• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Hukuk Sistemi: Şer’î ve Örfî Hukuk

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı Hukuk Sistemi: Şer’î ve Örfî Hukuk"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Osmanlı Hukuk

Sistemi: Şer’î ve Örfî

Hukuk

(2)

• Osmanlı Devleti ortaya çıkışıyla beraber yeni bir hukuk sistemi oluşturmamıştır.

Kendisinden önceki Türk-İslam devletlerinden birçok şeyin yanında o zamana kadar yürürlükte olan ve İslam coğrafyasında büyük ölçüde birlik arz eden hukuki yapıyı da almıştır. Aldığı bu hukuki yapıyı döneminin getirdiği şartlara ve ihtiyaçlara göre

düzenleme yoluna gitmiştir. Osmanlı hukuku aslen İslam hukukuna dayanmakla

beraber, şer’î hukuk, örfi hukuk ve cemaatler hukuku gibi kısımlardan oluşmaktaydı.

İslam hukukunun ayrıntılı şekilde düzenlemelerde bulunmadığı alanlarda Osmanlı padişahlarının kanunnameler aracılığı ile oluşturdukları bir hukuk meydana gelmişti.

Bu alanlar genellikle kamu, idare, ceza ve vergi hukuku alanlarıydı. Oluşan bu

hukuka örfî hukuk denmekteydi. Bir de Osmanlı toplumunda bulunan gayrimüslim cemaatlerin evlenme, boşanma ve miras gibi gündelik işlerini kendi inanç, gelenek ve hukukları açılarından düzenlemek için cemaatler hukuku bulunmaktaydı

(3)

• Şeriat sözlük manasıyla; açık, doğru ve düz yol, herkesin uyması için konan her çeşit kural, kanun, yasa, düzen ve nizam, Allah’ın kulları için peygamberleri vasıtasıyla koymuş olduğu iman, ahlak, ibadet ve hukukla ilgili kural ve hükümlerin bütünüdür gibi anlamlara gelir. Şer’î hukuk, müçtehit hukukçuların İslam hukukunun kaynaklarına dayanarak yaptıkları içtihatlar sonucu meydana

gelmiştir. Şer’i hukukun asli kaynakları olarak Kur’an, sünnet, icmâ ve kıyâs kabul edilir. Tali

kaynaklar ise mezheplerin ortak olarak kaynak kabul etmediği İstihsân, istishâb, sahabe fetvası, önceki şeriatlar ve küllî kaideler gibi kaynaklardır. .Sünni İslam devletlerinde genel olarak asli kaynaklara dayanarak hukuki kurallar koyulur ve hükümler verilir. Şer’i hukuk, Hz. Peygamber ve dört halife dönemi hariç devletin herhangi bir katkısı olmadan gelişmiştir. Sünni İslam

devletlerinde genel olarak hâkimiyetin yalnızca Allah’a ait olduğu ve tüm kâinatın onun mülkü olduğu, bu sebeple de hukukun tek bir kaynağının bulunduğuna dair yaygın bir anlayış vardır. Bu anlayışa göre Allah’ın emirleri devlet dâhil bütün insanlığı yönetir. Bu sebeple kanun koyan,

koyduğu yasaların Allah’ın dinine uygun olup olmadığından emin olmak için kendini dinî

otoritenin fikrini almaya zorunlu hisseder. İlk Osmanlı sultanları devlet adamlarını ulemadan seçmişti.

(4)

• Örf sözlük anlamıyla, yasalarla belirlenmediği halde halkın kendiliğinden uyduğu âdet, gelenek anlamına gelmektedir. Hükümdar, yetkisini

kanunlar çıkararak kullanır. Bu kanunlar padişahın tebaasının hayrı için kendi iradesine dayanarak çıkardığı kanunlardı. Tarihe baktığımızda

hükümdarın dini otoriteye dayanmaksızın kanun yapabilmesi durumu 10. ve 11. yüzyıllarda İslam coğrafyasında Selçukluların ve Büveyhi

Oğullarının güç kazandığı döneme denk gelmektedir. Bu iki devletin

mensup oldukları siyasi ve idari gelenekler o yüzyılda İslam dünyasının, hilafetin içinde bulunduğu anarşi ortamından kurtulmasını sağlamıştır.

Örfi hukuk, şer’i hukukun aksine ilmi içtihatlarla değil, hükümdarın emir, yasak ve kanunlarıyla oluşmuştur.

(5)

• Fethedilen bölgede bulunan daha önceki devletlerin bazı hukuki normları, Kanun-ı Osmani çerçevesinde uyarlanarak bu bölgelerde uygulanmıştır. Osmanlı öncesi kanunların bazısı belirli süre bazısı ise süresiz bir şekilde hiç bir değişikliğe maruz kalmadan doğrudan

alınmıştır. Bu yolla yeni fethedilen bölgelerin hukuku, kısmen Osmanlı hukukuna dâhil oluyordu. Osmanlılar bu uygulamayı esasen bölge

ahalisinin yeni yönetime ısınmalarını sağlamak için geliştirmişlerdir. Bu ısındırma çabası, istimâlet politikası olarak adlandırılmaktadır.

Osmanlılar, Balkanlarda kalıcı olmak amacıyla bu politikayı

geliştirmişler ve bu politika bağlamında bazı hukuki düzenlemeler gerçekleştirmişlerdir.

(6)

• Osmanlı hukukunu baştan sona kadar tek eksende bir bütün olarak ele

almak son derece yanıltıcı olacaktır. Hukuki alanda siyasal, ekonomik, kültürel ve coğrafi şartların etkisiyle beylerin insiyatif kullanma eğiliminin yüksek olduğu erken

dönem ile medrese ve ulemanın artık kökleştiği mevcut siyasal ve hukuki yapıyı sorgulayabilmek, test edebilmek ve süzgeçten geçirebilmek için gerekli ve yeterli entellektüel birikimi elde ettiği dönem olan XVI. yüzyılın ikinci yarısını

biribirinden ayırmaksızın meseleye yaklaşmak sağlam sonuçlara ulaşmamızı engelleyen bir başka faktördür. Çünkü XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren

ortaya çıkan yeni süreç, hukuk sistemini en iyi yansıtan kanunname metinleri ve şer'iye sicilerinin gerek formülasyon biçimi gerekse içerik itibariyle erken

dönemden farklıdır.

(7)

• Osmanlı örfi hukukunun neredeyse "laik" olduğunu söyleyen grup bu erken döneme ait verileri kullanırken "tamamen şer'i" olduğunu ifade eden grup da daha çok XVII. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan hukuk

metinlerine ve teorik çerçeveye dayanmaktadır. Böylece sadece kendi siyasal veya başka gerekçelerine istinaden savunulmak istenen görüşe uygun argumanı tarihin belirli bir döneminden seçerek bunu bütün dönemlere teşmil etmek ve buradan genel sonuçlar çıkartmak gibi bir durum sergilenmektedir.

(8)

• Bu sebeple aynı zamanda kanun hukukuda denmektedir. Bu kanun koyma durumu sadece Osmanlı padişahlarına has bir durum değildi.

Türk-Moğol siyasi ve idari geleneğinin hâkim olduğu İslam

coğrafyasının büyük bir kısmında benzeri uygulamalar mevcuttu.

Cengiz yasası, Timur tüzükâtı buna örnektir. Örfi hukuk, bir anda değil zaman içerisinde ihtiyaçlara göre şekillenmiştir. Osmanlı Devleti’nde örfi hukukun gelişiminde tecrübeli devlet adamlarının, Divan-ı

Hümayun’un ve kanun-ı müfti denilen nişancının önemli rolü vardı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Dosyalama türleri genel olarak; dosyaların harf sırasına göre alfabetik olarak sıralandığı, Alfabetik Dosyalama Sistemi, dosya içinde bulunan yazışma evrakının ve

Cuma Mahallesi’nden Şadiye Hatun’u eşi Haşim üçten dokuza boş olsun diyerek tatlik etmiş, Gerek Gerek Mahallesi’nden Hasan Efendi eşi Hadice Hatun’u bir tâlâk-ı bâin

Dersin Ýçeriði Medeni usul hukukunun kaynakları, Anayasa ile ilişkisi, mahkemeler teşkilatı, mahkemelerin görev ve yetkileri, yargılamaya ilişkin genel ilkeler, hakimin

Dersin Tanýmý Bankacılığın tarihçesi ve gelişimi; banka hukukunun kaynakları; merkez bankasının önemi ve rolü, bankaların hukuki yapısı, kuruluşu ve faaliyete

10 Deniz yoluyla eşya taşıma (Navlun) sözleşmeleri Önerilen kaynakların çalışılması, bir önceki derste alınan notların tekrar edilmesi. 11 Denizde taşıma senetleri

İdari işlemler devletn yasama ve yargı işlemleri dışında kalan ve idari fonksiyonun yerine getrilmesini sağlayan işlemlerdir. İdare hukuku alanındaki hukuksal

3-Hapis cezası: Süreli ve kısa süreli hapis cezaları olarak ayrılır. Kısa süreli hapis cezaları 1 yıl veya daha az hapis cezalarıdır. Kısa süreli hapis cezaları,

Kanun ve Anayasaya uygunluk denetimine tabi diğer normların Anayasada belirtilmiş usul ve şekil kurallarına uygun olarak yapılıp