• Sonuç bulunamadı

Akdeniz İletişim Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akdeniz İletişim Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi"

Copied!
184
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Akdeniz İletişim

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Aralık 2012 Sayı 18 ISSN 1304 3846

(2)

Sahibi

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Adına Dekan, Prof. Dr. M. Bilal Arık

Editör

Doç. Dr. Emine Uçar İlbuğa

Editör Yardımcıları

Öğr. Gör. Dr. Fulya Erendağ Sümer Arş. Gör. Özlem Kükrer Aydın Arş. Gör. Tülin Sepetci

Kapak ve Sayfa Tasarımı

Öğr.Gör. Macit Gürel

Diğer Bilgiler

Akdeniz İletişim, iletişim alanının disiplinlerarası niteliğini önemseyen, çeşitli kapsam ve yönelimlerdeki tüm akademik çalışma anlayışlarının değerli olduğunu kabul etmektedir.

Akdeniz İletişim, ülkemizde iletişim alanındaki yazının gelişmesine katkıda bulunmayı önce- likli bir görev olarak benimseyen bir süreli yayın olarak 2003 yılından bu yana Akdeniz Üniversi- tesi İletişim Fakültesi tarafından yayınlanır.

Akdeniz İletişim, iletişim alanındaki çalışmaların Aralık ve Haziran aylarında olmak üzere yılda iki kez yayınlandığı akademik, “hakemli” bir dergidir.

Akdeniz İletişim Dergisi‟nin yayın dilleri Türkçe ve İngilizce’dir.

Akdeniz İletişim Dergisi yerel süreli bir yayındır.

Yazışma Adresi

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dumlupınar Bulvarı Kampus 07058 Antalya

T 0242 227 5987 / 0242 310 1530 • F 0.242 310 1531 e-posta iletisimdergisi@gmail.com

(3)

Prof. Dr. Ahmet Kalender, Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Ali Şimşek, Anadolu Üniversitesi Prof. Dr. Aydemir Okay, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Ayla Okay, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Çiler Dursun, Ankara Üniversitesi

Prof. Dr. Dilruba Çatalbaş Ürper, Galatasaray Üniversitesi Prof. Dr. Ferda Erdem, Akdeniz Üniversitesi

Prof. Dr. Filiz Aydoğan, Marmara üniversitesi Prof. Dr. Filiz Balta Peltekoğlu, Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Füsun Alver, Kocaeli Üniversitesi

Prof. Dr. Halil İbrahim Gürcan, Anadolu Üniversitesi Prof. Dr. Hamza Çakır, Erciyes Üniversitesi

Prof. Dr. Hikmet Seçim, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Prof. Dr. Hürriyet Konyar, Akdeniz Üniversitesi

Prof. Dr. Mete Çamdereli, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Nilgün Gürkan Pazarcı, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Nurdoğan Rigel, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Orhan Tekelioğlu, Bahçeşehir Üniversitesi Prof. Dr. Özlen Özgen, Gazi Üniversitesi

Prof. Dr. Peyami Çelikcan, Maltepe Üniversitesi Prof. Dr. Raşit Kaya, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Prof. Dr. S. Ruken Öztürk, Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Seçil Büker, Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Suat Gezgin, İstanbul Üniversitesi

Prof. Dr. Süleyman İrvan, Kıbrıs Doğu Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Ümit Atabek, Yaşar Üniversitesi

Doç. Dr. Ahmet Gürata, Bilkent Üniversitesi Doç. Dr. Başak Solmaz, Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Erdal Dağtaş, Anadolu Üniversitesi Doç. Dr. Gözde Yirmibeşoğlu, Akdeniz Üniversitesi Doç. Dr. Gülcan Seçkin, Gazi Üniversitesi

Doç. Dr. Gülseren Şendur Atabek, Yaşar Üniversitesi Doç. Dr. Haluk Emiroğlu, Bilkent Üniversitesi Doç. Dr. Levent Yaylagül, Akdeniz Üniversitesi

Doç. Dr. Mehmet Okyayuz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Şeker, Selçuk Üniversitesi

Doç. Dr. Nilgün Tutal Cheviron, Galatasaray Üniversitesi Doç. Dr. Seçil Deren Van Het Hof, Akdeniz Üniversitesi Doç. Dr. Serdar Öztürk, Gazi Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Karakaya Şatır, Akdeniz Üniversitesi

(4)
(5)

Büyükşehir Belediyeleri ve Sosyal Medya Kullanımı 9

Başak Solmaz H. Nur Görkemli

Gözetlenen ve Gözetleyen Bir Toplumda, Beden ve Mahremiyet İlişkisi: Facebook Örneği 21

Ebru Karadoğan İsmayılov Gözde Sunal

Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı Bağlamında Facebook: Konya Üzerine Bir Araştırma 42

Enderhan Karakoç M. Evrim Gülsünler

Alternatif Medya Olarak Yeni Medya 58

Filiz Aydoğan Ali Murat Kırık

Erciyes Üniversitesi Öğrencilerinin İnternet ve Sosyal Medya Kullanım Alışkanlıkları 70

Mustafa Koçer

Yüksek Öğretimde Sosyal Medya Gruplarının Eğitim Amaçlı Kullanımı: Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO ve Serik MYO Örneği 86

Mustafa Sami Mencet

Türkiye’de Otelcilik Sektöründe Sosyal Medyanın Kullanımına Yönelik Bir İnceleme 99

Özlem Kükrer Aydın

Türkiye Spor Medyasında İçerik Çeşitliliği: Günlük Gazeteler ve Futbol Blogları Arası Bir Karşılaştırma 110

Tolga Çevikel

“ Keep In E-Touch”: Personality and Facebook Use 123

Ulaş Başar Gezgin Ng Yaw Sen

Gazeteciliğin Dönüşümü: Yeni Medyaya Entegrasyon Sürecinde Değişen Habercilik Pratikleri 140

Yusuf Yurdigül Hakan Yüksel

Katkılar 163

Yazı Teslim Kuralları

180

(6)

A

kdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Hakemli Dergisi’nin 18. ‘Sosyal Medya’ özel sayısı ile karşınızdayız. Günümüzde, gündelik yaşamdan, eğitim ortamlarına, iş yaşamından sosyal ilişkilere değin birçok alan medya aracılığı ve medya üzerinden yeniden biçim- lenmektedir. Medya pedagojisinin uzun yıllar koruyucu yaklaşımı da medya araçlarının küçülmesi, cep telefonu ve hızla yaygınlaşan, dolayısıyla her an ve her yerden internete bağla- nabilme olanağı ile yerini etkin medya kullanıcısını hedefleyen çalışmalara bırakmıştır. İletişim, etkileşim, sosyalleşme, paylaşma, dayanışma, karşı koyma, ortak yaratımlar gibi birçok deneyim farklı sosyal paylaşım ağları üzerinden gerçekleşebilmektedir. Bir diğer ifade ile insan ilişkileri yeniden şekillenmekte, sosyal ilişkiler, özel alanın kolaylıkla ve istemli görünür kılındığı sosyal medya, farklı enstitüler ve kurumların da önemli iletişim mekanizmaları haline gelmiştir. Bu ne- denle dergimizin 18. Sayısı yazarlarımızın farklı alanlarda kuramsal, betimleyici, nicel ve nitel araştırmaya dayalı çalışmalarıyla sosyal medya kullanım pratikleri ve yeni iletişim teknolojileri, yeni medya üzerine farklı yaklaşımlar bağlamında geniş bir alana uzanan çalışmaları kapsamak- tadır. Dergimizi özenli çalışmalarıyla zenginleştirdikleri ve emek verdikleri için tüm yazarlarımıza teşekkürü borç biliriz.

Dergimizin ilk yazısı “Büyükşehir Belediyeleri ve Sosyal Medya Kullanımı” başlığı ile Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Başak Solmaz ve Yrd. Doç. Dr. H. Nur Görkemli’ye ait. Yazarlar Türkiye genelinde 16 büyükşehir belediyesinin sosyal paylaşım ağlarını kullanma pratiklerini ve oranlarını göstermek amacıyla en yaygın sosyal medya aracı olarak kabul edilen Facebook ve Twitter hesaplarını incelemişlerdir. Araştırma sonucuna göre 16 Büyükşehir Belediye’sinin hemen hepsi sosyal paylaşım ağlarında yer almakta, katılımcı kültüre katkıda bulunmaktadırlar.

İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi Dr. Ebru Karadoğan İsmayılov ve Uzm. Gözde Sunal “Gözetleyen ve Gözetlenen Bir Toplumda, Beden ve Mahremiyet İlişkisi: Facebook Örneği”

başlıklı ikinci makaleyi birlikte kaleme almışlar. Karadoğan-İsmayılov ve Sunal çalışmalarında, bireylerin kendi rızaları ile sosyal medya üzerinde görünür ve gözetlenen nesne haline gelmelerini sorunsallaştırmaktadırlar. Sonuç olarak ‘toplumda gözetleyenin hâkimiyeti, bireylerin gündelik yaşamları ve bedenlerine incelikli bir biçimde nüfuz’ ederken, gözetim ise ‘hangi şartlarda gerçekleşirse gerçekleşsin, mahremiyetin ihlali’ olarak yorumlanmaktadır.

Dergimizin üçüncü yazısı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr.

Enderhan Karakoç ve M. Evrim Gülsünler’in “Kullanım Doyumlar Yaklaşımı Bağlamında Facebook: Konya Üzerine Bir Araştırma” başlığını taşımaktadır. Bu çalışmada ise yazarlar, Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımına dayanan bir çalışma ile Konya ili kapsamında rastlantısal örneklemle seçilen toplam 324 kişi ile yüz yüze anket çalışması yürütmüşler ve çalışma kapsamında katılımcıların Facebook kullanım pratiklerini ve medyayı ne amaçla kullandıklarını araştırmışlardır. Araştırma sonucuna göre, eğlence, bilgiye ulaşma, arkadaşlık, rahatlama ve etkileşim gibi nedenler Facebook kullanımda etken olmaktadır.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Aydoğan ve Arş. Gör. Ali Murat Kırık’ın birlikte hazırladıkları “Alternatif Medya Olarak Yeni Medya” dergimizin dördüncü makalesi olmaktadır. Aydoğan ve Kırık, geleneksel medyanın sınırlarını ortadan kaldıran ve edilgin medya kullanıcısından aktif yeni medya kullanıcısına dönüşüm sürecine ilişkin kuramsal yaklaşımları incelemektedirler. Buna göre, yeni medyanın etkileşim, kitlesizleştirme ve eşzamanlılık gibi üç önemli özelliğiyle, ana akım medyadan farklı olarak bireyler alternatif medya ile özgürleştirici, eleştirel, yaratıcı ve dayanışmacı bir yapıda demokratik topluma katkı sağlayabilirler. Buna karşın bireyin özgürleşmesi tek başına teknik gelişmelere indirgenmemelidir.

(7)

Alışkanlıkları” başlığını taşımaktadır. Koçer, Erciyes Üniversitesi’nde eğitim gören ve rastlantısal örneklemle seçilen 1500 öğrenci ile internet ve sosyal medya kullanım pratiklerini ölçmek üzere yüz yüze bir anket çalışması gerçekleştirmiştir. Çalışma sonucuna göre öğrencilerin internet ve sosyal medyayı kullanmalarında yaş farkı, sınıf dağılımları, fakülte ya da yüksekokulda okumaları önemli bir farklılığa neden olmamaktadır. Ancak cinsiyetlere göre internet kullanım sıklığı, internet kullanımda süre ve sosyal medya kullanım amaçları, blog sahibi olmada istatistiksel olarak farklılık söz konusu olmaktadır.

Altıncı makale “Yükseköğretimde Sosyal Medya Gruplarının Eğitim Amaçlı Kullanımı: Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO ve Serik MYO Örneği” başlığı ile Akdeniz Üniversitesi Serik Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Mustafa Sami Mencet’e ait. Yazar, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu ve Serik Meslek Yüksek Okulu’nda ön lisans düzeyinde eğitim gören Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü öğrencileri ile öğretim elemanlarının sosyal medyayı eğitim amaçlı kullanım koşullarını araştırmak amacıyla, öğrencilerin eğitim aldıkları dersler kapsamında oluşturmuş oldukları Facebook gruplarını bir ay süre ile incelemiştir. Öğretim elemanlarının Facebook grubuna katılımları oldukça sınırlı olmakla birlikte, az da olsa yapmış oldukları paylaşımlar öğrencilerin ilgisini çekmektedir. Ancak grupta eğitimi destekleyecek, ders içeriklerine katkı, derse ek kaynak ve okuma listesi gibi paylaşımlar yapılmamaktadır.

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Arş. Gör. Özlem Kükrer Aydın’ın “Türkiye’de Otelcilik Alanında Sosyal Medyanın Kullanılmasına Yönelik İnceleme” derginin yedinci yazısı olmaktadır.

Kükrer-Aydın, Türkiye’de hizmet sektörünün önemli bir ayağı olan turizm ve otelcilik sektörünün görünür olabilmek adına sosyal medya kullanım pratiklerini araştırdığı çalışmasında, Türkiye’nin önde gelen dört otelini bir ay süreyle Facebook, Twitter ve Youtube gibi sosyal medya siteleri üzerinden paylaşımları, takipçi, beğeni ya da abone sayısı bakımından incelemektedir. Ayrıca otellerin sosyal medya hesaplarını yürüten birim sorumluları ile de görüşmeler yürüten Kükrer- Aydın, araştırmasının sonunda, otellerin sosyal iletişim ağlarında hesaplarının olmasına karşın bu mecraları yeterli ve etkin kullanmadıkları, bilgileri sık sık güncellemedikleri sonucuna ulaşmıştır.

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Tolga Çevikel, “Spor Medyasında İçerik Çeşitliliği: Günlük Gazeteler ile Futbol Blogları Arası Bir Karşılaştırma” adlı çalışması ile dergimize katkı sunmaktadır. Derginin sekizinci makalesinde Çevikel, Türkiye spor medyasını geleneksel ve yeni medya olanakları ile mercek altına almaktadır. Buna göre, günlük gazeteler ve futbol bloglarını haber kaynakları ve içerik çeşitliliği temelinde içerik analizi yöntemi ile inceleyen yazar, araştırma kapsamında toplam 10 gün boyunca 200 köşe yazısı ve 200 blog gönderisini analiz etmiştir. Sonuç olarak futbol blogları kaynak ve içerik çeşitliliği bakımında gazetelerden daha iyi performans ortaya koymaktadır.

Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ulaş Başar Gezgin ve Malezya’dan bağımsız araştırmacı NG Yaw Sen’in “Keep In E-Touch: Personality and Facebook Use” dergimizin dokuzuncu makalesi olmaktadır. Sen ve Gezgin Malezya SEGi Üniversitesi’nde eğitim gören 19-25 yaş arası 103 katılımcı ile Kullanımlar doyumlar yaklaşımı temelinde Facebook kullanım alışkanlıklarını, içedönük ve dışadönük kişilik, Facebook arkadaşlığı, arkadaş sayısı, arkadaşların yaşı, Facebook da geçirilen zaman, cinsiyet, kategorileri ile incelemektedirler.

Çalışmada içedönük kişilikler daha az sayıda Facebook arkadaşına sahipken, dışadönük kişiliklerde Facebook kullanımında arkadaşlık ilişkilerinin sürdürülmesi, eğlenmek, sanal toplulukta olma ve havalı olma gibi nedenler önemli olmaktadır.

Dergimizin onuncu ve son makalesi Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.

(8)

Değişen Habercilik Pratikleri” başlıklı çalışmalarında yazarlar, geleneksel medyadan yeni medya pratiklerine değişim ve dönüşüm sürecini, bu alanda çalışan gazeteciler üzerinden ortaya koymaktadırlar. Bu amaçla haber ağırlıklı televizyon kanallarından Habertürk, NTV, Samanyolu Haber ve Hürriyet, Zaman ve Cumhuriyet gazetelerinin haber yapım bölümünde çalışan toplam 30 gazeteci ile yüz yüze görüşmeler yürütmüşlerdir.

Dergimizin katkılar bölümünde ise bir röportaj ve bir çeviri yer almaktadır. Gazeteci yazar, Zeynep Atikkan ile medya ve tekelleşme olgusu, yeni medya ve yeni gazetecilik pratikleri, sansür ve özgürlük deneyimleri gibi, sosyal paylaşım ağları üzerine bir röportaj gerçekleştirilmiştir. İlgi ile okuyacağınızı düşündüğümüz bu söyleşide Aslı Tunç ile birlikte Blogdan Al Haberi kitabının yazarı olarak Atikkan, yeni medya, sosyal paylaşım ağları ve bloglar üzerinden bilgiyi üreten, yayan, paylaşan bir sınıfın yaratılması ve bireylerin ifade özgürlüğüne ilişkin görüşlerini alandan bilgi ve deneyimleriyle bizlerle paylaşmaktadır.

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Arş. Gör. Tülin Sepetçi ise Portekiz Coimbra Üniversitesinden Carla Patrão ve Antonio Dias Figueiredo’nun “Educating the New Generation Journalist: from Moodle to Facebook” başlıklı makalelerini Türkçeye çevirerek dergimize katkı sağlamıştır. Sepetçi’nin “Yeni Jenerasyon Gazetecilerin Eğitimi: Moodle’dan Facebook’a başlığı ile çevirdiği makalede, yeni iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelerle değişen gazetecilik bağlamında meslekte tutunabilmek, yeni koşullara uyum sağlamak ve mesleki yeterliliklerin geliştirilmesi için yenilikçi öğrenme olanakları tartışılmaktadır.

Dolu dolu bir dergi olarak karşınıza çıktığımız 18. Sosyal Medya Özel sayımıza katkıda bulunan yazarlarımıza, makaleleri özenle, kısa sürede okuyan hakemlerimize, her zaman büyük özveri ile emek harcayan editör yardımcılarım Dr. Fulya Erendağ Sümer, Arş. Gör. Özlem Kükrer Aydın ve Tülin Sepetçi’ye emekleri, güler yüzlü ve dayanışma içinde ortaya koydukları çalışma arkadaşlıkları için sonsuz teşekkürler. Ayrıca dergimizin Danışma Kurulu üyelerine, dergimizin teknik sorumlusu Öğretim Görevlisi Macit Gürel’e ve tabiî ki her zaman yanımızda olduğunu bildiğimiz Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Bilal Arık’a teşekkür ederiz.

İyi Okumalar Dileğiyle,

Doç. Dr. Emine Uçar İlbuğa

(9)

Başak Solmaz

1

H. Nur Görkemli

2

Özet

Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelerle yaşanan dijital devrim, günlük yaşamda, iletişimde ve bilginin aktarımında çok önemli değişimlere neden olmaktadır. Medya ve iletişim teknolojilerinin hayatımızda oynadıkları rol ise buna paralel olarak hızla artmaktadır. Sosyal medya ortamları, kitle iletişim araçları içerisinde etkisi bakımından özellikle dünya genelinde öne çıkmaktadır. Pazarlama, reklamcılık, halkla ilişkiler gibi alanlarda olduğu gibi yönetim sürecinde de etkili iletişim stratejileri içinde sosyal medya ortamları yer almaya başlamıştır. Sosyal medya, erişilebilir, ölçeklenebilir iletişim araçları üzerinden meydana getirilen sosyal etkileşim ve paylaşım alanlarıdır. Başka bir ifadeyle, bireylerin duygu ve düşüncelerini, gözlemlerini, tecrübelerini aktarmak ve birbirleriyle iletişim halinde bulunmak için kullandıkları çevrimiçi alanlar olarak tanımlamak mümkündür.

Sosyal medyayı yaşamının bir parçası olarak gören bireyin dünyasında yerel yönetimlerin tüm faaliyetleriyle birlikte yer alması muhakkak ki kaçınılmazdır. Nasıl bugün büyük şirketler bile sosyal medyayı görmezden gelmeyip sosyal medya projeleri geliştiriyorsa, belediyeler de aynı şekilde gereken önemi ve özeni göstermelidir. Yönetim süreçlerinde, yöneten ve yönetilenler arasındaki ilişki yeni iletişim teknolojileri ve bu teknolojilerin sunduğu birtakım kolaylıklarla farklı boyutlar kazanmış bazı sorunların çözümünde de yeni fırsatlar doğurmuştur. Kurumsal olarak belediyeler ile yöneticilerinin, kurumları, hizmetleri ve hatta bölgeleri hakkında yazılan tüm olumlu ya da olumsuz yazılardan haberdar olmaları söz konusudur. Olumsuz faktörlerin önüne geçebilmek ve olumlu geribildirimlerde bulunmak adına belediyelerin de sosyal medyada yer almaları ve haksız olduğunu düşündüğü iletilere hızlı bir şekilde cevap vererek kamuoyunu aydınlatmaları önemli bir gereklilik haline gelmiştir.

Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Yerel Yönetimler, Büyükşehir Belediyeleri.

Metropolitan Municipalities and Usage of Social Media

Abstract

Digital revolution, which comes with rapid developments in information and communication technologies, leads to major changes in communication and information transfer in everyday life. Parallel to these developments, the role of media and communication technologies are increasing rapidly in our lives. Social media environments became very important, particularly with its impact in the mass media throughout the world. Together with marketing, advertising and public relations, social media environments also began to take place in managerial process in effective communication strategies. Social media is an area of social interaction and sharing by means of accessible and scalable communication tools. In other words, it is possible to define it 1 Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi.

2 Yrd. Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi.

(10)

as online areas where people stay in touch with each other and share their feelings, thoughts, observations, and experiences.

With all their activities, it is inevitable for local governments to take place in the world of people, who see the media as a part of their life. Like large companies, municipalities should not ignore the impact of social media and try to develop social media projects. In management processes, the relationship between governed people and governing bodies gained new dimensions with new communication technologies and the facilities offered by these technologies. Municipalities the administrators should be aware about all the positive and negative views on the region, their services and activities. To prevent negative factors, provide rapid response to unfair messages, and enlighten the public, it became a necessity for municipalities to take part in social media.

Keywords: Social Media, Local Governments, Metropolitan Municipalities.

(11)

1. Yerel Yönetimlerde Sosyal Medya

T

eknolojik gelişmelerin hızlı bir şekilde yayılması ve yaşanması iletişim alanında da yansımalarını bulmaktadır. Yeni medya ve yeni iletişim teknolojileri adı verilen bu gelişmelerin başında internet gelmektedir. İnternet günümüz dünyasında, hem kamu kurum ve kuruluşları hem de özel sektör ve halk tarafından geniş bir şekilde kullanılmaktadır. Çağdaş kurumsal etkinliklerde iş yaşamında büyük değişimlere yol açan yeni medya, iletişim uygulamalarının her adımında kullanılabilen önemli bir araç haline gelmiştir.

Sosyal medya anlayışının internet tabanında birçok kulanım alanı bulunmaktadır. Basitçe bir video paylaşımından daha karmaşık hale gelen blog kullanımlarına kadar, kullanıcılar tarafından ve kendi kamusu ile sürekli beslenerek artan bir iletişim örgüsüyle sosyal medya, üretici ve kullanıcılarına birçok avantajı beraberinde getirmektedir.

Yeni medyanın etkileşim özelliği, geleneksel medyadan farklı olarak iletişim sürecine çok katmanlı iletişim olanağı kazandırmış olmasıdır. Yeni medyanın bu özelliği aynı zamanda kullanıcının iletişim sürecindeki rolünü ve katılımını da çeşitli şekillerde etkilemektedir. Yeni medyanın sahip olduğu çoklu ortamda, göstergeler, simgeler, iletişim çeşitliliği ve farklı veri türleri tek bir araçta toplanmaktadır. Çoklu ortam, telekomünikasyon, veri iletimi, kitle iletişimi gibi iletişimin farklı boyutları ile imge, ses, metin ve sayısal veri gibi farklı veri türlerinin birarada bulunmasıdır.

Kitle iletişim araçları bütün topluma kitlesel bir şekilde aynı mesajları göndermekte, zamanda ve mekânda sınırlılık yaratmakta ve etkileşimli bir özellik göstermemektedir. Yeni medya ise, toplumun içinde bulunan farklı kesimler, gruplar ve bireylere farklı ve özel mesajlar gönderebilmekte ve böylece toplumdaki farklı bireylerle gruplar daha çok etki altına alınabilmektedir. Yeni medya toplumu bireyleştirerek bireye göre farklı mesajlar gönderirken aynı zamanda mesajı gönderen ile hedef kitlesi arasında etkileşim sağlamakta, hedef kitlenin görüşleri öğrenilebilmektedir. Artık yeni medyanın sağladığı bu olanaklarla yönetenler yönetilenlere istedikleri zaman ve mekanda kolaylıkla ulaşabilmekte ve vermek istedikleri mesajı alıcıya ulaştırabilmektedir. Bütün bunlar, yönetenlerin yönetilenler üzerindeki kontrolünü arttırmakta, yönetilen hedef kitlenin bilinç ve davranışlarının manipüle edilmesinde önemli derecede katkıda bulunmaktadır. Genel olarak bu durum da, toplumsal kontrolün sağlanmasında, ortaya çıkabilecek sorunların önlenmesinde ve yönetimlerin istediği düzenin korunmasında ve sürdürülmesinde etkili olabilmektedir. Sosyal medyayı üç anahtar kavramla tanımlamak mümkündür (Nakki vd. 2011).

1. İçerik: Fotoğraflar videolar, statü güncellemeler, etiketlemeler, linkler, vb.

2. Topluluklar: İnsanların ağ oluşturmalarına, işbirliği yapmalarına ve iletişim kurmalarına yarar.

3. Web 2.0: Sıradan insanlar için içerik paylaşımını kolaylaştıran kolay kullanımlı teknolojileri ve uygulamaları içerir. Sosyal medyada ilk başlarda kullanıcıların ücretsiz olarak kolayca boş zamanlarında erişimini sağlamak amaçlanmıştır. Büyük orandaki popülerliği, şirketlerin ve kuruluşların sosyal medyayı kendi amaçlarına uygun olarak kullanmalarına yol açmıştır.

Sosyal medyada açıklık esastır çünkü burada içerik kısıtlaması yoktur, şeffaflık ön plandadır.

Kamular ve halk arasında etkileşimi kolaylaştırır. Halkla diyalog kurmayı mümkün kılar. Aynı zamanda halkın katılımını destekler. Halkın katılımını ise dört farklı açıdan değerlendirmek mümkündür (Nakki vd. 2011).

• Toplumu oluşturan vatandaşların söyleyecek sözlerini kolayca söylemeleri

• Tasarım ve planlama sürecine katılım

• Sosyal medyayla ilgili olarak içerik ve bilginin sürekli olarak süreç içindekilerle geliştirilmesi

• Araştırma projelerine katılım.

(12)

Sosyal medyayı 3 evrede incelemek mümkündür (Klang ve Nolin, 2011):

• Web tabanlı sosyal etkileşim uygulamaları: Myspace, Youtube, Faceboook, Twitter, vb.

• 2007’den sonra ivme kazanan sosyal medyayı ticari avantaj sağlamak adına kullanan iş dünyası.

• Yönetim organlarının sosyal medyayı kullanması: Bu akım 2009’da başlamıştır. Bu uygulama bireylerin ve şirketlerin sosyal medyadaki varlıklarından farklıdır. Bireyler ve şirketler sosyal medyada daha esnek hareket ederlerken, yönetim organları açıklık ve şeffaflığı vurgulayan düzenlemelerle hareket alanlarını kısıtlamak durumunda kalmaktadır. Bu düzenlemeler devlet veya devlet-dışı, bilerek veya bilmeyerek, yasal, teknik veya ekonomik vb olabilir. Şekil 1’de de görüldüğü gibi, kanunlar, politikalar, sosyal normlar ve ortam özellikleri sosyal medya kullanımında kısıtlayıcı unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır (Klang ve Nolin, 2011).

Şekil 1. Sosyal Medya Kullanımında Kısıtlayıcı Elemanlar Kaynak: Klang ve Nolin, 2011.

Sosyal medyaları cazip hale getiren bazı önemli hususları bulunmaktadır. Bunları aşağıdaki gibi özetlememiz mümkündür (Bruns ve Bahnisch, 2009: 8):

a) Siteye Girişte Kolaylık: Başarılı sosyal medya siteleri muhtemel kullanıcıları için siteye girişte ve site içinde dolaşımda onları fazla yormayan basit bir tasarım ile hazırlanırlar. Sadelik içinde mükemmellik yer almaktadır. Burada, bir kişinin siteye katılması, site içeriğinden faydalanması ve siteye kendinden bir şeyler eklemesi için kolay üyelik ve basit kullanım esastır.

(13)

b) Kullanıcılara Eşit İmkânlar Sunma: Diğer bir önemli nokta da kullanıcıların sosyal medya içinde aynı nitelikte olduğu varsayımıdır. Topluluklara kendi yapılarını oluşturmalarına olanak sağlamak ve onlara tek bir şablon ile siteye katılım hakkı tanımak yerine özgün içeriklerini oluşturabilecekleri ve kişiselleştirebilecekleri bir site sunmak daha faydalıdır.

c) Paylaşılan İçerik Sahipliği: Bu özellik kullanıcılar tarafından paylaşıma sunulan her türlü içeriğin de yasal sorumluluğunu beraberinde getirmektedir. Böylece sitelerin içerikleri daha sağlam oluşturulmakta ve gerçeğe aykırı, kişilik haklarına saldırmayan daha özenli web sayfaları sosyal medya imkânları ile üretilmektedir.

Kamu kuruluşları konum itibariyle halkla iç içe olmak durumdadırlar. Yeni iletişim teknolojileri kamu yönetimi açısından devlet ve vatandaş ilişkilerine yeni boyutlar kazandırmıştır. Kamu yönetimi alanında internet kullanımı 2004 yılında 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle büyük bir gelişme göstermiştir. Türkiye’deki kamu kurumlarına bakıldığında internet teknolojilerine hızlı bir şekilde uyum sağladıklarını görmek mümkündür.

Halkla ilişkileri bakımından belediyelerin diğer kurumlara oranla bir adım önde olduklarını söylemek mümkündür. Kentsel faaliyetlerini yürüten belediyeler hizmetlerini halka anlatırken farklı yollar kullanmaktadır. Belediyelerin reklam aracı haline gelen bültenlerini artık kimsenin okumadığı bilinmektedir. Yeni iletişim teknolojileri ve getirilerinden bir olarak kabul ettiğimiz sosyal medya, süreç içerisinde belediyeler açısından da ön plana çıkan bir iletişim aracı haline gelmiştir. Çünkü sosyal medya uygulamaları, kişisel ve samimi dili sayesinde kamularla duygusal bağ kurmaya yönelik bir işlev görmektedir. Kurulan bu duygusal bağın ise, gerek kişiye gerekse kuruma yönelik kurumsal kimliği güçlendirdiğini söylemek mümkündür. Sosyal medya faaliyetleri kurumun kamusuyla ilişkilerini arttırırken diyalogları da güçlendirmektedir. Yine sosyal medya aracılığıyla kurumlar, hedef kitlelerin düşüncelerine ulaşma, onları paylaşma ve yorumlama gibi bir imkanı da kullanabilmektedir. Geleneksel ortamlardaki yüz yüze iletişimin benzerini sanal ortama taşıyan sosyal iletişim ağları, kullanıcılara sosyalleşme olanağı tanırken aynı zamanda kişilere ve kurumlara kendilerini yeniden tanımladıkları bir yol da sunmaktadır. Yeni medyanın yönetim ve halk arasındaki etkileşime katkıda bulunduğu, gereksiz bürokrasinin devre dışı bırakılmasına yardımcı olabileceği kabul edilmektedir. Aynı zamanda bu araçlar siyasal-ekonomik düzenin sürdürülmesi amacıyla yönetim tarafından bir toplumsal kontrol aracı olarak kullanılmaktadır.

Yerel yönetimlerin Belediye 2,0’a geçme gereklilikleri ve faydaları kısaca şu şekilde özetlenebilir:

Yerel yönetimler, yöneticiler ve yöre hakkında yapılan olumsuz değerlendirmelerini takip edebilir, olumsuzluk faktörlerini giderebilir yerel yönetimin etkisi altındaki kişiler ve kurumlarla pozitif iletişim ortamları oluşturup paydaşların yönetim, denetim ve etkinliklere aktif katkı sağlamalarının yolunu açabilir. Tüm paydaşlarının katılımlarının sağlanmasını aşağıdaki örneklerle açıklamak mümkündür.(http://www.bilisim2023.com/sosyal-medya/sosyal-medya-araclarinin-yerel- yonetimlere-etkisi-ve-katkisi-belediye-2-0.html).

• Engellilerle Facebook üzerinden bir iletişim köprüsü kurulup engellilerin sorunlarına yönelik belediye çalışmaları geliştirilebilir.

• Belediye Başkanı’nın faaliyetleri Twitter’den duyurularak, takipçileri belediye başkanının faaliyetlerinden haberdar edilebilir.

• Sokak hayvanlarının sahiplendirilmeleri ve korunmaları yönündeki faaliyetlere katılımcılık sağlanabilir.

(14)

• Sosyal yardıma ihtiyaç duyan insanların desteklenmesi için topluluklar oluşturulabilir.

• Mahalle ve semt gurupları vasıtası ile mahalle ve semt sorunları tartışılabilir.

• Kısa tanıtım filmleri vasıtası ile belediyenin icraatları geniş kitlelere duyurulabilir.

• Özellikle göç veren yerel yönetimlerin hemşeri gurupları ve lobileri ile iletişim kurup, yörelerine katkıları sağlanabilir.

• Son zamanlarda gelişen ve yeni trend haline gelecek lokasyon bazlı üyelik ve paylaşım gurupları ile yerel yönetimin acil durum ve afetlerde veya başka sosyal olaylarda halka ulaşmaları kolaylaşabilir.

• Belediyelerin denetim görevlerini destekleyici ve kent hayatında kaliteyi artırıcı bildirim ve tavsiyelerin alınması sağlanabilir.

Yukarıda saydığımız örneklere daha yüzlercesi katılabilir. Belediye 2.0’a hizmet edecek uygulamaların gelişmesi ve yepyeni imkanlar sunması ile birlikte yapılabileceklerin sınırları ve içerikleri çok değişecektir. Örneğin, Amerikan Devlet Başkanı Barack Obama seçim propagandası sırasında sosyal medya araçlarını çok iyi kullanmış, sosyal medya araçları vasıtası ile seçim kampanyasına 6 milyon dolar bağış birkaç günde toplanmış ve milyonlarca kişi sosyal medya araçları vasıtası ile Barack Obama’nın seçim kampanyasına destek vermiştir.

Erişim ve kullanım kolaylıklarını da dikkate aldığımızda sosyal ağların yaygın iletişim sistemleri olarak hayatımızdaki rolünü ve önemini görmemek mümkün değildir. Sosyal paylaşım ağları arasında en dikkat çekici ve ülkemizde de en fazla kullanılanı Facebook ile Twitter olarak tanımlamak mümkündür. Facebook en sık kullanılan, kullanıcı sayısıyla tüm dünyaya yayılan ve diğerlerine oranla daha fazla gündemde olan sosyal ağdır. Her ay, web linkleri, haberler, blog gönderileri, fotoğraf albümleri gibi 25 milyardan fazla içerik paylaşılmaktadır (http://www.

facebook.com/pres/info). 24 saat içinde 70 bin kişinin Facebook’a üye olduğu görülmektedir.

Tüm bu bireylerin yazıları paylaşmaları, yorumlar yapmaları ve arkadaşlarının paylaşımlarını takip etmeleri günde 1 milyar bilgi anlamına gelmektedir (http://www.sosyalmedyahaber.com/

belediyelerin-sosyal-medya-iliskisi-uzerine-1). Twitter kullanıcıları ise Tweet adı verdikleri kısa metinler ile duygu ve düşüncelerini birbirleriyle paylaşmaktadırlar. Twitter tüm dünyada öne çıkmış bir mikroblog uygulamasıdır. 2008 yılında Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinde başkan Obama tarafından yoğun ve aktif bir iletişim aracı olarak kullanılan Twitter, dikkatleri üzerine toplamıştır. Dünyada 100 milyonu aşan kayıtlı kullanıcısı olduğu bilinen Twitter, günde binlerce yeni üyenin katıldığı ve her ay milyonlarca kişinin ziyaret ettiği bir sistemdir.

2. Belediye 2.0’a Geçişte Yapması Gerekenler

Yukarıda da belirtildiği gibi belediyelere hem vatandaşların nabzını tutma, hem de yapılacak etkinlikleri paylaşabilme gibi birçok olanaklar tanıyan Belediye 2.0’a geçişte uyulması gereken noktalar aşağıda maddeler halinde sunulmuştur (www.bilisimdergisi.org/s126/pdf/72-75.pdf).

1. Önce İzlemeye Başlamalı: Belediyelerin Halkla İlişkiler birimi ve Bilgi Teknolojileri birimlerinin işbirliği içerisinde sosyal medya araçlarını izlemeye başlaması iyi bir başlangıçtır. İnternetteki sosyal medya araçları üzerinden belediyelerin ve belediye yöneticilerinin sosyal medyada nasıl algılandığı ve yansıtıldığı görülecektir.

2. Yönlendirici Ekip ve Bütçe Oluşturmalı: Belediyenin büyüklüğüne, insan kaynakları ve bütçe imkanlarına bağlı olarak sosyal medya araçlarını kullanacak yönlendirici ekip ve bütçe oluşturulabilir.

(15)

3. Etik Kurallar Oluşturulmalı: Sosyal medya araçlarından yararlanmanın ve aktif kullanımın etik kuralları ve kurumsal sınırları doğru bir şekilde oluşturulmalıdır.

4. Katılımcılık Teşvik Edilmeli: Tüm çalışanlar ve onların sosyal çevreleri olumlu katkı verecek şekilde motive edilmeli ve olumlu katkıyı teşvik edecek içerikler oluşturulmalıdır.

5. Belediye 2.0 Araçları Oluşturulmalı: Belediyenin faaliyetleri, yapmak istedikleri, yapamadıkları, halka aktarmak istedikleri ve halkın görüşlerini yansıtacak nitelikli bloglar, microbloglar, Facebook profili, forumlar oluşturulmalıdır.

6. Kalıcı Bilgiler ve Tanımlamalar Oluşturulmalı: Wikipedia gibi açık ansiklopedilerde belediyeyi ve yöreyi ilgilendiren maddeler girilmeli ya da var olan maddelere katkı verilmelidir.

7. Zengin, Güncel, Faydalı, Doğru Bilgiler ile İçerikler Girilmeli ve Yayınlanmalı: İmkânlar ölçüsünde video bloglarında, Youtube’da ve diğer görsel paylaşım ortamlarında çarpıcı görüntüler koyulmalıdır. Eğer belediyenin bütçesi müsaitse Sosyal Medya Uzmanları’ndan profesyonel destek alınmalıdır.

3. Türkiye’de Büyükşehir Belediyeleri

Büyükşehir belediyeleri Türk belediyeciliğine 1984 yılında girmiş olan üst kademe belediyelerdir.

Bu belediyeler 1982 anayasasının 127. maddesindeki “büyük yerleşim yerlerinde özel yönetim biçimleri oluşturulabilir” hükmüne dayanılarak 1984 yılında kurulmaya başlanmıştır. O tarihe kadar, Türkiye’de belediyelerin hizmet alanları iç içe geçmezken büyükşehir belediyeciliği ile, büyükşehir hizmet alanı içinde birden çok ilçe veya birinci kademe belediyesi bulunabilmektedir. Dolayısıyla, belediye hizmeti aynı zamanda hem büyükşehir, hem de ilçe belediyesi eliyle yürütülmektedir.

Ancak, yasa büyükşehir ve ilçe belediyelerinin yürüttükleri hizmet türlerini birbirinden ayırmıştır.

Büyükşehir sınırları içersindeki ilçe belediyelerini il içersindeki diğer ilçe belediyelerinden ayırmak için bu belediyeler genellikle metropoliten ilçe belediyesi olarak adlandırılmaktadır. Türkiye’deki ilk büyükşehir belediyeleri 1984 yılı Ocak ayında çıkarılan 2972 sayılı yasa ve Mart ayında çıkarılan 195 sayılı kanun hükmünde kararname uyarınca üç büyük kentte (Ankara, İstanbul ve İzmir) kurulmuştur. 1986-1988 döneminde beş büyükşehir belediyesi daha kurulmuştur (Adana, Bursa, Gaziantep, Konya ve Kayseri). 1993 yılına gelindiğinde ise, Antalya, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Mersin, İzmit ve Samsun olmak üzere 8 büyükşehir belediyesi kurulmuştur (http://

tr.wikipedia.org).

İl merkezleri genellikle il isimleri ile bilinirlerse de, bunun istisnaları vardır. Örneğin, Mersin kenti İçel il merkezi iken 2002 yılında çıkarılan bir yasa ile İçel yerine Mersin il adı olarak kullanılmaya başlandı. Bu sebepten büyükşehirin adı Mersin Büyükşehir Belediyesi’dir. Yine İzmit kenti Kocaeli il merkeziyken yeni bir yasa çerçevesinde büyükşehir ismi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi olarak değiştirilmiştir. Son olarak Adapazarı kenti Sakarya il merkezi iken yine yasa gereği büyükşehir ismi Sakarya Büyükşehir Belediyesi olarak değiştirilmiştir. (http://tr.wikipedia.org.)

4. Büyükşehirlerin Ülke Nüfusundaki Yeri

İstanbul ve Kocaeli bütün il nüfusu büyükşehir sınırları içindedir. Büyükşehir belediye sınırları içindeki nüfusun bütün il nüfusuna oranı Ankara’da % 95’in, İzmir ve Eskişehir’de % 90’ın üzerindedir. Diğer büyükşehirlerde ise oran % 90 - % 60 aralığındadır. Büyükşehirlerden, İstanbul’un nüfusu 12 milyonu, Ankara’nın nüfusu 4 milyonu, İzmir’in nüfusu 3 milyonu aşmış olup, nüfus Bursa, Adana, Kocaeli, Gaziantep ve Konya’da 1 milyon sınırının üzerindedir. 16 büyükşehir belediyesinin sınırları içinde ikamet eden nüfus toplamı 33 milyonun üzerindedir. Bir başka değişle, büyükşehir belediye sınırları içinde ikamet eden nüfus ülke toplam nüfusunun % 45’i kadardır. Buna karşılık, diğer 64 il ile büyükşehir belediyelerinin olduğu illerde büyükşehir

(16)

dışında kalan kentsel ve kırsal nüfusun toplamı ise % 55 dolaylarındadır. Mevcut 16 büyük şehir Tablo 1’de sıralanmıştır (http://tr.wikipedia.org):

Tablo 1. Büyükşehirlerin Nüfus Sayımlarına Göre Sıralanışı

Sıra Kent 2007 Sayımı 2008 Sayımı 2009 Sayımı 2010 Sayımı 2011 Sayımı

1 İstanbul 12,460,170 12.569.041 12.782.960 13.120.596 13.483.052

2 Ankara 4.127.051 4.194.939 4.306.105 4.431.719 4.550.662

3 İzmir 3.139.745 3.210.465 3.276.815 3.554.734 3.366.947

4 Bursa 1.760.022 1.819.470 1.854.285 1.905.970 1.948.744

5 Adana 1.514.364 1.525.115 1.563.545 1.591.518 1.617.284

6 Kocaeli 1.346.092 1.392.733 1.422.752 1.459.772 1.499.458

7 Gaziantep 1.209.499 1.252.329 1.295.052 1.341.054 1.393.287

8 Konya 973.791 980.973 1.003.373 1.036.028 1.073.791

9 Antalya 877.945 911.497 955.573 1.001.318 1.041.972

10 Kayseri 872.211 884.663 911.984 950.017 977.240

11 Diyarbakır 778.343 799.447 834.854 843.460 875.069

12 Mersin 820.318 825.615 842.230 843.429 859.680

13 Eskişehir 581.939 599.739 617.215 629.609 648.396

14 Sakarya 531.219 537.313 548.120 560.876 577.233

15 Samsun 434.091 461.640 519.601 531.997 538.106

16 Erzurum 361.160 359.752 368.146 367.250 382.383

5. Büyükşehir Belediyelerinde Sosyal Medya Kullanımı

Yukarıda belirtilen 16 büyükşehir belediyesinin sosyal paylaşım ağlarını kullanma oranlarını göstermek amacıyla en yaygın sosyal medya aracı olarak kabul edilen Facebook ve Twitter hesapları incelenmiş ve elde edilen veriler aşağıdaki tablolarda ifade edilmiştir.

Tablo 2. Büyükşehir Belediyelerinin Sosyal Medya Kullanımı

Büyük Şehir Belediyeleri Facebook Twitter

İstanbul + +

Ankara + +

İzmir + +

Bursa + +

Adana + +

Kocaeli + +

Gaziantep + -

Konya + +

(17)

Antalya + +

Kayseri - -

Diyarbakır + +

Mersin + -

Eskişehir + -

Sakarya + +

Samsun - -

Erzurum + +

Tablo 2’de de görüldüğü gibi, mevcut büyükşehir belediyeleri tek tek taranmış, en çok kullanılan sosyal medya ağları olan Facebook ve Twitter’daki durumları belirlenmiştir. Buna göre, neredeyse bütün büyükşehir belediyelerinin Facebook ve Twitter adreslerinin olduğu görülmüş sadece Kayseri ve Samsun Büyükşehir Belediyeleri’nin henüz açılmış bir Facebook ve Twitter hesabı olmadığı tespit edilmiştir. Gaziantep, Mersin ve Eskişehir Büyükşehir Belediyeleri’nin ise Facebook kullandıkları ama Twitter hesaplarının olmadığı görülmüştür.

Tablo 3. Büyükşehir Belediyelerinin Facebook Kullanımı

FACEBOOK

Büyükşehir Belediyeleri Beğenen Hakkında Konuşan

İstanbul 7.269 620

Ankara 3.136 1047

İzmir 3.497 47

Bursa 50 4

Adana 139 5

Kocaeli 16.356 500

Gaziantep 115 2

Konya 1.180 123

Antalya 11.124 633

Kayseri - -

Diyarbakır 426 7

Mersin 367 2

Eskişehir 19 -

Sakarya 12.222 4.450

Samsun - -

Erzurum Aktif değil 7

Tablo 3, mevcut 16 büyükşehir belediyesinin Facebook kullanımlarını göstermektedir. Tabloda da görüleceği üzere, Kayseri ve Samsun dışındaki diğer büyükşehir belediyelerinin Facebook sayfası bulunmaktadır. Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin ise Facebook sayfası bulunmasına rağmen aktif olarak kullanılmadığı görülmektedir. Takipçileri tarafından en çok beğeniyi 16356

(18)

kişi ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi alırken onu 12222 kişiyle Sakarya, 11124 kişiyle Antalya Büyükşehir Belediyesi takip etmektedir. Takipçilerinin beğenilerinin aksine hakkında en çok konuşulan 4450 kişi ile Sakarya Büyükşehir Belediyesi’dir. Ankara Büyükşehir Belediyesi hakkında konuşanların sayısı 1047 iken Antalya Büyükşehir Belediyesi hakkında konuşanlar 633’tür. Belirtmek gerekir ki, adı geçen fakat kurumsal anlamda Facebook hesabı bulunmayan büyükşehir belediyelerinin başkanlarının kişisel Facebook hesapları bulunmaktadır.

Tablo 4. Büyükşehir Belediyelerinin Twitter Kullanımı

TWITTER

Büyükşehir Belediyeleri Tweet Takip Ettikleri Takipçileri

İstanbul 4.567 87 19.508

Ankara 34.654 22 352.663

İzmir 2.957 5 7.810

Bursa 436 74 2.101

Adana 543 2 979

Kocaeli 786 994 1.908

Gaziantep - - -

Konya 502 1 2.775

Antalya 2.146 3.616 5.090

Kayseri - - -

Diyarbakır 254 17 2.336

Mersin - - -

Eskişehir - - -

Sakarya 55 334 300

Samsun - -

Erzurum 88 95 130

Tablo 4’te ise büyükşehir belediyeleri’nin Twitter kullanımları esas alınmıştır. Tabloda da görüleceği üzere, 352663 kişi ile en fazla takipçisi olan büyükşehir belediyesi Ankara’dır. Bunu, 19508 takipçisiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 7810 takipçisiyle de İzmir Büyükşehir Belediyesi izlemektedir. Atılan Tweetler değerlendirildiğinde de yine sırlama değişmemekte, 34654 Tweet ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilk sırada yer almaktadır. 4567 Tweet ile İstanbul ve 2957 Tweet ile de İzmir Büyükşehir Belediyeleri Ankara’yı takip etmektedir. Gaziantep, Kayseri, Mersin, Eskişehir ve Samsun Büyükşehir Belediyeleri’nin ise sosyal medyada Twitter hesaplarına rastlanmamıştır.

Verilerden elde edilen diğer bir sonuç, Türkiye nüfusunun yaklaşık 1/6 sını barındıran İstanbul’un Büyükşehir Belediyesi’nin Twitterdaki takipçi sayısı, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Twitter’daki takipçi sayısı kadar olmadığıdır. Ankara nüfusunun yaklaşık 3 katı olan ve tam bir metropol özelliği gösteren İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Twitter takipçi sayısının daha fazla olması gerektiği sonucu çıkarılabilir. Bu belediyelerin kurumsal Twitter adresleri olmasa da başkanlarının kişisel Twitter hesapları bulunmaktadır.

(19)

Sonuç ve Tartışma

Küreselleşme politikalarıyla birlikte medya endüstrisi geleneksel yapısından sıyrılmakta, yeni iletişim teknolojilerinin de etkisiyle sosyal medya daha yoğun olarak kullanılmaktadır. Bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler, bilgisayar ve internet kullanımındaki artış, insanlara birtakım faydalar sunmanın yanında insanları yeni bir sosyalleşme alanına da taşımıştır. Bu alanda etkili olan sosyal paylaşım ağları, sanal gerçeklik üzerine kurulu olsa da etkileşimli sanal topluluklar ve hatta sosyal yapılar oluşturmaktadır. Sosyal medya aynı zamanda bireyin toplumsal olaylara katılımını arttırmakta ve hızlandırmaktadır. Sosyal medya platformu kullanıcıları ister birey ister kurum olsun düşüncelerini özgürce aktarabildikleri gibi paylaşıma da açabilmektedirler. Diğer taraftan da sosyal medya lokal bir özgürlük ortamı sunmakta, gerçek anlamda bir sosyalleşme değil, bireyle sosyal yaşamın yapay tadını tattırmaktadır. Her ne kadar çelişkiler barındırsa da sosyal paylaşım ağlarının artık hayatımızın vazgeçilmez unsurları olduğu gerçeği açıktır. Bir başka gerçek de, sosyal paylaşım ağlarının katılımcı kültürünün gelişmesinde uyarıcı bir etki yarattığıdır. Katılımcı kültür; gönüllü katılım, yaratıcılık, daha engelsiz bir anlatım ve paylaşımın bulunduğu süreçlerdir.

Dijital teknolojinin yeniliklerinden faydalanan sosyal medya kullanıcıları yazılı ve görsel araçlarla, mesajlar yoluyla, sosyal odalarda aralarında oluşturdukları sosyal gruplarla kendilerini ifade edebildikleri gibi aralarındaki sosyal bağın doyumunu yaşayabilmekte ve katılımcı bir kültürün gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

Bütün bu bilgiler değerlendirildiğinde, örneklemimiz dahilindeki 16 büyükşehir belediyesinin hemen hepsinin sosyal paylaşım ağlarında yer aldığını ve katılımcı kültüre katkıda bulunduğunu söylemek mümkündür. Yukarıdaki tablolarda adı geçen ancak Facebook ve Twitter hesabı bulunmayan büyükşehir belediyelerinin kamunun eylemlerinden ve düşüncelerinden haberdar olmak, kamuyu etkilemek ve etkilenmek adına sosyal paylaşım ağlarına katılmaları bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu gereklilikten hareketle belediyelerin sosyal medyada yapması gereken bazı eylemleri şöyle sıralamak mümkündür (http://www.sosyalmedyahaber. com/belediyelerin-sosyal-medya-iliskisi- uzerine-1/):

• Belediyeler, sosyal medya araçları ve internet üzerindeki tüm akışları ve yönetimleri yapabilmeli,

• Sosyal medyada kriz yönetimi konusunda bilgi sahibi olmalı,

• Sosyal medya stratejileri ve projeleri hazırlamalı,

• Hedef kitleyle direkt temas sağlayacak yeni kampanyalar üretmeli,

• Medya takip merkezleri gibi kendi içlerinde haber raporlama sistemleri olmalı,

• Kurumları, yöneticileri, bölgeleri hakkında çıkan negatif haberlerden ve sosyal ağlarda yapılan yorumlardan haberdar olmalı,

• Yapılmış ve yapılacak olan faaliyetlerden sosyal medya kullanıcıları anında, hızlı bir şekilde haberdar edilmelidir. Bu faaliyetlerden bireyleri haberdar ederken sadece kullandıkları resmi hesapları takip eden bireylerle değil, diğer bölgelerdeki insanlarla da iletişim içine geçip bu faaliyetleri tüm sosyal ağların duvarlarında (özellikle Facebook’ta) paylaşıp örnek belediye algısını oluşturmalı,

(20)

• Kendi uzmanlık alanlarının içinde kurumlarının yapmış olduğu faaliyetleri ve dünyada yaşananları kurumlarının bakış açısından, özgün ve samimi bir dille aktarmalı,

• Kişilerin haklarını koruyan iletiler göndermeli,

• Başkalarının fikirlerine tahammül göstermeli,

• Başka bir kullanıcının fikirlerine katılmıyorsa bunu kibar bir dille ifade etmeli ama asla kışkırtıcı bir tartışmanın içine girmemeli,

• Sosyal medya ortamında samimiyet çok önemlidir ve samimi olup olmadığınız çok kolay anlaşılır. Bu yüzden mutlaka sade olunmalı, takipçilerle konuşurken ağdalı bir dil kullanılmamalı, onların gerçek kişiler oldukları asla unutulmamalı,

• İletilerde düz bilgiler vermektense okuyanlarda yorum yapma veya cevap yazma isteği uyandıracak içerikler sunmaya özen gösterilmeli,

• Tüm iletişim kanalları açık tutulmalı, yapılan işler anlatmakla sınırlı kalmamalı, içerikler paylaşılmalı ve diyalog imkanları arttırmalı,

• Rakiplere saygılı olup, onlar aleyhinde konuşmamalı,

• Bir tartışma ortamı oluşturmalı fakat tartışmanın dengeli, sağlıklı bir şekilde yürütülmesine büyük özen gösterilmeli,

• Şeffaflık gereği hatalar anında kabullenip özür dilenmeli,

• Tüm çalışanlar ve hatta onların çevreleri olumlu faydalar sağlayabilecek şekilde motive edilmeli,

• Belediye olarak sadece yapılanları değil yapılmak istenip henüz yapılamayanlar da paylaşılmalı.

Kaynakça

Bruns, Axel ve Bahnisch, Mark (2009). Social Media: Tools for Users – Generated Contend Project. Australia.

Klang, Mathias ve Nolin, Jan (2011). “Disciplining Social Media: An Analysis of Social Media Policies in 26 Swedish Municipalities.” First Moday, Vol.16, no:8, http://firstmonday.org/htbin/cgiwrap/bin/ojs/index.php/fm/

article/viewArticle/3490. Erişim Tarihi: 23.09.2012.

Nakki Pirjo vd. (2011). Social Media For Citizen Participation, Report On Somus Project, VTT Publications.

http://www.vtt.fi/inf/pdf/publications/2011/P755.pdf. Erişim Tarihi: 22.09.2012.

http://www.bilisimdergisi.org/s126/pdf/72-75.pdf. Erişim Tarihi: 22.09.2012.

http://www.bilisim2023.com/sosyal-medya/sosyal-medya-araclarinin-yerel-yonetimlere-etkisi-ve-katkisi- belediye-2-0.html. Erişim Tarihi: 28.09.2012.

http://www.facebook.com/pres/info. Erişim Tarihi: 23.09.2012.

http://www.sosyalmedyahaber.com/belediyelerin-sosyal-medya-iliskisi-uzerine-1/. Erişim Tarihi: 22 Eylül 2012.

http://tr.wikipedia.org. Erişim Tarihi: 22 Eylül 2012.

(21)

Ebru Karadoğan İsmayılov

1

Gözde Sunal

2

Özet

Günümüzde sosyal medya, ağ toplumunun yükselişine bağlı olarak çeşitli araştırmacılar tarafından, demokrasiye yapacağı katkılar çerçevesinde olumlu bir açıdan ele alınmaktadır. Ancak diğer taraftan sosyal medyanın pratikte kullanım biçimleri incelendiğinde; gözetim merkezli ve birey mahremiyetini ihlal edici özelliği ön plana çıkmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında sosyal medyanın, Foucault’nun formülasyonuna uygun olarak bir “gözetim toplumu” yaratılmasının baş aktörüne dönüştüğü söylenebilir. Bu çalışmada, Facebook toplumsal paylaşım sitesi, mahrem alanın, kimliklerin ve bedenin kamusallaştığı, denetimin/gözetimin gözetlenen tarafından meşru kılındığı; internet öznesinin aynı anda röntgenci, teşhirci ve muhbir olmayı başarabildiği, sözde serbest zamanın özgürce kullanılabildiği bir alan olarak değerlendirilebilir.

Anahtar Kelimeler: Gözetim Toplumu, Kimlik, Beden, Mahremiyet, Serbest Zaman, Facebook.

The Relationship Between Body and Privacy in Surveillance Society: The Case of Facebook

Abstract

Today, social media is evaluated in a positive sense by various researchers, due to its contributions to democracy by the rise of the network society. But on the other hand, when the ways of practical use of social media is analyzed, it’s characteristics as being surveillance centered and violating the privacy of individuals becomes prominent. From this point of view, it can be said that social media is transformed to the lead actor of creating a “surveillance society”, in accordance with Foucault’s formulation. In this study, Facebook social networking site can be evaluated as a space where the area of privacy, identity, and body becomes public, control/surveillance is legalized by the person being surveilled, internet subject succeeds to be the voyeur, exposer and informant at the same time.

Keywords: Surveillance Society, Identity, Body, Privacy, Leisure Time, Facebook.

1 Dr. İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi.

2 Akd. Uzm., İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi.

(22)

Giriş

İ

nsanoğlu varlığının bilincine kendini ve diğerlerini evrenin belirli bir bölümünde konumlandırarak ulaşır. Zaman olgusu ise onu oluş halinde yakalar. Geçmiş, şu an ve gelecek fikri, hafızamız, ilişkilerimiz, yetenek ve eğilimlerimiz kimliğimizi kuran öğelerden bazılarıdır. Dünyaya adımımızı attığımız andan itibaren kurduğumuz ilişkiler, geçmişe oranla artık yüz yüze ve gerçek dünyayla doğrudan ilişkili olmaktan çıkmıştır. Duygu ve düşünce dünyamıza yön veren, eylem kalıplarımızı şekillendiren, başı ve sonu belirsiz akıp giden bir enformasyon seli ister istemez kendi geçişken, değişken ve bir o kadar da buyurgan ve vazgeçilmez doğasını kimliklerimizde taşımaya bizi ikna etmiştir. McLuhan “teknoloji insanın uzantısıdır” diyordu. Zaman, bu durumu tersinir bir tepkimeye uğratmış görünüyor. Doğaya ve kendimize hâkim olmayı vaat eden ama aynı zamanda bizi ayrıntılar denizinde fragmanlar ve ağ tipolojisi mantığının geçerli olduğu bir

‘yeni dünya’ya yeterinden cesur ve özgür bireyler olarak fırlatan teknolojinin uzantısı bireylere dönüştüğümüzü iddia edebiliriz.

Davranışlarımızın bilinçli ve otomatikleşmiş süreçler arasında dönüşümlü olarak gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Çalışmamızda, hesaplı ve dikkatli olunan bilinçli eylemlerden ziyade, bilincin iplerini gevşettiği “özgür ve rahat” alanı esas almaktayız. Toplumsal paylaşım ağları içinde en yaygın kullanılanlardan Facebook’ta var olmaya çalışan birey, Foucault’nun tasvir ettiği panoptikon modelindeki görünmez denetleyicinin yerini neredeyse büyük bir gönül rızasıyla ve bu durumdan haz duyarak kendisi almaktadır. Böylelikle demokratik ve özgür olunduğu varsayılan, yeni iletişim teknolojileri tabanlı bir iletişim ortamında kimliğin tanımlanması, sanal ortamda mahremiyeti belirleme ve yaşama sorununu, bu ortamın iktidarın gözetim alanı olarak kullanıyor olmasına ve bunun etkinliğini de bu iktidarın, toplumu hem tek tek bireyler halinde, hem de sınıflanıp etiketlenmiş, kendi kendini normalize etme yeteneğiyle donatılmış gruplar halinde yakalama potansiyeliyle ilişkilendiriyoruz.

Facebook bireye çeşitli tatmin olanakları sunmaktadır; gözetlemekten ve gözetlenmekten duyulan hazzın, kullanıcıların temel motivasyonlarından biri olduğu öngörülmektedir. Bu noktadan hareketle gözetlemenin aynı zamanda görünmeden gözetleme olanağına sahip iktidar olgusunun her bir kullanıcı tarafından içselleştirip uygulandığı bir davranış kalıbına dönüştüğü varsayılmaktadır.

1. Panoptik Bir Toplumu Düşünürken…

Savaş barıştır, özgürlük esarettir, cahillik güçtür.3

“Gerektiği gibi yazılmış metin örümcek ağına benzer: Gergin, eşmerkezli, saydam, sıkı örgülü, uçuşan her şeyi kendine çeker. Arasından geçmeye çalışırken ağa yapışıp kalan metaforlar, onu besleyen avlardır. Konu ve malzeme kendiliğinden ona doğru kanat çırpıyordur. Bir tasarımın gücü ve doğruluğu, bir alıntının başka bir alıntıyı davet etmesini sağlayıp sağlamadığıyla örtüşebilir. Eğer düşünce tek bir gerçeklik hücresini bile açabilmişse, öznenin dıştan müdahalesine bile gerek kalmadan, öbür hücrelere de nüfuz etmesi beklenir”

(Adorno, 2005: 89).

İnternette dolaşan enformasyon bütünsel olarak değerlendirildiğinde benzer bir niteliğe sahip olduğu söylenebilir. Panoptik sistem ile merkezinde ölü taklidi yapan bir örümceğin oturduğu 3 İfade Orwell’ın eserinde sürekli olarak bireyleri sisteme entegre olmaları yönünde güdülemek için görebilecekleri ortamlara yerleştirilmiştir (Orwell, 1984: 9).

(23)

devasa bir örümcek ağı arasında ilişki kurulabilir. Ağ toplumunda, sistemin herhangi bir bölgesiyle temasa geçen kullanıcılar varlıklarıyla ilgili merkezi hızlı ve incelikli biçimde uyarırlar. Bu uyarının mahiyeti hakkında çoğu zaman kullanıcının herhangi bir şüphesi ve endişesi yoktur. Bireyler ağa temas ettikleri noktada görünür hale gelirler. Reel hayattaki bedenlerinin yerini alan sanal varlıklarıyla sisteme entegre hale geçerler. Bu noktadan sonra, tıpkı merkezinde ölü taklidi yapan örümcek ağında olduğu gibi kurban için kaçış imkânsızdır. Çünkü tüm mahiyetiyle kurbanın kimliği teşhis edilmiştir.

“Toplumsal denetime yönelik uygulamalar bağlamında gözetim, modernite öncesi dönemlerde kabilelerin, imparatorlukların, monarşilerin ve dinlerin başlıca egemenlik mekanizması olarak işlev görmüştür” (Dolgun, 2008: 21). Örneğin feodalite sonrası Avrupa şehirlerinde nüfusun denetim ve gözetimi amacıyla sosyal yardım kurumlarının bir biçimi olan hastaneler ortaya çıktı.

Bu hastaneleri amacı tedaviden ziyade şehirde göz önünde olması istenmeyen, kurulu düzeni tehdit edebilecek olanların gözetim altında tutulduğu bir çeşit hapishane olarak değerlendirmek gerekir (Tekelioğlu, 2003: 218-219).

Marx, Weber ve Taylor gibi kuramcılar modern toplumda kurumsallaşan gözetim olgusu üzerinde çalışmışlardır. Ancak terimin geçerlilik kazanması Jeremy Bentham’ın görüşlerine dayanarak

“panoptikon” metaforunu toplumsal teori içinde yerleştiren Foucault ile olmuştur (Dolgun, 2008:

24-25). Panoptikonda merkezdeki gözetleme kulesinin çevresinde dairesel olarak yerleşmiş hücreler bulunur. Böylelikle gardiyan aynı anda birçok mahkûmu denetleyebilir (Bentham, 2002:

25). “Panoptikon teması aynı anda hem gözetim hem de gözlem altında tutma; hem güvenlik hem de bilgi; hem bireyselleştirme hem toplumsallaştırma; hem soyutlama hem de şeffaflık en ayrıcalıklı gerçekleşme yerini hapishanede bulmuştur” (Foucault, 2006: 361).

18. yüzyılda bakışı bir iktidar tekniği olarak kullanan Bentham’ın panoptikon modeli mimari bir temele dayanmaktaydı. Zamanla bu mimari modelin politik ve toplumsal yapıya da nüfuz ettiğini görmekteyiz. Statükonun muhafaza edilmesi, kapitalist sistemin mantığının içselleştirilmesi, gündelik yaşam pratikleri üzerinde iktidarın gözetim fonksiyonunun küresel ölçekte gerçekleştirilebilmesinde panoptik mantık taşıyan istihbarat sistemlerinin önemi artmıştır (Featherstone 2006, aktaran Özarslan, 2008: 139). Toplumsal denetim ve iktidar ilişkileri ışığında ele alınması gereken gözetimin tarihi, insanlığın ortaya çıkışına kadar dayandırılabilir. Gözetim toplumu ise, modernite, kapitalizm, sanayi devrimi ve enformasyon teknolojileri bağlamında nispeten yeni bir kavram olarak ortaya çıkmıştır (Dolgun, 2008: 21). Kavram, literatürde ilk kez Garry T. Marx tarafından ortaya atılmıştır. Ona göre “gözetim toplumu, öncelikle, yeni iletişim teknolojileriyle total (entegre) denetimin önündeki engellerin yıkıldığı bir durumu ifade eder. Ne var ki bu tür bir gözetim, günümüzde bizatihi yeni iletişim teknolojilerinin yaygınlık kazanmasına koşut olarak tüm toplumsal yaşamı denetim altında tutmaktadır” (Köse, 2011: 200-201).

“Panoptik sistemde iktidarın görünmeden gözetleyen yapısı, mistifikasyon yaratır. İktidarı bir fetişe dönüştürür, toplum için ulaşılmaz, parçalanmaz kutsal bir yapı olarak toplumsal bilince yansıtılan iktidarın kendisini koruması sürecine yardımcı olur. Devletin Kafkaesk yapısı belirsizliği, merkezsizliği, görünmezliği, sızdırmazlığı ve bunun karşısında tanrısal biçimde her toplumsal pratiği görmesi ve denetlemesi iktidarın toplum tarafından içselleştirilmesine neden olur” (Çoban, 2008: 119).

Görünmeden görebilen bir iktidar belirsizlik hissi yaratır, gündelik yaşamını koşullandırırken zihinsel süreçleri zayıflatır ve bedeni korkuyla kuşatır (Scarpulla, 2006, aktaran Köse, 2011:

206). “Gözetim, iktidarın temel denetim biçimlerinden birisi haline gelirken, “göz” önemli bir iktidar

(24)

organına dönüşmüştür. “İktidarın gözü” yaşamı bir hapishaneye dönüştürür. Özellikle, üretim süreçlerinde işçilerin denetim altına alınması ve sonrasında tüm yaşam alanları iktidarın gözü için görünür kılınır” (Çoban ve Özarslan, 2008: 7). Lefebvre, insanı modern dünya ile olan karmaşık ilişkisini sokaktaki insanın tüketim pratikleri bağlamında değerlendirir:

“En salaş lokantalarda masalara silah gibi yerleştirilen cep telefonlarında, açılan cüzdanlardan bir anda fırlayan saçılan kredi kartlarında, güvenlik sistemleriyle donatılan yüksek duvarlı ve kameralı konutlar, gündelik konuşmalara hızla eklemlenen anlaşılmaz bilgisayar jargonunda, bu tuhaf ve şaşırtıcı moderni yakalama hezeyanı kolayca gözlemlenebilir” (Tekelioğlu, 2003:

215).

İlk olarak devletin ve uzmanlaşmış kurumların başlattığı gözetim olgusu, sonradan toplumsal yaşamın tüm kılcallarına nüfuz ederek onun yerini alan bir özneye dönüşür. Bu özne kimliğiyle herkes ve her şey hakkında sürekli veri toplayan, işleyen ve bilgi üreten bir sistem haline gelerek gözlem altında tuttuklarını da gözetleme eylemine mecbur kılar (Tekelioğlu, 2003: 227). “Küresel panoptikon yeni emperyal iktidarın ‘yeni dünya düzeni’dir. Toplumlar, küreselleşme süreciyle birlikte gözün iktidarı” tarafından teslim alınmıştır” (Çoban ve Özarslan, 2008: 7). Gelişen iletişim teknolojileri ve medya, sistemin devamı ve güvenliğinin sağlanması için bireysel mahremiyetlerin kamusal alana dâhil edilmesi görevini üstlenmiş durumdadır (Uğurlu, 2011: 253).

Lyon’a göre, bireyler gözetim toplumunda kodlanmış harf ve numara dizilerine dönüşmüştür.

Tüm kişisel bilgiler ayrıntılı olarak büyük şirketlerin ve devletin veri tabanları içinde depolanarak işlenmekte ve gerektiğinde kullanılmaktadır. Egemen güçler enformasyon teknolojilerini kullanarak tüm dünyayı kontrol altına alarak onu “küresel panoptikon”a dönüştürmektedirler. Enformasyon artık toplumsal ilişkiler üzerinden değil, bireyler ve grupların etkinlik ve iletişimlerinin gözlenmesiyle üretilmeye başlanmıştır (Dolgun, 2008: 28). Günümüzde gözetimin çift yönlü bir yapısı vardır.

Görünen kısmı gündelik pratiklerin alışılmışlığı içine gömülmüş, alışveriş, araç kullanma, telefon etme gibi sıradan eylemlerimizle bütünleşmiş haldedir. Ancak arka plandaki kısım ise bu görünen sıradanlığın ruhunu besleyen dijital örgüdedir. Dijital gözetimin nesnesi olan insanlar, çoğu zaman bu gözetimin farkına varmazlar ya da boyutları hakkında ciddi bir fikirleri yoktur (Lyon, 1997:

17-18). Görülebilen her şeyin denetlenebileceği fikri, gözetim ve görme metaforunun önemini artırmaktadır (Dolgun, 2008: 29). Panoptikon metaforundaki gözlenenler, özne-nesne ilişkisinin bir yansıması olarak tek yönlü olarak görünmeden bütün yönleriyle görebilme iktidarına sahip bir görme eyleminin nesneleri haline gelmiştir (Lyon, 1997: 292). Öte yandan Foucault’nun panoptik toplumundaki sistemin ıslah edici yönünü de göz ardı etmemek gerekir. Denetim, cezalandırma ve ödüllendirme yoluyla iktidar bireylerle direkt ilişki kurar ve onları sistemin çıkarları doğrultusunda dönüştürür (Dolgun, 2008: 105). Dolayısıyla iktidarın kitleler üzerindeki gözetim fonksiyonu farklı dönemlerdeki teknolojik seviyeden bağımsız düşünülemez. Ortaçağ toplumundaki feodal yapılanmanın gündelik yaşam pratikleriyle olan ilişkisine dayanan gözetim, modern toplumda ulus-devlet ve kapitalist sistemden kaynaklanan sistematik bir nitelik kazanmıştır. Enformasyon toplumunda ise gözetimin yüksek teknolojiye ve önceki dönemlere kıyasla daha fazla totaliter bir nitelik kazanan iktidara bağlı olduğu söylenebilir (Dolgun, 2008: 40-41).

Enformasyon teknolojileri ile internetin yaygınlaşması sosyal teori içinde bedenin yitimi, zaman ve mekân, cemaat, kamusal alan, mahremiyet, demokrasi ve siyaset gibi kavramlara farklı bir boyut kazandırmıştır (Dolgun, 2008: 193). Foucault’a göre; “Bedenin, gayet açık bir şekilde hatırlatılan kasaplık biçimi içinde sonsuz parçalara bölünerek yok edilmesi burada seyir unsuruna eklenmektedir: her parça sergiye konulmaktadır” (Foucault, 2006: 97).

(25)

“Coğrafi alanın sömürgeleştirilip, kapitalist mübadele sistemi içinde bir üretim ve tüketim bölgesine dönüştürüldüğü yerde siber-uzay, kapitalizm bağlamında geliştirilmiş enformasyon teknolojilerinin bir ürünü olarak kendini ortaya koyar. Bu anlamda kapitalist sistem, değişimle bağımlı, perspektifsel ve panoptik anlayışa göre örgütlenmiş bir alan örgütlenmesi doğurur.

Siber-uzay içinde zamanın ve mekânın kişilere bağlı olarak görece şekilde ortadan kalkmasıyla doğal çevrelerinden koparak ‘bedensiz enformasyona’ dönüşen bireyler, panoptik karakteristikler taşıyan ‘kapalı’ ve ‘gözetime tabi’ bir sanal dünya içinde etkileşime girerler” (Dolgun, 2008: 193-194).

İnternet, aynı zamanda hem bir iletişim aracı hem de gerçek mekândan kopuk sanal bir mekândır.

Hafıza ve kimlik sanal mekânda küresel olarak dolaşıma girer, enformasyon tabanlı ilişkiler vasıtasıyla bu alanda insan olmanın anlamı yeniden inşa edilir (Güzel, 2006: 1, aktaran Dağtaş ve Dağtaş, 2009: 372).

“Panoptik sistemle amaçlanan, bireyleri olmadıkları ve/veya olmayı hiç düşünmedikleri bir şeye dönüştürmektir. Aynı şekilde internet de içindeki sınırsız seçme imkânları ve alternatifler doğrultusunda kişileri kendi iradeleri ile iradesizleştirerek; titiz bir şekilde oluşturduğu enformasyonu -ve dezenformasyonu- ya da popüler kültür içinde kutsayarak ikonalaştırdığı

‘imajlar’ı, herhangi bir zorlama olmaksızın bireyler bizzat kendileri isteyecekleri şekilde sunarak, bir süre sonra onları daha önce düşünmedikleri veya olmayı amaçlamadıkları kişiliklere/tüketicilere dönüştürme gücünü taşımaktadırlar” (Dolgun, 2008: 195).

Panoptik toplumda gözetim altındakilerin iradeleri böylelikle hiçe sayılmakta ya da bastırılmaktadır (Dolgun, 2008: 195). Enformasyon teknolojileri hem toplumsal ve bireysel gözetimin gücüne güç katarken, sözde dünyayı hiç olmadığı kadar özgürleştirmiştir. Gerçekte bireyleri kendi rızalarıyla daha görünür hale getiren bu teknolojiler, kolayca kişisel yaşamın her türlü detayına erişerek mahrem alanları ve özgürlüklerin alanını işgal etmiştir (Gücüyener, 2001: 108). Zamanla toplumda gözetim meşru bir eylem olarak kanıksanmış ve gündelik yaşantımıza dâhil olmuştur.

2. Serbest Zaman ve Denetim

Günün çalışma dışında kalan kısmı, serbestlik, özgürlük, rahatlama, dinlenme, eğlenme ve hâsılı yeni bir çalışma günü için insanın kendini yeniden üretmesi için toparlanma anlamına gelmektedir. Buradaki serbest ya da özgür olma fikri, çalışılan süre boyunca uyulması gerekli kuralların olmadığı bir zaman dilimini işaret eder. Ancak bir durumun gerçekliğiyle ilgili düşünsel ve duygusal eğilim her zaman aynı yönde ortaya çıkmayabilir. Çalışma dışı zamanda özgür bir iradeyle, dilediği gibi davranabildiği yanılsaması içinde olan bir zihin, aslında kendisine bu zaman için özellikle programlanmış bir yaşam alanının sözde sınırsız seçenekleri ile baş başadır.

Hayalleri, arzuları, ihtiyaçları ancak tüketirse varlığına anlam verebileceği bir sistemin ürünüdür.

“Aristoteles’e göre serbest zaman etkinlikleri, çalışma etkinliğinde olduğu gibi insanlara maddi açıdan gerekli ya da yararlı etkinlikler değil insanların özgür olarak seçtiği etkinliklerdir.

İşte bu nedenle Aristoteles’e göre serbest zaman özgür bir zamandır. Toplumun ve kültürün gelişmesi de bu özgür zaman ve insanın yaratıcılığını ortaya çıkaran serbest zaman etkinlikleri sayesinde sağlanmıştır” (Veal, 1987: 23-25, aktaran Aydoğan, 2000: 20).

Bu açıdan bakıldığında serbest zamanı kontrol altına almak, aynı zamanda bireyin yaratıcı yönünü de ele geçirmek anlamına gelmektedir. Özellikle çalışma saatleri içinde kontrol altında tutulan beden, diğer zamanlarda da otoritenin istekleri doğrultusunda gönüllü biçimde kullanılmaya

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna göre tarihsel süreçte ortaya çıkışından farklı olarak günümüzde reklam, halkla ilişkiler, pazarlama ile televizyon, gazete, radyo, sinema, internet gibi pek

Yeni medyanın kazanımlarını ve kayıplarını bu gözle değerlendiren bir medya pedagojisi anlayışı, çocuk bireyler ile yeni iletişim teknolojileri arasındaki ilişkinin

etkin bir kitle iletişim aracı olan; elektronik ortam içerisinde, en çok kabul gören dijital oyunların kullanıcılara sunduğu iletilerin; özellikle çocuk kullanıcılar

Feminist eleştirel söylem analizi doğrultusunda bu çalışmada ortaya konan bu çaba, kadınların reklam söylemi aracılığıyla özneleştirilme pratiklerini, simgesel

Daha önceki diğer sanat çalışmalarından farklı olarak, yeni medya, sanatı nesnenin odağından alarak daha dinamik ve aşamalar kaydeden bir yapı kazandırdı.. Yeni medya ile

Bu kuramsal çerçeve içinde özellikle eğitimli ve gelir seviyesi yüksek olan orta sınıfa mensup bireylerin katılımcı yurttaşlık perspektifi içinde güncel yemek yeme ve

“Herkese söylenmeyenler”, “özel alan”, “gizli alan” gibi kelime grupları ile tanımlayabileceğimiz, fiziksel, mekânsal ve ruhsal bağlamlarda

Bu bağlamda haber başlıkları üzerinden inşa edilen söylemlerde Suriyeliler, korku uyandıran, kaba hareketler sergileyen, uzun sakallı kişiler olarak betimlenirken,