• Sonuç bulunamadı

ZORUNLU ASKERLİK HİZMETİNE KARŞI VİCDANİ RET

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ZORUNLU ASKERLİK HİZMETİNE KARŞI VİCDANİ RET"

Copied!
181
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI

ZORUNLU ASKERLİK HİZMETİNE KARŞI VİCDANİ RET

Yüksek Lisans Tezi

Dilan Mızrak

Ankara - 2008

(2)

T.C

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI

ZORUNLU ASKERLİK HİZMETİNE KARŞI VİCDANİ RET

Yüksek Lisans Tezi

Dilan Mızrak

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Mithat SANCAR

Ankara - 2008

(3)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... i

KISALTMALAR ... iv

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

VİCDANİ REDDİN GENEL ÇERÇEVESİ I. VİCDANİ RET KAVRAMI... 4

II. VİCDANİ REDDİN ORTAYA ÇIKIŞ KOŞULLARI VE SÜRECİ... 9

a. Modern Devlet ... 9

b. Zorunlu Askerlik Hizmeti ... 14

c. Vicdani Reddin Geçirdiği Aşamalar ... 17

1. Birinci Dünya Savaşı Dönemi... 19

2. İkinci Dünya Savaşı ve Sonrası... 27

3. Mevcut Durum... 32

III. VİCDANİ RET KATEGORİLERİ... 40

a. Saiklerine Göre Vicdani Retçiler ... 41

b. Kanaatlerinin Kapsamına Göre Vicdani Retçiler... 41

c. Yetkili Organlar ile İşbirliğinin Derecesine Göre Vicdani Retçiler... 41

IV. VİCDANİ RET KATEGORİLERİ ÇERÇEVESİNDE MEVCUT KORUMANIN KAPSAMI... 45

V. VİCDANİ RET TALEBİ KARŞISINDA İZLENİLECEK PROSEDÜR ... 51

(4)

a. Vicdani Retçi Statüsü ... 51

b. Vicdani Ret Talebini İnceleyecek Mercii ... 53

c. Alternatif Hizmet... 55

d. Vicdani Reddin Kabul Edilmemesi Hali... 58

İKİNCİ BÖLÜM

VİCDANİ REDDİN NİTELİĞİ ve HUKUKİ GÖRÜNÜMÜ I. VİCDANİ REDDİN BAZI KAVRAMLAR İLE İLİŞKİSİ... 61

a. Sivil İtaatsizlik ... 64

b. Pasifizm... 71

c. Antimilitarizm... 75

d. Direnme Hakkı... 77

II. DEVLET OTORİTESİ – KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜ SARKACINDA VİCDANİ RET ... 82

III. VİCDANİ REDDE İLİŞKİN TEMEL BAZI GÖRÜŞLER ... 84

a. Vicdani Redde Karşı Çıkan Görüşün Temel Argümanları... 84

b. Vicdani Reddi Destekleyen Görüşün Temel Argümanları ... 85

IV. VİCDANİ REDDİN ULUSLARARASI HUKUK BOYUTU ... 87

1. Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü Hakkı... 90

2. Zorla Çalıştırma veya Zorunlu Çalışmaya Tabi Tutulma Yasağı ... 97

3. Vicdani Redde Dayanak Teşkil Edebilecek Haklar ... 99

Yaşam Hakkı ... 99

Toplanma ve Dernek Kurma Hakkı ... 103

(5)

Barış Hakkı ... 104

4. İçtihatlar Işığında Bu Hakların Değerlendirilmesi... 109

a. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi Kararları... 109

b. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında Vicdani Ret ... 111

5. Vicdani Ret Hakkı Oluşturmak İçin Yürütülen Uluslararası Çabalar... 119

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE VİCDANİ RET I. ZORUNLU ASKERLİK HİZMETİ UYGULAMASININ TÜRKİYE’DEKİ TARİHSEL GELİŞİMİ... 124

a. Osmanlı Devletinde Askerlik Hizmeti ... 124

b. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Zorunlu Askerlik Hizmeti... 128

II. TÜRKİYE’DE VİCDANİ REDDİN GELİŞİM SÜRECİ ... 130

III. TÜRKİYE’DEKİ VİCDANİ RETÇİLERİN RET NEDENLERİ ... 135

IV. TÜRKİYE’DE KONUYA İLİŞKİN MEVZUAT ... 139

V. ULUSLARARASI HUKUKUN TÜRKİYE’YE YANSIMASI... 149

VI. TÜRKİYE’NİN MEVCUT KOŞULLARINDA VİCDANİ RETÇİLERİ BEKLEYEN SORUNLAR... 152

SONUÇ ... 156

KAYNAKÇA... 159

ÖZET ... 169

ABSTRACT... 170

(6)

EKLER... 171 EK.1.) Tablo 1: Avrupa’da Zorunlu Askerlik Hizmeti ... 171 EK.2). Tablo 2: Vicdani Ret Hakkı Tanıyan Avrupa Konseyi Üyesi

Ülkelerde Alternatif Hizmete İlişkin Bilgiler ... 172 EK.3.) Tablo 3: Avrupa Konseyi’ne Üye Ülkelerde Vicdani

Ret Başvurusuna İlişkin Bilgiler ... 173

(7)

KISALTMALAR

AİHM :Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHS :Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Bkz. :Bakınız

BM :Birleşmiş Milletler

BMİHK :Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi

Çev. :Çeviren

Derl. :Derleyen

Dn. :Dipnot

Doc. :Document

Ed. :Editör

Eur.Consult.Ass :Council of Europe’s Consultative Assembly HFSA :Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi İHEB :İnsan Hakları Evrensel Bildirisi

m. :Madde

Rev. :Review

s. :Sayfa

SBFD :Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi Sess. :Session

UN :United Nations

Vd. :Ve devamı

Vol. :Volume

Yay. :Yayınları

(8)

GİRİŞ

Kişinin; dini, siyasi, ahlaki ve benzeri nedenlerle askerlik hizmetini - silah tutmayı veya ordu içinde hizmet vermeyi, hizmet vermeye devam etmeyi - reddetmesi şeklinde tanımlanabilecek zorunlu askerlik hizmetine karşı vicdani ret kavramı, modernleşmenin ürünü olan Batı kaynaklı kavramlardandır. Modern devlet kendini koruyabilmek, güvenliğini sağlayabilmek amacıyla zorunlu askerlik sistemini tesis etmek gerekliliğini duymuştur. Ancak, bünyesinde itaati taşıyan iktidar ilişkisi beraberinde itaatsizliği getirdiği içindir ki, zorunlu askerlik hizmetinin tesisi vicdani ret kavramını da ortaya çıkarmıştır. İtaatsizliğin; sivil itaatsizlik, direnme hakkı, pasifizm gibi farklı biçimleri sözkonusudur ve vicdani ret de bu kavramlarla az ya da çok bağlantısı kurulabilecek bir kavramdır.

Güvenlik/özgürlük algılamasında devletleri en fazla meşgul eden konular arasında bulunan vicdani reddin, gelişim sürecini bu algılama ekseninde gerçekleştirdiği söylenebilir. Bu doğrultuda, vicdani reddin tanınması uzunca bir süre sadece, mensubu oldukları dini inanış nedeniyle askerlik yapmalarının mümkün olmadığını bildiren kişiler ile sınırlı tutulmuştur. Böyle bir tanıma devletleri nispeten az korkutmaktadır, çünkü bu kişiler devletin otoritesine açık bir karşı çıkış sergilemezler, onları bu şekilde davranmaya iten dini inanışlarıdır. Oysa, politik fikirler nedeniyle askerlik hizmetini reddetmek doğrudan siyasi iktidarın faaliyetlerini, kimi zaman kendisini sorgulamaktır. İşte bu nedenle, vicdani reddin ilk defa ciddi bir politik mesele haline geldiği dönem olan 1. Dünya Savaşı dönüm noktasıdır. Bu dönem savaşmayı reddeden çok sayıda insan olmuştur; fakat genel olarak, vicdani reddin tekil bir eylem olmaktan çıkıp geniş halk yığınlarını

(9)

etkilemeye başlaması ve vicdani redde ilişkin yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi için 2. Dünya Savaşı sonrasını, hatta 60’lı yılları beklemek gerekmiştir.

Vicdani ret pek çok Batı ülkesinde yasal düzenlemeye kavuştuktan sonra da, askerlik hizmetini yerine getirmeyi ret talebinde bulunan her kişinin talebi kabul görmemiştir. Aslına bakılırsa, önüne gelen bir vicdani ret talebini değerlendirmek ve gerekirse, vatandaşını askerlik hizmetinden azade kılmak durumunda olan devletin yaşadığı sıkınıtıyı anlamak mümkündür. Bir taraftan, kendisinden vatandaşının vicdani kanaatleri doğrultusunda hareket etmesini mümkün hale getirmesi, vicdan özgürlüğünü teminat alması beklenirken, diğer yandan, askerlik hizmetini reddeden kişinin samimi olmama ihtimali ile yüzleşmek de devlete düşecektir. Reddinde samimi olmasa da herkese bu hak tanınacak mıdır, samimiyet nasıl tespit edilecektir, herkese böyle bir hak tanınırsa güvenlik nasıl sağlanacaktır gibi sorular hakikaten cevaplanması kolay sorular değildir.

Devletleri, vatandaşlarının haklarını düzenleyen yegâne güç kabul etmenin yarattığı tehlikeler özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında anlaşıldıktan sonradır ki, pek çok konu gibi vicdani ret de uluslararası hukukun kaynakları çerçevesinde tartışılmaya başlamıştır.

Türkiye’nin bu tartışmaların neresinde durduğu konusunda söylenilebilecek olan ise, vicdani ret kavramının Türkiye’de –Batı ile karşılaştırıldığında- çok kısa sayılacak bir süreden beri biliniyor ve sınırlı bir kesim tarafından tartışılıyor olmasıdır.

(10)

Bu çalışmada amaçlanan, yukarıda anılan konular çerçevesinde, vicdani ret konusunda genel bir değerlendirme yapmaktır. Bu doğrultuda, ilk bölümde, vicdani ret kavramından ne anlaşıldığı, vicdani reddin dünya ölçeğinde ortaya çıkış süreci ve geçirdiği aşamalar, bugün dünya genelinde bu kavrama nasıl bakıldığı, vicdani ret hareketinin çeşitli özellikleri bakımından nasıl bir ayrıma tabi tutulduğu ve zorunlu askerlik hizmetini çeşitli saiklerle reddeden kişileri ne tür uygulamaların beklediği anlatılmaya çalışılacaktır. İkinci bölümde, vicdani ret kavramının, daha çok tabii hukuk çerçevesinde, itaat/itaatsizlik ekseninde çeşitli kavramlarla bağlantısı tartışılacak ve ardından vicdani ret pozitif hukuk boyutu ile ele alınacaktır. Bu kısımda yapılmaya çalışılacak olan, uluslararası hukukta askerlik hizmetini vicdanen reddetmek biçiminde bir hakkın tanınıp tanınmadığını uluslararası hukuk kaynakları gözönüne alınarak belirlemektir. Son bölümde ise, Türkiye’de askerlik sisteminin ve vicdani reddin gelişimi, bu konu ile ilgili mevzuat ve mevcut tartışmalar incelenecektir.

(11)

BİRİNCİ BÖLÜM

VİCDANİ REDDİN GENEL ÇERÇEVESİ

I. VİCDANİ RET KAVRAMI

Vicdani ret kavramı, kişinin “kendi vicdanının talimatlarına uygun hareket etmesi şeklindeki çeşitli durumlara uygulanır” 1. Bu görüşü destekleyecek önemli bir tarihsel durum, “vicdani ret” kavramının 1890’lı yıllarda, zorunlu aşı uygulamasına karşı ortaya çıkmasıdır2. Yine, ahlaki değerler veya dini inançlar nedeniyle kürtaja karşı çıkmak da vicdani ret terimi çerçevesinde değerlendirilmektedir. O halde, geniş anlamda vicdani ret; pozitif hukukun öngördüğü bir zorunluluğa veya izin verdiği bir uygulamaya, inançlar ya da bir takım ahlaki, politik değerler nedeniyle karşı çıkmak şeklinde tanımlanabilir3.

Ancak bu kavram Birinci Dünya Savaşı ile birlikte, hızlı ve geri alınamaz bir biçimde, silah tutmayı veya hangi koşul altında olursa olsun orduya katılmayı reddeden askerlerle anılır hale gelmiştir4.

1 MAJOR, Marie France. “Conscientious Objection and International Law: A Human Right?” , Case Western Reserve Journal of International Law, vol. 24, 1992, s.350.

2 Bkz., MOSKOS C. Charles –WHITECLAY John Chambers II. (Ed.) “The Secularization of Conscience”, The New Conscientious Objection: From Sacred to Secular Resistance, Oxford University Press, New York – Oxford, 1993, s.11

3 Bkz. EREN, Abdurrahman, “Türk Hukukunda Vicdani Red”, Ankara Üniversitesi SBFD, sayı 61(3), Temmuz-Eylül 2006, s.104.

4 MAJOR, “Conscientious Objection and International Law…”., s.350

(12)

“Muhtemelen, vicdani retçi sayısı kadar vicdani ret tanımı”5 olsa da, her konuda olduğu gibi bu konuda da genel bir tanım mevcuttur. İşte bu en bilinen tanımı ile askerlik hizmetine karşı vicdani ret, kişinin; dini, siyasi, ahlaki ve benzeri nedenlerle askerlik hizmetini - silah tutmayı veya ordu içinde hizmet vermeyi, hizmet vermeye devam etmeyi - reddetmesidir.

Vicdani ret, “vicdan” kavramı merkeze alınarak açıklanabileceği gibi,

“reddetmek” çerçevesinde de değerlendirilebilmektedir. Bu mesele ile ilgili olarak, çoğunlukla vicdan sorununa odaklanılmadığını, uluslararası savaş karşıtı hareket içinde reddin merkeze alındığını savunan Speck, Almanya’da kullanılan

“Kriegsdienstverweigerung” (savaş hizmetinin reddi) terimini ya da İspanyol Ret Hareketi’nin seçtiği insumision (itaatsizlik) terimini bu iddiasına örnek olarak göstermektedir6.

Aslında, vicdani ret meselesinin özü, Speck’in de belirttiği gibi reddetmektir.

Dolayısıyla Türkçe’de de, “askerlik hizmetinin reddi” ya da “askerlik hizmetine karşı itaatsizlik” şeklinde kavramlar kullanılarak; dini ret/dini nedenle itaatsizlik, politik ret/politik nedenle itaatsizlik, vicdani ret/vicdani nedenle itaatsizlik şeklinde alt ayrımlara gidilebilir. Bu tür bir kullanımın, bugün, politik nedenler ile sadece belli savaşlara katılmayı reddeden kişiler - ki bu tür ret hem devletlerce, hem de toplumun geneli tarafından kabul görmemektedir - bakımından olumlu bir etki yaratması beklenebilir. Çünkü, bu kişilere karşı, var olan koşullar altında, ileri sürülebilen en etkili argüman, vicdani kanaatleri nedeniyle savaşmak istemeyen kişinin, belli

5 SPECK, Andreas, “Dünyada Çağdaş Red ve Red Hareketlerinin Anahatları: Savaş Karşıtı Uluslararası Hareket İçinde Red”, Birikim Dergisi, sayı 207, Temmuz 2006, s. 42.

6 Bkz. SPECK, “Dünyada Çağdaş..”., s.43

(13)

savaşlara katılmak, haksız bulduğu savaşa katılmamak şeklinde bir ayrım yapmaması gerektiğidir.

Ancak böyle bir kavramlaştırmada da “vicdan”ın kapsam ve işlevini sınırlamak gibi bir tehlike sözkonusu olabilmektedir. Her ne kadar, Arendt vicdanı bireyin iç dünyası ile ilgili gördüğü için apolitik olarak nitelendirse de7, kişinin vicdani kanaatlerinin muhatapları arasında devletin de olabileceği ve vicdani kanaat - siyasi iktidar karşıtlığı düşünüldüğünde, vicdani reddin politik fikirleri de ihtiva edebileceğinden bahsetmek mümkündür.

Dolayısıyla, vicdani ret kavramını, “az ya da çok doğrudan hukuki bir hüküm veya idari bir emir ile uyumsuzluk”8 şeklinde, “vicdanen reddetmek” olarak düşünüp

“vicdan” kelimesi üzerine odaklanmak da mümkündür. “Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlaki değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç”9 veya “insanın görgü ve bilgileriyle kendini yargılama yetisi”10 olarak ifade edilebilecek ve çeşitli filozoflar tarafından farklı şekillerde tanımlanan vicdan kavramı ile, “dini bir çerçeve içinde bazen Tanrı’nın sesinin bir yansıması, hümanizm çağında insanlara neden sakınmaları gerektiğini bildiren insani bir meleke veya aklın sesi, bu ikisi arasında kalan dönemlerde de özel bir ahlak duygusu anlatılmak istenmiştir. Bununla birlikte, vicdan terimine ilişkin en iyi açıklama, onun, tüm güdülenmeler üzerinde mutlak bir

7 ARENDT, Hannah, “Sivil İtaatsizlik”, Kamu Vicdanına Çağrı: Sivil İtaatsizlik, Çeviren: Yakup Coşar, Ayrıntı Yay., 2. basım, İstanbul, 2001, s.85.

8 RAWLS, John., A Theory of Justice, Oxford University Press, Oxford, 1971, s.368.

9 Türkçe Sözlük, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu, 2. cilt, s.1561.

10 HANÇERLİOĞLU, Orhan, Felsefe Ansiklopedisi, Kavramlar ve Akımlar, Cilt 1 (A-D), Remzi Kitabevi, 3. basım, İstanbul, 2000, s.199.

(14)

otoritesi olduğunu söyleyen Joseph Butler’dan gelmiş, 18. yüzyılda akılcı ahlak görüşleriyle ahlak duygusu öğretilerinin bir sentezini yapan filozof, vicdanı, yüreğin olaylara yönelmiş algısı olarak tanımlamıştır.”11

Vicdan kavramının yukarıda verilen çeşitli tanımlarına12 bakıldığında da görüldüğü üzere, vicdan, kişinin kendi davranışları üzerindeki sorumluluğu ile ilgilidir ve bir değer yargısı içermektedir.13 Bir kişi, vicdani kanaati doğrultusunda gerçekleştirdiği herhangi bir eyleminde, konu ile ilgili bilgisine, olayı kavrayış biçimine göre; kusursuz sayılabilecek bir doğruya, toplumsal kabul edilebilirliği olan bir doğruya ya da tamamen öznel bir doğruya uygun davranabilmektedir. Ancak mesele şudur ki, sayılan her bir doğruya ulaşma biçimi de esasen subjektif nitelik taşımasına rağmen, varılan sonuç toplumsal bir doğru ya da pozitif hukukun öngördüğü bir düzenleme ile çelişmediği takdirde kabul görmekte, aksi halde reddedilmektedir. Kişinin, vicdani sorumluluğu ile bu tür kabuller arasında yapacağı tercihte yalnız kalması, ciddi yaptırımlar ile karşılaşması veya yaşadığı süre boyunca kişisel bir ıstırap çekmesi sözkonusu olabilmektedir.

Savaş ya da askerlik konusu, bu anlatılanlar bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Major, vicdan ile ilgili yaptığı değerlendirmede, askerlik hizmetine ilişkin

11 CEVİZCİ, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Paradigma, İstanbul, 2000, s. 983.

12 Konu ile ilgili , 1983 yılında Birleşmiş Milletlere sunulan raporda da vicdan, “ister dini ister insani bir esinle olsun, bir takım sebeplerle de desteklenen hakiki, samimi bir etik kanaat” olarak tanımlanmıştır.

13 Vicdan konusunda daha ayrıntılı bilgi için bkz. WAND, Bernard, “The Content and Function of Conscience”, The Journal of Philosophy, vol: 58, no.24, november 23, 1961, pp.765-772., ayrıca bkz.

FLYNN, Eileen P. My Country Right or Wrong? : Selective Conscientious Objection In The Nuclear Age, Loyola University Press, Chicago, 1985., s. 3-24.

(15)

meselenin ayırt edici bir özelliği olduğunu belirtmektedir, çünkü ona göre askerlik hizmetinde, bir insan sadece vicdanının talimatlarına uygun hareket etmekten men edilmemekte, aynı zamanda talimatlarının ötesine geçecek icrai edimlerde de bulunmaktadır.14 Bu durumda kişi vicdanına iki kere karşı gelmektedir. Yine, bu konuda Vatikan, otoriteye “gözü kapalı itaat” i eleştirirken, uluslararası nitelikteki Nüremberg Yargılamalarında da, bir kişinin kendi vicdanının talimatları doğrultusunda hareket etmesi, gerekirse bu sorumluluk karşısında kendi hükümetinin emirlerine itaat etmemesi gerektiği savunulmuştur. 15 Her ne kadar böyle bir durum, daha önce bahsedilen biçimde, kişinin çeşitli cezai yaptırımlarla karşılaşmasına ya da toplumdan dışlanmasına neden olabilmekte ise de, kişi kendisine, vicdanına karşı sorumluluğu her türden sorumluluğun ötesinde görebilir ve buna uygun davranabilir.

İnsanın, var olduğu andan itibaren, vicdanı ile farklı güçler arasında bir seçim yapmak zorunda kaldığı durumlar olmuştur. Peki, kişinin devletçe tesis edilen askerlik hizmetini vicdani kanaati nedeniyle reddetmesi ne zaman başlamış, ya da böyle bir ret ne zaman kamuyu da ilgilendirir hale gelmiştir, şimdi bu konu üzerinde durulacaktır.

14 MAJOR, “Conscientious Objection and International Law…”., s.351.

15 Bkz. SWEENEY, H. Patrick, “Selective Conscientious Objection: The Practical Moral Alternative to Killing”, Loyola University Law Review, vol.1, 1968., s.122.

(16)

II. VİCDANİ REDDİN ORTAYA ÇIKIŞ SÜRECİ ve GEÇİRDİĞİ AŞAMALAR

Vicdani reddin varlığı tarihin çok eski dönemlerine götürülebilir, nitekim bilinen ilk vicdani retçi, Kuzey Afrika’nın Numidia bölgesinden yirmi bir yaşındaki Maximilian16 da reddini böyle bir dönemde açıklamıştır. M.S. 295 yılında, Roma ordusunda askerlik hizmetini yerine getirmeyi kesinlikle reddettiğini bildiren Maximilian, bunun üzerine Roma Konsülünün emriyle idam edilmiştir.

Belirtildiği üzere, vicdani ret uzun süredir var olan bir fenomen olsa da, ancak yakın zamanlarda silahlı kuvvetleri ve toplumu etkileyen önemli bir faktör haline gelmiştir. “Yeni vicdani ret” olarak adlandırılabilecek bu olgu, eskisinden saik, boyut ve kapsam bakımından ayrılır. Bu yeni ret biçiminin kökenleri modern batı devletine götürülebilecektir, zira vicdani reddin eş zamanlı olduğu zorunlu askerlik hizmeti de bu dönemle birlikte doğmaktadır 17. O halde, öncelikle, zorunlu askerlik hizmetinden ve her iki kavramın da ürünü olduğu modern devlet olgusundan söz etmek gerekmektedir.

a. Modern Devlet

Modern devlet18, “Avrupa’da feodal parçalanmışlığın coğrafi ve siyasi merkezileşme yoluyla aşılması sonucu ortaya çıkan, ‘iktidarın çoklu yer ve

16 Bkz. MOSKOS - CHAMBERS II. (Ed.) “The Secularization of Conscience”, The New Conscientious.., s.6-14

17 MOSKOS, CHAMBERS II,(Ed.) “The Secularization of Conscience”, The New Conscientious.., s. 3.

18 Modern Devlet’in kapsamlı ve ayrıntılı bir tanımı için bkz. PIERSON, Christopher, Modern Devlet, Çeviren:Dilek Hattatoğlu, Çiviyazıları, İstanbul, 2000.

(17)

kaynakları üzerine kurulmuş toplumlardan, tek bir meşrulaştırıcı yapıya dayanan toplumlara geçiş’ süreci olarak adlandırılabilecek bir devlet tipidir”.19

Kurduğu toplumsal sözleşme teorisi ile modern devletin ortaya çıkış şartlarını ve sürecini anlatan Thomas Hobbes’a göre, insanlar, herkesin herkese karşı savaş halinde olduğu bir evrede yaşarken, bu kaotik durumdan kurtulmak amacıyla bir araya gelecek, bir sözleşme yapacak, hak ve yetkilerini tek bir güce devredeceklerdir.

Çünkü, “insanları yabancıların saldırısından ve birbirlerinin zararlarından koruyabilecek, mutluluk içinde yaşayabilmelerini sağlayacak genel gücü kurmanın tek yolu, insanların bütün kudret ve güçlerini tek bir kişiye veya hepsinin iradesini oyların çokluğu ile tek bir iradeye indirgeyecek bir heyete devretmeleridir.” 20

Böylece, bir insan topluluğu aralarında sözleşme yaparak, hepsinin temsilcisi olma görev ve hakkını bir kişiye ya da bir heyete verme yönünde anlaştıktan sonra kurulacak siyasi yapının ‘devlet’ olarak anılması için, “düzenin uygulanmasında, idari personeli, fizik güç ve şiddetin meşru kullanımı tekeli haklarını başarıyla elinde tutması” gerekecektir. Günümüzde de güç kullanımı, sadece ya devletin izin verdiği ya da devlet tarafından kuralların belirlendiği kadarıyla meşru sayılır. 21

Modern devleti var eden vasıfların başında “şiddet tekeli”nin gelmesinin nedeni, devlete bu tekelin, şiddeti toplumsal ilişkilerden tasfiye etme veya toplumsal

19 SANCAR, Mithat, “Şiddet, Şiddet Tekeli ve Demokratik Hukuk Devleti”, Doğu Batı Dergisi, sayı 13, Kasım-Aralık-Ocak 2000-2001, s.26.

20 HOBBES,Thomas, Leviathan,çeviren: Semih Lim, Yapı Kredi Yayınları, Üçüncü Baskı, İstanbul, 2001, s. 130.

21 WEBER, Max, Sosyoloji Yazıları, Çeviren: Taha Parla, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1987, s.80

(18)

ilişkilerde şiddet kullanımını en aza indirme karşılığında verilmiş olmasıdır.22 Uygarlaşma süreci üzerinde çalışan ve şiddet tekelinin uygarlığın başat özelliklerinden olduğunu belirten Elias’a göre de uygarlık, şiddetten arınmış toplumsal yaşam, ya da insanlararası ilişkilerde şiddetin yok olması anlamına gelir.

Elias, şiddet tekelinin oluşumu ile insandan insana yönelen tehdidin sıkı kurallara bağlandığını, hesaplanabilir/öngörülebilir hale geldiğini ve böylece günlük yaşamın sürekli güvensizlik ortamından kurtulduğunu belirtmektedir.23

Modern devletin mihenk taşlarından biri şiddet tekeli iken diğeri de vergi tekelidir. Kamusal amaçlar için kullanılacak vergi gelirleri olmaksızın modern devletin var olması zordur.24

Devletin kurulmasının ardından egemenin bazı yetkilere sahip olduğunu belirten Hobbes’a göre, bu yetkilerden biri de, uyruklarının barışı ve savunulması için neyin gerekli olduğuna egemenin karar vermesi ve yine egemenin, uygun gördüğü şekilde savaş ve barış yapabilmesi hakkıdır.25 İşte yine bu hak çerçevesinde Hobbes vergi tekelini anlamlandırmaktadır.

Hobbes’a göre, “savaşın ne zaman kamu menfaatine olduğuna ve bu amaçla hangi büyüklükte güçlerin toplanacağına, silahlandırılacağına ve bunlara ödeme yapılacağına karar vermek, bunun masraflarını karşılamak için uyruklara vergi salmak hakkı da egemenliğin bir parçasıdır. Çünkü halkın savunulacağı kuvvet

22 Bkz., SANCAR,“Şiddet, Şiddet Tekeli..”, s.28.

23 ELIAS, Norbert, Über den Prozess der Zivilisation, C.2, Frankfurt am Main 1978, s.320-353’den aktaran: SANCAR,“Şiddet, Şiddet Tekeli..”, s.28.

24 Ayrıntılı bilgi için bkz. PIERSON, Modern Devlet, s.58.

25 Egemenin hak ve yetkilerinin geniş açıklaması için bkz. HOBBES, Leviathan, s.131-138.

(19)

ordulardan meydana gelir ve bir ordunun gücü de onu oluşturan askerlerin güçlerinin tek bir komuta altında birleşmesinden oluşur. Bu komuta kurulmuş olan egemen gücün elindedir”26

Vergi toplamanın, önceleri “olağanüstü toplamalar” şeklinde iken, zamanla hükümetlerin rutin kaynakları haline gelmesini ve böylece bu tekelin de modern devletin ayrılmaz unsurlarından biri olmasını etkin bir askeri aygıtın inşasına bağlayan Tilly’e göre ise, “savaş ve savaşa hazırlanma, yöneticilerin can alıcı kaynaklara –insan, silah, erzak veya bunları satın alacak para- sahip olanlardan ve güçlü bir baskı veya telafisi olmadan bunları vermek istemeyenlerden savaş araçlarını zorla almayı da içerir.”27 Tilly’nin görüşleri savaş- modern devlet- ordu ve zorunlu askerlik hizmeti ilişkisini ortaya koymaktadır. Modern ulus devletin kuruluşunu hazırlayan etken savaşlardır ve bu savaşların sonucu olarak kurulması kaçınılmaz olan modern devlet kendini koruyabilmek, güvenliğini sağlayabilmek noktasında da az sonra anlatılacak biçimde bir orduyu ve zorunlu askerlik sistemini tesis etmek gerekliliğini duymuştur28.

Yine Tilly, tanımlanmış topraklar içinde yoğunlaşmış ana zor araçlarını denetim altında tutan ayrı örgütlenmeler yaratan ve bu topraklar içinde bulunan bütün örgütlenmelere göre öncelik sahibi olan devletlerin, komşulara boyun eğdirme

26 HOBBES, Leviathan., s.135.

27 Bkz. TILLY, Charles, Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu, Çeviren:Kudret Emiroğlu, İmge yay., Ankara, 2001, s.40-42, 49.

28 Bu konuda daha ayrıntılı bir açıklama için bkz. ALTINAY, Ayşe Gül, “Militarizm”, Kavram Sözlüğü I: Söylem ve Gerçek, Ed. Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Basın Yayın, 2.

Baskı, Ankara, Kasım 2007, s.354 vd. Ayrıca bkz. ALTINAY, Ayşe Gül – BORA, Tanıl, “Ordu, Militarizm ve Milliyetçilik”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, Cilt 4, İletişim Yay., 2. baskı, İstanbul, 2003, s.140 vd.

(20)

ve daha uzak rakiplerle savaşma çabalarında yalnız ordu biçiminde değil, orduları besleyecek araçları toplamak ve yöneticinin sivil halk üzerinde denetimini günü gününe örgütleyecek sivil kadrolar biçiminde de kendini gösterdiğini belirtmektedir.29

Modern devlet, kendisini var eden şiddet ve vergi tekelinin yanında, çeşitli hak ve görevlerle donatılmış “yurttaş” ı da beraberinde getirmiş, devlet ile yurttaş arasında kurulan sözleşme gereği, devlet bir yandan yurttaşlarının çıkarlarını korurken, bir yandan da bu kişilerden bazı taleplerde bulunabilme hakkını elde etmiştir.

İşte nasıl ki devlet vergi toplama hakkına dayanarak yurttaşından vergi toplayabilmiş ise, yine tüm yurttaşlarını iç ve dış düşmana karşı koruma görevi çerçevesinde, savaşabilecek yurttaşından orduya katılmasını talep edebilmiş, sonuç olarak zorunlu askerlik hizmeti ve düzenli ordu da modern devletin bir ürünü olarak yaşama geçirilmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, modernleşme ve modern devletin beraberinde getirdiği pek çok kurum arasında, “ordu modern devletin başat kurumu ve bütünleyicisi olmuştur”30; zira “her zaman emre amade bir ordu yoksa, egemen (hükümdar) de yoktur”31.

29 TILLY, Zor,Sermaye.., s.47.

30 KARDAŞ, Ümit, “Modern Devlet, Ordu ve Vicdani Ret İtirazı”, Birikim Dergisi, Vicdani Red, Anti-militarizm, sayı 207, Temmuz 2006, s. 36.

31 BRÖCKLING, Ulrich. Disiplin: Askeri İtaat Üretmenin Sosyolojisi ve Tarihi, Çev: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2001, s. 23.

(21)

b. Zorunlu Askerlik Hizmeti

Her ne kadar, yukarıda da anıldığı gibi, zorunlu askerlik esas olarak kökleri Fransız Devriminde olan modern bir sistem ise de bu olgunun ortaçağ ve erken modern dönem Avrupasında öncülleri mevcuttur.32 Antik Yunan’da zorunlu askerliğin varlığından söz edilebileceği gibi, Roma İmparatorluğu tarihine bakıldığında da, gönüllü askerliğin kabul edildiği, ancak kuralın zorunlu askerlik olduğu görülmektedir. Roma yurttaşları için askerlik hizmetine katılmak tabii bir durum iken, geç dönem Romasında ücretli askerlik yaygındır. 33 Mezopotamya’da da, komşulardan gelecek tehlikelere karşı sürekli taze kalabilecek bir orduyu hazır bekletmek gerektiği düşüncesiyle erkek nüfusun tespiti yoluna gidilmiş ve kabile liderlerine da kendi topluluklarını oluşturmaları, katılmayanların krala karşı gelmiş sayılacağı bildirilmiştir.34 Hammurabi Kanunlarında askerlik ve savaş ile ilgili hükümlere yer verilmiş, Hitit Kanunlarının aksine Hammurabi Kanunları, herhangi bir savaş sözkonusu olduğunda bir kişinin kendi yerine başkasını göndermesinin mümkün olmadığını belirlemiştir.35

Yukarıda sayılan modeller ile birlikte, genel olarak modern devlet öncesi sistem, Zürcher’in “dolaylı zorunlu hizmet” nitelemesi içine yerleştirilebilir. Zürcher, dolaylı zorunlu hizmet sistemine örnek olarak Büyük Petro’nun ordusu ile İran’da

32 ZÜRCHER, Erik Jan, “Zorunlu Askerlik ve Direniş: Tarihi Çerçeve”, Devletin Silahlanması:

Ortadoğu’da ve Orta Asya’da Zorunlu Askerlik (1775-1925), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2003., s.10, BRÖCKLING, Disiplin:..., s.51 vd.

33 MARCUS, Philip, “Some Aspects of Military Service”, Michigan Law Review, vol.39, 1940,1941., s.913.

34 Bkz., MATTHEWS, Victor H., “Legal Aspects of Military Service in Ancient Mesopotamia”, Military Law Review, vol.94, 1981, s. 142-143.

35 MATTHEWS, “Legal Aspects…”, s.143.

(22)

1840’larda getirilmiş bunişah sistemini gösterdikten sonra, bu sistemin, büyük toprak sahiplerinin, kendilerine belirtilen sayıda asker sağlamak ile yükümlü olması şeklinde bir düzenleme getirdiğini belirtmiştir. 36

Devlet ile uyruğu olan özgür bireyler arasındaki ilişkiye dayanan “doğrudan zorunlu hizmet” yukarıda anılan modelden farklı olup, bu konuda çığır açan uygulama Fransız Devrimi ile gelmiştir. 37 1793 Ağustos ayında ilk kitlesel askere alma eylemi gerçekleştirilmiştir. Konvansiyon Deklarasyonu her Fransız yurttaşına bireysel olarak askerlik yapma yükümlülüğü ve hakkını getirmiş, ancak hizmet yükümlülüğü genel olsa da asıl silah altına alınanlar gönüllüler olmuştur. Gerçek zorunlu askerlik hizmeti ise beş yıl sonra Eylül 1798 tarihli Jourdan Kanunu ile getirilmiştir. Restorasyon sonrasında Fransa genel ve zorunlu askerlik hizmetini bırakarak profesyonellerden oluşan ve nüfusun en fakir kesimlerinden gelen uzun süreli bir orduya yönelmiş, orta sınıfa, kendileri yerine başkasını askere gönderme imkanının tanınmış olması bu sınıfı neredeyse askerlikten muaf hale getirmiştir.

Fransa’nın bu dönemde uyguladığı sistem pek çok ülkede uygulanmaktaydı, ancak bu uzun hizmet dönemlerine dayanan zorunlu askerlik sistemleri devletler için oldukça masraflı idi. Bu sorun Prusya sistemi adı verilen sistem ile çözüme kavuşturulmuştur. Prusya’da Eylül 1814 tarihinde “Zorunlu Askerlik Kanunu” kabul edilmiş ve bir dizi reform gerçekleştirilmiştir. Bu kanuna göre erkek nüfusun düzenli muvazzaf orduda bir yıldan üç yıla kadar hizmet etmesi istenmiştir. Bu sistemin etkinliği anlaşılmakla, İngiltere dışındaki tüm Avrupa ülkeleri genel ve zorunlu askerliği barış zamanı için dahi bir savunma tedbiri olarak benimsemiş, ABD ve

36 Bkz.ZÜRCHER, Devletin Silahlanması…, s.11

37 ZÜRCHER, Devletin Silahlanması…, s.12.

(23)

İngiltere de bu sistemi kabul ettikten sonra, sistem neredeyse evrensel hale gelmiştir.

ABD bu sistemi Amerikan İç Savaşında ve 20.yüzyılın büyük savaşlarında geçici olarak uygulamış, ama Vietnam Savaşı’nın sonuna doğru 1969 yılında genel ve zorunlu askerlik hizmetini terk etmiştir. İngiltere de, 1916 yılında kabul ettiği bu sistemi 1963 yılında terk ederek profesyonel orduya geri dönmüştür. 38

Zürcher’e göre, zorunlu askerliğe dayanan bir ordunun başarılı şekilde oluşturulması için bazı önkoşullar gerekmektedir. Öncelikle, potansiyel insan gücü belirlemesi için sağlıklı bir nüfus sayımı şarttır; bu da iyi bir devlet bürokrasisi gerektirmektedir.39 Modern devleti, kendisinden önceki devlet biçimlerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri de bürokrasi olup, Weber’e göre, bürokrasi herhangi bir örgüt türü karşısında saf teknik üstünlük gösterdiği içindir ki, bu kadar başarılı olmaktadır.40 Dolayısıyla, Zürcher’in belirttiği biçimde başarılı bir ordu ancak modern devlet düzeni içerisinde oluşturulabilir.

İkinci olarak, askere alma işlemleri için iyi çalışan bir mekanizmanın ve asker kaçaklığını önlemek için etkili yaptırımların hayata geçirilmesi şarttır. Yine, askerlerin beslenme, giyim ve benzeri ihtiyaçları ile silahlandırma için belli bir ekonomik etkinlik gerekir. 41

Zorunlu askerliği daha geniş yorumlamanın mümkün olduğunu savunan Smythe’e göre de, askeri açıdan hazırlıklı olmaya yönelmiş bir ekonomide erkekler

38 Ayrıntılı bilgi için bkz., ZÜRCHER, Devletin Silahlanması…,.s.13-15. Ayrıca bkz., MARCUS,

“Some Aspects…”,s.927-929.

39 ZÜRCHER, Devletin Silahlanması…,.s.15.

40 PIERSON, Modern Devlet, s.43.

41 ZÜRCHER, Devletin Silahlanması..., s.15-16.

(24)

savaş sanayii içinde çalışmaya itilmektedir, çünkü bu işler mevcut istihdam içinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, bilim insanları ile teknisyenler zeka ve bilgilerini bu konuya vakfetmektedirler, çünkü bilim ve teknoloji de askeri ihtiyaçlar doğrultusunda yönlendirilmektedir.42

Çeşitli ret hareketleri, zorunlu askerlik hizmeti meselesini yukarıda belirtilen durumdan daha ileri bir boyuta taşıyarak, aslında gönüllü askerlik hizmetinin de bir tür zorunlu hizmet sayılabileceğini savunmuşlardır. Onlara göre askere “gönüllü”

yazılmak da çoğu zaman bir bakıma “ekonomik zorunlu askerlik” ten kaynaklanmaktadır. Gerçekten de, barış hareketine dahil olanların genelde orta sınıftan, gönüllü askerlerin de büyük kısmının işçi sınıfından ve göçmenlerden müteşekkil olması bu bilgiyi doğrular gibi görünmektedir.43

c. Vicdani Reddin Geçirdiği Aşamalar

Vicdani reddin geçirdiği aşamaların tasnifinde, devletin vicdani ret ile ilişkisi belirleyici unsurdur. Vicdani ret – devlet ilişkisinin gelişim aşamaları ise kabaca bir belirleme ile; modern öncesi, premodern (erken modern), geç modern ve postmodern (modern sonrası) Batı toplumlarına tekabül etmektedir.44

Başlangıç aşaması tipik olarak, sanayileşme öncesi, modern öncesi 17. ve 18.

yüzyıl Batı toplumlarında yaşanan ve vicdani retçilerin adeta dört duvar arasında sıkıştığı dönemdir. Bu aşamada devletler farklı ve tutarsız bir biçimde gayriresmi

42 Aktaran: SPECK, “Dünyada Çağdaş…”, s.42.

43 SPECK, “Dünyada Çağdaş…”, s.45

44 MOSKOS - CHAMBERS II, (Ed.) “The Secularization of Conscience”, The New Conscientious..,s.6.

(25)

reddi tanırlar, para karşılığı muafiyete izin verip, bazen de retçilere çeşitli cezalar ölçüp biçerler.

Birinci aşamada, erken modern toplumda, devlet vicdani reddi resmen tanır, ancak bu tanıma “tarihi barış inancı” ile sınırlıdır ve vicdani ret hareketinin liderliği de büyük oranda geleneksel barış kiliselerinin elindedir. Bu kiliseler, Protestan Devriminin radikal kanadını ve buradan türeyenleri içerirken, ana kurumlar;

Mennonite, Brethen ve Quakerlardır. 20.yüzyılda bu kadar katı olmamakla beraber Yehova Şahitleri ve 7. Gün Adventistleri vicdani ret statüsü talebinde bulunmuşlardır. Devletin ilk tavizi ise, vicdani retçilerin silahlı kuvvetler bünyesinde, fakat silah kullanılmayacak görevlerde bulunmasına geçit vermektir.

Geç dönem modern batı toplumu olarak tanımlanan ikinci aşamada devlet, din temelli reddi genel olarak ölçüt kabul etmeye başlamıştır; bu nedenledir ki, bugünkü retçi statüsü vicdani retçilere; anahat Protestan mezhepleri, Roma Katolik Kilisesi ve diğer dini örgütlerce kazandırılmıştır. Bu aşamada, askerlik hizmetinin farklı biçimleri şeklinde sivil alternatif hizmet ortaya çıkmıştır. Bu sivil hizmet ise, askerlik hizmeti ile karşılaştırıldığında, daha uzun süreli ve emeğin karşılığının daha az alınabildiği bir yapıdadır.

Postmodern Batı toplumları olarak adlandırılabilecek üçüncü aşamada büyük bir değişim gerçekleşmiştir. Vicdani reddin tanımı, laik karakteri ve insani saikleri içeren reddi de içerecek biçimde genişlemiştir. Bundan böyle din, tek belirleyici unsur değildir, çoğu kişi reddini dini olmayan gerekçelere dayandırır ve reddin laikleştirilmesi devletçe de kabul edilir. Kilisenin etkisini azaltan bu yeni ret hareketi, insan hakları örgütleri ve antimilitarist gruplar gibi pek çok laik yapıyı içeren ve

(26)

seçici reddin savunuculuğunu yapmaya yönelik bir karakterdedir. Alternatif sivil hizmet ile ilgili olarak da, bu tür hizmetin askerlik hizmeti ile işlevsel açıdan eşdeğer sayılmasını sağlama yönünde kararlı bir hareket mevcuttur.45

Vicdani ret hareketi her ülkede farklı biçimlerde ortaya çıktığı için, ret hareketinin bu yeni laik boyutu bakımından da ayrıma gitmek gerekmektedir.

Vicdani ret, örneğin Almanya’da güçlü ve iyi organize olmuş bir barış hareketi sonucunda ve geniş bir toplumsal uzlaşma ile kabul edilirken, İtalya, Fransa ve İspanya’da benzer şekilde doğup (özerk ve sivil itaatsizlik temelli) farklı bir gelişim izlemiştir.46

1. Birinci Dünya Savaşı Dönemi

Vicdani reddin geçirdiği aşamalar bakımından en önemli dönem, genel zorunlu askerliğin tesisi ile devletin vicdani retçilere yönelik tutumunun belirgin bir soruna dönüştüğü 1. Dünya Savaşı dönemidir. 1. Dünya Savaşı sırasındaki güçlü Avrupa milliyetçiliği ve yaşanan büyük seferberlik hali, bölge için ilk defa vicdani reddi çok ciddi bir politik mesele haline getirmiştir. En geç 1. Dünya Savaşı’na gelindiğinde çoğu Avrupa devleti ve ABD askerlik hizmetini vatan görevi ilan edip genç, sağlıklı, erkek bütün vatandaşlarını askere almaya meyletmiş, bu çağrıya karşılık vermeyenlerin ne yapılacağını düzenlemekten de kaçınmamıştır47.

45 Vicdani reddin geçirdiği aşamaların kapsamlı bir analizi için bkz. MOSKOS, CHAMBERS II, (Ed.), “The Secularization of Conscience”, The New Conscientious…, s. 8-11.

46 SEVİNÇ, Murat. “Türkiye’de ve Batı Demokrasilerinde Vicdani Ret, Zorunlu Askerlik ve Kamu Hizmeti Seçeneği” Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 61 (1), Ankara, Ocak Mart 2006, s.301-302.

47 Bkz. BRÖCKLING, Ulrich, “Çarklardaki kum? 21. yüzyılın başında vicdani ret”, Uluslararası Vicdani Ret Sempozyumu, İstanbul, 31.01.2007.

(27)

Bu dönem din merkezli vicdani retçilere, burjuva savaşlarında savaşmayı reddeden anarşist ve sosyalist savaş karşıtları da katılmış, pasifizm ile sosyalizm arasında esaslı bir bağ olmamasına rağmen birçok sosyalist savaşa karşı çıkmıştır.

Sosyalistlerin vurgulamaya çalıştıkları, ulusal savaşlar yerine uluslararası proleter dayanışması olmuştur. Kısmen, tarafsız devletler statüsünde olmanın getirdiği imkan ile, vicdani redde ilişkin kanunların kabul edildiği ilk ülkeler olan Danimarka, Norveç, İsveç ve Hollanda yönetimleri48, 1.Dünya Savaşı sırasında, “tutarlı antimilitaristler”in (sosyalistler başta olmak üzere) ve yine dini pasifistlerin baskısı karşısında dini vicdani retçilere yönelik hükümler kabul etmiş ve ancak bu ülkeler savaş sırasında tarafsız kalmalarına rağmen, sosyalist retçiler çok ağır cezalarla cezalandırılmışlardır. Norveç’te 1922 yılında kabul edilen bir kanun, dini muafiyeti;

ret nedenleri “ciddi dini inanç veya diğer ciddi vicdani gerekçeler” e dayananları da kapsayacak şekilde genişletmiş ve yine bu kişiler için alternatif hizmet imkanını sunmaya başlamıştır. Bu kanun, vicdani retçi statüsünü, retleri dini gerekçelere dayananlara özgüleyen gelenek ile ilk kırılma noktasını teşkil etmektedir49.

Tarafsız devlet statüsündeki bu ülkeler bir yana bırakılacak olursa, 1. Dünya Savaşı Dönemi, pek çok Avrupa devleti için vicdani ret olgusunun reddedildiği, bu tür bir hak talebinde bulunanların da ciddi yaptırımlar ile karşılaştığı bir dönem olmuştur.

48 CAIN, Edward, R. , “Conscientious Objection in France, Britain and the United States”, Comparative Politics, January, 1970., s.275.

49 Bkz. GLEDITSCH, Nils Petter – AGOY, Nils Ivar, “Norway: Toward Full Freedom of Choice”, MOSKOS, CHAMBERS II, (Ed.), The New Conscientious…, s.116 vd.

(28)

2 Mart 1916 günü, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından onsekiz ay sonra, İngiliz erkekleri ilk defa zorunlu askerlik hizmetine tabi kılınmışlardır. Bu erkeklerin onaltıbin kadarı vicdani retçi olarak kaydedilmeyi talep etmiş ve bir tür aşağılama sözü olan “conchie”50 kelimesi ile anılmaya başlamışlardır.51

Daha önceden de Britanya’da savaş karşıtlığı sözkonusu iken, 1915 yılında, zorunlu askerlik hizmeti uygulamasının belirmesiyle bu karşıtlık yeni bir biçime bürünmüş, savaşa karşı olan kişilerin bir araya gelmesi gerektiği fikri yaygınlaşmıştır. Bu fikirden sonra ilginç bir biçimde genç sosyalistler; Quakerlar, Metodistler gibi dini gruplar ile bir araya gelmiş, bu birliktelik, yaklaşık sekizbin üye ile, Askerliğe Hayır Cemiyeti’ne dönüşmüştür. Bu cemiyet, daha sonra bir vicdani retçinin ifadesiyle “İngiltere’nin en hor görülen, incitilen derneği” olmuştur. 52

Dernek sekreteri, derneğin genel bir felsefesi olmadığını, pasifizmin özel bir biçimini uygulamadıklarını, ancak derneğe katılan herkesin insan yaşamının kutsallığına inandığını ve bunun da özü itibariyle pasifizmi içerdiğini anlatmıştır.

Derneğin ilginç yanı her görüşten ve sınıftan retçinin kendini burada ifade edebilmesidir. Birçok dini grup; Yedinci Gün Adventistleri, İngiliz Katolik Kilisesi, Protestan Mezhebine bağlı olanlar gibi, herhangi bir sınırlama olmaksızın derneğe katılabilmiş; yine, politik açıdan çok farklı gruplar; İşçi Partililer, çeşitli fraksiyonlardan sosyalist gençler, sıradan politik parti mensupları aynı çatı altında toplanabilmiştir. Politik ve dini inançları nedeniyle derneğe katılanların yanında

50 Conscientious Objector (Vicdani Retçi) kelimesinin argodaki kullanımı.

51 GOODALL, Felicity. A Question Of Conscience: Conscientious Objection In The Two World Wars, Sutton Publishing, United Kingdom, s.1.

52 GOODALL, A Question Of Conscience..., s.3.

(29)

kendilerine “estetik retçiler” denilen; müzisyenler, artistler ve daha birçok sanatçı da vardır. Ancak bu retçileri diğerlerinden ayıran, bireyci görüşlerinin etkisiyle daha kişisel tavır göstererek kolektif harekete katılmamalarıdır.

İngiltere’de zorunlu askerlik hizmetinin hayata geçirilmesi sırasında hükümetin bazı sözleri olmuştur. Örneğin; bekar olan tüm erkekler çağrıldıktan sonra, ancak ihtiyaç kalması durumunda evli erkeklerin askere çağrılacağı, yani bekar erkekler bitmeden evli erkeklere sıra gelmeyeceği sözü. Ancak bu söz kimilerinin yüreğine su serpse de pek çok erkeğin protesto gösterisine sahne olmuştur.53

Diğer bir söz de, orduda aktif hizmetten imtina etmek isteyenlerin özel olarak kurulmuş mahkemelere başvurabileceğidir. 1916 Mart ayının sonlarına doğru vicdani reddini açıklayanların niçin savaşmak istemediklerini ve muaf tutulup tutulmayacaklarını tespit etmek üzere ikibin civarında mahkeme kurulmuştur.

Yargıçların başkanlık ettiği bu mahkemeler; orta veya ileri yaştaki emekli memurlardan, polislerden, din adamlarından, yerel işadamları ile büyük mağazaların sahiplerinden oluşmaktaydı. Orta sınıftan olan bu kişilerin de genel olarak savaşa karşı olması beklenmediği için, mahkemelerin yeteri kadar adil davranmadığı ileri sürülmüştür.54

Silahsız hizmet görmeyi ve dahası askeri üniforma giyerek orduda herhangi bir görevde bulunmayı reddeden kişiler muafiyet talebi ile bu mahkemelere

53 MOOREHEAD, Caroline. Troublesome People: Enemies Of War, 1916-1986, Hamish Hamilton, London, 1987.,s.3.

54 MOOREHEAD, Troublesome…, s.36.

(30)

başvurmuşlardır. Ancak çok az sayıda vicdani retçiye muafiyet tanınmış, mahkemelere başvuran kişiler daha çok orduda silahsız hizmet ile görevlendirilmiş, bu hizmet ise genelde ölüleri gömmek şeklinde olmuştur. Mahkemelerce yapılan inceleme sonucu altıbinden fazla retçinin muafiyet talebi reddedilmiş ve bu kişiler askeri cezaevlerine gönderilmişlerdir. Retçiler sivil oldukları gerekçesiyle askeri cezaevine itiraz etmişler, ancak bu itiraz karşısında sadece kötü muamele ile karşılaşmışlardır.55 Diğer bir uygulama da çalışma kamplarına gönderilmedir.

Buradaki ağır koşullara dayanamayıp hayatını kaybedenler olması neticesinde - Askerliğe Hayır Derneği verilerine göre bu sayı yetmişüçtür - bazı kamplar kapatılmıştır.

Cezaevi koşulları insanlıkdışıdır. Mahkumların birbirleri ile konuşmaları yasaktır. Diğer bazı yasaklar gibi bu yasağa da uymamaları halinde hücre hapsi ile cezalandırılmışlardır. Ancak mahkumlar bu zor koşullarda dahi bir bülten yayımlamayı başarmışlardır. Bazı retçiler bu cezaevlerinde hayatını yitirmiş, kimi delirmiş, kimi vücut ve ruh sağlığını bir daha toparlanamayacak biçimde kaybetmiş, bazı retçiler ise ölüm noktasına geldikleri için cezaevinden çıkarılmışlardır. 1. Dünya Savaşı bittikten sonra bile vicdani retçiler hemen evlerine geri dönememişlerdir.

Vicdanı için mücadele verenlerin çoğu 1919 Nisanına kadar hapiste tutulmuş ve 10 yıl süreyle de vatandaşlık haklarından mahrum kalmışlardır. 56

Yaklaşık onaltıbin insanın reddini açıkladığı bu dönemde, ret hareketi sadece savaşa karşı basit bir protesto olmanın çok ötesine gidip, devlet – birey ilişkisinin

55 GOODALL, A Question Of Conscience…, s.50.

56 Ayrıntılı bilgi için bkz. GOODALL, A Question Of Conscience…, s.35-39. Ayrıca bkz.

MOOREHEAD, Troublesome…., s.10-28.

(31)

sorgulandığı ve gelecekteki vicdani ret hareketini en fazla etkileyecek şeklini almıştır57.

Fransa’ya bakıldığında ise, vicdani ret hareketinin her zaman bir azınlık hareketi olarak görüldüğü, vicdani ret adı altında yürütülecek bir mücadeledense asker kaçaklığının yaygın olduğu, askerlik hizmetinin reddi şeklindeki bir hak talebinin ancak Cezayir Savaşı zamanında kabul edilebilir bir hale geldiği görülmektedir.58 Diğer Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında çok farklı bir özellik gösteren Fransa, hak ve özgürlükler alanında öncü rol oynasa da, güçlü devlet geleneği, dışa karşı, özellikle yanı başındaki geleneksel düşmana bağlı olarak, sürekli tetikte olması ve tarihsel olarak hiçbir zaman tam bir istikrar sergileyememesi nedeniyle, askerlik hizmetinin reddine yönelik herhangi bir kanunu tanıma konusunda yakın zamanlara kadar oldukça gönülsüz davranmıştır. Fransa’nın her bir vatandaşı devleti hakkında istediği eleştiriyi yapabilir, ancak iş devletin dış düşmana karşı savunulmasına geldiğinde, duygusal davranışa, vicdanın sesine yer yoktur.59 Her ne kadar Dreyfus Olayı, orduya hizmetin sorgulanması yönünde bir vesile yaratsa da, 1. Dünya Savaşı’na, hatta bu savaşın sonrasına kadar Fransa’da vicdani ret, sadece az sayıda mezhep tarafından dile getirilen, neredeyse var olmayan bir olgudur. 1. Dünya Savaşı sırasında oluşmaya başlayan ve sonrasında kısmen güçlenen ret hareketi ise dini ya da laik çeşitli pasifist grupları bünyesinde barındırmış, bu konuda çalışan dernekler kurulmuş, parlamentoda vicdani ret yasaları tartışılır hale gelmiştir. Fakat belirtmek gerekir ki, bu dönemde dahi vicdani reddini

57 MOOREHEAD, Troublesome…, s. 10.

58 CAIN, “Conscientious Objection….”, s.276.

59 Bkz. CAIN, “Conscientious Objection….”, s.277, MARTIN, Michael L., “France: A Statute but No Objectors”, MOSKOS, CHAMBERS II, (Ed.), The New Conscientious…, s.80.

(32)

açıklayan kişi sayısı elliyi geçmemiş, kurulan dernekler çalışmalarını sürdüremeyerek kapatılmış, parlamentoya sunulan yasalar ise reddedilmiştir. 60

Bugün, diğer devletler ile karşılaştırıldığında Anayasasında vicdani ret hakkına en açık biçimde yer veren Almanya’da61 ise böyle bir hak 1. Dünya Savaşı döneminde meşru görülmemektedir. Savaş devam ederken, ret talebinde bulunan kişi sayısı az olmuş, vicdani nedenlerle ordu içinde aktif hizmet yerine getiremeyeceğini belirten az sayıda insan da, ya silahlı kuvvetler içinde itaatsizliği teşvik ettiği gerekçesiyle çeşitli cezalar ile cezalandırılmış, ya da çok ciddi yaptırımlara maruz kalacağını bilmesine rağmen ret kararında ısrar eden bir askerin mutlak surette ruh hastası olması gerektiği düşüncesiyle psikiyatrik tedavi altına alınmıştır.62

Rusya’da, 1. Dünya Savaşı sırasında vicdani reddini açıklamış ve cezaevine girmiş olan tüm retçiler, 1917 yılında Çarın devrilmesinden sonra, geçici liberal hükümet tarafından serbest bırakılmışlardır. Başkan Aleksandr Kerensky, tüm vicdani retçiler için alternatif hizmet imkânı sağlayan özel bir kararname hazırlamış, fakat genelge henüz yayımlanmadan Kerensky; Lenin ve Bolşevikler tarafından saf dışı edilmiştir. 1918 ile 1921 yılları arasında devam eden Rus iç savaşı boyunca Sovyet Hükümeti vicdani reddi tanımayı ve alternatif hizmetin sağlanması yolunu

60 MARTIN, Michael L., “France: A Statute..”, MOSKOS, CHAMBERS II, (Ed.), The New Conscientious…, s.83.

61 Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 1949 tarihli Temel Kanununun 4. maddesinde “ hiçkimse vicdani kanaatlerinin aksine olacak biçimde silahlı savaş hizmeti yerine getirmeye zorlanamaz”

şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Bkz. KUHLMANN, Jürgen – LIPPERT, Ekkehard, “ The Federal Republic of Germany: Conscientious Objection as Social Welfare”, MOSKOS, CHAMBERS II, (Ed.), The New Conscientious…, s.98.

62 KUHLMANN -LIPPERT, “ The Federal Republic..”, MOSKOS, CHAMBERS II, (Ed.), The New Conscientious…, s.98-99, BRÖCKLING, Disiplin..., s.390.

(33)

denemiştir63; ancak 1924 yılından sonra muafiyetler yalnızca tarihi barış mezheplerini içermeye başlamış, giderek daha da sınırlı hale getirilmiştir. 64

Modern vicdani reddin ortaya çıktığı yer olarak anılan Amerika Birleşik Devletlerinde65 ise bu dönem, zorunlu askerlik ve vicdani ret konusunda politik açıdan bölünmenin yaşandığı bir dönemdir. 1917 yılına gelindiğinde, Amerika’nın izolasyon politikası uygulaması gerektiğini savunanlara, Avrupa’daki savaşın kapitalist bir savaş olduğunu düşünen sosyalistler ve dini veya laik yapıya sahip pasifistler de eklenince savaş karşıtlarının sayısı oldukça yükselmiştir. Bu dönemde ortaya çıkan barış dernekleri ise sadece sürmekte olan savaşa karşı örgütlenmemiş, barış hareketinin dönüşümüne de katkı sağlamışlardır. Savaşın ilk yılı boyunca vicdani ret hakkını yalnızca bazı dini mezhep mensupları ile sınırlı tutan hükümet, Aralık 1917’ye gelindiğinde bu konuda izlediği politikayı liberalleştirerek, savaşa karşı çıkan tüm vicdani retçileri tanıma yoluna gitmiştir. Bu tanımanın ardından, vicdani ret talepleri kabul edilen retçilerden ordu içinde silahsız hizmet yerine getirmeleri gayriresmi olarak talep edilirken, 1918 yılı baharında bu uygulama resmi

63 1918’de L. Trotsky’nin emriyle, retçilerin ilk kez silahlı olmayan askeri birimlerde görev almalarına olanak veren 130 numaralı bildiri ve daha sonra, 1919 yılında çıkarılan, dini gerekçelerle retçi olmaya hak tanıyan kararname örnek olarak gösterilebilir. Bkz. SEVİNÇ, “Türkiye’de ve Batı Demokrasilerinde..”, s. 302.

64 MOSKOS-CHAMBERS II, (Ed.), “The Secularization of Conscience”, The New Conscientious…, s.13.

65 17.yüzyıl gibi erken bir dönemde çeşitli İngiliz kolonilerinde vicdani ret ve çeşitli alternatif hizmet biçimleri tanınmış olsa da, vicdani ret ulusal düzeyde ilk defa Amerikan İç Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınmıştır. Bkz. MOSKOS-CHAMBERS II, (Ed.), “Conclusion: The Secularization of Conscience Reconsidered”, The New Conscientious…,s. 198.

(34)

düzenleme konusu olmuştur. Silahsız hizmeti de reddeden “mutlak retçiler” ise askeri mahkemede yargılanmış ve hapis cezası ile cezalandırılmışlardır66.

2. İkinci Dünya Savaşı ve Sonrası

II. Dünya Savaşı boyunca, Amerika ve İngiltere’de, silahsız askeri hizmet vermeyi kabul edenler orduya alınmış, askeri üniforma içinde görev yapmayı reddedenler ise; tarım, sağlık, ormancılık işlerine atanmışlardır (tamamen bağışık tutulanların sayısı oldukça azdır). 1. Dünya Savaşı tecrübesinin aksine, her iki ülkede de alternatif hizmet yerine getirenler, askeri kurumlardansa, sivil nitelikli hizmetlerde bulunmuş, ABD’de bu tür alternatif hizmet verenlerin çoğu tarihi barış kiliselerince idare edilen sivil kamu hizmeti kamplarında çalışmışlardır. Hem ABD hem İngiltere, tarihi barış kilisesi mensubu olsun olmasın, samimi bulunan dini retçilerin varlığını tanımıştır. Ancak anarşist total retçiler, “devlet en büyük düşman olup, bir insanın kendi kararlarını kendisinin vermesinin, özgürlüğün inkarıdır. Dolayısıyla, biz de devleti ve kendisinin adına birilerini öldürmemiz gerektiği fikrini inkar ediyoruz”67 görüşü çerçevesinde; Yehova Şahitlerine mensup kişiler de, dini inançları gereği işbirliğinin herhangi bir biçimine yanaşmayı reddi sürdürdükleri için cezaevlerine gönderilmeye devam etmişlerdir. ABD’de çoğunluğu Yehova Şahitlerinden olmak üzere 6000 civarında, İngiltere’de ise, 1942 yılında kadınların da orduya alınmaya başlamasının ardından 214’ü kadın olmak üzere, 3500 total retçi tutuklanmıştır.68

66 Bkz. CHAMBERS II, John Whieclay, “Conscientious Objectors and the American State From Colonial Times to The Present”, The New Conscientious…,s.30-34.

67 Anarşistlerin görüşleri için bkz. GOODALL, A Question of Conscience.., s. 156.

68 Bkz. MOOREHEAD, Troublesome.., s.152, MOSKOS-CHAMBERS II, “ The Secularization…”, The New Conscientious…,s. 13.

(35)

Her ne kadar toplumun büyük bir kesimi, ortak düşmana karşı savaşmaları gerektiğini ve savaşmadıkları için birer “korkak, kaytarıcı” olduklarını düşünse de, vicdani retçiler, 1. Dünya Savaşı ile karşılaştırıldığında, bu dönem çok daha az baskı görmüş, kötü muameleyle nispeten az karşılaşmışlardır.69

Bu dönemde vicdani retçi olmanın retçilerde yarattığı önemli ikilem, hatta acı, Almanya’da Nazi rejiminin yaptıkları hakkında elde edilen bilgilerdir.70 1.

Dünya Savaşı zamanında olduğu gibi bu dönemde de vicdani retçilerin samimiyetlerini tahkik amacıyla komisyonlar kurulmuştur. Sıkça sorulan sorulardan biri olan “eğer kızkardeşin bir Alman askerinin tecavüz tehdidine maruz kalsaydı ne yapardın, böyle bir durumda yine savaşmayı reddeder miydin?” sorusuna retçilerin verdiği yanıt genel olarak, kendilerinin savaşa, bir insanın hayatını almaya karşı oldukları ve bu nedenle böyle bir durumda dahi vicdani retçi olmayı sürdürecekleri yönünde idi.71 Vicdani retçiler çözümün savaşta olmadığını ileri sürüyorlardı. Onlar için sorun, bu durum karşısında ne yapılabileceği konusunda ellerin kolların bağlı olmasıydı. 72

Vicdani redde ilişkin olarak, Almanya’da yaşanan gelişmelere bakıldığında73, 2. Dünya Savaşından uyandıktan ve Nazizmi reddettikten sonra Almanların, politik- askeri kültür ve kurumlarında esaslı değişiklikler gerçekleştirdikleri görülmektedir.

Alman vatandaşlarına zorunlu askerlik hizmetini reddedebilme hakkı tanınması, Nazizmin ve militarizmin yeniden dirilmesini önlemeye yönelik, yeni bir güvence

69 GOODALL, A Question of Conscience.., s. 146.

70 GOODALL, A Question of Conscience.., s. 198.

71 MOOREHEAD, Troublesome…, s.11.

72 GOODALL, A Question of Conscience.., s. 198.

73 Ayrıntılı bilgi için bkz. MOOREHEAD, Troublesome.., s.289-300.

(36)

olmuştur. Nazi tecrübesi ve Nüremberg Yargılamalarından dersini alan Alman Federal Cumhuriyeti, savaş suçları ile insanlığa karşı suçlarda bireyin ahlaki sorumluluğuna vurgu yapmak suretiyle, 1949 Anayasasında vicdani ret hakkını güvence altına almıştır. Batı Almanya NATO’ya katıldıktan ve ardından 1959 yılında zorunlu askerliği yeniden tanımladıktan sonra Federal Kanunlar “devletler arasındaki silahlı çatışmalara karşı çıkan her kişi”nin alternatif sivil hizmet ile görevlendirileceğini veya dilerse, bu kişiye ordu içinde silahsız görev verileceğini tayin etmiştir. Kanun; gerekçesi dini olsun laik olsun, ya da ister belirli bir savaşa ister tüm savaşlara karşı olsun, yahut da reddini açıklayan kişi halihazırda ordu içinde görev yapıyor olsun, samimi olan her vicdani retçiye alternatif hizmet imkanı tanımıştır. Kendine özgü tarihi nedenler itibariyle Batı Almanya, o dönem için dünyadaki en liberal vicdani ret hükümlerini kabul etmiştir. 74

1963 yılına kadar, vicdani retçilere ilişkin herhangi bir hukuki düzenlemesi olmayan yegâne Batı demokrasisi örneğini Fransa teşkil etmektedir. Bu tarihe kadar askerlik hizmetinin tek alternatifi beş yıl hapis cezası olmuştur.75 Cezayir Savaşı sırasında, silah taşımayı ve sivillere şiddet uygulamayı reddeden pek çok Fransız’ın çabasıyla bir vicdani ret ve itaatsizlik hareketi gelişmiş, savaşmak yerine sosyal nitelikli sivil hizmet yerine getirmek isteyen retçiler askeri mahkemelerde yargılanmışlardır.76 Geniş halk yığınlarının fiilen katıldığı ya da destek verdiği itaatsizlik eylemleri; Sartre, Breton, Duras, Vercors gibi aydınların da içinde bulunduğu, tanınmış imzacıları olan “Yüzyirmibirler Manifestosu” ile hükümetin baş

74 MOSKOS, CHAMBERS II, “The Secularization of Conscience”, The New Conscientious ., s.14.

75 CAIN, “Conscientious Objection….”, s.279.

76 Bkz. BOVE, Jose- LUNEAU, Gilles, Sivil İtaatsizliğe Çağrı, İletişim Yay., İstanbul, 2006, s.121.

(37)

edemeyeceği bir hal almış77, Cezayir Savaşı, geleneksel sert bakışaçısının artık geçerliliğini yitirdiğini göstermiştir. Başkan De Gaulle’un, vicdani retçilere suçlu gibi davranılmasının yersiz ve değersiz olduğu yönündeki açıklamasının ardından Haziran 1963’te, vicdani reddi yasal zemine taşımak niyetiyle parlamentoya bir tasarı sunulmuştur. Eğer bir kişi vicdani retçi statüsünü kazanırsa ordu içinde silahsız veya talep halinde kamu yararı taşıyan, tamamen sivil bir hizmet icra edebileceği, alternatif hizmet süresinin ne kadar olacağı gibi düzenlemeler içeren tasarı Aralık 1963’te parlamentoda kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 1983 yılından sonra, François Mitterand’ın sosyalist hükümeti döneminde, 1963 yılında kabul edilen kanunun yanı sıra askerliğe ilişkin mevzuatta da değişiklikler sözkonusu olmuş ve eski durum ile karşılaştırıldığında oldukça liberal hükümlere yer veren kanunlar ile beraber vicdani ret yeni bir boyut kazanmıştır. 78

Daha çok Batı’daki genel gelişmelere bağlı olarak İskandinav ülkeleri ve Hollanda, 2. Dünya Savaşından sonra, vicdani reddin beraberinde getirdiği hakları yeniden tanımlamışlardır. Özetle bu haklar daha geniş çaplı alternatif hizmete imkân vermiş, retçi statüsü için laik saikleri içermeye başlamıştır. 1990’ların başlarına gelindiğinde, eski Komünist Doğu Avrupa ülkeleri ise Kuzey Avrupa modeline dayanan vicdani ret sistemini tanımıştır veya tanımayı planlamaktadır.

Batı Avrupa’da vicdani retçilerin sayısı soğuk savaşın son yıllarından itibaren hızla artmıştır: Reddin oranı 1980’lerin sonlarına doğru, 1960’ların ortaları ile

77 Cezayir Savaşı sırasındaki vicdani ret ve itaatsizlik hareketleri konusunda daha ayrıntılı bilgi ve manifesto metni için bkz. BOVE- LUNEAU, Sivil İtaatsizliğe.., s.120-125.

78 MARTIN, Michael L., “France: A Statute..”, MOSKOS, CHAMBERS II, (Ed.), The New Conscientious…, s.84-85.

(38)

karşılaştırıldığında, yedi kat civarında bir artış göstermiştir. Kuzey Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ise 1990’ların başlarına gelindiğinde, askere alınacak her dört erkekten biri vicdani reddin herhangi bir biçimini açıklıyordu. 1991 yılında Almanya’da vicdani retçilerin sayısı 151.000 gibi bir rakama ulaşmıştır. Doğu Avrupa’nın Eski Sosyalist Devletleri, 1939 yılında, Stalin Hükümeti döneminde, son iki yıldır tek bir kişinin dahi dini vicdani retçi statüsüne başvurmadığı beyan edilerek, zorunlu askerlik yasasındaki vicdani ret hükmünü ilga eden Eski Sovyetler Birliği ve Güney Afrika, İsviçre, İsrail gibi muhtelif devletlerde ise vicdani ret yeni şekillenen bir vaka idi. 79

Amerika Birleşik Devletleri’ne bakıldığında, Vietnam Savaşı’nın sonlarına doğru, askerlik hizmetinden muaf tutulan genç erkeklerin sayısı, askere alınanlarınkini geçiyordu.80 Hatta şunu söylemek yanlış olmayacaktır ki, zorunlu askerlik hizmetine karşı yürütülen geniş çaplı direniş, Amerikan kuvvetlerinin Güneydoğu Asya’dan çekilmesinin ve 1973 yılında zorunlu askerlik hizmetinin kaldırılmasının nedenlerinden biri olmuştur.81 Daha sonra vicdani ret, gönüllülük esasına dayalı silahlı kuvvetler bünyesinde çalışan askerleri de içermeye başlamış, 1980’lerde vicdani reddini açıklayan yaklaşık 150 kişi ordudan çıkarılmıştır. Ancak ABD’nin, gönüllü askerlik hizmeti kabul edildikten sonraki ilk büyük harekatı olan 1990-1991 Körfez Savaşına gelindiğinde, 111 askerin vicdani ret statüsünün

79 MOSKOS-CHAMBERS II, “The Secularization of Conscience”, The New Conscientious ., s.4.

801972 yılında askere alınan her yüz Amerikalıya karşı 131 kişi vicdani retçi olarak askerlik hizmetinden muaf tutulmuştur. Semiannual Report of the Director of Selective Service for the period January 1 to June 30, 1973’ten aktaran MOSKOS, CHAMBERS II, The New Conscientious…, s.226.

81 Vietnam Savaşı sırasında savaş karşıtılarının yürüttüğü direniş ve vicdani reddin kabulüne giden süreç hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. MOOREHEAD, Troublesome.., s.253-269.

Referanslar

Benzer Belgeler

Pulmoner tüberküloz öyküsü olan 15 yaşında erkek Moyamoya hastamızın, başlangıç ve tek bulgusu koreiform hareket bozukluğu olması nedeniyle sunulması uygun

Dairesi, şebeke suyunun kirli olması nedeniyle 2005 yılı ağustos ayında Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde ya şanan ishal vakalarıyla ilgili olarak Belediye Başkanı

Uluslararası Göç Örgütü tarafından hazırlanan raporda, kirlilik, çölleşme ve doğal afetler nedeniyle evini terk etmek zorunda kalanların sayısının daha 1990 yılında

HERKESİN, TOPLUMUN BİR ÜYESİ OLARAK, TOPLUMSAL GÜVENLİĞE HAKKI VARDIR; ULUSAL ÇABALARLA, ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ YOLUYLA VE HER DEVLETİN ÖRGÜTLENME VE. KAYNAKLARINA

Adiponektin ile adipoz doku kütlesi arasındaki negatif korelasyon özellikle visseral yağ dokusu için daha belirgindir (subkütana göre)..

Bilgilendirme Formu Devredilen Primler Reasürans Anlaşması Komisyon, Hasarda Reasürör Payı Teklif Brüt Prim Komisyon Sigorta Sistemi R easüran s

Nevşehir Halil İncekara Bilim ve Sanat Eğitim Merkezi (BİLSEM) heyeti, İl Millî Eğitim Müdürü Memet Polat'ı ziyaret etti.. Nevşehir Halil İncekara Bilim ve Sanat

Uluslararası Deniz Ticaret Odası (International Chamber of Shipping - ICS)'ndan alınan 09.12.2020 tarihli Ek'te sunulan yazıda, COVID-19 salgını kapsamında