. .... . ::-·- 'i'
i~TARiii ı
• MECMUASI ),
-··-- -_-;
um TARiH
ME.CMUASI .
Gazilerimiz Taksim .
Bu : sayıda neler · ~ar
Anıtındn.
Fotoğraf: Tamer Güven!i
Hamdullah Suphi
Tanrıöv.erTürkün Kaderini
DeğiştirenAy Otuz Bir Mart
VakasıBü'yük Bestekar
HacıArif Bey.
A. B. O. Kongre Salonu.ndaki Kanuni Süleyman Askeri . Müze
Nusretiye ve Oolmabahçe Camileri
Padişahın
Has Bahçesi ( Sinan'in
Hatıraları}Fuad Köprülü
..
Akan Kan Benimdir
Bir
Asır. Önce
.· · ·
..Bektaşilik
V - 2 Füzeleri
Eşkıya
i le
Karşı KarşıyaHiyerogliflerin
EsrarıNasil Çözüldü
Tari~e
Akan Bir Ay
...
~·-istanbul'un Oünü ve Bugünü
~
Çizgilerle Tarih
.
.· :/Ta. rih
Postası,MECMUASI
Aylık K ültür Mecmua~t 1 Ağustos· 1966 Yıl: 2 Cilt: 2
Sayı: 7 Sıra: 19
iMTiYAZ SI\HiBi:
Şevket RADO
. NEŞRiYAT MUDÜRÜ:
l'ılmaz ÖZTUNA MEsUL
YAZI İŞLERi MÜDÜRÜ:
·Orhan Ş. Y1)KSEL
4 10 20 27 33 34 43 .48 56 63 67 . 68 75 80 86 91 92 94
,96
BASILDICI YER:
Tifdruk M:ıtbaacıl!k Sanayii A. Ş. Basımevi - Divanyolu l'ürbedar Sok. No: 22 İstanbul TEL: 27 95 10 (4 hat) ABONE:
Bateş Bayilik Teşkilatı. C:ı
~aloğlu-tsı:ınbul TE~: 27 12 07
rıl' ÜR.KİYE'NİN
ilk Emniyet Umurn J1. Müdürü Ahmed Erner'i,Kadıköy'deki
evinde ziyaret ettim. Ahmed Bey, beni es- ki eserlerle süslenmiş, geniş salonlarında
kabul etti.
Şimdi ömrünün 87. yılını idrak et-
miş bir tarih hazinesi ile karşı karşıya
bulunuyordum. Kendisini yoracağımdan endişe ederek, hemen esasa geçtim. O da
geçmiş· günlerinin heyecanı içinde anlat- maya başladı.
- 1879 yılında Bursa'da doğdum. Har- biye'den sınıf arkadaşım Atatürk ile be·
raber mezun olınuştuk. Sonraları Yanya' da 21' inci Alay 2' nci tabur kumandan ve- kili iken, teşkil edilen Hareket Ordusu ile
!stanbul'a geldim. O zamanlar erkanıharp yüzbaşısıydıro. 1909' da yeni bir şekil al·
mış olan emniyet teşkilatında, ilk defa
açılan Yılcbz polis okUlunun müdiirlüğü
ne, Ali Fethi (Okyar) Bey'in tasvibiyle ge-
tirilmiştim.
- O sıralarda Bağdad'a gitmişsiniz ga- liba? ...
- Evet,· 1ttibatçı1ar, taraftarı olmayan- lan daima göz altında tutar<lı. Gittiğim
zaman Bağdad valisi Nazım Paşa (1) idi.
Hükümet merkezinden hayli uzakta vazi- fe görmekte olan Paşa'nın tutumunu kon-
RÖPORTAJ: iHSAN BIRINCI
trol maksadıyla Dahiliye Nazın Talat Bey, beni Bağdad jandarma kumandanlı
ğına tayin ettirdi.
Dunu evvelden haber alan Nazım Paşa,
benim oraya gitmemi şiddetle reddetti:
- Ahmed senin adamındır, yanından ayırmasan dal1a iyi olur! diyordu.
Bunun üzerine 24 şubat 1910 tarihinde,
binbaşı rütbesiyle Basra'da, İmar'a jan- darma kuroandanhjpna gönderildim. Bir ara mutasamfa da vekalet ettim. O sıra
larda Basra'da kolera çıkmıştı. Tedbirler
meyanında beldede karantina ilim ederek, Basra kapılannı kapadım.
Hariçle temas kesilince, yiyecek ve ya- kacak sık:ınhsı başgöstermişti. Halkın yak- maya mecbur olduğu öküz te.zeği de paha-
lılanınca, Basra halkı benim hakkımda şu
enteresan türküyü çıkardı:
«Bissayetül Ahmediye, Okka celle bir rubiye!. .. (2)»
Kolera salgını önJenmişti. Altı ay sonra da Nazım Paşa, Ba~dad valiliğinden alın
mış, yerine Büyük Cemal Paşa gönde-
rilmişti. Ben de yeni valinin talebiyle,
{I) Bcibıöli baskınında öldiirülen Harbiye
Na::.ırı.
(2) Alımed'in saycsirıde te:.ek 25 kurıı~a çıktı.
63
Bağdad jandarma alay kumandanı oldum.
Beş sene devam eden bu hizmetim esna-
sında 9 ekim 1911 taribinde Ba~dad polis
müdürlüğünü de deruhte etrniştim.'
Kendisini dinler.ken, duvarda asılı bü- yük eb'adda üniformalı bir fotoğraftan
gözümli ayır~yordwn. Farkına varınca,
yavaş yavaş başını kaldırıp, aynı resme
baktı ve: ·
- Bu, kay.ınpederim Şakir Paşa'dır, de- di. Sultan Harnid'in mabeyn erkanıharbi
yesinde iken çekilmiştir. Sonralan Atina sefiri oldu. Sacirazam Cevad Paşa'nın kar-
deşictir.
Sonra bana dönerek, ilave etti:
- Hicaz Kralı Hüseyin'in oğlu Emir Zeyd de bacanağımdır.
Gene konumuza dönmüş tük ...
Birinci Cihan Savaşından önceki yıllar
da, barut fıçısı halini alan Irak'da, mü·
him yeraltı faaliyetleri göze çarpıyordu.
İngiliz'lerin tesiri altında kalan Araplar,
Osmanlılar aleyhine dönmüşlerdi. Her an bir şeyler olabilirdi.
uAKAN KAN BENİMDİR!,
Netekim bir gece evime dönerken, sui- kasta uğradım. «El-Aha'ül-Arabiyye» (3) cemiyetine mensup, Mecid Keenne adın
daki şahsın tabancasından çıkan kurşun
lardan ikisi, sağ bacağıma girmişti. Halen yelinde duran mermiler, elli sene sonra bugün, yü.riirken zorluk vermektedir.
Bağdat eşrafından olan suikastçı, der- bal yakalanarak hapse atıldı. Olayı haber alan Dahiliye Nazın Talat Bey, şöyle bir telgraf çekti:
uBağdad'da idare-i örfiye ilan edelim, be- rifi de asalım!...»
Bu talep üzerine, memleket menfaatle- rini şahsi hislerimden üstün tutarak şu cevabı bildirdim:
--... Akan kan benimdir! İdare-i örfiye ilan ederseniz, bu defa İngilizler sefaret- hanelerin ··korunmasına aynlan bir bölük asker yerine bir alay getirirler; Türkler
Ba~dad'ı idare edemiyorlar, diyecekler.
Irak'i şimdiden mi işgal ettireceksiniz?
Bu cevaba çok memnun olan Talat Bey, beni derhal yanına çağırdı. Istanbul'a gel-
diğimde, vilayet jandarma komutanlığını
tevdi ettiler.
Nihayet Birinci Cihan Savaşı zuhur et-
mişti. Alayım takviye edilerek, Seyyar Jan- darma Fırkası adı altında, Istanbul Bağa
zı'nın karadan muhafazasına memur edil- di. Beni de 18 ekim 1330 (1914) tarihinde
Bağdad vali muavini ve vekilliğine gön- derdiler. Aynı zamanda 13'ncü kolordu ko-
mutanlığı da ubdemde idi.
Çarpışmalar olanca hızıyla devam edi-
yordu. Irak cephesi komutanı Kaymakam Süleyman Askeri Bey, Şuveybe muharebe- sinde mağlup .olmuştu. Bir şarapnel par-
çasının kırmış olduğu yaralı ayağı· ile, sa-
vaşa devam ediyordu. Daha sonra «Ben İn
gilizler'e esir düşmem! ... » diyerek intihar etti.
Bu suretle ben de Irak Ordusu Kornu- tam oldwn. Stratejik durumu batalı bul-
duğumdan, ilk iş olarak orduyu Fırat
nehri ile İran hududundaki Şu.veybe'den
geri çektim. Bu hususta bize yardımlan
olan Şemmer aşireti reisi Hümeyde Bey, Anaze Şeyhu'l-Meşayihi Fehtülgazvan, Sa- duni Şeyhi Uceymi Paşa Essadun'un yap-
tırmış olduğu sallarla, ordumuzu bütiin
ağırlıklanyla beraber nehirden beriye ge- çirdim.
Faıkat bu harekatı telgrafll•. Başkomu
tanlığa arz ettiğimde, tenlcide ~ğramıştım.
Enver Paşa:
- Loristan ( 4) dahiline bir fırka so- kup, hudut boyunca Şeddülarab'a kadar gidecektin, diyordu.
-Yapamam, dedim. Burada, Marmara denizi büyüklüğünde Havur bataklıklan vardır ki, haritada bile yerleri gösterilme-
miştir. Geçilmesi imkansızdır!
Bu itirazım Enver Paşa'yı sinirlendir-
mişti:
- Harpte başkomutanın emrine itaat etmeyenin cezası nedir?
- İdamdır!. ..
- Göze alıyor müsun?
- Evet alıyorum!. ..
- O halde seni azietti m! ...
Yerime Nureddin Paşa'yı gönderdiler.
Beni de Istanbul'a celp edip, Bekirağa bö-
lüğüne hapsettiler. Divamharp reisi Rem- zi Paşa'nın idaresindeki . duruşmalarda,
~d~mım talep ediliyordu. Günlerim sayılı ı di ...
Tam o sırada Enver Paşa'ya Almanya' dan Hindenburg imzasıyla bir mesaj gel-
mişti: «İngilizler nehre harp gambotlan soktular. Ordunuzu geri çekmiş olduğu
nuzu haber aldım. Aksi halde kuşatılacak
tınız. Yerinde karar veren lrumandanım- zı taltif ediniz!. .. » ·
Bunun üzerine Enver Paşa'mn emriyle, üç aydan beri kapatilnuş olduğum Bekir-
ağa bölüğünden çıkarılarak, yanına geti- rildim:
- Ahmed sen haklı, ben haksızmışım!. ..
diyordu.
Böylelikle geç de olsa hatasını kabul eden Enver Paşa, beni bu defa Şam Or- dusu Erkanıharp Harekat Şubesi Müdür-
(3) Arab kardeşler.
( 4) J(iirt bey li ği.
Ahmed Şmer Bağdad'daylwn, Şeyh Şanıil'irı oğlıı (ortada, sakallı) Ga:i Melımed Fcızıl Paşa ve diğer erkiin ile. (Rcsinı suikastten kıırtulduğıı için kıırbuıılar Jcesildiği sırada çelcilmiştir)
lü~e göndermek istediyse de, sonradan
görüştü~m Dahiliye Naz.ın Talat Bey:
- Hayır olmaz... Sen evvelemirde jan- darmasm, yani bana bağlısm. Enver sana
kanşarnaz!... diye itiraz etti. Sonra da:
- Seni Antep mutasarnflığma tayin et- tim, dedi.
Den de onun emrine uyarak S temmuz 1331 (1915) tarihinde yeni görevime ~are
ket ettim. 17 ekim 1331 (1915)'de de Şam
Valisi oldum. Fakat şimdi de Ordu Ko-
mutanı Cemal Paşa ile geçinemez olmuş
tuk. "Ya beni, ya da Ahmed'i alın bura- dan!. .. >> diyordu.
Neticede bize yol göründü. Talat Bey de beni tekrar Istanbul'a aldınp 1 mayıs
1332 (1916) tarihinde Polis Umum Müdür-
lüğünü verdi. Yeni görevime başlayınca
Talat Bey'in aracılığı ile Sultan Reşad'dan asayiş hakkında millakat talep elmiştim.
Aldığım cevapta «Bugün ramazanın on üçüdür. İki gün sonra ziyaretler başlaya
caktır. Ayın on beşinde Hırka-i Şerif ca- miine gelsin,» denmişti.
SINASARYAN HANI
O gün gelince, protokola göre heyet-i
vükela'nın arasmda bulunuyordum. Bir ara Padişah bana dönerek, el işaretiyle yanına çağu·dı. Önünde saf durdukları i Hırka-i Şerif'in üzerine elini kaldıran Sul-
tan Reşad, yüksek sesle:
- Yarabbi!. .. Ahmed kuluna büyük ve
mesuliyetli işinde şefaatini esirgeme ... di- ye dua ettikten sonra, avdetlerinde istek- lerimi dinlediler.
Yurdumuzun iç emniyet teşkilatında da
sayısız hizmetleri görillen Ahmed Bey, ıs
tanbul'da şimdiki Emniyet Müdürlüğü bi- nası oian Sınasaryan hanının devlete mal edilmesini şöyle aulalıyor:
Bina, İhsan Bey adında zengin bir şah
sa ait iken; nasılsa Avrethisar'daki çiftli-
ğinin kahyası Sınasaryan'ın eline geçmiş
ti. O da bu binayı ölürken Erzurum Er- meni mektebine vakfetmişti. Binanın alın
ması için şer'i muamele gerekiyordu. Sad- razam Talat Paşa (5) da, beni fetva al- mak üzere Şeyhulislam Hayri Efendi'ye gönderdi. Huzuruna girdiğimde:
- Sizden bir felva talep ediyorum, de-
miştim.
O, hafif bir tebessümle:
- Ne o, Suitan Reşad'ın hal'i ıçın mi fetva talep ediyorsun? diye takılınca ben:
- Estağfurullah efendim ne haddime.
Başka bir husus için.
·-Nedir?
- Bir şeyin aslı olmazsa, fer'i olur mu?
Bu sualime, Şeyhulislam Hayri Efendi hiç düşünmeden:
- Olmaz, dedi.
(5) Talüı Paşa'nm setlareti 5.2.1917-14 ekim 1918'dir.
65
Ben de meseleyi izah etti~n zaman ileri göıiişlü şeyhulislam gülümsemiş ve:
- Öyle ise, Ermeni patri~ haltetntiş.
T~at'a s9y1e; binayı devlete mal etsin, diyerek istediğimiz fetvayı vermişti.
Sınasaryan ham, kifayetsiz görüldü~n
den, Hahambaşı'ndin beş bin, Alman şi
mendifer kumpanyasından da altı bin li·
ra ki, cem'an on bir bin liralık bağışla,
iki kat daha çıkıldı. En üst kattaki hüc- releri yaptırırken, bir ara inşaata gelen Talat Paşa:
- Aman, Ahmed dikkat et. Evvela bizi buraya tıkmasınlar! demişti.
Netekim ne garip tecellidir ki, bu hal de başıma geldi. Yaptırmış olduğum hüc- relerden birine tıkılmak kaderimde var-
mış.
Bir gün makamımda iken, telefonuro
acı acı çaldı! Karşımdaki sadrazam Talat
Paşa idi:
- Ahmed, çabuk bana kadar gel!. ..
ENVER'İN HAYATINI KURTARAN' PO LİS
, Önemli bir. talepte bulunacağını anla-
mıştım. Seri bir vasıtayla Babıali'ye gel- dim. Beni görünce, yüksek sesle:
- Şu Enver delinin biri! Başkuman
danlık yetmiyormuş gibi, şimdi de benden sadareti alacak ve aklınca diktaya gide- cek!... Sonra, sükUnet bularak yanıma yaklaştı ve:
- Sana mühim bir vazife veriyorum, dedi. Enver'in her hareketini takip edip, bana bildireceksin.
Aralarındaki anlaşmazlığa bidayetten beri vakıftım. Makamıma dönünce, he- men Serkoroser Hasan Tahsin'i çağınp,
onu bu işle görevlendirelim. Hasan Tahsin o günden itibaren, Enver Paşa'nın Kuru-
çeşme'deki yalısında, tavsiyeli hizmetçi ol-
muştu. Binaya giren çıkanlan tespit edi·
yor ve bilhassa paşa ile temas edenleri, günü giinüoe rapor ediyordu.
O sıralarda mühim bir olay vukua
gelmişti. Her nasılsa yahya girebilen meç- hul bir şahıs, salonda karşılaştığı Enver
Paşa'ya ansızın silah çekti. Tam ateş ede-
ceği sırada, hizmetçi kılığındaki Serkom·
ser Haşan Tahsin, mütecavizin üzerine
atılarak, elinden tabancasım alıp, onu ye- re yıkmaya muvaffak oldu.
Sonradan adının Mustafa olduğu anla·
şılar1 anarşisti, İngilizler, Enver PaŞa'yı öl·
dürtmek kastıyla, Kıbns'tan · göndermiş·
!erdi. Olayı haber alan heyet-i vükeHi
arasında ben de vardun. Suikastı önleyen hizmetçiyi tavsiye eden ben olduğum için,
paşa bana doğru adeta koşareasma yak-
laşıp, kucakladı:
- Sana çok teşekkür ederim. Burada Mümtaz ve KaZlm gibi ( 6) muhafızlanm
dururken, gönderdiğin hizmetçi hayatımı kurtardı.
Fakat bu iltifatın hemen akabinde, ba-
şansının heyecanından olacak, bizim Ha- san Tahsin ileri çıkıp:
- Paşaın, ben hizmetçi değil, bir Ser-
. komserim!. .. demesin mi?
s~~ondakiler hayretler içinde kalmışlar
dı. Oyle ya, koskoca bir Başkumandanı,
hem de Damad Enver gibi bir paşayı, bir polis koruyor demekti. Evet, herkesçe bi- linmeyen bu mühim olaydan sonraki ha·
yatını, Enver Paşa, bir Türk polisine med- yundur.
Başkumandanlık, müka.fat olarak, İs
tanbul polisine on bin liralık tahsisat
ayımuştı. Evvela reddettimse de, bu para·
yı asker kaçağı yakalayan her polise onar lira verilmesi kaydiyle kabul ettirdiler. lik anlarda verimli netice veren bu işi, bizim- kiler istismar etmeye başlamışlardı. Pnü- ne geleni asker kaçağıdır diye yakalayıp getiriyorlardı. Hemen bir emirle buna nihayet verdim. ·
Polis Umum Müdürlü~nde iki yıl ka- dar kaldıktan sonra 4 mart 1334 (1918) tarihinde Sıvas valili@ne _tayin edildim.
İşte bu görevde iken, sağlık durumumu ileri sürerek 15 ağustos 1334 (1918) de devlet memuriyetinden aynldım.
Cumhuriyetin ilanından sonra, eski mek- tep ve meslek arkadaşım Atatürk, beni iki defa vazifeye çağırdı. Beraber çalışmamı·
zı arzuluyordu. Fakat mevcut raporlanın
buna mani oldu.
{6) Binbaşı Mümtaz ve Emekli Orgeneral Ka.
:ım Orbliy.
Claude Farrere'in bilinmeyen bir maltalesi: Türkleri
GELECEI{
SAYIMIZDA:
Ni~in Sevdim?
0 476 numaralı Hudut Ta§ı Hatay'ın_ ilhalu ve Ata- türk'ün yayınlanmamı§ bir telgrafı.