• Sonuç bulunamadı

Çevre Bakanlığı neden Enerji Bakanlığı’yla birleştirilmiyor o halde… İki senedir Çevre Bakanı’nın HES’ler bağlamındaki icraatlarına tanık oluyoruz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çevre Bakanlığı neden Enerji Bakanlığı’yla birleştirilmiyor o halde… İki senedir Çevre Bakanı’nın HES’ler bağlamındaki icraatlarına tanık oluyoruz"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Vatandaşa çevre konusunda savaş açan Eroğlu ve Erdoğan, Danıştay'ın 'üstün kamu yararı doğal çevrenin korunması' kararını hatırlamalı.

Çevre ve Orman Bakanlığı’nın enerji projelerine neden bu kadar hassas yaklaştığını bilemiyorum ve anlamakta güçlük çekiyorum. Çevre Bakanlığı neden Enerji Bakanlığı’yla birleştirilmiyor o halde… İki senedir Çevre Bakanı’nın

HES’ler bağlamındaki icraatlarına tanık oluyoruz. Hasankeyf’le ilgili görüşlerini açıklayan ve kampanyaya destek veren Tarkan’dan, yıllardır çevre mücadelesi veren insanlara kadar had bildiren bakan, en son İkizdere Vadisi SİT alanı ilan edilince çileden çıktı adeta.

Cinnet nerede?

Bu öfkeyle bakın nasıl sözler sarf edebildi: “Önümüzü kesmek isteyenler var. Ben buna şaşıyorum. Bu, bizim kendi kaynağımız, temiz kaynağımız. Ucuz ve yenilenebilir bir kaynak. Hidroelektrik santrallarına karşı çıkmak kesinlikle cinnettir. Küresel iklim değişikliği nedeniyle Karadeniz’de belki 2030-2040 yıllarında yağışlarda bazı artışlar olacak.

Bu; sel, su baskını, taşkın demektir. Bu bakımdan dereleri ıslah etmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.”

Çevre Bakanı’nın önünü kim kesiyor, HES’lere karşı çıkmak neden cinnet oluyor? Basit basın açıklamalarından öte, bakanlığın bu konularda insanları aydınlatması gerekir. Yaşadığımız çağ, küresel ısınmayla birlikte doğanın koşulsuz korunmasını gerektiriyorken, HES’ler gibi yapılanmalarla doğayı tahrip etmenin önüne geçmek neden cinnet olsun?

Eroğlu’nun ithamları ağır

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu her zamanki gibi çevre mücadelesi veren insanlarla ilgili ağır ithamlarda bulunuyor. “HES’e karşı çıkanlar, pastadan pay almak isteyenlerden maddi destek alıyor” diyecek kadar bulunduğu makamın adıyla çelişen bir portre çizmeye devam ediyor. Mahkeme kararlarını takmayan yatırımcılar ve bakanlık aynı telden çalıyor, olan dünyada bir eşi daha olmayan Doğu Karadeniz’in korumada öncelikli vadilerine oluyor.

Yeşili yok etme lobisi

HESİAD (Hidroelektrik Santralları Sanayi İşadamları Derneği) isimli dernek kuran yatırımcılar, HES’lerle ilgili iptal kararları çıkınca soluğu Çevre ve Orman Bakanı’nın yanında aldılar. Projelerinin iptal edilmesinden duydukları üzüntüyü(!) dile getirdiler ve bakandan yardım istediler. Eh, Bakan da onları kırmadı ve Gümüşhane’de çevrecilere verdi veriştirdi. Radikal gazetesinde ‘Yeşili yok etme lobisi işbaşında’ manşetiyle verilen bu haberde, Bakan Eroğlu,

“Bu konuda herkes aklını başına alsın. Boşuna santralları engellemesin. Doğal Parklar Genel Müdürlüğümüz bir aksaklık varsa zaten müsaade etmiyor. Biz her şeyi yasalara uygun olarak yapıyoruz. Ama bakıyorsunuz birisi bir dilekçe veriyor. Uydurma bir dilekçe, uydurma bir rapor. Bilen bilmeyen rapor yazıyor” diyordu.

Yöre insanının mücadelesi

16 Şubat 2009 tarihli Radikal’in manşetindeyse, ‘Çevre Bakanı çevreciye Karşı’ başlıklı haberde de Eroğlu şöyle diyordu: “Bana göre bunun altında art niyet aramak gerekir. Doğalgaz satanların, doğalgazla elektrik üretenlerin bir planı mı diye düşünüyoruz. Burada herkes kazanıyor. Millet kazanıyor, ülke kazanıyor. Boşa akan sularımızı değerlendiriyoruz, sudan elektrik üretiyoruz.”

Sayın Bakan bu sefer de olaya doğalgazla elektrik üretenlerin bir müdahalesinin söz konusu olabileceğini ima ediyor.

Ama bir türlü bunun yörede yaşayan insanların mücadelesinin sonucu olduğunu görmek istemiyor. Bütün bu sözler, imalar, ‘akıllı ol’ tembihleri Karadeniz’deki santral davalarının bir bir iptal edilmesinden kaynaklanıyor. Çünkü bölgede santral kurmak isteyen yatırımcılar doğal SİT alanlarında işlerini görebilmek için Bakan’dan yasal düzenleme istiyor. O nedenle Çevre ve Orman Bakanı da yatırımcılar da hem çevrecilere, hem yöre halkına adeta savaş açıyor.

Aynı şeyi Başbakan daha bir üst perdeden söylüyor ve neredeyse Ilısu Barajı’yla ilgili söz söyleyen herkesi, Taksim’deki bomba olayıyla ilintilendiriyor.

‘Üstün kamu çevrenin korunmasıdır’

(2)

Bir ülkenin başbakanı ve bakanı, kendi ülkesinin vatandaşına savaş açar mı? Bir ülkenin yatırımcısı projelerine karşı çıkıyor diye, o yörede yaşayan insanlara düşman olur mu? Maalesef ikisi de oluyor. Ama hem Sayın Başbakan’a hem Veysel Eroğlu’na hem de yatırımcılara hatırlatmamız gereken bir karar var. Bu kararı Danıştay 6. Dairesi Fırtına Vadisi için vermiş ve vadi bu kararla rahat bir nefes almıştı. Bu cümlenin tüm siyaset erbabı tarafından iyi okunması gerekir. Karar cümlesi şöyleydi: “Üstün kamu yararı doğal çevrenin korunmasıdır.” Evet, bu cümlenin üzerine söyleyecek bir sözünüz var mı?

(UĞUR BİRYOL: çevre aktivisti) RADIKAL-16-11-10

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Yukarıda yer verilen kuralların birlikte değerlendirilmesinden, kısmen veya tamamen özel mülkiyete geçmiş olan taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve koruma

2008 yılında; DSİ tarafından 14 adet baraj ile 8 adet sulama tesisi,1 adedi içme suyu, 1 adedi ulaşım tesisi, 75 adedi ise taşkın koruma tesisi olmak üzere toplam 99 tesis hizmete

Ormanların, başta orman yangınları olmak üzere, kaçakçılık ve tüm kanunsuz müdahalelere karşı korunması için Çevre ve Orman Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı

İklim Değişikliği, Biyolojik Çeşitlilik ve Çölleşmeyle ilgili üç tematik alanda kapasite geliştirmek için hazırlanan Ulusal Kapasite Eylem Planı; Dokuzuncu Kalkınma

27- Kanal İstanbul Projesi’nin, proje ve etki alanındaki hayvancılık faaliyetlerine olabilecek etkileri, riskler ve bu etkileri azaltmaya yönelik tedbirler ayrıca detaylı

2.Tüzel kişi olması halinde, ilgisine göre tüzel kişiliğin ortakları, üyeleri veya kurucuları ile tüzel kişiliğin yönetimindeki görevlileri belirten son