• Sonuç bulunamadı

Önümüzdeki Dönemde Genel Ekonomik Görünümün Daha da Bozulma İhtimali Yüksektir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Önümüzdeki Dönemde Genel Ekonomik Görünümün Daha da Bozulma İhtimali Yüksektir"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayın Başkan, Odamızın değerli Meclis üyeleri, basınımızın seçkin temsilcileri; hepinizi şahsım ve Ankara Sanayi Odası Yö- netim Kurulu adına saygıyla selamlarım.

Değerli Meclis üyeleri, konuşmama Ankara Sanayi Odasının durumunu gösteren, Haziran ayında yapmış olduğumuz anket- le ilgili açıklamalarla başlamak istiyorum.

Anket sonuçları, hepimizin yaşadığı sıkıntıları, piyasada ya- şanan durgunlukları açıkça ortaya koymaktadır. 2008 yılı Ha- ziran ayı sonu itibariyle ankete cevap veren firmaların yüzde 34’ü üretimlerinin, yüzde 34’ü iç satışlarının, yüzde 26,5’i dış satışlarının, yüzde 29’u yeni siparişlerinin, yüzde 23’ü istihda- mın, yüzde 21,5’i ithalatın, yüzde 51’i ürün fiyatlarının, yüz- de 84’ü hammadde fiyatlarının, yüzde 54’ü kredi kullanımının, yüzde 33’ü ücretlerin arttığını belirtmektedir.

Bu sonuçları bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırdığı- mızda Ankara sanayiindeki yavaşlama açık bir biçimde orta- ya çıkmaktadır. Geçen yılın Haziran ayına göre bu yılın Haziran ayında anketimize yanıt veren üyelerimizden; üretimde artış olduğunu belirtenlerin sayısı yüzde 48’den yüzde 34’e, iç satış- larda artış belirtenlerin oranı yüzde 44’ten yüzde 34’e, dış sa- tışlarda artış belirtenlerin oranı da yüzde 41’den yüzde 26,5’e düşmüştür. Yeni siparişlerden artış belirtenlerin oranı yüz-

Önümüzdeki Dönemde Genel Ekonomik Görünümün Daha da Bozulma İhtimali Yüksektir

de 39’dan yüzde 29’a, is- tihdamda artış belirtenlerin oranı yüzde 33’ten yüzde 23’e, ithalatta artış belir- tenlerin oranı yüzde 23’ten yüzde 21,5’e gerilemiştir.

Görülüyor ki birçok para- metrede yüzde 10’un üze- rinde bir daralma vardır.

Ankara sanayiinde kapa- site kullanım oranı da yak- laşık yüzde 10 civarında gerilemiş; anketimize ce- vap veren firmalarımızın bir yıl önce yüzde 63,4 olan ka- pasite kullanım oranları da yüzde 56,5 seviyesine in- miştir.

Enteresan olan, ciddi bir rakam, sipariş iptallerinin oranı da yüzde 7’den yüzde

NURETTİN ÖZDEBİR

ASO YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Birçok firma piyasadaki durgunluk nedeniyle üretimine ara vermekte, işçilerini ücretli

veya ücretsiz izne

göndermektedir. Bu

durum, önümüzdeki

dönemde işsizliğin daha

da artabileceğine işaret

etmektedir.

(2)

ran ayında yüzde 22,44 iken bu oran 2008 yılı Haziran ayında yüzde 24,47’ye yükselmiştir.

Bütün bunlar bize, rekabetin her geçen gün zorlaştığını, Ankaralı sanayicinin rekabet etmekte daha da zorlandığını göstermekte. Burada enteresan bir şey de; girdilerde yüzde 84’lük bir artış varken bunun fiyatlara yansıması. Ancak, yüz- de 54 firma tarafından yapılabilmekte, diğerlerinin bu fiyat farklarına yansıtamadıklarını görmekteyiz.

Ankara sanayiinde beklentiler de giderek bozulmaktadır.

Ankette, yılın geri kalan bölümüne ilişkin beklentilerle ilgili so- rulara verilen cevaplar bunu açıkça göstermektedir. Yılın geri kalan bölümü, yani son altı ayı için üyelerimizin 2008 Mart ve 2008 Haziran beklentilerini karşılaştırdığımızda; ankete cevap veren firmalardan üretimde azalış bekleyenlerin oranı yüzde 31’den yüzde 37’ye, dış satışlarda azalış bekleyenlerin oranı yüzde 32’den yüzde 37’ye, istihdamın azalacağını bekleyenle- rin oranı yüzde 27’den yüzde 31’e, ithalatın azalacağını bekle- yenlerin oranı yüzde 21,1’den yüzde 26’ya yükselirken, ürün fiyatlarında artış bekleyenlerin oranı yüzde 58’den yüzde 54’e gerilemiştir. Yani, gelen zamları, yükselen maliyetleri fiyatla- ra yansıtmada beklentiler de bozulmakta.

Kredi kullanımında artış bekleyenlerin oranı yüzde 59’dan yüzde 53’e gerilemiştir, bunu iki türlü yorumlamak mümkün.

Bir; yatırımların durduğu, azaldığı. İki; kredi kullanabilme im- kanı olanların daha az sayıya indikleri, ki onu da biraz sonra bir örnekle açıklayacağım.

Finansman sıkıntısı da her geçen gün artmaktadır. Haziran- 2007’de finansman sorunu yaşayanların oranı yüzde 43 iken, bu oran bu yılın Haziran

ayı sonunda yüzde 55’e yükselmiştir. Bu ciddi bir artıştır. Finansal sıkıntıla- rın nedeni olarak da üye- lerimizin yüzde 28’i kredi maliyetlerinin yüksekliği- ni, yüzde 22’si ise işletme sermayesi ihtiyacının hız- lı artışını göstermektedir.

Üyelerimizin yüzde 8’i ise hiç kredi alamamaktan şikayet et- mektedir.

Değerli Meclis üyeleri, bu, Ankara sanayiinin içinde bulun- duğu durumun görünen yüzü. Bir de görünmeyen yüzü var.

Birçok firma piyasadaki durgunluk nedeniyle üretimine ara vermekte, işçilerini ücretli veya ücretsiz izne göndermekte, hatta bunu ikinci sefer tekrarlayan işletmelerimiz var. Bu du- 17’ye çıkmıştır. Bütün bunlar

sanayide yaşamış olduğumuz daralmayı, yavaşlamayı gös- teren gelişmelerdir. Tabii bu bir noktada, piyasadaki çar- kın döndüğünü, sirkülasyo- nun yavaşladığını, hatta bazı sektörlerde bu sirkülasyonun durduğunun da bir işaretidir.

Değerli Meclis üyeleri, Anka- ra sanayisi üzerinde, Türkiye sanayisi üzerinde, enflas- yonist ve finansal baskılar giderek ağırlaşmaktadır. Ha- ziran-2007 ve Haziran-2008 anket sonuçlarına göre ürün fiyatlarında artış belirtenle- rin oranı yüzde 11’den yüzde 51’e, hammadde fiyatlarında artış belirtenlerin oranı yüz- de 45’ten yüzde 84’e, kredi kullanımında artış belirtenle- rin oranı yüzde 41’den yüzde 54’e, ücretlerde artış belirten- lerin oranı ise yüzde 23’ten yüzde 33’e yükselmiştir. Üc- retlerdeki bu artışlar toplam maliyetlerde işgücünün ağır- lığında geçen yıla göre iki pu- anlık bir artışa yol açmıştır.

Toplam maliyet içindeki işgü- cü ödemeleri 2007 yılı Hazi-

(3)

Merkez Bankası Başkanı, aşırı değerli Türk Lirasının bizler üzerinde ve Türkiye’nin rekabet gücünün aşılmasında yapmış olduğu tahribatı kabul etmeye yanaşmamakta, bu tavrıyla Türkiye’nin rekabet gücünü her platformda, hem içeride hem de dışarıda riske sokmaktadır.

2004 yılından itibaren yükselişe geçen enflasyon nedeniyle ülkemizde piyasaların bu kadar durgun olduğu bir dönemde talep enflasyonundan bahsetmemiz mümkün değildir.

sinin önündeki en büyük engel; Türkiye’nin tekrar 1970’li yıllardaki montaj sa- nayiine dönmesini adeta teşvik eden bir kampanya devam ettirilmekte. Çünkü, hiçbir ülkede bir yılda yüzde 20 verimlilik artışı bekleye- mezsiniz, böyle bir şey hiç- bir zaman mümkün değildir.

2001 yılı ortalaması 1 mil- yon 270 bin lira olan dolar, bugün 1,19 seviyelerinde seyretmekte. Böyle bir şe- yi, dünyada enerji fiyatları, ürün fiyatları bu kadar art- mışken, global olarak enf- lasyonda artış varken, Türk Lirasının bu kadar değerli ol- ması, dövizin bu kadar ucuz olması akla alınacak bir şey değildir. Bu, ancak olsa ol- sa siyasetin popülist uygu- lamasıdır. Çünkü, bundan şikayet eden bilemediniz 2 milyon işadamı. Ancak, di- ğer tarafta oy deposu olan, sabit ücretle geçinen ve aşı- rı değerli Türk Lirasıyla hiz- met ve ürünlere ucuz ulaşan geniş bir halk kitlesi oldu- ğu ve bunun artık iyi niyeti aşarak bu şekilde düşünül- düğü ve Merkez Bankası’nın da bunu, bunun için yaptı- ğı kanaati bende her geçen gün pekişmektedir.

rum, önümüzdeki dönemde işsizliğin daha da artabilece- ğine işaret etmektedir. Her ne kadar son TÜİK verilerinde binde 1’lik oranda bir iyileşme gözükse bile işsizlik oranla- rında bu konjonktürel etkinin, bir şekilde turizm mevsimin- den kaynaklanan bir durum olduğunu tahmin ediyorum.

Değerli Meclis üyeleri, ekonomideki genel görünüm de bo- zulmaktadır.

Enflasyonda- ki artış devam ediyor. Tem- muz ayında tüketici fiyat- ları endeksi bir önceki aya gö- re yüzde 0,58 artmış, böyle- ce yıllık enflasyon yüzde 12,06’ya yükselmiştir. Temmuz ayın- da üretici fiyat endeksinde bir önceki aya göre artış yüzde 1,25 olmuştur. ÜFE’deki yıllık artış yüzde 18,41’e yükselmiştir.

ÜFE’deki artışlar bir ölçüde de olsa önümüzdeki dönemde tü- ketici fiyatlarına yansıyacaktır. Merkez Bankası, şu ana kadar uyguladığı sıkı para politikasıyla piyasaları daha fazla sıkmak ve kendi kontrolü dışında kalan, enerji, hammadde, tarımsal girdilerden kaynaklanan fiyat artışları etkilerini ikinci yıl azalt- mak, yani bizim rekabet gücümüzü biraz daha zorlaştırmak, karlılıklarımızı azaltmak için uygulamış olduğu politikada ısrar- lı olduğunu söylemekte. Dün Merkez Bankası Başkanı, iki baş- kan yardımcısıyla beraber Odamızın misafiriydi, kendileriyle de uzun uzun konuştuk. Ancak, aşırı değerli Türk Lirasının biz- ler üzerinde ve Türkiye’nin rekabet gücünün aşılmasında yap- mış olduğu tahribatı kabul etmeye yanaşmamakta, bu tavrıyla özellikle vakitsiz geçilen açık enflasyon hedeflemesi nedeniy- le bir kur garantisine dönüşen bu para politikası, Türkiye’nin rekabet gücünü her platformda, hem içeride hem de dışarıda riske sokmaktadır. Bizatihi Merkez Bankası’nın kendisi, daha önce de söylemiş olduğum gibi, enflasyonla mücadelede ciddi bir risk oluşturmakta. Bu, riskin de ötesine çıkarak Türkiye’nin sanayiden çıkmasına sebep olacak. Türkiye’nin sanayileşme-

(4)

Tablodan da -her ay aşağı yukarı çıkarıyoruz- gördüğünüz gibi, 2004 yılından itibaren yükselişe geçen enflasyon nedeniy- le ülkemizde piyasaların bu kadar durgun olduğu bir dönemde talep enflasyonundan bahsetmemiz mümkün değildir.

Tabii tüm bunların sonucunda yalnız piyasaların daralması değil, bu poli- tikanın doğal sonucu ola- rak cari işlem- ler açığı da devamlı büyü- mektedir. Hazi- ran ayında cari işlemler açığı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 78,2 oranında artarak 3,1 milyar dolardan 5,6 milyar do- lara yükseldi. 2008 yılının ilk yarısında cari açık, bir önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında yüzde 41,9 oranında artarak 19,2 milyar dolardan 27,3 milyar dolara yükseldi. Cari işlemler açığının hızla artışının yanı sıra finansman kalitesindeki bozul- ma da dikkat çekmektedir. Cari işlemler açığının finansmanın- da özel sektör borçlanmasının ağırlığı giderek artmaktadır.

Biz ASO olarak yüksek cari işlemler açığını hep ekonomik bir risk olarak değerlendirdik ve böyle değerlendirmeye de devam ediyoruz. Türkiye’nin yumuşak karnıdır, bir kırılım halinde en büyük zararı bizler göreceğiz. Ancak, para politikası, yani yük- sek faiz-düşük kur politikasına devam ettikçe, cari işlemler açı- ğını küçültmek, belli bir yere çekebilme ve hatta sürdürülebilir hale getirmek hayal olarak görünüyor. Böyle bir şeyin olması, ilelebet sürmesi mümkün değildir.

Ancak, reel sektörün de döviz borçları hızla artmıştır. Reel sektör, ani kur hareketleri karşısında çok hassas bir hale gel- miştir. Reel sektörün borcu yaklaşık 120 milyar dolar civarında gözükmektedir. Bu borcun niteliği ve yapısı, dağılımı hakkın- da da sağlıklı istatistiki veriler bulunmamaktadır. Bunu Mer- kez Bankası da diğer kuruluşlar da net olarak bilmediklerini en azından ifade ediyorlar veya o mealde konuşuyorlar. Bu bilin- meyenlerin herhangi bir kırılma durumunda ekonomiye yapaca- ğı tahribatı hesaplamak son derece zor olacak. 2001 yılında bir kriz yaşadık, bu kriz bir finansman kriziydi. Hepimizin canı çok

yandı, ama adresler belliydi, o bankalara müdahale edildi, destek verildi, bir kısmı TMSF tarafından alındı. Bir kısmı- na sermaye konuldu, yapı- ları düzeltildi, bu kriz aşıldı.

Ama şu anda 2001 krizinden çok daha yaygın tahribatla- rı olabilecek, reel sektörün de içinde bulunduğu tek tek her firmanın yaşayabilece- ği, sıkıntıların bulunduğu bir süreçten geçmekteyiz. Böyle bir durumda bunun telafisi- nin de, burada açığa çıkacak yaraların sarılmasının da son derece zor olacağı aşikardır.

Ben şu an içinde bulunduğu- muz durumu şuna benzeti- yorum. Sıcak kaynar suyun içine kurbağayı attığınız za- man hemen bağırır ve dışa- rıya atlar. Ama soğuk suyun içine koyup altından da ufak bir ateş yakarsanız piştiğinin farkına varmaz. Biz 2004’ten bu yana piştiğimizin farkında değiliz ve tepki gösteremiyo- ruz.

Tabii bu nedenle döviz ge- liri olmayanların döviz borç- lanmalarına dikkat etmesi gerekiyor. Ancak, şu anda, yerli parayla yabancı para

Yalnız piyasaların daralması değil, bu politikanın doğal sonucu olarak cari işlemler açığı devamlı büyümektedir. Cari işlemler açığının hızla artışının yanı sıra finansman kalitesindeki bozulma da dikkat çekmektedir. Cari işlemler açığının finansmanında özel sektör borçlanmasının ağırlığı giderek artmaktadır. Cari işlemler açığındaki hızlı artışın temelinde, dış ticaret açığındaki hızlı artış bulunmaktadır.

AB’deki ekonomik

yavaşlamanın etkileri

kendini otomotiv sektöründe

hissettirmeye başlamıştır. AB

ekonomisindeki yavaşlama

devam ederse bunun bizim

üzerimizde de olumsuz etkileri

olacağı muhakkaktır.

(5)

Tabii biz Oda olarak TÜİK değerlerini kullandığımızdan biraz geriden takip ediyoruz.

Ama Temmuz ve Ağustos’ta bu işin seyri, daha da kötü- ye gitme doğrultusundadır.

Haziran ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre üretim;

madencilik sektöründe yüz- de 20,3, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 4,5 artar- ken, imalat sanayii sektö- ründe yüzde 0,4 azalmıştır.

İmalat sanayiindeki kapasi- te kullanım oranının Tem- muz ayında geçen yılın aynı ayına göre 1,9 puan düşe- rek ve yüzde 80 seviyesinde gerçekleştiği dikkate alınır- sa sanayi üretim artış hızın- daki yavaşlamanın Temmuz ayında da devam edeceği söylenebilir.

Ancak, önümüzdeki dö- nemde genel ekonomik görünümün daha da bozul- ma ihtimali yüksektir. Ge- çen yılın Ağustos ayında Amerika’da başlayan krizin etkileri Avrupa’da yeni yeni arasında finansman maliyetlerindeki çok büyük fark-

tan dolayı da birçok kişi yurt dışından borçlanmak- tadır. Çünkü bu, açık enflasyon hedeflemesi, aynı zamanda bir örtülü kur garantisi anlamına gelmek-

tedir. Birçok kişi, ‘komşum aldı ben niye almayayım’ diye ya- bancı para cinsinden borçlanmaktadır. Bunların doğurabileceği riskler için acilen siyasi iradenin gerekli tedbirleri alması, ge- rekli düzeltmeleri yapması gerekiyor.

Değerli Meclis üyeleri, cari işlemler açığındaki hızlı artışın temelinde, dış ticaret açığın- daki hızlı artış bulunmakta- dır. Haziran ayında ihra- cat, geçen yı- lın aynı ayına göre yüzde 31 oranında artarak 11,8 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak, itha- lattaki artış daha yüksek bir oranda gerçekleşmiştir. Haziran ayında ithalat yüzde 36,4 oranında artarak 19,5 milyar dolar olmuştur. Bunun sonucunda Haziran ayı dış ticaret açığı geçen yıla göre yüzde 45,7 oranında artarak 5,3 milyardan 7,7 mil- yar dolara yükselmiştir.

Dış ticaret açığındaki bu artışın bir sonucu olarak 2007 Ha- ziran ayında yüzde 62,9 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 2008 Haziran ayında yüzde 60,4’e gerilemiştir.

Burada dikkat ederseniz 2004 yılında, bir de 2006 yılında bu oranı yüzde 64, yüzde 67’ye kadar çıkartmışız. Yılın ilk altı ayındaki dış ticaret gelişmeleri de benzer bir trend göstermek- tedir. Yılın ilk yarısında, geçen yıla göre ihracat yüzde 38,7 ar- tarak 68,8 milyar dolar, ithalat ise yüzde 36,9 artarak 105,8 milyar dolar oldu. 2007 Ocak-Haziran döneminde 27,7 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2008 yılı Ocak-Haziran döneminde yüzde 33,6 oranında artarak 37 milyar dolara yükseldi; ki bu- nun yıl sonunda 50 milyar dolarları bulması telaffuz ediliyor.

Değerli Meclis üyeleri; sanayi üretimi artış hızı Haziran ayın- da belirgin bir yavaşlama göstermiş ve yüzde 0,8 olarak ger- çekleşmiştir.

Bankacılık kesiminde yaşanan bazı gelişmeler

bizleri kaygılandırmakta, reel sektörün sıkıntılarını

daha da ağırlaştırmaktadır. Bazı bankalar, kredileri

geri çağırmakta, bazıları da siz kredi borcunuzu

kapatın, biz yeniden açarız deyip kapatılan kredileri

yenilememektedirler.

(6)

hissedilir hale gelmiştir. Euro bölgesinde ekonomik büyüme yı- lın ikinci çeyreğinde eksiye dönmüş ve euro bölgesindeki eko- nomi bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,8 küçülmüştür.

Yılın ikinci çeyreğinde ekonomik büyüme yılın birinci çeyreği- ne göre Almanya’da yüzde eksi 2, Fransa’da eksi 1,2, İtalya’da eksi 1,1, Hollanda’da eksi binde 2 olmuştur. İhracatımızın bü- yük bir bölümünü yaptığımız AB’deki ekonomik yavaşlamanın etkileri kendini otomotiv sektöründe hissettirmeye başlamıştır.

AB ekonomisindeki yavaşlama devam ederse bunun bizim üze- rimizde de olumsuz etkileri olacağı muhakkaktır. Üstelik ABD’de başlayan krizin etkileri henüz tam olarak hissedilmemiştir. Dün Merkez Bankası Başkanımız da aynı şeyi söyledi. Merkez ban- kaları başkanlarıyla ortak bir toplantı yapmışlar. Şu ana kadar Amerika’da el konulan veya sermaye konulup kurtarılan 9 ban- kanın olduğu, yüzde 17-18 bankanın ciddi olarak takipte olduğu görülüyor. Sadece mevduat bankalarına değil, yatırım bankala- rına da destek yapmaya karar verdiklerini ve bunları da destek- leyeceklerini söylüyorlar. Bunu, Amerika’daki krizin reel sektöre yayılmasının bir göstergesi olarak değerlendirmek gerekir.

Bu daralan şartlarda euro bölgesindeki ihracatımızın, ki dış ticaretimizin yüzde 60’ını o bölgeyle yapıyoruz, bizi de etkile- yeceğini düşünüyoruz. Kaldı ki bunun etkileri daha tam olarak Türkiye’de hissedilmedi. Belki birkaç ay sonra, belki yılbaşından sonra bu etkileri daha çarpıcı olarak kendi ekonomimizde de gö- receğimizi tahmin ediyorum. Ama şu anda, içinde bulunduğu- muz konjonktürde, doğal olarak bir yavaşlama etkisi olacak.

Değerli Meclis üyeleri; bankacılık kesiminde yaşanan bazı ge- lişmeler bizleri kaygılandırmakta, reel sektörün sıkıntılarını da- ha da ağırlaştırmaktadır. Örneğin bazı bankalar, kredileri geri çağırmakta, bazıları da ‘siz kredi borcunuzu kapatın, biz yeni- den açarız’ deyip kapatılan kredileri yenilememektedirler.

Biz varsak bankalar var, bankalar varsa biz olacağız. Köşe başında ekmek satandan, ticari anlamda bir bankanın farkı yok.

O, ekmeği fırından alıyor satıyor, bankalar da mevduat toplayıp ihtiyaç sahiplerine veriyorlar. Nasıl ekmekçi ekmeğini satamaz elinde kalınca zarar ederse, bankalar da aynı şekilde toplamış oldukları finansmanı, bulmuş oldukları fonları satamazlarsa za- rar ederler. Aynı şekilde, ekmekçi veresiyesini tahsil edemediği zaman nasıl batarsa, bankalar da vermiş oldukları kredileri tah- sil edemedikleri zaman, ciddi yükler altında ezilirler. Demek ki, bir ekonominin birbirini tamamlayan parçaları olarak, bankacı- lık sektörüyle iş aleminin iyi ilişkiler içerisinde, birbirlerini an- layarak, birbirlerini kollayarak gelişmeleri, birbirlerine destek olmaları lazım. Maalesef özellikle son günlerde, bana gelen şi- kayetlerden gördüğüm kadarıyla, yabancı sermayeli bankaları- mızın, önceleri büyük reklamlarla “KOBİ’lerimizi destekliyoruz”

sloganlarıyla agresif olarak piyasaya girmeleriyle, düşen faizler-

de, düşen enflasyonda -bizim uyarmamıza rağmen, fiyat- ların yüksek olduğunu söyle- memize rağmen- birçok kişi kredi aldılar. Şimdi de, eko- nomideki yavaşlamalar nede- niyle kendi risk portföylerini azaltmak için aynı agresiflik- le firmaların üzerine gitmek- teler.

Dün bir olaya şahit oldum;

çok üzüldüm ve bu konuyu BDDK Başkanımıza yazılı ola- rak da ilettim. İsmini verme- yeceğim, bir yabancı banka, firmanın kredilerini kapatma- sını istemiş. Firma, normal ödemelerini zamanında ya- pan bir firma, rakam ise çok cüzi bir rakam. Siz, müşte- ri çeklerinizi teminata veri- yorsunuz, vadesinden önce banka sizin adınıza onu tah- sile kalkıyor ve karşılığı çık- mayanlar için de sizin kredi hesabınızı kapatmak için ic- rai işleme gidiyor. Bu hem yerel hayata atılmış bir dina- mittir hem de firmanın altına onu öldürmek için konulmuş bir bombadır. Bu, dünyanın hiçbir yerinde, ticaretin hiç- bir şekline sığmayacak bir durumdur. Bu bankanın Ge- nel Müdürünü de aradım, he- nüz bana dönmek cesaretini gösteremediler ama ben bu işin takipçisi olacağım. Bu tür uygulamalar gittikçe yaygın-

Yolsuzlukla mücadelede Türkiye’nin çok başarılı olmadığı gözükmektedir.

Yapılan kanuni düzenlemeler

yeterli olsa bile, uygulamalar

yetersizdir. Bu konuda

hepimize büyük görev ve

sorumluluk düşüyor.

(7)

lerde almıştık. Ben şunu an- lamakta güçlük çekiyorum:

Bir; kayıtdışılığın bulun- duğu yerde sendikacılığın gelişmesi mümkün değil- dir; insanlar ancak kayıt altında olursa sendikal faali- yetlerden, sendikaların des- teğinden istifade edebilirler.

Kayıtdışı olanın zaten böyle bir hakkı yoktur.

İki; daha düşük ücretle çalışmak isteyen ve iş bula- mayan insanları o gelirden de mahrum etmenin bir an- lamı olduğuna inanamıyo- rum ve kabul edemiyorum.

Bu konuda sendikalarımızın da görüşlerini tekrar ma- saya yatırıp iyice inceleme- lerini, ellerini vicdanlarına koyarak bu konuyu değer- lendirmelerini bekliyorum.

Son olarak yolsuzluklar- la ilgili bir rapora dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir araş- tırma grubunun Türkiye’de yapmış olduğu çalışmaya göre yolsuzlukla mücadele- de Türkiye’nin çok başarı- lı olmadığı gözükmektedir.

Yapılan kanuni düzenleme- ler yeterli olsa bile, uygula- malar yetersizdir. Bu konuya dikkat edilmelidir; bu hepi- miz için bir vatandaşlık gö- revidir. Bu konuda hepimize büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Siyasi iradenin de gerekli iradeyi ortaya koya- rak uygulamalardaki eksik- likleri bir an evvel bertaraf etmesini bekliyorum.

Bu vesileyle hepinizi say- gıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum.

laşmakta ve bu tip şikayetler de her geçen gün artmaktadır.

Ölçüsüz ve agresif pazarlama taktikleri ile girdikleri piyasadan aynı şekilde ölçüsüz, agresif ve yıkıcı bir şekilde çıkmaya çalı- şan bankalarımız var. Bunlar bizim bankalarımız diyemiyorum ben, bizim bankalarımız böyle bankalar olamaz. Bu vesiley- le de bankacılık kesimini sağduyulu davranmaya davet ediyo- rum.

Değerli Meclis üyeleri; bildiğiniz gibi 2003 yılında Ankara Sa- nayi Odası olarak bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilme- sini önermiş, 2006 yılında bu teklifimizi revize ederek tekrar gündeme getirmiştik. Bugünlerde bakıyorum bizim bu teklif tekrar ısındı, konuşulmaya başlandı. Bunun tekrar gündeme gelmiş olması bizim için sevindirici bir şey ve ülkemizin ge- lir dağılımındaki adaletsizliğin önlenmesi açısından son derece olumlu etkiler yapacak. Yatırımlarımızın yurt dışına, Pakistan’a, Azerbaycan’a, Mısır’a, Bulgaristan’a kaçmasına mani olup şu anda kayıtdışı çalışanları kayıt altına alıp, çalışanlarımızın sos- yal güvenliğini kazandırmalıyız. Hem kayıtdışı ekonomiyle mücadele açısından hem de şu anda rekabetini sürdürmekte zorlanan birtakım sektörlerimizin –tekstil ve konfeksiyon gi- bi- bu bölgelerde bir müddet daha verimli olarak çalışmalarına imkan sağlaması açısından son derece hayırlı olacağına inanı- yoruz. Bu tabii, yalnız bölgesel asgari ücret olarak kalmama- lıdır. Sektörel anlamda da çeşitlendirmeler yapılması faydalı olacaktır. Örneğin, konfeksiyon sektörü, daha ucuz emeğin bulunabileceği, bayanların çalışabildiği bir iş kolu. Daha ucuz piyasa şartlarında zaten bu insanlar çalışıyorlar; ama legal ola- rak sosyal güvenlik şemsiyesi altında çalışacakları bir ortamın sağlanmasının Türkiye’ye getirilerinin çok fazla olacağını düşü- nüyorum. 2003 yılında ve 2006 yılındaki tanıtımımız sırasında en büyük tepkiyi, daha doğrusu tek tepkiyi, sendikalardan ve onların konfederasyonlarından yapmış olduğumuz görüşme-

Açıklanan büyüme, işsizlik, ihracatın ithalatı karşılama oranı

gibi verilerde bir iyileşme görülmektedir. Umarım bu iyileşmeler

kalıcı olur. Ancak, hem küresel ekonomideki gelişmeler hem

de içerideki belirsizlik ortamı nedeniyle bu iyileşmelerin geçici

olma olasılığı yükselmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir mağazanın %30 luk yapmış olduğu indirim 180 lira olduğuna göre, bu mağazanın satmış olduğu ürünün indirimsiz fiyatını(esas değerini) bulunuz... Yüzde Payının

MEZARLIK ALANLARI ZİYARETE HAZIR Muğla Büyükşehir Be- lediyesi ekipleri mezarlık alanlarında yürüttükleri temizlik çalışmalarını ta- mamlayarak bayram ziya-

En yetkin fizikçiler, maddenin temelini önümüzdeki birkaç yıl içinde ortaya çıkaracakları konusunda öyle- sine güvenliler ki, anlaşılan yeni binyılın ilk önemli keşfi

olarak işe başladım. O zaman mutfağımız yaklaşık 10.000 kişi kapasitesinde bir mutfakken şu an 3 merkezi mutfaktan 100.000 kişiye yemek hizmeti sunan Türkiye’nin taşıma

Anadolu Hayat 2012 ilk çeyrekte 21.2 milyon TL net kar ile 19 milyon TL olan piyasa beklentisinin üzerinde kalırken geçen yıla göre de %58 artış gösterdi.. Net kardaki

HSBC ve ilişkili kuruluşlar ve/veya bu kuruluşlarda çalışan personel araştırma raporlarında sözü edilen (veya ilişkili) menkul kıymetlere yatırım yapabilir ve

Avrupa borsaları Yunanistan’a ilişkin olumlu beklentiler ve tepki alımlarıyla Cuma günü genel olarak yükselirken, ABD borsaları beklentilerin altında kalan Tarim dişi

Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım ÜFE) haziran ayında bir önceki aya göre yüzde 0,45, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,5 arttı.. Türkiye İstatistik