• Sonuç bulunamadı

Avian Influenza: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol. Avıan Influenza (Kuş Gribi) ve Halk Sağlığı. Avian Influenza

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Avian Influenza: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol. Avıan Influenza (Kuş Gribi) ve Halk Sağlığı. Avian Influenza"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Avian Influenza: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol

facebook.com/tavder • twitter.com/tavder

Avıan Influenza (Kuş Gribi) ve Halk Sağlığı

Avian Influenza

(2)
(3)

MEKTUP ANKARA 1 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 2

Başyazı

Başyazı

Sayın Sektör Temsilcileri,

Veteriner Tavukçuluk Derneği (VTD) dergisinin bu sa- yısında Avian Influenza konu olarak seçilmiştir. Derne- ğin 18 Şubat 2015 tarihinde Ankara’da düzenlendiği

“Önemli Kanatlı Hastalıkları: Epidemiyoloji ve Kont- rol-1” konulu toplantıda da öncelikli konular arasında olan Avian Influenza Nisan ayının son günlerinde ülke- mizde yeniden görülmüştür. Köy tavuklarında görülen bu vakayı daha sonra ticari yumurtacı işletmede gö- rülen iki vaka izlemiştir. Mayıs ayının ortalarından bu yana yeni vaka bildirimi yapılmamıştır. Bilindiği gibi hastalık ilk kez 2005 yılında bildirilmiş daha sonra 2006 çok sayıda vaka ile yaygın bir seyir izlemiştir.

2007 ve 2008 yıllarında sınırlı bir bölge ve sınırlı sa- yıda vaka bildirilmiştir. 2005-2008 yılarında görülen tüm vakalar serbest yaşayan kanatlılarda görülmüş- tür.

Ülkemizin coğrafik konumu, Avian Influenza yönün- den potansiyel riske sahiptir. Ülkemizin hem göçmen kuşların göç yolları üzerinde bulunması hem de sulak alanların fazla olması, özellikle göç mevsiminde (Ey- lül-Nisan ayları arasında) riski artırmaktadır. Göçmen kuşlarda bulunan ve kıtalar arası yayılan Avian Influ- enza viruslarının hem sulak alanlarda hem de direk temas ile serbest kuşlarda yaşayabilme potansiyeli, hastalığın risk süresini arttırmaktadır. Hastalık etke- ninin evcil kanatlılara bulaşmasından sonra farklı bir süreç başlamakta ve daha sonraki aşamada hayvan hareketlerinin kontrolü ön plana çıkmaktadır.

Ülkemizin kanatlı üretiminin yapısal özelliği, ticari işletmelerde hastalık kontrolünü zorlaştırmaktadır.

Bu zorlukta en önemli faktör, kümes, işletme, böl- ge biyogüvenlik uygulamalarının yetersiz/eksik ol- ması ve genel olarak ülkedeki kanatlı hareketlerinin kontrolünde yaşanan problemlerdir. İlave olarak köy kanatlı hayvancılığının desteklenmesi ve bu kanatlı ürünlerinin farklılaştırma çabaları, riskteki ve ticari işletmelere bulaşmadaki en önemli role sahip popü- lasyonu arttırmaktadır. Köy kanatlı popülasyonunun kontrolsüz artmasına karşın bu hayvanların yetiştirme modeline yönelik desteklerin olmaması ve tamamen kontrolsüz yapılması, Avian Influenza ve Newcastle Hastalığı gibi problemlerin çözümündeki zorlukları arttırmaktadır.

Hastalık kontrolünde başarı için diğer önemli bileşen, hastalıkların erken tanısıdır ve tanı işleminden sonra uygulanması gereken kuralların tam anlamıyla uygu- lanmasıdır. Mevzuatla ilişkili hastalıkların ilgili mev- zuat hükümlerine göre, mevzuatı olmayan hastalıkla- rın ise temel biyogüvenlik uygulamaları çerçevesinde işlemler yapılmalıdır. Hastalık tanısından son aşama- ya kadar en önemli görev, üretici ve üreticilere teknik servis veren kişi/kuruluşlara düşmektedir.

Son Avian Influenza vakaları ile birlikte ülkemizde, tüm dünyada kanatlı üretiminin en önemli hastalık- larından olan Avian Influenza, Newcastle Hastalığı ve İnfeksiyöz Larinhotacheitis (ILT) kanatlı üretimi için problem haline gelmiştir. Köy kanatlılarında devam eden Newcastle Hastalığı, yumurtacı ve damızlıklarda görülen ILT ve ayrıca Avian Influenza ile mücadelenin bilinen hastalık kontrollerinden daha farklı ve detaylı çalışmalarla yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu kapsamda, hastalık mücadele sistematiğinin yeniden oluşturulması gerekmektedir. Bu sistematikte hasta- lıkların hızlı ve doğru tanısı, üretici ve/veya teknik servis sağlayıcının işletmede uygun önlemler alması, bilgilendirme, hayvan hareketlerinin kontrolü ve ve- rim dönemini tamamlamış tüm sağlıklı kanatlıların ke- simhaneye sevk edilmesi gerekmektedir. İlave olarak desteklenen köy kanatlı hayvancılığının biyogüvenlik açısından risk olmayacak koşullara göre düzenlenmesi ve takip sisteminin oluşturulması zorunluluğu vardır.

Ekonomik verim dönemini tamamlamış kanatlıların, köy kanatlı üretiminin desteklenmesinde kullanıldığı sistemde, yukarıda sayılan hastalıkların kontrolü ile ilgili başarıyı sağlamak mümkün değildir.

Ülkemizin kanatlı sektörünün dinamizmi, bu problem- lerle mücadelede temel çıkışı oluşturacaktır. İhracat potansiyelinin artışından bahsederken son Avian Influ- enza vakalarından sonra ihracat durmuş durumdadır.

Yeniden başlaması için çalışmalar devam etmekte- dir. Ancak ortaya çıkan sonuç, başta Avian Influenza olmak üzere hastalıkların kontrolünde daha detaylı çalışmalara gereksinim vardır. Bu amaçla sektördeki tüm paydaşların bir plan doğrultusunda hareket et- meni yarar sağlayacak, daha sonraki süreçte hastalık problemlerinin çıkmasını önleyecek/çözümünü kolay- laştıracaktır.

Prof. Dr. Mehmet AKAN

Başkan

(4)

Yerel Süreli Yayın

Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.

Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.

Veteriner Tavukçuluk Derneği Adına Sahibi

Prof. Dr. Mehmet AKAN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ

Yayın Kurulu Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Prof. Dr. Mehmet AKAN Prof. Dr. Erol ŞENGÖR

Dr. Serdar ERTAŞ

Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN

İdare Yazışma Adresi

İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65

Banka Hesapları REKLAM GELİRLERİ

Türkiye İş Bankası Dışkapı Şubesi 4206 932790

IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790 ÜYE AİDATLARI

Türkiye İş Bankası Dışkapı Şubesi 4206 917468

IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468

Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Alıntı Yapılamaz.

Grafik Tasarım ve Baskı

Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti.

Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara Tel: 229 92 65 • Fax: 229 92 65

www.elmateknikbasim.com elma@elmateknikbasim.com.tr

Basım Tarihi: 08.07.2015

(5)

MEKTUP ANKARA 3 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 2

Avıan Influenza: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol

AVIAN INFLUENZA: SON VAKALAR, EPİDEMİYOLOJİ VE KONTROL

David E. Swayne, Claudio Afonso, Patti Miller, David Suarez, & SEPRL Team

Exotic & Emerging Avian Viral Diseases Research Unit SEPRL, ARS, USDA, Athens, Georgia, USA

Kanatlı hayvanlarda bazı hastalıklar, solunum siste- mi problemleri ya da yumurta üretiminde düşüşler gibi bazı sendromlarla kendilerini gösterirler. Ayı- rıcı teşhis işlemleri ile bu hastalıkların nedenlerini bulmak gereklidir. Bu hastalıklar, akuttan subakuta kadar değişen viral, bakteriyel ve fungal sebepler- den kaynaklanabilirler. Avian Influenza ve Newcastle hastalığı, solunum sistemi rahatsızlıkları ve yumurta üretiminde düşüşlere yol açarak kendini gösterirler.

Eğer yüksek mortaliteye sebep veren bir hastalıkla karşı karşıyaysak burada yüksek patojeniteli Avian influenza ve virulent Newcastle hastalığını devre dışı bırakmamız gereklidir. Bakteriyel hastalıklar ve bu- nun yanı sıra diğer infeksiyöz olmayan sebepleri de devre dışı veya ihtimal harici tutmamız önemlidir.

Bu işlemin bir sırayla yapılması gerekir. Öncelikle problem teşhis edilmeli, klinik kanatlı sağlık prob- leminin belirlenmesinde yaklaşımların standardize edilmelidir.

Geçtiğimiz 10 yıl zarfında hastalıkların teşhisinde, moleküler teşhis yöntemleri gibi bazı farklı teşhis metotları geliştirilmiştir. Daha detaylı ve hızlı veri sağlayan moleküler metodların yanısıra hala virüs izolasyonuna da güvenmek durumundayız. Sürü için- deki patojen maruziyetinin geçmişini ortaya koyması açısından, hala serolojik verilere de ihtiyacımız bu- lunmaktadır. Problem bir defa tanımlandıktan sonra bunun coğrafik olarak değerlendirilmesi yani hasta- lığın nere(ler)de görüldüğünün de bilinmesi gereki- yor bu da büyük ölçüde patojenin takibiyle sağlanır.

Ondan sonra da bir çözüm geliştirmemiz lazımdır. Bu da hastalığın ve enfeksiyonun önlenmesine ve era- dike edilmesine yönelik çözümü ortaya koymamız gerekir. Bu girişimlerin başarıya ulaşabilmesi için bazı kritik unsurlar vardır. Bunlardan birincisi res- mi otoritedir ve resmi otorite sektörle ve akademik dünyayla işbirliği halinde bu işin yürütülmesi sağlar.

Şeffaflık kesinlikle gereklidir, herhangi bir bilgi bu üç ortağın ya da bu üç paydaşın arasında birbirinden ke- sinlikle saklanmamalıdır. Bu üç paydaşın arasında bir güven tesis edilmelidir. Teşhis ve takip ihtiyaçlarının

karşılanabilmesi için de teknik yetkinlik ve yeterli laboratuvar hizmetlerine ihtiyaç vardır. Bu süreci bilimsel bilgiler yönlendirmelidir. Hastalık kontrolü için elde edilen çözümlerde bütün üreticilerle ve bütün şirketlerle paylaşılmalı, onların gelişimine su- nulmalıdır. Bu konu, yüksek patojen Avian Influenza ve virulent Newcastle Hastalığı için -özellikle altını çiziyorum- gereklidir.

Yüksek patojen Avian Influenza ve virulent Newcastle Hastalığının teşhis işlemi merkeziyetçi bir yaklaşım- la gerçekleştirilmelidir ve bu görev, yetkinliğe sahip birimler tarafından akredite edilen laboratuvarlarda yapılmalıdır. Çünkü merkeziyetçi bir teşhis süreci çok uzun zaman almaktadır. Teşhis işlemi ve teşhis ihtiyaçları, araştırma işleminden ayrı tutulmalıdır.

Bir patojenin ne kadar virulent olduğuna ve belirli bir coğrafi bölgede ne kadar yaygın olduğuna bağlı olarak ortaya konulacak çözümler birbirinden fark- lılık arz edebilir. Teşhis işleminde, ilk olarak virusun tespiti gerekiyor ve Amerika Birleşik Devletleri’nde en yaygın olarak gerçek zamanlı RT-PCR yöntemi kullanılmaktadır. Sonra da spesifik olarak H5, H7, H9 Avian influenza ve virulent Newcastle hastalığı için eleme işlemi yapılıyor. Virüs izolasyonu ikinci bir test olarak hala ihtiyaç duyduğumuz bir husus, çünkü teyit ve karakterizasyon için virüs izolasyo- nuna, izolatlara ihtiyacımız hala bulunmaktadır. İn- feksiyonun yokluğu ya da varlığını teyit etmek için uygun coğrafik bölgelerde antikor testleri de yapıl- maktadır. Tarama maksatlı olarak ELISA ve agar jel immunodiffüzyon yöntemi kullanılmaktadır. Avian Influenza’da teyit amaçlı alt tipin tespitine dönük olarak hemaglütinasyon-inhibisyon –kısaca HI testi- ve aynı zamanda virulent Newcastle hastalığı için de bir saptama testi olarak kullanılmaktadır. Laboratu- var sistemi içerisinde de ayırıcı teşhis, patojenler için güvenilir testlere sahip olmak zorundayız. Bun- lar çok önemlidir, çünkü klinik göstergeler sadece yol gösterici niteliktedir. Kesin bir netice veya kesin bir hükme temel teşkil edemezler. Newcastle has- talığı ve Avian influenza’nın ikisi de ortak noktalara

(6)

Avıan Influenza: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol

sahiptir. Mesela bunlardan ikisinin de hemaglutinas- yon aktivitesi vardır. Her iki patojen de embriyolu yumurtalarda çoğalabilirler. Newcastle hastalığı ve Avian influenza’nın gözle görülür lezyonları birbir- lerine benzerdir. Her ikisinin de düşük virulanslı ve yüksek virulanslı formları vardır. Newcastle hastalı- ğının tek bir serotipi vardır. Dolayısıyla çapraz ko- ruma mevcuttur. Diğer taraftan Avian influenza’nın muhtelif alt tipleri vardır ve bunlar arasında çapraz koruma mümkün değildir. Newcastle hastalığı biyo- loji itibariyle çok stabildir. Düşük virulanstan yüksek virulansa mutasyon geçirmesi hemen hemen yok gibidir. Yani öngörülebilir bir hastalıktır. Ama Avian influenza böyle öngörülebilir bir hastalık değildir. H5 ve H7 gibi düşük virulanslı formları yüksek virulanslı formlara mutasyonla dönüşebilirler. Newcastle has- talığına karşı aşılama dünya genelinde yaygın olarak uygulanmaktadır. Yüksek virulanslı Avian influenza için aşılama sadece 6 ülkede yapılmaktadır. Düşük virulanslı Avian influenza için de birkaç ülkede daha aşılama yapılmaktadır. Ama hem yüksek patojeniteli Avian influenza ve hem de virulent Newcastle has- talığı için hedef aynıdır. Bu hedef, eradikasyondur.

Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü 178 üye ülkeye sahiptir.

Türkiye, Avrupa Ülkeleri ve Amerika Birleşik Devlet- leri de bunların arasındadır. Uluslararası düzlemde rapor edilmesi mecburi üç kanatlı hastalığı vardır.

Bunlar yüksek patojen Avian influenza, düşük pato- jen H5 ve H7 Avian Influenza ve virulent Newcastle hastalığıdır. Diğer Avian Influenza formları ve düşük virulensli Newcastle hastalığının bildirilmesi edilme- si mecburi değildir.

Avian Influenza

Avian Influenza, Orthomyxovirüs neden olduğu bir hastalıktır. Newcastle hastalığında olduğu gibi Avian influenza da ısı uygulaması ve kimyasal maddelerle kolayca öldürülebilir. Buna mukabil infeksiyöz bursal hastalığı ve çiçek hastalığının virüsleri kimyasallarla ya da ısıl işlem uygulamasıyla kolay kolay öldürüle- mez. Avian influenza virüslerinin de yüzeylerinde he- maglütinin ve nöraminidaz tipinde protein çıkıntıları vardır. 16 farklı hemaglütinin ve 9 farklı nöraminidaz alt tipi mevcuttur. Bu alt tipleme bir serolojik test- le yapılmaktadır. Farklı virüsler arasındaki ilişkinin düzeyi hakkında bu test bize bir bilgi vermez. İki ge- nel patotipi vardır: bunlardan biri düşük patojenite- li, bir diğeri yüksek patojeniteli. Düşük patojenitei olan düşük düzeyde solunum sistemi rahatsızlıkları ve yumurta üretiminde düşüşe sebebiyet verir. Yük-

sek patojeniteye sahip olan tip ise sistemik hastalık- lara yol açar ya da çok yüksek ölüm oranları ortaya koyar. Bir ilave not olarak, düşük patojeniteli Avian influenza virüsleri deneysel çalışmalarda genellikle klinik emare ortaya koymazlar. Klinik hastalık ortaya çıkabilmesi için ikincil bir hastalığa gerek vardır. Bu da ikinci bir patojen, ikinci bir virüs veya bakteri olabilir.

1959’dan bu tarafa 35 adet yüksek patojen Avian inf- luenza hastalık vakası görülmüştür. Bu vakaları 10’ar yıllık dilimler halinde sınıflandırdığımızda; 60’lar, 70’ler gibi. Bu hastalık vakalarının birçoğu tek bir ülkeyle sınırlı kalmıştır. Ancak, 1996’da ilk ortaya çı- kan bu vaka (H5N1), dünya genelinde 65 ülkeyi etki- lemiştir. Bunların arasında biliyorsunuz, Türkiye’de vardır. Diğer 34 vakayı ele alır ve bunların hepsini toplarsak bunların sebebiyet verdiği ölüm son vaka- nın sebebiyet verdiği ölümden daha azdır.

Yüksek patojen Avian influenza’nın son iki yıllık du- rumunu özetlendiğinde; geçtiğimiz 2 yıl zarfında yüksek patojen Avian influenza’dan 24 ülke etkilen- miştir. Bu ülkelerin 22’sinde H5N1 yüksek patojen- li Avian influenza vakası görülmüştür. Bu vakaların büyük çoğunluğu Asya’da ortaya çıktı. Bu hastalığın merkezi de Doğu Asya ve Güneydoğu Asya olarak söy- leyebiliriz. Mısır’da da bir merkez ya da odak vardır.

Geçtiğimiz kış Avrupa, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde de vakalar görüldü. Güney Afrika’da 2 ülkede devekuşlarında ve yerel tavuklarda H5N2 görüldü. Bunlar aynı alt tipten H5N2’den olsa da bu virüsler genetik açıdan farklılık arz etmektedir.

Avustralya’da H5N2 salgını oldu. Hala devam et- mekte olan bir H5N3 vakası da Meksika’da görüldü.

Meksika’daki bu salgın 2012’de başlamıştı. İtalya ve Avustralya’da da H7N7 görüldü. Her iki virüs de aynı alt tipte olmakla birlikte genetik olarak farklı virüs- lerdir.

H5N1’in son 21 yıl zarfında nasıl bir evrim geçirdiği, nasıl değiştiğine dair biraz bilgi paylaşmak istiyorum.

Bu hastalık, 1996’da Çin’in Huang Dong eyaletinde kazlarda başladı ve 5 yıl zarfında 4 farklı genetik gruba ayrıştı. 8 yıl zarfında 10 farklı altgenetik gru- ba ayrıldı. Demek ki aynı kaynaktan gelseler de za- man içinde bu virüsler evrim geçirerek farklı genetik yapılara değişebilmektedir. 2005’e gelindiğinde, bu değişim devam ederek ikinci bir genetik grup oluştu.

Daha ileri, 2008’e gelindiğinde üçüncü genetik grup da ortaya çıktı. Bu da ikinci noktadan sonraki sayıy- la kendini gösteriyor. 2011’e gelindiğinde dördüncü

(7)
(8)

genetik grup karşımıza çıktı. Zaman içinde bu deği- şim yaşanırken, bazı genetik gruplar kendiliğinden ortadan kalkıyor ve onların yerini yeni genetik grup- lar alıyor. Ortadan kalkan-kaybolan grupların yerine yenileri geçiyor (Şekil 1).

Bugünü konuşursak, özel olarak bugün ne olup biti- yor? Son 2 yıl zarfında, yüksek patojen Avian influen- za virüsünün bu hemaglütinin grubunu rapor eden ül- kelerde 6 farklı genetik grubun varlığı belirlenmiştir.

Şekil 1. H5N1 virusunun değişimi

Bildirilen virus sadece H5N1 olsa da diğer işaret etti- ğim H5N8, H5N7, H5N6, vs. de içermektedir. Muhtelif genetik gruplar, farklı renklerle Şekil 2’de gösteril- miştir. 2010’dan 2015’e kadar baskın olan 2-3, 2-1a, ama son 12 ayda baskın olarak karşımıza çıkan 2-3- 4-4. Avian influenza virüsleriyle ilgili olarak, öngö- rebileceğimiz tek şey bunların değişeceğidir. Bunlar değişirler ve asla aynı kalmazlar. Zaman içinde virüs hemaglütinin geninde ufak ufak değişimler yaşaya- rak neticede değişiyor. Aynen insan gribi vakalarında olduğu gibi zaman içinde bunlar değişiklik gösteriyor ve buna bağlı olarak her sene farklı suşlarla aşılama yapılması gerekiyor. Bu değişim Avian influenza va- kalarında da virüslerinde de gözükür. H5N1 virüsün- de, halihazırda 5 farklı altgenetik grup gelişmiştir.

Bu hastalıkların mevcut olduğu süre zarfında bu ül- kelerde başka Avian influenza virüsleri de vahşi kuş- larda, yabani kuşlarda olsun ya da canlı pazarlarda satılan hayvanlarda olsun kendilerini gösteriyorlardı.

Avian influenza virüslerinin 8 gen segmenti vardır ve iki Avian influenza virüsü bir hücre içinde ürediğinde bunların genleri birbirine karışabiliyor. Buna yeniden dizilim diyoruz. Neticede yeni bir hibrit virüs karşı- mıza çıkmış oluyor. Bu gen segmentleri farklı bir şe- kilde bir dizilim, bir karışım göstermiş oluyor. Demek ki H5N1’de nörominidiaz ve diğer genler karışarak şu farklı alt tipleri karşımıza çıkarıyor. H5N1, 2, 3, 5, 6 ve 8 oluyor. Aynı hemaglütinin geni fakat nörü- minidaz geninde bir değişim ifade ediyor. Bu çeşit değişikliği de kayma tabiriyle adlandırıyoruz.

Hemaglütinin geninin farklı altgenetik gruplarının, hangi ülkelerde görüldüğü, insanlarda rastlanan va- kalar da söz konusudur. Birincil olarak karşımıza çı- kan 2, 3, 4, 4. Artık sadece H5N1 olmakla kalmıyor, çoklu değişiklik arz eden nörominidaz tipleri önümü- ze geliyor. Peki, kanatlıları etkileyen bu virüslerin kaynakları nerelerdedir? 2, 3, 4, 4 altgenetik grupla- rı ile ilgili kanıtlar kuvvetle şunu göstermektedir ki, yabani su kuşları bu virüsü yeni ülkelere taşıyorlar.

Genellikle de bu hastalığın bulaştığı ilk yer açıkta yetiştirilen kanatlılar olmaktadır. Canlı kanatlı pa-

Şekil 2. 2010-2015 yılları arasında H5N1 alttiplerinin dağılımı Avıan Influenza: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol

(9)

MEKTUP ANKARA 7 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 2

zarlama sistemi olan ülkelerde bu hastalığın ticari kanatlılara bulaşması ve ikincil yayılmanın gerçek- leşmesi mümkün oluyor. Asya’nın çeşitli ülkelerinde evcil ördek varlığı bu hastalık için konakçı teşkil edi- yor ve aynı zamanda canlı hayvan pazarlarına bulaş- ması için de bir kanal sağlamış oluyor. Bu sene neler olmuş, onu gösteren bir harita Şekil 3’te sunulmuş- tur. H5N8 2014 kışında Kore, Japonya ve Doğu Çin’de görüldü. 2014’ün ilkbaharında bu virüs Sibirya’ya ve Batı Alaska’ya taşındı (su kuşlarının yazlık üreme yerleri). 2014 sonbaharında ise bu üreme mevsiminin ardından hayvanlar kış için güneye doğru göç etmeye başladılar. Bir kısmı Avrupa’ya, bir kısmı Alaska’ya.

Bunların bir kısmı devamlı Kuzey Amerika’ya ve ba- zılar da Asya’ya geldiler.

Şekil 3. H5N8 virusunun dağılımı

Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da bu virüs, yeniden dizilim geçirerek H5N1 ve H5N2’ye dönüş- tü. Virüsler arasındaki genetik ilişkileri gösteren bu genetik harita, network analiz dediğimiz bir metotla geliştirilip ortaya konulmuştur. Bir virüsün diğer bir virüsten üremiş olduğuna dair çok karmaşık mate- matik hesaplamalar gerektiren bir metottur. Burada gördüğünüz küme 2014 sonbaharında Güney Kore’de görülen durumdur. Kırmızılar çiftlikleri, yeşillerse yabani kuşları ifade etmektedir. Bunların arasında- ki ilişkiyi ve bu virüsün nasıl yayıldığını gösteriyor.

Buradan hareketle, sonbahara gelindiğinde 3 farklı genetik gurup ortaya çıktı. Bu, Rusya, Kuzey Amerika ve Kanada’yı temsil ediyor. Avrupa ve Rusya ortadaki küme, diğer ise Japonya ve Kore’dir.

Şurası enteresan ki, bunların hepsi A1, A2 ve A3’ü gösteriyor, yani bu üreme sahasından Japonya, Kore, Doğu Çin’e geri dönmüş bu hayvanlar. Demek ki, yüksek patojen Avian influenza için tek çözüm eradikasyondur. Bu programın da 4 ana unsuru var.

Biyogüvenlik tedbirlerinin attırılması, teşhis ve ta- kip, enfekte hayvanların itlaf edilmesi ve eğitim. Bu daha önce bahsettiğim 35 epizootik olayın 30’unda uygulanan bir sistemdir. Bu 35 vakanın 5’inde beşinci uygulama olarak da aşılama yapıldı. Buradaki amaç konakçının saha virüsüne karşı duyarlılığını azalt- maktır.

Zaman çizelgesine baktığımızda, hastalığı ortadan kaldıran ülkelerin çoğunun sadece itlaf uygulaması ile bu işi başardığını görüyoruz. Bu uygulama birçok ülke için temel uygulamadır. Bazı ülkelerde aşılama da bir acil tedbir olarak, çok kısa sürede pozitif etki sağlamak için hem yönetim hem de önleme adına ve mortaliteyi azaltmak adına uygulanmıştır. Ama aşıla- manın bu ülkelerde olumsuz bir etkisi oldu. Aşılama yapan ülkelerin eradikasyonu sağlaması, daha uzun zaman aldı. Bunun sebeplerinden bir de yüksek pa- tojen Avian influenza aşılaması biraz da olayı kabul- lenme şeklinde yorumlanabilir. Aşılama yapıldığında çiftçiler kendilerini güvende hissettikleri için biyo- güvenlik önlemlerine gerekli önemi vermemektedir- ler.

2002-2010 yılları arasında 113 milyar doz aşı kulla- nılmıştır. Bu aşılar 14 ülkede 3 farklı senaryoda kul- lanılmıştır. Çok küçük bir yüzdesi önleyici programlar kapsamında ya da acil durum tedbiri olarak aşılar- dan yararlanılmıştır. Ama bu aşıların %99’u sadece 4 ülkede rutin ulusal aşılama programı kapsamında kullanılmıştır. %91’i Çin’de, %4.5’i Mısır’da, %2.3’ü Endonezya’da, %1.4’ü de Vietnam’da kullanılmış- tır. Bu orantı bu ülkelerin kanatlı üretimini yansıtan bir orandır. Dünyadaki en büyük kanatlı eti üreticisi Çin’dir.

Diğer bir önemli nokta da, belirli bir ülkedeki vete- rinerlik hizmetlerinin yüksek patojen Avian influenza ve diğer kritik hastalıklar karşısındaki yetkinliğidir.

Bu veteriner hizmetlerinin performansını şu şekilde ölçüyoruz: eradikasyonu daha kısa sürede sağlama- ları, daha az sayıda hastalık vakası olması, ölümün azalması gibi. Eradikasyonun hızlı, etkin ve en düşük maliyetle sağlanması oldukça önemlidir.

Düşük patojen Avian influenza’ya baktığımızda, 16 farklı alt tip var ve bunlar dünya genelinde yaygın- dır bunların içinde sadece H5 ve H7’nin OIE’ye karşı rapor edilme yükümlülüğü vardır. Bunun sebebi H5 ve H7 düşük patojenli Avian influenza’nın yüksek pa- tojen Avian influenza’ya mutasyon geçirme ihtima- lidir. Demek ki, düşük patojen infeksiyonların erken saptanması ve ortadan kaldırılması bunların yüksek patojene dönüşmesini engelleyecektir. Buna muka- bil H9N2 düşük patojen bir virüstür ve OIE’ye rapor

Avıan Influenza: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol

(10)

edilmesi zorunlu değildir. Bununla nasıl mücadele edileceği ülkeler tarafından müstakilen kararlaştı- rılır. Dolayısıyle, düşük patojen Avian influenza pek iyi belgelendirilebilmiş bir hastalık değildir. H5N2 ise daha iyi ve sağlam verilere sahip olduğumuz, Meksika, Orta Amerika ve Karayip ülkelerinde yay- gın olan bir hastalıktır. Bizatihi, düşük patojen Avian influenza sahada büyük problemler çıkarmasa da, her zaman yanında ikincil patojenler açığa çıkabi- lir. Ortadoğu’da bunun yanında getirdiği ikincil en- feksiyonlar Mycoplasma gallisepticum, Mycoplasma synoviae ve Newcastle hastalığıdır. Düşük patojen Avian influenza ile bu saydığımız hastalıkların birlik- te seyretmesi durumunda %60’lara çıkan ölüm oran- ları görebiliriz.

Düşük patojen Avian influenza’nın kontrol program- ları diğer solunum yolu hastalıklarında olduğu gibi ekonomik değerlendirmelerle ortaya konulur. Biyo- güvenlik tedbirleri vasıtasıyla hayvanların bu has- talığa maruziyetinin önüne geçilir. Enfeksiyonların tespiti için izleme-takip yapılır. Bakteri ve virüs mevcudiyetine dikkat edilmesi, sıcaklık ve rutubetin kontrol altında tutulması vs. gibi çevresel faktörler kontrol altında tutulur ve bazı ülkelerde aşılama yo- luna gidilebilir.

H9N2 en yaygın görülendir ve en yaygın aşılama ya- pılan tiptir. En azından 10 ülkede bu hastalığın aşı- lanmasına izin verilmektedir ve milyarlarca doz söz konusudur. Burada düşük patojen H9N2 ile yüksek patojen H5N1’in mukayesesini yapalım. H9N2 sade- ce lokal bir enfeksiyona yol açar, solunum sistemi- ni etkiler, yumurta veriminde düşüşlere sebebiyet verir. Buna mukabil H5N1, sistemik enfeksiyonlara yol açar, vücudun bütün organları –et ve yumurta da dahil olma üzere- bundan etkilenir. H9N2 düşükten yüksek mortaliteye kadar farklı mortalitelere sebe- biyet verir ama yüksek mortalitenin olabilmesi için ikinci patojene ihtiyaç vardır. H5N1’de ise tek başına yüksek mortaliteye sebebiyet verebilir. Düşük pato- jen olanın OIE’ye rapor edilmesi mecburi değildir.

Yüksek patojen olanın mecburidir.

Düşük patojendeki hedefimiz hastalığın yönetil- mesidir. Ama yüksek patojende eradikasyonu he- defleriz. Düşük patojen Avian influenza’da aşılama giderek yaygınlaşmakta ama yüksek patojen Avian influenza’da bir çok ülkede aşılama yapılmamakta- dır.

Peki, aşılar ne yapabilir? Avian influenza enfeksiyo- nuna karşı direnci arttırır, Avian influenza’nın solu- num kanalında ve gastrointestinal kanalda çoğalma- sını geriletir, azaltır, hastalık kanatlılarda ölümlerin

önüne geçer. Bunun neticesi olarak da çevresel kirli- liğin önüne geçilir, kanatlılara bulaşması azalır, gıda arz güvencesi ve yaşamlarını sürdürecek gelirden de insanlar mahrum kalmamış olur. Netice itibariyle aşı- lar hastalığı yönetir. Ama teşhisi ve izlemeyi zorlaştı- rırlar. Antikoru değil, virüsü aramanız gerekir.

Bir aşılama uygulanacaksa, bu aşılama programının etkin olabilmesi için bazı temel unsurlara ihtiyacımız vardır. Muhtelif potanslar söz konusu, sahada başarı için yüksek potanslı aşılar olması gereklidir. Netice- de aşının yüksek bir antikor titresi ortaya koyması- nı önemlidir. Düşük titreler, hastalığa karşı başarıda probleme neden olur.. 10 yıl kadar önce eşik 1/32 iken günümüzde bu değer 1/128 olarak değiştiirlmiş- tir. Potansı ölçmek ve miktarsallaştırmak için dozdaki hemaglütinin yoğunluğunu da göz önünde bulundu- rulmalıdır. Bu aşıdaki tohum suşlarının da antijenik açıdan saha suşuna uyması gereklidir. Hemaglütinin antikor titrelerinin yüksek olması gereklidir. Yüksek titredeki antikorlar, eprüvasyon virüsü karşısında iyi bir koruma sağlamalıdır. Dört seneden fazla sahada bulunan bir virüse karşı bu aşının kullanılması saha- daki virüste bir direnç oluşmasına yol açabilir. Mısır, Çin, Vietnam, Hong Kong ve Meksika’da bu durumla karşılaşıldı. Doğru tipte bir aşılama programına ihti- yacımız vardır. Bu bireysel zoolojik koleksiyonlardan tutun ülke genelindeki aşılama programına kadar de- ğişebilir. Şu da bir gerçek ki, ulusal aşılama program- larının uygulanması çok zordur. Özellikle köylerde, kırsal alanlarda yetiştirilen bol miktarda kanatlı hay- van olduğu durumlarda başarısızlık oluşabilmektedir.

Başarı için, hedefteki popülasyonun çoğunluğunun (%60-80) aşılanması gereklidir. Bu da ulusal aşılama programlarının başarıyla uygulanmasının çok zor ol- duğunu, riskli hayvanlar için hedefe yönelik aşılama programlarının daha makul bir yaklaşım olacağını göstermektedir.

Tam koruma için yeterli sayıda aşılama yapılması gerekir. Her bir hayvan için genelde 2 doz yeterli- dir. Uzun süreli hayatta tutulan hayvanlarda rapel aşıların yapılması gerekir. Diğer bir strateji aşılan- mış hayvanlarda HI titrelerinidir ve HI titreleri bir göstergedir. Popülasyonun %80’inde ölümden koru- mak için 1/32, virüsün saçımından ve çoğalmasından korunmak için de 1/128 gibi titreler aranmalıdır. Bu titrenin altında kalanlar için de rapel aşısı yapılması gereklidir. Virolojik takip için, aşılanmamış nöbetçi hayvanlar ya da aşılanmış hayvanlar içindeki günlük ölüm ya da hastalık oranlarına bakılmalıdır. Bu da en iyi, gerçek zamanlı PCR ile sağlanabilir. Serolojik izleme de yapılabilir ama bu ancak virolojik izlemeyi tamamlayıcı nitelikte bir uygulamadır.

Avıan Influenza: Son Vakalar, Epidemiyoloji ve Kontrol

(11)

TAVUKLARDA GUMBORO VE MAREK’E KARŞI İMMUN SİSTEMİN DAHA ERKEN DESTEKLENMESİ, YAŞAM BOYU TAM KORUMA VE OPTİMAL PERFORMANS İÇİN

Büyükdere Cad. No:193 K: 4-10 34394 Levent/İstanbul - Türkiye • T: +90 212 339 10 00 F: +90 212 339 59 11 • www.merial.com.tr

TR.MER.14.01.07

(12)

Avıan Influenza (Kuş Gribi) ve Halk Sağlığı

Avian Influenza, göçmen kuşlar tarafından taşınan, evcil kanatlı hayvanlarda ölümle sonuçlanan infeksi- yonlara neden olan ve insanlara da bulaşma özelliği kazanmış viral bir hastalıktır. Halk arasında bilinen adıyla kuş gribi, Türkiye dahil olmak üzere Dünya’nın bir çok ülkesinde ciddi ekonomik kayıplarla sonuçla- nan büyük salgınlar şeklinde kendini göstermekte ve halen önemini korumaktadır. Avian Influenza dünya çapında ekolojik dengenin, hayvan yetiştiriciliğinin ve gıda üretim zincirinin insan sağlığını nasıl etkile- diğini gösteren en önemli örneklerdendir.

Hastalığa neden olan influenza virüsleridir. Bu etken- ler öncelikle A, B ve C olmak üzere 3 antijenik gruba ayrılır. Bunlar arasında A grubu insanlar ile kuşların, domuzların ve atların dahil olduğu birçok hayvan tü- ründe hastalığa neden olmaktadır. Influenza A virüs- leri de kendi içinde serotiplere ayrılmaktadır. Bilinen 16 farklı Hemaglutinin (H) ve 9 farklı Neurominidase (N) tipinin varlığı söz konusudur. H ve N proteinlerin birçok farklı kombinasyonlarda bir araya gelmesiyle bu serotipler oluşmaktadır. Bu serotipler arasında, hem insanlara bulaşabilmesi hem de kanatlı sektörü açısından büyük önem taşıması nedeniyle H5N1 sero- tipi ayrı bir yere sahiptir.

Avian Influenza kanatlılar arasında türe göre farklı seyirler göstermektedir. Evcil kanatlılarda ciddi ve hızlı yayılan ölümcül sistemik infeksiyonlar şeklinde ortaya çıkarken, yabani kuşlarda asemptomatik sey- retmektedir. Hastalanan hayvanlarda vücut ısısında artış, tüylerde kabarma, iştahsızlık, depresyon ve şiddetli ishal tipik semptomlardır. Hasta hayvanlarda konjuktiva şişmiş, kırmızı renktedir ve bu hayvanla- rın göz kapakları kapanabilir. Sakal, ibik ile gözlerin çevresinde ödem ve siyanoz şekillenir. İnfeksiyonun ilerleyen aşamalarında ise nörolojik semptomlar ve ölüm görülmektedir. Ölüm oranı evcil kanatlılarda

%100’e yakındır. Özellikle tavuk ve hindiler hastalığa çok duyarlıdır.

Influenza A virüslerinin taşınmasında ve yayılmasında yaban ördeği başta olmak üzere su kuşlarının etkili olduğu bilinmektedir. Etkeni taşıyan ama hastalık

belirtisi göstermeyen bu kuşların bağırsak sistemin- de çoğalan virüs, dışkı ile yayılarak, suyu, toprağı ve çevreyi kontamine etmektedir. Ayrıca etken bulaş- tıktan sonra bu ortamlarda uzun süre canlılığını mu- hafaza etmektedir, yapılan çalışmalar dışkıda 4°C’de 35 gün boyunca virüsün bulunduğunu ortaya koymuş- tur. Benzer şekilde virüs suda 22°C’de 4 gün, 0°C’de ise 30 gün boyunca kalabilmektedir. Bu durum hasta- lığın evcil kanatlılara bulaşmasında oldukça önemli bir yer tutmakta olup, kontamine çevrelerde serbest halde dolaşan evcil kanatlıların hastalığa kolaylıkla yakalanabilmesine sebep olmaktadır.

Hong Kong’da 1997 yılında meydana gelen Avian Influenza salgınında insanlarda da infeksiyonun gö- rülmesiyle, tür spesifik olarak bilinen etkenin me- melilere de bulaşabileceği belgelenmiştir. Hastalık insanlarda 2-4 günlük inkübasyon süresi sonunda tipik grip benzeri semptomlarla ortaya çıkmaktadır.

Ateş, öksürük, boğaz ağrısı ve kas ağrısı gibi belirti- ler görülmektedir. Bazı vakalarda şiddetli ve hayatı tehdit eden komplikasyonlar oluşabilmekte, solu- num yetmezliği nedeni ile 10 gün içerisinde ölüm şekillenebilmektedir. Ancak ölümler çok genç, çok yaşlı, ciddi bir sağlık problemi yaşayan ya da has- taneye geç başvuran vakalarla sınırlı kalmaktadır.

WHO verilerine göre 2003 yılından günümüze kadar Avian Influenza’nın dünyadaki insan sağlığı açısından bilançosu 694 vaka ve 402 ölüm şeklindedir.

Hastalığın insanlara bulaşmasında bilinen en etkili yol hasta hayvanlarla temas etmektir. Dünya çapın- da bildirilen insan vakalarına bakıldığında, evlerin- de kümes hayvanı yetiştiren aile bireyleri, hayvan pazarlarında canlı kanatlı satışı yapanlar ve onları satın alanlar gibi hasta hayvanlarla temas eden ya da onlarla aynı havayı soluyan insanlarda hastalığın ortaya çıktığı görülmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerde yapılan aile yetiştirici- liklerinde gelenekselleşen bir uygulamada herhangi bir hastalık belirtisi gösteren hayvanların kesilerek, ekonomik kayıpların en aza indirilmeye çalışılması- dır. Kuş gribinde bu durum hastalığın etrafa yayılma-

AVIAN INFLUENZA (KUŞ GRİBİ) VE HALK SAĞLIĞI

Şireli, U. T., İplikçioğlu Çil, G.

Ankara Üniversitesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Ankara-Türkiye.

E-posta: utsireli@ankara.edu.tr.

(13)

MEKTUP ANKARA 11 Yıl: 2015 Cilt: 13 Sayı: 2

Avıan Influenza (Kuş Gribi) ve Halk Sağlığı

sı ve hayvanı kesen bireylere bulaşmasında önemli bir faktördür.

Hastalığın insandan insana bulaştığına dair yeterli veri bulunmamaktadır. Hastalık görülen bölgelere seyahat, solunum yolu semptomları gözlenen hasta bireylerle aynı ortamda bulunmak gibi durumlarda hastalığın taşındığına dair kesin sonuçlar elde edil- memiştir. Birkaç vakada hasta annesi, teyzesi veya kuzeni ile yakın temas sonrası küçük çocuklarda hastalık görülmesi hastalığın insandan insana bulaş- tığına dair şüpheleri artırmış ancak vaka sayısının yeterli olmayışı ve hastalığın sadece kuşlarda infek- siyonun görüldüğü zamanlarda ortaya çıkması, doğal yollarla insanlar arasında geçişin şekillenmediği gö- rüşünü desteklemiştir.

Hastalığın bulaşmasında gıdanın rolünün olup ol- madığı, üzerinde dikkatle durulması gereken ko- nulardan bir tanesidir. Bugüne kadar uygun şekilde pişirilmiş kanatlı veya kanatlı ürünlerinin tüketimini takiben virüs ile herhangi bir kişinin infekte oldu- ğunu gösteren bir bulguya rastlanmamıştır. Virüsün 60˚C de 30 dakikada etkinliğini yitirmesi sebebiyle hastalığın düzgün şekilde pişirilmiş kanatlı eti ve yu- murta ile bulaşması olası değildir. Ayrıca hastalığa yakalanan hayvanlarda yumurta üretiminin durduğu gözlenmiştir. Yine tüketimin yanı sıra, gıda hazırla- ma sırasında da, temas ile etkenin bulaşmadığı bi- linmektedir. Hasta ve hastalıktan şüpheli hayvanla- rın itlaf edildiği de göz önünde bulundurulduğunda, kontamine kanatlı eti ve yumurtanın gıda zincirine dahil olma olasılığı düşüktür.

Entegre şekilde yetiştiricilik yapan kayıtlı, denetim altındaki işletmelerde uygulanan biyogüvenlik ön- lemleri hastalığın bulaşma riskini en aza indirmek- tedir. Bu tip işletmelerde giriş ve çıkışlar tamamen kontrol altındadır. Araç giriş ve çıkışlarında da dahil olmak üzere dezenfeksiyon işlemleri yapılmakta, böylelikle tesislere çevreden hastalık etkenlerinin taşınmasının önüne geçilmektedir. Kullanılan alet ve ekipmanlar sadece o işletmeye özel olduğundan, farklı kümeslerden hastalık taşınma olasılığı elemi- ne edilmiştir. Hastalıkların yayılmasında önemli bir etken olan fare, böcek gibi canlılarla mücadele yine biyogüvenlik önlemleri gereğince gerçekleştirilmek- tedir. Kontrollü yem ve su kullanımı da yapılan bu tesislerde, yabani kuşların etlik veya yumurtacı evcil kanatlıları kontamine etme olasılığı oldukça düşük- tür.

Kuş gribinin gıdayla bulaştığına dair yanılgılar nede- niyle, salgınların meydana geldiği ülkelerde tüketim alışkanlıkları geçici olarak değişmektedir. Örneğin ülkemizde 2006 yılında meydana gelen salgında baş- kent Ankara’da tavuk eti satışlarında % 54 düşüş gö- rülmüş ve tavuk eti fiyatları % 32 azalırken, yumurta ve diğer kanatlı ürünlerinde de fiyatlar düşmüştür.

Kuş gribinin neden olduğu ekonomik kayıplar sade- ce bununla da sınırlı kalmamaktadır. Vietman’daki salgında 44 milyon kanatlı itlaf edilmiştir ve bu sayı ülkenin kanatlı popülasyonunun % 17’sini oluştur- maktadır. Tüm bu itlafın ülkeye maliyeti 120 milyon dolardır. Yine ülkemizde 2006 yılında meydana gelen salgında 2.5 milyon kanatlı itlaf edilmiştir ve bunun ekonomiye maliyeti 226 milyon dolar olmuştur.

Gelişmekte olan ülkelerde halen devam eden aile yetiştiriciliği bu tip salgınlardan daha fazla etkilen- mektedir. Hem hastalığın bulaşması açısından yüksek risk altında olan, hem de ekonomik olarak en çok sıkıntı çeken bu küçük işletmelerdir. Endonezya’da meydana gelen kuş gribi salgınında bu tip işletmeler- de çalışan işçilerin % 20’si işini kaybetmiştir.

Hastalık bildirilen ülkelerden kanatlı hayvan ve ürünleri ihracatına yasaklamalar getirilmektedir.

(14)

Bu da hem ihracat yapan hem de ithalat yapan ül- keler açısından ekonomik sıkıntılar doğurmaktadır.

Tayland 2004’deki kuş gribi salgınına kadar kanatlı eti ve ürünleri ihracatında dünyada dördüncü sırada yer almaktaydı. İhracatını % 40 gibi bir oranla başlıca Avrupa ve Japonya’ya yapan ülke, kuş gribi salgını ardından gerçekleşen ambargo ve yasaklarla ciddi ekonomik kayıplara uğramış ve kendi piyasasının % 50’sini kaybetmiştir.

Avian Influenza İtalya’da 1878 yılında yapılan ilk bil- diriminden sonra Dünya’da birçok ülkeye yayılarak halen salgınlar oluşturmaya devam etmektedir. 1997 yılında Hong Kong’da meydana gelen H5N1 kaynaklı salgında 1.5 milyon kanatlı itlaf edilirken, bu salgın etkeninin insanlara bulaştığının ilk örneği olması açısından önemlidir. Kuş gribi 1997’den sonra 2003 yılının Aralık ayında Güney Kore’de yeniden ortaya çıkmış, 2004 yılının başlarında Çin, Japonya, Tayland ve Vietnam’da da kanatlı hayvanlar arasında yayı- lım göstermiştir. Mart ayında kuş sürüleri arasında ilerlemesi hızlanan ve batıya doğru yayılan infeksi- yon sonucu, Endonezya, Kamboçya, Malezya’da da infeksiyon bildirilmiştir. Hastalığın Asya’dan göçmen kuşların hareketiyle tüm dünyaya yayılmaya başla- masıyla 2005’te salgının görüldüğü ülkelere Rusya, Kazakistan ve Moğolistan ile Türkiye, Romanya, Hır- vatistan ve Ukrayna; 2006’da ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, İsrail, Ürdün, Nijerya, Fildişi sahilleri, Pakistan, Sırbistan Karadağ, Sudan, İsveç, Mısır, Al- manya ve Danimarka da eklenmiştir.

Yabani kuşların göç yollarının kesiştiği önemli bir ko- numda yer alan Türkiye, sahip olduğu sulak alanları nedeniyle ilkbahar ve sonbahar aylarında çok sayı- da göçmen kuşa ev sahipliği yapmaktadır. Bu durum hastalığın ülkemize taşınmasında ve yayılmasında önemli rol oynamaktadır.

Kuş gribi Türkiye’de ilk kez 2005 yılının Ekim ayında Balıkesir ili, Manyas ilçesi, Kızıksa beldesinde bulu- nan bir aile hayvancılığı işletmesine ait hindi sürü- sünde görülmüştür. Ülkemizdeki ikinci salgın, Iğdır ilindeki Aralık ilçesinden, Kasım 2005’te bildirilmiş- tir. Hastalık, köy tavukçuluğu yapan 53 ile yayılmış- tır. Bu salgının bir diğer önemi de ilk kez Güney Doğu Asya dışında bir ülkede insan vakalarının görülmesi ve bu 12 vakadan, çocuk olan 4’ünün hayatını kay- betmesidir. 2007 yılı Şubat ayında Batman ili Gercüş ilçesinde, H5N1’in yol açtığı ve 80 kanatlı ölümüyle sonuçlanan Kuş gribi vakası kendini göstermiştir. En- feksiyon kaynağının, yabani türlerle temasta oldu- ğu tahmin edilen köy tavukları olduğu bildirilmiştir.

Batman ve komşusu olan Diyarbakır ilinden toplam

18 noktada daha infeksiyon bildirilmiştir. 2008 yılın- da Türkiye’nin farklı illerindeki farklı odaklardan kuş gribi bildirimleri yapılmıştır. Zonguldak, Samsun, Sa- karya, Sinop ve Edirne’nin çeşitli ilçelerinde görülen toplam 7 salgında resmi verilere göre 5399 kanatlı hayvan (tavuk, ördek, kaz ve güvercin) itlaf edilmiş- tir.

OIE (Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü) hastalık alarm sis- teminin son verilerine göre ülkemizde 2015 yılının Mart ayında yeni bir H5N1 salgını başlamıştır. Kasta- monu, İkizciler’de şekillenen ilk salgında şüpheli 207 hayvandan 35’i ölmüş, geriye kalan 172’si de itlaf edilmiştir. Daha sonra Balıkesir’in Edincik ilçesinden de kuş gribi bildirimi yapılmıştır. Resmi rakamlara göre, etkilenen 4141 kanatlıdan 150’sinde ölüm gö- rülmüştür. Bölge karantinaya alınmış ve 3991 kanatlı hayvan itlaf edilmiştir. Bu salgınlar sırasında insan vakası bildirimi olmamıştır.

Göç yolları boyunca, yabani kuşlarla Dünya’nın bir- çok yerine taşınabilen bu hastalıkla mücadele olduk- ça zordur. Hastalığın tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmasa da, kanatlılar arasında yayılımının önüne geçilmesi ve insanlara bulaşmasının engellen- mesi için alınması gereken önlemler bulunmaktadır.

Hastalığın yayılmasına karşı alınabilecek ilk önlem itlaftır. Hasta veya hasta hayvanlarla temas eden ka- natlıların hepsini uygun biçimde imha etmek birçok ülkede gerçekleştirilen en temel uygulamadır. Bunu takiben karantina ve kordon altına alma, hastalığın insanlar tarafından taşınmasının önüne geçilmesi açısından önem taşımaktadır. Karantina altındaki bölgelerde gerekli temizlik ve dezenfeksiyon işlem- lerinin yapılması da alınacak tedbirler arasında yer almaktadır. Etken formalin ve iyot bileşikleri gibi yaygın olarak kullanılan dezenfektanlara duyarlıdır.

Bu nedenle dezenfeksiyon işlemi ile etkenin kontrol altına alınması mümkündür. Bir diğer önlem de has- talık çıkan kümes veya işletmedeki yumurta, gübre, tüy ve yemlerin dışarı çıkarılmasının yasaklanması- dır. Ülke çapında, bölgesel bu uygulamalar dışında canlı hayvan veya kanatlı eti ve ürünlerinin ticareti- nin kısıtlanması da hastalığın uluslararası yayılımını engellemek açısından gereklidir. Kuş gribine (H5N1) karşı aşı çalışmaları halen devam etmektedir. Tüke- ticilerin ve üreticilerin bu hastalığa karşı bilinçlen- dirilmesinin tüm ülkeler açısından yararlı olacağı da unutulmamalıdır.

Kaynaklar

Kaynaklar yazarından temin edilebilir.

Avıan Influenza (Kuş Gribi) ve Halk Sağlığı

(15)
(16)

Giriş

Ülkemizde 2008 yılından bu yana görülmeyen Avi- an Influenza (AI; Kuş Gribi), Nisan 2015’te yeniden ortaya çıktı. İlk vakayı takiben iki vaka daha tespit edildi. Bu vakalardan ikisi ticari yumurtacı işletme- de görüldü. Uzun bir süre sonra yeniden görülen bu vakaların, ülkemizdeki tüketim üzerine etkili olmaz- ken kanatlı sektörü üzerine önemli derecede olum- suz etkisi oldu. Bu etki halen devam etmektedir. Bu makalede, hastalıkla ilgili genel bilgilerin yanısıra başta koruma kontrol olmak üzere ülkemizin hastalık yönünden risk değerlendirmesi yapılmıştır.

Avian influenza, temel olarak kanatlılarda görülen bir hastalıktır. Hastalığın etkeni Orthomyxoviridae familyasına ait Influenza A viruslarıdır. Kanatlılarda Influenza A nedenli infeksiyonlar, subklinik seyirden yüksek mortaliteye (%100) kadar değişiklik göstere- bilir. Yüksek mortalite ile seyreden vakalarda, solu- num ve sinir sistemini etkilenir, akut seyirli ve çok bulaşıcıdır. Influenza A viruslarının çok sayıda altip- lerinin olması, konakçı spektrumunu da arttırmıştır.

Hastalık, kanatlı hayvanlara ilave olarak insan, at, evcil domuz, mink ve deniz memelileri olmak üzere çok sayıda hayvan türünde görülebilir.

Avian Influenza vakalarının ulusal ve uluslararası dü- zeyde hem hayvan sağlığı hem de insan sağlığı oto- ritelerince izlenmesi, hastalığın önemini ortaya koy- maktadır. Hastalık ülkemizde bildirimi zorunlu (H5 ve H7) ve tazminatlı hastalıklar arasında yer almak- tadır. Hastalık hızlı bulaşabilme potansiyeline sahip olduğundan uluslararası bir problemdir ve çözümü için uluslararası bir çaba gerektirir. Hastalığa neden olan bazı alttiplerin insanlarda infeksiyona neden olması, halk sağlığı açısından hastalığın önemini art- tırmaktadır.

Tarihçe

Hastalık ilk kez 1878 yılında İtalya’da tavuklarda or- taya konmuştur. Hindilerde ise ilk etken izolasyonu 1963 yılında Kuzey Amerika’da gerçekleştirilmiştir.

Hastalık etkeninin Influenza A olarak tanımlanma-

sı 1955 yılında gerçekleştirilmiş ve bu yıldan sonra özellikle Amerika, Avrupa, Güney Afrika ve Asya’da hem evcil hem de yaban hayatındaki kanatlılarda hastalık vakaları bildirilmiştir. Kanatlı influenza vi- ruslarının ekolojisi ve bulaşması ile ilgili detaylı bil- gilere 1970’li yıllarda ulaşılmış ve hastalığın kanatlı sektörü üzerine olumsuz etkileri öngörülmüştür. Has- talığa bağlı önemli kayıplara neden olan ilk salgın, 1983-1984 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nde belirlenmiştir. 1997 yılından sonra farklı ülkelerde (İtalya, Hollanda, Asya ve Ortadoğu ülkeleri) yüksek patojeniteli AI (HPAI) alttiplerinin (H5, H7) neden olduğu ciddi ekonomik kayıplı salgınlar görülmüştür (Tablo 1). Son olarak 2000’li yıllarda dünyanın birçok ülkesinde görülen H5N1 nedenli AI vakaları devam etmektedir. Günümüzde ise özellikle Kuzey Amerika olmak üzere Asya, Avrupa ve Ortadoğu’da aynı kö- kenden gelen AI vakaları ciddi kayıplara neden ola- rak devam etmektedir.

Bugüne kadar görülen ciddi seyirli salgınlarda H5 ve H7’nin alt tiplerinin etkili olduğu belirlenmiştir. Ör- nek olarak Pennsylvania-Virginia-New Jersey (1983- 84) salgınında H5N2, İtalya (1999-2002) salgınında H7N1 ve Hollanda-Belçika (2003) salgınında H7N7, Uzak-Doğu Asya ülkelerinde H5N1 ve H5N2 etkili ol- muştur. 2015 yılında Amerika Birleşik Devleri’inde H5N8 nedenli ciddi kayıplar devam etmektedir.

Tablo 1. Kanatlı orijinli HPAI izolatları (Alexander, 2000)

AVIAN INFLUENZA

Prof. Dr. Mehmet Akan

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı E-posta: akan@ankara.edu.tr

Avian Influenza

(17)
(18)

Etiyoloji

Kuş gribi virusları, Orthomyxoviridae familyasında Influenzavirus A cinsinde sınıflandırılmıştır. Influenza virusları nükleokapsid ve matriks antijenlerine göre A, B, C olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Bunlardan sadece A grubu, kanatlılarda hastalıktan sorumlu et- kenleri içerir. Avian Influenza viruslarının tiplendiril- mesinde hemaglütinin (H) ve nöraminidaz (N) anti- jenleri temel alınmaktadır. Şu ana kadar izole edilen suşlarda birbirinden farklı 16 hemaglütinin antijeni (HA; 1-16) ve 9 nöraminidaz antijeni (NA; 1-9) be- lirlenmiştir. Genel olarak Influenza viruslarının isim- lendirilmesinde temel kurallar bulunmaktadır. Bir izolatın isimlendirilmesi, Influenza virusun tipi (A, B, C), konakçı, coğrafik orijin, varsa suş numarası, izo- lasyon yılı ve parantez içinde yazımla H ve N antijen yapısı ile yapılmaktadır. Örneğin A/turkey/Wiscon- sin/1/68/ (H8N4).

Avian Influenza virusları, patojenitelerine göre iki grupta incelenmektedir. Bunlar, kanatlılarda hafif solunum sistemi belirtileri ve verimde düşmelere ne- den olan “düşük patojeniteli viruslar (low pathoge- nic AI virusları; LPAI)” ve kanatlılarda yüksek ölüm- lerle karakterize ciddi tablolara neden olan “yüksek patojeniteli viruslar (highly pathogenic AI virusları;

HPAI)” olarak isimlendirilirler. Bugüne kadar belirle- nen HPAI virusları H5 ve H7 özelliğindedir ancak izole edilen H5 ve H7 alt tiplerinin tümü yüksek patojeni- teli değildir. H5 ve H7 suşlarında düşük patojeniteli olan viruslardan yüksek patojeniteli viruslara dönü- şüm söz konusudur ve bu durum değişik kanatlı hay- vanlarda salgınlara neden olan H5 ve H7 suşlarında belirlenmiştir. Bu değişime, viruslarda görülen nokta mutasyonlar (antijenik drift) ve daha büyük düzeyde ortaya çıkan genetik değişimler (antijenik shift) ne- den olmaktadır.

AI virusları, çevresel koşullardan etkilenir. Yüksek sıcaklık, çok düşük/yüksek pH, hipertonik ortam- lar ve kuruma, virusu inaktive eder. Virusun yağ katmanı olması nedeniyle, organik çözücüler, deter- janlar tarafından inaktive edilirler. Organik madde varlığında AI virusları aldehidler, beta-propolak- ton gibi kimyasallarla yıkımlanırlar. Organik mad- delerin uzaklaştırılması sonrasında, fenoller, amo- nyum iyonları, okside edici ajanlar, sulandırılmış asitler ve hidroksilamin gibi dezenfektanlar, AI viruslarını öldürür. Burun akıntısı ve dışkıda bulunan AI viruslarının, fiziksel ve kimyasal inaktivasyona direnci artar. Düşük sıcaklık ve nemli ortamlar AI

viruslarıının çevresel koşullarda yaşamasını uzatır.

Sıvı gübrede kış koşullarında 105 gün yaşar; dışkıda se 4 C de 30-35 gün, 20 C de 7 gün ve 25-32 C de 4 gün canlılığını korur. AI viruslarının inaktivasyonu için dışkının 32-38 C de 1 hafta süreyle ısıtılması, saha infeksiyonlarının kontrolü için önem taşır.

Pastörizasyon ve pişirme, AI viruslarının inaktivasy- onu için en etkili yöntemdir.

Epidemiyoloji

Avian Influenza virusları, kanatlı, insan, at, domuz, fok, balina, vizon ve kedigiller olmak üzere birçok türden izole edilmiştir. Kanatlılar arasında ise, hindi, tavuk, ördek, kaz, bıldırcın, deve kuşu, sülün, beç tavuğu, martı, keklik, deniz kuşları, bataklık kuşları, muhabbet kuşu, tavus kuşu, güvercin, serçe ve pa- pağandan etken izolasyonu bildirilmiştir. Buna karşın bazı virus suşları, belirli kanatlı türlerinde hastalık oluşturabilir.

Avian Influenza viruslarının kanatlı hayvanlarda oluş- turduğu infeksiyonların virusun patojenitesine göre klinik olarak farklılık göstermesi, hastalığın izlenme- sini ve kontrol önlemlerinin alınmasını zorlaştırmak- tadır. Yaban hayatındaki kanatlılarda ve/veya evcil kanatlılarda düşük patojeniteli virusların oluştur- duğu infeksiyonlar genellikle dikkatten kaçmakta- dır. Bu virusların uzun süreli olarak bu kanatlılarda bulunması, üremesi ve çevreye saçılması sonrasında viruslarda düşük patojeniteden yüksek patojeniteye doğru bir değişim olma potansiyelini arttırmaktadır.

Bu nedenle tüm kanatlı influenza viruslarının özellik- le de H5 ve H7 viruslarının izlenmesi, hastalığın evcil kanatlılara bulaşması ile ilgili faktörlerin kontrolünü mümkün kılmaktadır.

Göçmen su kuşları, virus rezervuarı olarak tanımlan- maktadır ve virusun yayılmasında çok önemli bir rol üstlenir. Göçmen kuşlar arasında, süzgeç kanatlı kuş- lar (Anseriformes takımı; kazlar, ördekler, kuğular) ve yağmur kuşları (Charadriiformes takımı; çulluk, martı, kırlangıç) diğer göçmen/yaban hayatındaki kuşlara göre daha önemlidir. Göçmen su kuşlarındaki düşük patojeniteli ve/veya yüksek patojeniteli vi- rusların evcil kanatlılara bulaşması direk temas ve indirekt yolla gerçekleşebilmektedir. Hastalık etkeni taşıyan su kuşları ile direkt temas (açık besi yapılan kanatlılar), infekte kanatlılar, kontamine altlık, kü- mesler arası virusla bulaşık ekipmanların hareketi, bulaşık materyalle ve infekte kanatlılarla temas ha- Avian Influenza

(19)

Oleobiotec ® Poultry

Doğal Performans Artırıcınız

Optimum bağırsak sağlığı Düşük FCR

Yüksek canlı ağırlık

“Doğal olarak üretildi”

DSA AGRIFOOD PRODUCTS CO

Merkez Ofis: Organize Sanayi BölgesiKızılırmak Cad. 3. Sok. No:5 Yahşihan/Kırıkkale Tel:+90318 32 1 32 92 www.dsakimya.com.tr Fabrika:Kırıkkale Organize Sanayi / Kırıkkale

www.phode.com

(20)

lindeki insanlar (özellikle gübre ile), hastalığın sürü- lere bulaştırılmasında önemli rol oynarlar. Hastalığın yoğun yetiştiricilik yapılan işletmelere bulaşmasında en genel yöntem serbest yaşayan ördek, kaz, tavuk ve hindi gibi evcil kanatlılardır. Evcil kanatlılara ve/

veya ticari sürülere bulaşma şekillendikten sonra, hastalığın bölgesel/ülkesel dağılımında hasta hay- vanların kontrolsüz dolaşımı ve insan hareketleri önemli rol oynar. Bu nedenle canlı kanatlı pazarları hastalığın yayılmasında oldukça etkilidir. Genellik- le hasta hayvanlar iki hafta süreyle virusu çevreye yayarlar ve 4 hafta sonra virus çoğunlukla infekte kanatlılarda saptanmaz.

Dünya’da ve Türkiye’de Avian Influenza Hastalık günümüzde, Kuzey Amerika, Asya, Avrupa, Afrika ve Orta-Doğu olmak üzere dağılım gösterme- ktedir (Şekil 1). Bu vakalarda H5N8, H5N1, H5N2, H7N2, H7N3 ve H7N7 bildirimleri yapılmıştır. Bu hari- tada görüldüğü üzere, hastalık yayılma eğilimindedir.

Şekil 1. Dünya’da AI vakaları

Ülkemizde ilk vaka 2005 yılında Ekim ayında Manyas- Kızıksa’da belirlenmiştir. Daha sonra yine 2005 yılı- nın son günlerinde Iğdır ili Aralık İlçesinde yeniden görülmüş ve 2006 yılında yaygınlığı artmıştır. Yılla- ra göre vaka sayıları, 2005 yılında 6 il 9 vaka, 2006 yılında 54 il 233 vaka, 2007 yılında 2 il 18 vaka ve 2008 yılında 7 il 10 vakadır. Yaban hayatında ise özellikle serçe, güvercin ve şahinde de izolasyon ya- pılmıştır. Bu olguların büyük bir çoğunluğunda HPAI H5N1 saptanırken ayrıca LPAI H7N1’de izole edilmiş- tir. Bu olgulardan biri dışında tüm vakalar köy kanat- lılarında gözlenmiştir. Son olarak 2015 yılının Nisan ayında bir Mayıs ayında iki vaka olmak üzere top- lam üç vaka OIE bildirilmiştir (Şekil 2). Bu üç vakada H5N1 nedenlidir ve ikisi ticari yumurtacı işletmede görülmüştür. Vakaların tamamı Ekim-Nisan dönemin- de görülmüştür. Ayrıca vakaların ilk çıktığı yerler göç mevsimi, göç yolları ve sulak alanlar ile ilişkilidir.

Şekil 2. Türkiye’de 2015 yılında görülen AI vakaları

Hastalığın Ekonomik Önemi

Hastalık, neden olduğu kanatlı ölümleri, kontrol için kanatlıların itlafı ve diğer kontrol önlemleri değer- lendirildiğinde ekonomik açıdan ciddi kayıplara ne- den olmaktadır. Ekonomik kayıpların hesaplanma- sında, imha edilen kanatlı hayvanların maliyetine ilave olarak ortaya çıkan verim kayıpları, kümeslerin boş bırakılması, dezenfeksiyon ve temizlik harcama- ları da dikkate alınmaktadır. Ayrıca tüketiye yansı- yan fiyat farkları da kayıp olarak hesaplanmaktadır.

Önemli ekonomik kayıplara neden olan ilk salgın 1983-1984 yılları arasında ABD’da üç eyaletin etki- lendiği salgındır. Bu salgında, kanatlı hayvan ölüm- leri, itlaflar ve kontrole ilgili kayıpların toplamı 349 milyon $ olarak hesaplanmıştır.

Yukarıdaki salgından sonra diğer önemli salgınlardan ikisi Avrupa kıtasında gerçekleşmiştir. Önce düşük patojeniteli olarak 1997’de başlayan ardından 1999 yılında yüksek patojeniteli virusa dönüşen İtalya’da- ki salgında, hem tavuk sürüleri hem de hindi sürüleri hastalıktan etkilenmiş ve 2002 yılına kadar 20 mil- yon kanatlının itlafı ile sonuçlanan önemli kayıplar şekillenmiştir. İtalya’da ortaya çıkan büyük ölçekli salgın 2002’de kontrol edildikten sonra yaban haya- tında bazı izolasyonlar yapılırken 2003’te Hollanda ve arkasından Belçika ve Almanya’da (küçük çap- lı) yeni bir salgın başlamış ve sonuçta Hollanda ve Belçika’daki salgında yaklaşık 30 milyon kanatlı it- laf edilmiştir. Bu son vaka 3 ay gibi kısa bir sürede yoğun itlaflarla sonlandırılmıştır. Hem İtalya’da hem da Hollanda-Belçika’da ortaya çıkan salgınların her birinde ortaya çıkan ekonomik kayıp 500 milyon $ olarak hesaplanmaktadır.

Asya’daki başlayan ve halen devam eden salgının bo- yutları ise şu an için hesaplanamamaktadır. Sadece Tayland ve çevresindeki ülkelerde itlaf edilen kanat- lı sayısı 100 milyonu geçmiştir. ABD’de 2015 yında itlaf edilen kanatlı sayısı 50 milyona yaklaşmıştır. Bu Avian Influenza

(21)

animal-nutrition@evonik.com www.evonik.com/animal-nutrition

Kg Etin Maliyeti? Bak!

Yem, modern hayvansal üretimin ihtiyaçlarını karsılamak zorundadır.

Evonik Tek Kelimeyle; Verimli™

Arjinin Tasarrufu Enerji Kaynakları

CreAMINO®

Kreatin Kaynakları

Canlı Ağırlıktan Fazlası

En Düşük Et Maliyeti Doğal Kreatin

Kaynakları

15-01-149 AZ SE CreAMINO, Tuerkei, A4 RZ-02.indd 1 29.05.15 10:48

(22)

salgınların ekonomik kayıpları oldukça yüksek dü- zeylere ulaşmıştır.

Ülkemizde 2006 yılında sadece köy kanatlılarında görülen salgının direkt ekonomik kaybı yaklaşık 30 milyon TL olarak hesaplanmıştır. Üretim ve tüketici kayıpları hesaba dahil edilmemiştir.

İnsanlarda AI ve zoonotik önemi

Son 10 yıl içinde yapılan değerlendirmede, insanlar- da H5N1 nedenli infeksiyonların daha dikkat çekici olduğu görülmektedir. Hong Kong’da 1997 yılında in- sanlarda görülen H5N1 vakasından sonra günümüze kadar (Mayıs 2015) Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilen insan vaka sayısı 840 ve bunlardan 447’si ölümle so- nuçlanmıştır. İnsan vakaları Dünya’da 15 ülkede bil- dirilmiş bu bunlardan sadece biri Kuzey Amerika’da (Kanada) diğerleri Asya başta olmak üzere Orta-Doğu ve Afrika ülkelerindedir. Ülkemizde ise insan vaka- ları dikkate alındığında 2005 yılının son günleri ile 2006 yılının ilk aylarında çıkan vakalarda toplam 21 insan etkilenmiş ve bunlardan 4’ü hayatını kaybet- miştir. Ülkemizdeki vaka sayısı, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 12 olarak belirlenmiştir.

Klinik

Hastalığın inkubasyon süresi virusun patojenitesi ve virüs dozuna bağlı olarak birkaç saat ile 3 gün olarak kabul edilmektedir. Konakçının bireysel özel- liğine bağlı olarak bu süre 14 güne kadar çıkabilir.

Klinik bulgular direkt olarak virusun patojenitesi ile ilişkildir. HPAI virüsü infeksiyonlarında klinik tablo çok şiddetli iken LPAI virüs infeksiyonlarında klinik bulgular, kümes bakım-idaresi ile ilgili problemler (kötü havalandırma, toz, soğuk vs.) ile diğer viral ve/veya bakteriyel infeksiyonlara bağlı olarak değiş- kenlik gösterebilri. Morbitide genel olarak yüksektir ve mortalite düşük düzeyden %100’e kadar ulaşabi- lir. HPAI vakalarında hastalık çok hızlı seyreder ve herhangi bir klinik belirti olmadan ölüm görülebilir.

Klinik olarak, ciddi depresyon, azalan aktivite, yem yemede azalma, zayıflama, bir araya toplanma, tüy- lerde bozukluk, başta ve yüzde ödem, tüysüz deride siyanoz, solunum sistemi belirtileri (öksürük, aksı- rık, burun akıntısı, solunum sesleri, aşırı lakrimas- yon), sinirsel belirtiler, yumurta veriminde azalma ve ishal görülür.

Makroskopik bulgular arasında, sinuslarda kataral, fibrinöz, serofibrinöz, mukopurulent, veya kazeöz yangı gözlenir. Sinuslarda şekillenen yangı sonrasın-

da ödemli bir baş, siyanotik ve hemorajik sakallar ve ibikler dikkati çeker. Soluk borusunda serözden kazeöze kadar değişen eksudat, hava keselerinde yangı ve kalınlaşma, peritonitis, özellikle hindiler- de enteritis görülür. Bacaklarda hemoraji sıklıkla görülen lezyonlar arasındadır. Hastalık ilerledikçe iç organlarda (karaciğer, dalak, böbrek ve akciğerde) nekrotik odaklara rastlanır. HPAI virus infeksiyonla- rında çok hızlı seyreden vakalarda herhangi bir mak- roskopik bulgu, ani ölüm nedeniyle gelişmeyebilir.

Teşhis

A- Klinik tanı: HPAI viruslarının neden olduğu vaka- larda yüksek ölüm görülmesi nedeniyle hastalık- tan şüphe edilir. Hastalık bulgularının solunum ve sinir sisteminde olması, tüysüz deride siyanoz ve yüzde ödem belirleyici bulgulardır. LPAI virusla- rının neden olduğu infeksiyonları diğer hastalık tablolarından klinik bulgulara göre ayırmak müm- kün değildir. LPAI viruslarına bağlı infeksiyonların başka viral (infeksiyöz laringotrahitis) ve/veya bakteriyel infeksiyonlarla birlikte seyrettiği tab- lolarda mortalite ciddi düzeylere ulaşabilir. LPAI infeksiyonları, benzer bulgularla seyreden New- castle hastalığı (aşılı sürülerde), infeksiyöz bron- şitis, infeksiyöz laringotrahitis, tavuk kolerası, komplike CRD ve Marek hastalığından ayrılmalı- dır.

B- Nekropsi: Yüksek ölümle seyreden vakalarda (HPAI) şiddetli sinüzitis, soluk borusunda eksu- dat, iç organlarda kanama ve bacak kaslarında siyanoz hastalık için önemli nekropsi bulgularıdır.

Ancak bu bulgular ile kesin tanı koymak mümkün değildir. LPAI virüs infekyonlarında üstsolunum yolu infeksiyonuna ait bulgular dikkati çeker.

C- Laboratuvar muayeneleri

Hastalığın teşhisi direkt ve indirekt teşhis metotları ile yapılmaktadır. Bu yöntemlerin tamamı, ülkemizde OIE Manual’de bildirilen yöntemlerle yapılmaktadır. Bu hastalık için referans Enstitü, Bornova Veteriner Kontrol Entitüsü’dür.

Materyal: Ölü kanatlılardan alınan trakeal, oro- farengeal, kloakal svaplar ve organ örnekleri teşhis amacıyla kullanılmaktadır. Solunum sistemi organlarından alınan materyaller ile sindirim siste- minden alınan örneklerin ayrı alınması yararlıdır.

Alınan örnekler, çevreyi bulaştırmayacak şekilde laboratuvara gönderilmelidir.

Virus izolasyonu ve identifikasyonu: Bu amaçla Avian Influenza

(23)

POULVAC ECOLÝ A4 ilan 5'er mm taþma paylý.pdf 1 26.06.2015 12:37:44

(24)

hazırlanan inokulum 9-11 günlük embriyolu ta- vuk yumurtasının (ETY) koriyoallontaik sıvısına ekim yapılır ve 35-37 C de 4-7 gün inkubasyona bırakılır. İnkubasyon sirasında ölen yumurtalar- dan ve/veya süre sonunda tüm yumurtaların koriyoallantiok sıvıları toplanarak hemaglüti- nasyon aktivitesi incelenir. HA pozitif olan CAS ayrılarak identifikasyon işlemine başlanır. Virus identifikasyonunda, virusun hemaglutinasyon (HA) özelliği saptanır ve kesin identifikasyon hemaglutinasyon inhibisyon (HI; Tip A NP, MP teşhis) ile gerçekleştirilir. Kesin olarak identifiye edilen viral etkenin, HA ve NA özellikleri incele- nerek alt tiplendirmesi gerçekleştirilir. Hastalık etkenin patojenite özelliklerinin belirlenmesi için SPF civcivler kullanılabildiği gibi mole- küler tekniklerden de yararlanılır. Elde edilen tiplendirme bulgularının birbirleri ile ilişkilerini ortaya koymak için filogenetik çalışmalar yapılır.

Serolojik Testler: Serolojik yöntemler hastalığın indirekt teşhisinde kullanılabilir. AI spesifik anti- korlar, en erken 5-7 gün sonra belirlenebilir. Sero- lojik teknikler arasında AGP, ELISA ve VN sıklıkla kullanılmaktadır.

Moleküler Teknikler: Hastalığın teşhisinde, PCR temelli moleküler tekniklerden (RT-PCR) de ya- rarlanılmaktadır. Bu tekniklerle, virusunun Inf- luenza A olup olmadığı, alt tipleri (H ve N) ve patojenite özellikleri ortaya konabilmektedir.

Hastalığın kanatlı hayvanlarda hızlı teşhisinin ya- pılması, kontrol önlemlerinin alınması açısından önem taşımaktadır.

Tedavi

AI virüs infeksiyonlarının tedavisi yoktur.

Koruma ve Kontrol

Bu bölümde öncelikle koruma ve kontrolle ilgili ge- nel bilgiler değerlendirilmiştir. Sonraki aşamada ise ülkemizde ve dünyada görüler son vakalar çerçeve- sinde yapılması gereken detaylı çalışmalara değinil- miştir.

Koruma ve kontrolde en temel unsur, hastalık etke- nini taşıyan su kuşları ve yaban hayatındaki diğer kanatlıların, üretimi yapılan kanatlılarla temasının önlenmesidir. Bu nedenle açık besi yapılan kanat- lıların sürekli kontrol edilmesi ve yukarıda belirti- len kanatlılarla temasının engellenmesi gereklidir.

Hastalık tespit edilen kanatlıların itlafı başta olmak

üzere karantina uygulaması, hastalığın kontrolü için önemlidir. İnfeksiyondan şüpheli ve/veya infeksiyon bildirilen ülkelerden hayvansal kaynaklı ürünlerin ve canlı hayvanların girişinin engellenmesi ve tama- mıyla kontrol edilmesi gereklidir. Ülke içinde hayvan hareketlerinin sınırlandırılması/kontrollü yapılması ve açık pazarların kontrolü diğer önemli bir konudur.

Hastalık görülen kümeslerde/yerlerde, hasta hayvan ile temasta bulunan insanların (kanatlı yükleme, aşılama gibi) diğer bölgelerdeki kanatlılarla teması önlenmelidir. Bu konulara ilave olarak kümesler ve entegreler bazında biyogüvenlik önlemlerinin eksik- lik olarak yerine getirilmesi alınabilecek temel ön- lemlerin başında gelmektedir.

Hastalığın yoğun olarak görüldüğü bazı ülkelerde, hastalığa bağlı kayıpları azalmak amacıyla farklı yöntemlerle hazırlanan aşılar kullanılmaktadır. Aşı- lar, klasik aşılar (inaktif) ve rekombinant aşılar ol- mak üzere iki grupta incelenmektedir. Adjuvantla hazırlanan inaktif aşılar, içerdikleri suşa göre homo- log ve heterolog olarak gruplanmaktadır. Homolog inaktif aşılar, sahada problem olan suşlardan ha- zırlanırlar. Bu aşılar iyi bir koruma sağlarken düşük düzeyde virus çevreye saçılır. En büyük dezavantaj ise, aşılı sürülerde saha infeksiyonun ayrılmasına izin vermemesidir. Bu aşılar Meksika ve Pakistan’da uzun süredir kullanılmaktadır. Heterolog suşlardan inaktif aşılar, homolog aşılara benzer şekilde hazırlanır ve sahada infeksiyonda etkili suşların H antijen yapısı ile aynı fakat N antijen yapısı farklı suştan hazırla- nır (DIVA; Differentiating infected from vaccinating animals). Örneğin sahada etkin olan H7N1 suşu ise aşılamada kullanılan suşun N antijeni N1’den fark- lı bir suştan (H7N3 gibi) hazırlanmalıdır. Bu aşıların avantajı, saha suşuna bağlı şekillenen vakaların ko- laylıkla ayırt edilebilmesidir. Dezavantajı ise homo- log aşılara benzer olarak virüs saçımının olmasıdır.

Rekombinant aşılar, yüksek ve düşük patojeniteli H5 ve H7 suşlarına karşı etkili olan gen bölgelerinin, ta- vuk çiçeği veya infeksiyöz laringotracheitis virusuna aktarılması ile hazırlanır ve korumaya esas antijenik yapılar aktarılan virusun çoğalması ile eksprese edi- lir. Son yıllarda revers genetik aşıların hastalık kont- rolü amaçlı kullanımı gündemdedir. Ülkemizde şu an için ruhsatlı AI aşısı bulunmamaktadır.

Son vakalar, AI salgınlarının kontrolünde klasik yak- laşımların dışında detaylı programlara gereksinim ol- Avian Influenza

Cobb_Turkish Choose the best 21x29.7 19/01/2015 10:41 Page 1

(25)

Cobb_Turkish Choose the best 21x29.7 19/01/2015 10:41 Page 1

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak, çalışmamızda 2016-2017 sezonunda influenza benzeri belirtileri nedeni ile yatırılan ve influenza izole edilen çocuk hastalarda en yaygın görülen alt tipin

De Jong ve arkadaşları 12 , A/H5N1 enfeksiyonu olan hastaların nazofarenks ve kan örneklerinde saptanan viral yükün, mevsimsel influenza tipleri ile enfekte

Kuş enfeksiyonlarından sorumlu olan influenza A virus (avian influenza) alt tipleri türe özgül olmalarına rağmen, bazıları tür bariyerini geçerek insanlarda da

RT-PCR ve kültürle konfirme influenza A (H7) enfeksiyonu olan 34 hasta ile 2002 sonbaharında bu suşa karşı hazırlanan aşının denendiği 100 kişiden alınan serum

(Highly pathogenic; HPAI) • Ciddi hastalık oluştururlar • Mortalite %100’e ulaşabiir • H5 veya H7 alttipleri. Ancak tüm H7 veya H5 alttipleri HPAI değildir •IVPI

The isolation of HPAI viruses from outbreaks seen in different countries in chickens is not very intense and usually LPAI viruses are isolated...

Bu nedenle, AI tip A virüs infeksiyonlarıyla mücadelede, farklı canlılardan izole edilen suşların mutasyon düzeylerinin izlenebilmesi için veteriner ve beşeri

Eşzamanlı influenza hızlı antijen testi ve solunum yolu viral paneli bakılan 20 hastada her 2 testte de influenza testi pozitif saptanmıştır.. Influenza hızlı testi