• Sonuç bulunamadı

Türkiye'nin ancak 2003 yılında imzaladığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği çerçeve Sözleşmesi 'nin 5

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'nin ancak 2003 yılında imzaladığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği çerçeve Sözleşmesi 'nin 5"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İklim değişikliği alanında gereğini, gerektiği gibi yapabilmenin öncelikli koşulu: Araştırma ve geliştirme. Ancak...

İklim değişikliği, yaşamsal önemde ekolojik ve dolayısıyla da ekonomik ve toplumsal değişmeleri gündeme getirebilecek. Öte yandan, bir başka gerçeklik de bu değişmelerin çok boyutlu ve birbirleriyle etkileşimli olması ve görece olarak daha uzun zamanlarda, deyiş yerindeyse, çoğunlukla "gözden ırak" alanlarda gerçekleşmesi. Bu nedenle, iklim değişikliğinin olası etkileriyle ilgili araştırma ve geliştirme, bu alanda yapılması gereken çalışmalar arasında görece olarak daha büyük önem taşıyor.

Türkiye'nin ancak 2003 yılında imzaladığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği çerçeve Sözleşmesi 'nin 5.

maddesinde "Araştırma ve Sistematik Gözlem" başlığının açılması, 9. maddesinde de "Bilimsel ve Teknolojik Alt Danışma Organı"nın yapısına ve görevlerine açıklık getirilmesi, bu gerçeğin kavranmasının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Bilindiği gibi, bu organın görevleri arasında "a) iklim değişikliği ve bunun etkilerine ilişkin bilimsel bilgilerin durum değerlendirmesini yapmak; b) Sözleşmenin uygulanması çerçevesinde alınan tedbirlerin bilimsel etkileri açısından değerlendirmeler yapmak; c) yenilikçi ve verimli teknolojiler ile "know-how" belirlemek, bunların gelişmelerini teşvik edici yolları göstermek ve transferlerini sağlamak; d) iklim değişikliği konusunda, bilimsel programlar, araştırma- geliştirme için uluslararası işbirliğinin yanı sıra, gelişme yolundaki ülkelerin iç kapasitelerini artırmaları için yardım imkânları hakkında tavsiyelerde bulunmak..." da sayılmaktadır.

Öte yandan, görünüşe bakılırsa Türkiye'de geç de olsa, iklim değişikliğinin ve olası etkilerinin önemsenmeye başlandığı söylenebilir: 1999 yılında Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlık çalışmaları sırasında bir de İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu'nun kurulması, 2003 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği çerçeve Sözleşmesi' nin imzalanması, 2004 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu'nun oluşturulması, 2005 yılında gerçekleştirilen 1. çevre ve Ormancılık _urası'nda "İklim Değişikliği" başlığı altında 17 kararın alınması, TBMM'de "Küresel Isınmanın Neden Olduğu Sorunların ve Oluşturduğu Riskin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi..." amacıyla Küresel Isınma Araştırma Komisyonu'nun oluşturulması, Ocak 2007'de Türkiye İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi'nin sonuçlandırılması ve İklim Değişikliği Eylem Planı çalışmalarına başlanması, çeşitli bakanlık ve demokratik kitle örgütleri tarafından iklim değişikliği kongreleri ve çalıştaylarının düzenlenmesi, _ubat 2007'de çevre ve Orman, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Tarım ve Köyişleri Bakanlarının katılımlarıyla "İklim değişikliği, Kuraklık ve Su Yönetimi Toplantısı" nın yapılması, bu "olumlu"

sayılabilecek gelişmenin göstergeleri olarak değerlendirilebilir.

Son üç-dört yıl içinde gerçekleştirilen bu etkinlikler sırasında en çok iklim değişikliğinin nedenlerini belirlemek, bu süreci durdurmak ve olası olumsuz etkilerinden korunabilmek için alınması gerekli önlemlerle ilgili araştırma ve geliştirme çalışmalarına vurgu yapılmaktadır. Bu nedenle olsa gerek, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun (BTYK) 7 Mart 2007 tarihinde gerçekleştirilen 15. toplantısında "Küresel Isınma, İklim Değişikliği, Alınacak Tedbirler, Adaptasyon (Uyum) Alanında çalışmalar Yapmak" kararı da alınmıştır. Bu karar göre, "Sorumlu Kuruluşlar" bu doğrultuda yapacakları çalışmalarla ilgili programlarını, eylülde yapılması öngörülen BYTK toplantısına getirecektir.

UN, ŞEKER VE YAĞ VAR, ANCAK ...

Yukarıda örneklenen etkinliklerin ortaya koyduğu bir başka gerçeklik ise iklim değişikliğinin nedenleri ve olası etkileri karşısında ülkemizde de giderek pekişen bir duyarlılığın ve yapılması gerekenlerle ilgili uzmanlık bilgisinin varlığı.

Ancak, ne yazık ki, ülkemizde, sorunları tüm boyutlarıyla tanımlayabilme, nedenleri ile sonuçları arasındaki ilişkileri diyalektik bir yaklaşımla sorgulayabilme ve açıklayabilme, sorgulama sonuçlarını politika kararlarına dönüştürebilme becerisi çoğunlukla yeterince gelişkin değildir. Ek olarak, ilgili kişi, kurum ve kuruluşlarda, örneklenen altyapısal olanakları gerektiğince bir araya getirerek bütüncül politikaların geliştirilebilmesi ve kararlı biçimde uygulanabilmesi için gerekli olan işbirlikçi, paylaşmacı ve dayanışmacı davranış kültürünün yeterince oluştuğu da söylenemez.

Gerçekten de; Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği çerçeve Sözleşmesi'nin bir gereği olarak hazırlanan "Türkiye

(2)

İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildirimi" sanki, "gölge boksu yapmak" ya da "yasak savmak" deyimlerini örneklemek için üretilmiş bir belge: Sözgelimi, "Araştırma ve Sistematik Gözlem" başlığı kapsamında yer verilen saptamaların ve bilgilerin belgenin görece olarak en yoksun kısmını oluşturması bu bağlamda değerlendirilmesi gereken anlamlı bir göstergedir: Örneğin, başta TÜBİTAK olmak üzere iklim değişikliği ile doğrudan ve dolaylı olarak ilgili çalışmalar yapan kuruluşların ve araştırma projelerinin tanıtıldığı bu başlık altında gönül rahatlığıyla şu saptama yapılabildi:

"Türk hükümeti ve ülkemiz araştırmacıları biyosfer, ekosistemler ve insan faaliyetlerinin etkileşimleri alanında ileri düzeyde bilgi birikimi ile çevre ve çevre kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi konusunda gün geçtikçe daha da

bilinçlenmekte ve küresel çevre sorunlarına bütüncül bir şekilde yaklaşma adına yeni teknolojiler, araçlar ve hizmetler geliştirmekte ya da benimsemektedir."

Ek olarak, belgede, bu saptamanın hemen ardından şu öngörüye de yer verilebilmiştir: "Gelecekte, iklim değişiklikleri, ekolojik değişiklikler ile yeryüzü ve okyanus sistemindeki değişiklikleri tahmin etme ve sağlık dahil olmak üzere çevresel baskı ve risklerin izlenmesi, önlenmesi ve azaltılmasına, ayrıca çevrenin sürdürülebilir olarak korunmasına ve yönetilmesine yönelik araç ve teknolojiler üzerinde daha fazla yoğunlaşılacaktır."

BTYK'nin "Küresel Isınma, İklim Değişikliği, Alınacak Tedbirler, Adaptasyon (Uyum) Alanında çalışmalar Yapmak"

kararı ise, yine "yasak savma" amacının bir ürünü olarak değerlendirilebilir.

ÖNCELİKLE YAPILMASI GEREKEN

Bilindiği gibi, Türkiye'de, hem ekolojik koşullar ve hem de toplumsal, ekonomik ve kültürel yapılar son derece çeşitlidir. Ek olarak bu koşullar ve yapılar hızlı bir değişim içindedir. İklim değişikliği bu koşulları, yapıları ve etkileşimin niteliğini, yönünü ve yoğunluğunu büyük ölçüde değiştirebilecektir. Böyle iken, ülkemizde iklim değişikliği alanında yapılan araştırmalar da son derece sınırlı sayıdadır; çoğunluğunun çeşitli yöntemsel sorunları vardır. Bu nedenlerle, öncelikle yapılması gereken iklim değişikliğinin olası olumsuz ekolojik, ekonomik ve toplumsal etkilerinin öngörülmesi ve en aza indirilmesine yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarının çok boyutlu ve bütüncül bir yaklaşımla planlanması ve yürütülmesidir.

BTYK'nin söz konusu kararına göre "Sorumlu Kuruluşların" (çevre ve Orman, Tarım ve Köyişleri ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıkları) "Küresel ısınma, iklim değişikliği, alınacak tedbirler ve uyum için gerekli bilimsel ve teknolojik araştırma programları(nı)" eylül ayında yapılması öngörülen toplantıya getirmesi gerekmektedir. Bakalım, neler getirecekler; göreceğiz.

Doç.Dr.Yücel çağlar

'

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye dahil Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin bu bölgedeki güvenliklerinin sağlanmasına dönük ola- rak sözleşme Karadeniz kıyıdaşı olmayan devletlerin

Verimli toprağın erozyonla akıp gitmesi veya kullanılamaz hale gelmesi sonucu oluşan çölleşmenin, başta gıda hakkı olmak üzere insan hakları için ciddi bir engel

Çocukluğun başlaması, sona ermesi, çocuğun ehliyetleri, soybağı, velayeti ve vesayeti gibi çocuk hukuku konularının anlaşılması.. Velayet hakkının kullanılmasından

Bu iki gelişme iki ay farkla birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmış olsa da dolaylı bir etkileşim sözkonusudur: nükleer güç santralleri elektrik üretimi esnasında

5- Bakanlığımızın İklim Değişikliği ile ilgili yürüttüğü faaliyetler 6- COP 18’de tarım sektörü.. 7-COP 18’de kayıp ve zararlar 8- COP 18’de yan etkinlikler 9-

Akenerji 2009 yılı raporu, faaliyet raporlarının Oscar’ı sayılan ARC (Annual Reports Competition) 2010 Ödülleri’nde, Elektrik Üreticisi kategorisinde Altın Ödül’e,

[r]

[Option 1: All [[developed country Parties][Parties included in annex X] and other Parties included in [Annex II][annex Y]][Parties in a position to do so,