• Sonuç bulunamadı

Anne ve babalar, erkek ve kız çocuklar arasında daha yaşamın ilk yıllarından itibaren

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anne ve babalar, erkek ve kız çocuklar arasında daha yaşamın ilk yıllarından itibaren "

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Anne ve babalar, erkek ve kız çocuklar arasında daha yaşamın ilk yıllarından itibaren

farklılıklar gözlemlediklerini, erkek çocukların genelde oyuncak arabalara ilgi gösterirken kız çocukların zamanlarının büyük bölümünü oyuncak bebeklerle oynayarak geçirdiğini belirtiyor.

Çok sayıda ebeveyn erkek çocukların daha saldırgan olduğu, kız çocukların ise empati kurmada daha başarılı olduğunda görüş birliği içinde.

Gerçekten de iki cinsiyet arasında düşünüldüğü kadar fark var mı?

Yoksa onlar için seçtikleri oyuncaklarla ebeveynler mi çocuklarını yönlendiriyor?

Fen bilimlerinde erkeklere göre çok daha az sayıda kadın bilim insanı olması bir rastlantı mı?

Erkek Beynı

Kadın Beynı

(2)

>>>

A

merikalı yazar ve ilişki danışmanı John Gray’in kadınlar ve erkekler arasındaki iletişimi irdeleyen Erkekler Mars’tan Ka- dınlar Venüs’ten adlı kitabı yedi milyon satarak 1990’ların en fazla okunan kitaplarından biri ol- muştu. Kitabın başlığı ve konusu popüler kültürün de bir parçası haline geldi. Gray, erkeklerin ve ka- dınların adeta farklı gezegenlerden geldiğini, ken- di gezegenlerine özgü alışkanlıkları olduğunu ya- zıyordu. Örneğin kadınların kendilerini rahatsız eden bir konuyu biriyle paylaşıp ona anlatmak iste- diğini, oysa erkeklerin sadece dinlemek yerine he- men çözümler üretip bunları önermeye başladığını dile getiriyordu. Bu da iki taraf arasında doyurucu bir iletişim kurulmasını engelliyordu.

Eğer cinsiyetler arasında gerçekten farklılıklar varsa onların arkasında da bu davranışları yöne- ten biyolojik nedenler olmalı. Bu soruların cevap- larını arayan bilim insanları doğal olarak davranış- larımızı yöneten beyne, beynin yapısına ve işlev- lerine yöneldi. Erkek ve kadın beyni arasında ya- pısal ve işlevsel farklar olup olmadığını belirleme- ye çalıştılar. Uzun bir süredir yeni doğan bebekler arasında cinsiyet açısından davranış farklılıkları ol- duğu konusunda ipuçları vardı. Ancak davranışla- rın yaşamın ilerleyen dönemlerinde sosyal ve biliş- sel faktörler tarafından etkileniyor olması, doğumla

gelen farklılıkların gerçek olup olmadığı konusun- da belirsizliğe neden oluyordu. Örneğin kız çocuk- ları oyuncak bebeklerle, erkek çocuklar oyuncak arabalarla oynamayı gerçekten kendileri mi seçiyor, yoksa oyuncak tercihleri anne ve babaların seçimi sonucu mu şekilleniyor? Bu soruya cevap bulmak üzere yola çıkan Texas A&M Üniversitesi’nden Ge- rianne Alexander ve Melissa Hines, çocuklar ara- sında gözlenen oyuncak tercihi farklarının ne öl- çüde doğuştan gelen bir özellik olduğunu belirle- meye çalıştı. Alexander ve Hines, oyuncak tercihini etkileyebilecek sosyal ve bilişsel etkenlerden arın- mış bir ortam sağlamanın imkânsız olduğunu bil- dikleri için araştırmalarını biyolojik olarak insa- na en yakın türlerden biri olan maymunlarla yaptı.

Daha önce hiç oyuncak görmemiş maymun top- luluklarında maymunların oyuncaklara vereceği tepkiler, oyuncak tercihinin biyolojik temellerinin olup olmadığı hakkında kesin cevaplar elde edilme- sini sağlayacaktı. Araştırmada vervet maymunla- rı (Cercopithecus aethiops sabaeus) kullanıldı. May- munlara top, polis arabası, bebek, tencere, resimli kitap ve içi doldurulmuş bez bir köpek olmak üzere altı oyuncak verildi. Maymunlar filme alınarak her bir oyuncakla geçirdikleri zaman belirlendi. Oyun- caklar, daha önce çocuklarla yapılmış olan çalışma- lara dayanılarak özellikle üç grup olarak seçilmişti:

Daha önce hiç oyuncak görmemiş vervet maymunları da çocuklarda gözlenen oyuncak tercihini sergiliyor;

dişi maymunlar oyuncak bebekleri seçerken erkek maymunlar top ve polis arabasını tercih ediyor.

(3)

ve köpek). Veriler değerlendirildiğinde maymunların tıpkı ço- cuklar gibi cinsiyete bağlı oyuncak tercihi yaptığı ortaya çıktı.

Erkek maymunlar zamanlarını daha çok topla ve arabayla, di- şi maymunlar daha çok bebekle ve tencereyle oynayarak geçir- mişti. Her iki cinsin nötr oyuncaklarla geçirdiği zaman aynıy- dı. Bu araştırmanın sonuçları, birbirine biyolojik olarak çok ya- kın olan bu iki türün oyuncak tercihlerinin sosyal ve bilişsel et- kenlerden bağımsız olduğunu, dolayısıyla cinsiyete dayalı oldu- ğunu gösteriyordu. Araştırmacılar hem kız çocukların hem di- şi maymunların oyuncak bebek ve tencereyle daha fazla zaman geçirmesini annelik güdüsüne bağlıyor. Erkek çocukların ve er- kek maymunların araba ve topla daha fazla zaman geçirmesini ise bu oyuncakların onların harekete geçmesini ve konum belir- leme yetilerini kullanmasını sağlamasına bağlıyorlar. Bu sonuç- ları, insanlarda ve diğer primatlarda dişilerin milyonlarca yıl- dır zamanlarının çoğunu yeni doğanlara bakıp büyütmekle ge- çirmesinin, erkeklerin ise avlanma, yiyeceklerin yerini belirle- me ve eş bulmak için geçirmesinin doğurduğunu düşünüyorlar.

Cambridge Üniversitesi’nden Simon Baron-Cohen liderliğinde bir araştırma grubu cinsiyete bağ- lı farklılıkları belirlemek üzere yapılan il- ginç bir çalışmada, doğumları üzerin- den sadece 24 saat geçmiş 102 bebe- ğe bir kadın yüzü ve bir top üzerine yapıştırılmış ama değişik kısım- larının (göz, ağız, burun) yerleri değiştirilmiş “mekanik” bir yüz fotoğrafı gösterdi. Araştırma- cıların amacı, bebeklerin ka- dın yüzüne veya farklı ko- numlarda olsa da aynı yüz kısımlarını içeren bir yüze ne kadar süreyle baktıkla- rını belirlemekti. Bebek- leri yüzlere baktıkları sıra- da filme aldılar. Kız bebek- ler zamanlarının % 36’sın- da kadın yüzüne bakarken erkek bebekler zamanla- rının % 25’inde kadın yü- züne baktı. Bunun aksi- ne, erkek bebekler za- manlarının % 43’ünde mekanik yüze bak- tı. Kız bebeklerde bu oran sadece % 17’ydi.

Bu sonuçlar erkek be-

beklerin mekanik yüze, kız

bebeklerin ise kadın yüzüne daha fazla ilgi gösterdiğini orta- ya koyuyordu. Ayrıca bu bebekler doğumları üzerinden sade- ce 24 saat geçtiği ve henüz herhangi bir sosyal veya bilişsel et-

mellerinin biyolojik olduğu anlaşılıyordu. Her ne kadar bu ça- lışma bebekleri grup olarak değerlendirmiş olsa da, elde edilen sonuçlar kız bebeklerin/kadınların erkek çocuklara/yetişkin er- keklere göre daha sosyal olmasına biyolojik bir açıklama getiri- yordu. Bu sonuçlar bu konuda daha önce yapılmış çalışmalar- da elde edilen ve kız bebeklerin/ kadınların göze bakma, duy- gusal ifadelere karşı hassaslık ve hikâyelerdeki sosyal konuları kavrama açısından erkeklerden daha iyi olduğunu gösteren ve- rileri de destekliyordu.

Bilim insanları uzun bir süre erkek ve kadın beyni arasında- ki farklılıkları hormonlara ve beynin hormon salgılanmasında önemli rolü olan hipotalamus bölgesine atfetti. Fakat bilimsel ilerlemeler sonucunda, cinsiyetler arasındaki farkların çok sa- yıda bilişsel özellik ve davranış üzerinde (hafıza, duygu, görme duyum, stres hormonlarına beynin verdiği tepki gibi) önem- li etkileri olduğu bulununca, bu görüş terk edildi. Bu ilerleme- lerde şüphesiz PET (pozitron-emisyon tomografi), MRI (man- yetik rezonans görüntüleme) ve fMRI (işlevsel manyetik rezo- nans görüntüleme) gibi, beyni dışardan görüntüleme- yi sağlayan tekniklerin geliştirilmesi en önemli ro- lü oynadı. Bu teknikler sayesinde sağlıklı beyin- lerin nasıl işlediği hakkında olağanüstü bilgi-

ler elde ettik.

Erkek ve kadın beyninin beyin görün- tüleme teknikleri kullanılarak karşılaştı- rılması, bu iki cinsiyet arasında yapısal

birtakım farklılıklar olduğunu orta- ya çıkardı. Harvard Üniversitesi’nde

psikoloji profesörü Jill M. Goldste- in liderliğinde bir grup bilim in- sanı, MRI tekniğini kullandıkla- rı bir çalışmada, kadınlarda bey- nin frontal korteks adını verdi- ğimiz, ileri düzey bilişsel işlev- lerden (karar verme, planla- ma gibi) sorumlu olan kıs- mının ve ayrıca limbik sistem olarak adlandırdığımız beyin bölgesinde yer alan bazı kı-

sımların, örneğin hipo- kampusun, erkeklerde ol- duğundan daha büyük ol- duğunu buldu. Öte yan- dan erkeklerde de pari- etal korteks adını ver- diğimiz, görsel-uzam- sal algılamadan sorum- lu bölge ile amigdala adını ver- diğimiz badem şeklindeki, duygusal (örneğin tehlike karşısın- daki) tepkimizi belirleyen bölgenin daha büyük olduğunu bul- dular. Burada karşılaştırmaların beyinler arasında değil, o böl-

(4)

>>>

genin büyüklüğünün beynin tümüne oranı arasında yapıldığını belirtmek gerekiyor. Bir diğer deyişle, erkek beyninde amigda- lanın büyük olduğu söylenirken, erkeklerde amigdalanın bey- nin tümüne oranının, kadınlarda amigdalanın beynin tümüne olan oranından daha yüksek olduğu kast ediliyor.

Einstein’ın beyni üzerinde yaptığı çalış- malarla bilinen, Kanada’nın McMaster Üniversitesi’nden sinirbilimci Sand- ra Witelson 1970’lerde yaptığı ça- lışmalarda erkek çocukların okurken çoğunlukla beyin- lerinin sadece bir yarıkü- resini, kız çocukların ise çoğunlukla iki yarıkü- reyi de kullandığını buldu. Witelson’un amacı aslında be- yindeki cinsiye- te dayalı farklılık- ları araştırmak de- ğildi. Onun hede- fi beyindeki yapısal farklılıkların aklı ve zekâyı nasıl etkiledi- ğini bulmaktı. Ayrıca solakların beyinleri ile sağ ellerini kullananla- rın beyinleri arasında ne tür farklılıklar olduğunu da merak ediyordu. Bu soruların cevabını öğrenmenin tek yolu deneklerin beyinlerinin yapısını be- lirleyip onları karşılaştırmaktı. Witelson on yıl boyunca ölümcül kanser hastalarından

gönüllü olanların beyinlerini yaşama veda etmelerinden sonra topladı ve laboratuvarda koruyucu sıvılar içinde depola- maya başladı. Hastalar hayattayken yaşamları, alışkanlıkları, fi- ziksel ve zihinsel işlevleri ve yetenekleri hakkında detaylı bilgi topladı. 1987’ye gelindiğinde Witelson toplam 120 erkek ve ka- dın beyni biriktirmişti. Onları teker teker detaylı olarak incele- meye başladı. Beyinlerin değişik bölgelerinin hacimlerini ölçtü, gri madde olarak bilinen ve sinir hücrelerinin bulunduğu beyin bölgelerindeki sinir hücrelerinin sayısını, sinir hücreleri arasın- daki bağlantılardan oluşan beyaz madde miktarını belirledi. Her bir beyne ait bilgileri topladıktan sonra bu sefer beyinleri bir- birleriyle karşılaştırdı. Beyinler arasında farklılıklar vardı. İşin ilginç yanı, farklılıkların tek açıklaması beyinlerin sahiplerinin cinsiyetiydi. Örneğin bir hasta solaksa iki beyin yarıküresini bir- birine bağlayan, iki yarıküre arasında iletişim sağlayan korpus kollosum adı verilen yapı daha büyüktü; fakat bu gerçek sade- ce erkekler için geçerliydi. Kadınlar solak da olsalar, sağ ellerini kullanıyor da olsalar korpus kollosumun büyüklüğü açısından

aralarında bir fark yoktu. Beynin diğer bölümlerinde de ben- zer bir durum söz konusuydu. Erkekler arasında, solak olanlar ile sağ ellerini kullananların beyinlerinin bazı bölgelerinin bü- yüklüğü arasında fark varken, kadınlarda böyle bir farklılık yok- tu. Witelson beynin değişik bölümlerindeki sinir hücrele- rinin sayılarını incelediğinde, kadınlarda bey- nin dış kısmını oluşturan ve korteks adı- nı verdiğimiz kısımda sinir hücreleri- nin birbirlerine daha yakın oldu- ğunu ve bu kısımda erkek bey- nine kıyasla % 12 daha faz- la sinir hücresi olduğunu

keşfetti. Witelson’a gö- re bu fark, kadın bey- ninin erkek beynin- den küçük olması- na rağmen (ortala- ma bir erkek beyni

ortalama bir kadın beyninden % 9 da- ha büyük) kadın- larla erkeklerin ay- nı akıl ve zekâ düze- yine sahip olmasını açıklıyor. Ayrıca ka- dınlarda temporal lo- bun dil ve kavrama ile ilgili olan bölümlerinde de sinir hücrelerinin daha yoğun olduğu bulundu. Ka- dınların sözel yeteneklerinin ge- nelde erkeklerinkinden daha geliş- miş olmasının nedeni belki de bu fark- tan kaynaklanıyor.

Harvard Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Jill M.

Goldstein geçtiğimiz yirmi beş yıl içinde yapılan bilimsel çalış- maların, belli sözel ve duygusal yetenekleri belirleyen testlerde kadınların daha iyi, belli sayısal ve uzamsal yetenekleri belirle- yen testlerde ise erkeklerin daha iyi ol-

duğunu gösterdiğini, ancak bu cin- siyet farklılıklarının her tür sözel ve sayısal yetenek için geçer- li olmadığını bildiriyor. Öy- le ki bu özellikler açısından sadece kadınlar veya sade- ce erkekler arasında bel- li bir yetenek açısından gö- rülen farklılıklar, grup ola- rak karşılaştırıldıklarında erkekler ve kadınlar arasında görülen farklılıklardan çok da- ha fazla olabiliyor.

(5)

duğu bir diğer fark da erkek amigdalasının kadın amigdalasından büyük olmasıydı. Erkek kobayların amigdalasındaki sinir hücre- lerinin birbirleriyle, dişilere oranla daha fazla bağlantı kurduğu da biliniyordu. California Üniversitesi’nden Larry Cahill ve arkadaş- ları, stresli durumlar karşısında işlev gördüğü bilinen amigdala- nın erkeklerde ve kadınlardaki etkinliğini ve bu stresli durum- ları aradan bir süre geçtikten sonra nasıl hatırladıklarını belirle- mek üzere bir çalışma yaptı. Denekler şiddet sahneleri içeren bir film seyrederken PET ile beyinlerinin görüntüleri kaydedildi.

Birkaç hafta sonra deneklere filmden ne hatırladıkları soruldu.

Sonuçlar film izleme sırasında amigdalanın etkinlik düzeyinin, deneklerin filmleri ne ölçüde hatırladığının bir göstergesi oldu- ğunu ortaya koyuyordu. Bir diğer deyişle, bir film denekle- rin amigdalalarının etkinliğini ne kadar çok artı-

rırsa film de sonradan o kadar çok hatır- lanıyordu. Sonuçları inceleyen Ca- hill ilginç bir şeyin farkına var- dı. Bu ve benzer çalışmalarda deneklerin bazılarında sa- dece beynin sağ yarıkü- resindeki amigdala et- kinleşiyor, bazılarında ise sadece sol yarıkü- redeki amigdala etkin- leşiyordu. Cahill de- nekler hakkındaki bil- gilere bakınca sağ amig- dalası etkinleşen deneklerin erkek, sol amigdalası etkinleşen deneklerin kadın olduğunu gördü.

Bu sonuçlar erkeklerin ve kadınların duygusal ha- t ı - raları hafızaya farklı şekillerde aktardığını gösteriyordu. Ca- hill ve arkadaşları bu farklılığın ne anlama geldiğini öğrenmek için film izleyen erkek ve kadın deneklerin amigdalalarının et- kinleşmesini farmakolojik yolla önleyip sonuçlarına bakmayı planladı. Sağ yarıkürenin olayların genel anlamda anlaşılma- sıyla, sol yarıkürenin ise olayların detaylarıyla ilgili olduğu yö- nünde bir kuram vardı. Eğer Cahill ve arkadaşlarının düşünce- leri doğru ise verilen ilaç erkeklerin filmin ana konusunu ha- tırlamasını, kadınların ise filmin detaylarını hatırlamasını ön- lemeliydi. Deneklere propranolol verildi. Bu ilaç adrenalin ve noradrenalin adlı hormonların işlevini baskılayarak amigdala- nın etkinliğini azaltır, bunun sonucu olarak da duyguları hare- kete geçiren hatıralar daha az hatırlanır. İlaç verilen deneklere, otomobil çarpmış bir erkek çocuğun kazadan hemen sonra an- nesi ile birlikte çekilmiş bir fotoğrafı gösterildi. Bir hafta sonra deneklerin neler hatırladığını belirlemeye çalıştılar. Proprano- lol erkeklerin olayın genelde ne olduğunu hatırlamada zorlan- masına (örneğin çocuğa otomobil çarpmış olduğunu), kadın- ların ise tam tersine olayın detaylarını (çocuğun elinde bir top olması) hatırlamakta güçlük çekmesine neden olmuştu. Bu so-

sinin yanı sıra özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) rahatsızlığının tedavisinde cinsiyet farkının göz önüne alınma- sı gerektiğini de gösteriyor. Nitekim Almanya’daki Ludwig Ma- ximillan Üniversitesi’nden Gustav Shelling ve arkadaşları yap- tıkları çalışmada, TSSB tedavisinde propranolol ve benzeri be- ta önleyicilerin kullanılmasının, travmatik olaylarla ilgili hafı- zayı sadece kadınlarda zayıflattığını, erkeklerde zayıflatmadı- ğını buldu.

Bilim insanları cinsiyet farklılığının sadece TSSB’yi de- ğil başka bazı psikolojik rahatsızlıkları da etkilediğini belir- ledi. Örneğin uzun bir süredir kadınların depresyona erkek- lerden daha yatkın olduğu biliniyordu. Kanada’nın McGill

Üniversitesi’nden Mirko Diksic liderliğin- deki bir araştırma grubu, PET tek- niğini kullanarak beyindeki

sinir hücreleri arasında ile- tişim sağlayan ve nörot- ransmiter adını verdi-

ğimiz moleküllerden biri olan seratoninin, beynin hangi bölgele- rinde ve ne kadar üretil- diğini belirledi (antidep- resanların önemli bir kıs- mı, beyindeki sinir hücrele- ri arasındaki iletişimin gerçek- leştiği, sinaps adını verdiğimiz kı- sımlardaki seratonin miktarını artırır).

Erkek deneklerin beyinlerinde kadınlarınkin- den % 52 daha fazla seratonin üretildiğini buldular.

Kadınların beyinlerinde daha az seratonin üretilmesi depresyo- na olan yatkınlıklarının nedeni olabilir. Depresyon, bağımlılık, şizofreni gibi psikolojik rahatsızlıklar üzerinde yapılan bu ve benzeri çalışmalar, bu rahatsızlıklara yakalanma açısından er- kek ve kadın beyni arasında önemli farklılıklar olduğunu, cin- siyet farklılıklarının teşhis ve tedavide göz önünde bulundurul- ması gerektiğini gösteriyor.

Kadın

(6)

>>>

Beyindeki cinsiyete bağlı benzerliklerin ve fark- lılıkların belki de toplum düzeyindeki en önemli yönü, kız ve erkek öğrencilerin sözel ve sayısal yete- nekleri ile bunun uzantısı olarak ileri yaşlarda seç- tikleri çalışma alanları ve bu alanlardaki başarıla- rı olsa gerek. Sadece geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde değil ABD ve Batı Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde de fen bilimleri dallarında, üst düzey yö- netici kadrolarda kadınların sayısı erkeklere oran- la çok geride. Yıllardır üzerinde yeterince durulma- yan bu konu, 2005 yılında Harvard Üniversitesi’nin o günkü rektörü Lawrence Summers’ın “kadınların üstün kalitede bilimsel çalışma yapabilme olasılığı- nın erkeklere göre çok daha az olmasının en önemli nedenlerinden biri, çok daha az sayıda kadının bu sahalarda doğal yeteneğinin olmasıdır” şeklindeki ifadesi üzerine bir anda gündeme oturmuştu. Sum- mers bu ifadesinden sonra koltuğundan olmuştu, ama konunun gündeme oturmasına da yol açmıştı.

ABD’de 2007 yılında işgücünün % 46’sını kadınlar oluştururken bilim ve mühendislik işgücünün sa- dece % 27’sini kadınlar oluşturuyordu.

ABD’de yapılan çalışmalar, okul öncesi eğitim- de erkek ve kız çocuklar arasında herhangi bir fark yokken okul başlangıcından itibaren ve özellikle il- kokul bitiminde, bu iki grup arasında önemli fark- lılıklar ortaya çıktığını gösteriyor. Kız öğrenciler sözel yetenekte erkek öğrencileri geride bırakıyor;

bunun yanı sıra yüzleri hatırlama, “episodik hafı- za” dediğimiz yani olayları ve kişisel tecrübeleri yer ve zamanlarıyla hatırlama yetisinde de erkeklerden daha avantajlı duruma geçiyor. Erkek öğrenciler ise görsel-uzamsal olarak tanımlayabileceğimiz, yön ve yol bulma ve nesnelerin zihinde üç boyutlu ola- rak canlandırılması becerisinde kız öğrencileri ge- ride bırakıyor. Bu yetenek zihinde imge oluşturma- yı gerektiren matematik sorularında erkek öğrenci- leri avantajlı kılıyor.

Kız öğrenciler üniversite giriş sınavına kadar ma- tematik derslerinde erkeklerden daha yüksek not- lar alıyor olmalarına rağmen üniversite giriş sına- vında erkek öğrenciler, özellikle matematik soru- larında ortalamada kızlardan çok daha yüksek pu- an alıyor. Üniversite giriş sınavları ve puanlar bi- raz daha yakından incelendiğinde, aslında bu sonu- ca bütün erkek öğrencilerin kız öğrencilerden da- ha yüksek puan almalarının değil, çok yüksek pu- an alan öğrenciler arasında erkek öğrencilerin ço- ğunlukta olmasının neden olduğu ortaya çıkıyor.

Erkek öğrenciler sadece en yüksek puan alanlar ara- sında değil en düşük puan alanlar arasında da ço- ğunluğu oluşturuyor. Değerlendirmeye sadece orta düzeyde başarı gösteren öğrenciler alındığında er- kek ve kız öğrencilerin aynı düzeyde başarılı oldu- ğu görülüyor. Erkek öğrencilerin bu kadar geniş bir yelpazede yer almasının nedeni şimdilik bilinmiyor.

Ancak bilinen bir şey var, o da matematikte üstün yetenek gösteren kız öğrencilerin sayısı her geçen yıl artıyor. ABD’de 1980’lerde üstün yetenekli öğrenci- ler arasında kızların erkeklere oranı 1’e 13 iken, gü- nümüzde bu oran 1’e 3. Yine aynı dönemde tıp ve veterinerlik gibi geleneksel olarak erkeklerin çoğun- lukta olduğu bilim dallarında kız öğrencilerin sayı- sı giderek artmış. Günümüzde tıp fakültelerinden mezun olan öğrencilerin yarısını, veteriner fakülte- lerinden mezun olanların ise % 75’ini kız öğrenci- ler oluşturuyor (ABD’de tıp veya veterinerlik fakül- tesine girebilmek için önce dört yıllık bir fakülte bi- tirmiş olmak, ardından tıp ve veterinerlik fakültesi- ne giriş sınavından yüksek puan almak gerekiyor).

Kız öğrencilerin başarılarındaki bu olağanüstü artışın nedenlerinden biri kız öğrencilerin eğitimi- ne önem verilmesi ve ileri düzeyde matematik ve bi- lim dersleri almaları. Ayrıca özel eğitim verilmesi, örneğin görsel-uzamsal yeteneği artırıcı yönde ders- lerin açılması da kız öğrencilerin başarısını artırmış.

Mirko Diksic ve ekibi erkek beyninin daha fazla seratonin ürettiğini gözlemliyor.

Erkek

Bahri Karaçay, Iowa Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri Bölümü, Çocuk Nörolojisi Kürsüsü öğretim üyesidir.

Nörolojik doğum kusurları üzerinde genler düzeyinde yaptigi araştırmalar Amerikan Saglik Enstitusu (NIH) tarafindan destekleniyor.

Karaçay’ın ilk kitabı

“Yaşamın Sırrı DNA” TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları arasında yayımlandı.

www.bahrikaracay.com/blog

(7)

Erkek ve kadın beyinlerini karşılaştırırken şu- nu da belirtmek gerekiyor; tek yumurta ikizleri de dâhil olmak üzere hiçbir beyin bir diğerinin ay- nı değil. Witelson “erkek ve kadın beyinleri karşı- laştırıldığında birbirlerinden ne daha iyi ne de da- ha kötü olduklarını görüyoruz” diyor. “Ancak cin- siyetler açısından beyinde farklılıklar olduğu da bir gerçek. Beynimiz düşünmemize, hissetmemize, ha- reket etmemize ve etken olmamıza yardımcı oldu- ğu için, bu farklılıklar büyük olasılıkla bilişsel bir- takım farklılıkları da beraberinde getiriyor”. Fark- lılıklar sağlık açısından da son derece önemli. Er- kek ve kadın beyni arasındaki farklılıklar özellikle beyni etkileyen rahatsızlıkların tedavisinde cinsiye- te özel tedavi yöntemleri geliştirmemiz gerektiğini gösteriyor.

Göz önünde bulundurulması gereken bir diğer önemli gerçek de beynin yaşadığımız tecrübelerin etkisi ile devamlı olarak değişime uğramasıdır. Bi- limsel olarak “beynin plastisitesi” (yani beynin yapı- sının değişebilirliği) olarak adlandırdığımız bu özel-

lik erkek çocukların sözel, kız çocukların ise görsel- uzamsal yeteneklerinin özel bir eğitimle geliştirile- bileceği anlamına geliyor. Nitekim bilimsel çalışma- lar, çocukların konuşma diline maruz kalma sıklı- ğının daha sonraki yaşamlarında ulaşacakları sözel yetenek seviyesini belirleyen en önemli etken oldu- ğunu gösteriyor. Çok sayıda ülkeyi kapsayan, geniş çaplı bir çalışmada, küçük çocukların sözel yetenek- lerinde cinsiyet farkının etkisinin sadece % 3 oldu- ğu bulunurken, çocuğun yetiştiği ortamın ve konuş- ma diline maruz kalma oranının etkisinin % 50 ol- duğu bulunmuş. Bu da annelerin ve babaların erkek çocuklarıyla daha fazla iletişim kurup onlarla konu- şarak, onlara kitap okuyarak veya kitap okumala- rını teşvik ederek sözel yeteneklerinin güçlenmesi- ni sağlayabileceğini gösteriyor. Öte yandan bilimsel veriler ebeveynlerin kız çocuklarının görsel-uzam- sal yeteneklerini bu amaçla düzenlenmis kurslarla, üç boyutlu oyuncaklarla, hedefe atış oyunlarıyla (ör- neğin ok atma), tenis ve voleybol gibi spor etkinlik- leri ile güçlendirebileceğini gösteriyor.

Çizimler: Ersan Yağız Kaynaklar

Halpern, D. F., Benbow, C. B., Geary, D. C., Gur, R. C., Hyde, J. S.

ve Gernsbacher, M.A., “The Science of Sex Differences in Science and Mathematics”, Psychological Science in the Public Interest, Cilt 8, Sayı 1, s. 1-51, 2007.

Nishizawa, S., Benkelfat, C., Young, S. N., Leyton, M., Mzengeza, S., de Montigny, C., Blier, P. ve Diksic, M., “Differences between males and females in rates of serotonin synthesis in human brain”, Proceedings of National Academy of Sciences, Cilt 94, Say 10, s. 5308-5313, 1997.

Connellana, J., Baron-Cohena, S., Wheelwrighta, S., Batkia, A. ve Ahluwalia, J., “Sex differences in human neonatal social perception”,

Infant Behavior & Development, Cilt 23, s. 113–118, 2000.

Cahill, L., “His Brain Her Brain”, Scientific American, s. 40-47, Mayıs 2005.

Hotz, R. L., “Deep, Dark Secrets of His and Her Brains”, Los Angeles Times, 16 Haziran 2005.

Alexander, G.M., Hines, M., “Sex differences in response to children’s toys in nonhuman primates

(cercopithecus aethiops sabaeus)”, Evolution and Human Behavior, Cilt 23, s. 467–479, 2002.

görsel-uzamsal olarak tanımlayabileceğimiz, nesnelerin zihinde üç boyutlu olarak canlandırılması becerisinde kız öğrencilerden daha iyi.

Bu beceri, A’da ve B’de gösterilen şekillerin zihinde üç boyutlu olarak canlandırılabilmesini ve böylece aynı olup olmadıklarını belirlemeyi sağlıyor.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Üniversiteye öğrenci gönderme başarı oranımızın her yıl artış göstermesi memnuniyetlerimiz arasındadır .Okulumuzun fizik yapısı içerisinde, dershanelerin büyüklüğü

[r]

“Ailelerle görüşüyorum ve ne var ki onlara HPV’ye karşı aşılamanın sadece erkek ve kız çocuklarını kansere karşı korumak için var olduğuna dair

[r]

43297 ANTALYA / ALANYA / Türkler İMKB Sosyal Bilimler Lisesi Hazırlık + 4 yıl Kız/Erkek Pansiyon(Kız) İngilizce 120. 39287 ANTALYA / KAŞ / Turan Erdoğan Yılmaz Fen Lisesi 4

5,3,6 sayıları ile yazılabilecek üç basamaklı en büyük ve en küçük doğal sayının toplamı kaçtır?. Bir bahçede 89 erik, 78 elma ve 65 tane de kiraz ağacı olduğuna

Ek gıda olmaksızın anne sütü ile beslenme sürelerine göre oluşturulan gruplar (2 ay veya daha kısa süre, 3–4 ay süreyle ve 4 aydan daha uzun süre anne sütü alarak