• Sonuç bulunamadı

Araştırmaları Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Araştırmaları Dergisi"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S"anat Tarihi

Araştırmaları Dergisi

. ARKEOLOJi-RÖLEVE-RESTORASYON EPiGRAFi-ANTROPOLOJi-MÜZiK-TiYATRO

TEOLOJi-FOLKLOR

Dört ayda Bir

Çıkar, hO 000 ·.ı:L • ı

Cilt: 3 Sayı: 7 · • · Nisan 1990

Sahibi: Enis KARAKAYA

Gen~l Yayın Yönı:ttmeni ve Yazı işleri Müdürü:

Dr. Ozkan ERTUGRUL

Teknik Müdür: Tolunay :riMUÇiN

Genel Koordinatör: Ahmet Vefa ÇOBANOGLU Genel Sekreter: Rabia EMEKLiGiL

Teknik Sekreter: Sadettin ZAYiM Fotoğraf Direktörü: Aras NEFTÇI

Yayın Sekreterleri: Selda (Kalfazade) ERTUGRUL Gülçin EROL

Haber Servisi Sorumluları: Arzu YILMAZ Arzu iYiANLAR Gülgün KALKINOGLU Yayın Kurulu: Özkan ERTUGRUL-Enis KARAKAYA

Selda (Kalfazade) ERTUGRUL

Şebn~m AKAUN _ AhmeJ Vefa ÇOBANOGLU DANIŞMANLAR: Prof. Dr. Semavi EViCE

Prof. Dr. Ara ALTUN,Doç. Dr. Selçuk MÜLAY.i.M . Doç. Dr. Ebru PARMAN • Yard. Doç. Dr. Zeki SONMEZ Dr. Hüsamettin AKSU -Sargon ERDEM

Dr. Engin BEKSAÇ

Film: Cem Has Grafik 511 85 85

Kapak ve iç Bask'ı: Örünç Matbaası 528 42 68 Dizgi: Klasik Ajans 516 22 71 - 72

REKLAMLAR

Arka dış kapak (renkli): ... 2.000.000.-TL fl.rka iç kapak: ... : ... 1.000.000.-TL

!ç tam sayfa: ... 800.000.-TL l,ç yarım sayfa: ... 500.000.-TL On iç kapak: ... 1.200.000.-TL

Yıllık Abone: 37.500 TL.'dir. Banka hesap numarasına çı­

kanlan paranın makbuz veya dekontunun fotokop~si ya çfa aslı gönderildiği an, dergi adresinize postalanacaktır. (Istanbul Be-

yazıt Vakıflar Bankası 21-10248·8 nolu hesap) Yurtdışı Abone Üçreti: 25$

iRTiBAT ADRESi: Toi!Jnay Timuçin 9.(1) 52129 58 Mollafenari Sok. Birol Iş Hanı Kat: 3 Cağaloğlu/lstanbul Posta Kod: 34410

iÇiNDEKiLER

• Orta ve Geç Devirde Bizans Mimarisinin Merkez (istanbul)ve Yunanistan Örneklerindeki Üslup Farkları

(Y.Doç. Ahmet ERSEN) ... 2-16

• Sinan ile ilgili Bazı Arşiv Kayıtları

(Prof.! Dr. _Ramazan ŞEŞEN) ... 17-22

• Mimar Sinan'ın 400. Ölüm Yıldönümünün Ardından_ (Ayda AREL) ... 23·24

• Manisa (Magnesia) Şehri Surları ve Kalesi

(Enis KARAKAYA) ... 25-33

• Tokat Halef Sultan Zaviyesi

(Göksal YILDIRIM) ... 34 -40

• Ramazan Efendi Camii (Hacı Hüsrev) Kitabesi Üzerine (Prof. Dr. Günay KUT) ... 41-42

•· Bozkırda Deri Sanatı

(Atlı Kavimlere ait Deri Buluntular)

(Dr. Nuray YILDIZ) ... 43-51

• Karagümrük'te iki Çeşme Ağlarken

(ismail Hakkı KURTULUŞ) ... 51

• Mozaik

(Ali Cengiz ÜSTÜNER) .; ... 52-66

• Tanzimat Günlerinde Tü.rk Mimari Uslubu

(Uz. Aygün ÜLGEN) ... 67-71

Bakırcılar Çarşısı Aliminyumcular Çarşısı Oldu

(Serpil YÖRÜK) ... , ... 72

• XV.-XVIII. Yüzyıl halyan Çini Kapları

(Çev: Yrd. Doç. Dr. AYla ERSOY) .. : .... 73-79

N9'f : Cilt: 2 Sayı: 6 Sayfa ll de Id Ustdeld resim yanlışlıkla konmuştur.

• Kapak: Cem Sultan'ın portresi (Washington, Freer Gallery of Art)

Dergide yayınlanan makalelerin sorumlulukları yazarına aittir. Kay- nak gösterilmek kaydı ve izin alınarak yararlanılabilir.

Hizmellerinden dolayı Muslafa Selimoğlu'na teşekkOr ederiz.

(2)

SANAT TARiHi ARAŞTIRMALARI DERGiSi 67

TAN.ZİMAT GÜNLERİNDE

TÜRK MiMARİ ÜSLUBU

TANZiMAT DÖNEMİNDE

BATILlLAŞMA AKlMlYLA TÜRK MiMARiSiNE GiREN ÜSLÜPLAR VE ÜSLÜP ÖZELLİKLERİ

Bir sanat eserinin yapılış ve ifade ediliş tarzı demek olan üs- lüp, aynı zamanda, bir dönemin veya bir sanatçının güzelliği duymak ve onu anlatmak hususunda başkalarından farklı ola- rak meydana getirdiği tarzdır.

Ancak bir tarza üslüp denilebilmesi için bu tarzın belli bir süre devam etmesi, başka sanatçılarca da uygulanarak ortak bir gel.enek halini alması gerekmektedir. Her rıemleket ~eya mil- let.tn uzun zaman devam eden ya da iaman zaman değişen mi- mari üslübu olduğu gibi, aynı memleket veya devri n çeşitli mi-

marlarına ait, birtakım tesirler neticesinde oluşan üslüplar da

vardır. Bir üslübun ortaya çıkmasına se~p olan şeyler, o·de- virdeki toplumun yaşayışı, düşü~üşü, zevkleri, duyguları ve gü- zellik anlayışıdır. Bunlar değiştiği zaman sanat şekillerinde de bir değişiklik kendini göstermektedir. Mimari anlayış bu şekil­

de ve zamanla değiştiği gibi, sanatçıların yıllardan beri devam eden geleneksel usül ve şekillerden ayrılarak başka özelliklerde eserler ortaya koymalarıyl_a da değişebilir. Bu değişiklikle olu·

şan yeni mimari aiılayış, diğer mimarlarca da beğenilir ve buna göre eserler yapıl~aya başlanır ki, böylece yeni bir üslüp mey-

. dana gelmiş olur. Işte bu yeni üslüp her memlekette farklı şe­

killerde, o memleket halkının zevkine ve kültür birikimine gö- re belirir. Yani değişen bu yeni üslüp, her memleket halkının yıllardan beri devam edegelen ve var olan milli sanat üslübu ve zevkinin Çerçevesi içinde yayılı ... ıı. Osmanlı devri Türk mima- risinde de başka mimarilerde olduğu gibi bazı tesirler netice- sinde oluşan zevk değişikliği yüzUnden, zaman zaman şekil ve tezyinat değ.işiklikleri olmuş, yeni tarz uzun süre devam ederek üslup özelliği halini almış, umumileşen yeni bir tarza, yani ye- ni bir üslüba yerini bırakmıştır. Bu üslüplar sadece onu yara- tan sanatçılarca ortaya çıkmamakla, bunda o devrio tarihi ve kültürü de etkili rol oynamaktadır. Bu yüzdendir ki üslüplar bize aynı zamanda hem toplumun ruhi durumunu ve yaşantısı­

, hem de saıiat zevkini ve anlayışını yansıtmaktadırlar<21, Mimaride ortaya çıkan bu üslüplar, şüphesiz Osmanlı devri Türk mimarlık sanatını da etkilemiştir. XVII. yüzyıla kadar yo- ğun biJ çaba göstererek dış tesirlerden uzak kalmayı ve mima- ride kendine has biçimleri kullanmayı amaçlayan Osmanlı sa-

natı, XVII. ve XVIII. yüzyılların siyasi olaylarından etkilenen,

batıya yöncimeye ve dışa açılmaya zorlanan Osmanlı Devleti'·

nde, toplumsal ortamın değişmeye başlamasıyla, o dönemde her alanda görülen batılılaşma akımının tesirinde kalıiııştırf3), Ba-

tılılaşma dönemi Türk mimarisinin sanat etkinliğini gerçek an-

lamıyla değerlendirebilmek için, öncelikle Osmanlı devri Türk mimarisinin gelişiminden kısaca söz etmek gerekecektir.

Osmanlı devri Türk mimarlık sanatı genellikle üç büyük bö- lüme ayrılmaktadır. Birinci bölüm, XIV. yüzyıldan başlayarak, XVt yüzyıl,ın başlarına kadar devam eden kuruluş ile gelişme safhasıdır. Ikinci bölüm, Türk sanatının khisik çağıdır. XVI.

Uzm. Aygün ÜLGEN Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Elemanı

,._üzyılın başlarından, XVIII. yüzyıl başianna kadar devam eder.

Uçuncü bölüm ise XVIII. yüzyıl başlarından XIX. yüzyıl son-

larına kadar olan devreyi içine alır. Türk sanatına Avrupa'dan gelen Batı sanatı tesirlerinin yer aldığı bu üçüncü bölüm kendi içinde daha başka bölümlere ayrılabilir. Uile devrinde, yani XVIII. yüzyıl başlarından sonra Türk sanatında batı tesirle'ri, Türk Baroğu ile başlamış, bu üslüp genellikle XIX. yüzyıl içle- rine kadar edvam ederken, XIX. yüzyıl başlarında da Avrupa Neo-klasik üslübunun eseriere tesir ettiği görülmüştür. 1820-1880 yıllan arasında yaşayan Neo-klasik üslüptan sonra, nihayet XIX.

yüzyıl sonlarında batı tesirli Türk sanatında belirli bir üslilba

bağlı olmayan eklektik (karma) üslilbun hakimiyeti kendini his-·

seltirmiştir.

. ..

işte biz burada Tanzimat dönemi öncesi ile Tanzimat döne- mini de içine alan üçüncü büyük bölümün, Batı tesirli Türk sa-

natının üzerinde duracak, bu safhadakl mimariye batı tesiriyle giren üslüplara ve bu üslüpların özelliklerine değinıneye çalışa­

cağız.

Uzu!l süren savaşlardan ve çeşitli iç buhranlardan sonra, Os- manlı Imparatorluğu'nda bir huzur ve durgunluk dönemi baş­

lamış, bu dönemde, Türk sanatına o sıralarda günden güne ar- tan yeni bir mimari anlayışın ve sanat zevkinin sızmaya başla­

dığı görülmüştür. Osmanlı tarihinde Tanzimat-ı Hayriyye adıyla anılan Tanzimat devri (1839-1876), batılılaşma hareketinin baş­

langıcı olarak kabul edilmekte, ancak batı tesiri meselesi derin- lemesine, dikkatlice incelendiginde, bunun Lale devrinden da- ha da geriye götürülebileceği anlaşılmaktadır. Dıştan gelen bu tesirlerin, Osmanlı -Türk toplumunun bünyesine ve kendine has kültürel varlığına sızması, XVIII. yüzyılın başlarına rastla-

maktadır. Nitekim ilk batı tesirleri Sultan III. Ahmet zamanında olmuş, geçiş devri olarak kabul edilen bu devreye Liile devri (1718-1730) denilmiştir. Her şeyin inceden ineeye nisbetlere bağ­

landığı, çeşitli elemanların çok ölçülü bir biçimde kullanıldığı Osmanlı Türk sanatının klasik bölümünden sonra kendini bel- li eden bu geçiş devri sanatında, dışarıdan gelen tesirlerle artık mimari üslüp karakterinin değişmeye ve yeni biçimle.re bürüo- meye başladığı açıkça belli olmaktadır4>.

Öncelikle

Osmanlı tmparato~lugu

ile Fransa

arasında

eko-

nomik çıkariara dayanan ve siyasal yükUmlülükler getinin dip- loma~ik ilişkiler kurulmuş, sonra da bunu başka Avrupa dev- letlerıyle kurulan ilişkiler izlemiştir. Osmanlıların batı kUitürU- · nun çeşitli yönlerine, bu arada Avrupa mimarisinin bazı Uslüp- Jarına göstereceği eğilim, bu diplomatik ilişkilere ·paralel ola- rak sUrmUştür. Tabii ki bu etkilenme Osmanlı toplumunun sos- yal ye kültürel sisteminin kendi şartlan ve ölçüleri doğrultusunda oluşmuştur<S>.

(3)

~--S_A_N_A _T __ T _A_R_iH_i_A_ R _A_Ş_ T _IR_M_A_L_A_R_ I_D_E_R _ G _ is_ i ____________________ s _ s

Lale devri olarak adlandırılan bu geçiş devri sanatında batı

tesirleri, özellikle süslemenin aşırı derecede çoğalması ve Türk

sanatında yabancı bazı süsleme elemanlannın kullanılmaya baş­

lanmasıyla kendini gösterir. Ancak bu geçiş devrinin ilk eserle- ri incelendiğinde, Türk klasik sanatının izlerinin halen mevcut

olduğu ve kHisik gelenekten henüz tamamiyle uzaklaşırmadığı

farkedilmektedir<6>. Bu sebeple Lale devri mimarisinde belirgin bir batılılaşma ve baroklaşmadan söz edemeyiz. Ama barok üs- liibun daha sonraki yıllarda benimsenmesinin yolu, Osmanlı sa- natında Uile devrinde açılmıştu diyebiliriz(7l.

Osmanlılar bir çeşit yenileşme hareketi olan Lrue devrinin baş­

lamasıyla, Fatih Sultan Mehmed'ten beri ilk defa Avrupa kül- türüne yakın ilgi duymaya başlamışlar, bunun neticesi olarak da barok üsliip Osmanlı saray sanatını etkilemiştir(S).

Bu dönemden sonra, 1740'lardan itibaren artık Türk baroğu denilen üsliip mimarimizde kendisini iyice hissettirmeye başla­

mıştır. Doğudan bu zamana kadar sü;-en gelenekiere arka çev- rilerek, bu devirde batıya yönelinmiştir<9>. Batıdan ilham alı­

nan motifler kısa zamanda Osm,anlı yapılarına girmiş, böyle- likle XVIII. yüzyılda Osmanlı mimarlığı kendini yenilerneye yö-

nelmiş ve biçimler değişikliğe uğramaya başlamıştır. Ancak bu biçim değişikliği Avrupa baroğundan daha değişik b.ir karak- ter. taşımaktadırOO>. Niteldm 1730-1740 yıllanndan itibaren Türk sanatına, Avrupa sanatının çeşitli unsurlarının hızla ya- yılmaya başladığı, klasik geleneğin ise yavaş yavaş gerilediği gö- rülmektedir<ııı. Bu mimari elemanların Osmanlı mimarisine dalaylı yollardan, Avrupa'dan ithal edilen eşyalar yoluyla bi- çimde ulaştıkları, mimarinin dışında bir kez yorumlandıktan sonra Osmanlılarca yeniden mimariye uygulandıkları ayrıca batı Olkelerinde eğitim gören gayrimllslim mimarların katkılarıyla uygulama alanı bulduğu anlaşılmaktadır<ııı. 1740'tan itibaren Türk baroğunun, çeşitli türde yapılarda tatbik edildiği ve ba- rok zevkin bu dönemde haldm olduğu açıkça görülmektedir(J3).

Bu sanat üslı1bunun eserleri özellikle mimarlık ve süsleme alan- larındadır. Osmanlı baroğu da c,lenilen bu üslOp, hem daha son-

Daimabahçe Sarayı Hazine-i Hassa Kapısının cepheden görünüşü.

ra ki dönemin eklektik tutumundan orijinal bir yaratıcılık gös- termesiyle ayrılır, hem de bu özelliğiyle Avrupa sanatının Os-

manlı sanatına yansıması olarak sanılmaktan çok, bir barok-

laşma eğilimi olarak değerlendiritir<l4l. Mesela Türk mimari-

sinde çok esldden beri kullanıiC\n sivri kemerin yerini barok üs- lupta kemerler almış, stalaktitli (makarnash) sütun başlıklan­

nın yerine artık barok başlıklar uygulanmaya başlanmıştır. Mi- mari sUslernede Türk sanatırun yüzyıllardır kullandığı motifler

unutulmuş, batının motifleri alınmış ve bu motifler· mimari ya- pılarımıza uydurulmuştur<ısı.

Avrupa' dan, önce lstanbul'a gelen, sonra da memleketin bazı yerlerine yayılan bu yeni üslı1p, Lale devri üslı1bundan olduk- ça farklıdır. Osmanlı mimarlannca bu ilslı1ba Türk zevld ve ka- rakteri de katılarak Türk Baroğu meydana getirilrniştir<I6l.

Barok üslObun klasik mimariden farklı olarak en belirgin özel- liği, girintili ve çıkınıılı hatların kullanılmasıyla kırılan tavan

pervazları ve alınlık (frooton)lar, çıkınıılı hücre ve sıva sütun- lar, engebeli eğriler, oyulmuş çukur cepheler, birbiri Ozerinde katlar yapan tezyinat, harici merdivenlerin ve balkonların kul- lanılmasıyla sağlanan hareketlilik ve dinamizmdir<17). Barok, süslemelerde kabarık ve şişkin biçimler, sütunların yapının göv- desinden ileriye fulayan bir görünüme sahip olması, oçgen alın­

lıkların kenarlarının sağ ve sol köşelere uzayacağı yerde; kıv­

rırnlar halinde birbirine dolanması şeklinde kendini gösterir08l.

Barok üsiObun kurduğu mekandaki dinamizmi, hareketliliği ve kıvraklığı Osmanlı mimarisini etkilemişse de klasik yapıya oranların değişmesi ve ana ldtlenin dikeyleşmesi dışında pek etld edememiştir<19l. Bu OsiObun etldsiyle yapılan camilere dikine' bir görüntil verilmeye çalışılmış, kubbe kasnakları yükseltilmiŞ, minareler klasik üsluptakilere nazaran daha uzun ya~ılmış, sü- tun ve pencereler ise·bu görünüme uyd_urulmuştur< 0). .

Barok formların ve motiflerin ilk defa büyük ölçüde kulla- nıldığı dini mimari yapısı, İstanbul'da 1748-1755 yıllan arasın-

(4)

- SANAT TARiH~ ARAŞTIRMALARI DERGiSi 69

da yapılan Nuruosmaniye Camii'dir. Dini mimarimizde plan- larda. büyük ölçüde tesir yapmamış olan Barok, buna karşılık

cephe görünüşlerinde ve üst yapıda, iç sUslernede yani mimari tesirde hakim olmuş ve bu yapıların plan düzenlemesi, eski ge- leneğe bağlı kalmıştır. Ancak sayıları az da olsa bazı eserlerde, mesela 1825'ten önce: yaptırılan Yedikule'deki Küçük Efendi Tekke'sinde Baroğun planda da etkili olduğu görülmektedir.

Barak dini olmayan (profan) mimariye, yalı ve konak plania-

rına da tesir etmiş, ancak bu yapılar ahşaptan yapıldıklarından

günümüze kadar gelmemiş, kalan yapıların ise sayıları olduk- ça azalmıştır. Bu sivil mimarlık yapılarında dikkati çeken hu- sus, esası Türk ev mimarisine kadar uzanan köşe odalarının orta sofaya açılması prensibinden vazgeçilmemiş olması ve orta so- fanın Barok bir ova! sofa halini almasıdır<ııı.

Osmanlı Türk sanatında Lale devrinden sonra Barok üslil- bun devamı olarak yeni bir Uslilp belirir. Osmanlı Imparator- luğu'nda XIX. yüzyılda yayılmaya başlayan bu UsiOba,

"Rokoko" denilmektedi.-{22>. Bazı sanat tarihçilerince gecikmiş Barok olarak da tarif edilen ve tezyini bir Uslilp olan Rokoko'- nun en belli başlı motifleri, dalga, su, me·can, deniz kabukla-

rı, sedef, vb. formlardır. Bu Uslüpta yapılan saraylar, adeta bir tiyatro dekoru havasını veren görüntime sahiptirler(23). Mima- ri ve dekorasyonda teknik bir ustalık ve incelik.gösteren, Ba- rok üslübun devamı olan Rokoko, başlı başına bir mimari üs- lüp olmayıp, ağır Barok formların oynak sUslernelere ve renkli satıhlara dönüşmesi, Barok süsleme şekillerinin çok fantastik bir gelişmesi olarak karşımıza çıkmaktadır<24l.

Her ne kadar Rokoko bir süsleme anlayışı ise de özellikle

· Fransa'da bu üslilba Louis Üslüpları da denilmiştir. Bundan önceki sanata XIV. Louis üslübu, Rejans (Regence) devri de- nilen d5neme XV. Louis üslilbu (1723-1774) denilmektedir. Bun- dan sonra ise XVI. Louis üslübu (1774-1792) ve nihayet Napo- leon döneminin Arnpir (Empire) sanatı gelmektedir<2Sl.

XIV. Louis üslilbu ve XVI. Louis üslübu arasında geçit teş­

kil eden Rejans üslübunda, süsleme olarak acaip (grotesk) hay- van figürl!ri ile Türk mimarisinde kullanılmayan, maskaron de- nilen, genellikle çeşmelere konulan insan veya hayvan başı şek­

lindeki mermer ve tunç parçalar kullanılmaktadır<26). Bu üslup- ta kalabalık, dalgalı süsleme azalır, bunların yerini soyut şekil­

ler alırlar. XV. Louis döneminde ise bütün bu elemanların ye- rine Rocaille denilen yeni bjr üslübun ortaya çıktığı görülür(27).

Rocaille (Rokay) üslübu, XV. Louis veya Rokoko da denilen ilslfibun benzeridir. Ro kay ve Rokoko üsliipları, aslında Rejans üslubundan başka bir şey olmayıp, aynı zamanda bunların tü- müne barok denilmiştir. Bizde ise Lale devrinden sonra yani XVIII. yüzyıl sonlarına doğru gerek mimari, gerekse sUslerne- de önemli bir yer alan Rokay üslübu mc.ıda olmuş, buna Türk Baroğu da denilmiştir<28).

Barok ve Rokoko, XVlll. yüzyılda Osmanlı sanatında ağır­

lığını daha çok dekorasyon alanında hissettirmiştir. Osmanlı lmparatoduğu'nda batı etkisinin her alanda olduğu gibi mimar- lık alanında da kendisini belli ettiği bu dönemde, meydana ge- tirilen yapılarda (ki bunlar arasında saraylar en fazla etkilenen yapılar olmuşlardır), eski mimari gelenek ve zevklerden gittik- çe uzaktaşılmaya başlandığı görülmüştür. Barok ve Rokoko üs-

lüplarında inşa edilen bu yapılarda süslemeler tamamiyle batı­

ya has motiflerden ibaret olup, geleneksel Türk motifleri yok denecek kadar azalmıştır. Bu üslüplarla mimarimize akant yap- rakları, kartuşlar, deniz kabuğu motifi "S" ve "C" kıvrımlar girmiş, böylece saray, köşk, cami, sebil, çeşme ve mezar taşlan adetab u dekorasyonların istilasına uğramıştır. Dolayısıyla mi- mari formların bazı yönleri eskisinden farklı bir biçimlenmeye

yönelmiş, klasik mimaônin bazı karakteristik özellikleri deği­

şikliğe uğramıştır. Nitekim mukarnaslı, baktavalı sütun başlık­

ları, düz çizgiler ve sivri kemerin yerini batı.Uslilplarındaki bi- çimler almıştır. XVIII. yüzyıl yapılarından olan Laleli, Zeynep SuJtan, Eyüp, Üsküdar'da Ayazma, yeni Fatih ve Beylerbeyi Camileri Barok devrin camileridir. Türk Rokoko dekorasyo- nunun en güzel örneklerini ise Topkapı Sarayı'nın bazı yapıla­

rında görmek mümkündür. Barok ve Rokoko dekorasyonun zenginliği en fazla çeşme ve sebillerde göze çarpmaktadır<29).

Barok Osmanlı Imparatorluğu'na Rokoko dekorasyonla gel- di~de, Avrupa'da en az bir buçuk yüzyıllık geçmişi bulunu- yordu.

Dolmabahçe Sarayı Muayede (Bayramlaşma) Salonu'nun denize bakan cephesinin yandan görünüşü.

Bu üsluplardan sonra Osmanlı sanatına ll. Mahmud döne- minin başlarında, Napoleon devri Fransa'sının yeni üslilbu olan Empire, orada ortaya çıkışının hemen arkasından girmiş, ba- rok ıse bu dönemde tamamen terkedilmemiştir.

Empire (Am pir) üstübunun başlangıcında her iki üsiObun özel- liğini taşıyan eserler yapılmıştır. Nitekim Il. Mahmud dönemi- nin en önemli dini yapılarından biri olan Tophane'deki Nusre- tiye Camii, Daroktan ampire geçişin ifadesini veren bir eser ola- rak kabul edilmektedirOOl. Kırım Savaşı sönrasında başlayan ilişkiler, Tanzimat Fermanı'nın (3 Kasıriı 1839) ilanından son- ra Avrupa ile Osmanlıları daha da yakınlaştırmıştır. Sultan Ab- dülaziz'in Fransa seyahatinin etkileri de buna eklenirse o de- virde yeniliklere çok açık olan Osmanlı sanatı, arnpir Uslilbu da hemen kabullenmiştir.

Arnpir'in sözlük anlamı, "imparatorluk" dur. Napoh!on Bo- naparte imparator olduktan sonra bunu simgelemek için sanat- çıları teşvik etmiştir. Sanatçılar da bunun üzerine Napoleon'- un büyüklüğünü yansıtacak yeni bir üslilp bulmuşlar, eski Mı­

sır ile Roma'nın mimariık VI! süsleme elemanlarından faydala- narak bir stil oluşturmuşlardır. Ayrıca bu elemanlara karta! ve arslan gibi büyüklüğü simgeleyen hayvanların resim ve kabart- malarını, heykellerini ilave etmişlerdir. Işte Napoleon'un kişi­

sel isteği neti~esi meydana gelen bu yeni UsiObu, birçok Avru- pa memleketı gibi Osmanlılar da benimsemişler ve bu üsh1pta yapılar yapılmaya başlanmıştır<31).

Ancak Osmanlı Arnpir yapılarında dinin gereği olarak hay- van figürlü heyket ve kabartmalara rastlanmamakta onların yerini, çiçek ve meyve motiflerinin aldığı görülmekt~dir. Ge- nellikle tuğla olarak yapılan binaları_n üzeri ya sıva ile örtül- mekte, ya da kalın mermer levhalarla kaplanmaktadır. Kesme

(5)

a SANAT TARiHi ARAŞTIRMALARI DERGiSi 70

-

KQçOksu (Göksu) Kasrı'nın denize bakan ön cephesinin giriş merdivenleri.

taş ve mermer, pencere ve kapı söve (çerçeve)lerinde, silme ve konsollarda, lento(kiriş)larda, kemerlerde kullanılmıştır. Bütün bu süslemeler, batıya has motipler olup, bu tür yapılarda Türk motifleri yok denecek kadar azalmıştır<l21. Türk Ampiri deni- len üslOp, Türk Baroğu içinde ve ona paralel olarak XVIII. yüz- yılın sonlanna doğru ortaya çıkmış, XIX. yüzyıl ortalarından

sonraya kadar çeşitli türde yapılarda hakim olmuştur. Bu üs- lObun Osmanlı sanatına1yansımasında, batıdan gelen yabancı mimaı ... ııe Anadolu"lu ve Ermeni asıllı Balyan ailesine men- sup mimarların bUyük rolleri olmuştur(lll.

Arnpir üslubu bazı yapılarda Barakla beraber kullanılmış, bazı yapılarda ise Barakla Ampirin yanında başka üslOpların, hatta belirli bir üslüba bağlı .olmayan unsurların kullanıldığı görül-

müştür. Yabancı bir üslObun Türk mi.mari zevk ve görüşleri içe- risinde yorumlanarak bize has bir sanat yaratılması, XIX. yüz-

yılda artık geı;lerde kalmıştır. Tanzimat dönemini de içine alan ou yüzyılda karışık üsliiplara yer verilişi, belirli bir üslubun tam hakimiyetinin var .olmayışı, yalnız Osmanlı la ra has ve onun ba-

tılılaşma arzu ve çabalo/tndan ileri gelen bir karışıklığın netice- si değildir. Çünkü aynı kanşık tutum o dönemde batıda da var-

dır. Yani XIX. yüzyıl Avrupa mimarisinde eklektisizm hakim- dir. Bu eklektiksizmin sebebi" ise tabii ki Avrupa'nın bu yüzyıl­

da içinde bulunduğu genel durumdur.

Batı'daki bu eklektisizmde batı, Yunan, Roma ve Hıristiyan

kültüründen faydalanmaktadır. Batı kendi kültüründe var olan

şeyleri sanata uyguladığından, elbetteki mimarisinde de bir ya-

baıicılaşmadan söz edilemezdi. Oysa bizde durum değişik olup,

batıya açılış sebebiyle mimaride de eski gelenekten kopma baş göstermiştir. Osmanlı İmparatorluğu bu dönemde, Avrupa'daki gibi sosyal ve ekonomik çalkantılar içinde olmadığından, top- lumun estetiğinde de geleneksel görüş ve zevklerden kopmayı

gerektirecek bir durum da yoktu. Memleket Tanzimat ve İsia­

hat hareketleriyle batılılaştırılmaya çalışıldığından, Osmanlı es-

tetiği ne müdahale, bu hareketleri yürüten Osmanlı yöneticile-

Küçüksu Çeşmesı

KOçü.ksu Kasrı'nın ön cephesinden detay.

rinden, dolayısıyle onların arzu ve izinleriyle bir şeyler yapan

sanatçılardan gelecekti. Yani meydana getirilen yapılar, bu sa-

natçıların görüş ve zevkleri ile biçimlenecekti(34).

XIX. yüzyıla kadar Osmanlı-Türk mimarisinin abidevi ör- nekleri genellikle dini yapılardır. Bu yüzyılda batılılaşma hare- keti neticesinde padişahların hem yaşama biçimleri ile düşün­

celerinin farklılaşması, hem de devlet düzeninin değişmesi ar-

tık abidevi yapıların inşasınıf imkan vermemiş tir. Bu dönemde

Osmanlı devletinde sürdürülen askeri, idari ve kültürel alanda- ki yenilik hareketlerinin yeni binalar yapılmasını gerektirmesiyle,

artık dini binaların yerine, sivil mimari yapılannın yapımına hız verildiği görülmektedir. Kasr ve saray yapımının yoğunluk ka- zandığı bu dönemde, başta İstanbul olmak üZ:ere diğer kentler- de de görünüm değişiniş ve yeni karakteriere bürünmüştür(35).

Dolayısıyle XIX. yüzyıl yapı faaliyetleri, daha önceki yüz-

yıllara nazaran belirli bir farklılık ve çeşitlilik göstermektedir.

Bu yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu'nda devlet ve toplum ya-

şayışının değişmesi, yapı faaliyetlerini de etkilemiştir. Özellik- le Tanzimat döneminden sonra daha çok büyük şehirler liman şehirleri ve ticaret merkezlerinde başlayan hareket ve bu~a bağli

olara~ mimari manzaranın değişime uğrayışırun ilk örneği baş­

kent Istanbul olmuşıur(l61.

XIX. yüzyıl içlerinde kendini abidevi Qir şekilde belli eden

birbaşka üslilp, Avrupa Neo-klasik üslübunuri, yapılara tesir

ettiği görülür. Bu üslupta yapılan yaprlar arasında bu devrio

saraylannı, dini olmayan binalannı ve hemen hepsi bu üslupta

yapılmış olan resmi binaları sayabiliriz. Bu üslObu· Tanzimat Uslilbu olarak adlandıranlar da olmuştur. Neo-klasik yapıların

en belirgin özelliği, cephelerinde bir veya birkaç antik benzeri sütuna dayanan üçgen alınlığın bulıınmasıdır. Bu iisiObun ll.

Mahmud dönemindeki en belli başlı eseri, İstanbul'daki Sul- tan Mahmud TUrbesi ve Sebili'dir. Yine lstaııbul'da

1

brtaköy,

Dolmabahçe, Meddiye Caröileri, BezmialemValide S !tan Çeş­

mesi ve J(oca Mustafa Paşa Emine Hanım Sebili, · eo-klasik

.,

~ .

. i

Beylerbeyi Sarayı Deniz Köşklerinden birinin genel görünOşü.

(6)

~--S_A _ N _ , A_T __ TA_R_i_H_i_A_R_A_ş_r_ıR_M_A_L_A_R_ı_o_E_R_G_is_i ____________________ 7_1

üslilbun örnekleri arasındadırlar. Bu üslüp İstanbul dışındaki yapılarda da mesela, İzmir Hisar· Camii ve Konya Aziziye Ca- mii' nde kendini hissettirmektedir. XIX. yüzyılda Türk sanatı­

na iyice yerleşen bu Oslfip, Osmanlı İmparatorluğu'nda nere- deyse bir devlet sanatı haline gelrniştir07). Neo-klasik Oslfiptan başka, 1860'tan başlayarak eklektik tutumun öiellikle İstanbul'­

da Osmanlı mimarlı~ını g~leneksel de~erlerinden gittikçe uzak- laştırmaya başladığı görülmüştür(38).

XIX.

yüzyıl sonlannda eklektik (karma) bir sanann hakimiyetine girmeye başlayan Türk

sanatı, daha sonra da XIX. yüzyıl sonlanndan 1930 yıllarına

kadar süren Türk Neo-klasik Oslfibunda eserler vermeye başla­

mış.tır<39l.

Ozetleyecek olursak, Tanzimat dönemini de içine alan XIX.

yüzyılın özellikle ikinci çeyreğinden itibaren Osmanlı İmpara­

torluğu'nda meydana getirilen yapılarda Batı'dan gelen üslfip- lar, XVIII. yüzyıldaki gibi ilham alma ve etkilenme şeklinde değil, ele alınış şeklinin farklılığıyla dikkati çekmekted.ir. Bu dö- nemde batı özentisi içinde olan saray çevrelerinin bu tutumlan neticesinde XIX. yüzyıl yapılarında yabancı üslüplardan ilham alma ve bu ilhamların yerli görünümlere kavuşturulması yeri- ne, tamamen yabancı kopyelere gidilmiş, ınimarimizde batılı­

laşma, adeta yabancılaşmaya dön0şmüştür(40l.

Kısacası, batı tesirlerinin mimarimi.ze girişinden II. Mahmud dönemine kadar olan safhada, Barol<: ve Rokoko, II. Mahmud (1808-1839) döneminde Arnpir üslfip daha fazla olmak üzere Ampir-Barok ya da Arnpir üslfibun·yapdarda uygulandığı gö- rülmekte, Sultan Abdülmecid (1839-1861) ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde Arnpir devam etmekle beraber b~­

zen Barolda karışmaktadır. Di~er yandan da Neo-barok,_Neo- kllisik, Neo-Grek, Neo-Gotik ve eklektik UsHlp~a yapılan yapı­

lar göze çarpmaktadır.

Tanzimat döneminde meydana getirilen· yapılarda birden fazla üslfibu bir arada görebileceğimiz gibi, özellikle bu dönemde ba- tılılaşmanın en çok etkisini gösterdiği büyük saray ve kasırlar (mesela Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, KOçUksu Kas- n, Ihlamur Kasn, ... ) Oslfip açısından kanşıklık arzetmektedirler.

XIX. yüzyıl sonlarına doğru miinarimizi,

'

batıdan gelen bu

yabancı Uslüplardan kurtarıp, eski klasik devrin eserlerine dö- nülmek istenıniştir. Cumhuriyet dönemine kadar bu yolda eserler yapLimaya devam edilmiş, daha sonra da, ~saslannı eski Türk

sanatından alan modern bir Uslfip yaratma dönemine girilmiş­

tir.

NOTLAR: __ ~--- (1) C. Esad Arseven, ·: Mimaride ÜsiOp", Sanat Ansiklopedlsl, c.

lll, 16. fas., 2. bs. Istanbul: M.E.B., s. 1354-1355.

(2) C. E. Arseven, "Osmanlı Devri Mimarisinde ÜsiOblar", Türk Sa-

natı Tarihi: Menşeinden Bugüne Kadar fVIimari, Resim, Hey- kel, Süsleme ve Tezyini Sanatlar, lll. fas., Istanbul: M.E.B., y.y., s. 237 .

. (3) Günsel Aenda, Batılılaşma Döneminde Türk Resim Sanatı,

1700-1850, Ankara: T.T.K. Bas., 19n, s. 15.

(4) Semavi Eyice,

:·vx111.

Yüzyıldş Türk Sanatı ve TOrk Mimarisin-

~e Neo-klasik UsiObu", Sanat Tarihi Yıllığı, IX-X. 1979-1980, Istanbul: Ed. Fak. Mat., 1981, s. 163-164.

(5) Ayda Ar~l. ~ns·eklzln~l Yyzyıl istanbul Mimarisinde Batılılaş­

ma Süreci, Istanbul: I.T.U. Mimarlık Fak. Baskı Atölyesi, 1975, s. 9.

(6) S. Eyice a.e., s. 164-165.

(7) A. Arel, a.e., s. 42.

(8) Aptullah Kuran, "Osmanlı.Sanatında Batıya Yöneliş: 18. Yüzyıl"

16. yy.'dan 18. yy.'aÇağCiaş Kültürün Oluşumu, istanbul: Metis

Yayınları, 1986,. s. 307.

(9) Remzi O~uz Arık, Türk Sanatı,lstanbul: Dergah Yayınları, 1975, s. 51.

(10)A. Kuran, "Osmanlı Sanatında Batıya Yöneliş: 18. Yüzyıl", a.e., s. 307.

(11) S. Ey i c~. "XVIII. Yüzyılda Türk Sanatı ve TOrk Mimarisinde Neo- klasik UsiObu", a.e., s. 165.

(12) A. Arel, Onsekizinci Yüzyıl istanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, s. 105.

(13) S. Eyice, a.e., a.y.

(14) Metin Sôzen-Uğurı:anyeli, "TOrk Baroğu", Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Istanbul: Aemzi Kitabevi, 1986, s. 242.

(15) S. Eyice, "XVIII. Yüzyılda Türk Sanatı ... ", a.e., s. 165.

(16) C.E. Atseven, "TOrk Barak ÜsiObu (1730-1854)", Türk Sanatı T~rihi: Menşefnden Bugüne Kadar Mlıpari, Heykel, Resim, Susleme ve Tezyini Sanatlar, VI. fas., Istanbul: Maarif Bas., s. 405.

(17) P. Gaxotte, "Barak Nedir?", Türkiye Turing Otomobil Kuru- mu Belleteni, sayı: 189, Istanbul: 1957, s. 17.

(18) Suut.Kemal Yetkin, Barok Sanatı, Istanbul: Cern.Yayınevi, 19n s. 12.

(19) A. Kuran, "Osmanlı Sanatında Batıya Yöneliş: 18. Yüzyıl", a.e., s. 307.

(20) Mustafa Cezar, Sanatta Batıya Açılış ~e Osman Hamdi, ı. bs., Istanbul: }'Urkiye Iş Bankası A.Ş. KUltür Yayınları, 1971, s. 5.

(21) S. ~~iceö"XV~~I. YUzyılda TUrk.Sanatı ve TOrk Mimarisinde Neo-

klasık siQbu , a.e., s. 165-166.

(22) Adnan Turani, "Aokoko", Sanat Terimleri Sözlüğü, 3. bs., An- kara: Tçıplum Yayınları, 1975, s. 111.

(23) Mazhar ipşiroğlu-Nazan lpşiroğlu, Oluşum SOreel içinde Sanatın . Tarihi, Istanbul: Karaca Ofset Bas., 19n, s. 142.

(24) Nurha!) Atasoy, 17. ve 18. Yüzyıllarda Avrupa Sanatı, istan- bul:

l.u.

Ed. Falı. Mat., 1976, s. 76.

(25) Adnan Turani, Dünya Sanat Ta.rlhi: Resim, Heykel, Mimari, An- kara: Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınları, 1971, s. 424.

(26) C. E. Arsııven, "Rejans ÜsiObu", Sanat Anslklopedlsl, c. IV.

19. fas., ıstanbul: M.E.B. bas. ev., 1975, s. 1675.

(27) A. Turani, a.e., a.y. _

(28) C.E. Arseven, "Rokay Uslübu", Sanat Anslklopedisl, c. IV, 19.

fas., s. 1675-1676.

(29) Mustafa Gezar, Sanatta Batıya AÇıtış ve Osman Hamdi, s. 5.

(30) M. Cezar, a.e., s. 109.

(31) Halük ~ezgin, Türk ve islam Mimarisine Toplu Bakış, Mimar Sinan Univ. Mimarlık Fak. Yayınları, istanbul: 1979, s. 197.

(32) H. Sezgin, a.e., s. 202.

(33) S. Eyice, a.e., s. 169.

(34) M. Cezar, a.e.,. s. 43.

(35) Metin SÇ>zen ve Diğ_erleri, :rurk Mimarisinin Gelişimi ve Mimar Sinan, Istanbul: TUrkiye Iş Bankası Kültür Yay., 1975, s. 351.

(36) M. Cezar, a.e., s. 81-84.

(37) Eyice, a.e., s. 173-175.

(38) Inci Asi!_lnoğlu, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı, Ankara:

O.D.T.U. Mimarlık Fak. Basım lşliği, 1980, s.2 (39) S. Eyice, a.e., s. 175.

(40) M. Cezar, a.e., s. 110.

Referanslar

Benzer Belgeler

Uluslararası sağlık turizmi yetki belgesi bulunan seyahat acentelerinin web sitelerinin incelendiği bu çalışmada acenteler, kurum bilgileri, paydaş bilgileri, hizmet

Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi / Journal of Ottoman Legacy Studies Cilt 4, Sayı 9, Temmuz 2017 / Volume 4, Issue 9, July 2017... Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi

Ekrem ČAUŠEVIČ (Prof. Dr., Zagreb Ü.-Hırvatistan) Ertan ÖRGEN (Prof. Dr., Balıkesir Ü.-Türkiye) Grażyna ZAJĄC (Doç. Dr., Jagiellonian Ü.-Polonya) Hasan BABACAN (Prof.

Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi / Journal of Ottoman Legacy Studies Cilt 3, Sayı 7, Kasım 2016 / Volume 3, Issue 7, November 2016... Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi

Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi / Journal of Ottoman Legacy Studies Cilt 3, Sayı 6, Temmuz 2016 / Volume 3, Issue 6, July 2016... Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi

Yılmaz KARADENİZ (Doç. Dr., Amasya Ü.-Türkiye) Zafer GÖLEN (Prof. Dr., Mehmet Akif Ersoy Ü.-Türkiye) Zehra GÖRE (Doç. Dr., Konya Necmettin Erbakan Ü.-Türkiye). Zübeyde

Âdem CEYHAN (Prof. Dr., Celal Bayar Ü.-Türkiye) Ahmet TOPAL (Yrd. Dr., Atatürk Ü.-Türkiye) Ayşe BÜYÜKYILDIRIM (Yrd. Dr., Balıkesir Ü.-Türkiye). Ertan ÖRGEN (Doç.

İsmail AVCI (Yrd. Dr.-Türkiye) Kujtim NURO (Prof. Dr.-Kanada) Ozan YILMAZ (Doç. Dr.-Türkiye) Ömür CEYLAN (Prof. Dr.-Türkiye) Šerbo RASTODER (Prof. Dr.-Karadağ).. Tamer