• Sonuç bulunamadı

Ka pak ta sarımı: Utku Lomlu / Lom Creative (

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Ka pak ta sarımı: Utku Lomlu / Lom Creative ("

Copied!
27
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

P AULO C OELHO

ZAHİR

(4)

CAN SA NAT YA YIN LA RI

YA­PIM­VE­DA­ĞI­TIM­TİCA­RET­VE­SA­NAYİ­A.Ş.

Hay­ri­ye­Cad­de­si­No:­2,­34430­Ga­la­ta­sa­ray,­İstan­bul

Te­le­fon:­(0212)­252­56­75­/­252­59­88­/­252­59­89­Faks:­(0212)­252­72­33 canyayinlari.com/9789750736674

ya­yi­ne­vi@canyayinlari.com Sertifika­No:­43514 Can­Çağdaş­

Zahir,­Paulo­Coelho

Portekizce­aslından­çeviren:­Emrah­İmre O Zahir

©­2005,­Paulo­Coelho

©­2005,­Can­Sanat­Yayınları­A.Ş.

Bu­eserin­Türkçe­yayın­hakları­Sant­Jordi­Asociados­Agencia­Literaria­

S.L.U.­(Barselona,­İspanya)­aracılığıyla­alınmıştır.

www.santjordi-asociados.com

Tüm­hakları­saklıdır.­Tanıtım­için­yapılacak­kısa­alıntılar­dışında­yayıncının­

yazılı­izni­olmaksızın­hiçbir­yolla­çoğaltılamaz.

www.paulocoelhoblog.com 1.­basım:­2005

10.­basım:­Kasım­2020,­İstanbul

Bu­kitabın­10.­baskısı­2000­adet­yapılmıştır.

Dizi­editörü:­Cem­Alpan Editör:­Ekrem­Cantürk Düzelti:­Mert­Tokur Mizanpaj:­Atahan­Sıralar

Ka­pak­ta­sarımı:­Utku­Lomlu­/­Lom­Creative­(www.lom.com.tr) Baskı­ve­cilt:­BPC­Matbaacılık­San.­ve­Tic.­A.Ş.

Osmangazi­Mah.­Mehmet­Deniz­Kopuz­Cad.­No.17/1­Oda:1 Esenyurt,­İstanbul

Sertifika­No:­48745 ISBN­978-975-07-3667-4

Can Sanat Yayınları Yapım ve Dağıtım Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi

(5)

Portekizce­aslından­çeviren

Emrah­İmre

ROMAN

P AULO C OELHO

ZAHİR

(6)

Simyacı, 1996

Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum Ağladım, 1997 Beşinci Dağ, 1998

Veronika Ölmek İstiyor, 2000 Şeytan ve Genç Kadın, 2001 Işığın Savaşçısının Elkitabı, 2003 On Bir Dakika, 2004

Hac, 2006

Portobello Cadısı, 2007 Kazanan Yalnızdır, 2009 Brida, 2010

Elif, 2011

Akra’da Bulunan Elyazması, 2012 Aldatmak, 2014

Casus, 2016 Hippi, 2018

Paulo­Coelho’nun­Can­Yayınları’ndaki­diğer­kitapları:

(7)

PAULO­COELHO,­1947’de­Brezilya’nın­Rio­de­Janeiro­kentinde­doğ- du.­Kendini­tümüyle­edebiyata­vermeden­önce­tiyatro­yönetmenliği,­

oyunculuk,­şarkı­sözü­yazarlığı­ve­gazetecilik­yaptı.­1986’da­yayımla- nan­ Hac­ adlı­ ilk­ romanının­ ardından­ gelen­ Simyacı’yla­ dünya­ çapında­

üne­erişti.­Simyacı,­XX.­yüzyılın­en­önemli­yayıncılık­olaylarından­biri­

oldu,­56­dile­çevrildi­ve­65­milyon­sattı.­Coelho,­Brida (1990)­Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum Ağladım­(1994),­Beşinci Dağ­(1996),­Işığın Savaşçısının Elkitabı (1997),­ Veronika Ölmek İstiyor­ (1998),­ Şeytan ve Genç Kadın­(2000),­On Bir Dakika­(2003),­Zahir (2005),­Portobello Cadısı (2006),­Kazanan Yalnızdır­(2008),­Elif­(2011),­Akra’da Bulunan Elyazması (2012),­Aldatmak­(2014)­ve­Casus­(2016)­gibi­yapıtlarıyla­sürekli­olarak­

çoksatar­listelerinde­yer­aldı.­81­dilde­yayımlanan­kitaplarının­toplam­

satışı­225­milyonu­geçti.­Bugüne­kadar­pek­çok­ödül­ve­nişana­değer­

görülen­ Coelho,­ Bir­leşmiş­ Milletler­ Barış­ Elçisi­ ve­ Brezilya­ Edebiyat­

Akademisi­üyesidir.

EMRAH­İMRE,­1980’de­İstanbul’da­doğdu.­Auckland­Üniversitesi’nde­

Dilbilim­ ve­ Karşılaştırmalı­ Edebiyat­ öğrenimi­ gördü.­ İngilizce,­ Por- tekizce,­ İspanyolca­ ve­ Fransızcadan­ çeviriler­ yaptı.­ José­ Saramago,­

Gabriel­García­Márquez,­Luisa­Valenzuela,­Mario­Vargas­Llosa,­Car- los­ Fuentes,­ Virginia­ Woolf,­ Luis­ Sepúlveda,­ Gilbert­ Adair,­ Daniel­

Galera,­ Samanta­ Schweblin,­ César­ Aira­ gibi­ yazarların­ eserlerini­

Türkçeye­ çevirdi.­ 2011’den­ beri­ Can­ Yayınları’nda­ editörlük­ yapan­

Emrah­İmre,­İsviçre­ve­Yeni­Zelanda’dan­sonra­yaşamını­Brezilya’da­

sürdürmektedir.

(8)
(9)

Arabadayken kitabımın ilk müsveddesine son noktayı koyduğumu söylemiştim. Beraber Pireneler’deki, kut sal ka- bul ettiğimiz ve harikulade zamanlar geçirdiğimiz bir tepe- yi tırmanmaya başladığımızda ona kitabımın ana teması- nı ya da ismini öğrenmek isteyip istemediğini sordum; ce- vap olarak, sormayı çok istese de işime duyduğu saygıdan dolayı sormadığını ama söylersem bü yük memnuniyet du- yacağını belirtti.

Kitabımın ismini ve ana temasını söyledim. Konuş- madan yürümeyi sürdürdük ve dönüşe geçtiğimiz sırada bir ses duyduk: Yapraksız ağaçların tepelerinden eserek bi­

ze ulaşan rüzgâr, dağın büyüsünü ve kudretini bir kez daha açığa çıkarıyordu.

Ardından kar yağmaya başladı. Olduğum yerde du- rup içinde bulunduğumuz âna kafa yordum: düşen kar ta- neleri, gri gökyüzü, yanımda o. O her zaman, her an ya nı başımdaydı.

Bütün bunları o an dile getirmeyi arzulamış olsam da kitabı açtığında öğrenesin diye sonraya bıraktım. Bu kitabı sana, karıma adıyorum, Christina.

Yazar

(10)
(11)

Ey günah işlemeden hamile kalan Meryem, dua et senden yardım isteyen bizler için. Âmin.

(12)
(13)

“İçinizden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan birini kaybetse, doksan dokuzunu çayırda bırakıp o kaybettiğinin peşine düşmez mi?”

Luka, 15:4

(14)
(15)

İthaka’ya doğru yola çıktığın zaman, dile ki uzun sürsün yolculuğun, serüven dolu, bilgi dolu olsun.

Ne Lestrigonlardan kork, ne Kikloplardan, ne de öfkeli Poseidon’dan.

Bunlardan hiçbiri çıkmaz karşına, düşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu ince bir heyecan sarmışsa eğer.

Ne Lestrigonlara rastlarsın, ne Kikloplara, ne azgın Poseidon’a,

onları sen kendi ruhunda taşımadıkça, kendi ruhun onları dikmedikçe karşına.

Dile ki uzun sürsün yolun.

Nice yaz sabahları olsun,

eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde

önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin!

Durup Fenike’nin çarşılarında eşi benzeri olmayan mallar al, sedefle mercan, abanozla kehribar ve her türlü baş döndürücü kokular;

(16)

bu baş döndürücü kokulardan al alabildiğin kadar Nice Mısır şehirlerine uğra,

ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden.

Hiç aklından çıkarma İthaka’yı.

Oraya varmak senin başlıca yazgın.

Ama yolculuğu tez bitirmeye de kalkma sakın;

varsın yıllarca sürsün, daha iyi;

sonunda kocamış biri olarak demir at adana, yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin.

İthaka’nın sana zenginlik vermesini ummadan.

Sana bu güzel yolculuğu verdi İthaka.

O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın.

Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka.

Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini.

Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki, artık elbet biliyorsundur

ne anlama geldiğini İthakaların.

Konstantinos Kavafis (1863-1933) (Çeviri: Cevat Çapan)

(17)

“Yazar Jorge Luis Borges’e göre Zahir fikri İslam geleneğinden gelir ve muhtemelen XVIII. yüzyıl dolaylarında ortaya çıkmıştır. Zahir sözcüğü Arapça, görünen, belli, apaçık ortada olan demektir. Bazı şeyler ya da insanlar, onlarla ilk temas ettiğimiz andan itibaren düşüncelerimizi azar azar işgal ederler, öyle ki sonunda başka hiçbir şeye dikkatimizi veremez hale geliriz.

Kimileri buna azizlik adını verir, kimileriyse delilik.”

Faubourg Saint-Pères, Fantastik Ansiklopedisi, 1953

(18)
(19)

BEN ÖZGÜRÜM

(20)
(21)

21

Kadının adı Esther, mesleği savaş muhabirliği, işgal edilmek üzere olan Irak’tan yeni dönmüş, otuz yaşında, evli, çocuğu yok. Adamın kimliği belli değil, yirmi beş yaşlarında, esmer tenli, yüz hatları Moğolları andırıyor.

İkisi en son Faubourg Saint-Honoré Sokağı’ndaki bir ka- fede görülmüşler.

Polise bildirildiğine göre ikisi önceden de buluşmuş- lar, ancak kaç kez buluştukları bilinmiyor: Esther her seferinde –kimliğini saklayarak Mikail ismini kullanan–

adamın çok önemli biri olduğunu dile getirse de bu öne- min gazetecilik kariyeri için mi yoksa bir kadın olarak kendisi için mi olduğunu belirtmemiş.

Polis soruşturma başlatmış. Fidye için kaçırma, şan- taj, kaçırıp öldürme gibi olasılıklar masaya yatırılmış – ki bu sonuncusu pek de şaşırtıcı sayılmaz, çünkü mesleği gereği, bilgi edinebilmek için terörist şebekelerle ilişkili insanlarla sıklıkla temas halinde bulunmuş. Ortadan kay- bolmadan önceki haftalarda banka hesabından düzenli olarak para çekildiğini tespit etmişler: Müfettişler bu çe- kimlerin bilgi karşılığı ödeme için yapıldığı olasılığı üs- tünde durmuşlar. Giysilerinden eksilen olmamış ama ne ilginçtir ki pasaportu bulunamamış.

(22)

22

Adamın kimliği bilinmiyor, çok genç, poliste herhan- gi bir kaydı yok, kimliğini belirlemeyi sağlayacak hiçbir iz bırakmamış.

Kadının adı Esther, uluslararası çapta iki gazetecilik ödülü var, otuz yaşında, evli.

Benim karım.

(23)

23

Derhal şüpheli kabul edilerek gözaltına alınıyorum, çünkü karımın kaybolduğu gün nerede bulunduğumu söylemeyi reddediyorum. Fakat çok geçmeden gardiyan kapımı açıyor ve artık özgür olduğumu söylüyor.

Neden özgürüm? Çünkü günümüzde herkes herke- sin yaptığı her şeyi bilir, bilgiye ulaşmak için istemek ye- terlidir: Kredi kartımız nerelerde kullanılmış, en çok ne- relere gitmişiz, kimlerle yatmışız. Benim durumumda iş daha da kolay: Bir kadın, üstelik o da gazeteci, karımın arkadaşı, boşanmış –dolayısıyla benimle yattığını başına dert açmadan söyleyebiliyor–, gözaltına alındığımı du- yunca lehimde tanıklık etmiş. Esther’in ortadan kaybol- duğu gün ve gecesinde kendisiyle olduğuma dair somut deliller sunmuş.

Başmüfettişle konuşmaya gidiyorum, kişisel eşyala- rımı iade edip özür diliyor ve yasalar çerçevesinde gözal- tına alındığımı, devlete dava açamayacağımı belirtiyor.

Kesinlikle böyle bir niyetimin olmadığımı söylüyorum, herkesin daima şüpheli olarak görüldüğünü ve hiç suç işlememişse dahi günün yirmi dört saati izlendiğini za- ten biliyorum.

“Özgürsün,” diyor, gardiyanın söylediğini tekrarla- yarak.

(24)

24

Öğrenmek istiyorum: Karımın başına gerçekten bir şey gelmiş olamaz mı? Terör şebekelerinden kişilerle kurduğu devasa irtibat ağı yüzünden bazen peşinde biri- lerinin olduğunu hissettiğini bana birkaç kez söylemişti.

Müfettiş konuşmaktan kaçınıyor. Israr etsem de ağ- zından laf alamıyorum.

Karımın pasaportunu kullanarak seyahat edip ede- meyeceğini soruyorum, edebileceğini söylüyor, ne de ol- sa hiçbir suç işlememiş, ülkeye özgürce girip çıkması na- sıl engellenebilirmiş ki?

“Şimdiye kadar Fransa’dan ayrılmış olabilir mi yani?”

“Seni yattığın kadın yüzünden mi terk ettiğini düşü- nüyorsun?”

“Üstünüze vazife değil,” diye cevap veriyorum. Mü- fettiş bir an duraksayıp ciddileşiyor, gözaltına alınmamın rutin bir işlem olduğunu, karım ortadan kaybolduğu için çok üzgün olduğunu söylüyor. Kendisi de evliymiş ve her ne kadar kitaplarımı sevmese de (demek ki adımı duymuş, göründüğü kadar cahil değilmiş!) kendini be- nim yerime koyabiliyor, başıma gelenlerin kolay olmadı- ğını anlıyor.

Şu andan itibaren ne yapmam gerektiğini soruyo- rum. Kartvizitini uzatıyor ve haber alırsam kendisine bildirmemi söylüyor – filmlerde habire gördüğüm bir sah- ne bu, hiç ikna olmuyorum, müfettişler hep anlattıkların- dan fazlasını bilirler.

Esther son kez görüldüğünde yanında bulunan kişi- yi tanıyıp tanımadığımı soruyor. Takma ismini bildiğimi, ama bizzat tanımadığımı söylüyorum.

Evde sorun yaşayıp yaşamadığımızı soruyor. On yıl- dan fazla süredir beraber olduğumuzu, her çift gibi ba- zen sorunlar yaşasak da herhangi bir aşırılık bulunmadı- ğını söylüyorum.

Nazikçe, son zamanlarda boşanma hakkında konu- şup konuşmadığımızı, karımın ayrılmayı düşünüp dü-

(25)

25

şünmediğini soruyor. Her ne kadar –“her çift gibi” diye tekrarlıyorum– arada sırada tartışsak da böyle bir olasılı- ğın asla gündeme gelmediğini söylüyorum.

“Arada sırada mı tartışıyorsunuz yoksa sıklıkla mı?”

“Arada sırada,” diyorum ısrarla.

Öncekinden de daha nazik bir biçimde, karımın, ar- kadaşıyla aramdaki ilişkiyi bilip bilmediğini soruyor. Ar- kadaşıyla ilk –ve son– buluşmamın o gün gerçekleştiğini söylüyorum. “İlişki sayılmazdı, aslında laf olsun diye ya- pılmış bir şeydi, sıkıcı bir gündü, öğle yemeğinden sonra yapacak hiçbir şey yoktu, ayartma oyunu insana hep ya- şama sevinci vermiştir, işte bu yüzden kendimizi yatakta bulduk.”

“Sırf günün sıkıcılığını geçirmek için başkalarıyla yatar mısın?”

Aklımdan böyle soruların soruşturmayla alakası ol- madığını söylemek geçiyor, ama onu kendime düşman etmemeliyim, daha sonradan ona ihtiyacım olabilir – ne de olsa Lütuf Bankası denen görünmez kurumun hep faydasını görmüşümdür.

“Bazen. Yapacak ilginç hiçbir şey yoktur, kadın he- yecan peşindedir, ben de macera, derken olan olur. Erte- si gün ikimiz de hiçbir şey olmamış gibi davranırız ve hayat devam eder.”

Müfettiş teşekkür ediyor ve sıkmam için elini uzatı- yor, kendi dünyasında işlerin pek öyle yürümediğini söy- lüyor. Sıkılma, daralma, hatta yatağa gitme arzusu var- mış, ama her şey daha kontrollüymüş, kimse aklından geçeni ya da canının istediğini yapmazmış.

“Belki de sanatçılar bu konularda daha özgürdür,”

diye yorumda bulunuyor.

Dünyasını gayet iyi tanıdığımı, ama şu anda topluma ve insanlığa dair görüşlerimizi karşılaştırmayı istemediği- mi söylüyorum. Susup sonraki hamlesini bekliyorum.

(26)

26

(27)

27

Referanslar

Benzer Belgeler

       İlaveten  hayatta  minnet  duyduğum,  yaşamımı  borçlu  hissettiğim  pek  çok  kişiye  teşekkür  ve  şükranlarımı 

Rieux ses tonunu yükseltmeden o konuda hiçbir şey bilmediğini, bunun yaşadığı dünyadan bıkmış ancak yine de benzerleriyle aynı zevklere sahip olan ve kendi adına

Siz ağlamak için, inanın, çok geç kaldınız..

Aynı dilin iki değişkesi hangi koşullar altında dil ya da lehçe olarak belirlenebilir?. Dil lehçe arasındaki ayrımı belirleyen ölçüt: karşılıklı anlaşabilirlik

İşte bu sayılamaz sonsuz olan kümenin eleman sayı- sı, sayılabilir sonsuz dediğimiz kümenin (doğal sayılar ör- neğin) elemen sayısından daha büyüktür ve bu kümenin

yürürlüğe alması olarak açıklanabilir. Kurumsal manada hür bir Merkez Bankası politik müdahalelerin tesirinde olmadan para politikasını yürütebilmelidir. Öte

In odd nuclei, the energy of single-particle excitations is on the same order of magnitude as the rotational energy and the energy of vibrations o f the nuclear surface; therefore,

Bu amaçla, alanyazında bu konudaki en son tarihli derleme baz alınarak son 15 yılda yapılmış olan görgül araştırmalar bir araya getirilmiş; bu sayede, ahlak