• Sonuç bulunamadı

SORULAR. a. Olaydaki nedensellik bağı ile ilgili özel durumun adı alternatif nedensellik tir.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SORULAR. a. Olaydaki nedensellik bağı ile ilgili özel durumun adı alternatif nedensellik tir."

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER I

BÜTÜNLEME SINAVI SORULARI (20.01.2015, saat:11.00) (1. ve 2. Eğitim Çift Numaralı Öğrenciler)

Sınav Talimatı: Sınav süresi 110 dakikadır. Kağıt sınırlaması yoktur. İfade ve imlânın düzgün, yazının okunaklı olmasına özen gösteriniz. Soruları dikkatlice okuyarak, yalnızca size sorulanlara cevap veriniz. Başarılar dileriz.

Prof. Dr. A. Caner Yenidünya - Y. Doç. Dr. Yusuf Yaşar SORULAR Olay 1

a. (C)’yi öldürmek isteyen (A) ve (B), birbirlerinden habersiz olarak öldürücü bir zehri (C)’nin meyve suyuna karıştırırlar. Her birinin koyduğu zehir tek başına (C)’yi öldürebilecek niteliktedir. Sonuçta (C), meyve suyunu tek yudumda içerek ölür.

b. (A) ve (B) birbirlerinden habersiz olarak öldürmek istedikleri (C)’nin suyuna 20’şer miligram zehir katarlar.

Ancak (C)’nin ölümü açısından bu zehrin 30 miligram olması şart ve yeterlidir. (C), zehirden habersiz olarak meyve suyunu içer ve ölür.

Soru 1 : Olayda faillerin sorumluluğu ne şekilde tespit edilir? Nedensellik bağı ile ilgili bu özel durumların isimlerini de yazmak suretiyle açıklayınız.

Cevap:

a. Olaydaki nedensellik bağı ile ilgili özel durumun adı “alternatif nedensellik”tir.

Katı şart teorisine göre (A) ve (B)’nin hareketleri başlı başına (C)’nin ölümü yönünden nedensel değildir. Ortada bir adam öldürme fiili vardır, ancak failler tespit edilememektedir. Bu nedenle, alternatif nedensellikte şart teorisi değiştirilerek; “aynı anda etki doğuran ve tek başına neticeyi gerçekleştirebilecek alternatif şartların varlığı halinde bunların hepsinin netice bakımından nedensel olduğu” kabul edilmiştir.

Fillerin arasında bir iştirak iradesi bulunmadığında ve hangi failin hareketinin önce yapıldığı belirlenemiyorsa, her iki fail yönünden de “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” uyarınca kasten öldürmeye teşebbüsten hüküm kurmak yerinde olur.

b. Olaydaki nedensellik bağı ile ilgili özel durumun adı “kümülatif nedensellik”tir.

Kümülatif nedensellik halinde, birbirinden bağımsız olarak gerçekleşen birden fazla şartın birleşmesi, neticeyi meydana getirmektedir. Burada esasen şartlardan hiçbirisi tek başına yeterli değildir, ancak bu şartlar bir araya geldiklerinde neticenin sebebini oluşturmaktadır.

Şart teorisi yönünden neticeyi meydana getiren şartların hepsi eşit değerde bulunduğundan olayda bir nedensellik problemi yoktur ve (A) ve (B), (C)’nin ölümünden sorumlu tutulur. Ancak bu sonuç aralarında iştirak iradesi bulunmayan (A) ve (B)’nin sorumluluk alanını genişletir niteliktedir. Bu itibarla, kümülatif nedenselliğin bulunduğu hallerde “şüpheden sanık yararlanır kuralı” gereğince, her iki faili gerçekleştirdikleri eylemden ötürü kasten öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutmak yerinde olur.

(2)

2 Olay 2

(C), aralarında husumet olan (D)’yi bir gece kaçırır ve evinin bodrumuna kapatır. (D) günlerce kapalı kaldıktan sonra polis tarafından kurtarılır.

Soru 2 : Fiilin icrasının devam edip etmemesine göre yapılan tasnif yönünden hadiseyi değerlendiriniz. Olayda (C)’nin işlediği suç (Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma)1 bu tasnife göre ceza ve ceza muhakemesi hukuku yönünden ne gibi özellikler taşır? Açıklayınız.

Cevap:

C’nin D’yi hürriyetinden yoksun kılması suçu fiilin icrasının devam edip etmemesine göre yapılan tasnif yönünden mütemadi suç kapsamında değerlendirilmelidir.

Tipiklikteki hareketin yapılmasıyla tamamlanır ancak suçun icrası devam eder. Suçun bitme anı tamamlanma anından sonra gelir. Suçun tamamlanma anı, mağdurun, iradesine uygun olarak hareket etmesinin kısıtlanması anıdır, suçun bitme anı, mağdurun hareket serbestîsini tamamen kazandığı andır.

Bu suçun mütemadi sayılabilmesi için, fiilin icrasının devamının yanında, failin bu fiile son verme iradesinin bulunması gerekmektedir.

Ceza ve ceza muhakemesi yönünden mütemadi suçlar şu özellikleri taşırlar:

a) Mütemadi suçlarda temadinin sona erdiği anda yürürlükte bulunan ceza kanunu uygulanır.

b) Zamanaşımı, temadinin bitmesinden itibaren başlar (m. 66/6).

c) Temadi devam ettiği sürece azmettirme dışında iştirakin bütün şekilleri mümkündür.

d) Temadinin devamı boyunca meşru müdafaa gerçekleştirilebilir.

e) Ayırımın ceza muhakemesi hukuku bakımından önemi, yer itibariyle yetkili mahkemenin tespiti konusuna ilişkindir. Gerçekten CMK.m.12/1’e göre davaya bakmak yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.

Mütemadi suçlarda temadinin bittiği yer mahkemesi yetkilidir (CMK.m.12/2).

Olay 3

Gazeteci (G), gazetesindeki köşesinde (X) ve (Y) takımları arasındaki maçı yöneten hakem (H) hakkında

“Beceriksiz hakem maçı katletti, kulüp başkanlarından korkan, yetersiz bir hakemden ancak bu beklenirdi ” şeklinde bir yazı yazar. (H), (G)’yi şikayet eder. (G) ise, eyleminin meşru olduğunu ifade eder.

Soru 3 : (G)’nin savunmasını hukuka uygunluk sebepleri yönünden değerlendiriniz.

Cevap:

Olayda G, H’ye hakaret etmiş ve sözlerinin meşru olduğunu ifade etmiştir. G’nin sözlerinin meşru sayılabilmesi için olayda bir hukuka uygunluk sebebinin bulunması gerekir. Bu olayda hakkın kullanılması (TCK 26/1) hukuka uygunluk sebebinin varlığı tartışılabilir. G, gazeteci olduğu için basın hürriyetinden ve onun ayrılmaz parçası haber verme hakkından faydalanabilir. Haber verme hakkından bahsedilebilmesi için, basında yer alan hadisenin haber olma özelliği taşıması gerekir. Haber gerçek ya da doğru ve güncel olmalı; kamunun bu haberi almaya yönelik bir ilgi ve menfaati bulunmalı. Ayrıca, haber kişilik haklarını zedelemeyecek bir üslupla kaleme alınmalıdır. Haberin gerçekliği bakımından gazetecinin bir mahkeme kadar geniş olmasa da araştırma yapma yükümlülüğü bulunmaktadır. Aranan gerçeklik mutlak gerçek değil, haberin yapıldığı zamanda basit araştırmayla elde edilen görünüşte gerçekliktir.

1 TCK. Madde 109- (1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3)

3 Yukarıdaki kıstaslar uygulandığı zaman, olaydaki hakaretin hakkın kullanılması hukuka uygunluk sebebinden faydalanamayacağı açıktır ve G’nin sözleri hakaret suçuna vücut verecektir.

Olay 4

5 yaşındaki (B), babası (T)’nin cebindeki son model cep telefonunu alır ve dışarıda gezmeye çıkar. Telefonu gören (A), (B)’ye “ben babanın arkadaşıyım, baban telefonu istiyor” der. Bu sözlere inanan (B) telefonu (A)’ya verir. Bunun üzerine yeni bir telefon alan (T) bir takım programlar yükletmek için telefonu kendisini telefon tamircisi olarak tanıtan (G)’ye götürür. (G), (T)’ye bir takım açıklamalarda bulunarak telefonu birkaç gün sonra alabileceğini söyler. Birkaç gün sonra dükkana gelen (T), (G)’nin piyasadan topladığı bir çok telefon ve bilgisayarla kayıplara karıştığını anlar.

Soru 4- : (A)’nın eylemi hangi suçu (gerekçeli olarak) teşkil eder? Neden? (G) ‘nin eylemi ile (bu suç tipini de gerekçeli tespit etmek suretiyle) aralarındaki farkı anlatarak açıklayınız.

Cevap:

Dolandırıcılık suçu hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak suretiyle işlenmektedir. Dolandırıcılık suçunda hileli davranışa muhatap olan kişinin algılama yeteneğinin bulunması gerekmektedir. Zira madde metninde açıkça “aldatma” kavramına yer verilmiştir. Algılama yeteneği bulunmayan kimselerin aldatılması mümkün olamayacağından, onlara karşı aldatıcı davranışlarda bulunulsa dahi, eylem dolandırıcılık olarak değil, hırsızlık olarak nitelendirilmelidir.

Somut olayda sadece 5 yaşındaki bir çocuğun algılama yeteneğinden bahsedilemeyeceğine göre (A)’nın eylemi hırsızlık suçunu oluşturmaktadır. Zira her ne kadar (B)’nin malın alınmasında rızası olduğu ifade edilebilirse de bu rıza, geçerli bir rıza değildir.

(T)’nin kendisini cep telefonu tamircisi olarak tanıtıp (G) ve birçok kişinin cep telefon veya bilgisayarını alarak ortadan kaybolması dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır. Zira kanun koyucu bu suç açısından yukarıda da ifade edildiği üzere hileli davranışlarla bir kimseden yarar elde edilmesini gerekli görmektedir. Somut olayda da failin kendisini telefon tamircisi olarak tanıtması, dükkân kiralaması hileli hareket olarak kabul edilmelidir.

Yukarıdaki olay arasındaki en temel fark malın alınması noktasındadır. Zira hırsızlık suçunda mal, zilyedin rızası dışında alınmakta iken dolandırıcılıkta mağdurun malın alınmasında görünüşte de olsa bir rızası vardır ancak bu rıza hile ile sakatlandığından geçerli bir rıza değildir.

Olay 5

(E) bir akşam misafirliğe gittiği kuzeni (K)’nın evinde şarjörü takılı vaziyetteki dolu tabancasını unutur, (K) ertesi gün tabancayı (E)’ye götürmesi için çocuğu (C)’ye verir. (C),tabancayı götürürken kurcalar ve aniden ateş alan silahtan çıkan kurşun oradan geçmekte olan (D)’ye isabet eder. (D) hayatını kaybeder.

Soru 5 : Somut olayda meydana gelen neticeden manevi unsur açısından kimlerin ne şekilde sorumlu tutulabileceğini ifade ediniz.

Cevap:

Taksirli suçlarda hareket ile netice arasında nedensellik bağlantısı olmalıdır. Kimi taksirli suçlarda birden fazla kişinin taksirli eyleminden de bahsedilebilir. TCK’nun 22/5 maddesine göre “Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir”.

Failin taksirli hareketi, üçüncü şahsın taksirli veya kasıtlı fiilinin zeminini oluşturabilir. Bu durumda bütün şahıslar sorumluluklarını kendi kusurlu hareketlerinden alırlar.

(4)

4 Diğer bir anlatımla meydana gelen neticeden fail taksirine, üçüncü şahıslar ise kastlarına göre sorumlu tutulurlar. Somut olayda şarjörü takılı vaziyetteki dolu bir tabancayı unutması, (K)’nın dolu tabancayı çocuğu (C)’ye vermesi ve (C)’nin yolda yürürken tabancayı kurcalaması hareketlerinin tamamı dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil eder. Faillerin tamamı kusurlarına göre cezalandırılmalıdır.

Olay 6

(A) aralarında husumet bulunan (B)’yi öldürmek için bir plan yapar ve bu plan neticesinde pusu kurar. (A), (B)’nin kullandığı araç hareket halindeyken araçta (B)’nin eşi (C) ve oğlu (D)’nin olduğunu ve kurşunların bu kişilere isabet edeceğini öngörmesine rağmen ateş etmekten çekinmez. Olayda (B) yaralanır, (C) ölür, (D) ise, isabet almaz. (A) sadece (B)’yi öldürmek istediğini, diğerleri açısından suç işleme kastının olmadığını ifade etmiştir.

Soru 6 : Olayda (A)’nın sorumluluğunun ne şekilde belirleneceğine ilişkin kanaatinizi konu ile ilgili görüşleri de yazmak suretiyle açıklayınız.

Cevap:

Bir görüşe göre, olası kastın kabul edildiği hallerde teşebbüsten bahsedilemez. Diğer bir anlatımla, olası kast belirli bir sonuca yönelmiş olmadığından ve sorumluluk ancak somut olayda meydana gelen netice ile belirlenebildiğinden teşebbüse müsait değildir.Diğer bir görüşe göre ise, olası kast ile hareket eden doğrudan kast ile suçu işlemiş sayılır ve kasıtlı suçun cezasına çarptırılır. Bu düşünceyi savunanlar ayrıca, olası kastla işlenen suçların teşebbüse müsait olduğunu belirtmektedirler.

Buna göre, A, ilk görüş açısından (B) bakımından, doğrudan kastı bulunduğundan, kasten öldürmeye teşebbüs, (C) bakımından ise, netice ölüm ile gerçekleştiğinden olası kasıtla öldürme suçlarından sorumludur.

(D) açısından ise, herhangi bir netice ortaya çıkmadığından, sorumluluğu bulunmaz. İkinci görüş açısından ise farklılık, (C) ve (D) açısından ortaya çıkar. Eğer (B), asıl hedefine yönelik hareketini icra ederken (C) ve (D)’nin ölebileceğini öngörüyor ve bu neticeyi göze alıyorsa (C) bakımından kasten öldürme, (D) açısından ise kasten öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutulması gerekecektir.

Olay 7

(A), arkadaşları (C) ve (D) ile birlikte bir gece balkondan dışarıyı seyrederlerken bir takım kişilerin ilçe nüfus müdürlüğüne taş attıklarını, müdürlüğün kapı ve pencerelerini kırdıklarını görür. Bunun üzerine birlikte sokağa çıkarak, ellerindeki sopalarla bu kişilere vurarak, onları uzaklaştırırlar.

Soru 7 : Meşru savunmanın saldırı ve savunmaya ilişkin şartlarını başlıklar halinde yazınız.

Somut olayda (A),(C) ve (D)’nin eylemini meşru savunma açısından değerlendiriniz. Balkondan dışarıyı seyrederken gördükleri kişilerin sokakta yaşayan evsiz (E)’ye vurmaları halinde vereceğiniz cevap değişir miydi?

Cevap:

Meşru savunmanın saldırıya ve savunmaya ilişkin şartları

a.Saldırıya İlişkin Şartlar: Bir Saldırının Bulunması, Saldırının Haksız Olması, Saldırının Bir Hakka Yönelmiş Olması, Saldırının Halen Mevcut Olması.

b.Savunmaya İlişkin Şartlar: Savunmada Zorunluluk Olması, Savunmanın Saldırıya ve Saldırana Karşı Yapılması, Savunmanın Tecavüz ile Orantılı Olması.

(5)

5 Kamu düzeninin korunması devlete ait bir görev olarak belirdiğinden, kamuya ve özellikle de devlete ait menfaatlerin korunması meşru savunma açısından elverişli değildir. Bu nedenle ilçe nüfus müdürlüğüne taş atılması eylemi bakımından meşru savunma söz konusu olmaz. Eğer saldırı E’ye yönelik olsaydı, bu durumda üçüncü kişi lehine meşru savunma hükümlerinin uygulanması mümkündür.

Olay 8

Küresel ekonomik krizin etkilerini azaltmak üzere üç yıllığına, bir takım ekonomik ve ticari tedbirlerin alındığı, bu tedbirlere aykırı davranışların suç teşkil ettiği bir yasa yürürlüğe girer.

Soru 8- Bu tür yasalara ne ad verilmektedir? (D) bu yasanın yürürlükte olduğu dönemde yasa kapsamında cezalandırılan bir fiil işler ve yakalanmadan yurtdışına kaçar. Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra (D), yasanın yürürlükten kalktığını öğrenir ve bu duruma güvenerek ülkeye giriş yapar. (D)’nin düşüncesini TCK. hükümleri kapsamında değerlendiriniz. Bu yasa (D) yurt dışında iken Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilseydi, meseleyi Anayasa hükümlerini de gözeterek nasıl değerlendirirsiniz?

Cevap:

Bu tür yasalar süreli yasalardır. (D)’nin yurtdışına gidip döndüğünde yasanın süresinin sona ermiş olması sebebiyle yargılanmayacağını düşünmesi hatalı bir düşüncedir. Zira süreli veya geçici yasalar, yürürlüğü sırasında işlenmiş olan fiiller hakkında, yürürlükten kalkmasından sonra da uygulanırlar. Lehde olan yasanın geriye yürümesi kuralı, bu çeşit yasalar hakkında uygulanmaz. Bu tür yasalar, yürürlükten kalktıktan sonra, yürürlükleri sırasında işlenen fiillere uygulandıklarından “ileriye yürüme ilkesine” tabidir. Nitekim 5237 sayılı TCK.’nın 7 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında bu husus “geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir” şeklinde belirtilmektedir.

Doğaldır ki, failin aleyhine bir durum yaratan Anayasa Mahkemesi iptal kararı geçmişteki olaylara uygulanamaz. Bu sonuç 153/5 hükmü ile de uyumludur. Keza TCK.’nun 7 nci maddesi gereğince, failin lehine olan kanun uygulanacağından, aleyhe sonuç doğuran iptal kararının önceki eylemlere uygulanması mümkün değildir. Buna karşılık Anayasa Mahkemesinin iptal kararı lehe bir durum yaratmışsa derhal tatbik edilmelidir.

Aksi halde Anayasa’nın yukarıda zikrettiğimiz hükümlerine, adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı ve çelişkili durumlara düşülebilir. Bu ise “anayasal güvenceye bağlanmış olan hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.

Olay 9

(A), Bodrum’a tatile giden komşusu (B)’nin kapısından su sızdığını görünce penceresini zorlar ve içeri girerek, su taşmasına neden olan muslukları kapatır. (B) evine döndüğünde, evine haberi olmadan girilmesine çok sinirlenir.

Soru 9 :İlgilinin rızasının koşullarını yazınız. Varsayılan rıza ile zımni rıza kavramlarını da açıklamak suretiyle olayı değerlendiriniz ve (A)’nın davranışının hukuka uygun olup olmadığını belirtiniz.

Cevap:

İlgilinin rızasının koşulları: kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği hakkın bulunması, rızaya ehliyet ve rızanın açıklanmasıdır.

Örtülü rıza, kişinin birçok defa aynı konuda rıza göstermiş olmasının eylemin tekrarlanması bakımından örtülü bir rıza açıklamasında bulunduğunu gösterebildiği veya başkasına ait kapısı açık bahçedeki çeşmeden su içmek, misafir gidilen evde masanın üzerinde bulunan çikolatadan yemek gibi eylemlerde ilgilinin rızasının var olduğunun kabul edildiği haldir.

(6)

6 Varsayılan rıza kavramında, somut olayda yapılan müdahaleden ya ilgilinin haberi dahi yoktur ya da ona haber verilmesi mümkün değildir. Ancak yapılan müdahale tamamen onun menfaatlerine uygundur. Diğer bir ifadeyle fail, hadiseyi idrak edemeyen yahut hadiseden haberi olmayan ilgilinin menfaatlerini korumak için hareket etmektedir.

Olayda (A)’nın evini su basması ihtimali mevcut olduğundan, yapılan müdahale (B)’nin menfaatlerine uygundur. Ancak, hukuka uygunluğun kabul edilebilmesi için, (A)’nın eve giriş yapmadan evvel en azından (B)’ye ulaşmaya çalışmış olması aranmalıdır. Bu koşulun sağlanmış olması halinde, (A)’nın fiili varsayılan rıza kapsamında değerlendirilir ve hukuka uygundur, fiili suç olmaktan çıkarır.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Yine Sayın Gül ve mensubu olduğu siyasi anlayışın, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi iç hukukun ve yargı mercilerinin kararları yanında, kimi Avrupa

Çünkü tüketici markayı ne kadar çabuk okur ve anlarsa (özellikle tüketici kitlenin kısıtlı bir zamanı olduğu düşünülürse) onu o kadar hızlı tanıyacak

Yazmış olduğu ders kitapları dışında, monografiler, makaleler, karar incelemeleri ve sunduğu tebliğler ile Đş Hukuku alanına değerli katkılarda bulunmuş bir

Results: Treatment referral rates of inpatients with tracheostomy for speech therapy were found to be at 4.87% and 10%, from national and medical center data, respectively, and only

Çalışmada D-8 ülkeleri için 1990-2014 yıllarını kapsayan dönemi verileri kullanılarak reel gayrisafi yurtiçi hasıla ve politik istikrarsızlık arasındaki

Pirimer damar, stockwork (Ağsal) veya skarn tip tungsten yataklarının teşekkül ettiği dissémine volframit veya şelit mlneralizasyorv- lü sahalarda, tungsten minerallerine,

In addition, considering the level of risk priority of the university, it can be concluded that most of the participants believed that their university

Hellenistik mutfak kap- lar~~ (K329-347) bu gurubun içerisinde ele al~ nan buluntulard~r. Yamaç evi l'in tahrip etti~i geç Hellenistik Peristyl nin tahrip tabakas~ nda ek geçen