• Sonuç bulunamadı

SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN GÖZALTI VE TUTUKLULUK HALLERİNİN MESLEK MEVZUATI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN GÖZALTI VE TUTUKLULUK HALLERİNİN MESLEK MEVZUATI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN GÖZALTI VE TUTUKLULUK HALLERİNİN

MESLEK MEVZUATI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

THE REVIEW: THE DETAINING OF CERTIFIED PUBLIC ACCOUNTANTS &MINISTERY OF FINANCE DECISION REGARDING

THE LEGISLATION ON THE CERTIFIED PUBLIC ACCOUNTANTS Alp AKTAŞ46*

ÖZ

Mali müşavirlik mevzuatında çalışanlar listesine kayıtlı olarak mesleki faaliyetlerini sürdüren meslek mensuplarının teröre örgütlerine yönelik ope- rasyonlar sonucunda gözaltına alınması veya tutuklanması hallerinde, hizmet verdikleri müşterilerinin işlemlerinin nasıl yürütüleceği hakkında meslek mev- zuatımızda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

Bu konuyla ilgili olarak Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Ye- minli Mali Müşavirler Odaları Birliği Başkanlığı (TÜRMOB)’nın 09.08.2016 tarihli ve 10311 sayılı yazısına cevaben Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Baş- kanlığı’nın 16.08.2016 tarih ve 60801812-205.05.99-E.86792 sayılı yazısında;

meslek mensuplarının bir koruma tedbiri olarak gözaltına alınması veya tutuk- lanması hallerinde, beyanname ve bildirgelerin elektronik ortamda Maliye Ba- kanlığı Gelir İdaresi Bakanlığı’na iletilmesini aracılık eden sisteme giriş hakkı veren “internet vergi dairesi şifrelerinin” geçici veya sürekli olarak iptal edile- ceği yönünde görüş bildirilmiştir.

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bahis konusu yazısına ilişkin yorumlarımız bu makalenin konusunu oluşturmaktadır. Ancak konu sadece te- rör olaylarından kaynaklanan koruma tedbirleri yönünden değil, genel olarak meslek mensuplarının olası tüm eylemleri nedeniyle ortaya çıkabilecek koruma tedbirleri yönünden değerlendirilmiştir.

Anahtar Sözcükler: Tutuklamak, Gözaltına Almak, Koruma Tedbirleri Meslek Mensubu, Yeminli Mali Müşavir, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir, Mesleki Faaliyette Bulunmak

46* Serbest Muhasebeci Mali Müşavir, ISMMMO Eğitmeni

*

*

(2)

1. GİRİŞ

Mali müşavirlik mevzuatında çalışanlar listesine kayıtlı olarak mesleki faali- yetlerini sürdüren meslek mensuplarının teröre örgütlerine yönelik operasyonlar sonucunda gözaltına alınması veya tutuklanması hallerinde, hizmet verdikleri müşterilerinin işlemlerinin nasıl yürütüleceği hakkında meslek mevzuatımızda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuyla ilgili olarak Türkiye Ser- best Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Başkanlığı (TÜRMOB)’nın 09.08.2016 tarihli ve 10311 sayılı yazısına cevaben Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 16.08.2016 tarih ve 60801812- 205.05.99-E.86792 sayılı yazısında; meslek mensuplarının bir koruma tedbiri olarak gözaltına alınması veya tutuklanması hallerinde, beyanname ve bildirge- lerin elektronik ortamda Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Bakanlığı’na iletilmesini aracılık eden sisteme giriş hakkı veren “internet vergi dairesi şifrelerinin” geçici veya sürekli olarak iptal edileceği yönünde görüş bildirilmiştir.

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bahis konusu yazısına ilişkin yorumlarımız bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.Ancak konu sadece te- rör olaylarından kaynaklanan koruma tedbirleri yönünden değil, genel olarak meslek mensuplarının olası tüm eylemleri nedeniyle ortaya çıkabilecek koruma tedbirleri yönünden değerlendirilecektir.

Yazımızda öncelikle Meslek mensubu, meslek mensuplarınınçalışma konu- ları, mesleki faaliyet, mesleki faaliyette bulunabilme şartları açıklanacak, daha sonra Maliye Bakanlığı’nın Vergi Usul Kanununa istinaden meslek mensubunun çalışma konularına ilişkin yetkileri hakkında bilgi verilecek, Maliye Bakanlı- ğı’na verilen bu yetkinin kullanılmasının sonuçları,Anayasa’daki çalışma hakkı ile Ceza Muhakemesi Kanunundaki Koruma tedbirleri ve Meslek Mevzuatında- ki Disiplin Cezaları yönünden değerlendirilecektir.

2. MESLEK MENSUBU, ÇALIŞMA KONULARI, MESLEKİ FAA- LİYET VE MESELEKİ FAALİYETTE BULUNABİLMENİN ŞARTLARI 3568 sayılıSerbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu(T.C. Yasalar, 1989)’na göre meslek mensubu “Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler (SMMM)” ve “Yeminli Mali Müşavirler (YMM)”dir.

3568 sayılı Kanunu’nun 2.maddesine göre mesleğin konusu, Gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin;

“a-Genel kabul görmüş muhasebe prensipleri ve ilgili mevzuat hükümleri ge-

(3)

reğince, defterlerini tutmak, bilanço, kar-zarar tablosu ve beyannameleri ile diğer belgelerini düzenlemek ve benzeri işleri yapmak”,

“b-Muhasebe sistemlerini kurmak, geliştirmek, işletmecilik, muhasebe, fi- nans, mali mevzuat ve bunların uygulamaları ile ilgili işlerini düzenlemek veya bu konularda müşavirlik yapmak”,

“c-yazılı konularda, belgelerine dayanılarak, inceleme, tahlil, denetim yap- mak, mali tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak”,

“d-Kanunun 12. maddesine göre çıkartılacak yönetmelik çerçevesinde tas- dik işlerini yapmak”tır.

Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler bu ünvanları ile a-b-c maddelerindeki işleri yaparak, Yeminli Mali Müşavirler ise b-c-d maddelerindeki işleri yaparak kendi nam ve adları altında, veya aynı ünvana sahip birden çok meslek mensu- bunun kurduğu ortaklık bürosu veya şirket yapısı şeklinde “mesleki faaliyet”te bulunabilirler.

“3568 sayılı Kanun”, “Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”( Maliye Bakan- lığı, 1990), “Serbest Muhasebecilik Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Gereğince Yapılacak Başvurular Hakkında Yönetmelik””( Maliye Bakanlığı, 1992), , “Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Yönetmeliği” ”( Ma- liye Bakanlığı, 1990), ve “Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirlerin Mesleki Faaliyetlerinde Uyacakları Etik İlkeler Hakkında Yönetmelik”( Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği, 2007) hükümlerine istinaden meslek mensuplarının mesleki faaliyete başlayabilmeleri için;

Meslek Mensubu olmanın genel ve özel şartlarını yerine getirmeleri (ve genel mesleki standartlara ve etik ilkelere uymaları)

Oda bilgisinde işyeri açmaları ve büro edinmeleri Çalışanlar listesine ve meslek kütüğüne kayıt olmaları Varsa kurulan ortaklık bürosu veya şirketi bildirmeleri Büro tescil belgesini almaları

hizmet verdikleri müşterileriyle düzenleyecekleri sözleşmeleri bildirmeleri gerekmektedir.

(4)

Konumuzu ilgilendirmesi nedeniyle yalnızca “meslek mensubu olmanın genel ve özel şartları” ile “çalışanlar listesine ve meslek kütüğüne kayıt olma”

maddeleri üzerinde durulacaktır.

Meslek mensubu olabilmek için; 3568 sayılı Kanunun 4.maddesindeki “Ge- nel Şartlar”ın, 5 ve 9.maddelerindeki “Özel Şartlar”ın sağlanması gerektiği hü- küm altına alınmıştır.

3568 sayılı Kanunun 4.maddesinde Meslek mensubu olmanın genel şartları hüküm altına alınmıştır. Buna göre 4.maddede özetle “T.C. vatandaşı olmak”,

“Medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmak”, “Kamu haklarından mahrum bu- lunmamak”, “Yasada belirtilen suçları işlememek”, “Memuriyetten çıkartılmış olmamak”, “Meslek şeref ve haysiyetine uymayan durumlarda bulunmamak”

olarak sıralanmıştır.

3568 sayılı Kanunun 4.maddesinin d bendinde ise; “Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; “kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar”, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötü- ye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” meslek mensubu olabilmenin genel şartlarından tarafı- mızca “Yasada belirtilen suçları işlememek” başığı altında sınıflandırılmıştır.

3568 sayılı Kanunun 5.maddesinde, Meslek Mensuplarından Serbest Muhasebeci Mali Müşavir olabilmenin özel şartları hüküm altına alınmıştır. Buna göre 5.mad- dede istisnai durumlar hariç (kanunda tanımlı kamu görevleri gibi haller); “En az belirtilen dallarda Lisans Seviyesinde Eğitim almak” , “Zorunlu stajı tamamlamak”,

“Sınavı kazanmak”, “Ruhsat almak” şartlarını yerine getirmesi gerekmektedir.

3568 sayılı Kanunun 9 ve 11. Maddelerinde, Meslek Mensuplarından Yemini Mali Müşavir olabilmenin özel şartları hüküm altına alınmıştır. Buna göre 9 ve 11. maddelerinde istisnai durumlar hariç (kanunda tanımlı kamu görevleri gibi haller) “zorunlu süreyi tamamlamak”, “Sınavı kazanmak”, “Ruhsat almak”, “ye- min etmek” şartlarını yerine getirmesi gerekmektedir.

SMMM ve YMM Kanunu Gereğince Yapılacak Başvurular Hakkında Yönet- melik’in Mesleki Faaliyet Başlama başlıklı 10.maddesine göre “Ruhsatını alan meslek mensupları ilgili odanın çalışanlar listesine kayıt olduktan sonra, mesleki faaliyetlerine başlayabilirler. Ruhsatını almayanlar ile odanın çalışanlar listesine

(5)

kayıt olmayanlar mesleki faaliyette bulunamazlar....” hükmü yer almaktadır.

SMMM ve YMM Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in 11.

maddesinde “Ruhsat almış olan meslek mensupları; bağımsız olarak tek başı- na veya ortaklık veyahut şirket kurarak mesleki faaliyette bulunmak istedikleri takdirde “çalışanlar listesine” kayıt olmak üzere işyerlerinin bağlı olduğu ilgili odaya başvurmaları gerektiği” hüküm altına alınmıştır.

Türkiye SMMM ve YMM Odaları Birliği Yönetmeliği’nin 66/A maddesine göre “Birlik (TÜRMOB), “Birlik Mesleki Ortaklık Bürosu ve Şirketler Kütü- ğü” adı altında merkezi bir kütük tutar. Ortaklık bürosu ve şirketler, Birlik tara- fından tutulan Meslek Kütüğüne kayıt edilirler....” hükmü yer almaktadır.

Yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerine istinaden, meslek mensuplarının mesleki faaliyete başlayabilmeleri için “Meslek Mensubu olmanın genel ve özel şartlarını yerine getirmeleri”, “Oda bilgisinde işyeri açmaları ve büro edin- meleri”, “Çalışanlar listesine ve meslek kütüğüne kayıt olmaları”, “Varsa kuru- lan ortaklık bürosu veya şirketin bildirmeleri”, “Büro tescil belgesini almaları”,

“hizmet verdikleri müşterileriyle düzenleyecekleri sözleşmeleri bildirmeleri”

gerekmektedir. Meslek mensubu olarak mesleki faaliyete başlayabilme şartla- rını sağladıktan sonra bahis konusu şartlarda ortaya çıkabilecek değişiklikler mesleki faaliyetin devam ettirilmesi kanunun hükümlerine istinaden mümkün olmayabilir. Bu konu ilerideki bölümlerde detaylıca açıklanacaktır.

3. MALİYE BAKANLIĞI GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI’NIN ARACILIK SÖZLEŞMESİ KONUSUNDAKİ YETKİSİ

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun(T.C. Yasalar, 1961) Yetki başlıklı mü- kerrer 257 sayılı maddesinin 4 numaralı bendinde Maliye Bakanlığı; “....Bu Kanunun 149 uncu maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilme- si hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya, kanuni süresinden sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen be-

(6)

yannameler üzerine düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameleri mükellefe, vergi sorumlusuna veya bunların elektronik ortamda beyanname gönderme yet- kisi verdiği gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda tebliğ etmeye ve buna ilişkin usûl ve esasları belirlemeye” yetkilendirilmiştir. Aynı maddenin 8.ben- dinde ise “....Maliye Bakanlığının beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususunda izin vermesi veya zorunluluk getirmesi halinde, (mükellef veya vergi sorumlusu ile gönderme işini yapacak kişiler arasında özel sözleşme düzenlenmek kaydıyla) elektronik ortamda gönderilen beyanname ve bildirimler, mükellef veya vergi sorumlusu tarafından verilmiş addolunacağı” hüküm altına alınmıştır.

Bu düzenleme ile Maliye Bakanlığı, vergi beyannameleri ve bildirimlerinin internet ve diğer elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında doğrudan mükellefler tarafından gönderilmesine izin verebileceği veya zorunluluk getirebileceği gibi, bunların yetki verilmiş gerçek ve tüzel kişiler aracılığıyla gönderilmesine izin vermeye veya zorunluluk getirmeye de yetkili kılınmıştır.

Gelir İdaresi bu yetkisini “340 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği”

(Maliye Bakanlığı, 2004) ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci, Serbest Muhase- beci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu uyarınca çıkarılan teb- liğlerden “Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında Genel Tebliğ Sıra No: 4”( Maliye Ba- kanlığı, 1997) ile kullanmıştır.

Buna göre finansal büyüklük (aktif toplamı ve net satış hasılatı sınırı) veya istisna uygulamaları (kooperatifler, vergiden istisna kurumlar v.b.) nedeniyle, bazı mükellefler beyannamelerini meslek mensubuna imzalatmak zorunluluğun- da bazıları ise meslek mensubuna imzalatmak zorunda değildirler. Bu durumda bazı mükellefler beyannamelerini elektronik ortamda doğrudan kendileri gönde- rirken, bazı mükelleflerise Gelir İdaresince getirilen zorunluluk nedeniyle,3568 sayılı Kanun uyarınca yetki almış meslek mensupları vasıtasıyla elektronik be- yanname gönderme aracılık yetkisi uyarınca meslek mensupları tarafından yeri- ne getirilmektedir.

340 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin V.bölümünün 1.mad- desinde; 3568 sayılı Kanun uyarınca yetki almış olup bağımsız çalışan meslek mensuplarının, “Elektronik beyanname gönderme aracılık yetkisi alarak” mü- kelleflerin vergi beyannameleri, bildirim ve eklerini elektronik ortamda gönde- rebilecekleri hüküm altına alınmıştır. Elektronik beyanname gönderme aracılık

(7)

yetkisi almak isteyen meslek mensuplarının “Elektronik Beyanname Gönderme Aracılık Yetkisi Talep Formu”nu doldurarak bağlı oldukları vergi dairesine biz- zat, tüzel kişilik şeklinde faaliyette bulunanların ise kanuni temsilcilerinin mü- racaat etmeleri gerektiği, elektronik beyanname gönderme aracılık yetkisi talep eden meslek mensubunun mesleği faal olarak icra ettiği hususu vergi dairesince dosya bilgilerinden teyit edildikten sonra müracaat anında sistem tarafından üretilecek kullanıcı kodu, parola ve şifreyi ihtiva eden kapalı bir zarf meslek mensubuna verileceği, Şifre zarfının meslek mensubuna tesliminde, “Teslim Tutanağı” tanzim edilip imzalanacağı, Tanzim edilen Teslim Tutanağı ile Ta- lep Formunun birer örneği meslek mensubunun dosyasında muhafaza edileceği açıklanmıştır.

Elektronik beyanname gönderme aracılık yetkisi verilen meslek mensupla- rı, aralarında hizmet sözleşmesi bulunan müşterilerine ait beyannamelerin yanı sıra, münferit olarak talepte bulunan müşterilerin beyannamelerinin gönderil- mesine de aracılık edebileceklerdir. Bu durumda, Vergi Usul Kanunu’nun mü- kerrer 257.maddesi uyarınca, meslek mensubu ile mükellef veya vergi sorum- lusu arasında buna ilişkin özel sözleşmeler (“Elektronik Beyanname Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesi” ve “Elektronik Beyanname Aracılık Sözleşmesi”) düzenlenmesi gerektiği, sözleşmelerin bir nüshasının müşterilerine vereceği, bir nüshasının da gerektiğinde ibraz edilmek üzere muhafaza edilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

340 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin VII.bölümünün 11.mad- desinde; Gelir İdaresi Başkanlığı/Vergi dairesi elektronik ortamda beyanname gönderme aracılık yetkisi verdiği gerçek ve tüzel kişilerin aracılık yetkisini kal- dırmaya yetkili olduğu, aracılık yetkisi kaldırılan gerçek ve tüzel kişilere bu durumun taahhütlü bir yazı ile bildirileceği düzenlenmiştir.

Sonuç olarak, bazı mükellefler için vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanun’a göre yetkilendirilmiş meslek mensuplarınca hazırlanacağı ve meslek mensupları aracılığıyla vergi dairesine gönderilmesi zorunlu tutulmuş olup, vergi dairesine gönderilmesine ilişkin usul ve esaslar Vergi Usul Kanunu Teb- liğ’leri ile düzenlenmiştir. Ancak, 3568 sayılı Kanunu’nun 2.maddesinde Mes- lek Mensuplarına Kanun ile verilen “...beyannameleri ile diğer belgelerini dü- zenlemek....” yetkisi Maliye İdaresinin tebliğ hükümlerine istinaden, kuralları belli olmayacak şekilde, kendi insiyatifine bağlı olarak kaldırılabileceği görül- mektedir.

(8)

4. ANAYASA’DA ÇALIŞMA HAKKI VE ÖDEVİ

Hukuki bir kavram olarak hak, onu düzenleyen yazılı kurallar ve de özellikle uluslararası sözleşmeler ve anayasa ile belirlenir. Bu anlamda evrensel kurallar- ca kabul edilen temel hakları kavramsal olarak tanımlamak yerine hakkı düzen- leyen yasalarca içeriğine, kapsamına ve sınırlamasına bakmak gerekir.Evrensel olarak kabul edilen temel haklardan olan çalışma hakkı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde (Madde 23) temel olarak “Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına… hakkı vardır” şeklinde yer almış- tır.( Erken, 2013 : 66)

Anayasa’nın Temel Hak ve Ödevler başlıklı İkinci Kısmının, Sosyal ve Eko- nomik Haklar ve Ödevler başlıklı Üçüncü Bölümünün Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48.maddesine göre “Herkes, dilediği alanda çalışma ve söz- leşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel te- şebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır” ve Çalışma Hakkı ve Ödevi başlıklı 49.maddesine göre “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir . Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır” hükümleri yer almaktadır.Anayasa’nın 48. maddesinin, “herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir, özel teşebbüsler kur- mak serbesttir” hükmü ile “akit serbestisi”nden bahsedilmiş ve bu hüküm ile sözleşme yapma serbestisi anayasal güvence altına alınmıştır(Koç, 2008 : 186)

Anayasada temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması 13. maddesinde şu şekilde yer almaktadır: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve an- cak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, de- mokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük il- kesine aykırı olamaz.” Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması sebeplerine Anayasanın 14. Maddesinde geçen temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması sebeplerini eklemek gerekir. Buna göre; “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.”

Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasının yanında durdurulması da biz-

(9)

zat Anayasa hükümlerine göre mümkündür. Anayasanın 15. maddesine göre;

savaş, seferberlik, sıkı-yönetim veya olağanüstü hallerde, temel hak ve hür- riyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Yalnız kişinin ya- şama hakkı ve din, vicdan ve düşünce hürriyeti gibi temel hak ve hürriyetlere hiçbir şartta dokunulamaz. Sosyal haklar anayasanın belirttiği olağanüstü hal- lerde en fazla durdurulan haklardandır. Bu haklardan birisi de çalışma hakkıdır.

Yani savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde özel mülkiyete el konulabileceği gibi vatandaşlara çalıştırma yükümlülüğü de getirilebilmektedir.

Anayasa Mahkemesi’ne göre, “Sözleşme özgürlüğü, özel hukuktaki ira- de özerkliği ilkesinin Anayasa hukuku alanındaki dayanağıdır. Özel hukukta irade özerkliği, kişilerin yasal sınırlar içerisinde istedikleri hukuki sonuca bu yoldaki iradelerini yeterince açığa vurarak ulaşabilmelerini ifade etmektedir.

Anayasa açısından sözleşme özgürlüğü ise Devletin, kişilerin istedikleri hukukî sonuçlara ulaşmalarını sağlaması ve bu bağlamda kişilerin belli hukukî sonuç- lara yönelen iradelerini geçerli olarak tanıması, onların iradelerinin yöneldiği hukukî sonuçların doğacağını ilke olarak benimsemesi ve koruması demektir.

Sözleşme özgürlüğü uyarınca kişiler, hukuksal ilişkilerini özgür iradeleriyle ve sözleşmelerle düzenlemekte serbesttir. Anayasanın 48. maddesinde koruma al- tına alınan sözleşme özgürlüğü, sözleşme yapma serbestisinin yanı sıra, yapılan sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da içerir (Karagülmez,2014, 4)

Anayasa Mahkemesi bir kararında, daha önce düzenlenmiş ve tarafların özgür iradeleri sonucunda belli koşullara bağlanmış olan sözleşmeleri yasayla hükümsüz kılan 4628 sayılı Yasa’yla ilgili olarak47, sözleşmelerin sona erdiril- mesinin veya diğer koşullarla ilgili uyuşmazlıkların çözümünün, sözleşmelerde belirtilen usul ve esaslara ya da bu konuda hüküm bulunmayan hallerde genel hukuk kurallarına bağlı olduğunu, hukuk güvenliğinin sonucu olan ahde vefa ilkesinin de sözleşme özgürlüğünün korunmasını zorunlu kıldığını, mevcut söz- leşmelerin yasa ile sona erdirilerek sözleşme özgürlüğüne müdahale edilmesi- nin Anayasa’nın 2. ve 48. maddelerine aykırı olduğunu belirtmiştir(Anayasa Mahkemesi, 2002).

47 20.2.2001 günlü, 4628 sayılı “Elektrik Piyasası Kanunu”nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrası:

“GEÇİCİ MADDE 4.- Kamuya ait elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesislerinden işletme hakları devri öngörülenlerden devir işlemlerini 20 Haziran 2001 tarihine kadar tamamlayamayan şirketlerin mevcut sözleşmeleri hükümsüzdür.”

1

1

(10)

Anayasal güvence altına alınan çalışma özgürlüğünün temeli sözleşme yap- ma özgürlüğüdür. 6098 sayılı Borçlar Kanunu(T.C. Yasalar, 2011) nun 12.mad- desinde “Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz”

ve 26.maddesinde “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınır- lar içinde özgürce belirleyebilirler” denilerek, aksine hüküm olmadıkça, taraflar karşılıklı iradelerini herhangi bir şekil ve içeriğe bağlı olmaksızın ortaya koya- bilirler. Başka bir ifadeyle, özel hukukta, “sözleşmede ve içerikte şekil serbestisi ilkesi” esastır(Koç, 2008 : 186). Böylece taraflar sözleşmenin konusunu ve içe- riğini serbestçe belirleyebilirler. Bununla birlikte genel bir hüküm olarak (tüm sözleşmelere uygulanabilir) Borçlar Kanunu sözleşme özgürlüğüne sınırlamalar ya da yasaklar getirmiştir. Borçlar Kanunun 27. maddesine göre; “Kanunun em- redici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.”

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi, Anayasal güvence altına alınan çalışma özgürlüğünün temeli sözleşme yapma özgürlüğüdür. İlgili özel Kanunlarda sözleşmeler için öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşme- ler hüküm doğurmaz ve geçersiz olurlar. Konumuz açısıdan bakıldığında, 3568 sayılı Kanunu’nun 2.maddesinde Meslek Mensuplarına Kanun ile verilen “...

beyannameleri ile diğer belgelerini düzenlemek....” yetkisi Maliye İdaresinin tebliğ hükümlerine istinaden, meslek mensubu ile mükellef veya vergi sorum- lusu arasında özel sözleşmeler (“Elektronik Beyanname Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesi” ve “Elektronik Beyanname Aracılık Sözleşmesi”) vasıtasıyla yazılı bir şekilde yapılması gerekmektedir. Ancak, ne 3568 sayılı meslek kanununda, ne Vergi Usul Kanununda ne de gelir idaresinin tebliğlerinde; meslek mensubu ile mükellef veya vergi sorumlusu arasında düzenlenen özel sözleşmelere, Gelir idaresinin müdahale ederek sözleşmeyi geçersiz kılacak şekilde aracılık yetkisi- ni süreli veya süresiz iptal ederek müdahale etmesini düzenlemiştir.

5. Ceza Muhakemesi Kanununda Koruma Tedbirleri: Gözaltına Alın- ma ve Tutukluluk Hali

Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin yapılmasını sağlamak amacıyla gecikme- sinde sakınca bulunan hallerde geçici olarak başvurulan ve hükümden önce bazı mü- dahaleleri gerektiren kanuni çarelerdir. Uygulanabilmeleri için somut olayda duyulan

(11)

şüphenin belirli bir ağırlığının olması gerekir. Belirli olaylara ya da belirti delillere dayanmayan, tahminden ibaret şüphe ile soruşturmaya başlanamaz. Şüphenin yeterli veya kuvvetli olması gerekir. Şüphenin derecelendirilmesindeki kıstas eldeki delille- rin varlığıdır. Eldeki delillerle yapılacak duruşmada sanığın mahkûm olması ihtimali beraat etmesi ihtimalinden yüksekse yeterli şüphe, sanığın mahkûm olması kuvvet- le muhtemelse kuvvetli şüphe var demektir. Koruma tedbirleriyle sanık hakkında hüküm verilmeden önce sanığın temel bir hakkı sınırlandırılmaktadır. Bu yüzden geçicidir. Veriliş amacı sona erdiğinde tedbir kaldırılmalıdır. Her tedbirin bir varo- luş amacı bulunmaktadır. Bu amaç tedbirlere göre farklılaşabilmektedir. Ancak her halde bu tedbirlerin uygulanmaması halinde ortaya bir sakınca çıkması gerekir. Ge- cikmede sakınca yoksa bu çarelere başvurmaya gerek yoktur. Bu sakınca, gecikme halinde muhakemenin yapılamayacak, hükmün verilemeyecek olmasıdır. Koruma tedbirlerinin uygulanmasına kural olarak hâkim karar verir. Ancak kanunda öngörü- len hallerde savcılık, kolluk veya herkes yetkili olabilmektedir.( Yılmaz, 2016)

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)( T.C. Yasalar, 2004)’nun- da Yakalama, Gözaltına alma ve Tutuklanma mahkumiyet sonucu ortaya çı- kan ceza hükümleri değil, Koruma tedbirleri olarak kanunda yer almaktadır.

CMK’nın Yakalama başlıklı 90.maddesine göre “Kişiye suçu işlerken rastlan- ması”, “Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunma- sı veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması” hallerinde Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.

Dolayısıyla, bir hakim kararı olmaksızın şüphelinin veya sanığın kişi hürriyeti sonlandırılarak belirli bir yere konulur.( CMK Cep Kitabı, 2015 : 81)

CMK’nın 91.maddesine göre ise “soruşturma yönünden zorunlu olması” ve

“kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığı” halinde ise Gözaltına alma tedbiri uygulanabilir. Ceza Muhakemesi Kanunu yakalama ile gö- zaltına alma işlemlerini birbirinden tamamen ayırmıştır. CMK 91/1 gereği gözaltına alma, Cumhuriyet savcılığınca verilen bir kararla olmaktadır. Yakalama esas itiba- riyle fiili bir durum olmasına ve kural olarak kolluk tarafından (istisnaen herkes tarafından) gerçekleştirilmesine karşın, yakalamanın sonucu gözaltı ise, yakalanan kişinin Cumhuriyet savcısının emriyle işlemlerinin tamamlanması amacıyla, yetkili hakim önüne çıkarılmasına veya serbest bırakılmasına kadar kanuni süre içinde sağ- lığına zarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanıp alıkonuldu-

(12)

ğu (Yakalama Yönetmeliği 4/5) nitelikleri konumları yönetmelikle belirtilen kolluk birimlerindeki nezarethane denilen yere konulması işlemidir.( Durdurma Yakalama, Gözaltı, Arama, Tutuklama, 2011)

Anayasa’nın 19.maddesine göre tutuklama “Suç işlediği kuvvetli şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması halinde, şüpheli veya sanığın, kaçmasını veya delilleri karartmasını önlemek amacı ile kişi özgürlüğünün, kesin hüküm- den önce, hakim kararı ile, kısıtlanmasıdır”. “Kuvvetli suç şüphesinin varlığı- nı gösteren somut delillerin” ve “bir tutuklama nedeninin bulunması halinde”, CMK’nın 100.maddesine istinaden şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kara- rı verilebilir. 101.maddede ise “Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir” hükmü yer almaktadır. Tutuklama, ceza muhakemesindeki “en ağır” ko- ruma tedbiridir. Şunu unutmamak gerekir ki, tutuklama, koşulları oluşmuş olsa bile başvurulması zorunlu olmayan bir koruma tedbiridir. Kanun (CMK 100/1),

“tutuklama kararı verilebilir”, diyerek, tutuklamayı hakimin takdirine bırakmış- tır (CMK Cep Kitabı, 2015, 108).

Dolayısıyla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine istinaden, yakalama, gözaltına alma, tutuklanma halleri mahkumiyet kararı sonucu olu- şan ceza hükmü değil, koruma tedbiri olarak alınan önlemlerdir. Bu önlemlere istinaden meslek mensubu nezdinde yapılacak her türlü idari işlem, 3568 sayılı Kanunun 4.maddesinde Meslek mensubu olmanın genel şartlarından “Yasada belirtilen suçları işlememek, bu suçlardan hüküm giymemek, mahkum olma- mak” hükmüne aykırılık teşkil etmemektedir.

6. MESLEK MEVZUATINDA DİSİPLİN SUÇ VE CEZALARI 3568 sayılı Kanunu’nun 48.maddesi ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavir- lik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Disiplin Yönetmeliği(Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği, 2000) hükümlerine istinaden; muhasebe ve müşavirlik hizmetlerinin gereği gibi yürü- tülmesi amacıyla, “Mesleğin vakar ve onuruna veya mesleki standartlara aykırı fiil (eylem) ve hareketlerde (davranış) bulunan”, “görevlerini yapmayan veya kusurlu olarak yapan”, “görevinin gerektirdiği güveni sarsıcı hareketlerde bu-

(13)

lunan” meslek mensupları ve aday meslek mensuplarına“durumun niteliğine”

ve “ağırlık derecesine” göre “Uyarma”, “Kınama”, “Geçici Olarak Mesleki Fa- aliyetten Alıkoyma”, “Yeminli Sıfatını Kaldırma”, “Meslekten Çıkarma” gibi disiplin cezaları öngörülmüştür.

Ancak bu cezaların hiçbiri, Ceza Muhakemesi Kanun’u hükümlerine göre tanımlanan “Gözaltına alma”, “Tutukluluk” gibi koruma tedbirlerinin uygulan- ması durumlarına yönelik olarak düzenlenmemiştir.Koruma tedbirlerininuygu- lanması halinde de Meslek mensubu olabilmek için ön koşullardan olan, 3568 sayılı Meslek Kanunun 4.maddesindeki “Genel Şartlar”ın, 5 ve 9.maddelerin- deki “Özel Şartlar”ın kaybedilmesi mümkün değildir.

Ancak, 3568 sayılı Meslek Kanunu’nun 4.maddesinin d bendinde tanımlı suçlardan “mahkûm olmak” meslek mensubu olabilmenin genel şartlarındaki hükümlere uygun olmamak ve meslek mensubu olabilmek için Kanununa ara- dığı şartları sonradan kaybetmek olarak yorumlanabilir. Bu durumda, SMMM ve YMM Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in Çalışanlar Liste- sinden Silinmeyi Gerektiren Haller başlıklı 35. Maddesinin d bendinde “Meslek mensubu olmak için Kanunun aradığı şartların sonradan kaybedilmiş olması”

meslek mensubunun çalışanlar listesinden yönetim kurulu kararıyla silinmesini gerektirmektedir. Yine aynı yönetmeliğin 63.maddesinde meslek mensubu ol- mak için kanunun aradığı şartların sonradan kaybedilmiş olması halinde meslek kütüğünden silinmelerinin gerektiği hüküm haline alınmıştır.

Dolayısıyla, Meslek mevzuatı disiplin hükümleri göz önünde bulundurul- duğunda, Ceza Muhakemesi Kanun hükümlerine istinadan uygulanan koruma tedbirleri sonucunda; meslek mevzuatı açısından bir disiplin cezasının uygu- lanması mümkün değildir. Ancak, meslek mensubu olmak için kanunun aradığı şartlardan herhangi birinin meslek mensubu olmanın genel şartlarında tanımlı suçlardan “mahkum olunması” sonucunda kaybedilmesi durumunda, meslek mensubu çalışanlar listesinden silinmesini gerektiren hallerden biri ortaya çık- tığı için mesleki faaliyete devam ettirilmesi kanunun emredici hükümlerine is- tinaden tehlikeye girmiş olur.

7. SONUÇ

Daha önceki bölümlerde açıklanan mevzuat hükümlerine istinaden, meslek mensuplarının mesleki faaliyete başlayabilmeleri için “Meslek Mensubu olma- nın genel ve özel şartlarını yerine getirmeleri”, “Oda bilgisinde işyeri açmaları

(14)

ve büro edinmeleri”, “Çalışanlar listesine ve meslek kütüğüne kayıt olmaları”,

“Varsa kurulan ortaklık bürosu veya şirketin bildirmeleri”, “Büro tescil belge- sini almaları”, “hizmet verdikleri müşterileriyle düzenleyecekleri sözleşmeleri bildirmeleri” gerekmektedir. Meslek mensubu olarak mesleki faaliyete başlaya- bilme şartlarını sağladıktan sonra bahis konusu şartlarda ortaya çıkabilecek de- ğişiklikler mesleki faaliyetin devam ettirilmesi kanunun hükümlerine istinaden mümkün olmayabilir.

Meslek mevzuatı disiplin hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, Ceza Muhakemesi Kanun hükümlerine istinadan uygulanan koruma tedbirleri sonu- cunda; meslek mevzuatı açısından bir disiplin cezasının uygulanması mümkün değildir. Ancak, meslek mensubu olmak için kanunun aradığı şartlardan herhangi birinin meslek mensubu olmanın genel şartlarında tanımlı suçlardan “mahkum olunması” sonucunda kaybedilmesi durumunda, meslek mensubu çalışanlar lis- tesinden silinmesini gerektiren hallerden biri ortaya çıktığı için mesleki faaliyete devam ettirilmesi kanunun emredici hükümlerine istinaden tehlikeye girmiş olur.

Meslek mensuplarının “kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha faz- la süreyle hapis cezasına çarptırılmaları” ya da “affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar”, “Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suç- lar”ından mahkum olurlarsa, meslek mensubu olmanın genel şartlarından “Yasa- da belirtilen suçları işlememek” hükmüne aykırı bir durum meydana gelir. Böy- lece, meslek mensubu olarak faaaliyette bulunabilme hakki yitirilir. Bu durumla karşılaşan meslek mensubunun yönetim kurulu kararı ile “çalışan listesinde kay- dının silinmesi ve meslek mensubu ruhsatının iptali”, “meslek mensubunun meslek kütüğünden silinmesi”, “kaşe ve mühürünün ise iadesi” gerekir. Bunlar dışında disiplin suç ve cezası hükmü meslek mevzuatında yer almamaktır. An- cak SMMM ve YMM Kanunu Disiplin Yönetmeliği’nin 30.maddesinde; Oda yönetim kurulu’nun “sonucu kendilerine ulaştırılmış olması koşuluyla hüküm- lülükle sonuçlanan bir ceza davasının konusunu oluşturan eylemden dola- yı ayrıca disiplin soruşturması açmak zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.

Dolayısıyla Ceza Muhakemesi Kanun hükümlerine istinadan uygulanan koruma tedbirleri sonucunda değil, ceza davasından mahkum olunup hüküm giyilmesi sonucunda meslek mevzuatı açısından disiplin soruşturması açılması gerektiği ve bu soruşturma hükümlerine istinaden disiplin cezasının verilebileceği açıktır.

Ancak Meslek mensubu, kanunda sayılı suçlara mahkum edilmemişse; meslek mevzuatı kapsaminda ilgili oda ve birlik yetkili organlarınca, soruşturma veya

(15)

kovuşturmaya yönelik bir aksiyonun alınmaması gerektiği kanaatindeyiz.

Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 257.maddeside Gelir İdaresine verilen yetki uyarınca 340 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin VII.bö- lümünün 11.maddesiyle; Gelir İdaresi Başkanlığı/Vergi dairesi elektronik or- tamda beyanname gönderme aracılık yetkisi verdiği gerçek ve tüzel kişilerin aracılık yetkisini kaldırmaya yetkili olduğu, aracılık yetkisi kaldırılan gerçek ve tüzel kişilere bu durumun taahhütlü bir yazı ile bildirileceği düzenlenmiştir.

3568 sayılı Kanunu’nun 2.maddesinde Meslek Mensuplarına özel düzenlenmiş meslek Kanunu ile verilen “...beyannameleri ile diğer belgelerini düzenle- mek....” “....tasdik yapmak...” yetkisinin Maliye İdaresinin tebliğ hükümle- rine istinaden, iptal edilme şartları objektif kriterlerle belli olmayacak şekilde, kendi insiyatifinde ve taraflı olarak kaldırılabileceği görülmektedir. Ancak bu yetkinin meslek mensuplarından Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin mes- leki faaliyetleri arasında yer alan defter tutma ve diğer tanımlı mesleki faali- yetler yönünden değil, beyannamelerin düzenlenmesi ve 2004 yılından itiba- ren elektronik olarak gönderilmeye başlanan beyannamelerin gönderilmesine aracılık yetkisinin geçici veya sürekli olarak iptal edilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır.Meslek mensuplarından Yeminli Mali Müşavirlerin mesle- ki faaliyetleri arasında yer alan tasdik raporu düzenleme yetkisinin ise vergi daireleri tarafından geçici veya sürekli olarak bu raporların işleme konulması dışındaki diğer mesleki faaliyetlerine yönelik olmadığı anlaşılmaktadır.Ancak, meslek mensuplarının “beyannamelerin gönderilmesine aracılık yetkisinin” ve

“tasdik raporları düzenleme yetkisinin” idarenin tek taraflı ve hukuk ilkeleri gö- zetilmeden geçici veya sürekli olarak kaldırılması veya iptal edilmesi; meslek mensuplarının,Anayasal güvence altına alınan çalışma özgürlüklerinin engel- lendiği, doğrudan veya dolaylı olarak meslek mensupları arasındaki rekabeti engelleme, kısıtlama veya bozmaya yönelik tek taraflı ve hukuka aykırı idari işlemler sonucundameslek mensupları “ceza kavuşturması sonucunda mahkum edilmeden ve hüküm giymeden”, “adli yaptırımları ortaya koyan maddi olgular ortaya çıkarılmamışken”, yalnıca koruma tedbirlerine istinaden ekonomik yap- tırımlar ile yüz yüze bırakılması hakkaniyete uygun değildir.

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bahis konusu yazısından aynı ünvana sahip birden çok meslek mensubunun kurduğu ortaklık bürosu (adi or- taklık) veya şirket yapısı şeklinde mesleki faaliyette bulunan meslek mensup- larına yönelik olarak bir idari yaptırım kararı bulunmadığı görülmektedir. Bu

(16)

durumda tek ortaklı bir yapıda kurulan sermaye şirketlerinde, şirket ortağı veya pay sahibi meslek mensubunun koruma önlemleri sonucunda gözaltına alınması ve tutuklanması ile birlikte bu şirketlerin faaliyetlerinde bir kısıtlama olmayaca- ğı anlaşılmaktadır. Bu durumda kendi nam ve adı altında mesleki faaliyetini yü- rüten meslek mensubu ile tek ortaklı bir sermaye şirketi arasından ne gibi bir fark olacağı tartışmaya açıktır. Diğer taraftan tek ortaklı veya birden fazla ortağı olup da bünyesinde çok sayıda meslek mensubu barındıran kurum organizasyonlarına da bu tip idari bir yaptırım getirmemiştir, getirilmesi de oldukça tartışmalıdır.

Güvenlik refleksi ile acele olarak alındığı izlenimi uyandıran idari yaptırım kara- rının, hem evrensel hukuk ilkeleri ile hem de meslek hukuk ilkeleriyle ne kadar uyumlu olduğu da ayrı bir tartışma konusu olacak niteliktedir.

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bahis konusu yazısından mes- lek mensuplarının bağlı bulundukları Oda ve Birliklere de yeni sorumluluklar verildiği anlaşılmaktadır. Meslek Odaları ve Birlik bahis konusu yazıyla; gözal- tına alınan ve tutuklanan üyelerini Gelir İdaresi Başkanlığı’na ve Vergi dairele- rine bildirim yapmakla görevlendirilmişlerdir. Bu konu da oldukça dikkat çeki- cidir. 3568 sayılı Kanunun Birliğin Görevleri başlıklı 29.maddesinde yer alan

“Maliye Bakanlığınca verilecek görevleri yerine getirmek” maddesinden bu gibi hukuka uygunluğu tartışmalı bu tip bir görevin kastedildiği kanaatinde değiliz.

KAYNAKÇA

Anayasa Mahkemesi (13.2.2002). E.2001/293 ve K.2002/28 sayılı kararı.

Ankara: Anayasa Mahkemesi.

Çulha, Demirci...[ve öte.](2015) CMK Cep Kitabı. Ankara: Türkiye Barolar Birliği Yayınları.

Durdurma, Yakalama, Gözaltı, Arama, Tutuklama.(2011) Ankara: Anka- ra Barosu Yayınları.

Erken, Baki (2013), “Anayasal Çerçeve’de Türkiye’de Çalışma Hakkı”ÇS- GB Çalışma Dünyası.2(2013): 66-84

Karagülmez, Ali (2014)“Anayasa Mahkemesi ve Sosyal Şart”, AYM Dergi- si.26.12.2016 tarihinde. Anayasa Mahkemesi veri tabanından erişildi.

Koç, Muzaffer (2008), “İş Sözleşmesinde Yazılı Şekil Şartı” Yaklaşım.186.

15.12.2016 tarihinde. Yaklaşım veri tabanından erişildi.

Maliye Bakanlığı (03.01.1990) Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Ye- minli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik.

(17)

Ankara: Resmi Gazete (20391 sayılı)

Maliye Bakanlığı (04.06.1990) Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Mü- şavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Yönetmeliği. Ankara:

Resmi Gazete (20545 sayılı)

Maliye Bakanlığı (22.05.1992) Serbest Muhasebecilik Serbest Muhase- beci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Gereğince Ya- pılacak Başvurular Hakkında Yönetmelik. Ankara: Resmi Gazete (21235 sayılı)

Maliye Bakanlığı (29.06.1997) Vergi Beyannamelerinin Serbest Muha- sebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında Genel Tebliğ Sıra No: 4. Ankara: Resmi Gazete (23034 sayılı)

Maliye Bakanlığı (30.09.2004) 340 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ. Ankara: Resmi Gazete (25599 sayılı)

T.C. Yasalar (04.02.2011). 6098 sayılı Borçlar Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (27836 sayılı)

T.C. Yasalar (10.01.1961).213 sayılı Vergi Usul KanunuAnkara: Resmi Gazete (10705 sayılı)

T.C. Yasalar (13.06.1989).3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşa- virlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (20194 sayılı)

T.C. Yasalar (17.12.2004). 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu. Anka- ra: Resmi Gazete (25673 sayılı)

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (31.10.2000) Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Ye- minli Mali Müşavirlik Kanunu Disiplin Yönetmeliği. Ankara: Resmi Gazete (24216 sayılı)

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (19.10.2007) Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yemin- li Mali Müşavirlerin Mesleki Faaliyetlerinde Uyacakları Etik İlkeler Hak- kında Yönetmelik. Ankara: Resmi Gazete (26675 sayılı)

Yılmaz, Tuğsan (2016) “Adli Kontrol, Tutuklama, Yakalama ve Gözaltı”.

26.12.2016 tarihinde. Tuğsan Yılmaz’a ait kişsel veri tabanından erişildi.

Referanslar

Benzer Belgeler

SPK ve diğer kuruluşlarca yaptırılacak muhasebe denetim işlemlerinde, 96 saate kadar standart saat ücreti (200 TL/saat) olarak uygulanır. 96 saatten sonrası için; standart

A. Aşması halinde, A ve B maddelerinden hangisinin uygulanacağı taraflarca belirlenir. Aynı rapora dayanılarak birden fazla kredi müracaatında bulunulması halinde, her

28.02.2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’la; teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge

Yükümlü Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler; 5549 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca aklama ve terörün finansmanı suçlarıyla mücadelede önleyici tedbirler

Kesinleştikten sonra mesleki faaliyette bulunamaz. Oda disiplin kurulu, kamu yararı bakımından gerekli gördüğü hallerde, yönetim kurulunun çalışanlar listesinden

Vefat eden ücretlilerin vergi indirimine konu mal ve hizmet alımlarına ilişkin yapmış oldukları harcamalara ait belgeler, varislerin biri tarafından işverenden

Yeminli mali müşavir olmaya hak kazanırlar. Bunlara geçici 4 üncü maddede belirtilen geçici kurul tarafından Yeminli Mali Müşavirlik İzin Belgesi düzenlenmek suretiyle

Diğer taraftan, tam tasdik sözleşmesi bulunan mükellefler için düzenlenecek yeminli mali müşavir tam tasdik raporu içerisinde değerlendirilecek olan; yararlanılması