• Sonuç bulunamadı

EKMEK YOLU Uğur Demircan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "EKMEK YOLU Uğur Demircan"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

48

Ö Y K Ü

TÜRK DİLİ NİSAN 2020 Yıl: 69 Sayı: 820

Tüm mahalle uykudaydı. Mahallenin muhtarı, bakkalı uykudaydı.

Akşam gezmesine gelip gittikleri komşuları, ev ahalisi uykudaydı.

Bahçedeki derme çatma kulübesine sokulmuş cins kırması köpe- ği, kümesin kapalı bölümündeki tavukları ve tüm gün şişine şişi- ne gezinmekten başka iş yapmamış kara horoz uykudaydı.

Evin dışında soğuk bir karanlık hâkimken, altmış mumluk am- pulün gaz lambasından hâllice ışığı altında kahvaltısını etti adam.

Yaşı kırk beşi geçmiş, şakaklarına kır düşmüş adamın. Gün boyu makine yağından çıkmayacak, nasır tutmuş elleriyle hayattan bir parça koparır gibi koparıyordu ekmeği.

Duvardaki çiviye deri kılıfından asılmış radyo, denizlerin mutedil dalgalı olduğunu söylüyordu. Hiç deniz görmemişti adam. Ona benzer gördüğü tek şey, köyündeki buğday tarlalarıydı güze doğ- ru esen rüzgârlarla altın bir deniz gibi dalgalanan.

Yerde, sofra bezi üstüne karısı tarafından konmuş tepsideki tahin, pekmez, peyniri yedi; iki bardak açık çay içti. Sağ dizini altına kı- vırmış, sol dizini karnına dikmişti yine. Besmeleyle başladığını şükürle bitirip kalktı. Öğle için sefer tası da hazırlanmıştı bu ara- da.

Çift kat pontul geçirdi ayağına. Kat kat işlik, kazak, ceket üstüne yün paltosunu da giydi. Karısının ördüğü atkıyı boynuna doladı;

başına kalpağını taktı. Yün çoraplarının üstüne lastik çizmeleri geçirdi ve sağ adımını atarak çıktı sıcak evinden dışarı.

Hava zifiri karanlıktı ama yerdeki kar gündüz gibi aydınlatıyordu ortalığı. Sokak lambaları yanmıyordu zaten; gece on ikide kesil-

EKMEK YOLU

Uğur Demircan

(2)

49 ..Uğur Demircan..

NİSAN 2020 TÜRK DİLİ

mişti yine cereyanlar. Demir kapının sesini duyan arka bahçedeki köpeği uyandı ama ona bakacak zaman yoktu. Kalın, sağlam bir zincirle bağla- mıştı köpeği. Yaman hayvandı. Çok hırsızlık olurdu mahallede; şarttı.

Gece boyunca yağan kar, doldurmuştu yine her yeri. Zaten önceki yağan da erimemişti daha. Bu aylarda böyle olurdu hep. Üst üste yağar, yolu izi göstermezdi mübarek. Bata çıka ilerledi sokak boyunca. Son evi de geçip ana yola çıktı. Karın yağışı seyrelmiş ancak kesilmemişti.

Ana yolun bir yanı mahalle, diğer yanı dağlıktı. Kışın domuz da inerdi ba- zen yola, canavar da. Bir gözü karanlık dağ eteğinde, hızlı adımlarla ilerle- di. Zaten yavaş gidemezdi, çok yolu vardı daha. Uzaklardan gelen huzursuz bir köpek sesi bozuyordu sessizliği. Güneşin doğmasına daha zaman vardı.

Şehrin güney ucundaki son mahallede otururlardı. Senetli borcu devam ediyordu evin. Ev uzaktı şehre, çalıştığı fabrika daha da uzaktı. Otobüs günde bir kere gelirdi bu ücra mahalleye ya, o da böyle havalarda gecikirdi zaten. Her sabah ve her akşam bu yol yürünecekti; çaresi yoktu. Hususi araba, zaten sadece zenginin işiydi. Yürünecekti.

Yürürdü de. Çocukluğunda, gençliğinde az mı yürürdü kasabaya! Köyden ağasıyla çıkarlar, yürüyerek aşağı köye varırlardı gece yarısı. Geceyi köy odasında geçirip sabah devam ederlerdi yola. Yürürdü o. Alışkındı. Ağası öleli epey olmuştu. Abisine ağa diyen ondan başka pek kimse de kalma- mıştı zaten.

Kar ışığında epeyce ilerledikten sonra, evler görünmeye başladı. Sokaklar geçti. Tek tük insanlar gördü evlerinden çıkan. Ciğerlerinin sıcağını ağızla- rından vere vere yürüyorlardı. Onlar da erkenciydiler. Erken kalkmayana ekmek yoktu. O hep erken kalkardı. Askerlikte alışmış, bir daha hiç boz- mamıştı. Yatsı vaktiyle yatar, güneşten önce kalkardı.

Dükkânlar kapalıydı. Fırıncılar çalışıyordu o saatte sadece. Buram buram ekmek kokuyordu içinden geçtiği çarşı meydanı. Kar dinmişti. Hava ay- dınlanmaya meylediyordu ama daha vardı. Şimdi gece desen değil, sabah desen değildi ama ayaz keskindi. Gözlerini kapatarak yürüyordu zaman zaman. Dağın eteğindeki mahallesi kadar olmasa da burası da soğuktu. Sa- bah yediği pekmez olmasa hasta olurdu fikrince. Tahini pekmezi bol yerdi, alışkındı. Çocukluğunda bir kepçe pekmez içmeden evden çıkmazdı. Su kabağındandı kepçesi. Rahmetli babası yapmıştı; bugün gibi hatırındaydı.

Bulutlardan güneş görülemese de şehrin öte yanına vardığında sabah ol- muştu nihayet. Hep aynı saatte, tam buraya varınca ayardı gün. Fabrika- nın bacaları seçilir olmuştu. On beş senedir orada çalışırdı. Bacadan du-

(3)

50 TÜRK DİLİ NİSAN 2020

man çıktığını görünce sevinirdi için için. Fabrikanın bacası tütüyorsa evin bacası da tüter demekti.

Evvelki sene büyük grev olmuştu. O anlamazdı öyle şeylerden ya, herkes nereye giderse oraya gitmek lazım gelirdi; öyle öğrenmişti. Bir zaman ma- aşlarını eksik almışlar, grev de uzadıkça uzamıştı. İptida sıkıntılı olmuştu ama sonrasında anlaşma tamama ermişti çok şükür.

Artık fabrikanın ana yoluna çıkmış, nizamiye kapısı görünmüştü. Bu yol da sıkıntılıydı bir vakitler. Hem de çok... Sağcılar bir tarafında, solcular öbür tarafında yürür, karşıya laf ya da taş atarlardı zaman zaman. Karışık zamanlardı. Gittikçe daha da kötü olmuştu. Çok işçi arkadaşı kaybolmuştu gece vardiyasının karanlık kuytularında. Kaybolmayan da yediği dayakla kurtulmuştu.

Mis gibi dağ havası içinden çıkıp gelmiş, her sabah bu saatlerde çöken ze- hirli bir dumanın içine girmişti. Ekmek aslanın ağzındaydı ne de olsa. Her- kes gibi o da çekecekti. Okuması yazması yoktu; köşesine işaret koyduğu kartını buldu, makinenin yuvasına yerleştirip hızlıca bastırdı koluna. İşe giriş saati işlenmişti kartına.

Sekiz saat sonra, banyosunu da yapıp -fabrikanın yağlı kirini yine fabrika- da bıraktıktan sonra- tekrar bastı karta. Şimdi, bir yevmiyeyi hak etmişti işte. Evde ekmek bekleyen dört nüfusun iaşesi; taksitlerin, elektriğin, su- yun parası kolay kazanılmıyordu. Son bir şey daha kalmıştı şimdi. Aynı yolu geri yürüyecekti.

Referanslar

Benzer Belgeler

Genel sanat eğitimi temelinde, antik dönemden bugüne sanatçının kendisini, doğayı ve toplumu betimleme aracı olarak deseni nasıl kullandığını incelemek ve sanatın

 Desen çiziminde

 Tarak, saç bağı, ibrik, kandil, kemer, insan, sütun, harf, bulut kaplan çizgisi, eli belinde, sandıklı, el

zenledikleri modern bir merasimle devretmiş olan müdür bey, yarım kol ileriye doğru tuttuğu elindeki lüle taşından piposunun dumanı ile âdeta bir lokomotif gibi

Geceler soğuk olur diye, bir kat daha sarınıp, başına da bulduğu bir poşuyu dolayıp çıktı.. Çıkarken yerde yatan kardeş- lerine baktı; onları öpmek istedi

İki gün sonra sabah çok erken gittim bu sefer.. İmzanın tamamlanacağına eminmişim gibi, oradan hastaneye koşup heyete muayene olma ve sonuç alma

Hayatı- nın tüm dönüm noktalarına geri dönebilmek ve bu kez doğruyu seçip yeni baştan devam etmek ilk bakışta iyi gibi gelse de tekrar tekrar yaşayınca büyüsü

14 noktalı uğur böceği Propylea quatuordecimpunctata örnekleme yapılan bütün habitatlardan elde edildi. Edirne civarındaki farklı habitatlardan yapılan