İlaçların Farmakokinetik ve
Farmakodinamik Etkileşimleri
• Bir ilaçla vücut arasındaki etkileşimler pratik olarak iki sınıfa ayrılır. İlacın vücut üzerinde yaptığı etkiler farmakodinamik süreç olarak adlandırılır.
• Bu özellikler ilacın hangi grupta sınıflandırılacağını belirler ve bu grubun hangi semptom ya da hastalıkta kullanılmasının uygun olduğunun kararının verilmesinde önemli rol oynar.
• Vücudun ilaç üzerine olan etkileri ise farmakokinetik olarak adlandırılır.
• Farmakokinetik süreçler ilaçların emilim, dağılım ve eliminasyonuna etki eder ve
örneğin azalmış böbrek fonksiyonlarına sahip bir hasta gibi özel hastalarda hangi
ilaçların uygulanması gerektiğinin seçiminde büyük pratik öneme sahiptir.
Sistemik dolaşımdaki ilaç konsantrasyonu Sistemik dolaşımdaki ilaç
konsantrasyonu
Etki yerindeki ilaç konsantrasyonu Etki yerindeki ilaç
konsantrasyonu
Dokularda dağılıma uğrayan ilaç Dokularda dağılıma uğrayan ilaç
Metabolize edilen veya atılan ilaç Metabolize edilen veya atılan ilaç Verilen
ilacın dozu Verilen ilacın dozu
Absorsiyon
Dağılım
Eliminasyon
Farmakolojik etki
Klinik yanıt
Toksik etki Yararlı etki
Farmakokinetik
Farmakodinamik
Farmakodinamik Prensipler
• İlaçların çoğu, etki oluşturabilmek için bir reseptöre bağlanmalıdır. Ancak, hücresel düzeyde reseptör bağlanması genellikle sadece karmaşık bir basamaklar sırasının ilk adımıdır:
• İlaç (İ) + reseptör-efektör (R) -» ilaç-reseptör-efektör kompleksi -> etki
• İ + R -» ilaç-reseptör kompleksi efektör molekül -» etki
• İ + R î + R kompleksi -> bağlanma molekülünün aktivasyonu -» efektör molekül -» etki
• Endojen aktivatörün metabolizmasının inhibisyonu -» efektör molekül üzerinde artmış aktivatör etki-» etki artışı
Fonksiyondaki son değişikliğin bir efektör mekanizma tarafından gerçekleştirildiğine dikkat ediniz. Buradaki efektör, reseptör molekülünün bir parçası olabileceği gibi ayrı bir molekül de olabilir. Çok fazla sayıdaki reseptör efektörleri ile iletişimi, bağlanma
molekülleri aracılığı ile kurar.
A. İlaç-Reseptör Etkileşmelerinin Tipleri
• Agonist ilaçlar reseptöre bağlanır ve onları dolaylı ya da dolaysız bir etki oluşturacak şekilde aktive ederler.
• Moleküler yapısal seviyede incelemeler yapıldığında reseptör aktivasyonunun reseptörün yapısında değişikliklere neden olduğu görülür. Bazı reseptörler
etkilenen sistemle aynı molekül içinde birleşir; ilaç bağlanması bu şekilde bir iyon kanalının açılması veya enzim aktivitesinin uyarılması gibi bir etkiyi doğrudan oluşturur. Diğer reseptörler ayrı bir efektör moleküle, araya giren bir ya da daha fazla kenetleyici molekül aracılığı ile bağlanır.
• Farmakolojik antagonist ilaçlar bir reseptöre bağlanmak suretiyle ve diğer
moleküller ile yarışarak onların reseptöre bağlanmasını engeller. Örneğin, atropin gibi asetilkolin reseptör blokörleri, asetilkolin ve benzeri agonist ilaçların asetilkolin reseptörlerine geçişini engelledikleri için antagonisttirler ve reseptörü inaktif
durumdayken stabilize ederler (asetilkolin ile aktive edilmiş durum hariç herhangi
bir durumda).
• Bu ajanlar vücutta asetilkolin ve benzeri moleküllerin etkilerini azaltırlar ancak etkileri agonistin dozu artırılarak ortadan kaldırılabilir. Bazı antagonistler reseptöre irreversibl ya da psödoirreversibl tarzda çok sıkı bağlanırlar ve agonist konsantrasyonu
artırılarak etkileri geri döndürülemez. Aynı reseptör molekülüne bağlanan ancak agonist bağlanmasını engellemeyen ilaçların allosterik olarak etki yaptığı ve agonist molekülün etkisini artırabileceği ya da azaltabileceği belirtilmektedir. Allosterik
inhibisyon agonistin dozunun artırılmasıyla ortadan kaldırılamaz.
İlaçlar, reseptörlerle birbirinden farklı yollarla
etkileşebilirler. Bu etkileşimlerden ortaya çıkan etkiler sağ taraftaki doz-yanıt eğrilerinde şematize edilmiştir.
Agonisti değiştiren ilaçlar (A); yanıt, agonist ile yarışarak (yarışmalı inhibitor) agonist bağlanma bölgesini aktive edebilir (B) veya ayrı (allosterık) bölgelerde etki göstererek agoniste olan yanıtı artırır (C) veya azaltır (D). Allosterik aktivatörler (C)
agonistin etkisini ya da bağlanıcı afinitesini artırabilirler. Gösterilen eğri, etkide bir artışı
yansıtmaktadır; afinitede meydana gelen bir artış
eğriyi sola kaydırır.
B. Kendi Bağlayıcı Molekülünü İnhibe Eden Agonistler
• Bazı ilaçlar, bir endojen agonistin yok edilmesinden sorumlu molekülleri inhibe ederek agonist ilaçları taklit ederler. Mesela, asetilkolinesteraz inhibitörleri endojen
asetilkolinin yıkımını yavaşlatarak; kolinoseptörlere bağlanmadıkları halde,
kolinoseptör agonist moleküllerin etkilerine çok benzer özellikte kolinomimetik etkilere neden olur.
• Fizyolojik olarak salgılanan agonist ligandlarm etkilerini artırdıklarından dolayı bazen
etkileri ekzojen agonistlerinkinden daha fazla selektif ve daha az toksik olabilir.
C. Agonist, Parsiyel Agonist ve İnvers Agonist
• Şekil 1-4 te, ilaç-reseptör etkileşmesinin kullanışlı bir modeli tanımlanmıştır. Şekilde de belirtildiği gibi bu modelde reseptörün fonksiyonel olmadığı inaktif (Rj) ya da fonksiyonel olduğu aktif (Ra) formlardan bir tanesinde olduğu öngörülmektedir.
• Termodinamik kurallar herhangi bir agonist olmaması durumunda bile bazı reseptör rezervlerinin zaman zaman Ra formunda bulunması gerektiğini ve agonist tarafından oluşturulan ile aynı bir fizyolojik etki oluşturabileceğini işaret etmektedir. Bu etki,
agonistin yokluğunda meydana gelir ve bazal aktivite olarak adlandırılır.
• Agonistler, Ra konfigürasyonuna çok daha fazla afınite gösteren ilaçlardır ve onları
stabilize ederler. Bu nedenle toplam rezervin büyük bir yüzdesi Rg-İ fraksiyonunda
bulunur ve ortaya çıkan etki büyük olur. Konstütif aktivitenin fark edilmesi reseptör
yoğunluğuna, bağlantı moleküllerinin konsantrasyonuna ve sistemdeki efektör
sayısına bağlı olabilir.
Şekil 1-4: İlaç-reseptör etkileşmesi modeli
Reseptörün iki şekilde olabileceği varsayılmıştır. Ri şeklinde inaktiftir ve bir ilaç molekülü ile birleştiğinde bile herhangi bir etki oluşturmaz. Ra şeklinde reseptör yokuş aşağı
mekanizmaları aktive edebilir bu da ilacın olmadığı durumlarda bile küçük bir gözlemlenebilir etki oluşturur (bazal aktivite). İlaç olmayan durumda iki izoform denge halindedir ve Ri formu tercih edilir. Klasik tam agonist ilaçlar Ra formuna çok daha fazla afinite gösterirler ve kitle etkisi nedeniyle Ra-I formasyonu çok daha fazla gözlemlenebilir etki oluşturur. Parsiyel agonistler Ra ve Ri formlarına orta derecede afinite gösterir. Bu hipoteze göre, klasik
antagonistler her iki reseptör formuna eşit oranda afinite
gösterirler ve aynı düzeyde bazal aktivite sürdürürler. Diğer
yandan invers agonistler Ri formuna çok daha fazla afiniteye
sahiptirler, bazal aktiviteyi azaltırlar ve zıt fizyolojik sonuçlar
oluşturabilir.
• Çoğu agonist ilaç, reseptör rezervini sature etmeye yetecek konsantrasyonlarda
uygulandığında kendi reseptör-efektör sistemlerini olabilecek en yüksek düzeyde aktive edebilirler, bu da hemen hemen bütün reseptör rezervinin Rg-Î rezervine dönüşmesine neden olur.Bu gibi ilaçlar tam agonist olarak adlandırılır. Parsiyel agonist olarak
adlandırılan ilaçlar, aynı reseptörlere bağlanıp onları aynı şekilde aktive ederler ama
konsantrasyonun ne kadar yüksek olduğu farketmezsizin büyük bir yanıta yol açmazlar.
• Şekil 1-4 teki modelde, parsiyel agonistler Rg konfigürasyonunu tam agonistler gibi bütünüyle stabilize etmezler. Bundan dolayı reseptörlerin kayda değer bir bölümü R,- D rezervinde bulunur.Bu gibi ilaçların düşük intrinsik aktiviteye sahip olduğu
belirtilmektedir. Nitekim, bir beta-adrenoseptör parsiyel agonisti olan pindolol bir
agonist gibi (ortamda tam agonist yoksa) de, bir antagonist gibi (ortamda epineffin
gibi bir tam agonist varsa) de davranabilir.İntrisik etkinlik, reseptöre olan afiniteden
bağımsızdır.
• Aynı modelde, klasik antagonist etki, herhangi bir ilaç yokluğunda, ilaç bağlanmış eşit miktarlarda Rj ve Rg bölümlerinin sabitlenmesi olarak açıklanabilir. Bu durumda
herhangi bir etki gözlenmeyecektir ve ilaç hiçbir etki yapmamış gibi gözükecektir.
Halbuki, reseptördeki antagonist varlığı agonistin reseptöre erişimini engelleyecek ve alışılagelmiş agonist etki önlenmiş olacaktır. Bu şekildeki bloke edici etki nötral
antagonizm olarak adlandırılabilir.
• Peki bir ilaç, Rj durumuna Rg durumundan çok daha güçlü bir afiniteye sahipse ve RrD rezervinin büyük bir bölümünü stabilize etmişse ne olacak?
• Bu senaryoda, ilaç, herhangi bir aktiviteyi azaltabilir ve bu da klasik antagonistlerin bu reseptörde yapacağı etkilerin tersi sonuçlanır. Bu gibi ilaçlar invers agonist olarak adlandırılır (Şekil 1-4).
• Bu gibi sistemler için belgelenmiş en iyi örneklerden biri sinir sistemindeki
gamaamino bütirik asit (GABAa) reseptör-efektörüdür (bir klor kanalı). Bu reseptör, endojen bir transmiter olan GABA tarafından aktive edilir ve post-sinaptik hücrelerin inhibisyonuna neden olur. Benzodiazepinler gibi klasik eksojen agonistler aynı
zamanda reseptör-efektör sisteminin işlevini kolaylaştırır ve GABA benzeri
inhibisyona sonuçta da terapötik etki olarak sedasyona neden olur. Bu inhibisyon, flumazenil gibi klasik nötral antagonistler tarafından bloke edilebilir.
• İlaveten, invers agonistlerin sedasyonun tersi olarak anksiyete ve ajitasyona neden
oldukları bulunmuştur. Benzer invers agonistler beta adrenoseptörler, H, ve H2
reseptörler ve birçok diğer reseptör için de bulunmuştur.
D. İlaç Etkisinin Devam Süresi
• İlaç etkisinin sona ermesi çeşitli süreçlerden birinin sonucudur. Bazı durumlarda etki ancak ilacın reseptörü işgal ettiği sürece devam eder; öyle ki ilacın reseptörden
ayrılması (disosiyasyonu) etkiyi otomatik olarak ortadan kaldırır.
• Ancak birçok durumda, ilaç disosiye olduktan sonra etki sürebilir, çünkü bir kısım kenetleyici molekül hala aktive şekilde bulunmaktadır. İlaçların reseptöre kovalen bağlandığı durumlarda, daha önce aspirin için anlatılanlar gibi, etki ilaç-reseptör kompleksi tahrip olana kadar ve yeni reseptör ya da enzimler sentez edilene kadar devam eder. İlaveten, çoğu reseptör efektör sistemi, ilaç molekülerinin uzun süreler devamlı olarak bulunduğu durumlarda, aşırı aktivasyonu engellemek için
desensitizasyon mekanizmaları ile kenetlenir
E. Reseptörler ve İnert Bağlanma Bölgeleri
• Bir reseptör olarak fonksiyon görebilmek için, endojen bir molekül öncelikle bağlanacak ligandları (ilaç molekülleri) seçme bakımından selektif olmalıdır ve ikincisi bağlandıktan sonra onun işlevini, biyolojik sistemin (hücre, doku, vb.) işlevini de değişikliğe uğratacak şekilde değiştirmelidir. Selektivite özelliği, reseptörün çok sayıda ligand tarafından ayrım gözetmeden bağlanması ile sürekli aktive edilmesinden kaçınmak için gereklidir.
Fonksiyonları değiştirme özelliği ise, eğer ligand farmakolojik bir etki oluşturacaksa gerekli olmaktadır.
• Vücut ilaçları bağlayabilecek birçok molekülü ihtiva etmektedir ancak bu endojen
moleküllerin hepsi düzenleyici molekül değildir. İlacın plazma albümini gibi düzenleyici olmayan bir moleküle bağlanması, biyolojik sistemin işlevinde tespit edilebilir bir değişme oluşturmaz; bu yüzden, bu endojen moleküle inert bağlanma bölgesi denebilir. Bu tür bağlanma yine de tümüyle önemsiz değildir, çünkü ilacın vücut içinde dağılımını
etkilemekte ve dolaşımdaki serbest ilaç miktarını belirlemektedir. Bu faktörlerin her ikisi de farmakokinetik öneme sahiptir.
Farmakokinetik Prensipler
• Kullanımdaki terapötiklerden bir ilaç, uygun bir şekilde uygulandıktan sonra etkinin istendiği yere ulaşabilme yeteneğinde olmalıdır. Çoğu durumda aktif ilaç molekülü yeterince yağda çözünür ve verildiği durumda stabil kalır. Ancak bazı durumlarda aktif olmayan ancak rahatlıkla absorbe olabilen ve dağılabilen bir prekürsör kimyasal
maddenin uygulanması gerekir ve takiben vücuttaki biyolojik süreçte aktif ilaç haline dönüşür. Bu tip prekürsör kimyasal maddelere ön-ilaç adı verilir.
• Bir ilacı ancak az sayıdaki olguda doğrudan onun hedef dokusuna, mesela bir anti-
inflamatuar ajanın topikal olarak inflamasyon olan deriye ya da mukozal membranlara
uygulanması gibi, uygulamak mümkündür. Çok daha sık olarak, bir ilaç sindirim kanalı
gibi bir vücut kompartmanı içine uygulanır ve mesela beyin (epilepsi tedavisinde) gibi bir
başka kompartman içinde bulunan etki yerine ulaşması gerekir.
• Bu, ilacın söz konusu kompartımanları ayıran çeşitli bariyerleri geçerek uygulama yerinden kan içine emilmesini ve etki yerine dağılmasını gerektirir. Merkezi sinir
sisteminde bir etki oluşturmak amacıyla oral yoldan verilen bir ilaç için, bu bariyerler,
barsak duvarını oluşturan dokulardan, sindirim kanalını kanlandıran kapillerlerin
duvarlarından, kan-beyin engelinden ve beynin perfüzyonunu sağlayan kapillerlerin
duvarlarından meydana gelir.Son olarak, ilacın, etkisini oluşturduktan sonra metabolik
inaktivasyon, vücuttan atılım ya da bu iki sürecin kombinasyonu tarafından belli bir
hızla vücuttan uzaklaştırılması gerekir.
(Şekil 1-5): İlaçların membrandan geçişinin mekanizmaları, ilaçlar
hücrelerarası kavşaklardaki (mesela sıkı kavşaklar) sulu fazla dolu
kanallardan (A) ya da lipid hücre membranlarından (B) pasif difüzyonla
geçebilir. Uygun karakterlere sahip ilaçlar hücre içine ya da dışına taşıyıcı
lar vasıtasıyla taşınabilirler (C).Membranlardan geçmeye uygun olmayan
ilaçlar hücre yüzey reseptörlerine bağlanabilir (karanlık bağlanma bölgeleri)
ve hücre membranı tarafından yutulabilir (endositoz),sonra da hücrenin
içine salınır veya membran sınırlayıcı veziküller tarafından hücre dışına
ekstraselüler ortama atılırlar (ekzositoz, D).
A. Membrandan Geçiş
• İlaçların membranlardan geçişi çeşitli mekanizmalar ile olur. Sulu ya da lipid bir
ortamdan pasif difüzyon en yaygın olanıdır. Bunun yanı sıra, özellikle kolayca difüze
olmak için çok büyük moleküllerin taşınmasında, aktif süreçler de rol oynar (Şekil 1-
5).
1. Sulu fazdan difüzyon
• Vücudun sulu fazla dolu büyük kompartmanları (interstisiyel alan, sitozol,vb) ile epitel membranının sıkı kavşaklarında ve kan damarlarının endotel tabakasındaki, molekül ağırlığı 20.000-30.000* kadar büyük olan moleküllerin bile geçişine olanak veren sulu fazla dolu porlar içinden olur (Şekil 1-5e bakınız).
• İlaç moleküllerinin sulu fazdan difüzyonunu genellikle difüze olan ilacın
konsantrasyon gradiyenti tayin eden yokuş-aşağı bir harekettir. Albumin gibi büyük plazma proteinlerine bağlanmış ilaç molekülleri çoğu kez damarlardaki bu sulu fazla dolu porlardan geçemez. Eğer ilaç yüklü ise, geçişi aynı zamanda elektrik alan
tarafından da etkilenir (mesela membran potansiyeli ve nefronun kısımlarındaki
transtübüler potansiyel).
2. Lipid difüzyon
• Vücut kompartmanlarını ayıran çok sayıda lipid bariyeri olduğundan, lipid difüzyon ilacın membrandan geçişi için en önemli sınırlandırıcı faktördür. Bu bariyerler sulu fazla dolu kompartmanları ayırdığı için, bir ilacın lipid/su partisyon katsayısı
molekülün sulu ve lipid ortamda ne kadar kolay hareket edeceğini belirler. Zayıf asit
ve zayıf baz durumunda (pH a bağlı olarak elektrik yükü taşıyan protonları kazanır ya
da kaybederler),sulu fazdan lipid faza ya da tersine hareket etme yeteneği ortamın
pH ına göre değişir, çünkü yüklü moleküller su moleküllerini çeker.
3. Özel taşıyıcılar
• Peptidler, aminoasidler ve glukoz gibi hücre işlevi açısından önemli olan ve
membranda pasif difüzyon bakımından çok büyük olan ya da lipidlerde hiç erimeyen çoğu madde için özel taşıyıcı moleküller bulunur. Pasif difüzyondan farklı olarak membrandan geçişi aktif transport ya da kolaylaştırılmış difüzyonla yapan bu
taşıyıcılar selektiftirler, ayrıca doyurulabilir ve inhibe edilebilirler. Birçok ilaç, doğal
olarak oluşan bu tür peptidler, aminoasidler ya da şekerler olduğundan ya da onlara
benzediğinden, membranları geçmek için bu taşıyıcıları kullanabilirler.
• Birçok hücre, aynı zamanda yabancı molekülleri dışarı atmak üzere az sayıda özelleşmiş spesifik membran taşıyıcısı ihtiva eder. Bu gibi taşıyıcılara bir örnek
adenozin trifosfata (ATP) bağlanan ve ABK (ATP-bağlayıcı kaset) olarak adlandırılan bir taşıyıcı familyadır. Bu familya; beyinde, testislerde, bazı diğer dokularda ve ilaca dirençli neoplastik hücrelerde bulunan P-glikoprotein ve multidrug resistans tip 1 (MDR1) taşıyıcılarını içerir. ABK familyasından benzer transport molekülleri olan multidrug resistansla ilgili protein (MRP) taşıyıcıları; bazı ilaçların ya da onların metabolitlerinin idrara veya safraya atılmasında ve ayrıca bazı tümörlerin
kemoterapötik ilaçlara direncinde önemli rol oynarlar. ATP ye bağlanmayan ama transportu gerçekleştirmak için iyon gradyenüerini kullanan birçok diğer transport
familyaları da saptanmıştır. Bunlardan bazıları (çözünebilen taşıyıcılar familyası), sinir
sonlarındaki membranlardan nörotransmiterlerin alımı için özellikle önemlidir.
4. Endositoz ve Ekzositoz
• Az sayıdaki bazı maddeler o kadar büyüktür ki, hücrelere ancak endositozla girer. Bu süreçte madde hücre yüzey reseptörüne bağlanır, hücre membranı tarafından yutulur ve membranm içinde yeni oluşan veziküllerin membrandan ayrılması ile hücre içine taşınır. Bu madde daha sonra vezikül membranının parçalanması ile sitosol içine salınabilir. Bu süreç, bir bağlayıcı
proteinle (intrinsik faktör) kompleks oluşturan vitamin B12’nin sindirim kanalı duvarından kan içine taşınmasından sorumludur. Benzer şekilde demir de transferrin proteini ile bağlanarak
hemoglobin sentezleyici alyuvar prekürsörlerinin içine taşınır. Bu sürecin işleyebilmesi için
transport proteinlerine spesifik reseptörlerin olması gerekir. Bunun tersi olan süreç (ekzositoz) ise birçok maddenin hücreden salınmasından sorumludur. Örneğin, birçok nörotransmitter madde sitoplazma içindeki metabolik parçalanmaya karşı korunmaları amacıyla, sinir ucundaki
membranla çevrili veziküllerde depolanır. Sinir ucunun uygun bir şekilde aktivasyonu, depo vezikülünün hücre membranı ile birleşmesine ve içindekilerin ekstrasellüler alana atılmasına neden olur.
Sindirim Sistemi Üzerine Etkili İlaçlar
Sindirim Sistemi İlaçları
• Peptik ülsere etkili ilaçlar,
• Laksatif ve purgatif ilaçlar,
• Antidiyareik ilaçlar,
• Emetik ve antiemetik ilaçlar,
olmak üzere 4 grupta sınıflandırılır.
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri Simetidin
H 2 R es ep tö r B lo ke rle ri
Duodenal ülser ve Zollinger-Ellison sendromu,gastrik ülser, özafagitis, stres ülserleri ve üst
gastrointestinal kanamaların önlenmesi ve tedavisiyle pankreatitis'de endikedir.
Karaciğer ve böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda, hamilelik ve emzirme
dönemlerinde, 14 yaş altındaki
çocuklarda kontrendikedir.
Günde 3 kez 200 mg ve yatarken 400 mg olup gerekirse 1.6 - 2 g/gün'e kadar
çıkılabilir. Tedavi en az 4 hafta süreyle uygulanır. İdame dozu 400 mg' dır. IV dozu 4 - 6 saat arayla 200 mg'dır. 100
mg/saat hızda 2 saat süreyle veya 75 mg/saat hızla devamlı olarak IV infüzyonla da verilebilir.
Sersemlik,
konfüzyon,
oryantasyon
bozukluğu, baş
dönmesi, terleme,
yüz kızarması.
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
H 2 R es ep tö r B lo ke rle ri
Ranitidin
Midedeki ya da onikiparmakbarsağındaki ülserlerin iyileştirilmesi ve
sonlandırılması,ülser kanamalarının
engellenmesi,
özofagustaki asitten ya da midedeki fazla miktardaki asitten kaynaklanan rahatsızlıkların
giderilmesi,ameliyat esnasında,anestezi süresince mideden yukarı doğru asit gelmesinin
önlenmesinde endikedir.
Aşırı duyarlılık, emzirme dönemi ve porfiride
kontrendikedir.
Erişkinler (yaşlılar dahil) ve ergenler için genel doz 6-8 saatte bir kas içine enjeksiyon yoluyla uygulanan 50 mg’dır.
Çocuklar ve
bebeklerde (6 ay- 11 yaş arası) damar içine yavaş
enjeksiyon yoluyla uygulanır. En yüksek doz 6-8 saatte bir 50 mg’dır.
Ani hırıltı, göğüs ağrısı veya
göğüs sıkışması,
ateş, nadiren
ürtiker, halsizlik,
şiddetli mide
ağrısı, yavaş ve
düzensiz kalp
atımı.
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
H 2 R es ep tö r B lo ke rle ri
Famotidin Gastrik ve duodenal
ülserlerin tedavi edilmesi ve tekrarının önlenmesinde, gastroösofageal reflü tedavisinde ve tekrarının önlenmesinde endikedir.
Aşırı duyarlılık Duodenal ülser ve gastrik ülserde önerilen doz 40 mg olup yatmadan önce bir defada alınır.
Tedaviye 4-8 hafta süreyle devam edilmelidir.
Gastroözofageal reflüde
sabah 20 mg ve akşam 20 mg
dozunda, 6-12 hafta süreyle kullanılabilir.
Baş ağrısı, baş dönmesi,
kabızlık, diyare,
mide bulantısı,
ateş, çarpıntı,
anksiyete,
yorgunluk.
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
H 2 R es ep tö r B lo ke rle ri
Nizatidin Duodenal ülser, benign gastrik ülser, gastrik özofageal reflü (erozyonlar, ülserler ve göğüs yanması dahil) ,NSAİİ'nin
kullanımına bağlı gastrik ya da duodenal ülserde endikedir.
Aşırı duyarlılık Aktif duodenal ülserde ve mide ülserinin
tedavisinde akşamları bir kez 300 mg veya sabah akşam iki kez 150 mg’dır.
Gastroözofageal reflüde günde 2 defa 150 mg’dır.
Gerekirse bu miktar, günde 2 defa 300 mg'a yükseltilebilir.
Memelerde şişkinlik, huzursuzluk, sinirlilik, baş ağrısı, baş
dönmesi,uykusu zluk veya uyku hali, karın ağrısı, iştahsızlık,
kabızlık, ishal, ağız kuruluğu, gaz, mide
yanması, bulantı,
kusma.
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
P ro to n p o m p as ı i n h ib it ö rl e ri
Omeprazol Gastroözofagial reflü, mide asidinin; ağrı, iltihaplanma ve mide yanmasına yol açacak şekilde yemek borusuna kaçışı,onikiparma k bağırsağı ülseri ya da gastrik ülser,
helicobakter pylori
adlı bakteri ile enfekte ülserlerin tedavisinde
endikedir.
Omeprazole aşırı duyarlılığı olan hastalarda
kullanılmamalıdır.
Günlük doz gastrik ülser ve reflü
özofajitte 1x1 kapsül ve tedaviye yanıt vermeyen olgularda 1x2 kapsüldür.
Duodenal ülser tedavisinde iki hafta süreyle 1x1 kapsül uygulanır.
Gerektiğinde tedavi süresi 2 hafta daha uzatılır. Maksimum günlük doz
180 mg'dır. 80 mg'ın üzerindeki dozlar ikiye bölünerek verilmelidir.
Diyare,
konstipasyon, karın ağrısı, bulantı/kusma, gaz şikayetleri;
izole vakalarda ağız kuruluğu, stomatit,
gastrointestinal kandidoz, nadiren karaciğer
enzimlerinde
yükselme; nadiren
halsizlik,
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
P ro to n p o m p as ı i n h ib it ö rl e ri
Lansoprazol Duodenal ülserlerin kısa süreli tedavisi ve iyileşmiş
duodenal ülserlerin devam tedavisinde, gastrik ülserlerin devam tedavisinde, orta ve ileri
derecede reflü özofajit tedavisinde endikedir
Lansoprazole karşı aşırı duyarlılığı olanlarda kontrendikedir.
Duodenal ülserin kısa süreli tedavisinde yetişkinler için
önerilen doz, günde bir defa 30 mg'dır.
Tedavi süresi 4 haftadır.
Gastrik ülserlerin devam tedavisi ile orta ve ileri derecede reflü özofajit (erosif) tedavisinde ise
yetişkinler için
önerilen doz, günde bir defa 15 mg'dır.
Tedavi süresi 8 haftadır.
Lansoprazol
genellikle hem kısa süreli hem de uzun süreli tedavilerde iyi tolere edilir.
Lansoprazol ile tedavi edilen
hastaların %1 ya da daha fazlasında, muhtemelen ilaca bağlı olarak oluşmuş ve tedavi eden
hekim tarafından
bildirilmiş advers
olaylar; abdominal
ağrı, diyare ve
bulantıdır.
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
P ro to n p o m p as ı i n h ib it ö rl e ri
Pantoprazol Helicobacter pylori’nin neden olduğu duodenal ve gastrik ülserde
tekrarı azaltmak amacıyla bu
mikroorganizmanın eradikasyonu için uygun iki
antibiyotikle kombine olarak, peptik ülser
(duodenal ülser ve gastrik ülser),
özofageal reflü, Zollinger Ellison sendromunda endikedir.
Aşırı duyarlılıkta, gebelikte, emziren annelerde ve
pernisiyöz anemide kontrendikedir.
Günlük doz 40 mg’dır. Akut kanamalı gastrik veya duodenal ülserli hastalarda 80mg, 2-15
dakikada bolus infüzyon şeklinde uygulanmalı ve ardından 3 gün (72 saat) boyunca 8mg/saat olacak şekilde devamlı intravenöz infüzyon
uygulanmalıdır.
Bulantı/kusma,
abdominal ağrı
ve rahatsızlık,
konstipasyon,
ağız kuruluğu,
abdominal
gerginlik ve
şişkinlik.
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
P ro to n p o m p as ı i n h ib it ö rl e ri
Esomeprazol Omeprazolün S- izomeridir ve mide asit sekresyonunu azaltır.
Gastroözofageal reflü hastalığında
;erosif reflü özofajitinin
tedavisinde; nükslerin önlenmesi için,
iyileşmiş reflü özofajitinin uzun süreli idame tedavisinde ve
gastroözofageal reflü hastalığının
semptomatik tedavisinde endikedir.
Esomeprazole, benzimidazol türevlerine ya da formüldeki
herhangi bir maddeye aşırı duyarlılığı olanlarda kontrendikedir.
Gastro-özofajiyal reflü tedavisinde ,günde bir defa 20 mg kullanılır.
Erozif reflü özofajit tedavisinde, dört hafta boyunca günde bir defa 40 mg kullanılır.
Zollinger Ellison Sendromu
tedavisinde, başlangıç dozu günde iki defa 40 mg’dır. Hastaların çoğunda günde 80-160 mg yeterli olur. Günlük 80 mg’ın üzerindeki dozlarda günde iki kez olmak üzere bölünerek alınmalıdır.
İshal, kusma, bulantı, kabızlık, gaz ve
şişkinlik, karın ağrısı ve baş ağrısı,yaygın olmayan yan
etkiler; uykusuzluk, sersemlik, ayak ve bileklerde şişlik, ağız kuruluğu, uzun süreli
kullanımda kırıklar,
ciltte döküntü ve
kaşıntı
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
P ro to n p o m p as ı i n h ib it ö rl e ri
Rabeprazol Aktif duodenal ülser, aktif benign mide ülseri ve semptomatik eroziv ya da ülseratif
gastroözofajiyal reflü hastalığında endikedir.
Rabeprazol sodyum sübstitüte
benzimidazoller ya da formülasyondaki herhangi bir
bileşene karşı aşırı duyarlılığı bilinen hastalarda, gebelik ve emzirme
döneminde kontrendikedir
Erişkin, yaşlılar: aktif duodenal ülser ve aktif benign gastrik ülserde önerilen doz günde 1 kez sabahları alınmak üzere 20 mg'dır. Aktif duodenal ülserde 4 haftalık tedavi yeterli olabilir. Ancak az sayıda hastada 2. bir 4 haftalık tedavi gerekebilir.
Eroziv ya da ülseratif gastro özofajiyal
reflüde önerilen doz 4- 8 hafta günde 1 kez 20 mg'dır. rabeprazol tabletler sabahları bir şey yenilmeden
alınmalıdır. Tabletler bütün halinde
yutulmalıdır.
En sık görülen yan etkiler baş ağrısı, diyare ve bulantıdır. Daha az görülen yan etkiler ise rinit, karın ağrısı, asteni, flatulans, faranjit, kusma, spesifiye
edilmemiş ağrılar,
sersemlik, grip benzeri
sendrom, enfeksiyon, öksürük, kabızlık ve
uykusuzluktur.
P E P T İK Ü LS E R E E T K İL İ İL A Ç LA R
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
D iğ e r ila çl ar
Sukralfat
Mide-duodenum ülseri; tedavisi, profilaksisi ve nükslerinönlenmesinde, gastrit (Non-Steroid
antiinflamatuvar ilaçlara ve strese bağlı gelişen gastrit ile alkali reflü gastrit dahil), stres ülseri proflaksisi ile stres ülseri kanaması tedavisinde, özafajit (Reflü özafajit dahil), oral aftlar ile
radyoterapi/kemotera pi sonrası gelişen, oral mukositis ve oral ülserasyonların tedavisinde.
Sukralfat kullanımı ile ilgili bildirilmiş bir
kontrendikasyon yoktur.
Sukralfat aç
karna (yemekten en az 1 saat önce) günde 4 kez 1 g olarak verilir. Klinik kullanımı sınırlıdır.
Sukralfat absorbe olmadığı için sistemik yan etkileri yoktur.
Alüminyum tuzu içermesinden dolayı hastaların
%2’nde
konstipasyon görülür. Düşük düzeyde
alüminyumun absorbsiyonu nedeniyle böbrek yetmezliği
olanlarda uzun süre
kullanılmamalıdır
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
LA K S A T İF V E P U R G A T İF E T K İL İ İL A Ç LA R
Bekunis Her çeşit konstipasyon şeklinin
giderilmesinde endikedir.
İleus
durumlarında kontrendikedir.
Gece yatmadan önce oral yola 1-2 draje kullanılır.
Sebebi bilinmeyen karın ağrısı,
baş dönmesi, diyare.
Bisakodil Akut ve kronik konstipasyonun (kabızlık)
semptomatik tedavisinde endikedir.
Bağırsak peristaltik hareketlerinin
stimule edilmemesi gereken durumlar, kalın bağırsak iltihabı ve nedeni bilinmeyen akut abdomen ağrılarda kontrendikedir.
Erişkinlerde günde ortalama 1-2
tablet, çocuklarda günde 1 tablet oral yolla verilir.
Karın ağrısı, nefes
almada güçlük,
kurdeşen, ishal,
kramp, düşük
tansiyon.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
LA K S A T İF V E P U R G A T İF E T K İL İ İL A Ç LA R
Sodyum Fosfat
Rektal
muayenelerden önce ve ihtiyaç duyulan cerrahi müdahalelerden önce bağırsakları boşaltmak için kullanılır.
Apandisit, delik/hasarlı ya da tıkanmış bağırsak,
iltihaplı bağırsak hastalığı, rektal kanama,
konjestif kalp yetmezliği, mide bulantısı veya susuzluk, karın ağrısında
kontrendikedir.
Rektal yolla
uygulanır. Erişkinler ve 12 yaş üzeri çocuklar bir defada tam doz
kullanabilir. 2-12 yaş arası çocuklar yarım doz
kullanmalıdır.
Dehidrasyon, kaşıntı,ürtiker, kanda
elektrolitlerin miktarındaki değişikliklere bağlı olarak
kaslarda seğirme veya ani
kasılmalar,
kusma veya
mide bulantısı,
hiperfosfatomi,
hipokalsemi,
hipokalemi,
hipernatremi,
metabolik
asidoz.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
LA K S A T İF V E P U R G A T İF E T K İL İ İL A Ç LA R
Bisakol Konstipasyonun semptomatik tedavisinde ve ameliyat veya röntgen gibi araştırma
işlemlerinden önce bağırsağın
boşaltılmasında endikedir.
Apandisit, GİS obstrüksiyonu, kanama,
kolostomi, ieostomide kontrendikedir.
Oral olarak alınır.
Tam bir bağırsak boşalması
istendiğinde 30 mg’lık tek doz alınır.
Büyükler ve 12 yaşın üzerindeki çocuklar günde tek doz halinde 2 adet, 6-12 yaş arası
çocuklar günde 1 draje alabilirler.
Abdominal ağrı
Kolit ve kramp
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
LA K S A T İF V E P U R G A T İF E T K İL İ İL A Ç LA R
Fenolftalein Kabızlık tedavisinde ve cerrahi
girişimden önce bağırsakların boşaltılması için kullanılır.
Ani gelişen şiddetli karın
ağrısı, safra yolları tıkanıklığı, ağır hepatit, ishal etken maddeye duyarlılık
durumlarında kullanılmamalıdır.
Oral olarak alınır.
Önerilen dozu 30 - 270 mg/
1-3 tablettir.
Deride kızarıklık, kaşıntı, yanma hissi ve kızarıklıkla
birlikte gözlenen bir tür deri
döküntüsü şeklinde ortaya çıkan aşırı duyarlılık
reaksiyonu.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
LA K S A T İF V E P U R G A T İF E T K İL İ İL A Ç LA R
Ricinus Oil Radyolojik tetkikten önce,
Proctoscopy’den önce ve besin zehirlenmesinde bağırsağı boşaltmak ve gazı gidermek için kullanılır.
Hamilelikte, mensturasyon esnasında, kancalı kurt tedavisinde kontrendikedir.
Oral olarak alınır.
2-12 yaş arası : 15 ml/30 ml
Yetişkinler : 45 ml/
90 ml
Yüksek dozlarda;
karın ağrısı, bulantı ve
kusmaya ve ciddi bağırsak
bozukluğuna sebep olabilir.
Sennosid B Konstipasyonun kısa süreli
tedavisinde kullanılır.
Bulantı, kusma veya apandisit düşündüren diğer bulguların varlığı, akut abdomen, ileus, kronik inflamasyonlu bağırsak hastalığı, nedeni belirlenememiş karın ağrıları ciddi dehidratasyon durumlarında kontrendikedir.
Oral olarak alınır.
Yetişkinlerde günde 1 kez 1-2 tablet şeklinde kullanılır.
27 kg üzerindeki çocuklarda (12 yaş üzeri), günde 1 kez 1 tablet şeklinde kullanılır.
Su dengesi ve
elektrolit
metabolizma
bozukluklarına yol
açabilir. Diyare
oluşabilir ve bu
durum özellikle
potasyum kaybına
yol açabilir.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
LA K S A T İF V E P U R G A T İF E T K İL İ İL A Ç LA R
Laktuloz Kabızlık, gaita kıvamının yumuşak olmasının istendiği tıbbi durumlar,
portal sistemik ensefolapatide endikedir.
Galaktozemi durumunda,
bağırsak tıkanıklığı durumunda
kontrendikedir.
Oral olarak kullanılır. İshal
Karın ağrısı
Gliserin Basit kabızlıkların (konstipasyonların) giderilmesinde laksatif (dışkılatıcı, dışkı yumuşatıcı ) olarak kullanılır.
Karın ağrısı , bulantı, kusma, makat çevresinde yarık, yırtık, yara halini almış basurda kontrendikedir.
Rektal yolla uygulanır.
Makattan kan
gelmesi ve ciddi
alerjik belirtiler.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
LA K S A T İF V E P U R G A T İF E T K İL İ İL A Ç LA R
Prukaloprid Laksatiflerin yeterince işe yaramadığı
yetişkinlerde kronik kabızlık tedavisi için kullanılmaktadır.
Bağırsak duvarı perforasyonu veya obstrüksiyonu, Crohn hastalığı, ülseratif kolit ve böbrek diyalizi alan hastalarda
kontrendikedir.
Oral olarak alınır.
Normal dozu birçok hasta için günde bir defa 2 mg tablettir.
Baş ağrısı, mide bulantısı, ishal ve karın ağrısı.
Laktilol Monohidrat
Semptomatik
kabızlık tedavisi ile ataklar şeklindeki akut hepatik ensefalopatinin tedavisinde endikedir.
Bağırsak tıkanıklığı,
organik G.İ kanal lezyonu, nedeni bilinmeyen abdominal ağrı ve rektal
kanamada kontrendikedir.
Oral olarak kullanılır.
Günlük
konstipasyon dozu erişkinlerde 1x20 g ve çocuklarda 0.25 g/kg’dır.
Gaz
Diyare
Abdominal
şikayetler.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İD İY A R E İK İL A Ç LA R
Loperamid
9 yaş üstü çocuklarda ve yetişkinlerde 5 günden fazla süren ve şiddetlenen kronik diyare dahilherhangi bir etiyolojiye bağlı akut diyarenin semptomatik
tedavisinde endikedir.
Yetişkinlerde kronik diyarenin semptomatik tedavisi için kullanılır.
12 yaş üzeri çocuklar ve yetişkinlerde akut diyarenin semptomatik tedavisinde ve 18 yaş üzeri yetişkinlerde, başlangıç
tanısı konulmuş irritabl bağırsak sendromu ile birlikte görülen akut diyarenin semptomatik tedavisinde endikedir.
9 yaş altı çocuklarda kullanılmamalıdır.
Özellikle ileus ya da konstipasyon gibi bağırsak hareketliliğinin
inhibisyonundan kaçınılması gereken durumlarda
loperamid kullanılmamalıdır.
Bağırsak mukozasında yerleşen toksijenik E. coli, Salmonella, Shigella gibi mikroorganizmaların neden oldukları enfeksiyonlarla birlikte seyreden akut diyarede ve geniş
spektrumlu antibiyotiklerin (sefalosporinler, linkomisin ya da penisilinler gibi) neden
oldukları psödomembranöz kolitte kullanılmaz.
Yetişkinlerde
hastalığın şiddetine göre tedaviye, bölünmüş dozlar halinde günde 2 veya 4
tablet ile başlanmalıdır.
Günlük doz
maksimum 8 tablet (16 mg)’e kadar çıkarılabilir.
Aşırı duyarlılık reaksiyonları (deri döküntüleri
dahil), uyuşukluk, sersemlik hali, şişkinlik, bulantı, kabızlık, karın ağrısı, karın rahatsızlığı, kusma, ağız kuruluğu,
yorgunluk hissi.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İD İY A R E İK İL A Ç LA R
Difenoksilat Akut diyarenin tedavisinde yardımcı
rehidratasyon tedavisi olarak, kolostomi veya ileostomi sonrası dışkı oluşumunun kontrolünde,
kronik ve hafif ülseratif kolitte semptomların giderilmesinde endikedir.
Sarılığı olan hastalarda, ince barsak tıkanıklığı olanlarda, akut ülseratif kolitte, psödomembranöz enterokolite bağlı diyare tedavisi gören hastalarda ve
intrakraniyal basıncı yükselmiş ve kafa tramvası geçirmiş olan hastalarda, 4 yaş altı çocuklarda, miyastenia gravis, pilor stenözü,paralitik ileus ve prostat
büyümesinde kontrendikedir.
Yetişkinlerde önerilen
başlangıç dozu dört tablet olup altı saatte bir alınan iki tablet ile devam edilir.
Anafilaktik reaksiyon,
anoreksiya, zihin karışıklığı,
huzursuzluk,
depresyon, öfori,
halüsinasyon,
yorgunluk,
uyuşukluk,
sedasyon,
uyuklama, baş
dönmesi, baş
ağrısı.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
E M E T İK İL A Ç L A R
İpeka Yabancı madde intoksikasyonunda endikedir.
0-6 ay arası çocuklarda, asit ve alkali
madde alanlarda, komadaki
hastalarda, konvulsiyon olanlarda, petrol ürünleri ile olan zehirlenmelerde kontrendikedir.
İpeka şurubu (USP) ağızdan 20 ml dozunda verilmek suretiyle kusturucu olarak kullanılır; bu doz 1- 11/2 bardak (200-300 ml) su ile alınır.
Genellikle alınışından sonra 20 dakika içinde kusma meydana getirir.
1 - 12 yaşlar arasındaki çocuklarda 15 ml verilir. 9-12 aylık bebeklerde doz 10 ml ve 6 - 8 aylık olanlarda 5 ml’dir; bunlarda tıbbi gözetim altında sadece hastanede
kullanılmalıdır.
SSS’ni deprese edebilir; fakat depresyon apomorfın’in
yaptığına göre daha hafiftir.
Kardiyotoksik etki potansiyeli vardır;
atriyum fibrilasyonu ve iletim bozukluklan yapabilir.
Çocuklarda yan tesirleri daha seyrek ve daha hafif olur.
Onun için bu yaş
grubunda kullanılması
tercih edilir
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
E M E T İK İL A Ç L A R
Apomorfin Toksisitesi ve
zehirlenmede mide boşaltmak için İpeka’nın ve mide boşaltmasının tercih edilmesi nedeniyle artık kusturucu olarak kullanılmamaktadır.
Parkinson hastalığının tedavisinde ve ayrıca küçük
dozlarda sublingual yoldan erektil
disfonksiyonunun düzeltilmesi için kullanılır.
Hipoksi, dispne, şok, farengeal refleks felci, nöbet, koma, ciddi SSS de deprese veya SSS
fonksiyonunun
kötüleştiği veya aşırı fiziksel olarak zayıf olduğu durumlarda emetikler
kontrendikedir.
0.03 mg / kg IV veya 0.04 mg / kg IM (IV yol tercih edilir)
Her zamanki dozlarda, apomorfin ile
görülebilen başlıca yan etki, uzun süreli kusmalardır.
Heyecan,
huzursuzluk, MSS depresyonu veya solunum
depresyonu
genellikle ilacın aşırı
dozları ile ilişkilidir.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Ondasteron Sitotoksit kemoterapi ve radyolerapi nedeni oluşan bulantı ve kusmaların kontrol altına alınmasında endikedir. Ayrıca post-operatif kusma ve bulantı belirtilerinin tedavisi ve
önlenmesinde de kullanılabilir.
İçerdiği
maddelere karşı aşırı duyarlılık durumlarında kullanılmamalıdır.
İlaç uygulama yolu ve 8-32 mg arasında değiştirilebilir ve aşağıda gözterildiği şekilde
seçilebilir.Kemoterapiden hemen önce yavaş uygulanan intravenöz enjeksiyon ya da 15 dk.lık infüzyon şeklinde 8 mg Ondansetron ve bunu müteakiben 24 saat süre ile 1 mg / saat'lik sürekli intravenöz infüzyon ya da 4 saat aralıklarla 2 kez 15 dk.lık intravenöz infüzyon şeklinde 8'er mg
Ondansetron uygulanır. her iki tedavi rejimi de 5 güne kadar 12 saatte bir oral yolla 8 mg Ondansetron
uygulaması ile devam eder.
Aritmiler, göğüs ağnsı, baş ağrısı, nöbetler, geçici görme
bozuklukları, hararet veya sıcak basması hissi ,
konstipasyon.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Granisetron Kemoterapi ve radyoterapiye bağlı olarak ortaya çıkan akut bulantı ve
kusmanın önlenmesi ve tedavisinde
- Postoperatif bulantı ve kusmanın
önlenmesi ve tedavisinde endikedir.
GRANEXA kemoterapi ve radyoterapiye bağlı olarak ortaya çıkan gecikmiş bulantı ve kusmanın
önlenmesinde endikedir
Diğer 5-HT3 reseptör
antagonistlerine aşırı duyarlılık durumlarında kontrendikedir.
1-3 mg dozu yavaş i.v.
enjeksiyon olarak (30 saniyede) ya da 20 ila 50 mL infüzyon
sıvısında
sulandırılarak 5 dakikalık bir sürede uygulanmalıdır.
Solüsyon mg başına 5 mL’ye seyreltilmelidir.
Maksimum günlük doz: 24 saatlik bir süre içinde, 3 mg infüzyonları 3 kereye kadar uygulanabilir.
24 saatlik süre içinde uygulanan maksimum dozu, 9 mg’ı
aşmamalıdır.
Boğazın, yüzün, dudakların ve ağzın şişmesi gibi alerjik
reaksiyonlar, baş ağrısı, kabızlık, uyku sersemliği, karaciğer
fonksiyonlarında
kan testleri ile
gösterilen
değişiklikleri,
ishal
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Dolasetron Kanser kemoterapisi veya radyoterapisi gibi medikal
tedavilerden veya ameliyattan
kaynaklanan bulantı ve kusmanın
(kendini kötü ve hasta hissetme) önlenmesinde veya tedavisinde
kullanılmaktadır.
İçerdiği maddelere karşı aşırı duyarlılık durumlarında
kullanılmamalıdır.
Yavaş enjeksiyon şeklinde (30 saniyede) veya 20 ila 50 mİ infüzyon sıvısında
sulandırılarak 5 dakikalık bir sürede uygulanan damara infüzyon şeklinde olabilir.
İnfüzyon çözeltisi olarak sadece % 0.9 a/h
enjeksiyonluk sodyum klorür çözeltisi B.P. veya
% 5 a/h enjeksiyonluk dekstroz çözeltisi B.P, kullanılabilir. Diğer seyrelticilerle kullanılmamalıdır.
Çocuklarda kullanımı tavsiye edilmemektedir.
Baş ağnsı, kabızlık, uyuma problemleri (insomnia), karaciğerinizin işlevlerinde kan testleri ile
gösterilen
değişiklikler,
ishal.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Polonosetron İleri derecede emetojenik kanser kemoterapisi ile bağlantılı akut bulanma ve kusmanın
önlenmesinde, orta derecede
emetojenik kanser kemoterapisi ile bağlantılı bulantı ve kusmanın
önlemesinde endikedir.
Aşırı duyarlılık
Tek bir intravenöz bolus olarak, kemoterapi başlamadan
yaklaşık 30 dakika önce uygulanır.
İleri derecede emetojenik kemoterapinin neden olduğu bulantı ve kusmayı önleme etkinliği, kemoterapiden önce uygulanan bir kortikosteroid
ilavesi yoluyla arttırılabilir. 18 yaş altı kullanımı
tavsiye edilmez.
Konstipasyon,
diyare
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Deksametazon Anti-
inflamatuar, antiromatizmal ve antiallerjik tesirlerinden dolayı,
kortikosteroidl erle tedaviye cevap veren vakalarda kullanılır.
Canlı aşı uygulanması, gebelik, aşırı
duyarılılık, akut
enfeksiyon ve Herpes zoster'de
kontrendikedir.
Günlük doz 0.75 - 9 mg arasında
değişebilir. Hafif olgularda 0.75 mg’ ın altına inilebilir daha ciddi olgularda ise 9 mg’ ın üzerine
çıkılabilir. Günlük dozun 3 veya 4 kışıma bölünerek verilmesi gerekir.
Hayatı tehdit eden status astmatikus gibi ciddi durumlarda ve hemopatilerde hekim gerekli bulursa başlangıç dozu olarak 7.5 -10 mg verilebilir.
Ay yüz, yağ depolanması, ödem,
hipertansiyon, deride atroti, depresyon, peptik ülser, hipergilsemi, halsizlik ve göz içi basıncında artma gibi yan etkiler
görülebilir.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Metilprednizolon
Sistemik
glukokortikoid tedavisi gerektiren hastalıklarda, bronşiyal astım, saman nezlesi, ilaç alerjisi, ürtiker, ekzema ve
dermatit gibi deri hastalıkları, akut romatizma,
romatizmal eklem iltihabı ve kas romatizmasıdır.
Herpes simpleks, kratitis, akut psikoz, latent veya aktif tüberkülozlu hastalarda, relatif olarak, peptik ülser, Cushing sendromu, divertikülit, barsakta yeni oluşmuş
anastomoz,
osteoporoz, renal yetmezlik,
tromboembolik temayüllerde, kronik psikotik
reaksiyonlarda, varisella, fungal hastalıklarda kontrendikedir.
İV ve İM kullanılabilir.
Başlangıç dozları İV uygulanır; sonraki dozlar , hastanın durumuna göre İV ve İM verilebilir. 48-72 saat sonra tedavi durdurulmalı ya da dozlar giderek
azaltılmalıdır. Çeşitli endikasyonlarda günlük başlangıç dozları;
Şoklar 30 mg/kg (Gerekirse 4-6 saatte bir)
Ödemler 80-200 mg Çok ciddi
enfeksiyonlar 40-80 mg.
Miyopati, adale güçsüzlüğü, osteoporoz, patolojik uzun kemik kırılmaları, su ve elektrolit dengesi sodyum ve su retansiyonu, potasyum kaybı, hipokalemik alkaloz
hipertansiyon ve duyarlı kişilerde konjestif kalp yetmezliği, peptik ülser, ülser
perferasyonu,
melena.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Aprepitant Erişkinlerde;
diğer antiemetik ajanlarla birlikte, yüksek doz sisplatin dahil olmak üzere yüksek derecede emetojenik kanser kemoterapisinin başlangıç ve tekrar kürleri ile oluşan akut ve gecikmiş bulantı ve
kusmanın önlenmesinde endikedir.
Aşırı duyarlılık ve pimozid ile birlikte kullanımı
3 gün süreyle verilir önerilen doz
kemoterapinin 1.
gününde tedaviden 1 saat önce oral yoldan alınan 125 mg (1. gün) ve 2. ve 3. günün sabahları günde bir kez alınan 80 mg’dır. Oral
kullanım içindir, sabah aç karnına kullanılmalıdır.
Anoreksi, kabızlık, ishal,
mide bulantısı.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Fosaprepinant 6 ay ve üzeri erişkinlerde ve pediatrik
hastalarda yüksek ve orta derecede emetojenik kanser
kemoterapisi ile ilişkili bulantı ve kusmanın
önlenmesi.
Etken maddeye aşırı duyarlılık.
Önerilen doz, kemoterapiden yaklaşık 30 dakika önce başlatılan 1.
Günde 20-30 dakika boyunca infüzyon olarak verilen 150
mg'dır. Bir 5-HT3 antagonisti ile birlikte
uygulanmalıdır.
Hıçkırık, alanin
aminotransferaz,
dispepsi, kabızlık,
baş ağrısı, iştah
azalması
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Proklorperozin
Diagnostik veya cerrahi girişimler öncesinde ve süresince, lokal anestezi ile birlikte ya da tek başına bilinçli sedasyon oluşturmak.
Anestezi, anestezi
indüksiyonu öncesi premedikasyon, anestezi
indüksıyonu,
kombine anestezide sedatif olarak
Benzodiazepınler veya ilacın içerdiği diğer yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşın duyarlılığı olduğu bilinen hastalarda Dormicum kullanımı
kontrendikedir.
Ağır solunum yetersizliği olan veya akut solunum depresyonlu
hastalarda bilinçli sedasyon için kullanımı
kontrendikedir.
Yetişkinlerde i.v.
enjeksiyonu hızı
yaklaşık 1 mg/30 saniye olacak şekilde yavaş uygulanmalıdır.
60 yaşın altındaki yetişkinlerde ilk doz işleme başlanmadan 5- 10 dakika önce
uygulanan 2-2.5 mg’dır.
Gerektiğinde 1 mg’lık dozlarla devam edilebilir. 60 yaşın, üstündeki yetişkinlerde, kritik hastalarda ve yüksek risk grubundaki hastalarda ilk doz, işleme başlanmadan 5- 10 dakika önce
uygulanmalı ve 0.5-1.0 mg civarına
düşürülmelidir.
Baş ağrısı, baş dönmesi, ataksi, ameliyat sonrası sedasyon;
uygulanan dozla doğru orantılı
anterograd amnezi, konfüzyon, öfori, halisünasyonlar, ajitasyon, istemsiz hareketler,
saldırganlık, paroksismal
heyecanlanma ve saldırı gibi
paradoksal
reaksiyonlar.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Prometazin Osteoartrit,
romatoid artrit ve ankilozan spondilit belirti ve
bulgularının
tedavisi ile akut gut artriti, akut kas iskelet sistemi ağrıları (örn. bel ağrısı), post- operatif ağrı,
dismenore ve renal kolik tedavisinde endikedir.
Gastrointestinal kanama, ülserasyon veya perforasyon öyküsü olan hastalar, kronik dispepsi öyküsü bulunan hastalar,
geçmişte uygulanan NSAİİ tedavisiyle ilişkili gastrointestinal kanama veya perforasyon
öyküsü olan
hastalar,diğer aktif kanama veya kanama bozukluğu olan hastalar, Crohn hastalığı veya ülseratif koliti olan hastalar, şiddetli kalp yetmezliği olan hastalar, orta veya şiddetli
böbrek yetmezliği olan hastalarda
kontrendikedir.
Tavsiye edilen doz her 8-12 saatte bir 50 mg’dır. Günlük
maksimum doz olan 150 mg’ı aşmamak şartıyla, 6 saat arayla uygulanabilir.Kısa süreli kullanım içindir ve tedavi akut
semptomatik dönem ile sınırlandırılmalıdır (maksimum 2 gün).
Hastalar mümkün olan sürede oral analjezik tedaviye geçmelidirler.
Bulantı, kusma, enjeksiyon bölgesi ağrısı,
inflamasyonu
kanama ve
morarması, baş
ağrısı ,anemi,
uykusuzluk,
bulanık görme,
hipotansiyon
yüzde kızarıklık.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Droperidol Manide, kanser tedavisinin neden olduğu bulantı ve kusmada uyanık entübasyonda, premedikasyon ve indüksiyon
esnasında genel ve bölgesel anestezinin idamesinde, ve ayrıcatam ve cerrahi girişimlerde
trankilizasyon sağlanmasında kullanılır.
İlaca aşırı duyarlılığı olduğu bilinen
hastalarda kontrendikedir.
Genel erişkin dozu:
Premedikasyon ve teşhis amaçlı
işlemlerde kullanılışı:
İşlemden 30-60 dakikaönce kas içine veya yavaş olarak damar içine 2,5-5 mg uygulanır. Bu doz ameliyat sonrası bulantı ve kusma sıklığını azaltacaktır. Genel anesteziye ilave olarak;
İndükasyon; Her 10 kg başına 2,5 mg
uygulanabilir. Daha düşük dozlar yeterli olabilir. İdame:
Genelllikle damar içine 1,25- 2,5 mg
uygulanabilir. Çocuk dozu: Çocuklarda premedikasyon ve anestezinin
indükasyonu için 1 mg/10 kg önerilir.
Droperidol uygulanımını takiben taşikardi ve hafif-orta şiddette hipotansiyon ender olarak kaydedilmiştir.
Nadiern
halisülasyonlar,
huzursuzluk ve
bir-iki anksiyete
vakası dahil olmak
üzere paradoksik
reaksiyonlar
gözlenmiştir.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Metaklopromidin
Yetişkinlerde bulantı ve kusmanın
tedavisinde, kemoterapi ve radyoterapi sonrası bulantı ve kusmanın önlenmesinde, 18 yaş arası genç erişkin ve çocuklarda
kemoterapiye bağlı bulantı ve kusmanın önlenmesinde başka tedavilerin
başarısız olduğu ya da uygulanamadığı durumlarda
kullanılır.
Gastrointestinal kanama, tıkanma gibi bozukluklarda, diskinezi öyküsü olanlarda, epilepsi ve Parkinson
hastalarında, ekstrapramidal bozukluk riskindeki artışa sebep
olabileceğinden 1 yaşından
küçük çocuklarda, Levodopa veya dopaminerjik agonistlerle kombinasyonda.
İv yada İm uygulanabilir.
İntravenöz doz yavaş bolus infüzyon şeklinde uygulanmalıdır. Cerrahi sonrası bulantı ve
kusmanın önlenmesinde 10 mg’lık tek doz
uygulanmalıdır. Günde en fazla 3 kere
tekrarlanabilir. Maksimum doz 30 mg veya 0.5 mg/kg vücut ağırlığıdır.
Pediyatrik:
Önerilen doz 0.1 ila 0.15 mg/kg vücut ağırlığı arasındadır. Bu doz i.v.
olarak günde 3 defaya kadar tekrarlanabilir.
24 saat içinde
uygulanabilir maksimum günlük doz 0.5 mg/kg vücut ağırlığını
geçmemelidir.
Depresyon, ekstrapiramidal bozukluklar(akut distoni ve
diskinezi),
parkinsonizm,
hipotansiyon,
diyare.
İlaçlar Endikasyonları Kontrendikasyonları Veriliş yolu Yan etkileri
A N T İE M E T İK İL A Ç LA R
Trimetobenzamin
Araç tutmaları, enfeksiyon, entoksikasyon, gebelik kusmaları, hepatit, ilaçların neden olduğu bulantı, kolesistit, migrende
endikedir.
Epilepsi, Reye sendromu,
parkinson, nedeni belli olmayan kusmalar,
feokromsitoma, yeni doğanlar ve etken maddeye duyarlılığı
olanlarda kontrendikedir.
Draje: Erişkinlerde 3- 4x1-2 draje/gün,
gebelerde saban uyanır uyanmaz 1 draje dozda uygulanır. Ampul:
Erişkinlerde 3-4x200- 300mg/gün, 27-41 kg arası çocuklarda 3x100- 150mg/gün dozda uygulanır. Supozituvar:
27 kg'a kadar olan çocuklarda 100mg'lık supozituvar, 27 kg'dan fazla olanlarda
200mg'lık supozituvar uygulanır. Gerektiğinde her 4 saatte bir 1
supozituvar
kullanılabilir. Bulantı başlamadan 1/2 saat önce kullanılmalıdır.