• Sonuç bulunamadı

KIRGIZ ŞAİR KASIM TINISTANOV UN ŞİİRLERİNİN DİL ve ÜSLUP BAKIMINDAN İNCELENMESİ EMRAH KUZAN YÜKSEK LİSANS TEZİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KIRGIZ ŞAİR KASIM TINISTANOV UN ŞİİRLERİNİN DİL ve ÜSLUP BAKIMINDAN İNCELENMESİ EMRAH KUZAN YÜKSEK LİSANS TEZİ"

Copied!
215
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

ÜSLUP BAKIMINDAN İNCELENMESİ

EMRAH KUZAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HAZİRAN 2016

(4)

Kasım Tınıstanov (1901-1938)

(5)
(6)
(7)

KIRGIZ ŞAİR KASIM TINISTANOV’UN ŞİİRLERİNİN DİL VE ÜSLUP BAKIMINDAN İNCELENMESİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Emrah KUZAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Haziran 2016

ÖZET

Kırgız Türklerinin tanınmış simalarından Kasım Tınıstanov, 10 Eylül 1901’de Isık- Köl’ün güneyinde bulunan Çırpıktı Kışlağı’nda, orta hâlli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve Stalin tarafından 5 Kasım 1938’de şehit edilmiş büyük bir dilci, yazar, şair, ilim ve siyaset adamıdır.Bu çalışmada ilk önce Kasım Tınıstanov’un hayatı hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra Kasım Tınıstanov’un Kazakların meşhur şairi Mağcan Cumabayev’den etkilenip Alaş Orda faaliyetlerine katılmasından bahsedilmiş, onun edebî eserleri (şiirleri, manzumeleri, piyesleri, ders kitapları ve küçük hikâyesi) ele alınmıştır.

Çalışmamızın asıl kısmında, Kasım Tınıstanov’un “Kasım Irdarının Cıynaġı” adlı eseri, önce Arap harflerinden Latin harflerine transkribe edilip Türkiye Türkçesine aktarılmış;

daha sonra eser dil ve üslup bakımından incelenmiştir. Bu zamana dek Türkiye’de Kasım Tınıstanov’un hayatı, eserleri, edebî şahsiyeti hakkında ayrıntılı bir çalışma yapılmamıştır.

Bilim Kodu : 303

Anahtar Kelimeler : Kırgız Türkçesi, Kasım Tınıstanov, Kasım Tınıstanov’un Şiirleri, Dil ve Üslup, Arap ve Kiril Harfli Metin

Sayfa Adedi : 201

Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Dr. İbrahim ATABEY

(8)

THE INVESTIGATION OF LANGUAGE AND STYLE TERMS OF KYRGYZ POET KASIM TINISTTANOV POETRY

(Master’s Thesis)

Emrah KUZAN GAZİ UNIVERSITY SOCIAL SCIENCES INSTITUTE

June 2016

ABSTRACT

One of the well-known faces of Kirghiz Turks: Kasım Tınıstanov, who is a linguist, an author, a poet, a scientist and a politician, was born as a child of an average family on September 10th, 1901 in the south of Issyk-Kul, in winter quarters called Çırpıktı and has been martyred by Stalin on November 5th, 1938. In this study, firstly, some information about the life of Kasım Tınıstanov is given. Then, it is talked about Kasım Tınıstanov, contributing to the activities of Alas Orda by inspiring the Kazaks' popular poet Magcan Cumabayev and his literary studies (his poems, his plays, his study books and his small story) are examined. In the main part of our study, firstly Kasım Tınıstanov's work named

"Kasım Irdarının Cıynağı" is transcribed from Arabian letters to Latin letters and transferred into Turkey's Turkish language. Then, the work is analyzed in the concept of language and wording. Up to now, there is no detailed study about the life of Kasım Tınıstanov, his works and his literary personality in Turkey.

Science Code : 303

Key Words : Kirghiz Language, Kasım Tınıstanov, Kasım Tınıstanov’s Poems, Language and Wording, Texts with Arabian and Cyrillic Letters Number of Pages : 201

Supervisor : Asst. Prof. İbrahim ATABEY

(9)

TEŞEKKÜR

Bu çalışmada bana her konuda destek olan, teşvik ve nasihatleri ile bana yol gösteren ve tezimin hazırlanması konusunda hiçbir yardımı esirgemeyen, saygıdeğer ve mütevazı Hocam Yrd. Doç. İbrahim ATABEY’e müteşekkirim. Bu çalışmanın hazırlanması sırasında Alaş-Orda Partisi, Mağcan Cumabayev, Ahmet Baytursunov ve daha birçok konuda beni bilgilendiren muhterem Hocam Yrd. Doç. Ferhat TAMİR’e göstermiş olduğu ilgi ve tevazudan dolayı teşekkür ediyorum. Metinlerde geçen arkaik kelimeleri sorduğumda bana yardımcı olan Prof. Dr. Süleyman KAYIPOV’a ve Çinara Sasıkulava’ya teşekkür ederim. Kasım Irdarının Cıynagı isimli eserin Arap harfli nüshasını gönderen değerli Kırgız arkadaşım İlgiz KAMBAROV’a, Ala-Too dergisinin sayıları başta olmak üzere birçok kitap ve makale gönderen Leylikan Zhumabaeva’ya müteşekkirim.

(10)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET ... i

ABSTRACT ... ii

TEŞEKKÜR ... iii

İÇİNDEKİLER ... iv

GİRİŞ ... 1

1. Kasım Tınıstanov’un Hayatı ... 3

2. Kasım Tınıstanov’un Alaş Orda Partisine Katılması ve Mağcan Cumabayev’in Kasım Tınıstanov’a Tesiri ... 13

I. BÖLÜM 1. Kasım Tınıstanov’un Şairliği ve Şiirleri ... 15

2. Kasım Tınıstanov’un Manzumeleri ... 36

3. Kasım Tınıstanov’un Nesirleri ... 36

4. Kasım Tınıstanov’un Hikâyeleri ... 37

5. Kasım Tınıstanov’un Ders Kitapları ... 38

6. Kasım Tınıstanov’un Piyesleri ... 39

II. BÖLÜM “Kasım Irdarının Cıynağı” Adlı Eserin Latin Harflerine ve Türkiye Türkiye Türkçesi Aktarılması ... 41

KASIM IRDARININ CIYNAGI ... 41

Söz Başı ... 41

1. Taŋ ... 44

2. Bügüngi Kün ... 46

3. Alaçḳa ... 48

4. Castarġa ... 51

5. Ḳız Ḳarındastarıma ... 55

(11)

6. Bulbulġa ... 58

7. Ayġa ... 61

8. Bayçeçekke ... 63

9. …Ġa ... 65

10. Isıḳ-Kölge ... 66

11. Şakirt ... 68

12. Arwaḳ ... 70

13. Ala-Too ... 73

14. Eriksiz Acıraşḳanġa ... 80

15. Irdaba Suluu Ḳıynaba ... 85

16. Suyḳayġanġa ... 88

17. Ayrıluu ... 90

18. Tooda Tün ... 94

19. Ḳış ... 98

20. Gülsüz Būlbūl Künü Cok ... 100

21. Küyömün ... 104

22. Oynobo ... 105

23. Ḳışḳı Tündö ... 108

24. Ḳalemge ... 111

25. Ḳurbuma ... 112

26. Böbök Termetkende ... 115

27. İynelik menen Ḳumursḳa ... 119

28. Caz ... 122

29. Cayloo ... 124

30. Manas Kümbözü ... 126

(12)

31. Suraçı Dostum, Suraçı ... 130

32. Teŋiz ─ Aḳun, Cürök ─ Tolḳun, Şamal ─ Şık ... 136

33. Aldanġan Suluu ... 138

34. Caŋıl Mırza ... 140

SONUÇ ... 195

KAYNAKLAR ... 198

EK: Kasım Irdarının Cıynagı (Arap Harfli Metin) ... 201 ÖZ GEÇMİŞ ...

(13)

GİRİŞ

Bu çalışmada, Kırgız Türklerinin meşhur dilcisi, şairi, yazarı, gazetecisi, tercümanı Kasım Tınıstanov’un şiirleri dil ve üslup bakımından incelenmiş, şiirleri transkribe edilmiş ve Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Aktarmada hem Arap harfli hem Kiril harfli nüshadan faydalanılmıştır. Böyle bir yönteme başvurulmasının sebebi, iki farklı alfabeyle yazılan nüshaların mukayese edilmesi idi. Arap harfli nüsha esas kabul edilmiş; Kiril harfli nüsha ise farklılık olduğunda, sadece dipnotlarda “K” kısaltmasıyla gösterilmiştir.

Tınıstanov’un Kasım Irdarının Cıynaġı adlı eserinde yer almayan şiirleri, Türkiye Türkçesine aktarılmış ama bu çalışmaya dâhil edilmemiştir. Bu şiirler, Rusçadan Kırgız Türkçesine tercüme ettiği “Özgörüş Irları” ile 1929-1934 yıllarında propaganda amacıyla yazdığı şiirlerdir. Bunların içinde “Traktor” (Traktör), “Ötkön Muŋ (Geçmişteki dert)”,

“Ant Berebiz dagı da” (Yemin ederiz daha da) gibi önemli ve başarılı şiirler bulunmaktadır.

Tınıstanov, şiirlerini kafiye düzeni içinde ifade etmekten ziyade; manaya önem vermiştir. Bunun için de kimi şiirlerinde kafiyeden uzak durmuştur. Bu çalışmada, Tınıstanov’un şiirleri Türkiye Türkçesine manzum olarak aktarılmaya çalışılmıştır. Türkiye Türkçesine aktarılmış hâli, Kırgız Türkçesi metnin hemen arkasına konmuştur.

Tınıstanov’un bazı şiirlerinin tahlili yapılmış, bazı şiirlerinin ise sadece konusu ele alınmıştır. Şiirlerin kelime kelime aktarılmasına gayret gösterilmiş, bu da mümkün olmadığında anlam aktarmasına başvurulmuştur. Özel isimlerin, önemli olayların, bazı deyimlerin dipnotlarda açıklamaları yapılmıştır.

Türkiye’de Tınıstanov hakkında yapılan çalışmaların kusurlu tarafları vardır.

Konuyla ilgili olarak Türkiye’de yayımlanan ilk eserlerden, Baymirza Hayit’in Türkistan’da Öldürülen Şairler adlı kitabında, Tınıstanov’un doğum tarihi yanlış verilmiş,

“Castarġa” şiiri yanlış okunduğu için bu şiirin anlamı da yanlış verilmiştir.

Tınıstanov hakkındaki en önemli çalışmalar Kırgızistan’da Zıyaş Bektenov, Erkebayev, Salican Cigitov, Artıkbay Kaçkınbayev ve Abdılcan Akmataliyev tarafından yapılmıştır. Ala-Too dergisinin 9 ve 10. sayılarında da Tınıstanov hakkında önemli ve ayrıntılı bilgiler verilmektedir.

Bu çalışmada, Tınıstanov’un şiirleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmeye çalışılmış;

ancak “Caŋıl Mırza” adlı poemada1 çok fazla ayrıntıya girilmemiştir. Ala-Too dergisinin bu konuyla ilgili yazıların bulunduğu bazı sayılarına erişilmesinde güçlük yaşanmıştır.

1 Manzume

(14)

Aynı zamanda motif açısından benzerlik ile farklıları belirtebilmek için, kaleme alınmış Caŋıl Mırzaları gözden geçirip karşılaştırmak, bu çalışmanın sınırlarını çok aşmaktadır.

Tınıstanov’un şiirleri, Kazak ve Kırgız Türkçeleri ile kaleme alınmıştır. Onun Kasım Irdarının Cıynaġı adlı eserinde, Kazak Türkçesiyle yazdığı on iki şiir vardır. Diğer on sekiz şiir ve “Caŋıl Mırza” isimli poema ile Krilov’dan yapılan çeviri, Kırgız Türkçesi ile kaleme alınmıştır. Ancak Kırgız Türkçesi ile yazdığı “Irdaba Suluu Ḳıynaba” adlı şiirde, Kazak Türkçesine mahsus olan çift dudak v’si kullanılmıştır.

Tınıstanov’un şimdiye dek üç Kazak Türk’ü ile münasebetinin olduğu tespit edilmiştir. Bunlar, üstadı Mağcan Cumabayev, Muhtar Avezov ve yeni alfabe meydana getirmede tartıştığı Ahmet Baytursunov’dur.

Tınıstanov, şiirlerinde temiz bir Türkçe kullanmaya özen göstermiştir. Kimi zaman bazı kelimeleri çok sık kullanmış, kimi zaman da sembollere başvurmuştur. Kelimelere yüklenen çok anlamlılığı algılayabilmek için de şairin ruh dünyasının, yaşadığı dönemdeki olayların bilinmesi gerekmektedir. Bunun için 1916 İsyanı sırasında Tınıstanov’un bizzat şahit olduğu olaylar, onun kaleminden okunarak açıklanmaya çalışılmıştır. Yine şairin son günleri için, Ploskiy’in “Tagdırdagı Belgiler” adlı eserinden faydalanılmıştır.

(15)

1. Kasım Tınıstanov’un Hayatı

Otuz yedi yıl kadar çok kısa bir ömür süren Kasım Tınıstanov, 10 Eylül 1901 tarihinde Isık-Köl bölgesinin güney kıyısında yer alan Balıkçı rayonunun Çırpıktı kışlağında çiftçilik ile geçimini sağlayan, orta hâlli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir (Erkebayev, 1991: 177). Tınıstanov, zengin sayılmasa da, çok fakir bir aileye de mensup değildir. Babasının Arap harfleri ile okuma ve yazma bilmesi, oğlunu kendi avulundan uzak yerlere göndermeye muktedir olması, ailesinin çok fakir olmadığını göstermektedir. (Cigitov, 1991: 71). Babası, yeterli seviyede bildiği Arap harfleri ile okuma ve yazmayı, Tınıstanov’a yedi yaşına gelinceye kadar öğretmiştir. (Artıkbayev 2004: 112). 1909 ile 1912 yılları arasında önceleri kendi avulundaki dinî bir okulda tahsil görmüş, daha sonra 1912 ile 1914 yılları arasında Baysorun Kışlağının Sazanovka avulundaki (şimdiki Ananevo) Özbek mektebinde eğitimini devam ettirmiştir. Tınıstanov, bu Özbek mektebine üç veya dört yıl devam ettikten sonra 1914’te, babası tarafından Karakol (Prcevalsk) şehrindeki Rus yerlilerin eğitim aldığı Rus-Tuzem mektebine yerleştirilmiştir (Erkebayev, 1991: 177). Tınıstanov, 1916 yılında, Rus-Tuzem mektebinin üçüncü sınıfını, Rusça eğitim alarak tamamlamıştır (Bektenov, 1991: 5).

Tınıstanov, 1916 yılındaki “Ürkündö2” hadisesi neticesinde kendi ülkesinden Çin’e kaçanlar ile beraber gitmiş; halk arasında dolaşmış; halkın bitap düşüp hayatlarının zorluklar içinde geçtiğine, açlık ve soğuktan kırıldığına yakından şahit olmuş ve bu durumdan dersler çıkarmıştır (Artıkbayev, 2004: 112). Bu dehşet dolu isyanın, şairi derinden etkilediğini, biz onun “Okuu Cazuu Bil” (Okuma ve Yazma Öğren) adlı kitabında yer alan “Cıl-1916” (Yıl 1916) başlıklı yazısından anlayabiliriz:

“Cıl-1916-abdan ḳorḳunuçtuu cıl. Al cıldaġı tögülgön cazıḳsız kedey ḳanı, bul küngö çeyin eldin esinde. Oşol kezdegi kedey ḳanına suġarılġan padişa töröölörünön ḳılıçı bul kündö da eldin köz aldında turat.” (1927: 26).

(Yıl 1916. Bir hayli dehşet dolu bir yıl. O yılda dökülen günahsız yoksul kimselerin kanı, bu güne kadar halkın hatırında. O zamanda yoksul kanı içen Çarlık devlet adamlarının kılıcı, bu gün de halkın gözünde canlanır.)

Tınıstanov, 1918 yılında Çarlık Rusyasının teşekkül ettiği “kolhoz hayata geçirme”

haberini duyunca kaçmakta olan Kırgızlar ile birlikte Isık Köl’e gitmiş; Gölün kıyısındaki Tepke’de yaşayan büyükbabasının evinde bir yıl kalmış; 1919 yılının ilkbaharına dek

21916’da Türkistan’da başlayan isyanlarda, Kazak ve Kırgız Türkleri çok ağır kayıplar vermiştir. Bu isyan sonucunda birçok Kırgız şehit olmuş veya ülkeyi terk etmek zorunda kalarak Çin’e yerleşmiştir.

Kırgızlarda endişe ve korku yarattığı için bu hadiseye “Ürkündö” denir.

(16)

büyükbabasının tarım işlerinde çalışmıştır (Bektenov, 1991: 6). 1919 yılında, Karakol bölgesinin milis amiri olarak çalışan büyükbabası Sadıkabakas Ismayılov’un yardım ve teşvikleri ile Taşkent’e okumaya gitmiş ve Kazak-Kırgız Maarif Enstitüsüne kaydolmuştur.

Böylece eğitimine kaldığı yerden devam etmiştir (Artıkbayev, 2004: 112). Tınıstanov, o vakitlerde yaklaşık olarak on sekiz yaşındaydı (Bektenov 1991: 6). 1919’da Taşkent’teki bu enstitünün hazırlık kursuna başlayan Tınıstanov, 1920 ile 1924 yılları arasında bu okulda eğitim görmüştür (Cigitov, 1991: 72).

Taşkent’teki bu enstitüde almış olduğu eğitim ile birlikte, Kazak Türkçesi ile yayın yapan yayımevlerinde bulunmuş, yazarlık ve ilmî işlere olan ilgi ve hevesi gittikçe artmış, kalemini faal ve etkili bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Tınıstanov’un ilmî hayatının izleri burada ortaya çıkmıştır (Artıkbayev, 2004: 112). Tınıstanov, 1919 yılından itibaren o zamanlar Taşkent ve Almatı gibi şehirlerde Kazak Türkçesi ile yayımlanan “Öris”, “Ak Col” “Uçkun”, “Tilçi” gibi gazetelerde Kazak Türkçesi ile şiirler yazmaya başlamıştır. Bu şiirlerinde “Kıt” takma ismini kullanmıştır (Bektenov 1991: 7).

Tınıstanov, ayrıca o vakitlerde Taşkent şehrinde Kazak-Kırgız Türkçesi ile yayımlanan “Çolpon” ve “Cas Kayrat” isimli dergilerin yayın kurulu üyesi olarak da vazife görmüştür. Hatta o, 1924 yılında “Cas Kayrat” dergisinin Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarındaki ilk dört sayısında “Kelgin” takma ismini kullanarak Mariyam Menen Köl Boyunda (Mariyam ile Göl Kıyısında) adlı ilk hikâyesini yayımlamıştır (Bektenov, 1991:

8).

Sovyet Türkistan Cumhuriyeti’nin Ocak 1924’te yapılan XII. Kongresinde Maarif Komiserliğinin raporu ile ilgili şöyle bir karar alınmıştır: “Sovyet dönemine ait hiç okuma kitabı ve edebiyatı olmayan milletler, Kara Kırgızlar ve Tarançılar için okuma kitaplarını ve teçhizatını o halkın dili ile kaleme alıp neşretsinler.” Bu durumu bir fırsat olarak gören ve bundan istifade etmek için uğraşan Tınıstanov, ilkokul eğitimi almakta olan Kırgız çocuklarını esas alarak “Okuu Kitebi” (Okuma Kitabı) isimli kitabı çıkarmıştır (Bektenov, 1991: 8).

Kırgız edebiyatı tarihi araştırmacıları, Kasımalı Bayalinov’un 1926 yılında yazmış olduğu “Acar” isimli hikâyeyi, Kırgızların Sovyet döneminde meydana getirdiği ilk hikâye örneği olarak kabul etmişlerdir. Her ne kadar edebiyat tarihçileri bu görüşü paylaşıyor olsalar da Kırgız Türkçesindeki ilk küçük hikâye örneklerini, Tınıstanov tarafından kaleme alınan ve 1924 yılında Taşkent’te bastırılan Okuu Kitebi’nde yer alan eserler oluşturmaktadır (Bektenov, 1991: 9).

(17)

Tınıstanov, Kazak-Kırgız Maarif Enstitüsünü 1924 yılında bitirdikten kısa bir zaman sonra Türkistan Cumhuriyeti’nin Akademi Merkezinde, Kırgız Vilayeti Bölgesi Kâtibi olarak görevlendirilmiştir (Artıkbayev, 2004: 113). Onun Kırgız Türkçesinde kitaplar yayımlaması da burada çalışmasıyla birlikte başlamıştır (Cigitov, 1991: 72). 1925 yılının ilk aylarında, yayın kurulu başkanı olduğu “Erkin Too” gazetesinde yine aynı yılın Ağustos ve Eylül aylarında redaktörlüğe terfi etmiştir (Artıkbayev, 2004: 113).

Tınıstanov, I. Rus Devrimi’nin 20. yılı hakkındaki Rusça eseri, Kırgız Türkçesine çevirerek “Özgörüş Irları” adıyla 1925 yılında bastırmıştır. O, bu şiirlerde Lenin, Ekim Devrimi, partili hayat, Rusların kolhoz ve sovhoz hayata geçirme teşebbüsü, kadınların hürriyeti, başka milletlerin yerli Rus halkı ile eşitliği gibi konulara değinmiştir. Bu eserde yer alan en önemli şiir, 3 Mart 1927 tarihinde Erkin Too’da yayımlanan “Ant Berebiz Dagı da” (Yemin ederiz daha da) isimli olanıdır (Erkebayev, 1991: 184-185).

1924 yılından sonra Tınıstanov’un yazarlık hayatında önemli değişiklikler olmuş, ömrünün kalan yıllarını bilim ve eğitime vakfetmiştir. Önce Kırgız Akademi Merkezi üyesi olduktan, sonra da Kırgızistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (ACCR) Maarif Komiserliği makamına oturduktan sonra Kırgız alfabesi ve orfografisinin ilke ve kurallarını tespit etmiş; Kırgız Türkçesi hakkında okuma kitapları meydana getirmeyi kendisine gaye edinmiştir. Tınıstanov, 1925 yılının başlarında K. K. Yudahin ile beraber Rus alfabesini esas alan Kırgız alfabesi taslağını hazırlamıştır. Ancak onun tasarladığı bu alfabe, Bakü şehrinde yapılan I. Türkoloji Kongresi’nde görüşülüp tartışılmaya dahi konulmamış, onun yerine Latin alfabesi esaslı alfabe tartışılmıştır (Erkebayev: 1991: 184).

Kırgız yazar ve şairleri arasında, Kırgız alfabesini inceleyip düzenleyen ilk kişi, sanıldığı gibi İşenaalı Arabayev değil, Kasım Tınıstanov ve sınıf arkadaşı Daniyarov olmuştur (Ploskiy, 1991: 269).

Tınıstanov, bundan sonra bütün gayretini bu işe sarf etmiş, Kırgız Türkçesinin Latin harflerine dayanan alfabesinin meydana getirilmesi için çalışmış ve karşı çıkanlara karşı bu alfabeyi savunmuştur. Çünkü o dönemde “Erkin Too”, “Kommünist” ve “Caŋı Madaniyat Colunda” adlı gazete ve dergilerde Arap alfabesini öven ve yeni alfabeyi eleştirip reddedenler olmuştur. Tınıstanov, bu eleştirilere karşı çıkmış ve yeni alfabeyi savunan bir dizi makale yazmıştır (Erkebayev: 1991: 184).

1925 yılının Haziran ayında Bişkek’te gerçekleştirilen “Kırgızistan Mugalimler Birinci Kongresi”nde Tınıstanov, Kırgız Türkçesinin Arap alfabesini bırakıp Latin alfabesine geçmesine dair bir bildiri sunmuştur. Kongre’nin ana konusu alfabe

(18)

değişikliğiydi ve bu konunun uzmanları çağrılmıştı (Tınıstanov, 1991: 261). Tınıstanov’un bildirisi özetle şöyleydi:

“Şimdiki zaman, medeniyet zamanı, yarış zamanı. Medeniyete tezden erişmek için tezden medeni olmak için her bir iş hafif olmayı diler. Medeniyetin esası edebiyat, yayınevidir. Şimdiki kullandığımız Arap harfleri medeniyete pek çok engel koyar. Bu sebepten, muğalimlerin bölgesel ilk kongresi, Kırgız’ın kullandığı Arap harflerinin yerine, medeniyet yolunda hafiflik getirecek olan Latin harflerini alması çok lazımdır.” (Bektenov, 1991: 10).

O yıllarda, yeni alfabenin tanzimine karşı çıkan, özellikle İşenaalı Arabayev’in başını çektiği milliyetçi aydınlar, Kazak Türkçesi okuma kitapları meydana getirmekte olan Alaş Ordacıların meşhur eğitimcisi Ahmet Baytursunov’u da Kongre’ye davet etmişti.

25-27 Mayıs 1926 tarihinde yapılan müzakerelerde, Arabayev ile Baytursunov’un başında bulunduğu milliyetçiler ile Latin alfabesine geçmek isteyenler arasında sert tartışmalar çıkmıştır. Tartışmalardan sonra Latin alfabesine geçme fikri, tarihî bir karar olarak kabul edilmiştir:

1. Tınıstanov’un fikri doğru olarak kabul edilsin.

2. Latin alfabesine geçme meselesinin mahallî, ilmî ve pedagojik kısmının Kongre’ye bırakılmasına izin verilsin.

3. Arap alfabesinin bundan böyle düzenlemesi durdurulsun.

4. Alfabe meselesi, Kongrede kifayetsiz hiçbir kimseye bırakılmasın; Yoldaş Kasım Tınıstanov’a tevdi olunsun (Tınıstanov, 1991: 259).

Tınıstanov’un bildirisi Kongre’de kabul edildikten sonra Latin alfabesine dayanan ve 24 harften oluşan Kırgız Türkçesi Alfabesi, 29 Haziran 1926 tarihinde Erkin Too gazetesinde yayımlanmıştır (Bektenov, 1991: 10-11).

1926 yılının sonlarına doğru Kırgızistan’da yeni alfabe komitesi kurulmuş, komitenin başkanlığına Kırgızistan Merkezî İcra Komitesi Başkanı Abdıkadır Orozbekov, onun vekilliğine de Kasım Tınıstanov getirilmiştir. Tınıstanov, “Baku Kalaasında Bolo Turgan Turkologiya Sezdi Cana Anın Kadırı” (Bakü Şehrinde Yapılan Türkoloji Kongresi ve Onun Önemi) isimli makaleyi kaleme almış ve “Erkin Too” gazetesinin 8 Nisan 1926 tarihli 15. sayısında neşretmiştir. Tınıstanov, 1926 yılında Bakü’de yapılan bu kongrede, oluşturduğu Latin harflerine dayanan Kırgız Türkçesi Alfabesi hakkında bilgi vermiş ve Sovyetler Birliği bünyesindeki Türklerden herhangi birinin edebiyatını, diğerinin okuyup anladığını; birinin medeni açıdan gelişmesini diğerinin örnek alıp benimsediğini ve onların dillerinin birbirine benzediğini dile getirmiştir. Bunun sonucunda da Latin alfabesindeki

(19)

harflerin bütün Türklerde ortak kullanılması gerektiği kanaatini belirtmiştir (Bektenov, 1991: 11).

Tınıstanov, Kırgızistan’da 1927-1930 yılları arasında Kırgız ACCP Halk Eğitimi Başkanı, Caŋı Madaniyat Colunda (Yeni Medeniyet Yolunda) dergisinin müdürü; 1930- 1937 yılları arasında da önce Kırgız Medeniyetinin Kuruluşu Enstitüsünde ilmî işlerden sorumlu memur, ardından müdür olmuştur (Artıkbayev 2004: 113).

Tınıstanov, 1932 yılında doçent, 1936 yılında ise profesör unvanını almıştır (Kayıpov, 2005: 376).

1926 yılına kadar Kırgızistan’ın başkenti Frunze’de (Bişkek) bir müze yoktu. Böyle bir kurumun eksikliğini gören Tınıstanov, 27 Haziran 1926 tarihinde, Erkin Too gazetesinde “Ardaktuu Coldoştor” (Değerli Yoldaşlar) isimli bir makale yazmıştır. Bu makalesinde Kırgız halkına seslenerek bir müzenin teşkilini ve bu müzeye ait araç gerecin de bir an önce temin edilmesini talep etmiştir (Bektenov, 1992: 25).

23 Mayıs 1928 tarihinde, Kırgız Halk Eğitimi Şubesi Bilim Merkezi Heyetinin ve yeni alfabe merkezi komitesinin başkanlık divanının birleşik bir toplantısı olmuş ve bu toplantıya siyaset ve kültür adamları heyetinden de pek çok kimse katılmıştır. Tınıstanov, o toplantıda yabancı dillerden giren tamlama ve kelimelerin Kırgız diline olan etkisine dair önemli bir bildiri okumuştur. Bu bildiri, Kızıl Kırgızistan gazetesinin 27 Mayıs 1928 tarihli 60. sayısında yayımlanmıştır (Bektenov, 1992: 26).

Azminden hiçbir şey kaybetmeden çalışmalarına devam eden Tınıstanov, 1933 yılında Kırgız Türkçesinin terminolojik sözlüğünü meydana getirmiştir. Aynı yıl, bu sözlüğü ön sözü ile birlikte bastırmıştır. Bu sözlüğün önemi, Kırgız Türkçesinde yayımlanan ilk sözlük olmasıdır (Bektenov, 1992: 26).

Ağustos 1933’te, Kırgızistan Obkom Partisinin birinci kâtibi Mars Belostkiy olmuştur. Mars Belostkiy, Frunze Birinci Parti Aktivistleri toplantısında şöyle demiştir:

“Kırgızlarda şair ve yazar olarak iki kişi vardır: Bunlardan ilki, Kasım Tınıstanov’dur. O, ilk şiirlerinde Manas’ı dile getiriyor. Diğeri Aalı Tokombayev’dir ve o ise, ilk şiirlerinde Lenin’i dile getiriyor.”

M. Belostkiy, bu sözleriyle bir taraftan Tınıstanov’u “feodalci şair” olarak vasıflandırıp eleştirirken diğer taraftan eserlerinde Sovyet’e değinen Aalı Tokombayev’i övmüştür. Bunun üzerine Tınıstanov, Belostkiy’i davet etmiş ve onunla üç buçuk saatlik bir sohbette bulunmuştur. Bu sohbet esnasında beşerî ilimler mevzusuna değinilmiş ve Belostkiy, Tınıstanov’a dillerin ortaya çıkıp gelişmesi hakkında birkaç soru sormuştur.

(20)

Tınıstanov da bunları cevaplandırmıştır. Sohbetin sonunda Belostkiy, Tınıstanov’un düşüncelerini beğenmiş ve onun düşüncelerine katılarak şöyle demiştir:

“Yoldaş Tınıstanov, sizin hakkınızda farklı yoldaşlar bana aksi yönde malumat vermişti. Dikkat edildiğinde, siz çok derin malumatı olan bir âlimsiniz. Sizin gibi, değerli, bilimde çok derin düşünceli bir kimsenin hizmet etmesi Kırgız halkı için çok gereklidir. Ben Kırgızistan’a kâtip olarak yeniden geldim. Siz bundan böyle hiçbir şeyden korkmadan, çekinmeden ilmî işlerinizi devam ettiriniz. Bundan böyle ben size yardım edeceğim, ikimiz el ele vererek çalışalım.” (Bektenov, 1991: 13).

Tınıstanov, Belostkiy’in bu sözlerinden sonra ciddiyetle çalışmaya devam etmiştir.

Ömrünün son yıllarında da daha önce olduğu gibi dil ile ilgili çalışmalarını sürdürmüştür.

İlk iş olarak Kırgız Türklerinin Manas Destanı’nı Rusçaya çevirmeye başlamış, yakın dostu olan dilci E. D. Polivanov ile birlikte bu konuda büyük bir çaba sarfetmişlerdir.

Polivanov ile Tınıstanov, “Manas” ve “Semetey” destanlarının anlatıldığı ağız, özellikle Arapça ve Farsçadan geçen kelime ve tamlamaların azlığı ve daha çok Özbek Türkçesine uydurulmuş olması gibi sebeplerden dolayı Kırgızların edebî dilinin aslı olarak güney Kırgızlarının ağzının esas alınması gerektiğini düşünmüşlerdir (Ploskiy, 1991: 269).

Tınıstanov, 1934 yılında, Kırgızistan Cumhuriyeti bütçesinden seksen bin som parayı Manas ile ilgili çalışmalara tahsis ettirmeye muvaffak olmuştur. Daha sonra Manas’ın büyük savaşını Rusçaya çevirme işine girişmişlerdir. Bunun için de Karasayev, Uzakbay Abdıkaimov, Samançın Tazabekter gibi kimselerden yardım almıştır. Bu metinlerin daha muazzam ve makul olması için Lipkin, Tarlovskiy, Penkovskiy gibi üç Rus tercümanı da kendileri ile birlikte çalışmaya davet etmiştir. O, bütün külliyatın redaktörü olmuş ve külliyatın önsözünü bizzat kendisi yazmıştır (Bektenov, 1991: 13).

Tınıstanov, Kırgız imlasının, Kırgız edebî dilinin doğru istikamette gelişip ilerlemesi için daima yol gösterici olmuştur. 1934 yılının Mayıs ayında Frunze’de yapılan yüksek ve orta mektep öğretmenleri ile ilim adamlarının toplantısına davet edilmiş; bu toplantıda Kırgız edebî dilinin yeni imlası hakkında bir bildiri sunmuştur. Bu bildirisinde Kırgız edebî dilinde ne kadar ağız olduğu, Kırgız edebî dilinin hangi ağzı esas alması ve artık hangi istikamete yönelip bir gelişim ve ilerleme göstermesi gerektiği gibi konulara değinmiştir (Bektenov, 1992: 26).

Tınıstanov, 1935 yılının yazında Frunze’de yapılan bir ilmî konferansa davet edilmiş ve orada üç bildiri okunmuştur. Zıyaş Bektenov, bu bildiriler hakkında şöyle demiştir:

(21)

“Kasım Tınıstanov’un ‘Manas Destanı’nın Kırgız Halkı İçin Önemi’ isimli bildirisi, konu bakımından çok önemlidir.

Manas hakkında tez yazan Kazak yazarı Muhtar Avezov’a söz verildiğinde o, Kasım Tınıstanov’un sunduğu bildiriden sonra ‘Bize söylenecek söz kalmadı.’ dese de onun bildirisi de çok hoş oldu.

Üçüncü bildiriyi, ‘Manas’ı Rus diline çevirmenin asıl prensibi’ ismiyle Prof.

Polivanov sundu. Böylece ‘Manas’ın Büyük Gazası’ Rus diline çevrilip basıma hazırlanır.

O külliyata, Kasım Tınıstanov redaktör olur ve ön sözü yazar. Ama maalesef, 1938 ile 1939 yıllarında Kasım tutuklanıp yok olur.“ (1991: 14).

Bu külliyat, Rusça olarak 1946 yılında yayımlanmıştır (Bektenov, 1991: 14).

Tınıstanov, Kırgız çocuklarının eğitimi amacıyla 1934 yılında beşinci sınıflar için Kırgız Türkçesi ek bilgisini, 1936 yılında altı ile yedinci sınıflar için Kırgız Türkçesi söz dizimini bastırmıştır (Bektenov, 1992: 28).

1918 ile 1924 yılları arasında Kazak ve Tatar dilleri ile kaleme alınmış olan gazete ve dergilerin sayfalarında, Kırgız Edebiyatının geçmişini tetkik ve tespit etme işine girişen en faal, en fazla bilgi sahibi ve kabiliyeti olan Sıdık Karaçev ile Kasım Tınıstanov’dur. Bu iki şahıstan Karaçev, esasen yazarlık, gazetecilik ve tercümanlık ile uğraşmıştır. Tınıstanov ise yazarlık, dilcilik, şairlik, tercümanlık gibi alanlarda şöhret sahibi olmasını sağlayan vasıflarının yanı sıra Kırgız halkını aydınlatıp cehaletten kurtarmak için eğitim işiyle de ilgilenmiştir. Bu iki şahsiyet, hem Sovyet hâkimiyetine bütün kalp, akıl ve şuur ile iman etmelerine hem de eserlerinde ve günlük hayatta bu hâkimiyeti övmüş olmalarına rağmen 1920’li yılların sonu ile 1930’lu yılların başlarında sık sık tenkide maruz kalmışlardır (Erkebayev, 1991: 188).

Özellikle 1924-1925 yıllarına kadarki Kırgız yazar ve şairleri; “zengin”,

“manapçıl”3, “milliyetçi”, “isyancı” gibi çeşitli ithamlar ile suçlanmıştır. Herhangi bir eserde yazar, zengin veya manapları4 öven bir söze başvurursa “zengin” veya “manapçıl”;

eğer proletarya diktatörlüğüne karşı olursa “isyancı”; geçmiş hayatı göz önünde tutarak geçmişi yâd ederse “gerici”; millet diye herhangi bir ifade kullanırsa “milliyetçi”; Manas veya Caŋıl Mırza ile karşılaşılırsa “feodalcı” olarak kabul edilmiştir. Bir edebî eserde bu sözlerden biri geçerse o eserin şair veya yazarı suçlanmıştır. Hatta böyle ağır yakıştırmalar o kadar haddini aşmıştır ki teması tabiat, ömür, muhabbet, aşk gibi duyguya hitap eden şiirler de siyasi ve ideolojik görüldüğü için zararlı olarak vasıflandırılıp eleştirilmiştir. Bu

3 Manapçıl: Bey taraftarı.

4 Manap: Ağa, bey.

(22)

açıdan bakıldığı için sadece S. Karaçev, K. Tınıstanov, Ş. Kökönov, S. Naamatov ve B.

Kenensariyev’in eserleri değil, aynı zamanda 1920 yıllarda kitap hâline getirilen Semetey Destanı, Bogaçı’nın Küygön ve Seketbay’ı, K. Bayalinov’un Acar’ı da eski düzeni öven eserler olarak kabul edilmiş; sık sık eleştirilmiştir. Kısacası bu dönemin eserleri muhteva ile estetik yönden değer verilmeyerek ikinci plana atılmış, şairleri de sürekli olarak proletarya düzeni ve sınıf mücadelelerini ifade eden şiirler yazıp övmeye mecbur bırakılarak konuları daha da sınırlandırılmıştır (Erkebayev, 1991: 189).

Bu eleştirilerin sonucu olarak 1930’lu yılların başında S. Karaçev, Ş. Kökönov, S.

Naamatov gibi yazarların yanı sıra K. Tınıstanov’a da şiddetli ithamlarda bulunulmuş ve o,

“isyancı” ve “milliyetçilerin baş aydını” olarak görülmüştür (Erkebayev, 1991: 190).

Açıkçası, 1930’lu yıllarda başlayan bu kitle hâlindeki kıyımlarla Kırgız dili, edebiyatı ve medeniyetinin gelişmesi için çalışan Kasım Tınıstanov, Sıdık Karaçev, Satıbaldı Naamatov gibi Kırgız aydınları yok edilmeye başlanmıştır (Cigitov, 1991: 69).

Bu sıkı takip, bunlarla sınırlı kalmamıştır. Tınıstanov’un 1932 yılında yazdığı Akademiya Keçeleri isimli tarihî dram, tiyatro eseri çok şiddetli eleştirilere maruz kalmıştır. Onu eleştirenler, bu dramda özellikle zengin ve manapların olduğu devri öven ve yücelten ifadelere başvurmasına işaret etmişlerdir. Nitekim daha sonra Tınıstanov, bütün sorumluluğu üzerine almıştır:

“Benim hakkımda pek çok yazı, parti teşkilatı kararı çıktı; benim hakkımda gittikçe artan resmî sözler söylendi. Onlar işte, şimdi de boşuna hata yapıyorlar.”

“İlk olarak benim siyasi düşüncem daima cetvel gibi dümdüz olmadı, değişti, başkalaştı. İkinci olarak şimdi sınıf mücadelesi gittikçe keskinleştiğinden parti teşkilatı doğru belirlemiş gibi farklı komünistlerin dile getirdikleri hataların misalinde halkın geniş kitlesini ve partinin üyelerini terbiye etmesi gerekir. Basındaki benim hatalarım hakkındaki yoldaşların söylediklerinin manası işte bu şekilde.”

Tınıstanov’a yapılan haksız eleştiriler, bununla sınırlı kalmamıştır. O günlerde Merkezî Komite’nin sekreteri ve Kommunist gazetesinin mesul muharrirliği görevini yürüten Sultanbekov, bir toplantıda şöyle demiştir:

“Ben, pek çok yoldaşa Kasım Tınıstanov’un devrimci olduğunu söylemiştim. Onu Okuu Kitebi’nden (Okuma Kitabı) ispatlamıştım. Kabul edince ne oldu? Hayır, bu teknik bir hata, eğer direnilmezse hepsi kendi hâlinde olacak.”

Sultanbekov, o günlerde sadece Tınıstanov’a değil, A. Tokombayev, C.

Bökömbayev, T. Coldoşev gibi Kırgız şair ve yazarlarına da sert ithamlarda bulunmuştur.

Ancak daha sonraları Sultanbekov da Merkezî Komite’den çıkarılmıştır (Ploskiy, 1991:

270).

Tınıstanov, sadece eski düzen taraftarı, manapçıl, devrimci vb. olarak değil;

milliyetçi ve pantürkçü olarak da görülmüştür. Özellikle Pravda gazetesi, 6 Mart 1933

(23)

tarihli sayısında Tınıstanov’u milliyetçi ve pantürkçü olmakla suçlamıştır. Komünist Parti’nin Kırgızistan Vilayet Komitesi, Temmuz 1933’te Pravda gazetesinin bu makalesini muhakeme etmiş ve Tınıstanov’un aleyhindeki makalenin doğruluğuna kanaat getirmiştir.

Tınıstanov, kısa bir süre sonra Sovyet Hükûmeti tarafından tutuklanarak hapse atılmış ve ölüme mahkûm edilmiştir. Onun öldürülme sebebinin, Sovyet realizmi dışında kalmış olmasına dayandığı açıktır (Hayit, 1971: 49, 50). Nitekim Tınıstanov’a isnat edilen suçlar da asılsızdır. Mahkûm edildikten sonra elli gün boyunca tahkikata bile çağrılmamıştır. Elli gün sonra, 20 Eylül 1937’de, ilk tahkikata Cukov isimli bir şahıs tarafından çağrılmıştır.

İşte burada Tınıstanov hakkında, tutuklanması için suçun isnat edildiği bir kâğıt doldurulmuştur (Ploskiy, 1991: 269).

Tınıstanov, 1 Ocak 1938’de tekrar resmî suçlamalara maruz kalmıştır. Bu suçlamaların biri şöyledir:

“Kasım Tınıstanov, 1921 yılından beri milliyetçi ve devrimci Alaş Orda Teşkilatının faal bir üyesi, o, şimdilerde ise, mahkûm edildikten sonra ise, devrimci ve milliyetçi Sosyal Turan partisinin bir üyesi oldu. Bu teşkilatın merkezinin rehberleriyle aynı istikamette olması ile birlikte Sovyet hâkimiyetini silahlı yol ile yok etmek, Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyetini Sovyetler Birliği’nden ayırmak ve burjuvazi ve milliyetçi bir memleket tanzim etmek için pratik iş imkânlarını yürüttü.”

O dönemde Sosyal Turan diye bir partinin varlığını gösteren bir delilin olmaması, suçlamaların ne kadar gerçek dışı olduğunu da gözler önüne sermektedir (Ploskiy, 1991:

270).

Tınıstanov’u suçlayan belgeyi imzalayarak onun mahkûm edilmesine sebep olan kimse, Kırgız Sovyetler İçişleri Halk Komiserliği (NKVD) şubesi amirinin vekili, Teğmen Maşini olmuştur. Tınıstanov’un Taŋ ve Ala-Too isimli şiirleri ise bu suçlamanın asıl delili olmuştur. Bu suçlamalarda, önceki yıllarda Tınıstanov ile birlikte çalışanların şahit olarak gösterilmeleri de etkili olmuştur. Ancak bu şahitlikler, o dönemin istibdat ve zalimane siyasetinden kaynaklanmıştır. Maşnin, 22 Şubat 1937’de Tınıstanov’un tahkikatının bittiğini, artık işin mahkemeye bırakıldığını bildirmiştir.

Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Halk Eğitimi Komiseri N. D. Çerkasov, 10 Ağustos 1937’de eğitim işlerinin faaliyetinde kürsüden “Tınıstanov ile Polivanov kendi işlerinde devrimci ve milliyetçi düşünceyi yürütmekle Kırgız ve Kıtay dillerini mahvediyorlar.” demiştir. Bunların dışında A. Balitov, M. K. Ammosov gibi şahsiyetler de Tınıstanov’a acımasız ithamlarda bulunmuşlardır (Ploskiy, 1991: 271).

Sorgu hâkimi, bir yıl boyunca mahkûm olan Tınıstanov’a bütün suçlamaları kabul edip üzerine almasını teklif etmişse de Tınıstanov, mahkemeye çıkarılınca kendisinin herhangi bir günahının olmadığını, isnat edilen bütün suçlamaların birer düzmeceden ibaret

(24)

olduğunu söylemiştir. Tınıstanov’un konduğu cezaevindeki tıbbi işlerden sorumlu görevliler, onun için “Sinirleri bozulmuş, midesi iflas etmiş, başkalarının yardımı olmadan yürüyemez, hastaneye yatırıp tedavi etmek gerekir.” diyerek teşhis koymuşlardır. Lakin tedavi edilmek yerine askerî mahkeme tarafından suçlu olduğuna karar verilmiş ve 5 Kasım 1938’de kurşuna dizilmiştir (Ploskiy, 1991: 272).

Tınıstanov ve onun gibi eleştirilenler, bir süre sonra Komünist Partisinin 20.

Kongresi’nde aklanmıştır (Cigitov, 1991: 69). Ancak Tınıstanov ve onunla aynı kaderi paylaşanlar, 1950 ile 1960 yıllarında hukuk ve vatandaşlık yönünden aklanmasına rağmen edebî eserleri halktan gizlenmiş, siyasi bir tehdit olarak görüldüğünden yasaklar getirilerek 28 Aralık 1989’a kadar bu kimselerin eserlerinin yayımlanması doğru bulunmamıştır (Erkebayev, 1991: 190). Hatta Tınıstanov’un yakın dostlarından olan Yudahin ve Yunusaliyev, onun fikirleri ve edebî eserleri için birçok yere başvurmuşsa da herhangi bir netice alamamıştır (Ploskiy, 1991: 272). Aksine Tınıstanov’un çeşitli konularda yazdığı eserleri gün yüzüne çıktığında, istismar edilerek kötülenmiştir (Cigitov, 1991: 69). Yıllar sonra 28 Aralık 1989 tarihinde Kırgızistan Komünist Partisi, bu eserlerin yayımlanmasına karar vermiştir (Erkebayev, 1991: 190).

Tınıstanov, kendisi ile A. Tokombayev arasındaki ihtilafa dair bir soruya şöyle cevap vermiştir:

“Aalı ile ikimizin arasında çözüme kavuşmamış hiç bir kavgamız yoktur. Bir zamanlar ben Halk Komiseri olduğumda Aalı Lenin Tuuraluu (Lenin Hakkında) isimli şiir külliyatını basımevinde bastıracağım diye bana geldiğinde, ben Aalı’ya ‘Bu şiirlerin yarısı hüsniyet yönünden naçar. O şiirleri düzeltip yaz; yoksa alıp at. Bu şiirlerin basımevinden bu şekilde çıkarsa senin şairlik namına gölge düşer.’ diyerek dostluk, meslektaşlık müşaveremi söylemiştim. Benim bu temiz niyetim ile söylediğim müşaverem Aalı’ya ağır tesir etmiş olmalı. Ondan başka Aalı ile ikimizin ortasında bölüşemediğimiz bir payımız yok. Bazı kimseler, Aalı’nın koltuğuna su tükürüp, ikimizi sürtüştürüp ortasından yem çıkarmayı düşünürler. Ben kayık binip, göl ortasında olsam, uzaktan kayık binerek gelen Aalı görünür. O bana yaklaştığında, kayığının ardı ile vurup benim kayığımı alt üst edip gider. Ben suya batıp vardığımda bakarsam, Aalı’nın peşine takılan Toyçinov, Rahmatullin, Dögdürov gibi koyu dumanlar görünür.” (Bektenov, 1992: 34).

Tınıstanov, edebiyat tarihi sahasında da araştırmalar yapmış ve Kırgızların halk edebiyatını genel Türk edebiyatında bir terkibin parçası olarak düşünmüştür (Hayit, 1971:

49).

Tınıstanov şair, yazar, gazeteci, tercüman vb. birçok vasfa sahiptir. O; kabiliyetini, ilmini, bilgisini kader birlikteliği yaptığı Kırgız halkına, başka milletlerin dostluğuna kullanmayı bir vazife olarak görmüştür (Erkebayev, 1991: 187).

(25)

Bay Mirza Hayit, Tınıstanov’un Türkistan’da herkes tarafından bilinen ve sevilen bir kimse olması hakkında şöyle demektedir: “Türkistan’ın Tanrıdağ ve Altay Dağları arasındaki kalpleri zaptetmiş şairdir.” (1971: 49).

2. Kasım Tınıstanov’un Alaş Orda Partisine Katılması ve Mağcan Cumabayev’in Kasım Tınıstanov’a Tesiri

Tınıstanov, “Men baskan col, menin çıgarmam, menin betim” isimli makalesinde, ideolojik olarak Alaş Orda Partisinin kendisine yapmış olduğu tesirden bahsetmiştir.

Ancak bir süre sonra bu partiden ayrılmıştır. Tınıstanov, umumiyetle bütün edebî eserlerinde Alaş’tan bahsetmiştir. Ancak, o Alaş ismini parti manasında değil, bilakis halk manasında kullanmıştır. Kazak ve Kırgızları, Alaş halkının içerisinde ayrılmaz bütünün bir parçası olarak görmüştür (Artıkbayev, 2004: 116).

Tınıstanov, 1920’li yıllarda Mağcan Cumabayev’i tanımış ve onun tesiri altında kalmıştır. Ayrıca Cumabayev ile Tınıstanov, Şolpan ve Sana dergilerinde, Ak Col gazetesinin ilim komisyonunda birlikte ilmî çalışmalarda bulunmuştur. Cumabayev, o yıllarda şiirlerinin külliyatını yayımlamıştır. Cumabayev’den esinlenerek Tınıstanov da kendi şiir kitabını 1925 yılında Moskova’da yayımlatmıştır. Tınıstanov’un şiir kitabının yayınlanmasında Cumabayev’in önemli katkısı olmuştur (Artıkbayev 2004: 121, 122).

Cumabayev’de milliyetçilik bakış açısının teşekkülü hakkında, Cusıpbek Aymavıtoğlu Leninçil Caş dergisinin 5. sayısında şöyle demiştir: “Mağcan’ın milliyetçilik, Türkçülük şiirleri Galiya’da5 öğrenci olduğu yıllarda başlamaktadır.” (Akmatov, 2000b:

175).

Cumabayev, o günlerdeki “Tuugan Cerim-Sasıkköl” isimli şiirinde, Çarlık’ın yerleştirmek istediği siyasete karşı çıkarak yankı uyandırmaya başlamıştır. “Apama”,

“Cazdın Künü Ḳalada”, “Esimde… Tek Taŋ Atsın”, “Caѡıngör Cırı”, “Oral”, “Oral Taѡı”,

“Alıstaġı Baѡrıma” isimli şiirlerinde ise milliyetçilik duygusunu uyandırmaya çalışmıştır.

Cumabayev’in bu şiirlerdeki milliyetçilik duygularında, Çarlık Rusya’sının zalimane, zorba siyasetine karşı ülkesini terk eden Kazakların mağduriyeti etkili olmuştur.

Cumabayev, kendi ülkesini koruyamayan insanlara lanet etmiş; günlük hayattan başını kaldıramayan kimseleri alaya almış; Kazak halkının daima bunaltılmasına karşı çıkmıştır (Akmatov, 2000b: 176). Tınıstanov ise, “Gülsüz Bulbul Künü Coḳ”, “Oynobo”,

“Kalemge” gibi şiirlerinde Cumabayev gibi düşünmüş; Çarlık Rusya’nın yerleştirmek istediği baskıcı siyaseti bu şiirlerinde tenkit etmiştir.

5 M. Cumabayev’in Ufa’da okuduğu Galiya Medresesi.

(26)

Cumabayev ile Tınıstanov’un şiirlerinin benzerliği tesadüf eseri değildir.

Tınıstanov, şiirlerinde üstadı Cumabayev’in izinden gitmiştir. Onun Kazak Türkçesiyle yazdığı ilk şiirlerinde Cumabayev’in lirik şiirlerinin etkisi açıktır (Bektenov 1991: 7).

Cumabayev, “Men Castarġa Senemin” (Ben Gençlere Güveniyorum), Tınıstanov

“Castarġa” (Gençlere); Cumabayev “Qarındasqa”, Tınıstanov “Kız Ḳarındastarıma”;

Cumabayev “Tolğon Ay”, Tınıstanov “Ayġa”; Cumabayev “Aldanğan Suluw”, Tınıstanov

“Aldanġan Suluu”; Cumabayev “Alataw”, Tınıstanov “Ala-Too”; Cumabayev

“Ayrılğanda”, Tınıstanov “Ayrıluu”; Cumabayev “Kalamıma”, Tınıstanov “Kalemge”;

Cumabayev “Besik Cırı”, Tınıstanov “Böbök Termetkende” vb. şiirlerinin sadece isimleri değil, muhtevaları da birbirine benzer şekilde kurgulanmıştır (Artıkbayev, 2004: 122, 123).

Bu şiirler, Tınıstanov’un Cumabayev’den etkilenmiş olduğunu açıkça göstermektedir.

Abılay, Kenasarı, Sındık, Aksak Temir, Korkut, Koydubay, Bayan gibi meşhur simalar, Cumabayev’in şiirlerinde işlediği kahramanlardır. O, halkın duygu ve düşüncelerini uyandırıp galeyana getirmek için böyle bir yola başvurmuştur. Tınıstanov, Cumabayev’in başvurduğu bu yoldan da etkilenmiş; Kırgız halkının kahramanlık geleneğine başvurması gerektiğini anlamış ve “Caŋıl Mırza”yı bundan dolayı yazmıştır (Akmatov, 2000: 183).

Tınıstanov’un, M. Cumabey’in başvurduğu bu kahramanlık geleneğinden esinlendiğini,

“Caŋıl Mırza” isimli şiirinde Yiğit Tawke Han gibi bir bahadırın ismine atıfta bulunmasından da anlayabiliriz:

Bul cerde Ḳazaḳ, Ḳırġız elin cıynap, Alaştın tuusu aldına başın ḳurmaḳ;

Şırdakbek, er Tawke ḳantop başılar, Oy ḳılıpçep duşmanġa ḳarşı turmaḳ

(Bu yerde Kazak, Kırgız halkını toplayarak / Alaş’ın tuğu önüne başını koyacak. / Şırdakbek, Er Tavke6 Han ve birkaç bölükbaşı, / Düşünerek muhkem düşmana karşı duracak.)

Tınıstanov ile Cumabayev’in şiirlerindeki bir başka benzerlik de onların fikrî motif, şekil ve sembolleri; Şark ülkelerinden özellikle Arap, Fars ve diğer Türk halklarından eski yazma şiirlerden almış olmalarıdır (Akmatov, 2000b: 180,181).

Tınıstanov ile Cumabayev arasındaki bir başka benzerlik de her ikisinin sembolist şair olarak tanınmış olmasıdır. Eserlerinde duygu ve düşünceleri, çeşitli sembollerle anlatmışlardır. Cumabayev’de Rus edebiyatının sembolizm akımının bir hayli etkisi görülse de Tınıstanov’da o akımın etkisi daha azdır (Akmatov: 2000a: 151, 152, 153).

Mesela Tınıstanov’un, “Taŋ” isimli şiirinde tanın atması, Ekim İnkılabı’nın gelişini temsil etmiştir.

6 Kazak Hanı

(27)

I. BÖLÜM

1. Kasım Tınıstanov’un Şairliği ve Şiirleri

Tınıstanov’un şiirlerinin bir kısmı aşk, bir kısmı manzara, bir kısmı felsefe, bir kısmı ise propaganda mahiyetinde yazılmıştır. Propaganda şiirlerinin esasını, özellikle Kasım Irdarının Cıynaġı isimli eserinin haricinde olan 1929-1934 yılları arasında kaleme aldığı şiirleri oluşturmaktadır (Cigitov, 1991: 255-256).

Tınıstanov’un ilk şiirleri, Kazak Türkçesiyle Caŋı Öris ve Ak Col gazeteleri ile Cas Kayrat dergisinde yayımlanmıştır. Bunların bir külliyat olarak yayımlanması 1925 yılında mümkün olmuştur (Akmataliyev, 2015: 23). Tınıstanov, 1925 yılında, Kazak Türkçesiyle yazdığı on iki, Kırgız Türkçesiyle yazdığı on sekiz şiirini ve “Caŋıl Mırza” manzumesini bir araya getirmiş; bunları Ḳasımdın Irdarının Cıynaġı (Kasım’ın Şiirlerinin Külliyatı) adı altında Moskova’da yayımlatmıştır (Artıkbayev, 2004: 113). Ḳasımdın Irdarının Cıynagı’nda yer alan Kazak Türkçesiyle yazılmış ilk on iki şiir, Maarif Kazak-Kırgız Enstitüsünde eğitim gören Tınıstanov’un Kazak Türkçesiyle okuma yazmayı öğrendiği sıralarda, 1920-1921 yılları arasında yazdığı şiirlerdir. Tınıstanov, 1922-1924 yılları arasında kaleme aldığı on sekiz şiirini ve Caŋıl Mırza poemasını ise, Kırgız Türkçesiyle yazmıştır (Bektenov: 1991: 7).

Ḳasım Irdarının Cıynaġı, Sovyet devrinde Kırgız Türkçesiyle yayımlanmış ilk şiir kitabı olma özelliğini de taşımaktadır (Erkebayev, 1991: 178). Ḳasımdın Irdarının Cıynaġı’nın ön sözünü, şairin sınıf arkadaşı ve aynı zamanda Taşkent’teki Kazak-Kırgız İlim Komisyonu üyesi olan Bazarkul Daniyarov yazmıştır. Bu ön sözden sonra şairin ilk şiiri olan “Taŋ” (Tan) isimli şiir gelmektedir (Cigitov, 1991: 74). Taŋ şiiri, sembolizm akımının etkisiyle yazılmıştır. Şiirdeki “tan” ifadesi, iki mefhumda dile getirilmiştir. Bu mefhumlardan ilki, her türlü canlının uykusundan uyandığı, yaratıkların ses çıkardığı, bülbülün öttüğü, kendisinin nuru ile kar ve buzu dağ başından def ederek havayı ısıttığı, etraftaki çiçeklerin yetişerek boy atmasını sağladığı vakittir. İkincisi ise, hürriyeti temsil eden tan vaktidir (Akmataliyev, 2015: 24). Tınıstanov, Ekim İnkılabı’nın teşekkülü ile peyda olan yeni zaman ile beraber sabah tanının atmasını kinayeli bir söyleyiş ile dile getirmiş ve bu tanı, akis uyandıracak şekilde halka ilan etmiştir (Cigitov, 1991: 74).

Nitekim şair, Ekim İnkilabı’ndan sonraki yeni dönemle birlikte yeni tanın atmasını halka şu mısralar ile ilan etmiştir (Artıkbayev, 2004: 114):

“Aġardı kün çıġıstan erik taŋı, Umtular beynetḳordıŋ keldi çaġı.”

(28)

(Ağardı doğudan yiğit tanı, / Atılgan emekçinin geldi çağı)

Şiirdeki “atkan taŋ” (atan tan) ifadesi, güneşin doğuş anını temsil etmektedir, yani

“atan tan” şiirde bir sembol olarak kullanılmıştır (Cigitov, 1991: 74). Ancak buradaki

“atkan taŋ” ifadesi, güneşin doğuş anı gözlemlenerek onun kaşısında duyulan hissiyatı en küçük ayrıntısına kadar bir tablo şeklinde şair tarafından hikâye edilmesinden ziyade;

emekçilere, hürriyet hakkını veren “erik taŋı”nın (yiğit tanı) belirtilmesi için kullanılmış olması da açıktır. O, yiğit tanının kuvveti bile o kadar farklıymış ki dünyayı nur ile kuşatmış, önceden kuruyan her çeşit çiçeği canlandırarak rengârenk hâle getirmiş, dağ başından soğuğu def ederek kar ve buzu eritmiş ve böylece çevreye bir sıcaklık ve ihtişam katmıştır. Şiirdeki ikinci bir mânâ olarak kinayeli söyleyiş vardır. Bu kinayeli şöyleyiş, emekçi halkın menfaatine uyan yeni zamanın tanının atması neticesinde, bu tanın yeni bir devri başlatmış olmasıdır. Böyle bir zamanın gelmesi ile birlikte şair, Kırgız ve Kazak halklarına “Salem ber atḳan taŋġa tur er Alaç!” (Selam ver, atan tana kalk, Er Alaş) diye seslenerek yeni devri beklemeye ve onun nuruna emekçileri bütünüyle ortak olmaya davet etmiştir (Artıkbayev, 2004: 114). Bu şiirde yeni bir devrin başlaması ile ağarıp atan tan ile halk ve yurdunu tebrik eden aynı zamanda türlü ahenkte öten bülbül ise, şairin bizzat kendisidir (Akmataliyev, 2015: 24).

Salican Cigitov, “Taŋ” isimli şiirin muhtevası ve şairin üslubu hakkında şöyle demektedir:

“Elbette, ondaki alagorik tasvir, hüsniyet yönünden harikulade; düşünce yönünden anlaşılması güç, derin ve orijinal değildir. Sadece genç şairin yeni cemiyete mensup tertibin teşekkülünü, ezilen emekçi halkın hürriyete sahip olmasını düz bir çizgiden, istiareye başvurmadan tamamen seslenme ve davet şeklinde söylemekten kaçması da bir yeniliktir.” (1991: 74).

Tınıstanov’un sadece “Taŋ” isimli şiirinde değil, aynı zamanda “Bügünki Kün”

(Bugünkü Güneş), “Bulbulġa” (Bülbüle), “Ḳız Ḳarındastarıma” (Kız Kardeşlerime) ve

“Castarġa” (Gençlere) isimli şiirlerinin de muhtevası genel olarak ortaktır. Bu şiirlerde Ekim İnkılabı’nın teşekkülü ile birlikte yeni devrin gelişini kutlayarak geçirme, Sovyet idaresinin ideolojisini ve düşüncelerini şiirlerde kullanma, o zamandaki Bolşeviklerin parolalarını ilan etme teşebbüsü gibi konular ele alınmıştır (Cigitov, 1991: 76).

Tınıstanov’un Kazakça “Bulbulġa” (Bülbüle) adlı şiiri, bir yer tasvir etme tarzında yazılmıştır (Cigitov, 1991: 74). Tınıstanov’un şiirleri ile M. Cumabayev’in şiirleri birbiriyle benzerlik gösterir. Mesela M. Cumabayev, “Bulbul” (Bülbül) isimli şiirini yazdığında Tınıstanov da “Bulbulġa” (Bülbüle) isimli şiirini yazmıştır. Bu iki şiirin başlangıcındaki seslenmeler de tesadüfi değildir (Artıkbayev, 2004: 123).

(29)

Tınıstanov’un Kazakça yazdığı “Bulbulġa” (Bülbüle) isimli şiir şöyle başlamaktadır:

Sayraçı, aḳın bulbul ḳubılcıtıp, Dawsıŋdı türlendirçi miŋ ḳubıltıp Aynalıp gül caynaġan keŋ öristi.

Ansalçı, biz tıŋdayıḳ damin cutup.

(Öt, şair bülbül, dökerek çeşitli ahenge, / Nağmeni süslendir bin muhtelif biçim ile.

/ Dolaşarak filizlenmiş genişçe merayı,/ Nida sal, biz dinleyelim vararak zevkine.) Mağcan’ın “Bulbul” isimli şiiri ise şöyle başlamaktadır:

Sayraysıŋ muŋdı küy men cüz ḳubıltıp, Keyde ayaŋ, keyde celis, keyde sıltıp.

Deneni suѡıtasın ısıtasıŋ

Turasıŋ maѡcıratıp keyde cıltıp.

Ḳoyasıŋ tètti daѡıs damılcıtıp, Turadı can-canı demin cutıp.

“Sen, dertli bir makamla yüz türlü, bazen yavaş yavaş, bazen orta hızla, bazen de kesik kesik ötüyorsun. Vücudunu soğutuyorsun, ısıtıyorsun; bazen ılıtıp, bazen duygulandırıp duruyorsun. Sesini yükseltip tatlı ses çıkartıyorsun, bütün hayvanlar, senin sesinin tadını yutup duruyorlar.”(Tamir, 1993: 64, 65).

Tınıstanov, bu şiiri üstadı Cumabayev’e nazire yapmak amacıyla kaleme almıştır.

Her iki şair de bülbülün çeşitli ahenkler ile öttüğünü, onu dinleyenlerin ise zevkine vardığını dile getirmiştir. Bu durum, Tınıstanov’un üzerinde üstadı Cumabayev’in tesirinin olduğuna açık bir delildir.

Tınıstanov’un yukarıda bahis konusu olan şiirlerinden “Castarġa” (Gençlere) ve

“Ḳız Ḳarındastarıma” (Kız Kardeşlerime) isimli şiirlerine baştanbaşa nasihat, teşvik ve davet etme gibi konular hâkim olmuştur (Cigitov, 1991: 75). O, “Castarġa” isimli şiirinde gençlere şöyle seslenmiştir:

Oyan castar, oylan castar!

Ḳarap catpa, köziŋdi aç!

Sal ayaḳtı, iri adımda, Umtıl endi, alġa bas.

(Uyan gençler, düşün gençler! / Bakıp durma, gözünü aç! / Aç ayağı, büyük adımda, / Atıl şimdi, ileri koş!)

Artta ḳalġan sorlı curtḳa Col körsetip, bilim çaç!

Aşıḳ cüz ben, şat köŋül men Ḳuѡanıçḳa cansın tas!

(Artta kalan bahtsız halka, / Yol gösterip, ilim saç! / Açık yüz ve şat gönülle, / Sevinç içinde yansın taş!)

Oyla castar, oyna castar!

Atḳan taŋ men çıḳtı kün.

Cürektegi dertti coġalt,

(30)

Ḳara bulıt, ketti tün!

(Düşün gençler, oyna gençler! / Çıktı güneş atan tan ile. / Yürekteki derde son ver, / Kara bulut, gitti gece!)

Alaç eli alda cür dep Ḳalḳ - ḳalayıḳ ḳılsın düŋ.

Tulpar minip, tuѡdı ustap, Sal ayġaydı, çıḳsın ün!

(Alaş halkı ilerle deyip, / Bütün halk yapsın eğlence. / Tulpar binip tuğu tutup, / Nara at, çıksın ses!)

Tınıstanov, 1920 yılında yazmış olduğu “Castarġa” (Gençlere) isimli bu şiirinde, gençlerin yeni zamanın en büyük ihtiyacı olan bilimle ilgilenmesini istemiştir. Burada atan tan ile birlikte çıkan güneş, yeni zamanın; kara bulut ise, gece öncesi zamanın bir sembolüdür (Artıkbayev, 2004: 117). Şair, anlaşıldığı üzere hem “Taŋ” isimli şiirinde hem de “Castarġa” isimli şiirinde bazı ifadeleri, semboller ile anlatmıştır.

Tınıstanov’un 1920’li yıllarda yazdığı “Ḳız-Ḳarındastarıma” (Kız Kardeşlerime) adlı şiirinde, kadın eşitliği ve hürriyeti teması işlenmiştir (Artıkbayev, 2004: 68).

Şairin şiirlerinin bazılarında “Alaş/Alaç” sözü geçmektedir. “Alaş” sözünün genel olarak “Kazak ve Kırgız” halkını ifade etmek için kullanıldığı görülmektedir. Çünkü farklı Kırgız efsanelerinde, destanlarında, sancıralarında iki kardeş (Kazak ve Kırgızların) en büyük atası birdir ve o da “Alaş/Alas” ismini taşımaktadır. Nitekim bu şahsiyetin mevcut olduğunu gösteren kaynakların bulunduğunu gösteren birtakım deliller vardır. Bundan dolayı Alaş, Kazak ve Kırgız halkının umumi adı olmuştur. Ekim İnkılabı’ndan sonraki dönemlerde “Alaş” sözü, Kazak milliyetçilerinin meşhur partisi “Alaş Orda”da kullanılmıştır. Bundan dolayı daha önce “Kazak Kırgız halkı” anlamından başka bir anlamı olmayan bu söz, zamanla eski anlamının yanı sıra Sovyet’e karşı olmayı çağrıştıran siyasi bir anlama da bürünmüştür. Böyle bir anlam değişikliğine uğrayan “Alaş” sözü, Tınıstanov’un Sosyalistliğe dair düşüncelerle yazdığı şiirlerine iki anlamıyla da girmiştir.

Tınıstanov’u şiddetle tenkit edenler, onun şiirlerinde geçen bu sözün siyasi anlamını düşünerek ona karşı çeşitli suçlama ve yakıştırmalarda bulunmuşlardır.

Tınıstanov, Kazakların Alaş Orda Partisini, partinin ideoloji ve sözlerini biliyordu (Cigitov, 1991: 77), Nitekim 1920’li yılların başında Alaş Orda Partisine üye olmuştur (Artıkbayev, 2004: 116). Daha öğrenciyken Alaş Ordacı aydınlardan dersler almış ve Alaş Ordacılara genç yaşında heves ve ilgi duymuş olan Tınıstanov, “Men başkan col, menin çıgarmam, menin betim” isimli makalesinde siyasi olarak bu partinin tesiri altında kaldığını belirtmiştir. Bu hevesin izleri, onun “Alaçka” isimli şiiri ile “Caŋıl Mırza”

poemasının lirik kısmında da görülür (Cigitov: 1991: 77). Tınıstanov’un bu şiiri,

(31)

Kazakların Alaş Orda Partisi için değil de genel olarak Kazak ve Kırgız halkına ithaf edilerek yazılmıştır (Cigitov, 1991: 78). Şairin “Alaçka” isimli şiirinin muhtevası şöyledir:

Bu şiirde üç başka devir, üç başka zamandan bahsedilmiştir. Bu devirlerden ilki, müstemleke oluncaya kadarki Kırgız halkının yabancı tesirlerden uzak olduğu, göçmen hayat sürdüğü zamandır. Şair, müstemleke olmadan önceki vakitlerde Kırgız halkının dört çeşit hayvan bakımından zengin olduğunu, süt ve kımızın bol olduğunu, yaylada geniş obaların kurulduğunu, gamsız ve huzur içinde yaşadığını hatırlamıştır. Daha sonra şair, Alaş’a (Kazak ve Kırgız halkı) şöyle seslenmiştir:

“Seni Alaç, seni me?” dep türtken caw coḳ, Cürüwçi eŋ oy oylamay, asret, ay.

(Seni Alaş, seni mi!” diye ilişen düşman yok. / Kaygı ve endişeyi çok düşünmez yol alan.)

Daha sonra halkın biylerin7 önünde baş eğdiği bir zamanda Alaş halkının itibarının kaybolmasına derinden üzülmüştür (Artıkbayev, 2004: 115). Kısacası, Tınıstanov, Kazak ve Kırgız halkının müstemleke olmadan önceki hayatlarını, ahvalini göklere çıkartıp övmüş, fikrî yönden onu kutsal saymış, ona duyulan hasreti işleyerek ayakta tutmuştur.

Nitekim böyle bir hissiyat, hayal ve düşünce, Sovyet Hükûmeti’nin ilk yıllarında hüküm sürmekte olan Sosyalist ideolojinin önceki cemiyete ait kuruluşların, gelenek ve göreneklerin işçi sınıfına yanlış taraflarını göstererek itibarını ortadan kaldırmak ve bütün yönleriyle onu yabancılaştırmayı tesis etmek gibi bir tepki ve hareketten ortaya çıkmıştır.

Şair eski hayatı ulvileştirerek Sovyet’in bu yanlış düşüncesine karşı çıkmıştır (Cigitov, 1991: 78).

İkinci devirde ise Tınıstanov, Alaş halkının bir emelinin olmadığı dönemde etrafının kara dumanlar ile kuşatıldığını hatırlatmış, müstemleke olduğu sıralarda sürekli olarak tazyik ve baskılara maruz kaldığını ifade ederek bu zamanın zalim olduğunu belirtmiş ve eski zamana ağıtlar yakarak özlemini dile getirmiştir (Artıkbayev, 2004: 115):

Közden cas, connan tayaḳ arılġan coḳ, Saġındıḳ zamananı ötken cırlap.”

(Gözden yaş, sırttan sopanın eksik olduğu yok. / Hasret kaldık zamaneye ağıt söyleyerek.)

Şiirin son üç kıtasında diğer iki zamandan tamamen farklılaşan yeni bir zamanın ortaya çıktığını hatırlatmış ve şöyle demiştir:

“Deydi ol: Ötken küniŋ oydan tasta.”

(Derdi o: Sen geçmiş gününü çıkar aklından.)

7 Biy: Kırgız veya Kazak halk hâkimi

(32)

Bu sözleriyle birtakım hayati isteklerde bulunmuş, kendisinin hayat prensiplerini tatbik edip yerleştirmeye başlamıştır. Bu dönemde bir taraftan böyle derken diğer taraftan da bu zamanın hiçbir iltimas ve ayrım gözetilmeksizin herkesi kanun önünde eşit kabul ettiğini belirtmiştir:

“Sen caman, men caḳsımın degen söz coḳ;

Bip - birdey mına dawren, ḳarı, casḳa.”

(Sen kötüsün, ben iyiyim diyen bir ifade yok. / Aynıdır, yaşlı ile genç kimseye bu devran.)

Arkasından aşağıdaki dizelerde yeni zamanın iyi niyetli ve diğer iki zamandan üstün olduğunu belirtmiştir:

“Ras aḳ caḳsı zaman niyeti keŋ;

Karı, cas, ayal erkek barına teŋ.”

(Doğrusu, temizdir iyi zamanın maksatı; / Yaşlı, genç, kadın, erkek tamamı için aynı.)

Tınıstanov, insanları eğitim görmeye çağıran bu zamanın, önceki zamanlardan üstünlüğünün sadece kadın ile erkek, yaşlı ile gencin eşitliğinde değil, aynı zamanda insanları okumaya davet etme gibi bir vasıftan da kaynaklandığını ortaya koymaya, yani, bu devrin bilim devri olduğunu dile getirmeye çalışmıştır (Artıkbayev, 2004: 115):

“Birdey dep oḳuw oḳımay beker catpa.

Basḳaġa oḳımasaŋ bolarsıŋ cem.”

(Farksız diye tahsil görmeden beyhude durma. / Okumaz isen başka kimseye olursun yem.)

Tınıstanov, şiirin son dörtlüğünde ana düşüncesini açıklamıştır. Bunun için de şair, Alaş halkının bertaraf olmasını istiyormuş gibi bir düşünce ve ifadeyle “Alaçımḳanday edi burunġı çak? (Alaş’ım her nasıl idi evvelki zamanlar?) diyerek bu üç dönemin nasıl olduğu gibi bir soru sormuş, yeni zaman ile diğer iki zamanı karşılaştırmıştır. Aynı zamanda aşağıdaki dizelerde insanları bilime yönlendirmiştir (Artıkbayev, 2004: 115-116):

“Bul zaman okuw-bilim zamanası, İske kir, beliŋdi buw bekem ustap!”

(Bu zaman eğitim öğretim zamanesidir, / İşe gir, belini bağla, tutarak sıkıca!) Anlaşıldığı üzere, şiirin son üç kıtasında şair, eşitlik devrinin gelip kutlandığını ifade etmiş; ayrıca halkı karanlıktan kurtulmaya çağırmıştır (Cigitov, 1991: 78).

Tınıstanov, “Alaş” sözünü sadece “Alaç” isimli şiirinde değil, diğer şiirleri ile

“Caŋıl Mırza” isimli poemasında da “Kazak ve Kırgız halkı” anlamında kullanmış; hiçbir eserinde “parti” anlamında kullanmamıştır (Artıkbayev, 2004: 116). Aşağıdaki şiirleri, buna delil olarak gösterilebilir:

“Alaç eli alda cür dep

Ḳalḳ - ḳalayıḳ ḳılsın döŋ.” (“Castarga” şiirinden) (Alaş halkı ilerle deyip, / Bütün halk yapsın eğlence.)

“Üy tikkey keŋ öriske barlıḳ Alaç.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Genel Kurul’un tasdikine sunulmak üzere, Seri: XI No: 25 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ uyarınca hazırlanmış 01 Mart 2007 –

Sermaye Piyasası Kurulu, II-17.1 Sayılı Kurumsal Yönetim Tebliği uyarınca; Şirketimiz bünyesinde oluşturulan, Denetimden Sorumlu Komite, Kurumsal Yönetim Komitesi ve

Sermaye Piyasası Kurulu, II-17.1 Sayılı Kurumsal Yönetim Tebliği uyarınca; Şirketimiz bünyesinde oluşturulan, Denetimden Sorumlu Komite, Kurumsal Yönetim Komitesi ve

(1) 1973 tarihinde İstanbul’da “ Elektropak Elektrik Sanayi Anonim Şirketi ” ticari unvanı ile kurulmuş olup, Esas faaliyet konusu ev tipi elektrikli süpürge ve halı

(1) 1973 tarihinde İstanbul’da “ Elektropak Elektrik Sanayi Anonim Şirketi ” ticari unvanı ile kurulmuş olup, Esas faaliyet konusu ev tipi elektrikli süpürge ve halı

(1) 1973 tarihinde İstanbul’da “ Elektropak Elektrik Sanayi Anonim Şirketi ” ticari unvanı ile kurulmuş olup, Esas faaliyet konusu ev tipi elektrikli süpürge ve halı

(1) 1973 tarihinde İstanbul’da “ Elektropak Elektrik Sanayi Anonim Şirketi ” ticari unvanı ile kurulmuş olup, Esas faaliyet konusu ev tipi elektrikli süpürge ve halı

(1) 1973 tarihinde İstanbul’da “ Elektropak Elektrik Sanayi Anonim Şirketi ” ticari unvanı ile kurulmuş olup, Esas faaliyet konusu ev tipi elektrikli süpürge ve halı