• Sonuç bulunamadı

KONU 3 Propaganda, Rıza Üretimi ve Halkla İlişkiler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KONU 3 Propaganda, Rıza Üretimi ve Halkla İlişkiler"

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KONU 3

Propaganda, Rıza Üretimi ve Halkla İlişkiler

(2)

Kitlelerin ve kişilerin belli bir kanaat edinmelerini ve buna uygun davranmalarını amaçlayan ikna edici

iletişim açısından halkla ilişkiler, reklam ve propaganda birbirlerine benzemektedirler.

Mills, Amerika’daki iktidar seçkinlerinin halkla ilişkileri kullanış biçimleri arasında bir bağ

kurmuştur. «Mills; ABD’de Kongre ve Beyaz Saray’a bağlı bir yönetim seçkini, Pentagon’a dayalı bir askeri seçkin ve büyük şirketlerin yöneticilerini biraraya

getiren is seçkini olarak sınıflandırdığı üç seçkin sınıfın iç içe geçerek iktidar seçkinlerini

oluşturduğunu» ileri sürmüştür. (Becerikli, 2008: 27- 28)

(3)

Mills’e göre iktidar seçkinleri, danışmanlardan, akıl hocalarından, halkla ilişkiler uzmanlarından destek alarak ülkeyi yönetmektedirler. Sıradan insanların gündelik yaşamın dünyasını aşacak güce sahip

olmadığını belirten Mills’e göre ekonomik, siyasal ve askeri iktidar çevreleri bir üst sınıfın elinde

bulunmaktadır. «Kitle iletişim araçları, halkla ilişkiler ve reklam faaliyetleri, propaganda çalışmaları, satışı yapılacak fikirlerin, malların ve hizmetlerin

potansiyel müşterilerini yaratmak üzere birlikte ve uyumlu bir biçimde hareket etmektedirler.» (akt.

Becerikli, 2008: 28)

(4)

Bu açıdan bakıldığında halkla ilişkiler uzmanları (reklam, propaganda vb) iktidar seçkinlerinden hemen sonraki toplumsal tabakadadırlar.

Kamuoyunun oluşumunu etkileyen ve biçimlendiren bu uzmanlar, iktidar seçkinlerini sevimli ve meşru

göstermektedirler. (Becerikli, 2008: 28)

(5)

1935-1960  Güçlü etkiler dönemi  Kitle iletişim araçlarının gücü sorgulanmadan kabul edilmiştir.

Savaş döneminde yapılan çalışmalar ve söylenen yalanlar nedeniyle güven kaybı yaşanmıştır.

Sonrasında bireylerin yaşayışı, toplumsal ortam gibi unsurlar incelenerek bunlardan yararlanılmış ve

kitleler güdümlenmiştir. (Becerikli, 2008: 28-29)

(6)

«1929 Ekonomik Bunalımı’ndan ve New Deal’den sonra büyük zenginler “teknik” islerden, vergi mevzuatından, çeşitli yasal düzenlemelerden, şirket hukukundan, yeniden örgütlenme ve

birleşme islerinden, halkla ilişkilerden, devlet ihalelerinden anlayan teknisyenlerden yararlanmak, islerini bu gibi kimselerin aracılığıyla yürütmek zorunda kalmışlardır. Diğer yandan da dikkatleri

çekmemek için değişik bir görünüme girerek, iyiliksever basit

insanlar gibi davranmak; “sanayi alanında çalışan devlet adamları”

olarak görünmek, “millete is sağlayan” büyük buluşların sahibi, fakat sade insanlar olarak görünmeye başlamışlardır. Büyük is çevreleri güçlü azınlık görünümünden kurtulmak için “gönüllü

kuruluşları” ve “baskı gruplarını” halkla ilişkiler tekniğine uyarak bir çeşit araç olarak kullanmaktadırlar. En üst düzeydeki kliklerin

kumandası altında bulunan birkaç şirket birden, böylece bu tür kliklerin komuta, halkla ilişkiler ve baskı aracı olarak

kullanılmaktadırlar.» (Mills, 1974: 157-158, 341’den akt. Becerikli, 2008: 29-30).

(7)

Paul F. Lazarsfeld ve Robert K. Merton

Mass Communication, Popular Taste and Organized Social Action

«Örgütlenmiş is çevreleri halkla ilişkiler olarak

adlandırdıkları propaganda yoluyla daha doğrudan bir şekilde kamuların kontrolünü sağlamaktadırlar.

(akt. Becerikli, 2008: 30)

(8)

Althusser

Devletin ideolojik aygıtları -aile

-okul -kilise

-sendikalar

Devletin baskı aygıtları -ordu,

-polis,

-mahkemeler

(9)

«Hükümete ait politikalar etrafında bütünlüğü ve rızayı inşa

etmeye yardımcı olabilecek sembollerin üreticileri ve dağıtıcıları olarak gücü sahip olan halkla ilişkiler çalışanları tabii ki birer

propagandisttirler. Sözcük bu anlamda demokratik kültürlerdeki pejoratif anlamıyla degil, açık anlamıyla kullanılmıştır;

uluslararası gerilim ve çatışma zamanlarında, hükümetin halkla iliskileri, kamuoyunu yönetmenin ve son derece zor ve potansiyel olarak halkın desteğini kazanamayacak kararların alınmasında

rızayı sağlamanın yollarını arastıran, devletin daha geniş bir

propaganda çabasının bir parçası haline gelir.» (Becerikli, 2008:

31-32)

Kaynakça: Becerikli, Sema (2008). «Propaganda Rıza Üretimi ve Halkla İlişkiler» İÇİNDE ...ve Halkla İlişkiler: Şeytanın

Avukatlığından Arabuluculuğa; Bir Disiplinin Eleştirel Analizi, Karınca Yayınları, Ankara, (2008).

(10)

ÖRNEK

Yazar: Mehmet Cemil Topal,

HALKLA İLİŞKİLER VE SAVAŞ: TOPLUMLARI CİNAYETE ORTAK ETMEK,

İçinde Halkla İlişkiler ve Reklamın Anatomisi

Eleştirel Bir Kavrayış (der. Sema Yıldırım Becerikli, 2011, Ütopya Yay. ss. 166-196)

(11)

Bu makalede, her yanı iletişim ağlarıyla çevrili

modern kapitalist toplumların iktidarlar tarafından uygulanan savaş politikalarını onaylama sürecinde Halkla İlişkilerin üstlendiği rol ele alınmaktadır.

Halkla ilişkiler bir ikna ve meşrulaştırma yöntemi olarak kitle iletişim araçları yardımıyla yürüttüğü kampanyalar sonucunda ortaya çıkan kanlı

savaşlarda ve bu savaşların sürdürülmesinde önemli görevler üstlenmektedir.

(12)

Halkla ilişkiler, hakim yapının menfaatleri

doğrultusunda ürettiği iletişim stratejileriyle

gerçeklerin üzerini örtebilmektedir. Bu gizleme ve kabullendirme sürecinde yazılı ve görsel medyadan faydalanılır. Kimi zaman bir haber metnine şekil

verilir, kimi zaman mesajlar bir sanat filminin içine gizlenir.

Neyin haber olup, neyin algılanması gerektiği konusunu Kurt Lewin, “eşik bekçileri” terimiyle

açıklar. Topluma neyin bildirilip neyin arka planda tutulacağına eşik bekçileri karar verir. Lipmann ise,

“okuyucuya ulaşan her gazete bir dizi seçimin ürünüdür” demektedir.

(13)

Günümüzde medyanın gündem belirleme işlevinden etkilenmeyen bir kamuoyu yoktur herhalde.

Kamuoyu sürecinde medya, özellikle de bireyin çevre gözlemleri bağlamında önemlidir. İnsanlar kanaat ortamını gözlemlerlerken iki kaynaktan

yararlanırlar: Birincisi, doğrudan gözlemlediği çevre, ikincisi medya(dolaylı algılama).

Film senaryolarına yapılan eklemeler, haber

programlarında sürekli tekrarlanan kelimeler, devlet yöneticilerinin halkı korkuyla örülü bir paranoyaya hapsetmeleri için aşama aşama uyguladıkları

kampanyanın birer parçasıdır.

(14)

İktidarlar, kitle iletişim araçlarıyla yürütülecek savaş kampanyalarında halkla ilişkiler uzmanlarından ve halkla ilişkilerin ikna edici yönünden oldukça

faydalanırlar. Bu savaş kampanyasının başındaki uzmanlar öylesine büyük bir halk desteği sağlar ki, insanlar başka bir ülkeye açılacak savaşın

destekleyicisi haline dönüştürülebilir.

Halkla ilişkilerin kökeni ilk propagandistlere kadar

uzanmaktadır. Eski tarihlerden beri uygulanan halkla ilişkiler, insanları ikna etmek ve onların

davranışlarında değişiklik yaratmak için kullanılagelmiştir.

(15)

Bazen halkla ilişkilerin yeni bir olgu olduğu söylenir, fakat amacının, toplumdaki rolünün ve gerektirdiği iletişim türünün yaklaşık ikibinbeşyüz yıldır retoriğe sorulan soruları devraldığı açıktır. Halkla ilişkilerle ilgili gelişen fikirlerin iletişim, etik, politika ve sosyolojideki temel sorunlarla bağlantılı olduğu açıktır.

Halkla ilişkilerin propaganda ile ilişkisine geçmeden, propaganda kavramına bir göz atalım: Propaganda, bir fikrin, önyargılarımızı ve duygularımızı etkileyen imajlar, sloganlar ve sembollerin becerikli bir şekilde kullanılması yoluyla iletilmesidir ki böylece çağrıyı

dinleyen, o fikri ‘kendi isteğiyle’ kendi fikri gibi benimsesin

(16)

Misyonerlik çalışmalarıyla, sözcüsü oldukları dinin mensubiyetine çağrı yapan propagandistler,

insanları ilahi bir erdeme davet etmişlerdi. Bu ikna süreci sancısız ve kansız değildi. Kamu eşikçisi din adamları, Tanrının sorgulanamaz buyruklarını

insanlara ulaştırmaya adandıklarını söylüyorlardı.

Dökülen kanın ve yapılan haksızlıkların artık karşı konulamaz bir meşruiyeti vardı. Tanrının emirlerini yerine getirme amacıyla tebliğ vazifesinin çok

ötesine geçerek ‘kafirleri’ cezalandırmak için

harekete geçen kalabalıklar “Agora “ filminde çarpıcı bir dille anlatılır.

(17)

AGORA

2009 İspanyol yapımı

Senaryosunu yazan ve yöneten Alejandro Amenbar Konu: iç içe yaşayan insanların inançları uğruna nasıl bir körleşmeye ve kan dökücülüğe sürüklendikleri

anlatılmaktadır.

‘Tanrının Elçileri’kendi inandıkları yola katılmayan kafirlerin cezalandırılmaları için kalabalıkları

harekete geçirir. Propagandistler iktidarı paylaşan birer din adamına, devlet adamları ya da

yanlarından ayırmadıkları bu ‘kamu eşikçileriyle’

Tanrının yeryüzündeki temsilcilerine dönüşmüştür.

(18)

Din için, Tanrı adına yapılan savaşlar halkla ilişkiler pratiğinin temellerini atan propagandistlere çok şey borçludur. Doğunun göz alıcı güzelliği ve

sömürülmeyi bekleyen kaynakları gerçekte ne için savaştıklarını bilmeyen insanlardan gizlenmeliydi.

Bu görevi yerine getirmek de ‘kamu eşikçisi’ olan rahiplere düşüyordu.

(19)

CENNETİN KRALLIĞI

2005 Hollywood yapımı Yönetmen: Ridley Scott

Senaryo: William Monahan

Konu: Kalabalıkların din adına ve cennet için

savaşmaya nasıl ikna edildikleri anlatılmaktadır.

Engizisyon çağıyla birlikte kiliseye karşı duyulan öfke tıpkı havarilerin kullandığı gibi mağdurun dilini

benimsemiş ‘kamu eşikçilerine’ ihtiyaç

duymaktaydı. Bu kez bu halkla ilişkiler faaliyetini

yürütmek üzere insanları ikna etmek sanatçılara ve bilim adamlarına düşmekteydi.

(20)

Meşruiyetin adresi ‘kilise’ olmaktan çıkıyor

rahiplerin yerini akla biat etmiş bilim adamları

alıyordu. Yazdıkları ve söyledikleriyle insanları yeni bir çağın bireyleri olmaya davet eden bu rasyonel aklın havarileri, tüm vaatlerini kilisenin aksine,

cennet için değil bu dünya için yapıyordu.

Yürütülen halkla ilişkiler faaliyetleri de daha

‘demokratik’ ve hümanist bir hal almıştı,

propagandistler artık cümlelerini; ‘çünkü tanrı böyle istiyor’ önermesiyle değil, ‘bu söylediklerim

tamamen bilimsel’ diye noktalıyordu

(21)

Devlet iktidarını ellerinde bulunduranlar, daha

önceleri yanlarından ayırmadıkları din adamlarından yüz çevirmiş, onlardan boşalan koltukların yeni

sahipleri olarak bilim adamlarını ilan etmişti. Akıl çağının aç gözlülüğüyle değişmeyen devlet iktidarı, yer değiştiren iktidar ortaklarıyla dünyayı

aydınlatma teorilerini birer meşruiyet aracı olarak kullanmaya başlamıştı.

(22)

Buharlı makineler, motorlu taşıtlar ve bunlar gibi

birçok buluş insanların hayatını kolaylaştırırken, aynı bilim adamları bir yandan da silah üretiyorlardı.

Dünyanın bugüne kadar görmediği bir savaş kapıdaydı ve kitleler halinde yaşayan insanları

savaşmaya ikna etmek ve vicdanen kendilerini rahat hissetmelerini sağlamak kolaylaşmıştı.

(23)

1.Dünya Savaşı ve Halkla İlişkilerin Rolü

Matbaanın sağladığı kolaylıkla gazeteler, kitleleri bilgilendirme ve bilinçlendirme şiarıyla ortaya çıkmıştı. Halkla ilişkiler pratiğinin köken olarak

gösterildiği adres işte bu ‘sesinin sahibi’, ‘özgür’ ve

‘doğru’ haber kaynakları olan gazetelerdi.

Gazeteciler birer ‘kanaat önderiydi’, onlar yazıyorsa doğruydu ve insanlar onlara inanıyorlardı.Aynı

mesajın kitlelere ulaştırılması, haberlerin elenip basılmaya uygun olanların seçilmesi, muhalif

düşüncelerin kenar sütunlara itilip

önemsizleştirilmesi gibi uygulamalarıyla gazeteciler esaslı propagandistler olarak çalışmışlardır.

(24)

Bununla birlikte, devlet politikalarının uygulanabilmesi ve insanların gönüllü

katılabilecekleri savaşların ilanı için sosyal psikolojiyi çok iyi bilen ikna uzmanları iş başındaydı.

Demokrasinin hakim olduğu bir dünyada insanlar için birer rıza imalathaneleri halini alan medya

organlarının ilk örnekleriydi gazeteler.

1. Dünya Savaşı’nın en şiddetli günlerinde James Montgomery Flagg tarafından yaratılan Sam Amca Portresi, Amerikalıları savaşa çağırmak için etkin olarak kullanılmıştır.

(25)

Bugünkü anlamıyla propaganda teknikleri ilk defa 20. yüzyılın başında gazeteci Walter Lippman ve

halkla ilişkilerin babası kabul edilen Edward Bernays tarafından tanımlanmış ve bilimsel bir şekilde

uygulanmıştır. Lippman ve Bernays ABD’nin İngiltere yanında savaşa girmek için kamuoyunun fikrini

etkilemeye çalışan Creel Komisyonunda çalışmışlardır.

(26)

Lippman ve Bernays’ın propaganda kampanyası altı ay içinde o kadar büyük bir anti-Alman histerisi yaratmıştı ki, Amerikan iş alemini ve kamuoyunu geniş boyutlu

propagandayla kontrol etme potansiyeliyle etkilemiştir.

Bernays ‘grup zihni’ ve ‘niyetin tasarlanması’ gibi pratik propaganda çalışmalarında kullanılan tanımları ortaya atmıştır.

Bu dönemdeki propagandanın yoğun kullanımı etki

çalışmalarında “hipodermik iğne modeli” olarak kendini göstermiştir. H. Lasswell’in modeline göre, kitle iletişim araçları, kamuoyunu şekillendirebilen ve kitleleri

herhangi bir fikre doğru kaydırabilen malumattan oluşan sihirli mermileri ateşleyebilmekteydi.

(27)

2. Dünya Savaşı ve Propaganda Rekabeti

Adolf Hitler, I. Dünya Savaşı’nda Müttefiklerin

yaptığı propagandanın gücünden çok etkilenmiş ve moralin çökmesi ve 1918 senesinde deniz kuvvetleri ile cephede çıkan isyanların ana sebebinin bu

olduğuna inanmıştı.

Hitler ve propaganda bakanı Göbbels,

propagandada tekrarın gücünü anlamışlardı. Bu dönemde yayıncılar ve gazeteciler çalışmalarını yayınlamadan önce onay almak zorundaydılar.

Naziler, yanlış olduğunu bildikleri bilgileri yaymakta sakınca görmezlerdi.

(28)

2. Dünya Savaşı esnasında yapılan Alman

propagandasının zirvesi, bir başyapıt sayılan 1935 yapımı ‘İradenin Zaferi’ isimli belgesel filmidir.

Almanya Nazi Partisi’nin 1934’te Nremberg şehrinde yaptığı 6. kongresini belgelemek üzere ısmarlama

yaptırılmış bir propaganda filmidir.

Film için Leni Riefenstahl (1902-2003)

görevlendirilmiştir. Hitler filme özel önem vermiş,

hatta adını kendisi belirlemiştir. Nazi Partisi’nin büyük mali ve teknik desteği ve Riefenstahl’ın yönetmenlik performansı tarih boyunca yapılmış en etkili ve

başarılı propaganda filminin ve tüm zamanların en iyi filmlerinden birinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

(29)

2. Dünya Savaşı esnasındaki ikinci önemli yapıt

‘Olimpiyat’ filmidir. Riefenstahl, 1936 Berlin

olimpiyatlarını kaydeder. Filmin çekimi ve kurgulanması iki yıl sürer. Fotoğraf estetiği açısından bugüne kadar

daha iyisinin yapılmadığı söyleniyor. Olimpiyat filmiyle amaçlanan Almanya’nın hoşgörülü, huzurlu ve

demokratik yüzünün tüm dünyaya yansıtılmasıdır.

Filmlerin büyük masraflara mal olmasına rağmen propaganda amacıyla sık sık tercih edildiğini

görmekteyiz. Özellikle Hollywood sineması bu konuda haklı bir üne sahiptir. Filmlerle yaşadığımız imaj

sarhoşluğunun etkisi filmin seyredildiği birkaç saatten sonra da sürer.

(30)

Tarafların, kan döken ve fikirleri kontrol eden tüm silahlarıyla birbirine üstünlük sağlamaya çalıştığı 2.

Dünya Savaşı bir bakıma propaganda yarışı olarak da nitelendirilebilir. Savaş boyunca sürdürülen

propaganda rekabetini perdeye yansıtan iki örnek verelim.

(31)

Atalarımızın Bayrakları 2006 Hollywood yapımı

Yönetmen: Clint Eastwood

James Bradley ve Ron Powers’ın kitabından senaryolaştırılmış.

Konu: 2. Dünya Savaşı’ndaki Iwo Jima

Muharebelerini ve burada çekilen Suribachi

tepesine bayrak dikilirken çekilen fotoğrafı konu almaktadır. Fotoğraf ABD’de savaş ve ekonomik buhran nedeniyle yaşanan kötü günlerde moral olmuştur.

(32)

Filmde konu edilen fotoğraf binlerce kelimeye bedel bir propaganda öğesi olarak önemli bir halkla

ilişkiler kampanyasına dönüştürülür. Bir imajlar evreni tarafından kuşatılmış durumdayız:

fotoğraflar, filmler, TV, reklam, reklam panoları, yol işaretleri, resimlemeler vb. Alışkanlık icabı her şeyi görselleştiririz.

(33)

Savaşın sürdürülebilmesi için yaratılmış olan bu kahramanlık hikayesi bir halkla ilişkiler

kampanyasına dönüştürülerek önemli bir

propaganda örneği olarak tarihe geçmiştir. Bu

duruma bir diğer örnek, ‘Kapıdaki Düşman’ filmidir.

Vassili’yi bir halkla ilişkiler kampanyasına

dönüştüren Rus ordusu, Stalingrad’daki savunma hattını eskisinden daha güçlü hale getirmiştir.

(34)

Kapıdaki Düşman 2001

Yönetmen: Jean-Jacques Annaud

Konu: Rus ve Nazi savaşında Stalingrad’daki Rus keskin nişancısı Vassili Zaitsev’in öyküsü.

(35)

Savaş Kamuoyu, Halkla İlişkiler ve Sinema

2. Dünya Savaşı sonrasında başlayan Soğuk Savaş dönemi, psikolojik harp oyununun tüm teknikleri kullanılarak tarafların birbirini etkilediği bir süreçtir.

Bu propaganda mücadelesinin tartışmasız galibi Amerika olmuştur. ABD tüm kültür endüstrisi

ürünleriyle devasa bir üstünlük sağlamıştır.

Amerikan kamuoyu, ‘komünizm tehdidi’ ve ‘nükleer saldırı’ korkusuyla sürekli tedirginlik içinde yaşayan ama sonu hep mutlu biten filmlerdeki gibi ülkesini kurtaran kahramanlar sayesinde hep güvende

hisseden bir halkla dönüştürülmüştü.

(36)

Savaş propagandasının en korkunç işlevlerinden biri, bir milletin üyelerinin başka bir milletin üyelerini

bütün psikolojik sorumluluklardan muaf biçimde öldürülmesini kolaylaştırmasıdır.

Şimdi Amerikan Hollywood filmlerine örnekler verelim:

(37)

Rambo 2 Hollywood

Yönetmen: Ted Kotchef

David Morell’in İlk Kan romanından senaryolaştırılmıştır.

Konu: Vietnam gazisi Rambo, bir dağ kasabasında suçlu muamelesi görerek hapse atılır. Rambo filmde ABD güvenlik güçlerine karşı da savaşır. Rambo,

Vietnamlı ve Afganistanlı mazlumların yanında zalimlere karşı savaşan bir ABD kahramanı

olmuştur.(Mağdurun diliyle konuşan, mazlumun yanında olan kahraman)

(38)

Top Gun

1986 Hollywood

Yönetmen Tony Scott

Konu: Bir pilotun hikayesini anlatan filmde, uçaklar ve uçak gemilerinin kullanımıyla donanma ruhu

sürekli vurgulanmaktadır.

Dz.Kuv.K.lığı sinema salonlarının çıkışlarına askere yazdırma büroları oluşturmuştur.

(39)

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sonlanan Soğuk Savaş Dönemi, ABD için yeni bir düşmanın icadını zorunlu kılmaktaydı. Bu düşman ‘terör’ kavramı üzerinde kurgulandı ve üçüncü dünya ülkeleri düşman olarak konumlandırıldı.

Bu durumda üçüncü dünya ülkelerinin insanları için halkla ilişkiler kampanyalarına ihtiyaç vardı.

Teröristlerin nerede yaşadığı, ülkelerinin gerçekte neden işgal edildiği ya da böylesine güçlü yapılar karşısında nasıl bir korku hükümdarlığı yarattıkları gibi küçük ayrıntılarla kafamızı yormayalım diye güçlü kampanyalar yürütülmeliydi.

(40)

1990’lı yıllar boyunca yapılan politik savaş türü

filmlerinin büyük bölümü ulusal güvenlik, terör ve Ortadoğu konularını işler. Bu filmlerde, ABD’yi

Ortadoğu’lu Müslümanlar’ın, nükleer başlıklı silahlarla ABD’yi tehdit ettikleri ve Asya’lıların

yardımcı oldukları alt metin olarak işlenmektedir.

(41)

Gerçek Yalanlar 1994

Yönetmen ve Senarist: James Cameron

Konu: Hükümet Ortadoğulu teröristlerin dağılan Sovyetlerden nükleer bomba aldıklarını öğrenir ve gizli bir operasyon düzenler. Satıcı gibi görünen ajan Harry hem karısıyla hem de teröristlerle uğraşır.

(42)

Kritik Karar 1996

Yönetmen Stuart Baird

Konu: ‘Şarklı’ teröristler kimyasal bir bombayla havaya uçurmak istedikleri sivil bir uçağı kaçırırlar ve New York üzerinde patlatmak istemektedirler. Bir komando uçuş halindeki uçağa sızarak teröristleri

etkisiz hale getirir.

(43)

Tehdit üretimi, siyasi fikrin kesişmesi ve

sahnelenmesiyle mümkün olmuştur. Güvenlik mekanizmalarıyla büyük senaryolar arasındaki

işbirliği karmaşıklaşmakta ve gelişmektedir. Bu tür yapıtlar düzenli yapımların konusu olup, ABD

stratejisi tartışmalarını sahneye taşır ve

güncelliklerini devam ettirmeye yardımcı olurlar.

(44)

Sistem içinden bir bakışla, savaş kampanyası yürüten birçok yapımın yanı sıra ender de olsa eleştirel filmlere örnek verebiliriz. Başkanın

Adamları (Wag The Dog) bunlara örnek olarak gösterilebilir.

(45)

Wag The Dog 1997

Yönetmen: Barry Levinson

Konu: ABD seçimlerine iki hafta kala patlak veren skandalla ilgilenmek için bir danışman tutulur.

Danışman bir Hollywood yapımcısı ve ekibiyle kirli gerçeklerin üzerini örterek dikkatleri başka yöne çekerler. (Manipülasyon, medyanın gerçeği

gizlemesi vb.)

(46)

Üçüncü dünya ülkelerinin özellikle Müslümanların konu edildiği Hollywood filmlerinin tamamına

yakınında taraflı ve oryantalist bir dilin kullanıldığı hemen dikkat çekmektedir. Hollywood yaratılan birçok karaktere nispeten olumlu resmedilen Lost dizisindeki Sayid karakteri bile işkence ve savaş

suçları gibi unsurlarla bezeli bir geçmişe sahip

olarak tasarlanmıştır. Hollywood’un genelde üçüncü dünyaya, özelde de Ortadoğu ve Müslümanlara

bakışını en belirgin şekilde okuyabileceğimiz bir sinema yapımı olarak Kuşatma (The Siege) filmi örnek verilebilir.

(47)

SONUÇ

-Halkla ilişkiler ve propaganda yöntemleri arasında benzerlikler vardır.

-Kanlı ya da kansız birtakım menfaatlerin söz konusu olduğu tüm mücadele alanlarında ikna edici ve meşrulaştırıcı araçlara gereksinim duyan sistem, halkla ilişkileri kendi emelleri

doğrultusunda kullanmıştır.

(48)

-Ulusal güvenlik, ülke menfaati vs. gibi

argümanlarla bezenmiş propaganda öğeleri savaş kamuoyunun oluşmasına katkı sağlar.

-En iyi reklam bize reklammış gibi görünmeyen

ikna edici pratik, en iyi propaganda ise propaganda yapıldığı hissini uyandırmayan eylemdir. Halkla

ilişkiler burada devreye girer.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Medya ilişkileri, finansal ilişkiler, kamusal işler, konu/sorun yönetimi, lobicilik bu uygulama alanlarından bazılarıdır.. Ayrıca; kriz yönetimi, itibar

• 1966 yılında, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nda ilk olarak halkla.. ilişkiler dersleri

• Yönetimin amaçları halkla ilişkilerin gerçekleşme nedeni ve yönetim halkla ilişkilerin uygulama mercii, hedef kitle olarak kamuoyu, halkla ilişkiler uygulamalarının

• Halkla ilişkiler çeşitli kitlelerle ikna, temsil, eğitim, bilgilendirme, imaj oluşturma ve itibar yapılandırma gibi amaçlarla uzun dönemli sağlıklı ilişkiler

• Dış halkla ilişkilerde kullanılan ortam ve araçları; organizasyon faaliyetleri, kitle iletişim araçları ve medya ile ilişkiler olarak.. sıralanabilir (Gürgen,

kurum imajı, kurum kültürü, çalışanlarının kişisel imajları, kurumun gerçekleştirdiği tüm iletişim faaliyetleri, ürün veya hizmetlerinin marka imajları

• Kurum İmajını Desteklemek: Yaptıkları çeşitli sponsorluk faaliyetleri ile firmalar halk kitlelerinde iyi niyet oluşturmakta, bunun yansıması olarak da, firmalar ile ilgili

• Kurumlar, ekonomik sermayenin yanı sıra bilgi sermayesi (kültürel sermaye), sosyal sermaye ve sembolik sermaye gibi sermaye biçimlerinin de kurum.. açısından