• Sonuç bulunamadı

Demokrasiye olan katkıları yadsınamaz.Sofistler insanın felsefenin odak noktası olmasına yol açmışlardır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Demokrasiye olan katkıları yadsınamaz.Sofistler insanın felsefenin odak noktası olmasına yol açmışlardır"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOFİSTLER

-MÖ. 5 yy'da sosyal değişim ve siyasal gelişmelerde büyük etkileri vardır. Demokrasiye olan katkıları yadsınamaz.Sofistler insanın felsefenin odak noktası olmasına yol açmışlardır. M. Ö. 5 yüzyıl Yunan uygarlığı için bir Altın çağdır. Uzun süren Pers imparatorluğuna karşı mücadele etmiş ve yirmi yedi yıl süren Peloponnes savaşından çıkmışlardır. Fakat entelektüel alandaki gösterdiği gelişim sayesinde Yunan dünyası, Atina kentinin önderliğinde altın çağını yaşamıştır. Bu dönemde siyasette, ekonomide, sanatta, tarih yazıcılığında, edebiyatta verilen eserler artık bugün ortak mirasımız olarak kabul edilmektedir.

Siyasal alanda yaşanan gelişmeler de sofist akımın doğmasına neden olur. Artık demokrasi denen yeni bir siyasal düzen hüküm sürmektedir.

Bu düzen sonucunda başını sofistlerin çektiği yeni bir kültürel hareket ortaya çıkar. Felsefenin ilgisi de böylece doğadan insana yönelir. İnsana ait ve onunla ilgili olan konular üzerinde durulmaya ve irdelenmeye başlanır.Sokrates öncesi doğa filozoflarının araştırdıkları konular gündemden düşer. Araştırmacılar, Sokrates öncesi materyalist doğa felsefesi modelinin imkanlarının tükenmesinin Sofist akımın ortaya çıkışında etkili olduğunu vurgularlar.

(2)

-Sofist sözcüğü sophos sıfatından gelir.Sophos, bilge ya da zanaattan anlayan kişi anlamına gelir. Daha sonraları ise “bilginin öğretmeni”

anlamını kazanır. İlk başta olumlu bir anlam taşıyan ve bazı devlet adamları ve yasa koyucuları bu adla nitelendirilmektelerdi. Fakat, Platon ve ondan sonra gelen filozofların sofistlere karşı gösterdikleri olumsuz tutumlardan dolayı sözcük olumsuz bir anlam kazanır.

Platon’un diyaloglarındaki kötü karakterler sofistlerdir. Sonuçta sofistik Arslan’ın da dediği gibi, her türlü sahte felsefeyle eş anlamlı bir şeye dönüşmüştür. (Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi Cilt 2, s. 20).

-Sofistlerin belli yerde okulları yoktur, belli başlı kentlere giderek dersler veriyorlardı. Toplumsal koşullar sonucu ortaya çıkan pratik işlerde yol göstericiliğe dayanan öğreti biçimleri vardı.Sofistlerin öğretilerinin temelinde inandırma vardır.

-Sofistler bilginin temeline algları yerleştirmişlerdir. Onlara göre herkesin kabul etmesi gereken genel doğrular yoktur. Doğruluk her insanın algıları ölçüsünde olur ve insandan insana göre değişir.

Sofistlere göre her şey aklın süzgecinden geçirilmelidir.

(3)

-Bilginin kaynağı nesnel dünya yani dışımızdaki dünya değil, bilinç ve kişinin kendine dayanır. Doğru – iyi; kötülük – iyilik; adalet, namus gibi pek çok kişiden kişiye değişir. Çünkü kişilerin algılamaları farklıdır. Farklı algılar örneğin farklı şeylerden tat almaya, nefret etmeye, zevk duymaya götürür.

-Sofistler hem bilgide hem de değerlerde göreceliği ön plana koymuşlardır.

-Sofistler relativistir,yani bilginin kesinliğinden kuşku duyarlar, bilgi, ahlaki değer, tarihsel, toplumsal, kültürel koşullara göre değişir.

-Sofistlere göre nesnel ve objektif bir doğru yoktur. Yanı değerlendirmeye mutlaka kişi mutlaka kendi görüşünü katar.

-Sofistlerin agnostik tanrı anlayışları vardır. Tanrının varlığının kesin olarak bilinemeyeceğini kabul eden inanç sistemi onlara uygundur.

-Sokrates, Platon, Aristoteles sofistleri hiçe saymayarak onlara karşı mücadele ederler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kongrenin açılış konuşmasını yapan İMO İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul’da yakın zamanda yaşanan sel felaketinin uzmanlar, bilim adamları ile meslek

Tartışmada, dönemin en ünlü hocası sofist Protagoras’ın para karşılığında vermiş olduğu derslerde kişiye ne tür bir bilgi öğrettiği ve

Protagoras diyalogunun ilk kısmında sofistlerin mesleğinin ne olduğu ve öğrenciye ne tür bir sanat öğrettiği ve hangi konuda bilgili ve becerili kıldığı konusu

Tartışmanın başlangıcında Protagoras, kendisinin iyi yurttaş yetiştirme sanatına sahip olduğunu, dolayısıyla erdemin öğretilebileceğini savunurken;

Birinci tez: Hiçbir şey var değildir. Bir şey b) var olmayan olamaz, çünkü var olmayan, var değildir. i) Onun ezeli olması mümkün değildir, çünkü eğer öyle olsaydı

Yine ikinci kuşak sofistlerden olan Kallikles’e göre devlet, zayıfların kendilerini güçlülere karşı korumak, güçlüleri yasalarla yozlaştırmak için kurdukları bir

Oysa böylesi bir anlayış, ne İslam kelamcıları ne de İbn Sînâ tarafından kabul edilebilir; çünkü onlara göre, „görünen evren, görülmeyen evrene kanıtlık

Başka bir deyişle geç dönem sofistler de insana, insanın mutluluğuna, bu mutluluğa götürecek başarıyı veren pratik ve yararcı bilginin