• Sonuç bulunamadı

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI YENİ NESİL DIŞ TİCARET MODELLERİ VE İŞSİZLİK ÜZERİNE İNCELEMELER Doktora Tezi Zeynep ÇİRKİN BÜYÜKDENİZ Ankara-2020

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI YENİ NESİL DIŞ TİCARET MODELLERİ VE İŞSİZLİK ÜZERİNE İNCELEMELER Doktora Tezi Zeynep ÇİRKİN BÜYÜKDENİZ Ankara-2020"

Copied!
191
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

YENİ NESİL DIŞ TİCARET MODELLERİ VE İŞSİZLİK ÜZERİNE İNCELEMELER

Doktora Tezi

Zeynep ÇİRKİN BÜYÜKDENİZ

Ankara-2020

(2)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

YENİ NESİL DIŞ TİCARET MODELLERİ VE İŞSİZLİK ÜZERİNE İNCELEMELER

Doktora Tezi

Zeynep ÇİRKİN BÜYÜKDENİZ

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Türkmen GÖKSEL

Ankara-2020

(3)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

YENİ NESİL DIŞ TİCARET MODELLERİ VE İŞSİZLİK ÜZERİNE İNCELEMELER

Doktora Tezi

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Türkmen GÖKSEL

TEZ JÜRİSİ ÜYELERİ

Adı ve Soyadı İmzası

1) Prof. Dr. Türkmen GÖKSEL ……….

2) Prof. Dr. Fahriye ÖZTÜRK ……….

3) Doç. Dr. Anıl AKÇAĞLAYAN ……….

4) Prof. Dr. Ayşe Burça KIZILIRMAK YAKIŞIR ……….

5) Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Aykut ATTAR ……….

Tez Savunma Tarihi 25/06/2020

(4)
(5)

i TEŞEKKÜR

Uluslararası dış ticaret teorileri ve işsizlik seviyesi arasındaki ilişkiyi konu alan tez çalışmamın her aşamasında bana yardımcı olan ve yol gösteren değerli tez danışmanım Sayın Prof. Dr. Türkmen GÖKSEL’e, çalışmalarım süresince desteklerini esirgemeyen her zaman yanımda olan sevgili kardeşlerim Bişenk ÇİRKİN, Rojda ÇİRKİN ve Mamo Can ÇİRKİN’e eğitim hayatım boyunca bana her zaman inanan ve destek olan annem Fatma ÇİRKİN ve

babam Ejder ÇİRKİN’e, teşekkürlerimi sunarım.

Zeynep ÇİRKİN BÜYÜKDENİZ

(6)

ii İÇİNDEKİLER

ŞEKİL DİZİNİ ... v

TABLO DİZİNİ ... vii

I. GİRİŞ ... 8

1.1. Problem ... 10

1.2. Araştırmanın Amacı ... 12

1.3. Araştırmanın Önemi ... 13

II. BÖLÜM LİTERATÜR TARAMASI ... 17

2.1. Endüstri İçi Ticaret ... 18

2.2. Uluslararası Ticaret ve İşgücü Piyasası İlişkisi ... 22

2.3. Uluslararası Ticaret ve İşsizlik Arsındaki İlişkiyi İnceleyen Teorik ve Ampirik Modeller ... 25

2.4. Temel Krugman Modeli ... 52

2.4.1. Kapalı Ekonomi Krugman Modelinin Varsayımları ... 54

2.4.2. Tüketici Problemi ... 55

2.4.3. Firma Problemi ... 55

2.4.4. Denge Koşulları ... 56

2.4.4.1. Sıfır Kâr Koşulu ... 56

2.4.4.2. Emek Piyasası Dengesi ... 57

2.5. Açık Ekonominin ve İki Ülkenin Olduğu Durumda Krugman Modelinin Varsayımları ve Çözüm Aşamaları ... 60

2.5.1. Tüketici Problemi ... 64

2.5.2. Firma Problemi ... 65

2.5.3. Denge Koşulları ... 66

2.5.3.1. Serbest Giriş Koşulu ... 67

2.5.3.2. Emek Piyasasında Denge Koşulu ... 67

2.5.3.3. Ticaret dengesi ... 68

2.5.4. Refah Analizi ... 70

2.5.5. Modelin Sonuçları ... 71

2.6.Etkinlik ücreti modeli ... 71

2.6.1. Modelin Varsayımları ... 72

2.6.2. Modelin Analizi ... 73

2.6.3. Modelin sonuçları ... 75

III. BÖLÜM İŞSİZLİK VARSAYIMIYLA KURGULANMIŞ KRUGMAN MODELLERİ ... 76

3.1. Birinci ve İkinci Modele Ait Genel Varsayımlar ... 77

3.2. Birinci ve İkinci Modeldeki Farklılıklar ... 79

(7)

iii

3.3. Birinci ve İkinci Modele Ait Ortak Varsayımlar ... 79

3.4. Birinci ve İkinci Modeldeki Ortak Olmayan Faktörler ... 80

3.5. Birinci Model ... 82

3.5.1. Tüketici Problemi ... 82

3.5.2. j Ülkesindeki Fiyat Endeksi ... 84

3.5.3. Firma Problemi ... 84

3.5.4. İşgücü Piyasası ve Optimal Verimlilik Seviyesi ... 85

3.5.5. Hükümet Bütçe Denklemi ... 85

3.5.6. Sıfır Kâr Koşulu ... 86

3.5.7. Emek Piyasası Dengesi ... 86

3.5.8. Gelir Harcama Denkliği ... 87

3.5.9. Birinci Modeli Karakterize Eden Denklemler ... 87

3.6. İkinci Model ... 88

3.6.1. Tüketici Problemi ... 88

3.6.2. Firma Problemi ... 90

3.6.3. İşgücü Piyasası ve Optimal Verimlilik Seviyesi ... 92

3.6.4. Sıfır Kâr Koşulu ... 93

3.6.5. Emek Piyasası Dengesi ... 93

3.6.6. Gelir Harcama Dengesi ... 94

3.6.7. Hükümet Bütçe Denklemi ... 95

3.6.8. Fiyat Endeksi ... 95

3.6.9. İşsizlik Seviyesi ... 96

3.6.10. Modeli Karakterize Eden Denklemler ... 96

3.7. Model I ve Model II’den Elde Edilen Sonuçların Yorumlanması ... 98

IV. BÖLÜM İŞSİZLİK VARSAYIMI İLE KURGULANMIŞ MELİTZ MODELİ ... 113

4.1. Genel Varsayımlar ... 122

4.2. Model III ... 123

4.3. Tüketici Problemi ... 125

4.4. Firma Problemi ... 126

4.5. Firmanın Optimal Ücret Seçimi ... 127

4.6. Firma Verimliliği ... 129

4.6.1. Dış Pazara Üretim Yapabilmek İçin Gereken Minimum Verimlilik Seviyesi ... 132

4.7. Denge Koşulları ... 134

4.7.1. Sıfır Kâr Koşulu ... 134

4.7.2. Emek Piyasası Denge Koşulu ... 135

4.7.3. Gelir Harcama Denge Koşulu ... 135

4.7.4. Denk Bütçe Denklemi ... 136

4.8. Genel Fiyat Endeksi ... 136

(8)

iv

4.9. Dengeyi Karakterize Eden Denklemler ... 137

4.10. Model 3’ten Elde Edilen Sonuçların Yorumlanması ... 138

4.10.1. Ücret ve İşçi Verimliliği Arasındaki İlişkinin Pazar Genişlemesi ve Rekabet Faktörü Çerçevesinde İncelenmesi ... 139

4.10.2. Pazar Genişlemesi ve Piyasadaki Rekabet Artışının İşsizlik Üzerindeki Etkisi 140 4.10.3. Fiyatlar Üzerindeki Etkiler ... 141

4.10.4. İşsizlik Sigortasında Meydana Gelen Değişim ... 142

4.10.5. Firma Sayısında Meydana Gelen Değişimler ... 145

4.10.6. Mal Tüketiminde Meydana Gelen Değişimler ... 146

V. SONUÇ ... 150

(9)

v ŞEKİL DİZİNİ

Şekil 3.1. Verimlilik ve Ücret Arasındaki İlişki ... 99

Şekil 3.2. Piyasa Genişlemesi ve Piyasa Rekabetinin Ticaret Bariyeri İle İlişkisi ... 100

Şekil 3.3. Piyasadaki Rekabetin Piyasadaki Genişlemeyi Domine Etmesi Halinde İşsizlikte Meydana Gelen Değişme ... 101

Şekil 3.4. Piyasadaki Genişlemesinin Piyasadaki Rekabeti Domine Etmesi Halinde İşsizlikte Meydana Gelen Değişme ... 102

Şekil 3.5. Vergi Oranı ve İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki ... 103

Şekil 3.6. Pazar Genişlemesinin ve Piyasa Rekabetinin Birbirlerini Domine Etmesi Halinde Firma Sayısında Meydana Gelen Değişim ... 103

Şekil 3.7. Pazar Genişlemesinin ve Piyasa Rekabetinin Birbirlerini Domine Etmesi Halinde İşsizlik Sigortasında Meydana Gelen Değişim ... 104

Şekil 3.8. İşçinin Verimlilik Seviyesi ve İşsizlik Arasındaki İlişki ... 105

Şekil 3.9. Pazar Genişlemesinin ve Piyasa Rekabetinin Birbirlerini Domine Etmesi Halinde Ücretlerde Meydana Gelen Değişim ... 105

Şekil 3.10. Pazar Genişlemesinin ve Piyasa Rekabetinin Birbirlerini Domine Etmesi Halinde Fiyatlarda Meydana Gelen Değişim ... 106

Şekil 3.11. Nüfus ve İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki ... 107

Şekil 3.12. Pazar Genişlemesinin ve Piyasa Rekabetinin Birbirlerini Domine Etmesi Halinde İthal Mal Tüketiminde Meydana Gelen Değişim ... 107

Şekil 3.13. Pazar Genişlemesinin ve Artan Rekabetin Birbirlerini Domine Etmesi Halinde Yerli Mal Tüketiminde Meydana Gelen Değişim ... 108

Şekil 3.14. Piyasa Rekabeti ve İşsizlik Arasındaki İlişki ... 109

Şekil 3.15. Piyasa Rekabeti ve Ücret Arasındaki İlişki ... 110

Şekil 3.16. Piyasa Rekabeti ve Fiyatlar Arasındaki İlişki ... 111

Şekil 3.17. Piyasa Rekabeti ve İşsizlik Sigortası Arasındaki İlişki ... 111

Şekil 3.18. Piyasa Rekabeti ve Firma Sayısı Arasındaki İlişki ... 112

Şekil 3.19. Piyasa Rekabeti ve İşçi Verimliliği Arasındaki İlişki ... 112

Şekil 4.1. Ücret ve İşçi Verimliliği Arasındaki İlişki ... 124

Şekil 4.2. Piyasa Genişlemesi, Ücret ve Verimlilik Arasındaki İlişki ... 128

Şekil 4.3. Rekabet Artışı, Ücret ve Verimlilik Arasındaki İlişki ... 129

Şekil 4.4. Firmaların Karar Alma Süreci ... 130

Şekil 4.5. Pazar Genişlemesinin Piyasa Ücreti ve İşçi Verimliliğine Etkisi ... 139

Şekil 4.6. Piyasa Rekabetinin Piyasa Ücreti ve İşçi Verimliliğine Etkisi ... 140

Şekil 4.7. Pazar Genişlemesi ve Piyasadaki Rekabetin İşsizlik Üzerindeki Etkisi ... 141

Şekil 4.8. Pazar Genişlemesi ve Piyasadaki Rekabetin Yerli Mal Fiyatı Üzerindeki Etkisi ... 142

Şekil 4.9. Pazar Genişlemesi ve Piyasadaki Rekabetin İthal Mal Fiyatı Üzerindeki Etkisi ... 143

Şekil 4.10. Pazar Genişlemesi ve Piyasadaki Rekabetin Genel Fiyat Seviyesi Üzerindeki Etkisi ... 144

(10)

vi Şekil 4.11. Piyasadaki Rekabetin ve Pazar Genişlemesinin İşsizlik Sigortası Üzerindeki Etkisi ... 145 Şekil 4.12. Piyasadaki Rekabetin ve Pazar Genişlemesinin İhracat Yapan Firma Sayısı Üzerindeki Etkisi ... 146 Şekil 4.13. Piyasadaki Rekabetin ve Pazar Genişlemesinin İç Piyasaya Üretim Yapan Firma Sayısı Üzerindeki Etkisi ... 147 Şekil 4.14. Piyasadaki Rekabetin ve Pazar Genişlemesinin İthal Mal Tüketiminde Yarattığı Değişim ... 148 Şekil 4.15. Piyasadaki Rekabetin ve Pazar Genişlemesinin Yerli Mal Tüketiminde Yarattığı Değişim ... 148

(11)

vii TABLO DİZİNİ

Tablo 3.1. Modeli Karakterize Eden Denklemler ... 97 Tablo 3.2. Piyasa Genişlemesi ve Piyasa Rekabetinin Baskın Olması Durumunda Birinci Modelde Meydana Gelen Değişimler ... 108 Tablo 3.3. Piyasa Rekabetinin Baskın Olması Durumunda İkinci Modelde Meydana Gelen Değişimler ... 113 Tablo 4.1. Piyasa Genişlemesi ve Piyasa Rekabetinin Baskın Olması Durumunda Üçüncü Modelde Meydana Gelen Değişimler………. ...149

(12)

8 I. GİRİŞ

Dünya üzerinde hem farklı özelliklere sahip çok sayıda ülke olması hem de sayılamayacak kadar çok sayıda mal çeşidinin olması, dünya genelinde yapılan ticareti tek bir teoriyle açıklamamızı imkânsız hale getirmektedir. 1970’lerin ortasına kadar, uluslararası ticaretin temelinde ya arz cephesindeki teknoloji ve maliyet farklılıkları ya da talep cephesindeki tercih benzerlikleri ve farklılıkları rol almıştır. Ricardo’nun verimlilik farkları, Heckscher-Ohlin’in faktör donatım farkları, bu anlamda, uluslararası ticaretin temelinde yer alan başlıca teorilerdir. Krugman (1980) ve Melitz (2003) ticaret modelleri ise benzerliklere odaklanarak endüstri içi ticareti ele almaktadır ve monopolistik rekabet ile ölçeğe göre artan getirilere dayanmaktadır (Soo, 2016:338).

Günümüzde, uluslararası ticaretin büyük bir kısmı benzer teknoloji, tercih ve maliyet yapılarına sahip gelişmiş ülkeler arasında yapılmaktadır. Karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı teoriler, ticaretin bu yeni biçimini açıklamakta yetersiz kalmıştır. Bu nedenle benzer faktör donanımına sahip olan, gelişmiş sanayi ülkeleri arasındaki, farklılaştırılmış mal ticareti ve ölçek ekonomilerinden kaynaklanan maliyet avantajlarına dayalı endüstri içi ticareti anlama gereği ortaya çıkmıştır (Yüksel ve Sarıdoğan, 2011:199).

Krugman (1980) ve Melitz (2003) modellerinin ortaya çıkış sürecinde Armington (1969) modeli önemli rol oynamıştır. Armington modeli (1969), her ülkenin farklı bir mal ürettiği ve tüketicilerin her ülkenin mallarının en azından bir kısmını tüketmek istediği varsayımına dayanmaktadır. Bu varsayım klasik ticaret teorisinin dayandığı karşılaştırmalı üstünlüğe dayalı belirli bir mal üretiminde meydana gelen uzmanlaşmayı göz ardı etmektedir. Armington (1969) modeli Anderson'un (1979) modelindeki CES (Sabit İkame Esnekliği) tercihleri (çeşitlilik zevki -Taste of Variety-) ile birleştirildiğinde ise birçok ülke arasında meydana gelen ticaret akışlarının etkili bir

(13)

9 şekilde karakterizasyonu sağlanmıştır. Yukarıda bahsedilen gelişmeler ile Armington (1969) modelin modern uluslararası ticaret literatürüne giriş niteliğinde önemli bir eser olduğu söylenebilir. Krugman (1980) ise Armington (1969) ve Anderson (1979) modeline homojen firmalar varsayımını ekleyerek endüstri içi ticareti açıklamaya çalışmıştır. Melitz (2003) modelinde ise Krugman (1980) modelinde tanıtılan homojen firmalar varsayımı yerine heterojen firma varsayımı yapılmış ve neden bütün firmaların Krugman (1980) modelinde varsayılanın aksine ticaret yapmadığını ve ticaretin büyük kısmının neden az sayıdaki firma tarafından yapıldığı açıklanmıştır (Allen ve Arkolakis, 2015). Krugman (1993) çalışmasında işsizliğin makroekonomik bir problem olduğunu ve tarifeler gibi mikro ekonomik faktörlerin uzun dönem işsizlik oranı üzerinde etkili olmayacağını belirtmiştir. Bu nedenle ticaret politikalarının ne kadar iş imkânı yarattığı üzerinde değil verimlilik üzerindeki etkisinden bahsedilmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Melitz (2003) çalışmasına baktığımızda ise verimlilik dolayısıyla ticarete dâhil olamayıp endüstri dışına itilen firmalar olduğu görülmüştür. Yani Krugman (1993) çalışmasından yola çıkarak ticaretin direkt olarak refahı arttıracağını ve Melitz (2003) çalışmasında yola çıkarak ise ticaretin endirekt olarak işsizliği arttırma ihtimalinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu tez çalışması yukarıdaki çalışmalardan elde edilen yaklaşımlar üzerine inşa edilmiştir.

Uluslararası ticareti ele alan teorik modellerde tam istihdam varsayımı yapılmıştır. Oysa uluslararası ticaretin yarattığı en önemli etkilerden biri de işgücü piyasası üzerinde meydana gelen değişimlerdir. Bu nedenle bu tez çalışmasında dünyadaki ticari ilişkilerin çoğunluğunu açıklayan endüstri içi ticaret modeli işsizlik varsayımı altında elde alınmıştır. Bu tez çalışması beş bölümden ve üç analizden oluşmaktadır. Modeller nümerik analiz yöntemleri ile çözülmüştür. Birinci bölümde çalışmanın amacından ve öneminden bahsedilmiştir. İkinci bölümde endüstri içi ticaret kavramından bahsedilmiş ve endüstri içi ticaret ve işsizlik arasındaki ilişkiyi ele alan

(14)

10 çalışmalara yer verilmiştir. Ayrıca ikinci bölümde üçüncü ve dördüncü bölümün daha kolay anlaşılmasını sağlamak amacıyla analizi yapılan üç modelin de temelini oluşturan orijinal Krugman modelinin çözüm aşamalarına yer verilmiştir. Üçüncü bölümde Krugman modeli iki farklı işçi verimlilik denklemi ile ele alınarak işsizlik ve dış ticaret arasındaki ilişki incelenmiş ve bu iki modelin sonuçları değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde ise Melitz modeli işsizlik varsayımı altında ele alınmış ve dış ticaret ve işsizlik arasındaki ilişki incelenmiş ve elde edilen sonuçlar değerlendirilmiştir. Son olarak beşinci bölümde de genel bir sonuç değerlendirmesine yer verilmiştir.

1.1. Problem

İşsizlik pek çok ekonominin ortak problemi olsa da geleneksel ticaret teorisi tam istihdam, esnek ücretler ve faktör mobilitesi gibi basitleştirici varsayımlara dayandığı için ekonomistler genellikle dış ticaretin işsizlik üzerindeki etkisini yok sayan modeller üzerinde çalışmışlardır (Gözgör ve Pişkin, 2011:122, Bakkalcı ve Argın, 2011:93).

Küreselleşme sürecinin de etkisiyle artan dış ticaretin istihdam yaratıcı ve/veya yok edici etkisi geleneksel ticaret teorilerinin dayandığı tam istihdam varsayımı nedeniyle irdelenememektedir.

Tam istihdam varsayımının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Dış ticaretin işsizlik üzerindeki etkisinin ihmâl edilmesinin nedenlerinden biri, dış ticaretin mikro iktisadi bir konu olması diğer taraftan işsizliğin ise makro iktisadi bir sorun olmasıdır. Dış ticarete açık ekonomilerde, kaynakların nasıl dağıldığı mikro iktisadın çalışma alanına girerken işsizlik ise ekonominin toplam performansını belirleyen değişkenlere bağlı olarak değişiklik gösteren bir olgudur. Bu nedenle işsizlik uluslararası ticaret modellerinde ihmâl edilmiştir (Gözgör ve Pişkin, 2011:122).

Ekonomik modelleme her ne kadar sürekli metodolojik yeniliklere sahip bir alan olsa da, büyük oranda geçmiş uygulamalara dayanmaktadır. Bu nedenle teorik modeller

(15)

11 kurgulanırken faydalanılan kaynaklardan gelen gelenekselci yaklaşımda bir diğer neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Tam istihdam varsayımının nedenlerinden biri de Krugman’ın (1993) çalışmasında belirttiği üzere işsizliğin sektörel ticaret politikalarıyla değil kısa dönemde para politikası gibi toplam talep faktörleriyle uzun dönemde ise doğal işsizlik oranıyla belirlendiğine yönelik tartışmalardır. Bu nedenle uzun dönemde dış ticareti ele alan çalışmalarda işsizlik varsayımı yapılmamıştır. Krugman’ın (1993) makalesine göre istihdam seviyesi kısa dönemde toplam talebe uzun dönemde ise doğal işsizlik oranına bağlı makro ekonomik bir meseledir. Bu yaklaşıma göre tarifeler gibi mikro ekonomik politikaların istihdam üzerindeki net etkisinin oldukça küçük olması beklenmektedir. Bu nedenle uygulanan ticaret politikalarının sayısal olarak ne kadar iş imkânı yaratığı ya da yok ettiğinden ziyade verimlilik üzerindeki etkisine bakmanın daha doğru olacağı ileri sürülmüştür (Krugman, 1993:25). Ancak Belenky ve Riker (2015) uzun dönemde işsizliğin doğal işsizlik oranında olmasının uluslararası ticaretten etkilenmeyeceği anlamına gelmediğini ifade etmişlerdir (Belenky ve Riker, 2015:2).

Krugman’ın (1980) ve Melitz (2003) çalışmaları endüstri içi ticareti açıklayan iki önemli modeldir ve bu modeller tam istihdam varsayımı ile kurgulanmıştır. Yani günümüzdeki ticaret yapısını açıklayan bu iki modelde de işsizlik bulunmamaktadır.

Modellere işsizlik dâhil edilerek aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır.

-Liberalleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan artan rekabet ve işsizlik arasında nasıl bir ilişki vardır?

-Liberalleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan piyasa genişlemesi ve işsizlik arasında nasıl bir ilişki vardır?

-İşsizlik sigortası ve işsizlik arasında nasıl bir ilişki vardır? Bu ilişkinin ortaya çıkmasına sebep olan mekanizma nasıl çalışmaktadır?

(16)

12 -Dış ticaretin fiyatlar üzerindeki etkisi hangi yöndedir? Bu etkinin ortaya çıkmasında etkili olan faktörler nelerdir?

-Ücret ve işsizlik arasında nasıl bir ilişki vardır? Bu mekanizma nasıl çalışmaktadır?

-Piyasada artan rekabet ve işçi verimliliği arasında nasıl bir ilişki vardır?

-Piyasa genişlemesi ve işçi verimliliği arasında nasıl bir ilişki vardır?

-İşçi verimliliği ve işsizlik arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır?

-Dış ticaret bariyerlerinin işsizlik üzerindeki etkisi nasıldır?

-Ticaretin tüketim miktarları ve fiyat seviyesi üzerindeki etkilerinin nasıldır?

Bu tez çalışmasında üç farklı teorik model ele alınmış ve yukarıdaki soruların cevapları araştırılmıştır. Krugman (1980) tarafından geliştirilmiş olan monopolistik rekabete ve ölçeğe göre artan getirilere dayanan dış ticaret modeli için iki farklı alternatif model kurgulanmıştır. Melitz (2003) tarafından geliştirilen heterojen firma modeli için ise sadece bir model geliştirilmiştir. Bu modeller sayesinde piyasadaki işsizlik oranın hangi değişkenlere bağlı olduğu ve bu değişkenler ile işsizlik arasında nasıl bir ilişki olduğu gözlemlenebilmiştir.

1.2.Araştırmanın Amacı

İşsizlik neredeyse dünya üzerindeki bütün ekonomilerde önemli bir problemdir buna rağmen dış ticaret modellerinin oluşturduğu literatür incelendiğinde dış ticaret modelleri üzerinde çalışan ekonomistlerin modellerini işsizlikten soyutlayarak kurguladığı gözlemlenmektedir (Dutt vd., 2009:32). Bu tez çalışmasının amacı dünya üzerindeki ticaretin büyük kısmını açıklayan endüstri içi ticaret modellerinden olan

(17)

13 Krugman (1980) ve Melitz (2003) modellerini tam istihdam varsayımından arındırarak eksik istihdam varsayımı ile yeniden kurgulamaktır.

1.3. Araştırmanın Önemi

Dış ticaretin işgücü piyasası üzerindeki etkilerini görmek sağlıklı politika önerileri yapabilmek açısından da oldukça önemlidir. Diğer taraftan dış ticaretin işgücü piyasası üzerindeki etkileri kısa ve uzun dönemde farklılık göstermektedir. Bu da işsizlik kavramının modellerden çıkarılması durumunda meydana gelen değişikliklerin doğru yorumlanamamasına neden olabilir. Bu nedenle dış ticaret modellerinde işsizlik faktörünün modele dâhil edilmesi modellerin daha sağlıklı sonuçlar ortaya çıkarmasına imkân verir. Dış ticaretin işsizlik üzerindeki etkisi ile ilgili birbirine zıt iki görüş bulunmaktadır.

Korumacılık yanlısı olanlar ticaret yapılan ülkedeki düşük üretim maliyetlerinin ve herhangi bir engelle karşılaşmadan yerli piyasaya giren yabancı firmaların yerli üreticiyi piyasa dışına itebileceğini dolayısıyla yerli işgücü kanallarının kapanacağını, daha az yerli iş imkânı sağlanacağını ileri sürmektedir (Davidson ve Matusz, 2004:1).

Ayrıca malların ithal edilmesi durumunda yerli üreticilerin ucuz işgücü kullanan dışarıdaki rakipleriyle baş edebilmek için maliyetlerini düşürmeye çalışacağından ve bu durumun ücretlerde aşınmaya yol açacağından rahatsızlık duyduklarını dile getirmektedirler. Emek yoğun sektörler genellikle maliyet rekabeti ile ayakta kalmakta ve maliyet rekabetinin sürdürülebilmesi için ücretler düşük tutulmaktadır (Bakkalcı ve Argın, 2011:95). Buna ek olarak kapanan firmalar dolayısıyla işsiz kalanların yeniden iş bulmak için eğitime ihtiyaç duyabileceklerinden ve uzun süre işsiz kalabileceklerinden bahsetmektedirler. Tüm bu faktörler maddi ve manevi zorluklara yol açabilir. Ayrıca işsiz kalan kişilerin hayatlarına devam edecek kaynakları bulmak için çevresel huzursuzluklar yaratma olasılıkları da bulunmaktadır (Davidson ve Matusz, 2004:2).

(18)

14 Serbestleşme yanlıları ise serbest ticaretin ihracat pazarını genişleteceği dolayısıyla yerli mala olan talebin artacağını ve daha fazla iş imkânı olacağını savunmaktadırlar (Davidson ve Matusz, 2004:1). Dolayısıyla akıllara serbest ticaretten elde edilecek faydanın yukarıda bahsedilen muhtemel maliyetlerden daha değerli olup olmadığı sorusu gelmektedir (Davidson ve Matusz, 2004:2).

Yukarıda bahsedilen iki farklı görüş kurulan teorik modellerde iki farklı değişken ile modele dâhil edilmiştir. Korumacılık yanlılarının görüşü artan piyasa rekabetini temsil eden değişkenle (δ) modele dâhil edilirken, serbestleşme yanlılarının görüşü ise pazar genişlemesini (β) temsil eden değişken ile modelde dâhil edilmiştir. Bu çalışma ile literatüre yapılan en önemli katkı ticaretin hem olumlu yanı olan piyasa genişlemesi hem de olumsuz yanı olan piyasadaki rekabetin aynı matematiksel model içinde ele alınıp eş zamanlı olarak değerlendirilmiş olmasıdır. Buna göre ticaret bariyerinin (τ) değişmesiyle piyasa genişlemesi (𝛽(𝜏)) ve piyasadaki rekabet (𝛿(𝜏)) de değiştirecektir.

Dolayısıyla dış ticaretin etkilerinin hem işsizliği arttırabileceği hem de azaltabileceği aynı matematiksel model aracılığı ile gösterilmiştir. Pazar genişlemesinin ve piyasa rekabetinin işsizlik ve diğer değişkenler üzerindeki etkileri seçilen fonksiyonel forma ve ticaret bariyerine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ticaret bariyerinde meydana gelen değişim modelleri direkt olarak etkilerden piyasa genişlemesinde ve piyasa rekabetinde ticaret bariyerinde meydana gelen değişime bağlı olarak ortaya çıkan etki modelleri dolaylı olarak etkilemektedir. Bu tez çalışmasında vurgulanması gereken önemli noktalardan bir diğeri de yeniden tahsis sürecinde yaşanan aksaklıkların göz önünde bulundurulmuş olmasıdır. Yeniden tahsis mekanizması yeni nesil ticaret modellerinde kusursuz bir şekilde işlerken bu çalışmada çözümü yapılan modellerde yeniden tahsis sürecinde aksaklıklar bulunmaktadır. Bu çalışmada işgücü piyasasındaki yeniden tahsis süreci mekanizmasının kusursuz şekilde işlemediği varsayılmıştır. Bu nedenle ticaretin etkilerinin orijinal modelin sonuçlarından farklı olması

(19)

15 beklenmektedir. Bu farklı sonuçları görmemize imkan vermesi bu tez çalışmasının literatüre yapmış olduğu katkılardan biridir. Bu çalışmada ele alınan üç farklı analizde de orijinal modellerde olmayan firmanın seçeceği optimal ücret düzeyine ve piyasa denge ücretine ulaşılmıştır. Piyasa genişlemesi ve piyasada artan rekabetin ücretler üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Aynı zamanda bu çalışmada piyasa genişlemesinin ve piyasada artan rekabetin yarattığı etki aynı verimlilik denklemi içinde ele alınmıştır. Bu sayede serbestleşme yanlılarının görüşleri de korumacılık yanlılarının görüşleri de aynı analizde değerlendirilebilmiştir. Çalışma sonucunda piyasadaki rekabet artışı ve pazar genişlemesinin işsizlik ve ücretler üzerinde yarattığı etkilere ilişkin bir takım sonuçlara ulaşılmıştır. Buna ek olarak işsizlik sigortası, işçi verimliliği, firma sayısı fiyat düzeyleri ve tüketim miktarlarının da dış ticaretten nasıl etkilendikleri araştırılmıştır.

Literatür incelendiğinde Melitz (2003) ve Krugman (1980) modellerine işgücü piyasası dinamiklerini dâhil etmekle elde edilecek üç önemli fayda olduğu görülmektedir. Öncelikle bu tip analizler üzerinde çalışarak, liberalleşmenin ya da ticaret bariyerlerinin iş imkânı yaratma ya da yok etme üzerindeki etkisini görme imkânı yakalarız. Geliştirilen pek çok modelde bu etkinin belirsiz olduğu gözlemlenmektedir.

Ticaret refahı arttırırken işsizliğin de artmasına sebep olabilir. Hangi durumda hangi etkinin domine edeceğini anlamak ve pareto optimuma ulaşmaya çalışmak açısından işsizlik içeren modelleri anlamak önemlidir (Fugazza vd., 2014:1). İkinci neden ticaret ve gelir dağılımı arasındaki ilişkinin işgücü piyasasındaki aksaklıklardan etkilenmesidir.

Aksak işgücü piyasalarının olduğu genel denge modelleri ticari şoklar yüzünden işsiz kalan kişilerin ticaretten nasıl etkilediğini görebilmek açısından oldukça önemlidir (Davidson ve Matusz, 2004:4-6). Son olarak da optimal ticaret politikasının uygulanabilmesi açısından önemlidir. Politika yapıcılar ticaret politikanın gruplar üzerindeki etkilerini ve pareto iyileştirme yapmanın mümkün olup olmadığı üzerinde fikir sahibi olma imkanı yakalamaktadır. Ayrıca pareto iyileştirmeyi yapmamızı

(20)

16 sağlayacak en iyi yolun (ücret sübvansiyonu, istihdam sübvansiyonu, işsizlik sigortası vb.) hangisi olduğu bilinmese de konuyla ilgili fikir üretebilmek ve etkileri gözlemlemek açısından işsizliğin ticaret modellerine dâhil edilmesi önemlidir (Davidson ve Matusz, 2004:5). Bu nedenle ticaretin işsizlik üzerindeki etkisi incelenirken işgücü piyasası kurumlarının rolü göz ardı edilmemelidir (Capuano ve Schmerer, 2015:1037).

(21)

17 II. BÖLÜM LİTERATÜR TARAMASI

Dış ticaret modellerinin ortaya çıkma nedeni ülkelerin birbirleriyle yaptıkları dış ticaretin nedenlerini araştırmak ve yönünün ne olacağı ile ilgili öngörüde bulunmaktır.

Uluslararası ticaret sistemi karmaşık hale geldikçe bu sistemi açıklamak için yeni ticaret teorileri ortaya çıkmaktadır.

Leontief (1951) çalışmasında endüstriler arası bağlantıları kantitatif olarak ölçmeye yarayan “input-output” (girdi-çıktı) tablosu denilen tekniği geliştirmiştir. Bu sayede malları emek ve sermaye bileşimine ayırma olanağı da ortaya çıkmıştır.

Heckscher-Ohlin teorisinin ilk uygulamalı testi, Leontief (1951) tarafından yapılmıştır.

Çalışma sonucunda Amerika’nın emek yoğun malları ihraç edip sermaye yoğun malları ithal ettiği görülmüştür. Çalışmanın yapıldığı yıllarda Amerika’nın sermaye zenginliği göz önünde bulundurulduğunda bu sonuç oldukça şaşırtıcıdır. Bu çelişkili durum ekonomide “Leonitief Paradoksu” olarak bilinmektedir. Leontief paradoksu olarak nitelenen bu durum, karşılaştırmalı üstülüğe dayalı olan modellerin güvenilirliğin sınanmasına ve yeni dış ticaret teorilerinin gelişmesine önayak olmuştur (Bayraktutan, 2003:179-180). 1950’li yıllardan itibaren ticaret kalıplarıyla ilgili şüpheler ortaya çıkmıştır. Fakat o dönemde ne iki yönlü ticaret (Two-way exchanges) ya da bizim bu çalışmada kullandığımız adıyla endüstri içi ticaret kavramı ne de farklılaştırılmış ürün (differentiated product) kavramı geleneksel ticaret literatüründe kendine yer bulamamaktaydı (Krugman, 1980:950). Bu nedenle yeni bir ticaret algısının oluşturulması gerekmekteydi. Bu yeni dış ticaret algısı Balassa (1966), Krugman (1979), (1980) ve (1981) gibi yazarların çalışmaları öncülüğünde şekillenmiş olup geleneksel dış ticaret teorilerinin açıklamakta yetersiz kaldığı endüstri içi ticaret kavramını önemli ölçüde açıklayabilmiştir. Ayrıca bu teori çerçevesinde geliştirilen

(22)

18 modeller ticaretin nedenleri ve sonuçlarının değerlendirilmesine de yeni bir boyut kazandırmıştır (Krugman, 1980:950).

2.1. Endüstri İçi Ticaret

Günümüzde, uluslararası ticaretin büyük bir kısmı benzer teknoloji, tercih ve maliyet yapılarına sahip gelişmiş ülkeler arasında yapılmaktadır. Bu nedenle benzer faktör donanımına sahip olan, gelişmiş sanayi ülkeleri arasındaki, farklılaştırılmış mal ticareti ve ölçek ekonomilerinden kaynaklanan maliyet avantajlarına dayalı endüstri içi ticareti anlama gereği ortaya çıkmıştır (Yüksel ve Sarıdoğan, 2011:199). Endüstri içi ticaret, faktör girdileri ve tüketim açısından birbirine yakın ikame malların eşanlı ithalat ve ihracatı olarak tanımlanmaktadır ve iki yönlü ticaret veya ticaret çakışması olarak da bilinmektedir (Başkol, 2009: 2). Endüstri içi uzmanlaşma, tüketici mallarının değişimi ve ürün çeşitliliğindeki düşüşler yoluyla özellikle benzer gelişim seviyelerine sahip ülkeler için önem arz etmektedir (Balassa, 1979:266).

Uluslararası ticarette ölçek ekonomileri önemli bir etkendir, çünkü bazı endüstrilerde küçük ölçekli firmaların büyük ölçekli firmalarla rekabetini güçleştirir.

Bunun sonucu olarak da ölçek ekonomisi içeren mallar, çok sayıda ufak üretici firma yerine az sayıda büyük üretici tarafından üretilmektedir. Ölçek ekonomilerinin büyük firmalara böyle bir avantaj sağlayıp sağlamadığı bu ekonomilerin içsel ya da dışsal nitelikte oluşuna bağlıdır. İçsel ölçek ekonomileri firmanın kendi üretim ölçeği artığında ortalama maliyetlerinin düşmesidir. Firmanın bağlı olduğu endüstrideki üretim hacmi arttıkça onun ortalama maliyetleri düşme gösteriyorsa bu durumda dışsal ölçek ekonomileri vardır. Ölçek ekonomileri uluslararası ticaret yönünden bazı sonuçlar doğurur. Öncelikle, ülkelerin bu tür endüstrilerde uzmanlaşmaları için daha güçlü bir teşvik sağlar. Ülke iç piyasada tüketicilerin satın alacakları çok sayıdaki maldan az miktarlarda üretmek yerine, ölçek ekonomisine sahip birkaç endüstride uzmanlaşmaya

(23)

19 gider ve ihtiyacı olan malları dışarıdan ithal eder. Böylece ölçek ekonomileri maliyetleri düşürerek üretim ve zevkler yönünden birbirine benzer ülkeler arasında bile kârlı ticaret yapma olanağı sağlar. Ölçek ekonomileri uluslararası ticarette tüketiciye belli bir malın değişik türlerinin sunulmasına yol açarak refahın arttırılmasına katkıda bulunur. Çünkü tüketiciler ürün çeşitliliğine önem vermektedir (Seyidoğlu, 2013:107).

Uluslararası ticaret geleneksel anlamda birbirine benzer olmayan ya da tamamen farklı endüstrilerde üretilen malların alım satımı biçiminde düşünülmüştür. Buna endüstriler arası ticaret adı verilmiştir. Fakat günümüzde uluslararası ticaretin asıl ağırlık taşıyan bölümü aynı endüstri veya ürün grubuna ait farklılaştırılmış malların alınıp satılması ile oluşmaktadır. Bu kapsamda aynı endüstrideki farklılaştırılmış ürünlerin ticaretinin yapılmasına iki yönlü ticaret ya da endüstri içi ticaret adı verilmektedir (Seyidoğlu, 2013:108).

Balassa’nın 1966 yılında yazdığı makalede yaptığı endüstri içi ticaret ve endüstri dışı ticaret karşılaştırmasının ardından bu konuda genişleyen bir literatür ortaya çıkmıştır. Ürün farklılaştırmasının endüstri içi ticaret için ön koşul olduğu teorik modeller ise Krugman (1979, 1980), Lancaster (1980) ve Helpman (1981) tarafından kurulmuştur (Balassa, 1986:224). Balassa 1978'de yaptığı çalışmada İkinci Dünya Savaşı sonrası entegrasyon çabalarının gelişmekte olan ülkeler arasındaki endüstri içi ticareti artırdığını göstermiştir. Orta Amerika Ortak Pazarı’nda tarifelerin kaldırılmasından sonra neredeyse imalat sektöründeki bütün mal gruplarında endüstri içi ticarette uzmanlaşma meydana gelmiştir (Balassa, 1979:266).

“Ölçek ekonomileri maliyetleri düşürerek üretim ve zevkler yönünden birbirine benzer ülkeler arasında bile kârlı ticaret yapma olanağı sağlar. Ölçek ekonomileri uluslararası ticarette tüketiciye belli bir malın değişik türlerinin sunulmasına yol açarak refahın arttırılmasına katkıda bulunur. Çünkü tüketiciler ürün çeşitliliğine önem

(24)

20 vermektedir” (Seyidoğlu, 2013:107). Endüstri içi ticaret teorisyenleri, ölçek ekonomilerinin endüstri içi uzmanlaşmanın olmazsa olmazı olduğunu, ölçek ekonomisinin yokluğunda tüm ürün çeşitlerinin yurt içinde üretilebileceğini ve endüstri içi ticaret yapılamayacağını ifade etmektedirler (Balassa,1986:225). “Monopolcü rekabet teoremi, sanayi malları üzerindeki iki yönlü ticareti, ölçek ekonomileri ile açıklar. Sanayi kesiminde firmalar çoğunlukla ölçeğe göre artan getiri koşulları altında çalışırlar. Bu durumun doğal sonucu olarak monopolcü rekabet piyasaları ortaya çıkmaktadır. Nitekim sanayi kesiminde de az çok birbirinden farklılaştırılmış mallar üreten fazlaca firma bulunması bunun bir göstergesidir” (Seyidoğlu, 2013:109).

Krugman (1979) içsel ölçek ekonomilerinin, monopolcü rekabet piyasa yapısı altında dış ticaretin nedeni olabileceğini göstermiştir (Krugman 1979:469). Krugman (1980) modelinden elde edilen sonuçlara göre ölçek ekonomileri altında ürün farklılaşmasının olması durumunda iki ülke arasında yapılan ticarette taşıma maliyetlerinin olması firma sayısını, firmaların üretim miktarını etkilemeyecektir. Bununla birlikte taşıma maliyetleri ithal malların fiyatını artıracağı için ticaret hacminde düşüşe neden olacaktır.

Lancaster (1980) yaptığı çalışmada benzer zevklere, faktör donatımına ve teknolojiye sahip olan ülkeler arasında yapılan ticaretin modern ticaret teorisinin bir gerçeği olduğunu ifade etmiştir. Bu çalışmada yüksek teknoloji ile üretim yapan endüstrileşmiş ekonomiler arasında endüstri içi ticaretin yapılacağı ve ticaretin her bakımdan tamamen özdeş olan ekonomiler arasında bile olabileceği gösterilmiştir. Hatta daha da önemlisi ülkelerin benzer olması durumunda açığa çıkacak ticaretin ülkelerin önemli ölçüde farklılıklara sahip olması durumunda ortaya çıkacak ticaretten daha büyük olacağına vurgu yapmıştır (Lancaster, 1980:151). Lancaster (1980) yaptığı çalışmada tam monopolistik rekabet piyasasını endüstri içi ticaret çerçevesinde ele almıştır ve karşılaştırmalı üstünlükler temelinde herhangi bir ticaretin ortaya çıkmayacağı neredeyse aynı olan ekonomiler arasında bile yüksek oranda endüstri içi

(25)

21 ticaretin beklenebileceğini göstermiştir. Aynı zamanda benzer ekonomilerin diğerlerine göre daha fazla karşılıklı ticaret yapabileceğini ve tarifelerin bazen endüstri içi ticareti artırabileceği göstermiştir (Lancaster, 1980:151). Endüstri içi ticaret, ekonomiler her bakımdan tamamen aynı olduğunda kesinlikle gerçekleşecektir ve karşılaştırmalı üstünlük koşulları altında da devam etmesi söz konusudur. Ancak karşılaştırmalı üstünlükteki, teknolojideki ya da faktör donatımındaki farklılıklar yeterince büyük ise bu durumlar üretim boyutundaki endüstri içi ticareti ortadan kalkabilir. Dolayısıyla, endüstri içi ticaret sadece benzer ekonomiler arasında gerçekleşmeyebilir. Ancak benzer ekonomiler arasında ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir ve ticaret hacmi karşılaştırmalı üstünlüğe göre çok daha yüksek olabilir (Lancaster, 1980:174).

Balassa (1986) çalışmasında Amerika ve Amerika'nın ticaret yaptığı 37 ülkeyi incelemiştir. Yaptığı çalışmada endüstri içi ticaretin ürün farklılaştırması, pazarlama maliyetleri ile pozitif yönlü bir ilişkiliye sahip olduğu sonucuna ulaşmıştır. Diğer taraftan ölçek ekonomileri, doğrudan yabancı yatırım ve taşıma maliyetleri ile negatif yönlü bir ilişkiye sahip olduğu sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca Amerika'nın diğer ülkelerle yaptığı ticarette, endüstri içi ticarette yaşanan uzmanlaşma artışı ticaret yaptığı ülkelerdeki firmaların ticari yönelimi (trade oriented) ile pozitif yönlü bir ilişkiye sahipken, kişi başına düşen gelir, GSMH ve ABD’nin ticaret yaptığı ülkeler arasındaki mesafeyle negatif yönlü bir ilişkiye sahiptir (Balassa, 1986:232).

Sharma tarafından (1999) yapılan ve ampirik nitelikte olan çalışma 1970'lerin sonlarından itibaren Avustralya imalat sektöründeki endüstri içi ticaretin belirleyicileri üzerinde durmuştur. Sharma (1999) yaptığı çalışmada öncelikle Avustralya imalat sektöründe endüstri içi ticaretteki son eğilimlerin ne yönde olduğunu saptamayı hedeflemiştir. Daha sonra ise serbestleşme öncesi ve sonrası dönemde endüstri içi ticarette meydana gelen değişimlerin belirleyicilerini tespit etmeyi hedeflemiştir. Analiz

(26)

22 sonuçlarına göre endüstri içi ticaret 1970'lerin sonunda %28 iken 1990'ların başında

%38'e çıkan ciddi bir artış göstermiştir. Sharma (1999) meydana gelen bu ciddi artışı 1980'lerin ortasından sonra başlayan liberalleşme programına bağlamıştır. Elde edilen sonuçlar 1980'in ortalarından itibaren dışa dönük bir politika yürütülmesiyle bağlantılı olarak da endüstri içi ticarette keskin bir artışın olduğu görülmektedir (Sharma, 1999:1).

Endüstri düzeyinde analizler korumacılıkta yaşanan ciddi düşüşlerin söz konusu endüstrilerde (tekstil, giyim, plastik, makine ve ekipman) yüksek endüstri içi ticaretin ortaya çıkmasına sebep olduğunu göstermektedir (Sharma, 1999:13). Ekonometrik analizden elde edilen sonuçlar, endüstri içi ticaretin, ürün farklılaşması ve ölçek ekonomileri ile pozitif yönlü bir ilişkiye sahip olduğunu ve serbestleşme öncesi dönemde koruma ve yabancı mülkiyet düzeyleri ile negatif yönlü ilişkiye sahip olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, liberalleşme sonrası dönemde, endüstri içi ticaretteki değişimleri açıklayan faktör ise ölçek ekonomileridir. Ölçek ekonomilerinden faydalanan endüstrilerde yaşanan, endüstri içi ticaretin daha yüksek seviyelere sahip olduğu görülmektedir (Sharma, 1999:14).

2.2. Uluslararası Ticaret ve İşgücü Piyasası İlişkisi

İşsizlik pek çok ekonominin ortak problemidir. Bu nedenle dış ticaretin işgücü piyasası üzerindeki etkilerini görmek ekonominin diğer alanlarında sağlıklı politika önerileri yapabilmek açısından da oldukça önemlidir. Diğer taraftan dış ticaretin işgücü piyasası üzerindeki etkileri kısa ve uzun dönemde farklılık göstermektedir. Bu da işsizlik kavramının modellerden çıkarılması durumunda meydana gelen değişikliklerin doğru yorumlanamamasına neden olabilir. Bu nedenle dış ticaret modellerinde işsizlik faktörünün modele dâhil edilmesi modellerin daha sağlıklı sonuçlar ortaya çıkarmasına

(27)

23 imkân verir1. Daha önce de belirtildiği gibi ekonomistler genellikle dış ticaretin işsizlik üzerindeki etkisini yok sayan modeller üzerinde çalışmaktadırlar. Tam istihdam varsayımının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Dış ticaretin işsizlik üzerindeki etkisinin ihmal edilmesinin nedenlerinden biri, dış ticaretin mikro iktisadi bir konu olması diğer taraftan işsizliğin ise makro iktisadi bir sorun olmasıdır. Dış ticarete açık ekonomilerde, kaynakların nasıl dağıldığı mikro iktisadın çalışma alanına girerken işsizlik ise ekonominin toplam performansını belirleyen değişkenlere bağlı olarak değişiklik gösteren bir olgudur. Bu nedenle işsizlik ulusalararası ticaret modellerinde ihmal edilmiştir (Gözgör ve Pişkin, 2011:122).

İşsizliği açıklayan çeşitli modeller bulunmaktadır. Brecher (1974) ve Egger vd.

(2012), işsizlik asgari ücretlerden kaynaklanırken, Yellen (1984) ve Shapiro-Stiglitz (1984) çalışmalarında etkinlik ücretinden kaynaklanmaktadır. Copeland’ın (1989) ve Davis ve Harrigan’ın (2011) modellerinde de etkinlik ücreti denge işsizliğinin üretilmesinde kilit rol oynamaktadır. Kreickemeier ve Nelson'da (2006), Amiti ve Davis (2011) ve Egger ve Kreickemeier'de (2009) ise işsizlik, adil ücret uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Kreickemeier ve Nelson'da (2006), Amiti ve Davis (2011) ve Egger ve Kreickemeier'de (2009) de işsizlik, adil ücret2 uygulanmasından kaynaklanmaktadır.

Dinopoulos ve Ünel (2015) çalışmasında işsizliği açıklamak için Diamond (1984), Mortensen (2005) Pissarides (2000) çalışmalarından yola çıkarak arama eşleşme modelini kullanmıştır. Helpman ve Itskhoki (2010), arama ve eşleştirme sürtünmelerini işsizliğin kaynağı olarak ele almıştır ve ürün farklılaştırması, tekelci rekabet ve ölçek ekonomileri ile geliştirilen bir ticaret modelinde denge işsizliğini araştırmışlardır.

Helpman vd. (2010) Helpman ve Itskhoki'nin (2010) kullandığı modeli çalışanlar

1 Beceri yanlısı teknolojik değişim oldukça önemli bir konu olsa da bu tez çalışmasının konusu değildir.

Bu tez çalışmasında işçilerin homojen olduğu varsayılmış ve eğitim, teknoloji gibi faktörler bu tez çalışmasına ele alınmamıştır.

2 Adil Ücret, asgari ücretin üstünde, ancak, bir işçinin temel ihtiyaçlarını karşılaması için gereken yaşam ücretinin altında olan ücret olarak tanımlanır.

(28)

24 arasında kabiliyete özgü heterojenliği tanıtarak ticaretin ücret dağılımı üzerindeki etkisini incelemiştir (Dinopoulos ve Ünal, 2013:94).

Ticaret ve işsizlik arasındaki ilişkiyi inceleyen literatür oldukça büyüktür ve çeşitli uygulamaları barındırmaktadır. İşsizliğin dış ticaret modellerine dâhil edilmesi Brecher’in 1974 yılında yaptığı çalışmaya kadar uzanmaktadır. Matusz (1986) örtük sözleşme, Copeland (1989) verimlilik ücreti, Agell ve Lundborg (1995) ile Kreickemeier ve Nelson (2006) adil ücret modelini kullanmıştır. Davidson, Martin ve Matusz (1988) ile Hosios (1990) ise eşleşme aksaklıkları modelini kullanmıştır (Helpman ve İtshoki, 2010:2).

Dış ticaret ve işsizlik arasındaki ilişkiyi inceleyen teorik modeller genellikle dış ticaret ve işsizlik arasındaki ilişkiyle ilgili belirsizlik içeren sonuçlar üretmektedirler.

Dış ticaretin işsizlik üzerindeki etkisi ülkenin sanayi kompozisyonuna, sektörler ve ülkeler arasındaki işgücü piyasası aksaklıklarına göre farklılık göstermektedir. Bu durum analizlerde belirsiz sonuçların doğmasına neden olmaktadır (Belenky ve Riker, 2015:2). Diğer taraftan yapılan ampirik çalışmalar daha basit ve daha tutarlı sonuçlar sunmaktadırlar. Ampirik çalışmalardan elde edilen sonuçlar genellikle uluslararası ticaretteki genişlemenin bir ülkenin uzun dönemde toplam işsizlik oranını düşürdüğü yönündedir (Belenky ve Riker, 2015:2).

Sonuç olarak uluslararası ticaret ve işsizlik üzerine yapılan teorik çalışmalar incelendiğinde bu modellerin oldukça ayrıntılı ve matematiksel olarak karmaşık olduğu görülmektedir. Bu modellerde işsizlik oranı ve ticaret arasındaki ilişkinin belirsiz olduğu gözlemlenmektedir. Buna rağmen işsizliğin uluslararası ticaret modellerine dâhil edilmesi ticaretin işgücü piyasaları üzerindeki etkilerini görmek açısından oldukça önemlidir. Ampirik literatür ise ticaretin toplam işsizlik oranını azaltıcı yönde bir etki yaptığını göstermektedir. Ancak ampirik literatür nadiren işsizlik oranını direkt olarak

(29)

25 ticaret politikaları ile ilişkilendirmektedir. Teorik modellerde ise işsizlik oranı, genellikle ticaret akışı ile ilişkilendirilmektedir. Oysa doğrudan ticaret politikaları ile ilişkilendirmek politika belirleyicilere daha iyi bir bilgilendirme sağlayabilir (Belenky ve Riker, 2015:10).

2.3. Uluslararası Ticaret ve İşsizlik Arsındaki İlişkiyi İnceleyen Teorik ve Ampirik Modeller

Bazı ekonomistler uluslararası ticaretin iş kaybına yol açtığına inanmakta ve serbestleşmesinin rekabet yanlısı tarafına vurgu yapmaktadırlar. Rekabet yanlısı etki uluslararası ticaretin önemli etkilerinden biri olmasına rağmen uluslararası ticaret literatürünün çoğu, işsizlik oranı ile ticarete bağlı rekabet yanlısı etki arasındaki ilişkiyi göz ardı etmektedir. Son on yılda, tarife değişikliklerine bağlı olarak ortaya çıkan refah etkilerinin ölçülmesi, uluslararası ticaret ekonomistleri arasında oldukça zorlayıcı çalışma alanlarından biri olmuştur. Şu ana kadar geliştirilen pek çok kantitatif model tarife değişikliklerinden kaynaklanan refah etkilerini değerlendirirken işgücü piyasasındaki aksaklıkları dikkate almayıp tam istihdam varsayımında bulunmuştur (Lee, 2018:3). Fakat son yıllarda geliştirilen modeller ticaretin refah üzerindeki etkilerini işgücü piyasası aksaklıklarını da dikkate alarak daha gerçekçi bir perspektiften ele almıştır. Aşağıda işgücü piyasası aksaklıklarını dikkate alarak ticaretin işsizlik üzerindeki etkisine ele alan çalışmalardan bazılarına yer verilmiştir.

Bu alanda yapılan ilk çalışma 1974 yılında Brecher tarafından yapılmıştır.

Brecher (1974) Hecskscher-Ohlin modelini kullandığı küçük dışa açık bir ekonomi ve asgari ücret varsayımı yapmıştır. Bu model üzerinde çalışarak liberalizasyonun refah ve işsizlik üzerindeki etkilerini incelemiştir. Brecher (1974) yaptığı çalışmada, standart Heckscher-Ohlin analizini açık ekonomi ve asgari ücret varsayımı altında genişleterek ticaret durumunda işgücünün emek yoğun malların üretiminde mi sermaye yoğun

(30)

26 malların üretiminde çalışan kısmının mı işsiz kalacağını tespit etmeye çalışmıştır.

Brecher'e (1974) göre işsizliğin olmasının nedeni dışsal olarak belirlenen asgari ücretin tam istihdam için aşılması gereken asıl ücret düzeyinin üstünde olmasıdır (Brecher, 1974:98). Çalışmaya göre serbest ticaret ev sahibi ülke için hiç ticaret yapılmamasından daha kötü sonuçlar ortaya çıkarabilir. Eğer ülke sermaye yoğun mallar ihraç ediyorsa ve uzmanlaşma süreci tamamlanmamışsa, istihdam ve refah otarki (ticaret yapılmayan durum) durumunda oluşacak seviyenin altında olabilir. Ülke uzmanlaşma sürecini tamamlamadan sermaye yoğun mallar ihraç etmeye başladığında, üretilen mallara olan yabancı talebin artması ülkede istihdamın ve refahın azalmasına sebep olacaktır. Eğer ülke tekel gücüne sahip değilse bu ülke için serbest ticaret politikası optimal değildir.

Böyle bir durumda ticareti engelleyen tarife uygulamaları ülkedeki istihdamı ve refahı artırabilir (Brecher, 1974:115).

Matusz (1986) yaptığı çalışmada birbirinden farklı ama yakından ilişkili iki önemli konuyu ele almıştır. Birincisi işgücü piyasasında zımni sözleşmeler söz konusu olduğunda teknolojik belirsizliğin uluslararası ticaret üzerindeki etkisi ikincisi ise uluslararası ticaretin işsizlik üzerindeki etkisidir. Serbest ticaretin işsizliği iki kanaldan değiştirebileceği gösterilmiştir. Birincisi, serbest ticarette meydana gelen artış ya da ticaret şartlarındaki bir değişiklik, yüksek istihdam güvenliği ile karakterize edilen sektörler ile düşük istihdam güvenliği ile karakterize edilen sektörler arasında işgücünde uzun vadeli değişimlere neden olabilir. Eğer emek hareketliliği yüksek işsizlik sergileyen sektörlerin lehine ise, toplam işsizlik oranı artacaktır; aksi takdirde azalacaktır (Matusz, 1986: 320).

Davidson vd. (1999) yaptıkları çalışmada ticari serbestleşmenin işsizlik üzerindeki etkisinin ülkenin işgücü veya sermaye bakımından yoğun olmasına göre değişiklik göstereceğini ifade etmişlerdir. Sermaye bakımından zengin olan büyük bir

(31)

27 ülke, emek bakımından zengin olan küçük bir ülke ile ticarete başladığında sermaye bakımından zengin olan ülkede refah kaybı yaşanır ayrıca sermayenin yoğun olduğu ülkede toplam işsizlik oranı artış gösterir (Davidson vd., 1999). Küçük bir ülke ile nispeten daha verimli bir iş arama teknolojisine sahip, sermaye bolluğu olan büyük bir ülke arasındaki ticaret, büyük ülkede toplam işsizlik oranını artırır, bu durum büyük ülkedeki işsiz kişilerin durağan durumdaki refahının azalmasına sebep olur (Davidson vd., 1999:291).

Bentivogli ve Pagano (1999) tarafından yapılan araştırmada 1960-1990 arasında çift haneli büyüme rakamları ile dikkat çeken “Asya Kaplanları” diye nitelenen dört ülke Singapur, Hong Kong, Güney Kore ve Tayvan ile yapılan ticaretin Almanya, Fransa, İtalya ve Birleşik Krallık'taki işgücü piyasaları üzerindeki etkisi incelenmiştir.

Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerden yapmış olduğu imalat sektörü ithalatı gelişmiş ülkelerde kötüleşen işgücü piyasasının nedenlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bu görüşü desteklemek için öne sürülen argüman, işgücü maliyetlerinin düşük olduğu ülkelerle yapılan ticaretin sanayileşmiş ülkelerdeki firmalar üzerinde dışlama etkisi yaratacağı yönündedir. Bu durumda sanayileşmiş ülkelerdeki bazı firmalar üretimlerini yurt dışına taşıyacaklardır. Bu yeni ticaret modelinin bir başka sonucu da sanayileşmiş ülkelerdeki vasıfsız işçilerin göreli ücretlerinde bir azalma meydana gelmesi veya ücretlerin esnek olmaması durumunda vasıfsız işgücünün göreli istihdamında bir azalma meydana gelmesidir. Yapılan analiz ile bu ticaretin artan önemine rağmen, Avrupa işgücü piyasasının sorunlarının bu dört ülkeden yapılan imalat sektöründeki artışla açıklanamayacağı sonucuna ulaşılmıştır. İşgücü piyasasındaki çalışılacak pozisyonlarda meydana gelen azalmanın (“job destruction” “işgücü yıkımı”) Asya Kaplanları ile yapılan ticaretten bağımsız gibi görünmekle beraber bu ekonomiler ile yapılan ticaretin yeni pozisyon yaratma üzerindeki etkisi ile ilgili kesin bilgilere ulaşılamamıştır (Bentivogli ve Pagano, 1999:165). Modelden elde edilen en çarpıcı

(32)

28 sonuç sektöre özgü özellikler, kişinin en son çalıştığı sektör, cinsiyet, eğitim vb. kişisel özelliklerin etkisinin ticaretin yarattığı etkiden çok daha güçlü olmasıdır (Bentivogli ve Pagano, 1999:182).

Janiak (2007) yaptığı çalışmada işgücü piyasasında aksaklıkların olduğunu varsayarak Melitz (2003) modelini genişletmiştir. Melitz (2003) modelinde firmalar pazara girerken yapmak zorunda oldukları yatırımın doğası gereği heterojenlerdir.

Firmaların verimliliklerinin farklı olması nedeniyle bazıları ihracat yaparken bazıları sadece iç pazara üretim yapar bazıları ise batık maliyet yatırımını yaptıktan sonra verimliliklerinin ne iç ne de dış piyasaya üretim yapmak için yeterli olmadığını görür ve piyasaya girmeme kararı alır. Yine bu batık maliyet dolayısıyla sadece verimli firmalar ihracat yapar ve verimliliklerini artırırlar. Sonuç olarak verimlilik düzeyi yüksek olan firmalar ayakta kaldığı için üretim yapan firma sayısı azalır. Firma başına ortalama istihdam düzeyi artar, Melitz (2003) tam istihdam modeli olduğu için kaynakların yeniden tahsisi ile işçilerin açıkta kalması söz konusu değildir (Janiak, 2007:2). Fakat bu sonuçlar modelin tam istihdam modeli olarak varsayılmasından dolayı ulaşılan sonuçlardır. Janiak (2007) yaptığı çalışmada işgücü piyasasında aksaklıklar olduğunu varsayarak Melitz (2003) modelini genişletmiştir ve işsizliğin liberalleşmeden nasıl etkilendiğini incelemiştir. İşsizlik seviyesi üzerine karşılaştırmalı istatistikler yapan Janiak işgücü piyasasında arama aksaklığı olması durumunda ticari serbestleşmenin denge işsizlik seviyesinin yükselmesine sebep olacağını belirtmiştir (Janiak, 2007:3).

Bu durum, yeniden tahsis sürecinin engellendiğini gösteriyor. Bunun nedeni her ne kadar kapanan firmalardan ihracat yapan firmalara doğru yeniden emek dağılımı söz konusu olsa da küçük firmaların kapanması dolayısıyla yok olan iş imkânlarının ihracat yapan firmaların yarattığı iş imkânlarından daha yüksek olmasıdır. Sonuç olarak Janiak’ın (2007) genişletmiş olduğu Melitz (2003) modelinde işgücü piyasasında

(33)

29 aksaklık olması durumunda ticari liberalizasyon toplam refahın ve denge işsizlik oranının artmasına sebep olacaktır (Janiak, 2007:3).

Cote 2007'de Kanada için yaptığı çalışmada firma düzeyinde vergi oranı verilerini kullanmıştır. 1988-1994 yılları arasındaki verilere göre tarife değişiklikleri ve imalat sektöründeki istihdam arasındaki bağlantı verimlilik ve kaldıraç özelliklerine (işletme varlıklarının yüzde kaçının borç ile finanse edildiğini gösteren oran) göre değişiklik göstermektedir. Sonuçlar, yerel tarifelerdeki azalmaların istihdam üzerindeki etkisinin küçük olduğunu, ancak verimliliği düşük olan firmalar üzerinde yarattığı etkinin daha büyük olduğunu göstermektedir. Örneğin, 1988'de ortalama verimliliğe sahip bir firma yurt içi tarife değişikliklerine istihdamını %11,3 oranında azaltarak cevap verirken, daha düşük verimliliğe sahip bir firma %20,8 azaltmaya gitmek durumunda kalmıştır. Bu sonuçlar, yüksek üretkenliğe ve daha iyi finansal koşullara sahip firmaların ticaretin serbestleşmesinin getirdiği zorluklarla yüzleşmek noktasında da daha iyi konumlandığını göstermektedir (Cote, 2007:843). Yapılan bu çalışmada uzun vadede, genellikle serbest ticaretten elde edilen dinamik kazanımların en azından rekabetçi endüstrilerdeki iş kayıplarını telafi ettiği fikri üzerinde durulmaktadır çünkü daha ucuz malların ithalatı herkesi zenginleştirir, tüketicilere daha az para ile daha çok tüketim yapma imkânı verir ve yerel verimliliği artırır (Cote, 2007:846). Bu nedenle, serbest ticaret, karşılaştırmalı dezavantajlı olan sektörlerden kaynakların karşılaştırmalı üstünlüğü olan sektörlere tahsis edilmesi aracılığı ile güçlü bir kaldıraç rolü görüyormuş gibi davranır. Ticari serbestleşmenin uzmanlaşma, ticaret yaratma ve verimlilik kazanımlarına sebep olması ve bu kazanımların nihayetinde, karşılaştırmalı üstünlüğe sahip sektörde artan ekonomik faaliyet ve iş yaratmaya dönüşmesi beklenmektedir (Cote, 2007:846). Cote’nin (2007) çalışmasına göre verimlilik bir firmada değişen tarifeler sonucunda istihdamda meydana gelecek değişiklikleri etkileyen önemli bir faktördür. Dolayısıyla başlangıçtaki verimlilik seviyeleri yüksek olan firmalar,

(34)

30 tarifelerde ortaya çıkan olumsuz şoklara daha iyi göğüs germekte ve yarattığı istihdam olanaklarından yararlanacak şekilde pozisyon almaktadırlar. Verimliliği düşük olan firmalar olumsuz tarife şoklarına karşı daha savunmasızdır.

Son yıllarda yapılan bazı ampirik çalışmalar, daha az verimli firmaların değişen yerel tarifelere diğer firmalardan daha duyarlı olduğunu göstermiştir. Bunlar arasında ticaretin serbestleştirilmesinin düşük verimlilikli firmaların endüstriden çıkış oranını artırdırdığı sonucuna varan Baldwin ve Gu (2003) 'nun çalışması da yer almaktadır.

Baldwin ve Gu (2003) yaptıkları çalışmada bir üretim tesisinin verimliliği ile ihracat pazarlarına katılımı arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre daha verimli tesislerin ihracat pazarlarına girdiği gözlemlenmiştir. İhracat yapmayanlar arasında verimliliği yüksek olanlar ve verimliliği son zamanlarda hızla büyüyenler ihracat pazarlarına açılmaktadır. Verimliliği düşük olanlar ise ihracat pazarlarına açılmamayı tercih etmektedir (Baldwin ve Gu, 2003:654). Aynı zamanda ihracat pazarına giriş yapan firmaların verimliliğinde artış olduğu görülmüştür. İşçi verimliliğinde de ihracat pazarına girmeden önceki durumla karşılaştırıldığında artış olduğu gözlemlenmiştir (Baldwin ve Gu, 2003:655).

Dutt vd. (2009) yaptıkları çalışmada teorik olarak Ricardocu modeli ve Heckscher-Ohlin modelini ele almışlardır. Ricardocu modelde ticari liberilizasyon ve işsizlik arasında negatif yönlü bir ilişki olduğunu Heckscher-Ohlin modelinde ise eğer ülke sermaye yoğun ise bu ilişkinin pozitif yönlü olduğunu yani dışa açıklık arttıkça işsizliğin arttığını eğer ülke emek yoğun ise dışa açıklık arttıkça işsizliğin azaldığını belirtmiştir. Dutt vd. (2009) aynı zamanda kısa dönem etkileri gözlemlemek için panel data analizi de yapmışlardır ve kısa dönemde liberalizasyonun işsizliği arttırdığı fakat uzun dönemde azalttığı sonucuna ulaşmışlardır (Dutt vd., 2009:32-33).

(35)

31 Egger ve Kreickemeier (2009) yaptıkları çalışmada ticaretin serbestleşmesinin firma heterojenliği ve işgücü piyasaları üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Bu çalışmada firmaların heterojen olduğu ve işçilerin adil ücret ile çalıştıkları bir genel denge modeli kurulmuştur. Egger ve Kreickemeier (2009) işçiler tarafından kabul gören ücret seviyesinin firma verimliliğine bağlı olduğu bu modelde küreselleşmenin kârın belirleyicileri, gönülsüz işsizlik ve grup içindeki ücret eşitsizlikleri üzerindeki etkilerine odaklanmışlardır. Egger ve Kreickemeier (2009) firma performansının işçiler için önemli olduğu bir model geliştirmişlerdir; çünkü işçinin alacağı ücret seviyesinin belirleyicisi firma performansıdır. İşgücü piyasasında eksik rekabet vardır. Firma heterojenliği ve işgücü piyasası aksaklıkları arasında kurulan bu ilişki politika yapıcılar ve kamuoyu için önem arz eden uluslararası rekabetin yurt içi işgücü piyasaları üzerindeki etkisini analiz etme imkânı sunar. Çalışmadan elde edilen sonuçlar aşağıda sıralanmıştır. Kapalı ekonomi modelinde ortalama verimliliğin azalması toplam çıktıyı, ortalama kârı ve istihdamı olumsuz etkilemektedir. Ortalama kârın, gönülsüz işsizliğin ve ücret eşitsizliğinin aynı anda yükseldiği tespit edilmiştir (Egger ve Kreickemeier, 2009:188). İhracatın sabit maliyetinin olması durumunda verimliliği yüksek firmalar ihracat yaparken verimliliği düşük firmalar sektörden dışlanmaktadır. Firmaların verimlilik dolayısıyla maruz kaldıkları seçilim sürecinin ardından ortalama verimlilik artmaktadır. Seçilim süreci dolayısıyla üretime devam edebilmiş firmaların ortalama verimliliği artar ve ticaretten kazanç sağlanır. Diğer taraftan ticaretin serbestleşmesinden sonra yeniden tahsis sürecinin layıkıyla işlememesi hem ücret eşitsizliğinin hem de işsizlik oranının artmasına sebep olur. Küreselleşmenin bir sonucu olarak bir tarafta artan kârlar dururken diğer tarafta da artan işsizlik dikkat çekmektedir (Egger ve Kreickemeier, 2009:189). Modelde aynı zamanda işçilerin kârdan pay aldığı varsayılmaktadır. Bu durum işçilerin adil ücret tercihlerinin belirleyicisidir ve bu varsayım aracılığı ile ticaretin bir sonucu olarak artış gösteren ücret eşitsizliği durumu

(36)

32 da açıklanmıştır. Bu varsayımlar grup içi ücret eşitsizliği ve işsizliğin aynı anda belirlendiği teorik bir çerçeve oluşturulmasına aracılık eder. Faaliyet gösteren firmaların verimlilik dağılımı işgücü piyasası sonuçları üzerinde önemli bir faktördür. Uluslararası ticaretin serbestleşmesi ve artan entegrasyon süreci de firma verimlilik dağılımını etkileyen önemli bir faktördür (Egger ve Kreickemeier, 2009:212).

Helpman ve Itskhoki (2010) yaptıkları çalışmada iki ülkenin ve iki sektörün olduğu bir modelde işgücü piyasası katılıkları ve ticaret bariyerlerinin refah, işsizlik, ticaret akışı ve verimlilik üzerindeki etkisini incelemiştir. Sektörlerden birinde homojen mallar üretilirken diğer sektörde farklılaştırılmış mallar üretilmektedir. Her iki sektörde de ticaret yapılmaktadır. Buna ek olarak işgücü piyasasında aksaklıklar bulunmakta ve ücret pazarlığı yapılmaktadır. İşsizliğin olduğu bu modelde ülkeler işgücü piyasasındaki aksaklıklar dışında benzerlerdir. Bu aksaklıklar sektörler arasında farklılık göstermektedir. Farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektörde firmalar heterojendir ve monopolistik rekabet bulunmaktadır. Analizden elde edilen sonuçlara göre her iki ülke de ticaret yaparak refahını arttırmaktadır. Farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektörde nispeten daha az işgücü piyasası aksaklığı olan ülke net olarak ihracat yapan ülke konumuna yükselirken homojen malların üretildiği sektörde ise net ithalat yapan ülke olur. Eğer farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektörde işgücü piyasasındaki aksaklıklar azaltılır ise ev sahibi ülke bundan kazanç sağlar; rakip ülke ise zarar görür. Her iki ülkede aynı anda farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektörde işgücü piyasasındaki aksaklıklar azaltılır ise her iki ülke de bundan kazanç sağlar. Farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektörde işgücü piyasasındaki aksaklıklar yüksek ise ticari serbestleşme işsizlik oranını azaltmaktadır. Farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektörde işgücü piyasasındaki aksaklıklar düşük ise ticari serbestleşme işsizlik oranını artırmaktadır. Bu çalışmadaki ilginç olan sonuç işgücü piyasasındaki aksaklıkların düşük olmasının işsizlik oranının düşük olmasını sağlamamasıdır. İşsizlik oranı ve refah, azalan işgücü

(37)

33 piyasası aksaklıklarına ve düşen ticaret maliyetlerine rağmen artış gösterebilir (Helpman ve Itskhoki, 2010).

Helpman ve Itskhoki (2010) çalışmasında işgücü piyasasındaki aksaklıkların düşük olmasının işsizliğin de düşük olacağı sonucunu çıkarmadığı görülmüştür.

Uygulanan bir politika değişikliği ile işsizliğin ve refahın aynı anda artabileceği sonucuna ulaşılmıştır. İşsizliğin artmasının nedeni ihracatın farklılaştırılmış ürün piyasasında daha kârlı hale gelmesi ile bu sektörde daha fazla firmanın ihracat yapması dolayısıyla emek talebinin artması fakat diğer taraftan düşük verimliliğe sahip firmaların sektörden çıkmasıyla ortaya çıkan işgücü fazlasının ihracat yapan sektördeki emek talebinden daha fazla olmasıdır. Farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektördeki işgücü piyasasındaki aksaklıklarda meydana gelen düşüş firmaların rekabet gücünü arttırmaktadır. Bu da ticaret yapılan ülkelerdeki firmaları farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektörden dışlamaktadır. Sonuç olarak ülke içindeki refah artar. Dışlanan firmaların olduğu ülkenin refahında ise azalma meydana gelir. Ayrıca model aracılığı ile ticaretin her iki ülkedeki farklılaştırılmış ürünlerin üretildiği sektörde verimliliği artırdığı homojen malların üretildiği sektörde ise verimlilik artışına neden olmadığı gözlemlenmiştir. Bu çalışmada da ticaretin işsizlik üzerindeki net etkisi belirsizdir.

Çünkü etkinin yönü farklılaştırılmış ürünün üretildiği sektör ve homojen malın üretildiği sektördeki işgücü piyasasındaki aksaklıklara bağlıdır (Helpman ve Itshoki, 2010).

Davis ve Harigan (2011) yaptıkları çalışmada ticari liberalizasyonun işsizlik üzerinde nasıl bir etki yarattığını incelemişlerdir. Davis ve Harigan (2011), Melitz’in (2003) dış ticaret modelini ve Shapiro -Stiglitz’in (1984) etkin ücret modelini birlikte ele aldıkları bir dış ticaret modeli kurgulamışlardır. Bu sayede işgücü piyasasındaki dalgalanmalar ve mal piyasasındaki dalgalanmalar arasında bir bağ kurmuşlardır. Bu

(38)

34 modelde işçiler çalıştıkları işi önemsemektedir; çünkü modelde işsizlik durumu bulunmaktadır ve birbirleriyle aynı işi yapma kapasitesine sahip kişilere farklı ücret ödenmektedir. İşçilere yüksek ücret ödenen işleri iyi iş, düşük ücret ödenen işleri kötü iş olarak tanımlayan Davis ve Harigan’ın (2011) bulgularına göre ticari serbestleşmenin olması durumunda yüksek ücret ödeyen iş yerlerinin dörtte biri kapanmak durumunda kalacaktır. Modelde işsizlik mevcut olsa da, liberalleşmeden çok az etkilenmektedir.

Ancak, serbestleşmenin muazzam miktarda işgücü piyasası çalkalanmasına sebep olması söz konusudur (Davis ve Harrigan, 2011:26).

Helpman vd. (2011) yaptıkları çalışmada firma heterojenliğinin firmalar arasında kaynak aktarımına yol açtığı ve işgücü piyasasında eşleşme sorunlarının olması durumunda uluslararası ticaret ve eşitsizlik, işsizlik, işgücü piyasası aksaklıkları (labor market frictions) ele almışlardır. Elde edilen sonuçlara göre uluslararası ticaretin serbestleşmesi bir taraftan eşitsizlik ve işsizliği arttırırken bir taraftan da refahı arttırmaktadır. Bir ülkede işgücü piyasası aksaklıklarının düzeltilmesi ülke refahını artırır, işsizlik oranını arttırabilir ya da azaltabilir ama ticaret partneri olan ülkeye her zaman zarar verir. İşsizlik sigortası (işsizlik maaşı), bazı durumlarda bir ülkenin işgücü piyasasındaki bozulmaları hafifletebilir ama bu yolla pareto optimal bir tahsisin yapılması mümkün değildir (Helpman vd., 2011:1). Ticaretin serbestleştirilmesinin ücret eşitsizliği ve işsizlik üzerindeki etkisi ve ticaretin serbestleştirilmesinin işgücü piyasası kurumlarını şekillendirmedeki rolü büyük ilgi gören tartışma alanlarından biridir. Yakın zamana kadar, uluslararası ticaret alanında yapılan çalışmalarda bu konular üzerinde çalışmak esnek işgücü varsayımı, tam istihdam ve genel denge ücreti varsayımları ile engellenmiştir. Helpman vd. (2011) yaptıkları çalışmada heterojen firma ve işgücü piyasası aksaklıkları varsayımı yaparak tam istihdam ve genel denge ücreti varsayımlarını esnetmiş ve dış ticaretin serbestleşmesinin ücret eşitsizliği işsizlik vb. konularda ne gibi değişiklikler yarattığı üzerine söz söyleme imkânı

Referanslar

Benzer Belgeler

364 Nutuk, s.156.. Buna göre, seçimlerde ittihatçılıkla itham edilen kimselerin seçilmemesi için çalışılması, Hıristiyan unsurların da seçime katılmalarının sağlanması,

Buna karşın tüketici etnosentrizmi ise tüketicilerin ülke önemli olmaksızın yabancı menşeili ürünlere karşı olumsuz tutum sergilemesi ve yerli ürünleri

Katılımcıların bireysel ve sosyal kimlik tercihlerinde, -ikamet ettikleri yerleşim yerine göre- kendilerini nasıl tanımladıkları değerlendirildiğinde; şehirde ikamet

58 Marshall’ın yurttaşlığın ana unsurlarından biri olan sosyal haklardan kastı, esas olarak ekonomik refah ve sosyal güvenlik gibi haklara sahip olmak ve mevcut toplumsal

Bu bölümde küresel aktör ABD ve Rusya, Avrupalı ülkeler İngiltere, Fransa ve İtalya, bölgesel aktörlerden Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap

Gerçek vekaletsiz iş görme haricinde gerçek olmayan vekaletsiz iş görme çeşitlerinden sadece iş sahibinin yasaklamasına rağmen iş görülen ve işin iş

Bu çalışmada anlam ve zihnin problemine, hem doğa hem de sosyal bilimlerin ortak bakış açısı ile bakılacaktır. Bu bakış açısı doğrultusunda Ankara’nın Zihinsel

Tablo: Kullanıcıların bilgi erişim teknikleri konusunda kütüphanelerin eğitim vermesine ilişkin görüşlerine yönelik (dördüncü soru) içerik analizi sonuçları ..?.