• Sonuç bulunamadı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. Temel TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no.37047/97) DOSTANE KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. Temel TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no.37047/97) DOSTANE KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ Temel – TÜRKİYE DAVASI

(Başvuru no.37047/97)

DOSTANE KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ

İŞLEMLER

Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılan (no:37047/97) başvuru nolu davanın nedeni Türkiye Cumhuriyeti uyruklu Cevahir Temel’in (Başvuran), 27 Haziran 1997 tarihinde İnsan Haklan ve Temel Özgürlükleri Sözleşmesinin (AİHS) 25. maddesi gereğince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yaptığı başvurudur.

Başvuran adli yardımdan faydalanarak Adana'da avukat olan M.Çinkılıç tarafından temsil edilmiştir.

1959 doğumlu başvuran Adana'da ikamet etmektedir.

BAVA KOŞULLARI

1- Başvuranın olaylar hakkındaki yorumu

13 Ocak 1997 tarihinde saat 21:00'e doğru Adana Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne bağlı on sivil polis, başvuranın evine gelerek yerel hukukta yasaklanan terör örgütü PKK'ya mensup olan "Muzin" adlı bir kişi hakkında sorular sormuş ve bir saat sonra gitmişlerdir.

Aynı gün başvuran saat 22:50'de Adana Devlet Hastanesi'ne gitmiş ve kendisini muayene eden doktor aynı gün düzenlediği raporda başvuranın hayatının tehlikede olmadığını belirtmiştir.

Başvuran, 16 Ocak 1997 tarihinde Adana İnsan Haklan Kuruluşu'nun tedavi ve rehabilitasyon merkezine gitmiş ve kendisini muayene eden doktor aylar sürecek bir tedavi önermiştir.

Başvuran, 19 Ocak 1997 tarihinde kendisine yapılan tedavileri anlatarak basın açıklamasında bulunmuştur.

Başvuran, 6 Şubat 1997 tarihinde Adana Savcılığı'na başvurarak evine gelen polislerin kendisine kötü muamelede bulunduğu ve saçlarını kestiği yönünde şikayette bulunmuştur. Ancak Cumhuriyet Başsavcısı şikayeti kaydetmeyi reddetmiştir.

(2)

2- Hükümetin olaylar hakkındaki yorumu

13 Ocak 1997 tarihinde saat 23:00'te polis tarafından düzenlenen tutanakta bir PKK'lının Dağlıoğlu Küçük Oba Mahallesi, 62. sokak no:9 adresinde bulunduğu ve polislerin bu adrese geldiği yer almaktadır.

Bu ihbar üzerine polisler başvuranın evine gitmişlerdir. 13 Ocak 1997 tarihinde ve saat 23:30'da üç polis tarafından düzenlenen ve Abdullah Temel tarafından imzalanan arama tutanağında, polislerin belirtilen adrese gittikleri ve suç oluşturacak hiç bir delil bulamadıkları yer almaktadır. Tutanağa göre polisler başvuranı tutuklamamışlardır.

Başvuran, 3 Şubat 1997 tarihinde Adana Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dinlenmiştir.

Başvuran, 13 Şubat 1997 tarihinde polislerin evine geldiği ve polislerden birinin kendisine ismini sorarak sırtına vurduğu ve saçlarını bileğine doladığı beyanında bulunmuştur. Son olarak başvuran, polisin kendisini yere yatırdığını ve diğerinin kesmek için üzerine battaniye koyduğunu, kendisine tanımadığı bir kişi hakkında sorular sorduğunu ve daha sonra ayağını sırtına koyarak saçlarını kestiğini belirtmiştir.

Başvuran kendisine bunları yapanın kimler olduğunu bilmediğini çünkü olayların çok hızlı geliştiğini ve polislerin eve girer girmez kendisini yere yatırdığını dolayısıyla yüzlerini göremediğini belirtmiştir.

"Hacı-Hoca" kod adlı Mustafa Somer polis tarafından alınan 29 Haziran 1997 tarihli ifadesinde Cevahir Temel'in PKK'lı olduğunu ve PKK bünyesinde faaliyetlerde bulunduğunu belirtmiştir.

"Kendal" kod adlı Abdullah Şahin polis tarafından alınan 30 Haziran 1997 tarihli ifadesinde aynı bilgileri vermiştir.

Polisler, 37 Ocak 1998 tarihinde saat 21:40'de tekrar başvuranın evinde arama yapmışladır. Emniyet Müdürlüğü polisleri tarafından düzenlenen arama tutanağında ihbar üzerine polislerin başvuranın evine gittikleri ve ihbara göre yasadışı örgüt PKK'nın üyesi olmakla suçlanan Cevahir Temel'in polis tarafından arandığı yer almaktadır.

Tutanakta polislerin suç oluşturacak hiçbir delil bulamadığı ve başvuranı tutukladıkları yer almaktadır. Polisler, okuma-yazma bilmediğini düşündükleri başvurana tutanağı okuduklarını ve başvuranın parmak izini basarak tutanağı onayladığını belirtmişlerdir.

Adana Devlet Hastanesi tarafından 17 Ocak 1998 tarihinde saat 23'de düzenlenen sağlık raporunda başvuranın vücudunda hiç bir yara ve darp izine rastlanılmadığına yer verilmiştir. Raporun geri kalan kısmı okunmaz haldedir.

Aynı kurum tarafından 18 Ocak 1998 tarihinde saat 11:15'de düzenlenen sağlık raporunda başvuranın vücudunda hiç bir darp ve yara izine rastlanılmadığı ve hayatının tehlikede olmadığı yer almaktadır. Raporun geri kalan kısmı okunmaz haldedir.

Emniyet Müdürlüğü, Adana Cumhuriyet Başsavcısı'na 18 Ocak 1998 tarihli mektupla PKK'ya düzenlenen operasyon hakkında bilgi vermiştir. Emniyet Müdürlüğü tutuklanan kişilerin verdiği ifadelere dayanarak başvuranı gözaltına alındığı yönünde beyanda bulunmuştur. Başvuran Cumhuriyet Başsavcısı'na gerekli yasal önlemlerin alınması yönünde taleple bulunmuştur. Mektup, başvuranın kendisine yöneltilen suç ve kanıtlar göz önünde bulundurulduğunda serbest bırakılmasını belirten Savcının imzasını

(3)

taşımaktadır.

Başvuran, 7 Mayıs 1998 tarihinde Adana DGM tarafından delil yetersizliğinden beraat etmiştir.

3. Polisler aleyhine yapılan şikayet

Başvuran, Adana insan Haklan Derneği ile beraber 20 Ocak 1997 tarihinde yerel Toros gazetesinde çıkan bir makaleye konu olmuştur.

Emniyet Müdürlüğü, 22 Ocak 1997 tarihinde söz konusu makaleyle beraber Savcılığa başvurarak olayların makalede yer aldığı gibi gelişmediği yönünde beyanda bulunmuş ve İnsan Haklan Örgütü'nün amacının güvenlik güçlerinin aleyhinde konuşmak ve dayanağı olmayan suçlamalarda bulunmak olduğunu belirtmiştir.

Adana insan Haklan Örgütü 23 Ocak 1997 tarihinde başvuranı desteklediklerini ve her aşamada kendisini destekleyecekleri yönünde beyanda bulunmuştur.

Savcılık, 3 Şubat 1997 tarihinde Toros gazetesinde çıkan makalenin yazan aleyhine muhakemenin men-i karan almıştır.

Başvuran belirtilmeyen bir tarihte, 18 Mart 1997 tarihinde saat 8:30'da Adliye Sarayı'nda olması gerektiğini belirten celp almıştır.

Başvuranın eşi, Abdullah Temel 3 Ocak 1999 tarihinde Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dinlenmiştir. Abdullah Temel ifadesinde, 13 Ocak 1997 tarihinde saat 23:30 sularında eşiyle evinde otururken sivil kıyafetli silahlı bir çok kişinin kendilerini polis olarak tanıttıklarını belirtmiştir. Bu kişiler evine girerek kendisini dışarı çıkarmışlardır.

İçerde neler olup bittiğini bilmediğini ve polisler kısa bir süre sonra gittiğini belirtmiştir.

Dört gün sonra polislerden bir kaçı, arama tutanağını düzenlemek için yeniden evlerine gelmiş ve Abdullah Temel’den tutanağı imzalamasını istemiş ve o da imzalamıştır. Evine gelen bu kişileri teşhis edebileceğini belirtmiştir.

Başvuran 13 Aralık 1999 tarihinde Adana Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dinlenmiş ve 3 Şubat 1997 tarihinde verdiği ifadesini yinelemiştir. Buna ek olarak daha önce hiç bir Cumhuriyet Başsavcısı'na ifade vermediğini belirtmiştir. Cumhuriyet Başsavcısı başvurana 3 Şubat 1997 tarihinde verdiği ifadeyi hatırlatmıştır. Başvuran ifadede yer alan imzanın kendi imzasına benzediğini ancak ilk defa bîr Cumhuriyet Başsavcısı ile karşılaştığını belirtmiştir.

Adana Polisi Grafoloji Laboratuarı tarafından düzenlenen 14 Aralık 1999 tarihli bilirkişi raporunda 3 Şubat 1997 tarihli ifadenin altında bulunan imzama başvurana ait olduğu belirtilmiştir.

Emniyet Müdürlüğü, Savcılığın talebi üzerine 6 Ocak 2000 tarihli mektupla 13 Ocak 1997 tarihli tutanağının Murat Esertürk (M.E.), Osman Soyuer (O.S.) ve Sami Çelik (S.Ç.) adlı polisler tarafından düzenlendiği yönünde Savcılığa bilgi vermiştir.

Savcılık, 7 Ocak 2000 tarihinde arama tutanağının düzenlendiği 13 Ocak 1997 tarihinde

(4)

saat 23:30;da başvuranın evinde yapılan aramaya katıldığını belirten M.E. yi dinlemiştir.

Ancak M.E. kendisine yöneltilen olaylara itiraz ederek Adana Devlet Hastanesi'nin verdiği ve başvuran tarafından sunulan sağlık raporunun aynı gün saat 22:50'de düzenlendiğini belirtmiştir. M.E. olaylar esnasında yasadışı örgütlerin, güvenlik güçlerini ve devleti dünya kamuoyunda karalama ve Terörle Mücadele Şubesi polis memurlarının kimliklerim açıklama amaçlarının olduğunu öne sürmüştür.

Cumhuriyet Başsavcısı 8 Şubat 2000 tarihinde O.S. yi dinlemiş ve O.S. kendisine yöneltilen olayları reddederek şikayetin yetkilerine saldırma amacının olduğunu öne sürmüştür. O.S. arama tutanağım saat 23:30'da düzenlediğini halbuki başvuran tarafından sunulan sağlık raporunun saat 22:50'de düzenlendiğini belirtmiştir.

Cumhuriyet Başsavcısı 9 Şubat 2000 tarihinde S.Ç.'yi dinlemiş ve S.Ç. kendisine yöneltilen suçlamaları reddederek sunulan sağlık raporunu kabul etmemiştir. S.Ç. 13 Ocak 1997 tarihinde O.S. ve M.E. ile beraber başvuranın evinde arama yaptıklarını ancak başvuranla konuşmadıklarını belirtmiştir. S.Ç. başvuranın evine 13 Ocak 1997 tarihinde gece yansına doğru geldiklerim ve gece olması ve ivedilik söz konusu olduğundan Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 97§2 maddesinin belirttiği formalitelere uyulmadığını belirtmiştir.

Savcılık, 29 Şubat 2000 tarihli iddianameyle başvuranın evinde TCK'nun 97§2 maddesine uygun olarak arama yapmadıkları ve sağlık raporunda yer aldığı gibi başvuranın saçlarını kestikleri gerekçesiyle yukarıda adı geçen üç polis hakkında ceza davası açmıştır.

Adana Asliye Hukuk Mahkemesi 3 Mart 2000 tarihinde başvuranı mahkemeye çağırmış ve sırasıyla S.Ç.'nin ifadesini almak için Kayseri Asliye Ceza Mahkemesi'ne ve O.S. ve M.E.'nin ifadelerini almak için Sivas Asliye Ceza Mahkemesi'ne istinabe göndermiştir.

Başvuranın temsilcisi 29 Mayıs 2000 tarihli başvuruyla mahkeme önünde başlatılan muhakeme usulünde müdahil taraf olmayı talep etmiştir.

Mahkeme 29 Mayıs 2000 tarihli duruşmada başvuranın müdahil taraf olmasını kabul etmiştir. Mahkeme ifadelerini yineleyen başvuranı dinlemiş ve başvuran evinde arama yapan polislerin kalabalık olduğunu, saçlarını kestiğini ve kendisini dövdüğünü öne sürmüştür. Başvuran saçlarını kesen polisin sarışın ve uzun boylu olduğunu ve kendisini teşhis edebileceğini belirtmiştir. Mahkeme sırasıyla Kayseri ve Sivas'a istinabe göndermiştir.

M.E. ve O.S. 20 Haziran 2000 tarihinde Sivas Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dinlenmiştir.

Savcılık, 17 Aralık 1999 tarihli mektupla Adalet Bakanlığı, Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne TCK’nun 97§1 maddesine uygun olarak başvuranın evindeki aramanın Abdullah Temel’in izniyle yapıldığı yönünde bilgi vermiştir. Savcılık ayrıca başvuranın mahallede bulunan komiserliğe veya Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunup bulunmadığını belirlemek için soruşturma başlattığını belirtmiştir.

S.Ç. 13 Haziran 2000 tarihinde Kayseri Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dinlenmiştir.

S.Ç. kendisine yöneltilen olayları reddederek operasyonu geciktirmemek için komşuların

(5)

ve ihtiyar heyetinden yardım istemediğini belirtmiştir.

Mahkeme, sanıkların bulunmadığı ve başvuranla avukatının bulunduğu 11 Aralık 2000 talihli duruşmada istinabeyle alınan sanık ifadelerini okumuştur. Başvuranın temsilcisi polislerin müvekkilinin evinde yapılan aramada kurallara uyulmadığı gerekçesiyle ifadelere itiraz etmiş ve mahkemeye tanık çıkarmak istemiştir.

Başvuranın temsilcisi 11 Haziran 2001 tarihli duruşmada dosyada bulunan sağlık raporunun yaralanmanın bulunduğunu belirtmediğini ancak başvuranın hareket yapmakta zorlandığını belirttiği yönünde beyanda bulunmuştur. Mahkeme Savcılık'tan Cevahir Temel'in evinde arama yapan polislerin izin alıp almadığının saptanmasını istemiştir.

23 Mart 2001 tarihli duruşmada başvuran ve temsilcisi tanıklarıyla beraber oturuma katılmıştır. Mahkeme sırasıyla tanık Variyettin Sincar ve Ayşe Bayram'ı dinlemiştir.

Sanıkların avukatı 11 Haziran 2001 tarihinde esas hakkındaki görüşünde sağlık raporunun hiç bir şekilde başvuranın vücudunda darp izine rastlanıldığım belirtmediği yönünde beyanda bulunmuştur. Raporda sadece başvuranın vücudunun bazı bölgelerinde hassasiyet olduğunun açıklandığını ve bu açıklamaların başvuranın beyanlarına dayandığını öne sürmüştür.

Emniyet Müdürlüğü, Savcılık talebine cevaben 17 Ocak 1998 tarihinde altı polisten oluşan iki ekibin başvuranın evine gittiği ve 13 Ocak 1997 tarihinde Murat Esertürk, Sami Çelik, Osman Soyuer adlı üç polisten oluşan bir ekibin başvuranın evinde arama yaptığını belirtmiştir.

Mahkeme, 11 Şubat 2002 tarihli duruşmada Abdullah Temel'i şahit olarak mahkemeye çağırmış ve başvuranın teşhis etmesi için polislerin fotoğraflarını istemiştir.

Mahkeme, 22 Mayıs 2002 tarihli duruşmada Abdullah Temel'i dinlemiştir. Abdullah Temel arama tutanağının altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ve bu tutanağının arama yapılan günde düzenlenmediğini belirterek bu olaydan iki gün önce dört kişinin evine geldiğini açıklamıştır. Daha sonra polislerin iki gün sonra gelerek yeni bir arama yapmadan önce arama tutanağını imzalattıklarını belirtmiştir. Mahkeme bir günlük iş göremezlik raporu alan Cevahir Temel hakkında düzenlenen sağlık raporunu ve S.Ç.'nin fotoğrafını göz önünde bulundurmuştur. Mahkeme daha sonra suçlanan diğer polislerin fotoğraf kayıtlarının sunulmasını isteyerek duruşmaya 9 Eylül 2002 tarihinde son vermiştir.

HUKUK AÇISINDAN

20 Ekim 2003 tarihinde başvuranın imzaladığı aşağıdaki beyan AİHM'ye sunulmuştur.

Başvuran Cevahir Temel'in temsilcisi, 37047/97 sayılı başvurunun kaynağı olan davanın dostane çözümü amacıyla yapılan taahhütler hakkında ve bu amaçla yukarıda belirtilen başvurana 6 000 EUR'nun (altı bin euro) ödenmesi yönündeki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından yapılan açık beyan hakkında bilgisinin olduğunu belirtmiştir.

(6)

Başvuran beyanı inceledikten sonra kabul etmiş ve başvuru kaynaklı olaylar hakkında Türkiye aleyhine diğer her tür talep hakkını reddetmiştir. Başvuran, davanın nihai sonuca ulaştığını ve bu dava hakkında AIHM'de kararın alınmasının ardından AİHS'nin 43§1 maddesi gereğince Büyük Daire'ye göndermeyi talep etmeyeceğini taahhüt eder.

Hükümet 4 Mayıs 2004 tarihinde aşağıdaki beyanı AİHM’ye sunmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, yetkililerin görevini yerine getirirken mevcut Türk mevzuatına ve Hükümet’in benzeri tutumları engelleme kararlılığına karşın kötü muamelelerde bulunmalarından üzüntü duymaktadır. Hükümet, insanlara kötü

muamelede bulunmanın AİHS’nin 3.maddesini ihlal ettiğini kabul etmektedir. Hükümet gelecekte kötü muamele yasağının çiğnenmemesini garanti etmek için gerekli her türlü önlemleri ve uygun talimatları vereceğini taahhüt etmektedir.

Türk Hükümeti, Cevahir Temel tarafından yapılan 37047/97 no'lu başvuru kaynaklı davanın dostane çözümü amacıyla sözkonusu kişiye toplam 6,000 EUR'yu ( altı bin euro) ex gratia ödemeyi kabul etmiştir.

Maddi manevi zararı ve mahkeme masraflarını kapsayan bu tutar, uygun dönemde hiçbir vergi yüküne tabi tutulmadan, başvuran veya yetkili kıldığı danışmanı tarafından belirtilecek banka hesabına euro olarak yatırılacaktır. Ödeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 39. maddesine uygun olarak AİHM tarafından verilen kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacaktır. Bu ödeme davanın nihai sonucunu oluşturacaktır. Hükümet, sözü edilen süre içinde i lense yapılmadığı taktirde, bu sürenin bitiminden itibaren ve sözkonusu tutarı ödeyene kadar, %3'lük bir artış uygulanan Avrupa Merkez Bankası'nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına eşit olan basit faizi ödemeyi taahhüt eder.

Hükümet, bu davada AİHM'nin verdiği kararın ve Türkiye'ye ilişkin benzer davalarda verilen kararların uygulanmasının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kontrolünün insan haklarının korunması hususunda durumun iyileştirilmesini güvence altına almak için uygun mekanizmayı oluşturduğuna kanaat getirmektedir. Hükümet bu bağlamda bu amaca ulaşmak için gerekli işbirliğini göstereceğini taahhüt eder.

Sonuç olarak Hükümet, AİHM dava hakkında karar verdikten sonra AİHS'nin 43§1 maddesi gereğince davanın Büyük Daire'ye gönderilmesini istemeyeceğini taahhüt eder.

AİHM, tarafların üzerinde uzlaştıkları dostane anlaşmayı dikkate almakta ve bu anlaşmanın, Sözleşme ve eki Protokoller'de tanımlanan insan haklarına saygı ilkesine uygun olduğunu tespit etmiştir (Sözleşmenin in fine 37§1 maddesi ve yönetmeliğin 62§3 maddesi). Buradan yola çıkarak dava zabıtlardan düşürülmelidir.

BU SEBEPLERDEN ÖTÜRÜ MAHKEME, OYBİRLİĞİYLE Davanın, zabıtlardan düşürülmesine karar vermiş;

Tarafların davayı Büyük Daire'ye göndermeme konusunda uzlaşmaya vardıkları anlaşmayı tespit etmiştir.

(7)

İşbu karar Fransızca olarak verilmiş ve 13 Temmuz 2004 tarihinde, İçtüzüğün 77.maddesinin 2.ve 3. fıkraları uyarınca yazılı olarak tebliğ edilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Başvuran hem maddi zarar hem de manevi zararın tazmin edilmesi için ödenmesi gereken miktarı AİHM’nin takdirine bırakmaktadır. Bununla ilgili olarak başvuran,

maddesinin gerektirdiği şekilde ölümün meydana geldiği şartlar hakkında etkili bir soruşturma yapılmasını kendiliğinden (ipso facto) gerekli kılar. Bir

Dava dosyasında yer alan unsurlardan, Savaş Çiçek’in ölümü hakkında 15 Aralık 2001 tarihinde Sarıkamış Askeri Savcılığı tarafından verilen takipsizlik kararına

Maddi zararla ilgili olarak AİHM, iddia edilen zarar ile AİHS ihlali arasında aşikâr bir nedensellik bağı bulunması gerektiğini ve adil tatminin, gerektiğinde, mali destek kaybı

3. a) AİHS’nin 44/2 maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası’na

Başvuran ayrıca eşinin ölümü üzerine yürütülen resmi soruşturmanın yetersizliğinden ve Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan ceza

Konuyla ilgili olarak, AİHM, İzettin Zengin’in ölümü hakkında yürütülen soruşturmanın cesedin bulunur bulunmaz başlatıldığını, 29 Kasım 1998 tarihinde,

Mevcut durumda, AİHM Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 30 Temmuz 1998 tarihli kararının başvuranların tutumlarının duruşmanın seyrini olumsuz yönde etkileyecek