelemiş olan hoca pekâlâ konuya hâkim bir edayla bu az ibareyle verilen farklı tefsirleri hemen anlayacaktır. İstifade ise kısa zamanda çok fazla olacaktır. Üçüncü ve dördüncü yıl boyunca devam edecek olan bu tefsirle Daru’l-İlim öğrencisi Kuran-ı Azimu’ş-Şan’ın tamamının tefsirini bitirmiş ol- acaktır inşallah.

Beşinci yılında ihtisas düzeyinde mukâren tefsir okumalarına başlayacak olan Daru’l-İl- im öğrencisi, Zemahşeri ve İbn Kesir’in tefsirl- erini okuyacaktır. Aynı zamanda Mücahid, Abdurrezzak, Taberi, Kurtubi, Beğavi, Vahidi ve Fahreddin er-Râzi gibi müfessirlerin kay- nak tefsirlerini de inceleme fırsatını bulacak, her bir tefsirden bir süre gibi bir miktar okuma gerçekleştirecektir. Bu sebeple her bir tefsirin metodunu ve dilini kavrayacaktır. Rivayet ve dirayet bütünlüğünde Kuran’ın tam tefsirini, ihtilaf kaynaklarını, rivayetlerin sıhhat kritiğini yapacaktır. Muhtelif sürelere uygulanacak

bu okuma stili sayesinde öğrenci, dirayet ve rivayet tefsirleri arasındaki fark ile Kuran’a yapılan muhtelif tefsirlere vakıf olacaktır.

B- USÛLÜ TEFSİR İLMİ

Tedrisatın ikinci yılında tefsire başlayan öğrenci bir yılda Arapçasından usûlü tefsir öğrenmeye hazır konuma gelecektir. Giriş mahiyetinde kendisine tavsiye edilecek olan, Türkçe ilahiyat camiasından hocaların kaleme aldığı, Kuran Tarihi (Muhsin Demirci, İFAV) ve Usûlü Tefsir (İsmail Cerrahoğlu, Di- yanet Yayınları) adlı çalışmaları okuyarak ilk adımını atacaktır tefsir usûlüne.

İlk eser olarak da küçük hacmi dolayısıyla üçüncü senenin ilk döneminde İmam Suyuti’nin el-İtkan adlı eserinin Muhammed bin Alevi el-Mali- ki tarafından hazırlanan Züb- detü’l-İtkân fi Ulûmi’l-Kuran adlı muhtasar kitabı ders olarak işlenecektir. Hocanın anlatımıyla zenginleştirilecek olan ders, öğrenci- ye Kuran tarihi, kıraatler, yedi harf, ayet ve sürelerin dizilişinin tevkifi ya da içtihadi oluşları, Kuran’ın tefsir biçimleri gibi usûle müteallik her konuda bilgi sağlayacak bir tarzda sunulacaktır. Böylelikle öğrencinin ferdi olarak el-İtkan fi Ulumi’l-Kur’an okuy- abilmesinin kapısı aralanacaktır. Yukarıda bahis mevzuu yapılan konular daha etraflı- ca incelenecek, ilaveten oryantalistler tarafından ortaya atılan iddialar ve kendil- erine verilen cevaplar görülecektir. İndi- rilişinden günümüze geçirdiği merhaleler de (çevresinde cereyan eden olaylar kastedil- iyor. Yoksa şüphesiz tahrife kapalıdır Yüce Allah kelamı) konuşulacaktır elbette.

(10)

C- HADİS İLMİ

Allah Teâlâ Kuran-ı Kerim’inde “Ey Peygam- berim! Sana Kur’an’ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın” (Nahl, 44) buyur- muştur. Bu ayete göre Allah Resulü’nün vazifesi mücmel olarak indirilen ayetleri beyan etmektir. Mesela Allah Kuran-ı Ker- im’de “kuşkusuz namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır” (Nisa, 103) buyur- muş, ancak bu vakitlerin ne olduğunu bize açıklamamıştır. Biz bu ve bunun gibi şey- leri, kısacası İslam’ı ancak hadis ve sünnet dediğimiz Allah Resulü’nün sözlerinden, fiillerinden ve takrirlerinden öğrenebiliriz. Bu düşünce ile müessesemizde birinci seneden başlayarak beşinci seneye kadar hadis der- sleri yapılmaktadır.

İlk olarak İmam Nevevî’nin Erbaûn’u (kırk hadis) ezberlenir ve bilahare aynı müellifin Riyâdu’s-Sâlihîn adlı eserine geçilir ve biti- rilir. Bu yaklaşık iki bin kusur hadis demektir ve iki sene sürmektedir. Bu kitapların özelliği, içinde daha çok fazilete dair, zühde yönelik hadisleri barındırmış olmasıdır.

Üçüncü sene, asırlardır medreselerim- izde okutulagelen Hatîb Tebrîzî’nin (v.741) Mişkâtü’l-Mesâbih adlı eseri okunmaya başlar. Bu kitap hadis literatüründeki kaynak eserlerden seçme hadislerden meydana getirilmiştir. Altı bin küsur hadisi havidir. Bu kitapla talebe bir nevi kaynak eserleri oku- maya hazırlanmaktadır. Dördüncü senenin sonunda kitap bitirilir.

Son olarak artık talebe kaynak eserleri oku- maya hazırdır ve kaynak eserler dediğimiz kütübü tisa’ okumalarına geçilir. Ancak bu eserlerin hepsini bir senede okumak müm-

kün olmadığı için belli bazı bölümler seçil- ip okunur. Bununla her kitabın kendine has özelliğini ve üslubunu öğrenmek hedeflen- mektedir.

D- USÛLÜ HADİS İLMİ

Din içerisinde bir bütünlük arz eden İslami İl- imler arasında belki de en önemli yeri teşkil eder ilm-i usul-i hadis. Zira müslümanın iki bil- gi kaynağından biri olan sünnet/ hadis’in sıh- hat-za’fiyet kritiğinin kurallarını belirler bu ilim.

Selefin ilk ve en fazla mesaisini alan ilim ka- naatimizce usûlü hadis ilmidir. İlk üç asırda teşekkül eden mezhepler bu ilimden azami derecede istifade etmiş olmakla beraber bu ilim de bu dönemde sistematiğini tamam- lamıştır.

Daru’l-İlim ilk iki yılda öğrencilerine usûlü hadis eğitimi vermez. Zira bu yıllarda öncelik temel meselelere verilir.

Üçüncü yıl eğitim müfredatında usûlü had- isden ilk olarak Osmanlı ulemasından İmam Birgivi’nin (981) Usûlü Hadis eserini okutuy- oruz. Bu kitap usûlü hadis terminolojisini ve ka- vramlarının manalarını tarif sadedinde verir.

Metin ve sened bakımından ravilerin cerh ve ta’dil durumlarından, hadislerin kendilerine isnad edilişi yönlerinden vs. ortaya çıkan tüm kavramları inceler. Kısa bir zamanda bitimi planlanan bu eserin okunuşu esnasında ayrı- ca Beykuniyye adlı manzum eser ezberletilir.

Tarifleri kavrayan öğrenci İbnu’s-Salah’ın Ulumu’l-Hadis’inin ihtisarı olan el-İrşad adlı kitabın da ihtisarı olan İmam Nevevi’nin (676) et-Takrib Ve’t Teysîr Li Ehâdîsi’l-Beşiri’n-Nezîr adlı eserini okumaya başlar. Üçüncü yılın bir-

(11)

inci döneminde başlanacak olan bu eser ikinci dönem sonuna kadar bitirilecektir.

Tefri’ bilgilere ve tartışmalı konulara az ke- limeyle değinen ve İbnu’s-Salah’ın eser- indeki mevzuların çoğunluğuna yer veren bu kıymetli eser öğrenciye ufuk olacaktır.

İbnu’s-Salah’ın nedenli bu ilimde köşe taşı olarak yer ettiği bilgisini vermekle kalmay- acak, aynı zamanda usûlü hadis tarihini de ona sunacaktır.

Medrese dördüncü yılında yine bu ilimde vazgeçilmez olan İbn Hacer’in (852) Şer- hu Nüzhetün Nazar adlı kitabının eğitimini verir. Bu dersin müderrisi kitabın tarihteki konumunu, mantık kavramlarına ilk defa bir usûlü hadis eseri olarak kendisinde yer ver- ilmiş oluşu gibi orijinal yanlarını da öğrenci- ye aktarır. Usûlü hadis tarihinde kavramsal- laşmanın son merhalesini teşkil eden bu eserin aynı zamanda İbn Salah’ın tariflerine yaptığı eleştirilerine ya da yanlış okumaları- na da muasır alimlerden Şeyh Mücir el-Hat- ib’in Marifetü Medari’l-İsnâd adlı eserinden bil istifade değinilir.

Usûlü hadiste tecdit ameliyesi bir bakım- dan Marifetü Medari’l-İsnâd adlı eser üze- rinden işlenmeye çalışılır. Allahü â’lem bu da Daru’l-İlim’in ayrıcalıklı yanlarından birini oluşturacaktır. Daru’l-İlim tüm bu çalışma- larında her daim Allah’ın tevfik ve inayetini umar.

Beşinci yılda öğrenciye ihtisas seviyesinde usûl eğitimi verilecektir. Şöyle ki, “ulûmi ha- dise dair dersler” adı altında tahric, cerh- ta’dil, ilel, muhtelefü’l-hadis ve mevduat gibi her biri müstakil ilim halini almış bu usûlü hadis konuları incelenecektir. Bir yıl boyunca

devam edecek olan bu eğitimde talebeler- in hadis kaynakları bilgisi, hadis kitaplarının metodları, usûlü hadisteki rumuzlar, teşek- kül dönemi usûlü hadis çalışmaları ve cerh- ta’dil, tarih tabakat ve usûlü hadis litaratürü gibi bilgileri temin edilecektir.

Tüm bunlar hadis dersindeki metin okuma- ları ile birlikte yapıldığında inşallah hadis il- minde arzu edilen âlimler yetişecektir.

E- FIKIH İLMİ

İslami ilimler içerisinde fıkıh, pratik haya- ta tesir eden ve yaşanan hayatın yaşam kurallarını belirleyen ilim olarak devreyi saadetten bu yana şifahen okuna gelmiş, kitabeten kayıt altına alınmıştır. İnsan- ların şahsi hayatlarındaki ibadetleri, muameleleri ve şer’i cezalarından oluşan şer’i kurallar, fıkıh ilmi içerisinde konuşlandırılmıştır.

İbadet, muamelât ve ukûbat fıkıh ilminin üç temel başlığını oluşturmak- tadır. Kadim zamanların ahlak ve ilim programlarını dikkate alan okul ve hayat sahasında Müslümanca yaşama imkanı ve iktidarını talep eden kişinin elbet fıkıh il- mini tahsil etmesi gerekmektedir. Hele dini ilimlere sahip olma ve imamların çaba ve mesayileri ile Kur’an ve sünnetten damıt- tıkları fıkhı anlamak isteyen kişilerin bu alan- da yazılmış seçme eserleri bir üstat eşliğinde okumalıdır.

Daru’l-ilim bulunduğu muhitteki Müslüman- ların mezhebine müntesip olmaları sebebi- yle bu ilmin taliplerine Hanefi mezhebine göre kaleme alınmış eserler okutmaktadır.

Alanın uzman hocaları tarafından verilen derslerde ilk seviyede Lütfi ŞENTÜRK ve Sey-

(12)

fettin Yazıcı’nın müellifleri oldukları “İslam İlmihali” kitabı ders olarak işlenmektedir.

Eserin Türkçe olması öğrencilerin fıkıh ilm- ini sevmesine ve derse ilk seviyede intibak sağlamalarına sebep olmaktadır. Müel- liflerin, fıkıh terimlerini mümkün mertebe sadeleştirmiş olmaları, konuları güncel bir dille izah etmiş olmaları, ilk bölümde fıkıh tar- ihi ile usulü fıkha kısa da olsa yer vermeleri eserin alandaki diğer eserlerle mukayese- sinde tercih sebebi sayılmıştır. Kitabın ilk bölümünde ilmihal eserlerinde bir gelenek haline gelen itikat bahsine yer verilmiştir.

Temizliğe dair konular, namaz, oruç, zekat ve hac ve kurban konuları ise ikinci bölümde işlenmiştir. Helaller ve haramlar ile günahl- ar birer müstakil bölümde incelenmiş, ahl- ak konusu ile Hz. Peygamberimiz’in (s.a.v) hayatına ise son bölümlerde yer verilmiştir.

Kitap, ders hocasının riyasetinde öğren- cilerden biri tarafından sesli okunması ve her maddede hocanın kısa ve anlaşılır açıklamalarıyla işlenir. İslami ilimler eğitiminin ilk senesinin iki döneminde ders okutulan bu eserin ibadet bölümleri, helaller-haramlar ve günahlar bahisleri okutulmaktadır. Böylelikle İslami ilimler öğrencisine ilk sene fıkıh bilgisi namaz ve diğer ibadetler ağırlıklı olarak tah- sil ettirilmiş olmaktadır.

Daru’l-İlim ikinci senede öğrencilerine ilk dönem, Hanefi fıkhına giriş mahiyetinde bulunan, her konuyu müstakil başlıklarla inceleyen, teferruata dalmadan birkaç örnekle konuyu kapayan, konu içer- isinde temel başlıklandırmalar ve şema- lar yapan Abdurrahman el-Bencâvî’nin el-Hulasatü’l-Behiyye fi Mezhebil-Hane- fiyye adlı eserini okutur. Kitap ibadât, muamelât ve ukubâtın her konusunu

içerir. Aynı zamanda ibaresi basit bir dille yazılmış, kısa ve veciz bir şekilde telif edilmiştir.

Bu senenin ikinci döneminde ise Hanefi mezhebinin dört temel metni arasında yer alan İmam el-Kudûrî’nin (428) el-Kitap adıy- la meşhur Muhtasaru’l-Kuduri adlı eseri oku- tulur. Daru’l-İlim’in ikinci sınıf II. dönem öğren- cisi bu sefer fıkıhtan birinci ve ikinci kademe kitapların cemi mahiyetinde hem sistematik bir şekilde ibadetten muamelât ve ukubâta her konuyu içeren hem de tefri’ meselelere yer veren bir eseri ders görür. Üçüncü sene boyunca bu eseri okuyup bitirir. Böylelikle kâmil bir fıkıh metnini Arapça klasik eserl- erden birinden okumuş olur.

Artık öğrendiği fıkhın delillerine ihtiyaç du- yar talebe. Talebesinin gelişimini dikkate alan müessese, 4 ve 5. Senelerde talebe- lerine medreselerde kök salmış, asırlardır vazgeçilmeden ders olarak okutulan nadide eser “el-Mevsîlî’nin (683) el-İhtiyar li Ta’li- li’l-Muhtar’ını okutur. Böylelikle Fıkıh mesâili bir üst seviyeden incelenir ve ilk defa da her fıkhî mesele ayet, hadis ve icma bağlamın- da okunur. Kıyas, istihsan ve istıshab gibi iç- tihadi delillerle elde edilen fıkıhla, sabiteleri ilk üç kaynakta bulunan esaslara müstenit olan furû meseleler derinlemesine ders olar- ak işlenir. Hem Hanefi fıkıh mesâili hem de bu mesâilin delâiline derinlemesine nüfuz et- mek hedef edinilir.

Medrese öğrencisi okuduğu bu eserlerle kazandığı fıkıh formasyonuna son sene ay- rıca kavaidi fıkhiyye, kadâyâ muâsıra ve ahvalü’ş-şahsiye gibi spesifik konuları haiz eserler okumakla güncellik ve pratiğe uy- gulanabilirlik tecrübesi katar. Mesela İmam

(13)

Şelîbî’nin el-Medhal adlı eseri ile son devir Osmanlı devletinin uyguladığı ve Ahmed Cevdet Paşa (1895) başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanan Mecelle şerhinin girişinde mevcut olan kavaidi külliyyeler ders olarak işlenir. Müessese, okunan bu kita- plarla talebesine güncel sorunları çözebilme yetisini kazandırmayı amaçlar. Ve bu kitaplar okuyanına fıkıha kuş bakışı bakabilmesini ve fıkhî her konunun icmali anlatımını verir.

Öğrencilerin klasik kitaplardaki muhtevanın güncel ile irtibatını kurmalarına çalışmasında yardımcı olur.

F- USÛLÜ FIKIH İLMİ

Öğrencilerine fıkıh ilminin hem furûat me- selelerini hem de bu meselelerin delillerinin eğitimini veren Daru’l-İlim Akademisi aynı za- manda bu meselelerin delillerinden çıkarılış (istinbat) şeklinin Hanefi mezhebi metodunu anlatan eserleri de okutur. Bu eserler tarihte usûlü fıkıh adında yer almıştır. Usûlü fıkıh eğit- imi almamış birinin klasik kitaplardaki mese- leleri güncele uygulayabilmesi ihtimal dışı bir olaydır. İçtihad ve istinbat melekelerini elde etmek isteyen kişi için en asli şeydir usûlü fıkıh eğitimi. Talebelerini klasik bir hoca yap- maktan öte kaliteli, klasiğine vakıf, günceli tanıyan, Arabi ilimlere vukûfiyeti tam olan, yeri geldiğinde en zor ve en derinlikli fıkhi meselelerin hallinde zorlanmayacak bir âlim olarak yetiştirmeyi hedefleyen Daru’l-İlim usûlü fıkıh eğitimine üçüncü senenin II. döne- minde başlar.

İlk eser olarak muasır âlimlerimizden Zeki- yyüddin Şa’ban’ın basit bir üslupla yazılmış, anlatımı beğenilen Usulü’l-Fıkhi’l-İslami adlı eserinin, ilim câmiasında kabul gören İbrahim Kâfi Dönmez Türkçe çevirisi okunur. Talebe

bu eseri okurken anlamakta zorlandığı mese- leleri bir de ders hocasından dinler. Öncelikli amaç öğrencinin usûlü fıkhın ne anlattığını, irdelediği meselelerin ne olduğunu ve ayet, hadis, icma ya da diğer delilleri nasıl kul- landığını görmesidir.

Sonra dördüncü senede Hind ulemasından Muhammed Ubeydullah el-Esadî’nin el- Mucez fi Usûli’l-Fıkh adlı eseri okunur. Bu eser mahiyet itibariyle modern dönemde kaleme alınmış güncel formatta sunum yapan birçok usûlü fıkıh kitabından ayrıcalıklıdır. Ve şer-i ilimler tâlibi medrese öğrencisi için tercihe daha uygundur. Hindistanlı müellif eserini ağırlıklı olarak Hanefi usûlü fıkıh kitaplarından hülasa etmeye çalışmıştır. Tahrir ve tahrir şer- hlerini takip eden Müsellemü’s-Sübüt ve Şerhi Fevatihi’r-Rahemut’dan, Pezdevi Şerhi Keşfü’l-Esrar’dan özellikle de Hint diyarındaki medreselerde tedris edilen usul eserlerinden bil istifade Henefi bir usulü fıkhı telif etmiştir.

Amaç olarak da kolay ve anlaşılır bir üslubu tercih etmiş, lakin klasik usül dilini kullanmaktan geri durmamıştır. Eserde konu örneklendirmelerinin klasik eserlerdeki misal- lerin aynı oluşu usûl öğrencisi için bir avantaj sayılır. Ve sunum formatı ile kitabın hacmi ders metni olmaya pek münasiptir. Tüm bun- lar sayesinde kitap klasik Hanefi usûlü fıkıh es- erlerinin ikinci, üçüncü ve sonraki kademeleri için bir basamak teşkil eder.

Beşinci senede, XV. y.y. Fatih dönemi âlim- lerinden Molla Hüsrev’in (885) yazdığı Mirkât’ül-Vusûl ilâ ilmi’l-Usûl isimli eser oku- tulur Daru’l-İlim Akademisi’nde. Aynı müellif tarafından kaleme alınan şerhi Mir’âtü’l-Usûl ile birlikte Osmanlı medreselerinin vazgeçil-

(14)

mezlerinden biri olan bu kitabı, müfredat- ta takip edilecek metin olarak seçmemizin birkaç önemli nedeni vardır. Her şeyden önce bu eser bir metin-kitaptır. Metin-kita- pların en önemli özelliği, telif edildikleri ilmin temel meselelerini çok küçük bir hacimde özlü olarak işlemeleridir. Bu da, derslerden hedeflediğimiz usûlü fıkhın bütün temel konularını baştan sona görme fırsatını bizlere sunmaktadır.

Ayrıca Mirkât’ül-Vusûl, şerhi Mir’âtü’l-Usul ile birlikte, Hanefi usûlü fıkhının mantıkî kurallar çerçevesinde sistematize edilmesi açısından dönüm noktalarından biri sayılan Sadrü’ş-Şerîa’nın kaleme aldığı “et-Tavdîh”

ile, bunun üzerine et-Taftazânî tarafından yazılan meşhur “et-Telvîh” tecrübesinden hayli istifade ile hazırlanmış bir metindir.

Kitabın özellikle vurgulama gereği duyduğu- muz bu özelliğinin yanı sıra, çoğu “Mir’âtü’l- Usûl” vesilesiyle gerçekleşen birçok çalışma- ya konu olması sayesinde, ortaya koyduğu usûl mesaisinin sağlamasının yapılmış olması,

“Mirkât”ı tam anlamıyla bir “metn-i metîn”

haline getirmiştir.

Bütün bunların yanında “Mirkât’ül-Vusûl”, Osmanlı Devletinin kudretli ilim adam- larından Molla Hüsrev’in eseridir. O, bu yönüyle, (şerhi Mir’âtü’l-Usul ile birlikte) hem Hanefi usûl geleneğinin son dönemlerde ul- aştığı noktayı, hem de Osmanlı usûl meşrebi- ni temsil etmektedir. Bir medrese talibinin bu denli derin ve geniş bir usûl metnini okuması ilk beş senelik müfredatta nihai hedefimizdir.

Rabbimiz hedeflerimizde muvaffak, niyetler- imizde halis kılsın.

G- KELAM İLMİ

Daru’l-İlim’de ilk olarak İslam inanç esasları- na dair Ömer Nasuhi Bilmen’in İslam İlmihali içerisindeki İtikad Kitabı okunur. Hemen he- men her evin kitaplığında bir baskısı bulunan bu eser inanç, ibadet ve ahlakın yanında peygamberlere dair bahisleri de içerir. İlm- ihal’in ilk kitabı olan İtikad kitabı Daru’l-İlim talebesinin akîdeyle ilgili ilk okuduğu kitaptır.

İkinci senede kendisi üzerine ümmetin kahir ekseriyetinin icma ettiği bir akîde kitabı olan Akidetü’t-Tahâviyye Arapça metni üzerin- den okutulur. Tahâvî Akâidi akîdenin tüm meselelerini ana hatlarıyla içeren bir risale- dir. İmam Tahavi, bu eserde bir kelam kitabı olmamasına rağmen kelamcıların kullandığı birtakım kavramlar kullanmıştır. Bu sayede talebe akîdevi konuları sadece tekrar etme- kle kalmayıp kelam kitaplarına girmek için gerekli olan zemini de sağlam bir biçimde oluşturmuş olur.

Bir sonraki dönemde Mecid Mekkî’nin El-Beyân fî erkâni’l-îmân isimli eseri mü- fredattaki yerini almıştır. Yeni bir eser olan Mecid Mekkî hocanın bu kitabını özellikle seçmemizin nedeni Müslümanın akidesini belirleyen ayeti kerimeleri cömertçe kull- anmasıdır. Talebe bu sayede her bir inanç ilkesinin ayetten kaynağını öğrenmiş olacak ve akaid-kelam kitaplarında geçen mese- lelerin hangilerinin ayet ve hadis kaynaklı, hangisinin içtihatla akîdevi sahaya girdiğini ayırt etmiş olacaktır.

Üçüncü senenin başında ilk olarak Türkçe bir eserden itikadî mezhepler tarihi okutu- lur. Hocanın izahatıyla devam edecek olan bu dersler birkaç ayda tamama erdirilir.

Sonrasında kelam ilmine dair son dönem

(15)

Osmanlı ulemasından Abdüllatîf Harbûtî’nin Tenkîhu’l-Kelâm isimli eseri okunur. Klasik medreselerin kaçınılmaz kelam kitabı olan İmâm Sadeddîn Taftazânî’nin Şerhu’l Akâid isimli eserinin yerine bu kitabı tercih etmem- izde en büyük etken Tenkıh’deki umur-u âmme meselelerinin daha detaylı bir şekil- de anlatmasından kaynaklanıyor. Tenkîh okuyan bir talebenin Şerhu’l Akaid’in zor ve veciz ifadelerinin altından kolayca kalkabi- leceğini düşünüyoruz. Bunun ötesinde Ten- kîh’in bir başka özelliği de, modern kelâmî problemleri ara ara gündeme getirmesidir.

Bu sebeple eser yeni ilm-i kelam çalışma- larının öncülerinden sayılır.

Dördüncü senede Osmanlının son döne- minde yetişen ve sonraki dönemde de faal- iyetlerini sürdüren önemli fikir ve ilim adam- larından İzmirli İsmail Hakkı’nın Yeni İlm-i Kelâm adlı eserini müfredatımıza almayı uygun gördük. Avrupa’da Rönesans’tan sonra değişen bilim anlayışıyla beraber çağdaş batı felsefesine aşina bazı alimler özellikle kelam ilmini bu yeni ilim anlayışı çerçevesinde ele almışlardır. İtikadi konu- lar çağın gereklilikleri de göz önüne alınar- ak bilimsel ve çağdaş batı felsefesi ışığında yeniden ele alınmıştır. İzmirli’nin bu eseri de bu alanda yazılmış önemli bir eserdir.

Beş yıllık eğitim programında kelama dair klasik metinlerden başka bir ders yapılmaz.

Yeni İlm-i Kelâm’dan sonra her öğrencinin eline son dönemde kaleme alınmış Türkçe ve Arapça eserlerden spesifik konuları işley- en kitaplar, tezler, doktora çalışmaları ya da dergi makaleleri tutuşturulur. Bu çalışmayla da talebenin güncel olan ve bugün konuşu- lan konularla bağlantı kurması sağlanır.

TÜRKÇE-MATEMATİK SEMİNERLERİ

Daru’l-ilim, seminerleri arasına ikinci ve üçüncü senelerinde haftalık iki saat olmak üzere Türkçe Dilbilgisi ve Matematik seminer- lerini de eklemiştir. Alanında uzman hoca- ların katılımlarıyla gerçekleştirilecek bu sem- inerler, öğrencilerin hem okul hayatlarında hem de önlerindeki ilim hayatlarında kolay- lık sağlamanın yanında birikimlerinin kali- tesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Bu dersler bağlamında Türkçe Dilbilgisi’nden cümlenin öğeleri, fiillerde çatı, ekler; sözcük, cümle ve paragrafta anlam, sözcük yapısı ve türleri, imla kuralları ve edebi sanatlar gibi birçok konu işlenmektedir. Matematik’ten ise dört işlemin yanı sıra, temel kavramlar, sayı sistemleri, ebob-ekok, rasyonel ve ondalık sayılar, problemler, üslü ve köklü ifadeler, taban aritmetiği ve modüler aritmetik gibi birçok temel konu işlenmektedir.

(16)

Dâru’l-İlim

İslami İlimler Müfredatı

(17)
(18)
(19)
(20)

لمعلا راد تاررقم

(ةيملاسإلا مولعلا زكرم)

(21)

(يجزاي نيدلا فيس - كترنش يفطل)

(يجزاي نيدلا فيس - كترنش يفطل)

تاعاس رشع هل صصيخو ةيبرعلا ةثدالمحا سرد يساردلا ماعلا نم لولأا لصفلا في يسيئرلا سردلا نوكي تاعاس رشع هل صصيخو وحنلاو فرصلا سرد يساردلا ماعلا نم نياثلا لصفلا في يسيئرلا سردلا نوكيو

(22)
(23)
(24)

Banka Hesap Bilgileri

Daru’l-Hikme İlim Araştırma ve Kültür Derneği Banka : Türkiye Finans

Hesap No : 263255

Iban No : TR86 0020 6000 5300 2632 5500 02 Şube : Fatih

Dâr’ul-İlim İslami İlimler Merkezi

Defterdar Mh. Savaklar Cd. Yeniküşat Sk.

No:15 Edirnekapı EYÜP/İST.

Tel: (0212) 631 24 43 Fax: (0212) 532 63 01 www.darulilim.com

facebook.com/darulililmakademi twitter.com/darulilim

youtube.com/darulilim ilimevidernegi@gmail.com

Referanslar

Benzer Belgeler

Aşağıdaki şiiri 5 kere okuyup altındaki satırlara yazın ve yazdıktan sonra yazdığınızı okuyun.. ANNEM

Elde edilen sonuç Dursun ve İştar’ın ( 2014) iş aile çatışmasının yaşam doyumunu önemli ölçüde etkilediği; Özkul’un (2014) iş-aile çatışmasının yaşam

Public db As Database Public student As Recordset Public department As Recordset Public term As Recordset Public advisor As Recordset Public personal As Recordset Public

Active Server Pages is an open, compile-free application environment in which you can combine HTML, scripts, and reusable ActiveX server components to create dynamic and

İlk yapılan analizlere göre Menderes Nehri’nden alınan ve 441,2 ppm sülfat içeren bu su örneğinde 0,125 gram miktarında, kalsine edilmiş Al,Mg-TÇH kili 12 ve 24 saat

Dışkı örneği içerisinde çok az sayıda ookist olması ve ookistlerin dışkının her yerine homojen şekilde dağılmamış olması nedeniyle PCR yönteminin

Hiç şüphesiz bu konuda en önemli çalışmalardan biri İbnü′l-Cezerî′nin de (ö. Hüzelî′yi ayrıcalıklı kılan husus ise, genç yaşta memleketinden çıkıp

The subjective financial risk tolerance of the participants (RISKTOL) in the study was identified by a question that can be weighed between 1 (I do not take any financial risks) and