• Sonuç bulunamadı

HİDROELEKTRİK ENERJİ POTANSİYELİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "HİDROELEKTRİK ENERJİ POTANSİYELİ"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İnşaat Mühendisi

dursun.yildiz@gmail.com

TÜRKİYE’NİN HİDROELEKTRİK ENERJİ POTANSİYELİ ve POLİTİKALARI

U

cuz, temiz ve güvenilir elektrik enerjisi üre- timinin, bir ülkenin kalkınma ve sosyoeko- nomik gelişmesindeki anahtar rolü açıktır.

Bu nedenle bu niteliklere sahip elektrik enerjisinin üretilebileceği yerli ve yenilenebilir kaynakların ön- celikli olarak geliştirilmesi büyük önem taşmakta- dır. Hidroelektrik santraller (HES) yükseklerden akışa geçen suların potansiyel enerjisini türbin ve jeneratörler vasıtasıyla elektrik enerjisine çeviren enerji üretim tesisleridir. Ortalama yüksekliği 1300 m. olan ülkemizde akarsu eğimleri de fazladır. Bu

topoğrafik yapı ve hidrolojik koşullar ülkemizi hid- roelektrik enerji üretimi açısından avantajlı kılmak- tadır. Hidroelektrik enerji santrallerinin yerli kay- nak kullanma avantajının yanı sıra işletme, çevre ve stratejik açılardan da avantajları bulunmaktadır.

Tüm bu avantajlar, bu tesisleri ulusal çıkarlarımız için bir an önce geliştirilmesi gereken enerji tesisleri arasına koymaktadır. Bu nedenle bu makalede hid- roelektrik enerji potansiyelimiz ve politikalarımız teknik ve stratejik olarak analiz edilmeye çalışıl- mıştır.

Topografik yapısı ve hidrolojik özellikleri Türkiye’yi hidroelektrik enerji üretiminde avantajlı kılıyor.

(2)

hesaplanan hidroelektrik potansiyel, o ülkenin “brüt teorik hidroelektrik potansiyeli”dir. Ancak mevcut teknolojilerle bu potansiyelin tümünün kullanılma- sı mümkün olmadığından mevcut teknoloji ile de- ğerlendirilebilecek azami potansiyele “teknik yapı- labilir hidroelektrik potansiyel” denir. Öte yandan teknik yapılabilirliği olan her tesis ekonomik yapı- labilirliği olan tesis olmayabilir. Bu nedenle teknik potansiyelin, mevcut ve beklenen yerel ekonomik şartlar içinde geliştirilebilecek bölümü ekonomik yapılabilir hidroelektrik potansiyel olarak adlan- dırılır. Türkiye’nin teorik hidroelektrik potansiyeli dünya teorik potansiyelinin yüzde 1’i, ekonomik po- tansiyeli ise Avrupa ekonomik potansiyelinin yüzde 16’sıdır.

Halen teknik ve ekonomik olarak geliştirilebileceği belirlenen 126 milyar kWh/yıllık Türkiye hidrolik enerji potansiyelinin yaklaşık 45 milyar kWh/yıllık (yüzde 36) kısmı işletmede, 11 milyar kWh/yıllık kısmı inşa halindedir. Ülkemizin teknik ve ekonomik hidroelektrik potansiyelinin yeniden belirlenmesine yönelik olarak ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği ile çeşitli projeler yürütülmektedir.

Hidroelektrik Enerji Tesislerinin Farklı İşletme Özellikleri

Ülkemizde elektrik enerjisi ile ilgili yorum ve değer- lendirmelerde enerji üretim tesislerinin işletme özel- liklerinin dikkate alınmıyor olması konunun gerçek boyutları ile incelenebilmesini zorlaştırmaktadır.

Esas olarak elektrik enerjisi üretim kaynakları iki ana grupta ele alınabilir: Bunlar; termik santraller, nükleer santraller ve tabi debili HES’lerin oluştur- duğu baz1 gruplar ve biriktirmeli HES’lerin oluştur- duğu Pik = Puant2 gruplardır. Bu grupların kendi- lerine has işletme ve üretim özellikleri bulunmak- tadır. Bu özellikler, termik santrallerin, HES’lerin alternatifleri olamayacağını, yani işletme özellikleri nedeniyle onların işlevlerini yerine getirmelerinin mümkün olmadığını ortaya koymaktadır.3 Santral- lerin enerji kaynağı türlerine göre farklı çalışma du- rumları, 2003 yılında elektrik enerjisi tüketiminin maksimum olduğu 19 Aralık günü için aşağıdaki şekilde verilmektedir.

L YN YYT

TAª K Ö MÜR ÜYTHAL KÖMÜR

S IV I YAK I T TO P L AMI D O D AL G AZ

H YD R O L YK DI? SATIM

0 1000 2000 3000 4000 5000 6000 7000 8000 9000 10000 11000 12000 13000 14000 15000 16000 17000 18000 19000 20000 21000 22000

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24

DI? ALIM

MW

Hidroelektrik Enerji Potansiyelimiz

Bir ülkedeki bütün doğal akışların yüzde yüz verim- le değerlendirilebilmesi varsayımına dayanılarak

Yurtdışından enerji temininde dönemsel sıkın- tıların ortaya çıkması durumunda barajların devreye girerek sıkıntının hafifletilebilmesi mümkündür. Tümüyle yerli kaynak kullanan hidroelektrik santrallerin geliştirilmesi, ener- jide dışa bağımlılığı azaltarak enerji güven- liğimizin ve dolayısıyla ulusal güvenliğimizin tehdide maruz kalmasını engelleme olanağı tanımaktadır.

Kaynak: Türkiye Elektrik Enerjisi 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu (2005-2014) Raporu, APK Dairesi Başkanlığı, Ağustos 2005.

Tablo-1: Santrallerin Enerji Kaynağı Türlerine Göre Çalışma Durumları

(3)

Hidroelektrik Potansiyelimizdeki Artış

Teknik hidroelektrik potansiyelde zamanla teknik olanakların artmasına bağlı olarak bir artış bek- lenebilir. Buna karşılık ekonomik hidroelektrik potansiyel, dünyadaki ve o ülkedeki ekonomik kon- jonktüre bağlı olarak büyük değişimler gösterebilir.

Şekil 1’de ülkemizin ekonomik hidroelektrik potan- siyelinin son 40 yıllık değişimi verilmiştir.

Uzun dönemde gerek inşaat tekniğinde gerekse HES’lerin elektromekanik teçhizat üretiminde ola- bilecek gelişmeler sonucunda maliyetlerde azalma ve buna bağlı olarak da ilave küçük HES potansiye- linin geliştirilmesinde artış beklenebilir. Devlet Su

Kaynak: Ünal Öziş, Su Kuvveti Tesislerinin Planlama Esasları,

Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Yayını, 1991, İzmir.

Şekil 1: Havza Gelişme Planlarına Göre Türkiye’nin Ekonomik Olarak Yararlanılabilir Hidroelektrik Potansiyelinin Zamanla Değişimi

Şekil 2 : Hidroelektrik Santrallerin Mevcut Durumu

Kaynak: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, http://www.dsi.gov.tr/topraksu.htm, 10 Şubat 2007.

İşleri (DSİ) tarafından yapılan ön tahmin hesapla- rında 126 milyar kWh/yıl olan hidroelektrik enerji potansiyelimizin 163 milyar kWh/ yıl’a yükselebi- leceği görülmüştür. 2005 yılı itibarıyla ülkemizin geliştirilebilecek toplam hidroelektrik enerji potan- siyeli kurulu gücü 36697 MW olarak verilmekte- dir. Halen hidroelektrik potansiyelimizin ortalama enerji üretimi olarak yüzde 36’sı işletmede, yüzde 10’u inşa halinde olup geriye kalan yüzde 54’ü ise geliştirilmek üzere beklemektedir.4

Hidroelektrik Santrallerin Avantajları

Diğer alternatifleri karşısında hidroelektrik santral- lerin sahip olduğu avantajlar; ekonomik, çevresel ve stratejik olmak üzere üç ana grupta toplanabilir.

(4)

Bir diğer deyişle HES yatırımlarında ithal mal ve hizmetlerin toplam yatırıma oranı ve dolayısıyla dö- viz harcaması en düşük seviyededir. Bunun yanı sıra yakıt gideri olmadığı için ilk yatırım dışında işletme süresince de herhangi bir döviz harcaması yoktur.

HES’lerin ekonomik ömrü diğer enerji tesislerine göre daha uzun olup işletme giderleri de en aşağı derecede yer almaktadır. Örneğin, TEAŞ istatistik- lerine göre birim işletme maliyeti HES’lerde 0,15 cent/kWh iken linyit santralleri için 2,98 cent/kWh, doğalgaz santrallerinde ise 3,85 cent/kWh’tir. Hid- roelektrik santraller birkaç dakika içinde işletmeye alınıp işletmeden çıkabilirler. İşletmede esneklik ve

kolaylık sağlayan bu özellikleri ile HES’ler, siste- min işletmesinde yük dengelenmesi ve frekans ayarı açısından önemli bir işlev üstlenirler. HES’lerin orta vadede düşük üretim maliyeti, piyasada rekabetin oluşmasına ve ucuz elektrik arzına en büyük katkıyı sağlar. HES’lerde üretilen enerji yeşil ve yenilene- bilir olması nedeniyle teşvik edilmekte ve tüketimi özendirilmektedir. Barajlı HES’ler istendiği zaman devreye alınabileceği için pik tüketim saatlerinde yurtdışına elektrik satışına olanak tanırlar.

Çevre koruma hassasiyeti olan kesimler, doğal eko- lojik dengeyi bozduğu ve biyolojik çeşitliliği azalttı- ğı için büyük barajların yapımına karşı çıkmaktadır.

Ancak barajlar ve HES’ler alternatif enerji tesisleri arasında en fazla çevre dostu olan tesislerdir. Enerji üretiminin hızla arttığı ve bu enerjinin mevcut tek- nolojik olanaklar çerçevesinde en fazla çevre dostu olan tesislerde üretilmesi gerektiği dikkate alınır- sa, HES’lerin önemi daha açık ortaya çıkmaktadır.

HES’lerin herhangi bir sera gazı emisyonu ve katı atık sorunu yoktur.

Enerji kaynağı doğal nehir yatağından akan su oldu- ğu için, ithal kaynaklar gibi gemi veya boru hatları vb. ilave ulaştırma ve iletim tesislerine ihtiyaç duy- mazlar. Bu nedenle bu ilave tesislerin ve taşımanın yaratabileceği çevresel sorunlar ve riskler HES’lerde yoktur. Bunun yanı sıra enerji üretimi amaçlı yapı- lan barajlar kademeli olarak suyun hızının azalma- sına ve erozyonun da belirli ölçülerde önlenmesine yardımcı olurlar. HES’ler türbinden geçirdiği suyu sadece enerji üretimi amacıyla kullanır ve yine nehir yatağına bırakır. Bu nedenle HES’ler enerji üretir- ken üretim kaynağını sadece kullanan ama tüketme- yen ender enerji tesisleridir. Bu su daha sonra başka amaçlarla da kullanılabilir. Bu tesislerin tükettiği hiçbir doğal kaynak yoktur.

Ülkemizde barajlı depolamalı HES’ler halen yıllık üretim kapasitelerinin yarısı kadar üretilebilecek enerjiyi depolayabilmektedirler. Bu santrallerin or- talama altı aylık elektrik üretiminin kriz koşulların- da kullanılabilir olması HES’lerin sunduğu önemli stratejik bir avantajdır. Bir diğer deyişle; yakın geç- mişte de örneklerini yaşadığımız gibi yurtdışı ener- ji kaynak temininde dönemsel sıkıntıların ortaya çıkması durumunda barajların devreye girmesi ve sıkıntının ulusal bir kaynak kullanılarak hafifletile- bilmesi mümkündür. Tümüyle yerli kaynak kullanan HES’lerin geliştirilmesi, enerjide dışa bağımlılığı Ekonomik olarak ele alındığında, hidroelektrik san-

trallerin yatırımının büyük bir bölümünün ulusal ol- duğu ve yapılan harcamaların yaklaşık yüzde 75’inin yurtiçi harcaması olarak yapıldığı görülmektedir.5

Tükettiğimiz toplam enerjinin önemli bir bö- lümü elektrik enerjisidir. Elektrik üretiminde Türkiye’nin kullanabileceği çok zengin bir hidroelektrik potansiyeli olmasına rağmen, üretim ve işletme planlamasının ulusal çıkar- larımıza uygun yapılmamış olması nedeniyle, Türkiye elektrik üretiminde de dışarıya

giderek daha bağımlı hale gelmektedir.

Kaynak : “Elektrik Enerjisinde Ulusal Politika İhtiyacımız ”, Elektrik Enerjisinde Bugün ve Geleceğimiz Raporu, Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği, İstanbul, 2004.

0 10000 20000 30000 40000 50000 60000 70000 80000 90000

1985 1987 1989 1991 1993 1995 1997 1999 2001 2003 2005 Y ›l l ar

Üretim Mwh

Doğalgaz Enerji Üret im i Hidrolik Enerji Üret im i

Şekil 3: Doğalgaz ve Hidroelektrik Enerji Üretimi

1985 1987 1989 1991 1993 1995 1997 1999 2001 2003 2005

Üretim MWH

Yıllar

(5)

azaltarak enerji güvenliğimizin ve ulusal güvenliği- mizin tehdit altına girmesini engelleme olanağı da tanımaktadır. Bunun yanı sıra hidroelektrik san- trallerde üretilecek ilave her 1 milyar kWh elektrik, yaklaşık 500 bin ton daha az kömür ithali veya 215 milyon ton m3 daha az doğalgaz tüketilmesi anlamı- na gelmektedir.6

Elektrik Enerjisi Üretiminde Hızla Artan Doğalgaz Bağımlılığı

Sekizinci beş yıllık Kalkınma Planı’nın 1414’üncü maddesinde;“Hidrolik santrallerden yüzde 70 verim alınabilmesi bir sorun olarak gündemde durmaktadır”,1423’üncü maddesinde ise; “Sektör kaynakları arasında doğalgazın önemli bir yeri ve önemi bulunmaktadır. Fiyat, verimlilik ve çevre açı- sından avantajları ile doğalgazın tüketim payının artırılması amaçlanmaktadır” şeklindeki değerlen- dirmelerden sonra doğalgaz ile enerji üretimi art- mıştır.

Ülkemizde tüketilen toplam enerjinin önemli bölü- mü elektrik enerjisi olarak tüketilmektedir. Elektrik enerjisinin yaklaşık yüzde 50’si sanayide kullanıl- maktadır. Elektrik üretiminde Türkiye’nin diğer doğal kaynakları dışında kullanabileceği çok zengin bir hidroelektrik potansiyeli vardır. Buna rağmen, Türkiye elektrik üretiminde de giderek daha çok dışa bağımlı hale gelmektedir.

Şekil-3 incelendiğinde 1998 yılından itibaren hid- roelektrik enerji üretiminin düştüğü ve bunun ye- rine doğalgaz kombine çevrim santralarıyla enerji üretiminin hızla arttığı görülmektedir. Aynı şekilde 1995 yılından itibaren doğal gaz ile elektrik enerjisi üretimindeki hızlı artış eğilimi dikkat çekmektedir.

Bu süreçte Türkiye’nin toplam elektrik enerjisi üre- timi de artmaktadır.

Doğalgaz kurulu gücünün hızlı bir artışa geçtiği 1998 yılından bu yana, hidrolik kurulu güç artma-

Hidroelektrik enerji üretimi giderek düşerken, doğalgaz kombine çevrim santralleriyle enerji üretimi hızla arttı.

Bu durum da, doğalgaza olan bağımlılığın risklerini çoğalttı.

(6)

ana sebebin doğalgaz üretimine alan açmak politi- kası olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. Bu durum, doğalgaz anlaşmaları nedeniyle mevcut HES’in ku- rulu gücünden üretilebilecek enerji miktarının kısıt- landığını ve bu tehlikenin gelecek için de var oldu- ğunu düşündürtmektedir.

Şekil-3’te de görüldüğü gibi 1998-2001 yılları ara- sında hidroelektrik enerji üretiminde yılda ortalama yüzde 17,5’lik bir düşüş yaşanmıştır. Bu düşüşün nedeni şöyle açıklanmıştır:7 “Ülkemizde yaşanan elektrik enerjisi krizi sırasında verimsiz olarak çalı- şan termik santrallerin açığını kapatmak amacıyla pik karakterde çalıştırılması gereken büyük depola- malı HES’lerin baz karakterli olarak çalıştırılması nedeniyle rezervuarlardan planlanandan daha fazla su çekilmiştir. Bu nedenle rezervuar su seviyeleri- nin azalmasına bağlı olarak HES’ler daha az enerji üretmişlerdir” olarak açıklanmıştır. Ancak linyit santrallerinin söz konusu periyotta üretimlerini sü- rekli olarak artırdığı, 1999-2000 yıllarında tam kapasitedeki üretimleri olarak kullanım sürelerinde en yükseğe ulaştığı tespit edilmiştir.

Bu nedenle bu açıklama hidroelektrik enerjide ya- şanan düşüşün gerçek nedenini ortaya koymaktan uzaktır. Bu düşüşün belirli bir oranda o dönemde yaşanan kurak periyotla ilişkisi olduğu söylenebilir.

Ancak temel nedenin, “yapılan doğalgaz anlaşmala- rı nedeniyle üretimde doğalgaz santrallerine verilen öncelik olduğu” görüşü ağırlık kazanmıştır.

Hidroelektrik Enerji Üretimini Teşvik Politikaları

Elektrik enerjisi sektörünün yeniden yapılanması 1980 sonrasında dünya genelinde global bir politi- ka olarak ele alınmış ve bu politika, yansımalarını Türkiye’de de göstermiştir. Türkiye’de 1990’lı yıl- larda aşama aşama uygulamaya geçirilen bu poli- tika çerçevesinde çeşitli yasal düzenlemeler yapıl- mış, kurulan yatırım ve finansman modelleri ve son olarak alım garantisi ile bu alana özel sektörün ka- tılımı teşvik edilmiştir. Ancak başlangıçtaki “yap, işlet” ve “yap, işlet, devret” modellerinde yapılan anlaşmalardaki çok yüksek olan enerji satış fiyatı ve hukuksal sorunlar nedeni ile süreç kesintiye uğra- mıştır. Daha sonra Enerji Piyasası Düzenleme Ku- rulu kurulmuş ve lisans alma usulü olarak getirilen yeni model için yasa ve yönetmelikler çıkartılmıştır.

Bu süreçte yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji üretiminde kullanımının teşviki için çıkartılan yasa ve yönetmeliklerde “yenilenebilir enerji su kaynağı”

tanımında dikkat çekici değişiklikler yapıldığı gö- rülmektedir.

Yenilenebilir Enerji Kaynağı Tanımı

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tara- fından Resmî Gazete’de 4 Ağustos 2002 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren yeni “Lisans Yönetme- liği” bütün nehir santralleri ile 20 MW ve altında kurulu gücü olan barajlı hidroelektrik santrallerini,

“yenilenebilir (yeşil) enerji kaynağı” olarak tanım- lamaktadır. Bu tanım daha sonra 28 Şubat 2003’te Resmî Gazete’de yayınlanan değişiklikle, “50 MW ve altındaki nehir santralleri ile rezervuar hacmi yüz milyon metreküpün veya rezervuar alanı onbeş ki- lometrekarenin altında olan hidroelektrik tesisler”

olarak değiştirilmiştir. Daha sonra 18 Mayıs 2005 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 5346 no’lu “Ye- nilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretim Maksatlı Kullanımına İlişkin Kanun”da ise su kullanan yenilenebilir enerji kaynakları, “kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilomet- rekarenin altındaki hidroelektrik tesisler” olarak tanımlanmıştır.

Bu kısıtlamanın yasa içinde yer almasının nedeni, Avrupa Birliği’nin (AB) bu alanı düzenleyen yasa ve yönetmelikleri değildir. Aslında AB ülkelerinin iç mevzuatlarında büyük HES’lerin teşvik dışında bırakılması, bu ülkelerin hidroelektrik kapasitenin tamamına yakınını geliştirmiş olmalarından normal sına rağmen hidroelektrik enerji üretiminde çarpıcı

bir üretim düşüşü ortaya çıkmıştır. Bunda kısmen yaşanan kurak periyodun da etkisi olmasına rağmen

Hidroelektrik potansiyelimizin yüzde 36’sı

işletmede, yüzde 10’u inşa halinde olup ge-

riye kalan yüzde 54’ü ise geliştirilmek üzere

beklemektedir. Bu yerli kaynakların bir an

evvel değerlendirilememesi durumunda ise, ilk

yatırım maliyetleri daha düşük ve inşaat süresi

kısa olan doğalgaz kombine çevrim santralleri

yapılacaktır. Ancak bu durum, enerjide yaban-

cı kaynak bağımlılığını tehlikeli oranlara

çıkaracaktır.

(7)

karşılanabilir. Buna rağmen, 27 Ekim 2001 tarih- li AB bülteninde yayınlanarak kesinleşen “Dahili Elektrik Pazarındaki Yenilenebilir Enerji Kaynak- larından Üretilen Elektriğin Teşvik Edilmesi” yö- netmeliğinde8; daha önceki taslaklarında 10 MW ve altındaki tesisler için kullanılan “küçük hidro”

tanımı kaldırılarak “hidroelektrik santrallerin tümü”nün yenilenebilir enerji kaynağı sayılması ve teşvik edilmesi öngörülmüştür. Bu durum, yasada- ki kısıtlamanın müzakere sürecinde olduğumuz AB yönetmeliklerinden gelen bir kısıtlama olmadığını ortaya koymaktadır.

Ülkemizde bir yandan yenilenebilir ve yerli kaynak- larımız arasındaki hidroelektrik enerji potansiye- limizin geliştirilmesi için bir dizi teşvikler uygula- nırken diğer taraftan yasada yer alan bu kısıtlama ile bu alandaki gelişme sınırlandırılmaktadır. Bu sınırlama ile, 2012 yılında karşılanamayacağından endişe edilen puant enerji talebinin karşılanabilmesi için barajlı depolamalı HES’lere duyulan ihtiyaç göz ardı edilmekte veya bu barajlar için gerek- li finansmanın ulusal bütçeden karşılanması plan- lanmaktadır. Büyük barajlarımızın finansmanının ulusal bütçeden karşılanmasının ve DSİ tarafından inşa edilmesinin ulusal çıkarlarımız açısından tercih edilmesi gerekir. Burada yapılan tespitler, mevcut durumun belirlenmesi ve hidroelektrik enerji üreti- mine uygulanan teşvikle geliştirilebilecek potansiye- lin pratik sınırındaki göreceli düşüklüğünün ortaya konması açısından önem taşımaktadır.

Yasada yer alan tanımdaki “rezervuar alanı 15 km2’den küçük kısıtlaması” dikkate alınarak bir in- celeme yapıldığında;

•Bugüne değin işletmeye açılan tüm HES’lerin yıl- lık ortalama üretim olarak yüzde 83’ünün ,

•DSİ Genel Müdürlüğü tarafından inşa ettirilmekte olan HES’lerin yıllık ortalama üretim olarak yüz- de 54’ünün,

•DSİ tarafından kati projeleri hazırlanmış olan HES’lerin yıllık ortalama üretim olarak yüzde 92’sinin kaynağının yenilenebilir enerji kaynağı olarak değerlendirilemeyeceği ve bu alandaki teş- vik ve desteklerden yararlanamayacağı ortaya çık- maktadır.

Diğer taraftan Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ)

Araştırma Planlama Koordinasyon Dairesi Başkan- lığı tarafından Ağustos 2005’te hazırlanan “Tür- kiye Elektrik Enerjisi 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu (2005-2014) Raporu”nda “Projelerin bugünkü gelişme eğilimi ve talebin yılda yüzde 8,4 artması ve 2010 yılında 242 milyar kWh 2014 yı- lında 330 milyar kWh’a ulaşması durumunda; 2012 yılından başlayarak PUANT TALEP karşılanama- maktadır. Bu talebin güvenilir olarak karşılana- bilmesi için 6900 MW’ı rüzgar ve hidrolik, 14300 MW’ı termik olmak üzere 21200 MW yeni kapasite ilavesine gerek duyulmaktadır” denmektedir.

Ancak 2006-2011 yılları arasında işletmeye girme- si öngörülen inşa halindeki ve lisans almış hidroe- lektrik enerji santrallerinin kurulu güce katkısının 4100 MW olacağı ve bu ilave kapasitenin 2012 yı- lından itibaren yeterli olmayacağı Mayıs 2006’da EPDK tarafından belirtilmiştir.9 Bunun için 2010 yılından itibaren her yıl puant güç talebine yönelik yaklaşık 3000 MW’lık bir kurulu güç tesisi gerek- mektedir.

Puant talep ise yazının başında söz edildiği gibi en uygun şekilde barajlı depolamalı HES’lerle karşı- lanabilecek bir taleptir. Ancak bu tip HES’lerin büyük çoğunluğu Yenilenebilir Enerji Yasası’ndaki kısıt kapsamına girdiğinden yatırım finansmanının ulusal bütçeden karşılanması gerekecektir. Mevcut bütçe olanakları dikkate alındığında gerekli ödene- ğin ayrılması zor görünmektedir. Bu da puant tale- bin HES’lerle karşılanmasının zor olacağını ve kolay yatırım desteği bulan ve çabuk inşa edilen alternatif santrallerin aranacağını ortaya koymaktadır.

Elektrik Enerjisinin Stratejik Önemi

1988 yılında yayınlanan TUSİAD Enerji Raporu’nda ülkemizde endüstrinin gereksinim duyduğu enerjinin yüzde 57,4’ünün elektrik enerjisinden sağlandığı, bu bağımlılığın dünya ülkelerinde yüzde 42,2 düzeyin- de olduğu belirtilmektedir. Bu açıdan bakıldığında da elektrik enerjimizin ucuz, temiz ve güvenilir ol- masının önemi artmaktadır.

Ülkemizin hidroelektrik enerji potansiyeli topoğra- fik ve hidrolojik özellikler açısından tüm yurda eşit olarak dağılmamıştır. Bu dağılımda Dicle ve Fırat Havzası ve dolayısıyla GAP bölgesi barajları ağır- lıklı bir yer tutmaktadır. 2005 yılında üretilen hid- roelektrik enerjinin yüzde 47’sinin sadece Keban,

(8)

Karakaya ve Atatürk barajlarından üretildiği dik- kate alındığında Fırat Havzası’nın ülkemizin hidro- elektrik üretim potansiyeli içindeki yeri ve önemi or- taya çıkmaktadır. Fırat üzerindeki bu potansiyelin geliştirilmesi sürecinde karşılaşılan birçok engelin aşılarak bu projelerin tamamlanmasının ekonomik ve stratejik önemi bugün daha açık bir şekilde gö- rülmektedir. Bu durum, geliştirilmeyi bekleyen di- ğer hidroelektrik projelerimiz için örnek olmalıdır.

Yerli Kaynaklar Geliştirilemezse Çözüm Doğalgaz Olacak

Ülkemizde gerek talebin daha yüksek gerçekleşme ihtimalinin ortaya çıkması gerekse HES ve diğer santrallerin yapımındaki gecikmelerden kaynakla- nabilecek arz açığının kapatılmasına yönelik ilave kapasite yaratılması için öncelikli olarak doğalgaz santralleri düşünülecektir. Bir diğer deyişle gerekli olması halinde sisteme eklenmesi düşünülen ilave kapasite, doğalgaz santralleri olacaktır.

Doğalgaz santralleri planlama içinde arz talep den- gesindeki açığın hızla kapatılabilmesi açısından uygun ve gerekli bir çözüm alternatifi olarak ele alınabilir. Ancak enerji üretiminde dışa bağımlı ol- duğumuz pahalı bir kaynağı, planlandığı dönemden daha önce kullanmaya başlama zorunluluğu, hem enerji maliyeti hem de artan bağımlılık açısından olumsuzluklar yaratmaktadır.

Bu nedenle ülkemizde doğalgaza en az ihtiyaç duyu- lacak şekilde diğer yerli yakıt kullanan santrallerin bir an önce devreye alınabilmesi için her türlü ya- sal, kurumsal ve yönetsel düzenlemelerin hızla ger- çekleştirilmesi ve uygulamanın önünün bir an önce açılması gereklidir. Bunun dışındaki bir politikanın

“doğalgaza öncelik verme amacına yönelik olduğu”

şeklinde değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Çünkü yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştiril- mesindeki gecikme, üretim planlarından sapılması ve talebin başka bir kaynakla sağlanması sonucunu doğuracaktır. Bu kaynağın doğalgaz olma ihtimali çok yüksektir.

Ülkemizde elektrik enerjisi üretiminde yaşanan so- run; doğalgazın enerji kaynağı olarak kullanılması değil, bu kaynağı yerli, ucuz ve temiz enerji kaynak- larımızdan önce kullanarak kıt mali kaynaklarımı- zın yurtdışına akıtılmasıdır. Bunun yanı sıra kısa ve orta vadede gerekmediği halde, ülkenin enerji kay- nağı açısından dışa bağımlılık oranının artırılıyor olmasıdır. Bir diğer deyişle sorun elektrik enerjisi üretim ve işletme planlamasının rasyonel ve ulusal çıkarlarımızı gözeten bir şekilde yapılmamış olması sorunudur. Kurumlar arası koordinasyonsuzluk, yö- netsel ve yapısal sorunlar ile finansman zorlukları- nın ortaya çıkarttığı bu durum HES’lerin inşasında plan hedeflerine ulaşılamayabileceğini göstermek- tedir. Elektrik Enerjisi Üretim Planlama Çalışma- sındaki yüksek talep senaryolarında da ilave santral kurulu güç tercihinin doğalgaz yönünde olduğu göze çarpmaktadır.10

Sonuç ve Öneriler

Hidroelektrik enerji tesislerinin üretim maliyetleri- nin düşük olması, enerji kaynağının yerli ve yenilene- bilir olması ve alternatiflerinden çok daha fazla çev- re dostu olması, değişken olan enerji talebine uyum sağlayabilme özelliğine sahip olması gibi avantajları bu tesislerin öncelikli olarak geliştirilmesini gerek- li kılan etmenlerdir. İlk yatırım maliyetinin yüksek olması, üretimlerinin hidrolojik şartlara bağımlı ol- ması gibi bazı dezavantajları, sağladıkları avantaj- ların yanında önemsiz kalmaktadır.

Bu nedenle ülkemizin hidroelektrik enerji potansi- yelinin arta kalan yüzde 65’inin öncelikli olarak ge- liştirilmesi ulusal çıkarlarımız açısından çok önem- lidir. Bunun için öncelikle bu gelişimi engelleyen et- menlerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Uzun

2 6

3

4 4

2 5

2 0

5 10 15 20 25 30 35 40 45

%

K öm ür A ka rya kıt D oğa l ga z H idrolik R üzga r,Je ote r.

Şekil-4: 2006 Yılında Üretilen Elektrik Enerjisinin Kaynaklara Göre Dağılımı

Kaynak: www.euas.gov.tr

(9)

vadeli al ya da öde şartlı doğalgaz anlaşmaları bu konuda en etkili kısıtlama olmuştur. Bunun peşin- den, ulusal bütçeden ayrılması gereken paydaki dü- şüklük gelmiştir. Bu süreç sonunda teknik ve eko- nomik potansiyelimizin ancak yüzde 35’i oranında bir gelişme sağlanabilmiştir. Bu gelişmenin sağlıklı bir şekilde ilerlemesinin önünde halen ekonomik, bürokratik, hukuksal ve kurumsal engeller yer al- maktadır.

Bu gelişmenin hızlanmaması durumunda, artan ta- lebi karşılayabilmek için HES’lerin yerine işletme özellikleri açısından talebe yanıt verebilecek, ilk ya- tırım maliyetleri daha düşük ve inşaat süresi kısa olan doğalgaz kombine çevrim santralleri yapılacak- tır. Bu durum, enerjide yabancı kaynak bağımlılığı- nın tehlikeli oranlara çıkmasına neden olacaktır.

Mevcut durum ve yapılan üretim planlamaları ülke- mizin kısa ve orta vadede doğalgaz bağımlılığının

1 Devreye alınıp çıkarılmaları göreceli olarak daha zor olan ve günlük sabit enerji ihtiyacını karşılayacak şekilde işletilen santral grubu.

2 Biriktirmeli hidroelektrik enerji santrallerinden oluşan ve gün içerisinde pik saatlerde artan enerji gereksinimini karşılayacak şekilde işletilen santral grubu. HES’lerin yetersiz kalması durumunda doğalgaz kombine çevrim santraları da bu gruba dahil olmaktadır.

3 İstemi Ünsal, Hidroelektrik Potansiyelimiz ve Enerji Politikalarımız, FORSNET Bilgi Teknolojileri ve Yayıncılık Ltd., Ankara, 2004.

4 Atilla Ataç ve Ahmet Leblebici, “Türkiye’de Hidroelektrik Enerjinin Gelişimi”, Türkiye 10. Enerji Kongresi Bildiriler Kitabı, Cilt 1, DEK Türk Milli Komitesi, Kasım 2006, Ankara.

5 Nadi Bakır, Türkiye’nin Hidroelektrik Potansiyelinin Yeniden Değerlendirilmesi Raporu, ERE Müh.İnş. ve Tic.A.Ş., Ankara, Mayıs 2001.

artacağını, bunun sonucu olarak da elektrik ener- jisi fiyatlarının düşük seviyelere çekilebilmesinin zor olacağını ortaya koymaktadır. Bu nedenle Tür- kiye; yerli kaynaklarının geliştirilmesinin önündeki sorunları aşmak, gerekli finansmanı sağlamak için modeller üretmek ve uygulamada yerli kaynaklar- dan yana irade göstermek zorundadır.

Ülkemizdeki sorun bir enerji sorunu değil, tüm süre- ci yabancı etkilerden arındırarak ulusal bir yönetim politikası uygulama sorunudur. Bu süreçte farklı işletme özellikleri ve avantajları dikkate alınarak HES’lerin yapımına öncelik verilmesinin önündeki engellerin kaldırılması önemli bir adım olacaktır.

Ülkemizde elektrik sektörünün sorunlarının artık sonuçları değil sebepleri ele alınarak analiz edil- mesi ve siyasi iradenin ulusal çıkarlarımıza uygun çözümler üretmesi büyük önem ve öncelik taşımak- tadır.SA

6 A.g.e

7 DEK Türk Milli Komitesi Elektrik Enerjisi Sektörü Raporu,.11 Ek Bölümü, Aralık 2004, Ankara. 2006 yılı itibarıyla ülkemizde üretilen 175,7 milyar kWh elektrik enerjisinde doğalgaz kombine çevrim santralarıyla üretilen elektrik enerjisinin payı yüzde 44 olmuştur. Bkz. Şekil 4.

8 DIRECTIVE 2001/77/EC of the European Parliament and of the Council of 27 September 2001 on the Promotion of Electricity Produced from Renewable Energy Sources in the Internal Electricity Market, EN Official Journal of the European Communities, 27.10.2001, L 283/33.

9 Türkiye Elektrik Enerjisi 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu (2006- 2015) Raporu, APK Dairesi Başkanlığı, Haziran 2006.

10 Türkiye Elektrik Enerjisi Üretim Planlama Çalışması (2005-2020) Raporu, APK Dairesi Başkanlığı, Ankara, Ekim 2004.

Dipnotlar

Referanslar

Benzer Belgeler

YEKDEM’ den faydalanabilecek üretim tesisleri 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun (YEK

Türkiye’de 2005 yılı 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun üçüncü maddesi yenilenebilir

17.05.2005 yılında çıkartılan “5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun” ülkemizdeki

1) Ülke genelinde, endüstriyel işletmelerde ve binalardaki enerji verimliliğinin gelişimini bölge ve sektör bazında ortaya koyan envanter ve geleceğe yönelik

5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun gere- ğince, Kurumca hesap edilmesi gereken ve Elektrik

a) İşyerinden görevlendirilecek veya işyeri dışından hizmet alınacak işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer personel ile ilk yardım, yangınla mücadele ve

1) Çalışan sayısı ve tehlike sınıfı göz önünde bulundurularak hangi işyerlerinde işyeri sağlık ve güvenlik biriminin kurulacağı, bu birimlerin fiziki

4628 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kurulacak yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için başvuru yapılması, izin verilmesi,