• Sonuç bulunamadı

Folklor rnlerinin Gelecee Tanmasnda "Arasz'n levi ve Krolu Destan rnei"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Folklor rnlerinin Gelecee Tanmasnda "Arasz'n levi ve Krolu Destan rnei""

Copied!
27
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

"

f:.;.

OF"

··Ii

kı'

I'

o.

t]

e'''''..

d,

i

ei

b'~

.

·ı

i

\/l

a

.t

J

';.",;,)'ji

"J'~,

,,,I

'tu,")

.Jpr,:,:) "...

1:':,)

.l,,,.)

i

~/?

.".".'•••..•'. "'..,

halkbilim· iletişim • antropoloji • arkeoloji • sosyoloji • müzikoloji • tarih· edebiyat

Ü

ç

AY LiK KÜL TÜR D E R G

i

S

i

ISSN 1300-7491 cıu: 12 SAYı: 46 2006/2

Sahibi: UEM (ULUSLARARASı Eğitim-Öğretim, Basın-Yayın Ltd.ŞtL)adına SerhatK. Turan Genel Yeyıtı Yönetmeni: Metin Turan

• metin_turan2001 @yahoo.com

Sorumlu Yaz/işleriMüdürü:Dr. Faruk GOçlO Düzelti:Katiye Yinanç Kapak Fotoğrafı:Ara GQler

Akademik Danışma ve Hakem Kurulu Prof.Dr, Ahmet Gökbel (Cumhuriyet Universitesi)

Prof. Dr. Ali Osman Oztürk (Çanakkale Onsekiz Mart Universitesi) Prof. Dr. AskerKartarı (Ankara Unlversltesi)

Prof. Dr. Ata Atun (Yakın Doğu Unlversitesi) Prof. Dr. Celil GaribğluNaçiyev (Bakü Asya iJnversitesi)

Prof. Dr. Edip Günay (Istanbul Teknik Universitesi) Prof. Dr. Erman Artun (ÇukurovaUniversitesi)

Prof. Dr. EsmaŞimşek (FıratUnlversltesl) Prof. Dr. Fuat Bozkurt (Akdeniz Unversitesi)

Prof. Dr.Güls4rı Parlar (Gazi Universltesl) Prof. Dr. Hasan Ozdemir (Ankara ..Universitesi)

Prof. Dr..HaşimKarpuz (Selçuk Vniversitesi) Prof.Dr. ılhan Başgöz (100.Yıl Unjyersitasi) Prof. Dr. llhan Ternanbay (Hacettepe Unlversltesl)

Prof. Dr. ısmailOztürk (Dokuz Eylül.. Universitesi) Prof. Dr.Kurtuluş Kayalı (Ankara Universitesi)

Prof. Dr. Bekir Onur (Ankara Unlversltesi) Prof. Dr. Mehmet Olmez(YıldızTeknik Universitesi)

Prof. Dr. Muhan Bali (Kültür Univerşitesi)

Prof. Dr. MusaYaşar Sağlam(Hacett~pe Universitesi) Prof. Dr.Namık Açıkgöz (Muğl<:j..Universitesi)

Prof. Dr. Nuran Elrnacı (Dicle Universltesl) Prof. 'pr. Oktay Belli (Istanbul Universltesi) Prof. Dr. Ozkul Çobanoğlu(Hacettepe Universitesi)

Prof. Dr. Taner Timur (Ankara Vniversitesi) Prof. Dr. Tuna Ertem (Ankara Universitesi) ..

Prof. Dr.TülayUğu.~manEr (Çanakkale OnsekizM;:ırtUniversitesi) Prof. Dr. Zafer Onler (Çanakkale Onsekiz Mart Universitesi)

Doç. Dr. Birsen Karaca (Ankara Unlversltesl) Doç. Dr. F,Belkıs Kümbetoğlu(Marmara Universitesi)

Doç. Dr. Hande Birkalan (Yedltepe Universitesi) Doç. Dr. Muhtar Kutlu (Ankara Universitesi)

Temsilcilikler: Antalya: AliAksüt, istanbul: Vural Yıldırım- Ayhan Aydın,Kars: Sait Küçük,

Kayseri: Bayram Durbilmez . Yönetim Yeri veYazışmaAdresi

Hatay Sokak 9/19, 06410 Kızılay-Ankara Tel: (312) 425 39 20 Belgeç: (312) 417 57 23

www.folkloredebiyat.orgE-posta:folkloredebiyat@superonline.com

Abone Koşulları .

Türkiye için Şayısı: 15 YTL • Yurtiçi Yılhk(Postalama ücreti dahil): 80 YTL Eski Aboneler ve Oğrencilere Sayısı: 10 YTL •Yıllık(Postalama ücreti dahil) : 40 YTL Avrupa Içinsayısı: 15 EURO • YıllıkAbone Bedeli(Postalama ücreti dahil); 60 EURO

Amerika IçinSayısı: 15$ •YıllıkAbone Bedeli (Postalama ücreti dahil): 80$

Abone bedelinin Metin Turan adına 104233numaralı posta çeki hesabınaya daYapı Kredi Bankası Meşrutiyet Şubesi'ndeki Uluslararası Eğitim-OğretimLtd. Şt'ı:ıin1ü23733-9 numaralı hesaba yatırılarak. dekontun adresimize

gönderilmesi gereklidir. (Abonelerimizyıliçindeki fiyat artışlarındanetkilenmezler.) folklor/edebiyat'tayayımlanan yazılar

MLA Folk/ore Bibliyography içinde kaydedilmektedir.

Teknik Hezırhk' veBaskı: Uluslararası Eğitim Öğretim LtdŞti., Başkent Klişe &Matbaaernk. Ankara yerel süreli yayın

(2)

FALKLOR ÜRÜNLERiNiN GELECEGE

TAŞıNMASıNDA

"ARASÖZ'ÜN

iŞLEVi

VE KÖROGLU

DESTANı

ÖRNEGi"

Aziz

Kılınç*

Arasöz, sözlü anlatıda anlatıcınınana konudan ayrılarak duygularını,fikirlerini ve

yorumlarını gösterime sokan kültürler arası bir folklor olayıdır. Batılıların "digressi-on",ı eskilerin ise "istitrad,,2 adını verdiği arasöz, sözlü anlatıda anlatıcının kendince bir sebebe bağlı olarakyaptığı açıklayıcı, öğretici, kişisel görüşve yorumlarıdır.

Anlatıcı, sosyal hayatın bir yorumlayıcısıgibi, geçmişteki ve günümüzdeki insan

ilişkilerini, kişilerive kurumları eleştirir. Onları yerine göre över veya protesto eder.

Böylece hikaye anlatımındankısasüreliuzaklaşır. İlhan Başgöz. anlatıcınıngösterim

esnasındaana olayın dışında yaptığıbu anlatımlarla ilgili bir sınıflandırmayapar ve

farklı anlatı türlerinden örnekler vererek, bunu üç ayrı kategoride ele alır. Birincisi,

anlatıcıfikri ufuklarınıve şahsi bağlamını icranın içine yerleştirir. İkincikategori, ata sözü, fıkra, efsane, halk şiirive yazılı ve sözlü kaynaklardan alıntılargibi, geleneksel halk bilgisi türlerinin icra içine dahil edilmesinden oluşur.Burada anlatıcı,kendi

duy-gularını doğrudan açığa vurmak yerine, geleneksel bir türü kullanarak söylemek

iste-diklerini dolaylıolarak ifade eder. Arasözde üçüncü kategori ise, bir motif veya epizo-dun anlamının açıklanması ve karakterize edilmesidir.3

1 Resuhi Akdimken, LangensclıeidtBüyük Sôzliık, İstanbul 1994 2 FeritDevelioğlu, Osmanlıca-TürkçeLüget, Ankara 1980

3İlhan Başgöz. Digressioıı in Oral Nerrstive A. Case Stady ofIrıdividuelRemarks by Tıırkıslı Romaııee Teilers

Joenıalof American Falkleare; Vol. 99, No:391, January-March ı986.çev: Metin Ekici, Sözlüenletılıırde

Arn-söz: Türk HikayeA.nlatıcılarınııı Şa1ısi DeğerlendirmelerineAit Bir Durum Incelemesi, Halkbiliminde

Kurarn-lar veYaklaşımlar, Yayına Hazırlayanlar:GülinÖğütEker-Metin Ekici-1\1.ÖcalOğuz-Nebi Özdemir Milli

(3)

folklorl edebiyat

Arasözlerin bilinen bu işlevlerinin yanında önemli bir yönü de, folklor hazinesinin ürünleri'ni geleceğe taşırken aynı zamanda anlatıcınınyeni ürünler ortaya koymasını

sağlamasıdır.Bu çalışmada, Köroğlu destanından hareketle arasözlerin bu yönünü

dikkatlere sunmaya çalışacağız.

Köroğlu Destanı, coğrafi yaygınlığıve varyantlarının genişliği bakımından Türk

destanları arasındaçok önemli bir yere sahiptir. Köroğluhikayeleri. Anadolu'dan Bal-kanlara, Orta-Asya'dan Sibirya'ya kadar yayılmış,pek çokvaryantlarla zenginleşti­

rilmiştir.Destan, Türkler'inyanı sıraGürcü, Ermeni, Arap ve Tacikler gibi farklı mil-let ve topluluklar arasındada yayılmış; kültürel vecoğrafi tesirlerlebirtakım değişik­

liklere uğramıştır.

,

çalışmamızda esas aldığımızmetin, Köroğlu'nunyakınzamana kadar halk

arasın-da yaygın olarakyaşayanönemli birvaryantıolup Behçet Mahir'in ağzından kaydedi-len ve 196ü'larda Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde görev yapan Mehmet Kaplan, MehmetAkalınve Muhan Bali'nin gayretleri sonucu ortayakonmuşözgün destan met-nidir. Bu destan, Köroğlu'nunZuhuru, Köroğluile Demircioğlu, Demircioğlu-Reyhan

Arap, Köroğlu_NiğdeliGeyik Ahmet, Köse Kenan-Dana Hanım, Köroğlu-HanNigar, Hasan Bey-Telli Nigar, AkşehirliTelli Nigar Cengi, Keloğlan'ın Köroğlu'nun Atını

Ka-çırması, Kenan Kolu, BağdatKolu, Kiziroğlu Mustafa Bey, Afganistan, Gürcistan,

Bo-lu Beyi, Köroğlu'nun Sonu olmak üzere on beş koldan oluşmaktadır.Bu metin, Erzu-rum halk kahvelerinde halk hikayeleri ve destan anlatarak geleneği yaşatanBehçet Mahir'den ses kayıt cihazına alınarak kelimelere ve sentaksa dokunulmadan yazıya

aktarılmıştır.v

çalışmamızda,destan metninde tespit edilen arasözlerdeki hikaye, efsane, fıkra,

atasözü, halk ilaçları,halk inançlarıgibi halk bilimi ve halk edebiyatıkategorisinde yer alan ürünlerin tasnifi yapılarak,arasözlerin folklorik ürünleri geleceğe taşımasın­

daki rolü ele alındı.

Köroğlu Destanı'ndaki arasözlerde yer alan konuların ana hatlarıylatasnifi şu şe­

kildedir:

ı. Halk EdebiyatıTürleri

a. Fıkralar

b. Halk hikayeleri

c. Aşık Tarzı Şiir Geleneği (Gelenek içinde yetişmişSümmani Baba,

Mahir Baba, Ermeni Kirkor, Hafız Mıktatustalar ve bunlara ait deyişler)

d. Atasözleri e. Deyimler

f. Kıssalar

4 Behçet Mahir;Köroğlu Destanı,Yayma Hazırlayanlar: Mehmet Kaplan-Mehmet Akalin-Muhan Bali, Ankara

(4)

~---

folklorl edebiyat

2. Halkbilimi içinde yer alan konular

a. Spor ve çeşitli oyunlar (Güreş,cirit, atyarışı; Köroğlu Vurması,Erzurum

Barı):spora bağlıolarak bahis tutma

b. Halk ilaçlan (Yaralarıtedavi etmek için genellikle tohumlardan ve bitki-lerden ilaç yapma)

c. İnançlar (Haram ve helal kavramı,ahir zamankavramı,iyilik yapmanın ödülü, dedikoduculuğun çirkinliği)

d. Edep erkan (Ustaya,büyüklere, hocaya saygı; sır tutma, diline sahip ol-ma; vatana bağlılık,sadakat ve dua)

e. İnsan uzuvlarının önemi 3. Güncel konular

a. Eski-yeni karşılaştırmasıiçine serpiştirilmiş teknolojik gelişme ve yeni-likler

b. Hayatpahalılığı

c. Eleştiri (Günümüz gençlerineeleştiri,zenginlere eleştiri,sahtekarlara ve

cahillere yönelik eleştiriler,helal-haramtanımayanaeleştiriler,bozguncu ve dedikoduculara yönelik eleştiriler)

d. Çağdaş şairler ve yazarlarla ilgili yorumlar (Namık Kemal, Tevfik Fikret gibi)

e. Ülkemiz açısındanbirlik ve bütünlüğün önemi

1.

Halk:

Edebiyatı

Türleri

a.

Fıkralar

Fıkra, genellikle gerçek hayat hadiselerinden hareketle "hisse" kapmayı hedef tu-tan ve temelinde az-çok nükte, mizah, tenkit ve hiciv unsuru bulunan sözlü, kısa, men-sur hikayeler olarak tanımlanmaktadır.5 Fıkra, yeri gelince, herhangi bir düşünceyi örnek vererek güçlendirmek,karşısındakinionainandırmak,tanıkgöstermek, herhan-gi bir durumu

açıklamak

gibi vesilelerle

anlatılmaktadır.

6 Destan

anlatıcısı

Behçet Mahir, anlatımdayeri geldikçe fıkra anlatımına başvurmaktadır.

Anlatıcı, Köroğlu'nunhile ile Demircioğlu'ndan kurtulduğunu söyledikten sonra,

aslındayalan ve hilenin sonunun kötü olduğunuancak savaşta,kavgada ve bazı

du-rumlarda bunlara başvurulabileceğinisöyler. Ardından aşağıdaki fıkrayı anlatır.

Böy-lecefıkrayı sözlerine dayanak yapar, hem de Köroğlu'nun hilesini meşrulaştırır.

5Şükrü Elçin, Halk Edebiyatma Giriş, Ankara 2000 s.566

(5)

folklor/ edebiyat

Şeluıı birisi diyor, ki her kim beni yelenuıe inandırırsaona bir a1t111 top vereyim.

Nihayet bu Şahın sözünü duyup işitenler,herkes, gidip kendine göre bir yalan

söylü-yor, lakin hiçbirinin sözüne Şah inanmıyor. U1an diyor bu yalan, ben buna inanmam

çık. E, zaten yalan, kim inensın. Delikenlinin birisi duyduğugibi, diyor eklıtuzsizin

beşısıizdeyok, ben Şaha öyle yalan sôylerim ki Şah inanmaya mecbur ola, hele

inen-uıasıtıdaha büyüğünü vereyim. Ozaman budelikanlı birboşküpsırtine alıp doğru Şa­

hın sarayma çıkıyor.Diyor: "Şahım emir buyur sizin rahmetlik peder bizim rahmetlik

perlerden bu küp ile bir altınödünç almıştı, borç. Lakin sizin peder de öldü, bizim

pe-der de öldü. Ama küp ölmemiş,küp duruyorşimdi.Küpümü getirdim sizin pederin

al-dığı ödünçeltuı bu kiipiitnii doldur gideyim." Küpün sahibi: "Git u1an, diyor, pis it oğ­

lu it! Benim babamıııpulu yoktu ki senin pederden pulaldı köpekoğlu,diyor, bu nasıl

yalan, böyle yalan olur mu?" Diyor: "Şahım eğer inanırsan küpiimii doldur, yok eğer

inanmazsan altııı topu ver gideyim. " Yani ne demek, yalan ise topu ver, essah ise

kü-pü do1dur. Şah bakıyorki kiipti doldurmaktansa bir topu vermek daha kolay. Daha Şah

yol bulemiyor. "Al, diyor köpekoğlual, öyle yerden benim belimi kirdui ki küpü

doldu-1'817a kadar bu nasılyalan söyledin kikezenduı, eldın, bulamadımal topunu çık, Allah

şerritıdensaklaya. " s. 26

Köroğlu. koçaklarımnhepsinin öldüğünüsanarak, kendisinin de sonunungeldiğini

düşünürve mezar gibi bir deliğegirer. Behçet Mahir de, insan her neişlerse işlesin

so-nunda yerinin kabristan olduğunusöyler ve Nasrettin Hoca'ya atfedilen birfıkrayı

an-latır:

Hoca. reliuıetullehııı beşının kulslıuu birçocuğunbirialır,kaçar. Hoca rehmetullelı

beknr, kiçocuğekavuşamayacak. Çocukkeçırdıkülôhi. Hoca da döner kabristana doğ­

ru seyirtir. Na s, Hoceııuı üstüne güler. Derler.: "Hoca, çocuğun peşine niye koştiuulıtı,

sen de, kebrieteıın (/OğTU seyirttin?" Der: "Kurban, bu çocuk külallımıgötürdü ise, ben

bıuidnıı evvel bu kebıietetıı keserim, evvel ahir dolenır Iırlıuur, bir gün gelir, bu kara

yere girer, burda bu külah] bundan elırıuı."s.249

Köroğlu atının hastalamlığını düşünerekkorkar. Allah'a "kıratıbenim elimden al-ma" diye dua eder. Anlatıcı. "Köroğlu'nundilek dilemesi Bektaşi'ninde bir sözüne gel-di" der ve şu fıkrayı anlatır:

Bektaşi'nin birisi, bir tek ineğivarimiş. Günün birinde bu inekhastalanır,

Bekta-şibakar, ki in ek a1f~fyemiyor. Bektaşiellerini açarak Cetıeb-ıHakk'a dilek dilei: "Hey

yokları var eden perverdigiir, sen ineği elimden alma, irieğimiiyilet, vadediyorum,

se-nin yoluna üç gün oruç tutayım!"Ci/ve-i Rabbeniineği sağaltırAllah, inek başlaralar

yemeye, Bektaşisevinir, "Ben de ahdimi yerinegetireyiuı!"der. Bektaşi üç gün

orucu-nu tutar, vaadini yerine getirir. Dördüncü gün sabahleyin kalkar, ki iııekmurdar

öl-müş, "Hey kurban olduğıınıAllah, sen beni hodakbeliedin. orucu tutturduti, ineği

öldürdOn. Ben de tuttuğum orucumu sayarım reıuezetııniçine." s.361

Köroğlu ve Dcmircioğlu İsfahan Şahının sarayında bir meclise davet edilir.

Demir-ciuğ'lu Köroğlu'na "Şah babamındivan katındabir hizmet edeyim, ki biz gittikten

son-ra taht-ı İsfahan'ın yedidenyetmişebenim ettiğimtöre, terbiye dillerde söyleıısin!" di-yerek hizmet etmek için izin ister. Anlatıcı, bu hizmetin önemini belirtmek için

(6)

rl'---

folklorledebiyat

Zamanındabir meclise bir beybirtakımmeclisi davetkılmış.Nihayet ev sahibiolntı

bey, o meclis içerisinde sofranın başmdataam yerken, birpiritıçdeai sekelıııuıteline

değmiş, sakalınıntelindekalmış,amma beyin haberi yok. Lakin o beyin bizmeteisi

be-yin yüzüne bakıp sakalınıntelindeki pirinç deninigördüğügibi eğesıne birnımuz

at-mak istiyor, diyor, ki "Ağa, gül dalına biilbiilkonmuş." Bey hizmetçisinden bu cevabı

duyduğugibi eliniatıyor sekelıne,sitnetinisığiyerakopirinç deni çıkıyor.Nihayet

ya-nındakibir kürt beyi bu cevabı dinleyerek, görerek gayet memnun kaldıktan sonra, kendi kendine kalbinden diyor, ki "Bir meclis de ben gelecek haftaya ben da vet ederim,

ben de hizmetçime ôğretirim, sakalımınteline birpirinç deni buleştırırım,oda bu

be-yin dediğigibi bana da desin, bu bey de benim hizmetçimi öyle terbiyeli görsün!"

Nihayet eğerobeyi, eğermeclis bir hafta sonraya davet kılıyor. "Pek iyi!" diyorlar.

Eve geliyor kürt beyi, kendi hizmetçisine diyor, kı' "Oğlum, iştegördün ya obeyin lıiz­

metçisi, öyle ağasına bir rum uzattı,ki hakikat meclis de hayrankaldı, sğ« damelızıuı

olmadı. Gül dalına biilbiil konmuşdedi. Ben de meclisgeldiğizaman solreııın başına

i"

otururum. Mahsus sakalımın teline bir pirinç deni bulsştırırım. Yüzüme bakıp onun

dediği,bizmetçisinin, cevabınısen de bana söyle! Yani o beyanlasın, ki benim

hizmet-çim de böyle hünerli. De ki ağagül dalma biilbiilkonmuş. Ben de kendimi toplayayım,

sakalımıntelinden piriiıçdenini sileyim!" Hizmetçisine öğreterek"Pek iyi!" dedi. Nihayet bir hafta tamam olup meclis kuruldu. Sotreler gelip, taam1ar geldikten,

yiyilip içildikten sonra pilav, ki geldi ortaya, kürt beyi sekeluıuıteline bir pirinç

de-nini buleştırerek,hizmetçi zaten gözlüyor, nihayet uzaktan kürt beyinin Iıizmetçisi.

''Ağa ağa, -dedi -sakalınınteline biilbiil.delıkondu."dediğigibi cemaat başladı

gülme-ye. Kürt beyi kizerdi. bozardı.Çünkü asa1et başka, tenbihat başka.O beyin

hizmetçi-si ezel-i ezelden eseletli, hünerli idi, ezelden hünerli, dilde hünerli idi. Lakin kürt

be-yinin bizmetçisi ne bilsin! Bir tarif ile ne diye ki!İşteonun tarifi de öyle olur.

s.393-394

Anlatılan fıkralar her zaman birebir anlatılanolayla ilgili olmayabiliyor. Köroğlu. Kanlı Arap'ı basıpöldürmek istemektedir. Kanlı Arap'ın başındakendi kendine

konu-şur "Ulan Köroğlu.ölüm nerededir, kuvvet nerededir? Ben öldüğümgün kıyamet ko-par". Son cümle anlatıcının aklınaNasrettinHoca'nın meşhurbir fıkrasınıgetirir:

Hoca Rahmetullah'a sormuşlardı:"Hocetn,kıyametne zaman kopacak?" Bu zat

de-mişti, her sözünde bir mana vardır.Hoca Rahmetullah'm, "Ben ôlduğiim gün kıyamet

kopacak. " "Hoca,ya kıtlık?". "Ben açkaldığım gün. "s.465

Köroğlu. Akşehir'in ünlü güzeli Telli Nigar'a aşık olan oğlu Hasan'ın amansız bir

derde düştüğünügörünce dostu at baytan Abdurrahman Bey'e gönderirken Hasarı'a

"Aloğlum! Para insanların hayatındahem dosttur, hem de düşmandır" der. Bu sözün

arkasından aşağıdaki fıkra anlatılır:

Bektaşi'ninbirisişöyle seslenmişakçeye: "Ben sana tanrı ıliyememakça, lekin,

tan-rının gördüğü işigörürsün sen. "s. 135 ' "

Anlatıcı bu sözün Tanrının hoşuna gitmeyeceğini düşünmüşolacak ki arkasından

"...Cenab-ı Hak adil, kadirdir, zerre şey ile yargılar, affeder. Bahane tanrrsıdır. Haki-kat de öyledir" diyerek O'na sığmır.

(7)

folklor/edebiyat

Anlatıcı,dost düşman kavramınısöz arasında kendi kendine tartışıyorve arkasın­

dan şöylebir fıkrayı anlatıyor:

Vakt-i zamanında delikanlımnbir tanesi kahvede söy1enirken "Benişimdiyekadar

kimse dövmedi, ve dövüldüğümyoktur ve kimse de dövemez. ". Kopuğun birisi biraz

gö-niillenir. "Bununyumruğu taş mı, nasıl dövü1memiş,kimse dôvemiyor?" diye kolluyor.

Nihayet bu adam kahveden çıkıyor,geliyor işine, kolluyor bunun arkasından. Çiuıki:

zor ile çatacak hani "Bakayım,k bu nasıl bir kahraman, ki kimse bunu dövmemiş,

kim-se dövemiyor bunu." Takip ederek bu adam geliyor suyuna, su suvanrken bu şernaz

adam çıkıyor,suyu bendinden kesiyor, veriyor beri yana. Bu delikanlıbakar, ki su

ke-sildi. Kürek omuzunda gelir, ki suyun bendinde oturmuş,suyu vermişberi yana,

gidi-yor. "Seltimiuıeleykiiml", ''.Aleykümse1am! Ne diyorsun?". Diyor, ki "Delikanlısu benim

hakkımidi. ". "Ne ulan, gözün kör mü? Ben hak mak tammam, gevenleri suvarıyorum."

"Pek iyi, -diyor .;.'kurban, gönlün ne zaman olursa, ozaman suyumu, benim artık,

ben-de bağlarsan bağla, bağlamazsan bırakgit, ben gelir bağlanm. Allahaısmarladık." di-yor, geri dönüyor. "Gel ulan, -diyor -pezevenk! Bunun için mi kahvede diyordun beni

kimse dövemez. " Demek, ki herşeyisabr ile seyretmek: ne kadar büyük birvarlığa

sa-hip oluyor. Bırakıyor, geçiyor, gidiyor. "Gel. suyuna sahip ol! Hakikat seni kimse

döve-mez.". s.435

b. H:ik8.yeler

Behçet Mahir, fıkralarda olduğugibi, yeri gelince, herhangi birdüşünceyiörnek ve-rerek güçlendirmek, karşısındakiniona inandırmak,tanıkgöstermek, herhangi bir du-rumu açıklamakgibi vesilelerle hikayeler anlatmaktadır.Köroğlu-Han Nigar hikaye-sisini anlatırkensözüdoğruluğagetiriyor. Doğruluklahareket edenin sonunun her za-man iyi olacağınısöyler ve buna bağlıolarak bir hikaye anlatır.Bu hikayede anlatılan

olay birebir Samanyolu Televizyonunda Sır Kapısı programındafilme çekilmiştir. Tek-nolojinin de bu anlatılardanyararlandığınıngöstergesi olması açısındandikkate değer

bir örnek olduğukanaatindeyiz:

"Zemanuı birisiııde, ağamn yanında,bir hizmetkarçalışıyor.Ama, bu adam yedi

se-ne, bu ağanınyamndaçalışıyor, hakkıile. Eğer ağa, eğerhamm, bu adamdan memnun

oluyorlar. Neden memnun oluyorlar? Bu hizmetçinin eli de doğru, dili de doğru, kalbi

de doğru. E, elbette, el doğru, dili doğru, kalbi doğruolan bu adamı Allah da sever, kul

da sever. Lakin, ipsiz adamıne Allah sever, ne kul sever. Çünkü, haşa cemnetimiziiı

şan-u şerefinden,it oğluitin çıresı,sabaha kadar yanmaz. Bir gün hanım, kocasıbeye

diyor, kı' "Ağa!" diyor, "Buyur!Hanım"diyor, "Bu adam bizimyanımızdayedi senedir

çalışıyor.Eyethakkıile çalışıyor,amalôkin, bu heriii. bizimhakkımızbudur ki

evere-lim. Ben bu adama diintircti do1anayım. Bu adama bir yar bulayını.Sen de keseni aç,

yardım et, toyuna para dök! Bu heritin. toyunu düğününü tutalım. Bu adam da ço1uk

çocuk sahibi olsun. Beş on kuruş da sermaye ver, bu adam kendini idare etsin! Daha

bize ııökerlik, hizmetkarlıketmesin!". Çünkü, ağa da razı, hamm da razı, bu adamdan.

gideyim, çeruıiktengeleyim. Ertesi günü doleneyim diiniircii." "Pekala!"Akşam oluyor

Iıeıiımhizmetkara diyor, ki "OğlumAhmet!" "Buyur -diyor-henim!" "Oğlum-diyor

(8)

folklorl edebiyat

Bu adam, geceden tebdilini görüyor. Sabah açılıyor. Arabayı koşuyor, hazırlıyor.

Geliyorhanıma diyor, ki "Hanım,araba hazır;buyur!". Hanım ise, komşulardaniki üç

tane de gelin kız alıyormaiyetine. Doğrugidiyor çermiğe. Nihayet biryeşillik

üzerin-de, bu adam arabayı eğliyor.Diyor ki "Hetum, ahan bu gök çimen üstündeçadır

kura-yım!" "He oğlum -diyor -kur!" Bu edem arabalarınüzerinde çadırıindiriyor. Ogök

çi-men üstündecedırıkuruyorhanımına. Kadınise, çadıragirip oturuyor. Nihayet,

yeme-ğini, sabah yemeğini, kahva1tısınıyiyor. Üzerinde olan omeretini. altınını, bileziğitıi,

neyi varsa, bütün açıyormendiline bağlıyor, çıkın; ufak çekmeceye koyayım derken,

meğer göğsüne, koynuna sokuyor. Çıkını, bu kadın, koynuna soktuğunubilmiyor.

Ha-yelleniyor, zannediyor, ki çekmeceye koydum. Asıldan görmüş adamlar, eğer

üze-rinde olan emereti. eğerkolunda olan emareti nihayet çertniğe,yahut sıcağa

götüre-mez, yahut bir iyi yere. Neden, kimse görüp heves1enmesin bir, olur, ki benden yoksul

adamınhayali olursa, gidip de kocasının yakasını tutıpasın. Ezeli ezelden gider beyler

dillerde söylenir. Hikeyelerimiziii yeri geldi sarf ediyoruz. Demişki:

,.

Hizandan azmanınpara geçse eline

Mühür bende diye Süleyman olur

Hizetıden azmanın para geçse eline

Çıkartenhalarda kahraman olur.

Bir adam asilzadeli olmalı. Şimdi, bu hanım emaretlerin çermik suyu zay etmesin

diye, mendile koydu. Biliyor, ki çekmeceye koydum. Meğerçekmeceyekoymuş. Çadır­

dan çıktı, gelin kız ile, hizmetçisi olan Ahmet'e döndü, ki "Oğlum Ahmetl11. "Buyur

ha-mın!". "Oğlum,biz gidiyoruz. Bak, emaretlerim, altın1arım,mendil ile çekmece içinde-dir. Oğlum, mukayyet ol!". "Hetum, korkma git! Ne olur ki senin emaretin! Ben

burda-yım". Kadın çadırdanbirazayrılırken, ineğer, haşacemaatimizinşan-u şereiitiden,mal

otlamış,tezekler, yaban tezeği, bir galhan kadın gördüğügibi, ayağı ile "I/urul' vurmaz

tezeği kaldırdı. Geri döndü çadırına doğru "Oğ1um Ahmet, şu tezeklerden devsir de,

ocağı yak! Biz çermikten çıkanakadar, pilavı deme koy!" "Hanım, kurban olayım!Sen

zahmet çekme, eğilip tezeğe elini vurma! Ben toplarım,Hamm, sen yoluna git!". "Oğ­

lum, bir şeyolmaz. Bak buralarda dolu kuru tezekler. Topla!"Hanım tezeği attı

hiz-metkara doğru.Hizmetkar özür diledi. Meğer, eğilirken, o koynuna soktuğu çıkın,

ye-re düştü; hanımın haberi yok. Hanım bilir, ki çekmeceye koymuş. Hizmetkar da

bili-yor, kihanım çıkımçekmeceyekoymuş. Meğer, etrafta bu köyün nahırı mallarını

otla-tıyor. İneğin birisi, gelip, haşa cemaatimizin şan-u şeretinden.oçıkının üzerine pis1e-di. Çıkın kaldı mayısın altında. Bu adam etraftan yaban tezeği devşirerek, çadırın yan-ma taşlan çevirdi. Bir ocak kurdu, yaktı tezeği. Hanımçermikten çıkıp,yani gelene

ka-dar, bu adam pilevı deme koydu.

Vakit öğleyegeldi. Hamm geldi çermikten. "OğlumAhmet!". "Buyur hanım!". "Oğ­

lum,yemeğin hazır mı?". "Evethanım, hezır!". ''Pekala, do1dur getir oğlum!".Bu adam

pilavı doldurup, çedıre, içeri götürdü. "Buyurun hamın!". Hanımise, götürdüğü

misa-firler ile, çevirdiler sofraya, nihayet yiyip içip, karınlarını doyurduler. "Oğlum Ahmet,

bize bir kahvepişir!". "Başüstünebemm!". Bu adam bir de bir kahvepişirdi,götürdü.

Bunlar kahvelerini içtikten sonra, "Oğlum Ahmet!". "Buyur!". "Oğlum sen de git

(9)

gi-folklor/ edebiyat

der gitmez, hanım açtıçekmeceyi, ki emeretlerini taka aynına.Öyle açtı,ki çekmecede

mendil yok. Yanındaolan misafirlerine dedi, ki "Bu adam doğru adamdır. Yedi senedir

evimde evlat gibibakarım.Bu da bana ana nazarındabakar. Bu adamm eli de doğru­

dur, dili de doğrudur, kalbi de doğrudur. Olur, ki benim bu emeretimi, bu adam cebitie

koydu. Baksana yok çekmecede".Hanımhiçinerek: etmedi, ki bu altınlarım, bu adamın

cebindedir; gelir verir.

İki saat sonra bu hizmetkar geldi çermikten. Hanımdedi, ki "OğlumAhmet".

"Bu-yur -dedi -hanım". "Benim eltınlerımı,sen mi, mendille, çekmeceden aldın,cebine

koy-dıui?" Meğerbu adamın haberi yok. "Hayır,-dedi -hanım.Benim ne elim var ki

çekme-cetıi açayım.Neye alayımki?". "E, oğlumyoktur -dedi -çekmecede. Elbette bunu sen

al-madın. Daha kimse yok, bu çadırı sana teslim ettim, ya kim aldı?".Bu adam durdu baş­

ladı düşünmeye, Heıuuı dedi, ki "Oğlum,benimleşakayapma! Koynunda ise ver

ema-• i

retlerimilIştebak, seniçırak edeceğim".Bu adam dedi, ki "Hetıım,vallah ne benim

se-nin emaretinden haberim var, ne el atmışım çekmecene. Bende değilhamm ". Nihayet,

hanım,buna, bu hanıma midekeberdı. "Koş-dedi-beşıtuyesin, arabayı!"Arabayı koş­

tu bu adam. Ama, lakin, bu adam gayet mahcup oldu. Neden?Hanımın yanındaolan.

Allah gôriicti, bilici, benim haberim yok. Lakin, hanım da bana bühtan etmez. Bunu

ben de iyi bilirim. Hırsız,ben bu çadırın önünde, hırsızda gelip götürmedi. Bu

emanet-ler nice oldu. Bu adam, alıp vere vere, nihayet, şehre kavuştu akşam.

Akşamoldu. Hanımın kocasıgelip baktı,kilıanımınveziyeii vaziyetdeğil. "Henım

hayırhaber?". Dedi: "Gel gel, bak!Osadıkane olan edemımız, bugün benim emeretle-rimi çalmış, vermiyor". Sesledi: "OğlumAhmet! Getir verhanımın eltuunı,

bilezikle-rini! Oğlum, yarınseni dünürcü dolanacak. Sana da ben hayli sermaye vereceğim. Oğ­

lum seni everip, çoluk çocuk sahibi edeceğim.".Dedi: "Ağa, bende yok! Elim kinisiiı,el

vurduğum yok". Nihayet, ağa da birazyalvardı. Baktı,ki bu adam vermiyor, yok. E,

yok bunda, neyi versin? Dedi. ki "Oğlum, eğersende değilse,Müslümana düşeryemin,

gel seni götüreyim hakim huzuruna, yemin et almadığına!Ben de vazgeçeyim!". Dedi:

"Ederim ağa, ederim, götür!". O zaman, bu ağa bizmetksrını, hakim huzuruna çıkar­

dı. Hekime dedi, ki "Bu adam yedi senediryanımda.Lakin, hanımın,düneyin

çermik-te çadır içinde etneretlerini alarak inkar ediyor. Şimdibende değildiyor. Bunda olup

olmadığına yemin et". Hakim dedi, ki ır Oğlum,abdest elırsıtı,Allah'ın ismiiıeyemin

edersin. Yokcanındankorkuyorsan, neddin ise ver! Yok, haberin yoksa, yemin etI". Bu

adam dedi, ki "Ederim hakim bey ederim. Bende değil".Abdestini alarak, üç adım

ha-kimin kürsüsüne gelir gelmez, çiitıkü Çeneb-ıAllah hiçbir ülkemizi ne alimsiz ne

118-kimsiz ne de he118-kimsiz etsin. Heklıyı tanıtmakiçin, haksızı tanıtmakiçin, adalet

kür-süsü ietııtıyor, Iısklı ise haksızı hakimlerimiz tanıtır. Bu adam haberi yok. Adalet

kürsüsüne yakıngider gitmez, üç adım kaldı hekimisı yanma kavuşa da yemin ede,

öyle baktı, ki tavanda, iştesözü beylerKöroğlu'nun üzerine getiriyorum, tavanda bir

batııı kılıcı, indi ağanın başındabir karışkalarak, başladı titremeye. Meğerbu

hiz-metkaryetişmişbir adam, baktıki ben yemin etsem bu ağam bil' derde gelecek.

Çün-kü betıtı kılıcıbudur, Çeker mi?Hayır;yök. Bir gayri hakka yemin ettiriyor, iftira ha,

benim bu ağam bir derde gelecek, yahut işiaksi gidecek. Ya bu devletten yoksul

dü-şecek, ya bir derde düşüphekime verecek parayı. Batııı kılıcı başında iitriyor. Geri

çıktı, kılıç yukarı kalktı. Bunu bu oğlan görüyor. Ne hakim görüyor, ne ağası. Hakim

(10)

kur-" .

folklor/edebiyat

süsüne, kılıç ağanm başmda titriyor. Geri çıkıyor, kılıç kalkıyor. Meğerbu adam ağa­

nın ekmeğiniyediğiiıe,kendikanına kıyıyerda, ağaya bir ziyangeldiğiniistemiyor bu

adam.

o

zaman hakime diyor, ki "Efendi benim çıkındanbeberiin yok. Lakin, ağama

söy-le, bu parayı ödeyene kadar kaç seneçslışeyım,buparayı ôdeyeyim!", O zaman, hakim

dönüyorağaya,diyor, ki "Bebscığım,hırsız mı bu adam?". Lakin, ozaman, ağa dedi, ki

hakime, "Yedi sene bu adam çalışırsa eğer, ben hammm emeretinden vazgeçerim. Bu

parayı ödemişolur. " Hakim döndü, bu adama, dedi, ki "Oğlum,baksana ağansana

ye-di sene çalışırsa, parasız,bu parayı ödemiş olur, ne diyorsun?". O adamsa, "Baş

üstü-ne -dedi -hakim bey! Yedi seüstü-ne daha çslışeyım,ben bu parayı ödeyeyim de. ağam bana

yemin verdirmesin!".

Bunlar, ki birbirleri ile kevli kararkıldılaryine bu edein ağa ile beraber geldi ağa­

sınınevine. Evden içeri girer girmez, hanımdöndü, ki "Ağaneyaptın?". Ağadöndü

ha-muıe,ki "Hanım,evet bu adamda. Ama yeminden korktu, yemin etmedi. Yedi sene bu

parayı ödemek için yanımızda parasız çalışacak.Ben de, sana yine emaret de elırutı,

altm da slırım, bilezik de elirun ". Hanım' da razı oldu. Şimdi, bu adam başladı,

para-sız, yine çalıştığı ağasının yanında çalışmaya.

Çalışa çslışe,aradan bir sene geçti beyler. Ayni, yine hangi ayda seyrinegitmişise,

oayda, yine hanımdöndü, ki bizmetkôruıe,ki "oğlumAhmet!", dedi: "Buyurhanım!".

"Oğlum,geçen sene seyire gittimse de, lakin o çermik, emeretlerim kaybolduğuna,

bi-raz keyfimi keçırdı oğlum. Bir de erebayı koş da gidelim!" "Baş üstüne lıenım!". Bu

adam srebeyı koşup, doğru ersb« ile beraber, bu hamm da komşıilerınden, gelinden

kizden, birkaç misafir alarak, bu adam çermik yerine gider gitmez, ayni, yine o çadır

kurduğu yere geldi, dayandı.

Buadam kendi kendine dedi, ki "Geçen sene, ben burada çadırkurdum. Ama, bu

çadır kurduğumyer, beni bir bühtana getirdi. Ben yine aynıbu çadırı burada kurarım.

Arebayı eğledi, hanımınadedi, ki "Henıınl'ıiedi:"Nedir oğlum?" Hanım, ahan burada

çadırı kurmuştum.Bu kurduğumyerde, bir

ittirsy«

geldim. Aynı,yine bu yerde

kura-cağım. Bakalım, Allalı'tan lıeyırlısı!"Htuum güldü. Bu adam çedırı kurdu yine orde.

Hntıım ise içeri girer girmez, eğerkoynundeki eltuılennı, eğerkoynundaki

bilezikleri-ni, hel' ne kadar emereti var ise açıp, mendile bağladı; hizmetkarını sesleıli. "Oğlum

Ahmet!" "Buyur. -dedi-henun!" gel çedıre!"bu adam girdi çedıre. Dedi: "Oğlum, bak

aha bnk: elimle çekmeceye koyuyorum. Yine geçen sene gibi, deme. Bak gözünün

önün-de, kaybolursa karışmam!"dedi. "Hanım aç mendili benimyenımds,birer birer benim

elime say, teslim et! Yine çermiktetıgel, teslim al!"hanım tekrar mendilaçtı. Her

ne-yi varsa, bu adama birer birer sayıp, gözünün elinde bu adama teslim etti. Bu adam

mendili diiğleyip,eli ile çekmece içine koydu: "Hanım çadırdan çıkarak,misafirleri ile

beraber, yine çermiğiiıyoluna yürür yürümez, meğerbir sene evvelki eğildiğiyere

gel-di. Ha111m , aynı itıeğiıı gübresi, bir seneden kalmış, o yerde kurumuş; hanım ayağıile

vurmasıile, tezekattıbir yana, eğildi tezeğialmaya. Baktı,ki tezeğiıı altındabir men-dil sarılmış. Eğildi, mendile el atması ile, mendil dağıldı. Baktı,ki emeretlerparlıyor.

Çünkü, malum a, altma kırksene de kalsa birşeyolmaz,yine altın. Hanım, ııesıl

(11)

ema-folklorledebiyat

reti, kendi bileziği. O zaman hatırınageldi ki ben bu. mendili çekmeceyekoymamışım

da, koynuma koymuşum.Burada eği1dim.Demek burada düşmüşbir sene evvel".

Hiz-metkarına bağırdı, ki "Gel oğlum gel; -dedi- hele gel!" hizmetkar seyirtti. "Bıiyrıin

ha-nım!" "Oğlum gel itiğimibuldum". "hetıun nerde?" "Aan bak, aan!" Hanım birer birer

saydı, ki aynıkendi malı, bir sene evvelki'kaybettiğikendimalı. Hizmetkar da

sevin-di. Dedi: "Henım, sen de doğru, ben de doğru. Cenab-ı Allah ne senin malın kısmetten

çıkartmış,ne de benim hulusumu kaybetti. İşte itiğitı buldun. Onları da teslim et

ba-na!" dedi: "Oğlum, bunlar Senin meluıdır!". "Yok yok, hanım, ver bana!" Aldı getirdi.

Onu da çekmeceye koydu bu adam. Hanımgitti çermiğe.Nihayetyıkandılarçıktılar.

Bu adam da , yine etraftan tezek götürerek, hamm gelene kadar, yine pilav deme

koydu. Hanım,misafirleri ile çermikten çıkıp çadırageldi, "oğlumAhmet!". "Buyur

ha-nım!". "Yemeğjn hazır mı?". "Evet hamm hazır.".Dedi: "Bir doldur, getir oğlum!".

Ha-nım seviniyor. Çünkü, neden? Yitik bulundu. Bu adam yemekleri getirip, hanımın

kar-nuu, miseiirleriyle, doyurdu. Dedi: "Oğlum, sen de git, çim gel!Artık, srebeyı koş

gide-lim!". Bu adam da, gidip çermiğe yıuulu, yıkandı; çıktıgeldi. Arabayı koştular. Gerisin

geri, hanım araba ile geri döndü.

Akşam oldu, geldi hanesine. Akşam hetumuı kocasıgeldi, ki hanımınyüzü şadı­

man, hanımkeyiili. Dedi: "Henım, inşallah buyılki çermiğiiı iyi." " Gel ağa gel!". "Ge"

çen setiekiyitirdiğimemeretlerimi de buldum.". "Nerede?" "Yine aynı o yerinde.".

Ha-nım başladı kocasına izehat etmeye. Neyi? Dedi. ki "Ben mendile diiğleyipçekmeceye

koydum biliyorum. Meğer koynuma koymuşum. Çadırdan ayrılarakbir tezeğe ayak

vurdum. Ahmet'e bağırdım,ki oğlumbu tezekten gel götür! Çıkıtı oraya düşmüş. Ben

gittikten sonra, birhayvanınbiri gelip, iiıek, üzerine pislemiş,omendilkalmış mayıs

altında. Aynı,yine bu adam oraya çadırkurarak, ben de ordan ayrıldım. Otezeğitı

yan-ma gider gitmez, ayağımı vurdum. İşte yitirdiğim emeretim, tezeğin altından çıktı."

Ağa durdu. Hizmetkarıses1edi. Dedi: "Oğlum, senin ki bu paradan haberin yoktu, niye

yemin etmedin oğlum?".Dedi; ':Ağa. bunu anlamak için. hakimin karşısında, nasıl,ki

beni mahkemeye çektin ise, yine götür beni o hakimin karşısına. Orda anlatayım!".

"Peka1a".

Bu adamın önüne düşüp ağa, doğruhakimin kerşısmegötürdü. Aynı, bir sene

evvel-ki olan heevvel-kimin.İçerigirdiler.Ağaselam verdi, oturdu bir yana. Hakime dedi, ki:

"Efen-dim, bir sene evvelki bu adam,hanımınemeretlerinin haberiolmadığınıyeminden

kork-tu. Eğersen, eğerben, dedik, ki bu adam hırsız. İşte, çelmış.;korkusundan yemin

etmi-yor. Lakin emeretlerimiz bu yıl bulundu.". Çünkü ne çeşit olduğunu,ne çeşit yittiğini,

ağada-hakime izehet etti. "İşte, bu adama sordum, ki madem haberin yok idi, niye

ye-min etmedin? Dedi, ki hakim kerşısıiıegötür, orda söyleyeyim. Şimdigetirdim huzur-i

divenuuzu. Bu adamm ifadesini eluıl". Ozaman, hakim ohizmetkara dedi, ki "Oğlum

gel ileri!". Git ileri bu adam.. "Oğlum -dedi -bu emaretlerden haberin kı' yokdıi,niçin

ye-min etmedin?". Dedi: "Hekim efendi, bana ki abdesteldırduı,adalet kürsüsüne üçadım

kalarak, öyle baktım, ki ağamın beşuıde, tavandan bir kılıç titriyor. Ben kendimden

korkmadım.Çünkü, bende bir şeyyok. Ağenuı bana bi gayri hakka yemine çektiriyor.

Ağamm işi eğrigitmesin, yahut da varlığı değılmesın, yoksuldüşmesin, ağarnın

ekme-ğini yemişim. Ağama kıymadım, kendime kıydım. Onun için çalışmaya karar verdim.

(12)

r

folklorl edebiyat

r

ağamın

bir iiiyiine ziyan gelmesin. "Ozaman, hakim bu adama aferin diyerek

"Aieriıi

oğlum!Hakikatte böyle adamlar, daima dünyada adı söylenir!".Ağa da razı oldu. Ha-kim dedi,ki "Oğlum,obulunan emaretler seninhakkındır."Dedi: "Beyim, bendeoyiten emarette gözüm yok. Onu daağama bahşettim.Lakin, birseneçalıştığımhakkı alırım.".

Ağa, sevine sevine buadamı alıp doğrugeldi eve. Ertesi gün, hamm diiniircii dolaşarak,

bu adama ayar birkız bulup, ağa da bu adamın toyuna, pulunu harcayarak, bu adamı

ev bark sahibi, çocuk sahibi etti. Hayli bir sermaye de verdi bu adama.

İşte ezizim batın kılıcı dediğim. Bu da neden? Bi gayri hakka bir adama bühtan edersin, muhakkakişinböyle şin gider". s. 89-96

Behçet Mahir, halk arasında sıkça anlatılan kıssadanhisse tarzıhikayelere fazla-ca yer verir. Hofazla-calara, büyüklere karşı saygılı olmanın gereğini anlatırken aşağıdaki

hikayeden yararlanır.Hikaye üniversite ortamındave öğrencilerin de huzurunda

an-latıldığıiçin, anlatıcıonlara söylemekistediğini bir hikaye aracılığıile söyler. Babası­

nın"sen adam olamasıa"sözüne içerleyip paşa olan ve babasını huzuruna çağıran

ki-şiye babanın" Ben sana paşa olamazsındemedim, adam olamazsındedim" sözleriyle özetlenebilecek hikayeyi ayrıntılıbirşekilde anlatır.

Bir devrin zamanında büyük bir adamın evltidı biraz acizlik ederken her vakit

ba-bası. "Oğlum adam 01, sen adam olamazsın,senin bu kafan adam olmaz." Deyip

sesle-nirken çocuğuna, çocuğunizzet-i nefsine dokunur babasınınbu cevapları, her gün

söy-ler. Babasının sözlerine darılanbu genç okumaya devam eder. Nihayet ilerler, büyür.

Bir büyük, birpaşarütbesine geçer, birpaşa olur. Bir makama oturduğuzaman da ya-veri gönderir, ki "filan mevkide, filan adamı karşıma getirin!" der. Tabii rütbegetirtir. Yaver gelir, bu gencin babasını sorar. Bulur. "Buyurun efendim,paşa sizi istiyor. " der. Emre ne lazım? İtaat lazım,hürmetlazım.Kanunu kanun bilmek, devleti, milleti. mil-let bilmek herinsanın şeretidir. ''Baş üstüne!" diyen bu ihtiyar, ya verin önüne düşer,

nihayet saraya çıkar. Makamdan içeri girer, ki kendi evlôdı,bir makam sahibi,

mesle-ki olmuş. "Buyurun -der -baba!". Yavere "Çıkın dışarı!"der. "Sen bana her vakit sesle-nirdin, oğlum adam olamazsın,sana adam ol sen adam olamazsın, deyip senin bu acı

sözlerine karşılık ben de okudum, gör, ki nasıladam oldum. Bana olmazsın diyordun, gördün mü benim nasıladam olduğumu. Ya ben adam olamıyordum?" deyince, ihtiyar güler. "Niçin güldün bey baba?" der. Der, ki "Oğlum,iyice cüdam olmuşsun.adam

ola-mamışsın. Yine söz benim, yine diyorum sen adam olamamışsın. Eğer adam olaydın,

sen gelirdin benim ayağımabeni görmeye. Ben bir senin baban olduğum için beni

se-nin ayağına getirdin. Şimdi sen adam olmuş musun?" deyince bu genç düşünür: "Ula

hey veb, hakikat hal söz benim babamınmış.Öyle ya, eğer ben adam olamamışım.Söz yine babamınsözü imiş." Kalkarbabasınınelini ôper.

Behçet Mahir, yakın tarihimize ait tarihi olayları hikayeleştirerek anlatır. Ata-türk'ün kurtuluş savaşında gösterdiğiüstünlükleri ve devlet adamlığıile ilgili yorum-lar yapar. Kendisinin yaşadığıErzurumvecivarındageçen bu olayıdedesinden

duydu-ğunusöylemektedir:

Eyyiğit, ölme et ki sen öldüresin. Düşmansenibasmasın,sen düşmanı basasın. İş­ te seslenenler öyle seslenmiştir. Lakin bunu da kendi babamdan işitmiş, duymuşıuıı­

(13)

[olklorledebiyat

Duyduğum cevap. Evet. 22Aziziye tabyasında,72mulıarebesinde, 93 evvel 72'de.

KurtPaşaciibbesinisağkoluna sarmış, kılıçelinde, askerin önünde Hamam Deresi'nde.

Aziziye Tabyası'ndan aşağı Hamam Deresi'nde. Yani Deve Boynu sınırında benim bu

ulu dedem sap arabarun üstünde yüklü, Hamam Deresi'nde öküzleri açmış,araba

öyle-ceyol üstünde sap dolu kalmış, işte bu eyuuti« harman zamamnda Kurt Paşa.Muhtar

Paşa,Rus'un gelen giillesiiıe karşılık "Oş!"diyerek, gülleyekarşılık kılıççekip

seyirde-rek, lakin düşmamngüllesi sağa sola, kayalığa vuruyormuş, arkasmdaki askere şöyle

seslenmişo paşa. ''Korkmayın yavrularım, korkmayın kuzularım, korkmayın

evlôtle-tuiı, görelim ne yapabilir, görelim bir yapamaz, yürüyün oğullarım!"diyerek askerin

önünde Hamam Deresi'ndendüşmanısürerek, Kötek'e kadar sürmüş. İşteböyle

emiile-rim üstümüzde olursa, eğerböyle kahramanpaşalarımolursa eğer, elbette ki üstün

olu-ruz, elbette yeneriz,yeiıilmeyiz.Hele kuvvete beklİştebenim ulu dedeme, dedem

baba-ma söylemiş:,"Böylegözüm gördü, o zat rtıibebir kolunda, kılıç elinde gelen düşmamn

gitllesinekarşı baş açıkyürüyerekarkasındakiaskere kuvvet verip ilerleyerek gittiler. "

İşte biz de ele alalım, kammız, imammız, carumız bir olsun. El ele, dar günde, vererek

bir kan olalım,bir el olmak bizelazımdır. İştebunun için hakikat hal tarihlereyazılmış

bu kahramanların ebedi ebet isimleri ölmez. Her vakit seslenir, lakin asırlargeçtikçe

bunların adlarısöylenir, unutulmaz birdevedır. İşte bunlardan sonra gel gelelim, ki

gö-zümüzün gördüğü,hepimizin bildiği, işittiğibir haldir. Düşmanikiyaşındakiufak

ço-cuklarımızı İzmir şehrindesövelereçakıpacaba neyaptı?Bu ikiyaşındakiyavru

bebek-ler, intikam alma, bu sövelerdeçakılıbebeklerimiz. lakin Ceııeb-iAllah üzerimize bir

se-bep vererek işte Atatürk ordunun üzerinde düşmandanintikam alarak bu zayıflayan

Türk milletini bir daha tazeden dünyaya kavuşturdu. Yavru1arımızı, sövelerde çakılı

idi, kurtardı. İşte böyle kahraman kumandanlar olursa eğerhiçsarsılmayız,daimi

iler-leriz. İşte insanların yiğitliğiorde belli olur masa başında bağırmadan,meydanlarıyık­

madan ne çıkar! Yiğitisen cephedeyiğitliket, bileyim, ki o zamanyiğitsin.s.471

Anlatıcı, aklın insan için önemini anlatmak için yine bir hikayeye başvuruyor.

Sultan Mahmut mekan, hele bunlar biraz gitsin, şöyle dilime geldi, ki işte sözün

arasındasözü izah etmeye tekellüm geliyor, misal geliyor, iyi dinle efendi, derdine

de-va bulmak için tebdil-ikıyafet İstanbuliçerisini dolamrken bir ihtiyar adam büyük bir

mağaza önünde oturmuş,bir ufak çekmeceyanında,hal, gelen giden bunun elini

ôpii-yor, danışıyor. para veriyordu. Nihayet vezir ile beraber gelip selam verdiler. Tebdil-i

kıyafet, ne bilsinpadişahtır;biri vezir. ''A1eyküm selam, dervişbabalar!". "Diiılenmeye

müsaaden varmı?". "Hay hay buyurun!" Oturup dialenirken işaretverdi Sultan

Mah-mut, vezir, bunu, içerisindeki ne olduğunuçözmek için. "Baba can önündeki çekmece,

mağazan boş. Bu saltanatlıolan bir yerde, böyle bir şey, sattığın gôriikriıiiyor.Nedir

burda senin de işin, bizeanlatır mısın?Biz bir aciz dervişlıenız, artıkbize de böyle

hal-lerlazım."İhtiyar dervişleregü1e güle "Şu gördüğünhalkaltın satıyor, -dedi -bekhalı

satıyor,emaret satıyor,ben de akılsetiyorum. Benim settığım varlık kıymetli, onların

settığı altın,erneret mikıymetli?"deyince vezir durdu. Bunu hepimiz iyi biliriz, ki

dün-yanın en kıymetinedir?Akıldır. Altım da akılkezerur, herşeyi akılkaZa1111'. Evet

ba-ba, seniiıki kıymetli.". "Ha,işte ben de akıl sstıyorum, ki gelen giden halk benden ize-hatalır,benden bir akıl alır, fikiralır, ona göreyapar. ". "E, biz de mıihtecızbaba!

(14)

Hen-folklorl edebiyat

gisini istersin?". E vezir baktı,ki hakikat her neolursa, olsun; hakikatinidimağına

aL. Demin dedim, hakikat tadını tat! s.432

Behçet Mahir, Süleyman peygambere atfedilen bir kıssayı anlatır:

DavutoğluSultan Süleyman İiritigönderdi, ki '~serçeyi çağırın!". Geldi İlrit, ak

serçe dişisinin yanında çırpışıyor. "Buyurun ya kuş, Süleyman seni istiyor!". "Ben de

bugün Süleyman 'un. " deyip de kanatlarını birbirlerine çırparak dişisinin yanında sıç­

radı. İirit geri döndü, geldi Davutoğlu Süleyman 'e. Bu tebliğihaber verirken o zat-ı

muhterem "Kim var idiyanında?"sordu. ''Dişisi var idi". "Olur, -dedi -dişisinin yanın­

da bugün de, Süleyman olsun, zararıyok" dedi. s.490-491, s.579

Anlatıcı, destanın KiziroğluMustafa Bey-Mganistan-Gürcistan kolunu anlatırken

Ki-ziroğluMustafa Bey'in Afganistanhükümdarınınkızınıistemesini evvel ü ezeldeyazılmış

olarak değerlendirdiktensonra, yazılan yazının değişmeyeceğinibirkıssaile anlatır:

Yazan katip nasil bu yazıyı yazmış, acaba ne demek istedim? Şöylesesleniyorum,

açıklayalımmealini: Kaptamn biri kırk senekaptanlık etmiş, kesesi güverteden suya

düşmüş. "Getirin hortumları ulan, keseyi bıraktıkdenize!". Hortumlarıgiyinip,

elbise-lerini, kendisini geminin bacasındansuiçine atan kaptan suyun içerisine varırken

ba-kıyor, ki bir ihtiyaradamınelinde kese. "İiıme,inme RecepAğa, al! Al kaptan al kese-ni, çık yukarı!". Bakıyor, ki elinde bir kalem kağıt yazıyor. "Ben ahval-i ezeldekiyazı­

ları,nihandan cihana gelen erkeği kadına, kadını erkeğe yazarım; atarımsuya, bu

ya-zı bozulmaz. Kudret ve kuvvet sahibinin eliyleyazılan yazı bozulmaz. Benim yazımda

kimdedir? Aha şimdi sıra, nöbet sana geliyor. " deyip. "Bağdat diyarında eskici Recep

Ağa 'nın kızı nihandan cihana dokuz gün sonra gelecek, obüyüyüp sen de onu

alacak-sın -deyip -ahan yazdım, attım!". İşte kaptan bunu tecrübe edip de hakikat hal dediği

maharetler bir birçıkıpnihayet oçocuğu vurup, yirmiyılsonra çocuk dolanıp fırlanıp

okaptanın başına gelip bir yatak içerisinde kadının göbeğindeyara yerini gören

kap-tan, "Sana erkek eli değmiş mi?" deyip, kadın başına geçen kıssayı anlattıktansonra,

"Amenrıa -deyip -hakikat yazılan yazı bozulmaz. Yirmi yıl evvel seni öldürmeye kast

edip gittim., öldü diye bıraktım. Lakin yirmi sene sonra yine geldin, beni buldun.". İş­

te hakikat budur, ki ahval-i ezelden yazan kôtipleroyazıyı kimse bozamaz. s. 444-445

c. Atasözleri

Atasözü,Türkçe Sözlük'te,7 "Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka malolmuşsöz" olarak tanımlanmaktadır.Atasözü. halk edebiyatıtürü olarak,

düz konuşmadan bağımsız değildir. Atasözünün söylenmesi için belli bir vesilenin çık­

mış olması gerekir. (Boratav 1982:120) Boratav, atasözlerini iki kümeye ayırır: Asıl

atasözleri ve atasözleri değerindekideyimler. Asıl atasözlerini "Bir yargıyı ya da bir gözlemi kapsayan atasözleri"; atasözü değerindekideyimler ise, günlük söz kalıplarııı­

dan güç olduğunu söyleinekle birlikte atasözlerine çalan yönü, daha uzun oluşuve da-ha az kullanışları gibi özellikleri yönleriyle tanınabileceğini ifade eder. (Boratav 1982:122) Söz arasında düşüneeye netlik katan, söze güç kazandıran atasözleri ve de-yimleri söz ustalarının bolca başvurduğu bir yöntemdir. Köroğlu Destanı anlatımını

(15)

faikları

edebiyat

gerçekleştiren Behçet Mahir de bundan sıkça yararlanır.Bu bakımdan eserde

yüzler-ce atasözü ve deyim yer almaktadır.Boratav, biryargıyı,ya da gözlemi kapsayan ata-sözleri; dolambaçsız, açıkbir öğüt, akılverme, ya da yasaklama içeren atasözleri; fık­

raedası taşıyanatasözleri olarak üç kümeye ayırır.Behçet Mahir'de üç kümeye ait

ata-sözleri bolca kullanılmıştır.

Mücevher kadrin sarrafiyi bilir. s.7s.361,·Meşe saka1sızolmaz. s.7;Pancan kim yer,

her vakit naçar yer. s.8;Dadananla kuduraİıbir olur. s. 8;At seyirdir, yiğitövünür;kı­

lıçkeser, kol övünür. s.14. 5.83, s.402, s.453, s.460;Evvel ölç, sonra biç. s. 49 ;Kelhan at

yerışte birinci gelmedikten sonra, onun kelhan olduğunu kim tasdik edebilir? s.

51;Adem adem olmaz aş1anmadıkça/Ağaçbar vermezaşlanmadıkça.s. 56;Kör, Al1ah'a

nasıl bakarsa. Allah köre öyle bakar. s. 56;Çağrı1anyere erinme, çağn1mayanyere de

hiç görünme! s. 63;Yazı1an yazı hiçbir zaman bozu1maz. s. 72;8ahavet kapısmdan

bü-yükkapıyoktur. s. 75

Adam odur, ki bir adamm dar gününde el tuta. s. 81;Yiğitlik dokuz, sekiziietıt;

da-ima ient ile dolar. s. 83;Bir da1da bir giil olıirse, kokulu olur. s.106;Her zamanın bir

devri, her devrin birzamanıolur. s. 108;Bağdat gibi şehir, kardeşgibi yar olamaz. s.

129;Dert çeken derman bilir, dert çekmeyen ne bilsin. s.132;Çokyaşayan çok bilmez,

çok gezen çok bilir. s.132, s.303;Tarife arifister, tarif, arifolmazsa, yüz defa tarifetsen,

yine der, ki, "Ne dedi, hiçanlamadı".s.132;GÜzellerin mirashoru çok 01ur.s.137;Bir

el-maya kırkel uzemr, herkes elini uzatıro elmaya, amma, kısmetiolan alır, kısmeti

ol-mazsa a1amaz.s.137;Hırslaoturan küskünlük ile kalkar, hırs1aoturan zarar1a kalkar.

s. 140;Pireye hırs edip, efendiyorganı ateşeverip yakma. s. 140;İ1min başı sabırdır. s.

140;Dudu kuşu, kemiğiölçer, biçer sonra yutar. s. 143;Ö1çmeden biçerserı. ya uzun

ge-lir, ya kısa. s. 143;İnsan insanm rsluııetudır,insan insanm şeytenıdır.s. 154;Yüksck

değısı yüksek dumanı vardır. s. 169;İyileşir kılıç yarası, iyileşmez dil yarası. s.169,

s.329;Acı1l1n kebrını çekmeyenne bilsin, balının kadrin ! s.199

Yoksulluk görmeyen adam. ~ebilsinmalının kedriıı!Cefayı çekmeyen iidem ne

bil-sin, sefanın kadrin! s.199;Yoksulluk ateş bir gômlektir, her vücut giyemez, her vücut

da, giyse dayanmaz. s.200;Fala inanma, faldan geri kalma. s.201;Kadınıgösteren

saç-tır, erkeğigösteren bıyık. s.201;İyiliğeiyilik etmek adem kôridır, kötülüğeiyilik etmek

arifkürıdır. s.211;Başmselümet istiyorsan, diline sahip ol ! s.211;Dildir adamı yar

eder, dildir adamı yad eder. s.215, s.313, s.378;Çobansız davar otlar mı? s.221;Dost

uyur, diişuıen uyumaz. s.234, s.297;Bir adamm dilinden çıkan, bin adama duyulur.

s.236;GÖnÜ1 ne kahve ister, ne kahvehane; gönül ahbap ister, kahve bahane. s.240,

s.303, s.364;Her vakit vardan fayda olur, yoktan ne fayda olur? s.244;8uda balıkpazar

olmaz. s.259;i"kigüreşenin biriyıkılır. s.270;Birhanımı hanım eden evinin ceriyesidir,

ağayı ağa eden kapınınhizmetçisidir. s.278;Hırsile oturan zarar1a kalkar. s.282;Her

horoz, kendi çöpıüğündeôter, karganm ciiciiğübile kendine şahin kuşudur.

s.289;Ben-lik ile giden adamm ebiri, akıbeti bataktır.s.289;El mi yaman bey mi yaman.

s.289;Ni-ce bin bilirsen bir bi1meyene yinedanış. s.292;Çok bilen çokyenılır. s.292;Eşkeregiden

elçiye zeva1 yoktur. s.306;Bana değineyenheyye bin yıl yeşesuı. s.310;Er evlenen döl

alır, er yola çıkan yol alır; veresiye mal satan avuç ile yer alır. s.313;Yatan aslandan

ise, gezen tilkihoştur.s.315, 8-341, s.411, s.476, s.503;Zengin erebesını dağdan eşırır,

geripyiğitdüz ovada şaşırır. s.366, s.400;Tek adam tekin olmaz. s.331;Geçmez akçe ile

(16)

s.339;El-r

J U ' M U U W W ' ) ' U <

çiye zeva1 yoktur. s.348;Cücüğütorda sayarlar. s.335;Himar ile gitmeyo1a/Başıııgelir

bir belô/Ketir ile hele me1e/Atyiğidin yoldaşıdır.s.359;Esen, bir gün düşer.s.372;As1an

pençesinden lokme almak miişkiil olur. s.388;Esen düşer, eken biçer. s.388;GÖzlüye

gizli yoktur. s.403,·Aç ile tok nevliden bellidir bir; zengin ile fakir gezişinden

belli-dir.s.413;Köpek de yaza çıkar, amma yediği ayazısor. s.417;Zor kapıya dayanmamış,

şerbacadan çıkmaz. s.418;Yiğidinsözü dert olmaz, cahil etıiğide kurt olmaz, kurttan

doğankurt olur. s.419;Çevikhırsızevden olur, öküz bacadan gider. s.420;Keskin

fera-set keramete birkapı açar. s.443

Gören göze kılavuz lazım değil. s.426;436. Hasmm karıncaolursa da ayağını denge

al.s.436;Doğru ağaç eğilmez, doğru adamyanılmaz. s.445;Hesapsızkasabm elinde

ka-lırmasat. s.448;GÖzgördüğünü, aşık şair bildiğinider. 8.449; Keçinin ölümü gelirse,

ge-lirçobanın değneğine poççuğunusürer. s.449;Dost uyur, düşman ayıktır.s.453;Dost

ba-şa bakar, düşman ayağa. s. 454;Yiğidi sınır sôyletir,yiğidimevzi sôyletir,yiğidimevki

eôyletir. s.460;Çobanarmağam çaıiı selazı. s.465;GÖnÜlsevdiğinegüzel der. s.465;Zulm

ile abad olanm ebiri harap, berbat olur. s.476;Gelip ekmek üzerinde selam verilmez.

s.510;Dünyada üç şeye yiğitlik. olmaz. Ateşile ürüzgar ile bir de su ile. s.530;Temizlik

imandan gelir. s.543;Söz var, ki acı olur, söz de var tatlı olur. s.555;Dağ dağa kavuş­

maz ama insan insana, yüz yüzegeldiğizaman da yüzlerkızerir.s.584; Yalan söz

insa-nıher vakit yere baktırır.s.585.

d. Deyimler

İpsiz sapsız olmak s. 7, Gözden düşmek,her zaman kılıçboyun olmak 8.13, Devletin

kolu uzun olmak s.15, El ayak çekilmek. s.15, Cinsi bozuk olmak s.36, Eli kolu beğlen­

mak s.38, Gönülkırmaks.62, Alt etmek s.71, s.l. Düşeninelinden tutmak, Alu yerde

kalmamak s.89, Eli doğru, dili doğru, kalbi doğru olmak, s.89, Ev bark sahibi olmak

8.103,Ocağını söndürmek. s.150, Adam olmak. s.159,s.303, s.430, s.dôtı.Derdekalmak.

8.221, 8.582, Diline sebip olmak. 8.215,8.236, Başı darda kalmak. s.236, El tutmak.

s.236 s.508, Başı dara düşmeks.239, G.önü1yıkmak. s.272,Yorganıııagöre ayağını

uzat-mak s.232, 8,416, s.448, Yüzü yere gelmek. s.329, Dilyarası s.339, Dili dost, kalbi düş­

man. s.372, Dili bir, kalbi bir. s.372, Adam etmek. s.410, Kafa tutmak. s.413, Fikri

uya-nıkolmak s.417, Leb demeden leblebiyi anlamak s.423, Akılsatmak. s.432, Bil'yastığa

başkoymak s.434, El uzatmak s.448,Aklıyetmez s.452, Attan inip eşeğebinmek s.455,

Başa kakmak. s.456, Dar gününde olmak s.456, Kan kusmak s.477, Yüzü kızarmak

s.520, Akıl kantarı ile tartmak s.581, Yere baktırmak. s.584, Yüz yüze gelmek. s.584,

Adın] atmak. s.587

e.Aşıklık Geleneği İçindeYer Alan Saz Şairleri

Anlatıcı,içinde yetiştiği aşıklık geleneğininustalarının deyişleriniezbere

bilmekte-dir. Yeri geldikçe saz şairlerini saygıyla anıp anlatımauygun düşen şiirleri

okumakta-dır. Saz, Köroğluiçin nasılvaz geçilmez ·bir unsursa aşıklariçin de aynı durum

geçer-lidir. Bubakımdan aşıkve sazıbirbirinden ayrı düşünmekmümkün değildir. Neredey-se aşıklar sazsız söz söyleyemez. Ona görer'Aşığınen büyük sermayesi, elindeki sazı­

dır. Kendine kuvvet verir. Dilindeki tekellümü saz hazırettirir. Yekpare söz söylemek-her şairin karı değildir sazsız.Neden? Saz birşairile, saz ile bir şairin söylemesi, atlı

ile yayanın yürüyüş etmesine benzer". (s.137) Kendisinin saz ile ilgili düşüncesini

(17)

fo

ıkıarı

edebiyat

Kôroğlıi aşk derdiyle kendinden geçip yerlerde yatan oğlu Hasan'ı sazıile uyandı­

1'11'. Bu 'arada Behçet Mehir, eskilerin sazıngücü ve kudretinden bahseder: "Evet, Aşık

Şenlik, Sutnmeni'ye demişti:"Allah günah yazmazsa, Ayet-i Kerime'yi saz ile

sôyleii-rim. Lakin günah yazar"demişti. Şimdiçok şairlerde saz çelıyor,ama görüyorum

ha-yır! Tel bir yana. sen bir yana gidiyorsun, bsberin yok. Bu memlekette,Hafız Mıktad,

on iki, iki tel de. ortada sarı tel. On dört tel çelerdi. Ortada sarı tele bam teli denitirdi.

Bir Cezayir vurnıesı,insan oğlununüç yüz altmış altı kemiğinibir araya açar,

yumar-dı. Öyle saz çal, ki. ben de dinleyeyim. Ne çıkar?O perdeyi tutturmak, hafız Mıhdat'a

mahsustu. Hani o çalan parmaklartıic'oldu."s. 132-133

Destanda aşıklık geleneği içinde yer aları Sümmani Baba, Mahiri Baba, Ermeni Kirkor, Hafız Mıktadgibi saz şairlerinin şiirlerinive atışmalarım okur. Mahir, Keloğ­

lan'ın Köroğlu'nun Atını Çalmasıkolunu anlatırkenkonuyla ilgili olarak dili

muhafa-za etmenin önemini anlatır ve Sümmani Baba'nın bir deyişini söyler:

İşteSümmani Baba demişti:

Temizle bu kelbim dört köşesini

Çekme bu dünyanın endişesini

Kem göz ile kırmagam şişesini

Geri dönüp pişman018an fayda ne.

ArebiFeiısçedilin olmasa

Bülbületniiruısipgülün olmasa

Elbet birtııeslakteelin olmasa

Dava ilc sultan olsen fayda ne s. 215

Aşıklık geleneğininiçinde önemli bir yeri olan atışmayı anlatırve Sümmani Baba ve Mahiri Baba'nın atışmalarındanörnekler verir: "Ehl-i diller bazen bir canlı sözler ortaya atar, erbab-ımerak bu sözden çok hisse alır. Bazı şuaralar, aşıklarbirbirlerine sorgu sorarken. Mahiri Babaiştebu cevabı söylemiş":

Onedir ki meler gelir.

Onedir ki eler gelir

Onedir ki delergelir

Yarasıvarktuıı çıkmaz.

O bulutlar meler gelir

Oyağmurdur eler gelir Kötü sözdür deler gelir

Yarası varkanı çıkmaz. s.339.

Evet SiunıiıeniBaba demiştir:

ArabiFerisçe dilin olmasa

Biilbıilemünasip gülün olmasa

El bet bir ıiıeslekteelin olmasa

Deva ile sultan olsan faydan ne! s. 455.

Mnhiri Bebe'nın üç suali vardır,Ermeni Kirkor'e demiş:

Onedir ki meler gelir

i

i

·1 i

i

i

(18)

folklor/ edebiyat

o

nedir ki eler gelir

Onedir ki deler gelir

Yarası var kanı çıkmaz.

Evet, Kirkor bulamayarak Mebiri kendi sözünü:

Obulutturınelergelir

Oyağmurdureler gelir

Kötü sözdür deler gelir

Yarası var kenı çıkmaz. s.75-476.

Sümmani Baba demiş:

Kahraman-ıkati olsan dünyada.

Gelir bir gün sana çatar el oğlu

Hakk u hukukundan vaz gelir sanma

Gelir bir gün yakan tutar el oğlu.

Haklı hakkından geçmez. Sen kendikahramanlığınagüvenme. Bir gün gelir, el

oğ-lu yakam tutar, sana çlkar. İkinci cevabında şöyle diyor:

Hiç arz ettin mi akim bendine

Kokim eldenırsuınetesin punduna

Mücevherim deme sakınkendine

Seni bir paraya satar el oğlu

Bir insan kendini kurup yükseltmesin ve ben böyleyim, şôyleyimdeyip kendini

mü-cevher ederse el oğlu bakarsın karşısına çıkar, bir paraya satan olur. Senin

mücevher-.liğindaha neye 'Varır?Üçüncü cevabında şöylediyor:

Sümmani sözlerin her birkelemden

Bu serin kalmasın tozdan dumandan

Ağrı dağıgibi ağırolsan alemden

Akılkenteriyle tartar el oğlu S: 580.

2. HalkbilimiİçindeYer Alan Konular

a. Spor ve Oyunlar

Destanda genellikle bölgede ierası yapılan oyunlar ve sporlar yer almaktadır.

Kö-roğlu Vurması, Erzurum Barıgibi halk danslarınınyanında,Cirit, güreş,atyarışı çok-ça bahsi geçen sporlardandır.

Köroğlu-NiğdeliGeyik Ahmet Kolu'nda Demircioğluve Niğdeli Geyik Ahmet'in

gü-reşi anlatılır. Aneak bu arasöz değil olayınbir parçasıdır:

Kahvenin şenliğide, Deinircioğlu'nun böyle bir kalabalığa göz dolerıdırıp baktılar,

ki bu Niğdeli Geyik Ahmet/ten daha üstün. Hem vücutta, hem simada, daha dapelıli­

vana benziyor. Kahvenin halkıoldu iki tarar. Yani bir tarafı NiğdeliGeyik Ahmet/ten

taraf, bir tarafı da Demireloğlu'ndan taraf Ama nasıliki taraf? Ara yere bir kavil

tut-tular,Demircioğlu'nun tnreiı. Eğere Deınircioğlu yıkarsa. Dcmircioğlu'nun tarafı

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak, Kayseri ilinin içme suyunun karşı- landığı 9 farklı bölgedeki kuyulardan alınan sular- daki nitrat seviyelerinin İnsani Tüketim Amaçlı Su- lar

Doğu ve Güneydoğu’da yaklaşık 10 yıl önce en kaliteli pamuğun Batman’da yetiştiğine dikkat çeken Başkan Aydiş şunları ifade etti: “Girdi fiyatlarıyla baş

Günay'dan sonra birçok masal üzerinde uygulanan bu metodun tüm Türk masalları üzerinde de uygulanarak ortak bir masal katalogu oluşturulması gerektiği fikrini

Kambur Batır Destanı'nın kahramanı Kaınbarm atı yeri hiçbir varlıkla doldurulrnayacak derecede önemli olmasına rağmen Köroğlu'nun atı gibi olağanüstü özel-

Folklor ürünlerinin değerlendirme ve inceleme aşamasında da dilbilim (anlambilim, sitilistik) bakış açısına ve yöntemlerine ihtiyaç vardır.. Her şeyden önce fo ıkı

Resul eydür: Gel yenime gir hamâm Bunda geldin uş işin oldı tamam Çün gögercin girdi (Resul) yenine Sen bak imdi Tanrı’nın takdirine Bin doğan gelürse virmeyem seni

Atasözleri, dar bir kültür çevresinde yaşayan insanların kültür ve kimliğini yansıttığı gibi, bu grubun çok uzağında bulunan bir başka kültürde de

1. Ayvaz'ın Bolu Bey'ine Esir Olması, 3.. Bu varyantlar öğrencim Güzide Hekimoğlu tarafından Adana'nın Kadirli ilçesinin Bekereci köyü nüfusuna kayıtlı olan Yusuf