• Sonuç bulunamadı

Suriye yi Do ru Anlamak!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Suriye yi Do ru Anlamak!"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

* 21 Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Düşük Yoğunluklu Çatışma Araştırmaları Merkezi Başkanı, kenanerturk62@hotmail.com 1 “Suriye Muhalefeti’nin Antalya Toplantısı: Sonuçlar, Temel Sorunlara Bakış ve Türkiye’den Beklentiler”, ORSAM, Rapor No:55,

Haziran 2011

Suriye’deki reform talepleri karşısında hükümetin açıkladığı reform paketi ve beraberindeki sert tutumu, muhalefetin isteklerini rejim değişikliğine kadar götürdü. Halk şimdi yeni bir rejim ve yeni bir anayasa talep ediyor. Suriye muhalefeti artık Beşar Esad yönetiminin reform yapa- bileceğine olan inancını kaybetmiş durumdadır. Meşruiyetini kaybettiğini düşündüğü rejimin yerine yeni bir sistem kurulmasını savunmaktadır. Ancak burada barışçıl bir geçiş dönemi öngö- rülmektedir. 1 Haziran’da Antalya’da yapılan “Suriye Muhalefeti’nin Antalya Toplantısı” sonuç bildirgesinde “yabancı askeri müdahalenin açıkça reddi ve ulusal birlik” vurgusu yapılmaktadır.

Rejimin yıkılması için öngörülen yol ise barışçıl halk gösterilerinin devam etmesi ve yönetim üzerinde uluslararası baskının artırılmasıdır.1

Suriye’nin Kristal Rejimi

Suriye, 1517-1918 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde kalmış, 1918-1946 döneminde Fransa’nın mandası altında Krallık rejimi hüküm sürmüş ve 1946 yılında bağımsızlı- ğına kavuşmuştur. BAAS Partisi tarafından 1963 yılında gerçekleştirilen darbe ile de bugünkü rejimi kurulmuştur.

13 Mart 1973’te yürürlüğe giren Suriye Anayasası’nda; Suriye devletinin, “sosyalist ve halk demokrasisi olduğu”, yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğu, halk egemenliğinin anayasada be- lirlenmiş esaslar üzerinde yürütüleceği ifade edilmektedir. Devlet, Yasama (Halk Meclisi), Yü- rütme (Bakanlar Kurulu) ve Yargı organlarından oluşmakta ve kuvvetler ayrılığı prensibine da- yanmaktadır. Ancak bu prensip uygulanmamakta, devletin her organında BAAS Partisi hâkim rol oynamaktadır.

Meclisin bilinen anlamda işlerliği yoktur. Ülke yönetimini ilgilendiren tüm kararlar, bizzat Devlet Başkanı tarafından veya onun yönlendirmesi ve talimatları doğrultusunda BAAS Partisi bünyesindeki Suriye Bölgesel Komutanlığınca alınmaktadır.

14 Nisan 1973’te çıkarılan bir kararname, 250 üyeli Halk Meclisinin, en az yüzde 66’sının Ulusal İlerici Cephe’den (en az yüzde 53,2’sinin - 135 sandalye BAAS Partisi’nden geri kalanı Ulusal İlerici Cephe’yi oluşturan diğer partilerden seçilmeli), geri kalanının bağımsızlardan oluş- turulması karara bağlamıştır.

22-23 Nisan 2007’de yapılan ve yüzde 56.12 katılım gösterilen seçimlerde, aralarında iktidar- daki Baas Partisi’nin de bulunduğu 10 partiyi kapsayan İlerici Ulusal Cephe 250 sandalyeli Halk Meclisi’nde 172 sandalye, Bağımsızlar ise 78 sandalye kazanmıştır.

Suriye’yi Do¤ru Anlamak!

Kenan ERTÜRK *

(2)

Suriye’de “siyasi partiler” denilince, Sosyalist Arap BAAS Partisi ve diğer partiler olmak üzere iki grup akla gelir. Halk Meclisine, üyeler BAAS partisi hâkimiyetindeki Ulusal İlerici Cephe grubu adına veya bağımsız olarak seçilmektedir

1940’ta Şam’da kurulan Sosyalist Arap BAAS Partisi, 1954’den itibaren Suriye siyasi haya- tındaki bilinen etkinliğine ulaşmıştır. Tüm Arapların özgür ve sosyalist bir düzen içinde ve tek bir devlet altında toplanmasını amaçlayan BAAS ideolojisi, Arap Milliyetçiliği ile Sosyalizmin kaynaşmasından meydana gelmiş, “Birlik, Özgürlük ve Sosyalizm”i üç temel ilke olarak kabul etmiştir.

Suriye’nin Demografik Yapısı

Suriye Arap Cumhuriyeti, toplam 14 vilayete (Liva-Muhafaza) ayrılmıştır. Vilayetler kasaba- lara, kasabalar da nahiye ve köylere bölümlenmektedir (Al Hasakah, Al Ladhiqiyah, Al Qunay- tirah, Ar Raqqah, As Suwayda’, Dar’a, Dayr az Zawr, Dimashq, Halab, Hamah, Hims, Idlib, Rif Dimashq, Tartus). İllerin başında vali (aynı zamanda Belediye Başkanı), İlçelerde kaymakam (aynı zamanda Bölge Müdürü), nahiyelerde nahiye müdürü, köylerde muhtar idari teşkilatın ba- şında bulunmaktadır. İlçelerde bulunan belediye başkanları seçimle işbaşına gelmektedir.

Suriye anayasasında “Devletin resmi dini İslam’dır” ifadesi yer almasına karşın, sosyal ya- şantıdaki uygulamalarda fiili bir laiklik vardır. Halkın yüzde 90’ı Müslüman (Sünni yüzde 74, Alevi, Şii ve diğer Müslüman mezhepler yüzde 16); yüzde10’u ise Hıristiyan’dır (Katolik, Or- todoks ve Süryani). Suriye Hıristiyanlarına “Jakobit” denmektedir. Katolikler altı, Ortodokslar ise üç kiliseye bölünmüşlerdir. Dünya Süryani Baş Patrikliği Suriye’dedir.

(3)

Suriye’yi Do¤ru Anlamak!

Suriye’de resmi dil Arapça’dır. Kullanılan iki tür Arapça vardır. Birincisi, her türlü resmi iliş- kilerde, yazılı ve sözlü basında kullanılan Klasik Arapça, ikincisi ise, sokakta kullanılan Ammi Arapça’dır ve bölgelere göre farklılıklar taşımaktadır. Arapça dışında; Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Çerkezce ve Rumca konuşulmakta, İngilizce ve Fransızca da yaygın olarak kullanılmaktadır. Su- riye hükümeti Türkleri, Türk olarak kabul etmemekte, Türkçe eğitime ve Türkçe yayınların çı- karılmasına da izin vermemektedir.

13 Mart 1973 tarihli Suriye Anayasası’nda azınlık tabirine yer verilmemekte, ülkede yaşayan bütün topluluklar Arap olarak kabul edilmektedir. 2009 verilerine göre yaklaşık 21 milyon nü- fusa sahip Suriye’nin yüzde 90.3’ü Araplar; yüzde 9.7’sini ise Türkler (500-600 bin), Kürtler (1.500.000), Çerkezler, Ermeniler, Yunanlılar, Süryaniler gibi diğer azınlık grupları oluşturmak- tadır.

Suriye’de halkın sosyal durumu, yönetimdekiler (çoğun- lukla Alevi orijinli) ile yakınları ve zengin olanların dışında oldukça zayıftır. Genellikle Şam, Halep, Lazkiye’de sosyal durum iyidir. Arapların sosyal statü bakımından ikiye ayrıldı- ğı söylenebilir. Birincisi, Arap örf ve adetlerini koruyan, alt ve orta gelir grubundaki aileler; ikincisi ise, Batı kültürü et- kisindeki, zengin ailelerdir. Bu kesimin nüfus yoğunluğu az fakat etkinlikleri ve politik güçleri fazladır.

Türkmenler

Suriye Türkmen Hareketi lideri Ali Öztürkmen “14 idari bölgeye ayrılan Suriye’de 340 Türkmen köyü bulunduğunu (Halep bölgesinde 140, Fırat nehri bölgesinde 140, Türkiye sınırı- na yakın bölgelerde de dağınık olarak 60 kadar); toplam nüfuslarının 3,5 milyona yakın olduğu- nu” ifade etmiştir. Oysa Suriye resmi kaynaklarında Türkmenlerden hiçbir şekilde söz edilme- mektedir. “Suriye ilk gelen Türkmenlerin 1060-1070 yıllarında Oğuz boylarının kolu olduğu da- ha sonra da Osmanlılar tarafından Sivas bölgesinden Türkmenlerin gönderildiğini” ifade eden Öztürkmen, “Baskılar nedeniyle Suriye’deki Türkmenlerin bir bölümünün Türkiye’ye geri dön- düğünü, bir bölümünün İran’a gittiğini, bir kısmının da Araplaştığını, halen Türk kültürünü yo- ğun şekilde yaşayanların ise daha çok Halep, Humus ve Lazkiye bölgesinde olduğunu”2belirt- miştir.

Suriye’de Türkmenlerin çocuklarına Türk adı, Türk köylerine Türkçe isim verilmesinin, Türk geleneklerine uygun düğün yapılmasının, Türkçe eğitim ve okuma-yazmanın yasak olduğu bilin- mektedir. Türkmenler ancak son yıllarda birbirleri ile irtibat kurabilmiş ve kimliklerinin farkına varabilmişlerdir.

Kürtler

Kürtlerin 1,8 milyonluk nüfuslarıyla ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturduklarını iddia eden kesimler bulunsa da oran kesin değildir. Suriye hükümetlerinin etnik azınlıkların var- lığını kabul etmemesi ve ülkedeki herkesi Suriyeli Arap olarak görmesi, nüfus oranlarının belir- lenmesini güçleştirmektedir. Ülkedeki Kürtlerin tamamına yakını Sünni Müslüman’dır ve daha çok Kürtçe’nin Kırmançi lehçesini konuşmaktadır.3

2 Suriye Türkmen Hareketi Lideri Ali Öztürkmen ile özel söyleşi, 21 Haziran 2011

3 Abdi Noyan Özkaya, “Suriye Kürtleri: Siyasi Etkisizlik ve Suriye Devleti’nin Politikaları”, Cilt 2, No: 8 ss.91, 2007

Suriye muhalefeti art›k Beflar Esad yönetiminin reform yapabilece¤ine olan inanc›n› kaybetmifl durumdad›r.

(4)

Suriye Kürtleri, daha çok ülkenin kuzeyinde ve kuzeydoğusunda yaşamaktadır. Kuzeydo- ğu’daki Haseke vilayetinin kuzeyi özellikle Türkiye sınırı boyunca, Halep’in kuzeybatısında yer alan Afrin ve Fırat Nehri’nin Suriye sınırlarına girdiği yerde bulunan Ayn el-Arab, Kürt nüfusun yoğun bulunduğu yerlerdir. Ekonomik nedenlerle bu kırsal bölgelerden göç eden Kürtler ise Ha- lep ve Şam’a yerleşmiştir.

Suriye’de Olaylar ve İddialar

Suriye diğer Arap ülkelerinde de olduğu gibi sözde çok partili ancak baskıcı tek partinin hâ- kimiyetindeki rejimi nedeniyle bir isyan potansiyeline her zaman sahipti. “Arap İlkbaharı”, Su- riyeli rejim karşıtlarının 15 Mart’ta bir paylaşım sitesinde isyan çağrısı yapmaları ile etkisini gös- terdi. 23 Mart’ta güneydeki Daraa’da yapılan gösteride 100 kişi ölünce tepkiler arttı, gösteriler giderek büyüdü. Yaklaşık üç ayda 1300’ü aşkın sivil ve 500 güvenlik gücü hayatını kaybetti. Son olarak kuzeydeki Cisr eş Şuğur kasabasında 120 polis memuru öldürülünce durum tamamen kontrolden çıktı. Esad Yönetimi, ülkede olanlarla ilgili olarak İsrail’i komplo kurmakla suçladı.

Mısır’da Mübarek’in devrilmesiyle iktidara gelebileceği konuşulan Müslüman Kardeşler4örgü- tünün de isyanın tohumlarını attığı öne sürüldü.

Ancak Türkiye’ye gelen Suriye vatandaşlarının yaşananlar hakkında anlattıklarının Suriye re- jiminin iddialarından oldukça farklı olması dikkat çekmektedir. Buna göre 120 güvenlik gücü- nün öldürülmesi, söz konusu güvenlik güçlerinin sivil vatandaşlara ateş açmayı reddetmesi üze- rine gerçekleşmiştir. Sivillere ateş açma emrini yerine getirmeyen güvenlik güçlerinin Alevile- rin etkin olduğu birlikler tarafından askeri yapıların dağılmasını engellemek için öldürüldüğü ile-

4 1982’de Sünni örgütün Suriye uzantısı, bir askeri okula saldırıp 9 kişiyi öldürmüş; Hafız Esad’ın kardeşi Rıfat’ın yönetimindeki or- du Hama kasabasına tanklarla girip 12 ila 20 bin civarında kişiyi katletmişti.

(5)

Suriye’yi Do¤ru Anlamak!

ri sürülmektedir. Böylelikle Esad Rejimi’nin Ordu içinde yaşanması olası dağılmaları engelle- mek için askeri personele çok açık bir mesaj verdiği ve sivillere ateş açma emrine karşı gelen askeri birimlerin de öldürülebileceği görülmektedir.5Gösterilerde ve Cuma namazlarından son- ra “Alevilere ölüm, Hıristiyanlar Beyrut’a” gibi sloganların atıldığı görülse de Kürtler hariç di- ğer tüm kesimler “ulusal birlik” çağrısı yapmaktadır. Ayrıca şu ana kadar ülkenin güneyindeki Sünni orta sınıfın henüz isyancılara katılmadığı görülmektedir.

Muhalifler ne istiyor?

1-2 Haziran’da Antalya’da Suriye muhaliflerini bir araya getiren toplantıya çok çeşitli siya- si ve dini görüşlerden temsilci katıldı. Ortak noktaları Suriye’deki değişim taleplerini bir kez da- ha dile getirmek ve söz konusu halk hareketine katılan Suri-

yelilere dışarıdan destek vermekti.6

Muhalifler yabancı bir müdahaleye şiddetle karşıdır ve ulusal birlik çağrısı yapmışlardır. Esad Yönetimi’nin artık re- form yapamayacağını, meşruluğunu kaybettiğini, rejim de- ğişikliğinin gerektiğini iddia etmektedirler. Bunun için ulus- lararası desteğin ve halk hareketinin devam etmesi gerekti- ğini düşünmektedirler.

Suriye halkının Arap, Kürt, Keldani, Asuri, Süryani, Türkmen, Çeçen, Ermeni ve diğer etnik gruplardan oluşan heterojen bir yapısı olduğunu, parlamentoda çoğulcu yapının (Suriyeli) temsil edilmesini ve Anayasa’da azınlıkların hak- larıyla birlikte garanti altına alınmasını istemektedirler.

Kürtler, etnik taleplerinin karşılanmasına odaklanmış durumdadır.7Suriye’nin birliği ve bü- tünlüğünü savunduklarını ifade etmektedirler. Ancak Antalya’da muhalif grupları bir araya geti- ren toplantıya, Kürt partilerinin temsilcilerinin “Türkiye’nin Kürt politikasını ve toplantının Tür- kiye’de yapılmasını” protesto ederek katılmaması manidardır. Suriye’de faaliyet yürüten Demok- ratik Birlik Partisi (PYD) Parti Meclisi Üyesi Ronahi Afrin’in “Kürtler lehine bir çözümün tüm coğrafyayı etkileyeceğini ve diğer ülkelerdeki Kürt sorununu da çözeceğine dikkat çekerek, Kürt Ulusal Kongresi’nin toplanması” çağrısında8 bulunması da Kürt grupların beklentileri ile ilgili önemli ipuçları vermektedir.

Türkiye’nin şu ana kadar izlediği politikaları ve yapılan açıklamaları önemseyen muhalifler, Ankara’nın baskıyı arttırmasını, muhalif grupları desteklemesini, Beşar Esad yönetimi ve Batı nezdindeki etkisini kullanarak barışçıl bir iktidar devrini mümkün kılmasını istemektedirler.9

Muhalifler önce reform isterken ağır tepkiler sonucu (toplu katliamlar) rejim değişikliği is- temeye başlamıştır. Aydınlar grubu (Şam deklarasyonu, Kürt tabela partileri) tarafından günde- me getirilen bu talepler, ABD tarafından desteklenmektedir. Kürtler toplu gösterilerde yer alma- maya çalışmakta, temkinli davranmaktadırlar. Gösterilerde daha çok Kuzey bölgelerdeki Sünni Arap ve Türkmenler yer almaktadır.

5 Veysel AYHAN, Suriye’de Krizinin Türkiye’ye Yansıması: Mülteci Akını, Caspian Weakly, 10 Haziran 2011, http://tr.caspianwe- ekly.org/ana-kategoriler/orta-dogu/3527-suriyede-krizinin-turkiyeye-yansimasi-multeci-akini.html

6 Suriye Muhalefeti’nin Antalya Toplantısı.., a.g.r.

7 a.g.r.

8 “Kürdistan: Suriye’deki Kürt çözümü tüm coğrafyayı etkileyecek”, ROJACİWANHABER, 13 Mayıs 2011 http://www.rojaci- wan.com/haber-66295.html

9 Suriye Muhalefeti’nin Antalya Toplantısı.., a.g.r.

Suriye’de ülke

yönetimini ilgilendiren tüm kararlar, bizzat Devlet Baflkan›

taraf›ndan veya onun yönlendirmesi ve talimatlar›

do¤rultusunda BAAS Partisi taraf›ndan al›nmaktad›r.

(6)

2009 yılında örgütlenmeye başlayan Türkmenler, şimdilik siyasi bir hareket olarak direnişin içerisinde yer almakta ve ileride bir partiye dönüşebilmeyi ummaktadırlar. Suriye’nin toprak bü- tünlüğü içerisinde anayasal haklarının Arap, Türkmen, Kürtleri kapsayacak şekilde yer almasını istiyorlar.

Türkiye’ye Etkileri

Gösterilerde Türkiye lehine sloganlar atılması ve posterler açılması, Antalya’da yaklaşık 300 Suriye rejim muhalifinin toplantı yapmasına müsaade edilmesi ve Hatay’ın sınır bölgesine yak- laşık 11 bin mültecinin akın etmesi, krizinetmesi, krizin Türkiye’yi teğet geçmeyeceğinin gös- tergesidir.

Türkiye krizin başından itibaren Suriye’de meydana gelen gelişmeleri yakından takip ede- rek, Şam rejimini reformlara öncelik vermesi konusunda uyarmıştır. Ankara, Suriye’deki olay- ları, Suriye’nin iç meselesi olarak gördüğünü belirtmiş ölümler karşısında sessiz kalınmayacağı- nın mesajlarını da farklı şekillerde vermiştir. Reform çağrılarının yanı sıra Suriye muhaliflerinin Antalya toplantısına izin verilmesi de Şam rejimine verilen açık bir mesaj olmuştur. Suriye Dı- şişleri Bakanı Velid El Muallim, “Türkiye ile ilişkilerine önem verdiklerini ifade ederek, Türki- ye’yi tutumunu gözden geçirmeye çağırmıştır.”10

Türkiye, 1991’de Irak’tan yaşanan göçlerde olduğu gibi konuya insani boyutu ile yaklaş- maktadır. Türkiye’ye sığınan göçmenlerin önemli bir kısmının ateşli silahlardan yaralanmış ol- ması Suriye’de yaşananların dünya kamuoyunda daha açık bir şekilde yer almasını sağlayacak- tır. BM İyi Niyet Elçisi Angelina Jolie’nin, Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin kampını ziyaret et- mesi de bu kapsamda değerlendirilebilir. Aynı şekilde BM’yi harekete geçirmenin de bir yolu- dur. Bu bağlamda Suriye’de yaşanan krizin siyasi, ekonomik, toplumsal ve diplomatik alanda Şam-Ankara ilişkilerini derinden sarsması kuvvetle muhtemeldir. Esad’ın tutumunu daha da sertleştirmesi, reformlar yerine rejim değişikliği taleplerinin daha yaygın şekilde ifade edilme- si, uluslararası kamuoyunun baskıları ile Ankara’yı “sorun/çözüm” merkezi haline getirebilir.

Suriye’deki olaylar sansürlendiği için kişisel bilgi ve görüntülerin sadece bir kısmı dünya ile paylaşılabilmiştir. Türkiye’deki kamplarda sığınmacıların basınla görüşmelerine izin verilmesi sürecin tamamen Esad aleyhine dönmesini sağlamaktadır. Bu durum halen Suriye ile üst düzey görüşmeler sürdüren Türkiye’nin diplomasi alanında elini ve güvenirliğini zayıflatmaktadır.

Ayrıca olaylar Alevi/Sünni çatışmasına dönüşür ve Türkiye’ye kaldırmayacağı yoğunlukta daha büyük bir göç kitlesi sınıra yönelirse, Suriye’nin içinde Türkiye’nin kontrolündeki kamp- ları barındıran bir “tampon” bölge söz konusu olabilir. Bu durum en sonunda askeri gücün de kullanılabileceği bir ortam yaratabilir.

Suriye’de krizin uzaması en önemli etkisini ekonomik alanda gösterebilir. Son dönemde gi- derek artan ticaret potansiyelinin ortadan kalkması hem Suriye hem de bölgeyle ticaret yapan birçok kesimi olumsuz etkileyecektir.

Öte yandan Esad, krizi yönetmeyi başarır ve rejimi muhafaza ederse Türkiye ile olan iyi iliş- kilerini gözden geçirmek isteyebilir. Kriz, Türkiye’nin Ortadoğu halkları üzerindeki etkisinde de değişiklik yaratabilir. Türkiye’nin Suriye krizinde rejimin yanında bir görüntü vermesi, Arap halkları nezdindeki olumlu imajının yerini otoriter yönetimlerle işbirliği yapan bir ülke imajına bırakabilir.11

10 Veysel AYHAN, a.g.m 11 Veysel Ayhan, a.g.m

(7)

Suriye’yi Do¤ru Anlamak!

Sonuç yerine

Suriye’de devam eden olaylar, Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen gibi baskıcı rejimlerin sadece kendi parti ideolojileri ve yakın çıkar gruplarına her türlü menfaatlerini sağlamak için ül- kelerini düşürdükleri durumun başka bir acı örneğidir. Bu ülkelerde de muhalifler her türlü yön- tem kullanılarak bastırılmış ve sindirilmişlerdir. Halk seçme ve seçilme hakkını kullanarak bir/birkaç partiye iktidar ve muhalefet görevi verebilir. İktidar olmak her şeye, her kesime sahip olmak olarak algılandığından; muhalefetin, Sivil Toplum Örgütlerinin ve medya’nın eleştiri yap- masına dahi tahammül gösterilemediğinden Suriye’de isyanın başlaması kaçınılmazdı.

Irak gibi Suriye’de sınır komşumuzdur. Araç ve yöntemler farklı olsa da Suriye’de Irak ben- zeri bir akıbete doğru sürüklenmektedir. Seçim atmosferi nedeniyle konunun uzağında kalan Türkiye, geçmişten alınan derslerden yola çıkarak ön alıcı

politikalar oluşturmalı ve ısrarla takip edilmelidir.

Kürtler Suriye’deki direnişçiler içerisinde en örgütlü olan ve ön plana çıkmayan gruptur. PKK terör örgütü içeri- sinde önemsenmesi gereken sayıda Suriye uyruklu terörist halen mevcuttur. Sivas’ın İmranlı ilçesi kırsalındaHaziran ayı başında güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada etkisiz hale getirilen üç teröristinden birisinin Suriye uyruklu olduğu an- laşılmıştır. Hafız Esad ölümüne dek PKK terör örgütünü Tür- kiye’ye karşı kullanmış; üs, barınma, istihbarat, eğitim ve lo-

jistik destek vermiştir. Suriye’deki bu potansiyelin, isyanın bastırılması halinde oğul Beşar Esad için de kullanılabilir bir argüman haline geleceği göz ardı edilmemelidir.

Türkiye’de son dönemde demokratik talepler olarak kamuoyuna yansıyan “özerklik/federas- yon” istekleri ve BTP ve DTK üyelerince Kuzey Irak Kürt yönetiminin her vesile ile bu konuy- la ilgili muhatap alınması, çeşitli ortamlarda ve çeşitli vesilelerle kamuoyunun gündemine son onbeş yıldan bu yana Suriye ve Türkiye’den de bir kısım toprakları içine alan Kürdistan haritası getirilmesi, asıl amaçla ilgili ciddi soru işaretleri oluşturmaktadır. Halen mevcut kamplara ge- lenlerin çoğunluğunun Kürt olduğu ve sınır bölgesinde yaşayanların da çoğunluğunun Kürt ol- duğu düşünüldüğünde Suriye sınırında bir tampon bölgenin Türkiye eliyle oluşturulmasının ye- ni bir “Kürt özerk bölgesinin” ortaya çıkmasına yol açıp, açmayacağı sorusunun cevabı çok

önemlidir. 21. YÜZYIL

Suriye’de halk›n sosyal durumu yönetimdeki (ço¤unlukla Alevi orijinli) kifliler ile yak›nlar› ve zengin olanlar›n d›fl›nda oldukça zay›ft›r.

Referanslar

Benzer Belgeler

The mechanism GCG is the object of this research which profitability institutional share ownership, managerial share ownership, board of directors, independent board

1954’ten sonra Suriye siyasetinde söz sahibi olan Nasyonal Sosyalist ideolojiden beslenen Baas Partisi’nin ülkedeki tüm sol gruplarla ve özelliklede

Bu fırkalar; Zeydiyye, İsmailiyye ve İmamiyye( İsna Aşeriyye) ‘dir.. 27 Zeydiyyelik, İmam Seccad’ın vefatından sonra şehit oğlu Zeyd’in imametine inananların fırkasıdır.

karlar çevresinde tam olarak oluşmuş toplumsal faillerin saydam parametrelerle tanımlanmış bir mücadele verdikleri rasyonalist bir oyundan öte, işçi sınıfının

PD]OXPODUÕQ ]DOLPOHUH NDUúÕ KDNOÕ PFDGHOHOHULQL GQ\DQÕQ QHUHVLQGH ROXUVD ROVXQ KLPD\HHGHU´28 Anayasa¶QÕQ bu PDGGHVLQGH DoÕNoD EHOLUWLOGL÷L JLEL øUDQ 0VOPDQ

Başka bir ifade ile ABD’nin uyguladığı yeni stratejinin oluşturduğu güç boşluğunun tek başına bir aktör tarafından doldurulabilme imkânının olmayışı

Başka bir ifade ile ABD’nin uyguladığı yeni stratejinin oluşturduğu güç boşluğunun tek başına bir aktör tarafından doldurulabilme imkânının olmayışı

1950 sonrası, Nâzım Hikmet’in şiiri ve yaşamı çevresindeki tabu ve efsanenin, belki de hiçbir çağdaşı için olmadığı kadar çelişkilerle, karşıtlıklarla, aynı