• Sonuç bulunamadı

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İnönü Üniversitesi 2018’e Damga Vurdu

İ N Ö N Ü Ü N İ V E R S İ T E S İ İ L E T İ Ş İ M FA K Ü LT E S İ U Y G U L A M A G A Z E T E S İ M a r t 2 0 1 9 / S a y ı : 4 6

Mehmet Şahin Nalbant Konukevi’nin Açılışı

gerçekleştirildi

Şark Bülbülü Celal Güzelses’i Anma Konseri

21 Mart Nevruz Bayramına Yoğun İlgi

Kick Boksta İnönü Üniver- sitesi Türkiye İkincisi

“İŞKUR Kampüste”

Semineri Düzenlendi Yeni Bisiklet Yolu Test

Edildi

Türkiye’de Örnek Bir Proje

Rota Malatya Çölyak Hastaları İçin Diyet Yemeği

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay Çölyak hastalarının hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla İnönü Üniversitesi yemekhanelerde ve Turgut Özal Tıp

Merkezi’nde hastalara yönelik özel diyet yemeği çıkarılacağını ve Çölyak hastalarına her türlü desteğin sağlanabileceğini söyledi. Rektör Prof. Dr.

Ahmet Kızılay Çölyak hasta sayılarını tespit etmek

amacıyla İnönü Üniversitesi bünyesindeki Çölyak hastası olan öğrenci ve personelin bizzat Rektörlüğe başvurması gerektiğinin altını çizdi.

İnönü Üniversitesi ve Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Fırat Kalkınma Ajansı işbirliğiyle yürütülen “RotaMalat- ya Destinasyonlar ve Turizm Olanaklarına Yönelik Bölgesel Rota Planlaması ve İnterak- tif Tasarım” proje toplantısı Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Proje yürütücüsü Prof. Dr.

Bülent Yılmaz, “Amaç yerel ve bölgesel turizm dinamikleri arasında işbirliğini geliştirmek ve turizm sektörünün altyapısının mobil ap- likasyonlarının oluşmasına katkı sağlamaktır.”

dedi.

İnönü Üniversitesinin 1 Ocak ve 31 Aralık 2018 tarihleri arasındaki faaliyetlerinin detaylı olarak gösterildiği İnönü Üniversitesi 2018 Yılı Faaliyet Raporu yayınlandı.

Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından

hazırlanan Faaliyet Raporu’na göre, 2018 yılı içerisinde üniversite genelindeki öğretim elemanları tarafından toplam 3320 bilimsel yayın ve 1191 proje gerçekleştirildi. Rapora göre Üniversite genelinde hem fakülteler hem de öğrenci toplulukları tarafından 2018

yılı içerisinde 1252 bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif etkinlik gerçekleştirildi. 2018 Yılı Faaliyet Raporu’nu değerlendiren İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.

Dr. Ahmet Kızılay, 2018 yılının Faaliyet Raporu’nda üniversite açısından bilimsel yayınlar, araştırma faaliyetleri, uluslararası ve ulusal

sempozyumlar, kongre ve çalıştaylar açısından verimli ve başarılı bir yıl olduğunu dile getirdi.

Faaliyet Raporu’na göre 2018 yılı içerisinde il dışından gelen hasta sayısında yüzde 42 oranında artış olan Turgut Özal Tıp Merkezi’nde 2018 yılı içerisinde 272 karaciğer nakli, 43 böbrek nakli, 143 kök hücre ve kemik iliği nakli, 54 kornea nakli gerçekleştirildi.

Konuyla ilgili konuşan Rektör Kızılay “Avrupa’nın en büyük merkezi bizim hastanemizdir.

Böbrek nakli, kök hücre ve kemik iliği nakli, kornea nakli, ince bağırsak nakli gibi nakillerde üst başarı ile burada tedavi yapılıyor. Kök hücre ve kemik iliği naklinde 2018 yılında kamu hastanelerinde bizim hastanemiz Türkiye’de bir numaraya oturdu. İnce bağırsak nakli şu anda sadece bizim hastanemizde yapılıyor.

Türkiye’nin aktif ince bağırsak nakli yapan merkez bizim hastanemiz. Türkiye’nin en büyük Çocuk Yanık Merkezi’ne sahibiz. Hastanemiz her alanda Türkiye’nin gözdesi. Bütün alanlarda üstün başarıyla tedaviye, tanıya ve hastalara hizmete devam ediyor. 2018’i de yine bu üstün başarıyla tamamladık.” dedi.

Sayfa: 17’de Sayfa: 13’de

Sayfa: 4’de

Sayfa: 14’de Sayfa: 10’da

Sayfa: 7’de

Sayfa: 19’da Sayfa: 6’da

Sayfa: 16’da

(2)

02 Kampüs

İnönü Üniversitesi Genç Yeşilay Topluluğu tarafından 1-7 Mart Yeşilay Haftası kapsamında, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, Türkiye Yeşilay Malatya Şubesi Başkanı Dr. İbrahim Keleş’in katılımlarıyla Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde “Alkol Bağımlılığı Panel ve Sergisi” düzenlendi.

Panele İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, İnönü Üniversitesi Genç Yeşilay Topluluğu Başkanı Muhsin Hancı, Türkiye Yeşilay Malatya Şubesi Başkanı Dr. İbrahim Keleş, İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hatice Birgül Cumurcu, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasir Furkan Çağın katıldı.

Panele konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Ahmet Kızılay “Güçlü ve bilimsel yöntemlerle bağımlılığı önlemek, bağımlı olanları kurtarmak için doğru ve bilimsel yöntemlerle mücadeleye devam edeceksiniz. Ben de rektör olarak tüm ekibimle, yönetimimle yanınızdayım.

Bu tür çalışmaları destekliyoruz. Bu güzel çalışmalarınızla sizlere başarılar diliyorum. Çok güzel sonuçlar alacağınızdan eminim.” dedi. Genç Yeşilay Topluluğu Başkanı Muhsin Hancı ise Türkiye Yeşilay Cemiyetinin edindiği birikim ve kültür ile hep daha

iyiyi hedefleyerek yoluna yılmadan devam etmekte olduğunu belirterek Genç

Yeşilay Topluluğu’nun gerçekleştirmekte olduğu projelerden kısaca bahsetti.

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Malatya Şubesi Başkanı Dr. İbrahim Keleş, Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin tarihi geçmişinden, faaliyetlerinden, şubelerinin faaliyetlerinden ve projelerinden kısaca bahsetti.

Gençlerin faaliyetlere katılım gösterdikleri zamanlarda yaptıkları faaliyetlerden çok daha fazla keyif aldıklarını belirten Keleş, bağımlılıkla mücadele kapsamında farkındalık yaratmak için değişik alanlarda yarışmalar

düzenlendiklerini, şubelerinin ortak organizasyonlar yaparak gençleri çeşitli kamplara götürdüklerini belirtti.

Ardından “Alkol

Bağımlılığının Psikososyal Etkileri” adlı konuşmasını yapmak üzere söz alan İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri

Fakültesi Dekanı Prof. Dr.

H. Birgül Cumurcu, alkol bağımlılığının psikososyal etkileri hakkında bilgi verdi.

Cumurcu “Alkol bütün

sarhoşluk yapan maddelerin başında gelir. Kişiler, bağımlılık yapıcı maddeye sigarayla başlamakta, sonrasında alkole geçmekte ve daha sonrasında ise bağımlılık yapıcı çok daha ağır maddelere geçmektedir.

Günümüzde dünyada ve ülkemizde oldukça yaygınlaşan çok daha ağır zararları olan, öldürücü, tek kullanımda şizofreni gibi psikotik hastalıklar yapan maddelere artık gençlerimiz çok rahat ulaşabilmektedir.”

şeklinde konuştu.

“Ülkemizde 17 Milyon Civarında Alkol Kullanıcısı Var”Cumurcu “Aslında bir felaket, dünyada yaklaşık

2 milyar kişi alkollü içki tüketmekte, bunların yaklaşık 76 milyon kadarının da alkol bağımlısı olduğu tahmin edilmekte. Alkol oranı azalmaya başlamakla birlikte yerini başka şeyler almaya başladı. Gençlerin daha kolay ulaşılabileceği, t icaret amacıyla kullanılabilen ve bir kesimin de bu

maddelerin satışıyla çok büyük paralar elde ettiği maddeleri gençlerimize sunarak bunlar üzerinden para kazanma girişimleri oldukları görülmektedir. Ülkemizde 17 milyon civarında alkol

kullanan kişi bulunmaktadır.

Alkolü ilk kullanma yaşı maalesef 11 yaşlara hatta daha da altına indiğini görebilmekteyiz.” dedi.

Alkol bağımlılığının genetik bağlantılarla geçebileceğini söyleyen Cumurcu “Ailede alkol kullanan birilerinin

olması o ailedeki çocukların ve gençlerin de alkol kullanma olasılığının

yüksek olabileceği anlamına gelebileceği görülmektedir.”

ifadelerini kullandı.

Ardından “Alkol Bağımlılığının Organik Etkileri” adlı sunumunu yapan İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Y. Furkan Çağın, alkol tüketiminin insan sağlığı üzerindeki risklerini anlattı. Çağın “İçki şişede durduğu gibi durmuyor ne demek? Alkolün tolerans gösteren bir madde olduğu biliniyor yani bugün bir kadehle mutlu olan insan yarın iki kadeh, üç kadeh, dört kadeh içmeyeceğini kimse garanti edemez.” dedi.

Katılımcıların konuşmalarının ardından İnönü Üniversitesi Genç Yeşilay Topluluğu’nun 1-7 Mart Yeşilay Haftası kapsamında düzenlediği

“Alkol Çözüm Değil, Derdin Kendisidir” sloganı ile alkol bağımlılığı konulu deneme yarışması ödül töreni düzenlendi.

Haber: Elif Tilbaç

Alkol Çözüm Değil

Derdin Kendisidir!

(3)

Kampüs 03

İnönü’de “Her Yönüyle Medya”

konuşuldu

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından Orhan Çekin’in konuşmacı olarak katıldığı “Her Yönüyle Medya” konulu konferans düzenlendi.

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi medyayı tek yönüyle değil bütün yönleri ile değerlendirmek amacıyla

“Her Yönüyle Medya”

konferansı gerçekleştirildi.

Konferansa Malatya Radyo, Televizyon ve Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Çekin konuşmacı olarak katıldı.

Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansa İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Önal, Dekan Yardımcısı Doç. Dr.

Fatma Nisan ve Doç. Dr.

Mevlüt Akyol, Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr.

Eylem Şentürk Kara, Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ebru Gülbuğ Erol’un yanı sıra akademik personel ile öğrenciler katıldı. İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Fatma Nisan bu tarz etkinlikler düzenleyerek sektör temsilcileri ile öğrencileri bir araya getirmeye

çalıştıklarını söyledi. Nisan

“Eğitimlerimizin yüzde 50’si teorikse yüzde 50’si uygulamadır. Uygulamada bulunmuş olan usta isimlerin burada olması sizin açınızdan ve bizim açımızdan çok önemlidir.”

dedi.

Malatya Radyo, Televizyon ve Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Çekin konuşmasında medyanın toplum için önemine değindi ve şunları söyledi: “Medya o kadar önemlidir ki tarih boyunca ve son yüz yılda ülkeleri ele

geçirmek isteyenler önce medyayı ele geçirmeye çalışırlar. İhtilal yapmaya çalışanlar önce o ülkenin radyosunu, televizyonunu ele geçirirler. Bu durum Afrika’da da böyledir, Amerika’da da böyledir ve geri kalan her yerde böyledir.” Orhan Çekin 1993 yılında Türk medyasının devrim niteliğinde bir değişime uğradığını

vurguladı ve Malatya yerel basın tarihine değinerek ilk yerel yayının hikâyesini anlattı: “Malatya’ya bir televizyon yayını getirmek için bir dernek kuruldu.

Adana Çukurova TV’den Antep’in Luhat Dağı’na Maraş’a ve son olarak Malatya’ya aktarılacak bir yayın planlaması yapıldı.

Ben Vizontele filmini bizzat yaşayarak Kürecik’te bir yayın buldum. Bulduğum yayın Diyarbakır’daki bir televizyon vericisinden buraya düşen 7. Kanal’dı.

O sıralarda Malatya’da televizyon yayını olmadığı için birer televizyon alıp yerleştirdik. Daha sonra Kürecik’e giderek verici anten taktık böylece akülü televizyonla TRT1’i yayınladık.”

Orhan Çekin yayın türlerinden bahsederek şu ifadeleri kullandı: “Yayın türleri zaman içerisinde değişti. Son zamanlarda sosyal medya ile birlikte herkes gazeteci oldu. Herkes bir şeyler yazıyor. Yayın türleri de kendi aralarında yöresel, bölgesel ve küresel olmak üzere ayrılmaktadır.

Dünya küresel yayına doğru gidiyor.” Son olarak medyanın etki alanlarından bahseden Çekin, medyanın dış politikada etkili

olduğunu bazı görüntülerin istihbarat niteliğinde

değerlendirildiğini ifade etti.

Konuşmasının sonlarında Çekin, medyanın göçlere sebep olan, tüketim alışkanlıklarını değiştiren, ekonomiye tesir eden, istihdama ve sanayiye yardım eden nitelikleri olduğunun altını çizdi.

Konferansın sonunda Orhan Çekin’e İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Önal ve Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Fatma Nisan tarafından plaket ve çiçek takdimi yapıldı.

Haber: Habibe Ödemiş- Rukiye Taşkın

(4)

İnönü Üniversitesinin sosyal sorumluluk projesi olan Mehmet Şahin Nalbant Konukevi’nin açılışı yapıldı.

Açılış dolayısıyla yeni Konukevi’nde gerçekleşen kahvaltı etkinliğine İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.

Dr. Ahmet Kızılay, Rektör Yardımcıları Prof. Dr.

Nusret Akpolat, Prof. Dr.

İbrahim Türkmen ve Prof.

Dr. Abdulkadir Baharçiçek, İş Adamı Şahin Nalbant ve ailesi, Malatya İşadamları Derneği (MİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Akdaş, Genel Sekreter Prof.

Dr. Hakan Erkuş, İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Prof. Dr. Ali Beytur, rektör danışmanları, fakülte dekanları, Mehmet Şahin Nalbant Konukevi Müdürü Önder Uyanık ve iş adamları katıldı. Açılışa katılanlara konukevinin inşaat halinden bitiş haline kadar geçen süre ile ilgili görsel sunum yapıldı.

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, diğer konukevinin yeterli gelmediğini ve yeni bir konukevine ihtiyaç duyulması üzerine Mehmet Şahin Nalbant Konukevi’nin inşaatına başlanıldığını belirterek şu açıklamalarda bulundu: “Bugün fiili olarak açılışını yaptığımız resmi olarak da artık yeniden bir plan yapacağımız bu güzel binamız büyük hizmet yapacaktır. 2009 yılında başlayan ve 2011 yılında hizmete açılan, şimdiye kadar 300 bin

civarında konaklama

sağlayan konukevi, Malatya Büyükşehir Belediyesi, İnönü Üniversitesi hasta ve hasta yakınları konukevimize bugün yeni altın bir halka zincir eklemiş durumdayız.” dedi.

Konuşmasının devamında teşekkürlerini dile getiren Rektör Kızılay şunları söyledi: “Bu büyük hayrı üniversitemize kazandırmasından dolayı çok değerli iş adamı Şahin Nalbant’a ve tüm ailesine çok teşekkür ediyorum.

MİAD Başkanı Yunus Akdaş’a sonsuz teşekkür ediyorum. Çünkü bu projede onun emeği çok fazla, onun organizasyonu olmasa bu noktaya gelmezdik. Bugün bizi yalnız bırakmayan çok kıymetli büyüğümüz Mesut Parlak hocamıza çok teşekkür ediyorum Kendilerini burada

görmekten büyük mutluluk duyuyorum. İstanbul’dan bu açılış için buraya gelen MİAD Yönetim Kurulu Üyelerine, Kadın Kolları başkanımıza, üniversitemizin Genel Sekreteri Prof. Dr.

Hakan Erkuş’a, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanımız Ömer Çelik’e, Yapı İşleri ve Teknik Dairesi Başkanı Abuzer Kalkan’a, şube müdürlerimize, Konukevimizin Müdürü Önder Uyanık’a, Çevre Düzenleme Şube

Müdürümüze ve ekibine, bu konukevinin yapımında

işçisinden ustasına kadar emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”

Rektör Kızılay, iş adamı Şahin Nalbant ve MİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Akdaş’a katkılarından dolayı İnönü Üniversitesi Senatosu tarafından oy birliğiyle kabul edilen fahri doktora unvanının verildiğini ve Konukevi’nin resmi açılışının da bu cübbe

giydirme töreniyle birlikte yapılacağını dile getirdi. İş adamı Şahin Nalbant “Çok değerli rektör hocam ve üniversitenin çok değerli ekibiyle bu işi başarmaya çalıştık binlerce şükür.

Üniversite rektörümüze teşekkür ediyorum.

Müteahhit firma Emre Bey’e de teşekkür ediyorum.

Çok büyük emekleri geçti.

Bugüne geldiğimiz için çok çok teşekkür ediyorum.

Bunlar kalıcı şeyler. Allah herkese nasip etsin. Ben de burayı üstlendim. İyi ki de üstlenmişim. Allah devamını yaptırmayı hepimize nasip etsin. Hepimiz gideceğiz bunlar kalıcı olacak.”

ifadelerine yer verdi.

Bazı hastanelerde de bu tür benzer faaliyetlerin olduğunu ancak üniversitenin

kendi bünyesinde yapıp, yönettiği bu tarz bir çalışma olmadığını söyleyen Mehmet Şahin Nalbant Konukevi’nin Müdürü Önder Uyanık, İnönü Üniversitesi’nin bu alanda bir ilk olduğunu belirterek üniversitenin kendi standartları içerisinde

çift kişilik paylaşımlı odalar olmasını amaçladıklarını söyledi. MİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Akdaş ise, yapılan işin bir hayır işi olduğunu söyleyerek projenin

Malatya’ya çok iyi bir model olduğunu ve bu projenin yapım esnasında üniversite ile olan iş birliğinden çok memnun kaldığını ifade etti. Yapılan işin bir gönül olayı olduğunu dile getiren İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak ise “Biz hekim olarak hasta refakatçılarının nasıl zorluk çektiğini çok iyi biliyoruz. Sayın rektörümün böyle bir işe kucak açması büyük bir olay. Konukevinde kalan, ekonomik zorluğu olan insanlar geçmişten gelen geleneklerini sürdürüyorlar.

‘Bizim buradaki sıkıntımızı gören, ekonomisi iyi olan insanlar bizi düşünüyorlar.’

diyecekler. Ben inanıyorum ki bu kardeşlik daha da ileriye taşınacak.” dedi.

Haber: Nisa Badem

04 Kampüs

Mehmet Şahin Nalbant Konukevi’nin

Açılışı Gerçekleştirildi

(5)

25-27 Mart tarihleri arasında 13’üncüsü düzenlenen Ortaokul Öğrencileri Araştırma Projeleri Malatya Bölge Yarışması’nın ödül töreni gerçekleştirildi. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDEP) desteğiyle, İnönü Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen programa 8 ilden 10 kategoride toplam 100 proje yarıştı.

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 28 Mart’ta düzenlenen ödül törenine, Malatya Valisi Aydın Baruş, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, İnönü Üniversitesi Rektör Yardımcıları Prof. Dr.

Nusret Akpolat, Prof. Dr.

İbrahim Türkmen, Rektör Danışmanları Doç. Dr.

İlhan Erdem, Dr. Öğr.

Üyesi Cemal Koyunoğlu, TÜBİTAK Malatya Bölge Koordinatör Yardımcısı Prof.

Dr. Emin Çelebi, Malatya İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı, Malatya Yeşilyurt Kaymakamı Turgay Gülenç, Elazığ ve Adıyaman Milli Eğitim Müdürleri fakülte dekanları ve öğrenciler katıldı.

Açılış konuşmasını yapan Rektör Yardımcısı ve TÜBİTAK Malatya Bölge Koordinatörü Prof.

Dr. İbrahim Türkmen

“Malatya Bölge Proje Yarışması, Malatya’nın da dahil olduğu toplam 8 ili kapsamaktadır. Ortaokul öğrencileri araştırma projeleri yarışması ismiyle bölge merkezlerinde bulunan üniversitelerin işbirliği ile düzenlenmektedir.

Malatya’nın bölge

koordinatörlüğünü üstlendiği bu yarışmaya Adıyaman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Malatya, Mardin, Şanlıurfa ve Tunceli olmak üzere toplam 8 il katılmaktadır.

Bu illerden Biyoloji 99, Coğrafya 27, Fizik 90, Kimya 38, Matematik 140, Değerler Eğitimi 130, Tarih 41, Yazılım 50, Türkçe 91, Teknoloji ve Tasarım 114 olmak üzere toplamda 820 proje katıldı.” dedi.

Katılan 100 Proje Bölge Sergisine Davet Edilecek Projelerin TÜBİTAK tarafından görevlendirilen 48 jüri üyesi tarafından değerlendirildiğini ve katılan 100 projenin bölge sergisine davet edilmeye hak kazandığını söyleyen Türkmen, konuşmasına şöyle devam etti: “Burada yapılmış olan ikinci bir değerlendirmeden sonra sergiye katılan 100 proje arasında 15 projeye bölge finalistleri olarak birincilik ödülü, 10 projeye ikincilik ve 10 projeye de üçüncülük ödülü verilecektir. Finalist olarak belirlenen projelerimiz Elazığ’da yapılacak olan Türkiye finalinde bölgemizi temsil edecektir.” Türkmen, yarışmayı öğrencilerin

temel bilimler alanında proje yapmaya, fikirlerini yönlendirmeye, bilimsel araştırma ve çalışmalar yapmaya teşvik etmek amacıyla düzenlediklerini belirtti.

Proje çalışmalarının, bilginin beceriye dönüştüğü alanlar olduğunu ifade eden İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı, bilginin beceriye dönüşmediği yerlerde ise bilginin yük olduğunu belirterek konuşmasına şöyle devam etti: “Bu yükten kurtulup bilgiyi önce beceriye sonra katma değeri, patenti olan üretime dönüşmesi

amacıyla çocuklarımızın bu projelere katılmasını çok önemsiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülürken üniversitelere devredilen özellikle ortaokul çocuklarımızın ve öğretmen arkadaşlarımızın bu gayreti ve desteğinin artması bizi ümitlendirmektedir.”

Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay projeye katılan öğrencileri tebrik ederek, yarışmada 100 projenin sergilendiğini vurguladı.

Ortaokul Öğrencileri

Araştırma Projeleri Malatya Bölge Yarışması’nın

üniversite ev sahipliğinde yapmaktan gurur duyduğunu belirten Kızılay “Bu

projelerin hepsi bir ilki hak eden projeler. Bu projeleri yaptığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu ödül törenine katıldıkları için hepsine teşekkür ediyorum. Üniversitemiz adına çok kıymetli çalışma arkadaşlarım TÜBİTAK Yarışmalar Koordinatörü Prof. Dr. İbrahim Türkmen hocama Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Emin Çelebi hocama çok teşekkür ediyorum.” dedi.

“Türkiye’nin Üreten İnsanlara İhtiyacı Var”

Yarışmanın anlaşma,

kaynaşma ve farklı insanları tanıma yönünde fırsat tanıdığını dile getiren Vali Aydın Baruş bilgiyi üreten, kullanan ve diğer ülkelere ihraç eden ülkelerin dünyanın önde gelen ülkeleri olduğunu belirtti. Türkiye’nin bu

yarışta pay alabilmesi için üreten insanlara ihtiyacı olduğunu dile getiren Baruş, şunları söyledi: “Üretmek için önce merak etme gerekir dünyada ne oluyor ne bitiyor çevremizde neler oluyor bunu bilmemiz gerekiyor.

İkincisi bu merak duygusunu öğrenmeye tatmin etmemiz gerekiyor. Merak etmeyen ise öğrenme çabası içinde olamaz. Öğrenmeyen insan analiz edemez, proje üretemez. Bu aynı zamanda ülkeler içinde geçerlidir.”

Türk milletinin vatanı uğruna şehit olan atalarına minnet borcunu ödemek için çok çalışması gerektiğine değinen Baruş, bu başarıyı araştırmaya ve öğrenmeye olan merakı olan gençlerle gerçekleştireceklerini dile getirdi. TÜBİTAK’ın düzenlemiş olduğu yarışmaların çocuklara geniş bir merak alanı sunduğunu ifade eden Baruş, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Kendine güvenen gençlerimizin çıkıp burada fikirlerini ve düşüncelerini cesaretli bir şekilde paylaşmaları bizi çok memnun etti. Bundan dolayı yarışmaya katılan bütün öğrencilerimize teşekkür ediyorum.”

Haber: Hatice Yetmen Kübra Yılmaz

Adnan Özer Çağrı Aslan Nisa Badem Ömer Faruk Dilek

Bilim 05

13. Ortaokul Öğrencileri Araştırma

Projeleri Malatya Bölge Yarışması

(6)

06 Yaşam

Yeni Bisiklet Yolu Test Edildi

İnönü Üniversitesi içerisinde yeni yapılan bisiklet yolu Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın katılımıyla test edildi.

3 bin 200 metre

uzunluğundaki bisiklet yolunun test sürüşüne Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın yanı sıra Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nusret Akpolat, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı Ömer Çelik ile Bisiklet Topluluğu (İÜBİS) üyeleri de katıldı.

Bisiklet Topluluğu’na çok önem verdiğini dile getiren Rektör Kızılay “Bisiklet topluluğumuzun hem yurtiçi hem de yurtdışı turları üniversitemizin ve belediyelerimizin desteğiyle gerçekleştirildi. Bu sene

de yazın yurtiçi bir tur yapmanız ve size destek vermemiz lazım. Asıl önemli olan sizin her hafta şehir içi ve yakın bölgede yaptığınız turlardır.” dedi.

İnönü Üniversitesi Bağ Evi’nin de turlar için çok önemli olduğunu aktaran Rektör Kızılay şunları söyledi: “Bağ Evi’nde bir restorasyon yapacağız ve daha güzel olacak. Oraya mutlaka düzenli turlar düzenlemelisiniz. Sizden Bisiklet Topluluğu’nun aktif katılımcı sayısını arttırmanızı istiyorum ki

bisiklet daha çok kullanılsın.

Bisiklet yolunun çizgileri ve boyamaları tamamlandıktan sonra her hafta bununla ilgili daha çok şey konuşmamız lazım. Herkesin bisiklete binmesi gerekiyor.”

Etkinlikte beraber olmaktan çok mutluluk duyduklarını belirten Bisiklet Topluluğu Başkanı Mehmet Arıbaş ise yeni, güzel ve daha büyük etkinliklerde beraber olmayı diledi. Yeni bisiklet

yolundaki bisiklet turunun ardından Üniversite Konukevi’nde sohbet eşliğinde kahvaltı yapıldı.

Haber: Edanur Baytak Aslıhan Sezek

Recep Sulubay

Cevat Çobanlı Paşa Adına Hatıra Ormanı

Malatya’nın Arapgir İlçesi’nde İnönü Üniversi- tesi Türk Dünyası ve Akraba Topluluğu, Genç TEMA Topluluğu ve Arapgir Belediyesi’nin katkılarıyla Çanakkale Savaşı kahramanı Cevat Çobanlı Paşa’nın hatırasına 3 bin fidan dikildi.

Toplam 150 öğrencinin katıldığı etkinlikte dikilen binlerce fidan şehitlerin aziz hatırasına armağan edildi.

Etkinlikle ilgili konuşan Türk Dünyası Akraba Topluluğu Başkanı Sait Obuz “Şehrimizin önemli bir ismi olan Çanakkale Kahramanı Cevat Çobanlı ve aziz şehitlerimiz adına böyle

bir girişimde bulunmak istedik. Böylece Cevat Çobanlı Paşa’nın ismine armağan ettiğimiz bu hatıra ormanının tanınmasını özellikle de şehrimizde Cevat Çobanlı isminin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istedik.” dedi.

Haber: Ömer Faruk Dilek

İnönü Üniversitesinde Engelsiz İnönü Topluluğu (ENİTO), Engelsiz İnönü Koordinatörlüğü, Malatya Büyükşehir Belediyesi Engelliler Koordinasyon Merkezi, Malatya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Beydağı Gençlik Merke- zi Üyelerinin katılımıyla, “21 Mart Down Sendromu Farkındalık Günü”

kutlandı.

Etkinliğe Rektör Prof. Dr.

Ahmet Kızılay, Malatya Büyükşehir Belediyesi Engelliler Koordinasyon Müdürü Seyit Soner Yılmaz, Engelsiz İnönü Topluluğu (ENİTO), Engelsiz İnönü Koordinatörlüğü, Malatya Büyükşehir Belediyesi Engelliler Koordinasyon Merkezi üyeleri, Malatya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Beydağı Gençlik Merkezi Gençlik liderleri ve gönüllü gençler, Malatya Down Sendromlular Derneği üyeleri, Down Sendromlu bireyler ve aileleri katıldı.

Bu yıl ikicisini düzenlenen

“Down Cafe” etkinliği

kapsamında, Down Sendromlu bireyler tarafından Rektör Kızılay ve katılımcılara

ikramda bulunuldu. İki gün devam eden etkinlikte farkındalık yaratması amacıyla “Down Sendromu Farkındalık Günü” kutlaması halay ve müzik eşliğinde gerçekleştirildi. ENİTO

Başkanı Fahriye Emine, Down Cafe’nin, Down Sendromlu çocuk ve gençlerden oluştuğunu belirterek şunları söyledi: “Bu proje kapsamında bireyler gelip gün boyu çalışabilmekteler.

Down Sendromlu bireylerin istenilirse uyumlu ve verimli çalışabileceklerini görebiliyoruz ve göstermek istiyoruz.”

Haber: Sinem Buse

Kızıldere- Hilal Ceylan- Ebru Çelike

(7)

Yaşam 07

21 Mart Nevruz Bayramı Yoğun İlgi Gördü

21 Mart Nevruz Bayramı Kutlama törenleri kapsamında İnönü Üniversitesi Türk Dünyası ve Akraba Topluluğu tarafından konferans ve kutlama etkinlikleri düzenlendi.

İnönü Üniversitesi Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe, Rektör Prof. Dr.

Ahmet Kızılay, Rektör Yardımcıları Prof. Dr.

Nusret Akpolat, Prof. Dr.

Abdulkadir Baharçiçek, Rektör Danışmanı Dr. Öğr.

Üyesi Cemal Koyunoğlu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.

Dr. Recep Karabulut, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Neslihan Durak, İletişim Fakültesi Dr. Öğr.

Üyesi Vefalı Enserov, Sağlık Kültür ve Spor

Daire Başkanı Ömer Çelik, Kültürel Hizmetler Şube Müdürü Dilek Seçkin’in yanı sıra akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Dr. Öğr. Üyesi Vefalı Enserov, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin tümünde Nevruz Bayramı’nın

resmî bayram ve tatil günü olarak ilan edildiğini belirterek topluca yenilen nevruz yemeğinin

ardından nevruz ateşinin yakıldığını, geleneksel olan

bu törende herkesin bu ateşin üstünden atladığını söyledi. Vefalı Enserov, Nevruz’u Nevruz yapan değerlere değinerek şöyle konuştu: “Türk dünyasında ve bayramın kutlandığı bütün toplumlarda,

bayrama özel yapılan çeşitli hazırlıklar vardır. Örneğin Özbekistan’da ‘Aş’ adı verilen meşhur Özbek pilavı, Kırgızistan’da ‘Nouroz Köcö’ isimli yemekler bugün için özel olarak pişirilir.

Ayrıca Azerbaycan’da ‘Baca Baca’, ‘Suya Yüzük Atma’

ve ‘Semeni’ gibi Nevruz

Bayramı’na özel adetler de vardır.”

Azerbaycan’da Nevruz’un simgesi olarak bilinen Semeni’nin özel bir kap içinde çimlendirilerek yetiştirilen buğday anlamına geldiğini, yeşillik ve bereketi temsil ettiğini dile getiren Enserov “Bayramdan bir ay önce bir tabak içerisine yerleştirilen buğday tanelerinin yeşermesi için gün aşırı sulanması gerekir.

Bir hafta sonra buğday taneleri yeşillenmeye başlar ve bayrama birkaç gün kala, yaklaşık 20 cm uzunluğunda bir çim halini alır. Çimlerin bir arada daha sıkı durması amacıyla, Semeni tercihen kırmızı kurdele ile bağlanır.”

dedi.

Programdan sonra Mudanya Meydanı’nda resim sergisi, halk oyunları, ok atma, demir dövme, ateşten atlama, dostluk halayı gibi etkinlikler düzenlendi.

Ayrıca Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı (MEDİKO) tarafından öğrencilere Özbek pilavı ikram edildi.

Haber: Hatice Yetmen- Edanur Baytak- Nazime Aslı Çavlan- Bossan Haydarova- Ömer Faruk Dilek

18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü sebebiyle İnönü Üniversitesi tarafından 22 topluluktan 46 öğrenci Rektörlük Binası önünde yapılan törenle Çanakkale’ye uğurlandı.

Yapılan törene İnönü Üniversitesi Rektör Yardım- cısı Prof. Dr. Nusret Akpo- lat, Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanı Ömer Çelik ile geziye gidecek öğren- ciler katıldı. Yapılan gezi programı hakkında İN- ÜHABER’e açıklamalarda bulunan Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanı Ömer Çelik şunları söyledi: “Yak- laşık 3 yıldır Üniversitem- izde Kültür ve Sanat Komi- syonumuz var. Bu komisyon bir eğitim öğretim yılı içerisinde hangi faaliyetler- in organize edileceği ile ilgili olarak eğitim öğretim başlamadan önce toplantılar yapmaktır. Bu toplantılar neticesinde üniversitemizin o eğitim öğretim yılı içer- isinde hangi etkinliklerin düzenleneceği ile ilgili bir komisyon raporu çıkarılıp bir kitapçık haline getiriliyor.

Bu kitapçıkta da bu işlerle ilgili kimlerin görevlendiri- leceği, hangi tür etkinliklerin yapılacağı, etkinliklerin içerikleri hepsi belirleni- yor. Bunun üzerine 18 Mart Çanakkale Şehitlerini anma programı kapsamında hem üniversitemizde 18 Mart Çanakkale Şehitleri ile ilgili bir takım programlar, konferans ve resim sergisi düzenleneceği gibi bir de bir gezi programı bulunuyor.

Biz bu gün bu gezi pro- gramını gerçekleştirmek üzere yaklaşık 22 topluluk- tan 46 öğrencimizi katılımıy- la öğrencilerimizi Rektörlük binamızın önünde düzen- lemiş olduğumuz törenle Çanakkale’ye uğurladık.”

Gezi programıyla ilgili bilgi veren Çelik “Bu etkin- liğimizde Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığından bir personelimiz ve öğrenci

topluluklarından da bir per- sonelimizi görevlendirdik.

Öğrencilerimiz yarın itibari- yle Çanakkale’de olacaklar, şehitliği gezecekler ve daha sonrasında dönüşe geçece- kler. Dönüşte de Anıtkabir’i de ziyaret ederek Malatya’ya dönmüş olacaklar.”

Yapılan uğurlama töreninde öğrencilere hitap eden Prof.

Dr. Nusret Akpolat “Yolunuz açık olsun. İnşallah kazasız belasız bir şekilde gider ve gelirsiniz. Çanakkale ruhunu da yaşatıp gelir ve daha son- raki nesillere de aktarırsınız.

Değişik kurumlar da Çanak- kale gezisi düzenliyor ama üniversite olarak da hem kendimizin hem Emniyet Müdürlüğü’nün düzen- lediği bu tür etkinlikleri destekliyoruz. Hepinizin yolu tekrardan açık olsun.

İnşallah sağ salim bekli- yoruz sizleri.” dedi. Rektör

Yardımcısı Prof. Dr. Nusret Akpolat’ın konuşmasının ve hatıra fotoğrafı çekiminin ardından öğrencilerin oto- büsteki yerlerini almalarıy- la gezi programı resmen başlamış oldu.

Haber: Rukiye Taşkın

(8)

08 Röportaj

“Herkesin Hayatı Kıymetli Bir Hikâyedir”

Diziler için senaryo yazmanın zorluklarını anlatan ve hikâye yazıp bunu izleyiciye sunmanın çok güzel bir his olduğunu söyleyen Senarist Eda Tezcan, “Herkesin hayatı ona özel dizayn edilmiş kıymetli bir hikâyedir.” dedi.

Hemen her gün ekranlarda karşımıza çıkan diziler, hikâyeleri ile dikkat çekiyorlar. Özellikle Türk dizilerinin bölüm sürelerinin uzun olmaları ve çok

fazla sezonda ekranlarda olmaları, senaryoların nasıl uzatıldığı merak konusu oluyor. Konuyla ilgili konuşan ve yabancı bir dizi uyarlamasında dizilerin bizim kültürümüze daha uygun olanlarını seçmeye çalıştıklarını ifade eden Senarist Eda Tezcan, Kore dizileri örneğine değindi. Tezcan, Kore toplumunun kültürel anlamda bize benzeyen bir toplum olduğunu dile getirerek şunları söyledi:

“Kore toplumu bizden daha muhafazakâr bir toplumdur.

Zaman zaman onlarla ilgili uyarlama yaparken yerelleştirmede sıkıntılar yaşayabiliyoruz. Mesela onlardaki bir bayramın bizde neye karşılık geldiğini bulmak, orada kabul

edilebilecek bir konunun -örneğin hayaletler, öbür dünyaya gitmeler ve arafta kalmalar gibi- burada kabul edilip edilmediğini bulmak zor. İşin en zor kısmı o karakterleri bize benzeyen birine çevirmektir. Kore toplumunda daha derli toplu birer saatlik kısa bölümler varken, bizde dünyanın hiçbir yerinde olmayan uygulama ile diziler 150- 160 dakikayı buluyor.”

Tezcan “Bize dayatılan ayrımcılıkları kabul etmiyorum. ‘Diğer yarım’

projesinde demek istediğim

ne kadar çarpışsak da bir gün kucaklaşacağımızdı.

Kendimden çok şey kattım. Esma ve Zeynep karakteri benim iki tarafımı anlatıyordu. Ama genel olarak büyük resme baktığımızda Diğer Yarım bir Türkiye projesiydi”

şeklinde konuştu.

“Siz İki Gözünüzü Kapatıyorsunuz da Biz Varız!”

Başörtülü bir karakteri oynatmanın alışılagelmişin dışında olmasının son derece canını sıktığını aktaran Eda Tezcan

“Türkiye gibi bir ülkede nasıl alışılagelmişin dışında kalabiliyoruz. Ben bunu hiç anlamıyorum. Sokağa çıkarsanız Türkiye’de kadınların neredeyse yüzde 70’i başörtülü ve hiçbir dizide başörtülü bir karakter olmayışı kadar anormal bir şey olamaz.” dedi. Esasında sırf bunun için Diğer Yarım dizisini yaptığını belirten Tezcan “Siz iki gözünüzü kapatıyorsunuz da biz varız!” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti:

“Ben bu ülkede yaşıyorum, sokaktayım, kafedeyim, sinemadayım, edebiyattayım, üniversitedeyim, doktorum ve hâkimim ben her

yerdeyim. Ben varım sen beni nasıl yok sayıyorsun.

Diğer Yarım dizisinde ilk bölümün sonuna koyduğum sahne de kız, radyocu bir çocukla buluşmak ister.

Görüşmek için anlaşırlar.

Çocuk gelir bütün kızlara tek tek sorar ‘sen misin?’

diye fakat Esma’yı atlar

çünkü başörtülü bir kız olabileceğini asla düşünmez.

Aslında hep yok sayılan bütün başörtülü kadınlar için yaptım ben o sahneyi. Tarık, Esma’yı görmedi diye Esma yok olmadı. En sonunda Tarık Esma’yı gördü. Bu diziyi bu sahne için bile yazdığıma ve biz varız dediğime çok mutluyum.”

Her şeyi bir hikâye olarak gördüğünü belirten Senarist Eda Tezcan, “Hani herkes der ya ‘Hayatımı anlatsam roman olur’ diye. Ya senin hayatının neyi roman olacak derler. Ama gerçekten roman olur. Çünkü herkesin hayatı ona özel dizayn edilmiş kıymetli bir hikâyedir.”

dedi. Eda Tezcan “Ben bu hikâyeleri bulmayı ve yazmayı seviyorum.

Sadece insanın değil, kuşun, pencerenin hikâyesini de yazmayı seviyorum. Taşın hikâyesi de güzeldir. Taş bizden çok daha uzun süre yaşamıştır. Dolayısıyla hayatın her anını hikâye olarak yaşamayı seviyorum.

Bu durum bazen hastalık olarak kabul ediliyor insanlar arasında ama değil bu gerçek bir şey. Hikaye yazdığın zaman bir yere gitmenin, bankta oturdum demenin anlamı oluyor.”

şeklinde sözlerini kaydetti.

“Aşk Yazılmaz Yaşanır”

Mustafa Kutlu’nun çok önemli öykücülerden biri olduğunu söyleyen Eda Tezcan “Masumiyet Daima”

kitabının süreci hakkında da bilgi verdi. Tezcan o süreci şöyle anlattı: “Mustafa Hoca Kız Kulesinden Galata’ya

Mektuplar isimli ilk kitabımı ona götürdüğümde bana o türü basmak istemediğini söyledi. ‘Aşk konusu hocam aşkı yazdım’ dedim. Bana

‘Aşk yazılmaz yaşanır’

dedi. Öykülerim olduğunu söylediğimde ise bana

‘Gönder beğenmezsek biz sana dönmeyiz’ dedi.

En iyi öykülerimi ödüllü öykülerimi seçtim fakat bir buçuk yıla yakın dönüş olmadı. Özgüvenim kırıldı ama göndermeye yine de devam ettim.” Bir gün Üsküdar’a gittiğimde ikindi namazını beklerken bankta bir kadınla karşılaşıp tanışınca Mustafa Hocanın ne söylemek istediğini anladım.

“Aşk bir cami kapısında ölmüş eşinin hatırasının çıkmasını beklerken yaşanıyordu. O zaman dedim ki hikâye böyle bir şey ve eve gidip o kadının hikâyesini yazdım. Mustafa hocaya gönderdim. Bana döndü ve dedi ki ‘Sen de ışık gördüm.’ Sonra ben dergâha hikâyeler yazmaya başladım. Artık hikâyecilikte tarzımı bulmuştum. Çok büyük, şaşırtıcı hikâyeler değil çok insani şeylerdi.

Sonunda bir gün aradım.

‘Hocam kitap için teklifler var’ dedim. Mustafa Hoca da ‘Senin kitabın bu dergâhtan çıkacak’ dedi.

Kitabım çıktı ve ‘Masumiyet Daima’ ismini de Mustafa hoca koydu. Mustafa Kutlu hocama bana yardımcı olduğu için teşekkür ederim.”

“Bence Bütün Dünyanın Kalbi İstanbul”

Kendisini İstanbul’a ait hissettiğini ve İstanbul’un çok özel bir şehir olduğunu belirten Eda Tezcan,

“İstanbul’un canlı bir varlık olduğunu ve onu yaşadığımı düşünüyorum.

İstanbul çok temiz ve çok kadim bir ruh. O ruhtaki güzelliği görebilirseniz çok şey anlatıyor. İstanbul’un oradaki hikâyeleri bana anlattığını gerçek anlamda dinliyorum. İstanbul benim birazcık arkadaşım, annem gibi. Beni alıp yamacına sığdırdığına ve beni

bırakmadığına inanıyorum.

İstanbul kendi toprağında barındıracağı insanları seçiyor ve onlar duymayı bilirse onlara bir şeyler anlatıyor.” ifadelerine yer verdi. Dizinin farklı ve güzel bir mecra olduğunu fakat kalıcı bir edebiyat ürünü olmadığını ifade eden Tezcan son olarak şunları söyledi: “Diziyi izleyince sabah olduğunda herkes yazmış olduklarımızı unutmuş oluyor. Ama bu dünyaya bir kitap ya da bir sinema filmi bırakmak dikili bir ağaç gibidir.

Ölümsüzleşmek isteği bütün yazarların kalbinde vardır ve bu duyguyla yazarlar.

Yazın alanında öyküden romana geçmek gibi bir arzu var içimde. Kendimi henüz hazır hissetmiyorum ama bir roman yazmayı düşünüyorum.”

Röportaj: Edanur Baytak

(9)

Röportaj 09

“Uluslararası Düzeyde Yönetmenimiz ve Oyuncumuz Var”

Türk Yönetmen, Senarist ve Yapımcı Mesut Uçakan “Bizim hakikaten uluslararası düzeyde yönetmenimiz ve oyuncumuz var. Bu yüzden de Türk sinemasında çok yetkin ve mükemmel sinema filmleri çekiliyor.” dedi.

Türk sinemasının iki koldan ilerlediğini söyleyen Mesut Uçakan, bunların gişe ve film festivalleri olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:

“Film Festivalleri, özgün sinema filmlerini geliştirmek açısından son derece güzel bir süreçtir.

Bu film festivalleri Türk Sineması içinde çok yetkin ve mükemmel sonuçlar çıkarmasına yardımcı oluyor. Bu arada bizim hakikaten uluslararası düzeyde yönetmenimiz ve oyuncumuz var. Türk Sineması için çok iyi bir dönem yaşıyor diyebiliriz.

Ancak Türk Sineması için rahatsız olduğum bir taraf var. Ticari ve estetik olarak çok iyi sonuçlar çıkarmasına rağmen fikir olarak çok gerilerde.

Çünkü bu coğrafyanın kültürüne dönük

çalışmalar yok denecek kadar az.”

Malatya’da yapılan Film Festivalleri hakkında konuşan Uçakan “Buradaki film festivalleri çok güzel ve mükemmel oluyor.

Sinema zirvesinde ki yönetmen ve oyuncularını

buraya taşıması ayrıca bir avantaj sağlıyor. Bu seneki festivalde çok mükemmel yansımalarını da gördüm. Herkes son derece festivalden tatmin olmuş vaziyetteydi. Bu da Türk Sinemasının bir ihtiyacının karşılaması için güzel oluyor. Malatya Film Festivalini diğer festivallerden ayıran önemi ise, Anadolu kültürünün kokusunu, milli ve yerli değerlerinin içinde barındırmasıdır.”

dedi. Sinema filmlerinin çekiminin dizilere göre daha fazla zaman aldığını belirten

Uçakan, “Sinemada filmleri çekmek daha uzun ve planlı bir süreç istiyor. Mesela 6 ay önceden hazırlığı oluyor ve sonra iki üç ay post prodüksiyonu oluşturuluyor. Ama diziler öyle değil. Dizlerde

haftada iki saatlik ya da taş çatlasın 5 gün çekim yapıyoruz. Dizi çalışmaları sinema gibi genellikle kaliteli olmuyor.

Bir yönetmen olarak ben bunu görüyorum. Tabi hepsini yok sayamam, seyirciyi alıp götüren

mükemmel dizilerde var.

Fakat günümüzde çok kötü örnekler var ve bu örnekler beni ürkütüyor.

Ama sinemada böyle değil, sinema daha ciddi bir çalışma.”

Daha sonra çektiği filmlerin, senaryoları ve karakterleri nasıl seçtiği hakkında bilgi veren Uçakan “Filmdeki karakterlerin hepsi

benim olaylara bakışımla seçiliyor. Bir konuyu seçerken dahi meşrebim, anlayışım ve düşüncem etkili oluyor. Biz sinemada özellikle bu topluluğun değerlerini yıkan, yok sayan, dışlayan kesimlerin o değerlere sahip çıkma savaşını veriyoruz. Bu savaşı bazen çok yoğun vermemiz gerekiyor.

Çünkü ciddi kültürel bir savaş olarak bakmak lazım. Böyle olduğu için ben özellikle seçen projelere daha önem veriyorum. Ayrıca savaş kelimesini kulandım.

Fakat bir konuyu çekip de millet için savaşı kast etmiyorum. Yani ben kendi içimde bile hakikati arayış noktasında olan ve bir savaşın içerisindeyim.

Dolayısıyla konularımı onların bir hasılası olarak seçiyorum.” şeklinde konuştu.

Batı kültürünün yerleşmesi sonucunda şimdiki

neslin kaçınılmaz bir yozlaşmanın içerisinde olduğunu söyleyen Uçakan “Biz batının kanununu, ahlakını aldık oysa almamız gereken sadece tekniğiydi. Ayrıca batı tekniğini kolay kolay vermez. Yıllarca bize motor yaptırmadı.

Ama bizim gibi kendi değerlerine sahip çıkma iddiasında olan kişilerin giderek büyümesi güzel oluyor. Samimi dürüst insanların olması ümit veriyor.” dedi. Konu teması Anka Kuşu olan filminden bahseden

Uçakan “Anka Kuşu direk olarak metafizik sancı çeken bir yönetmenin hayatıydı. Bizim filmlerimiz genellikle dolaylı ya da direk ekrana yansıtılıyor. Ama içinde hakikati, hasreti, vuslatı ve bir Yunus Emre’yi anlatma ihtiyacı olan filmlerde oluyor. Sonra o dünyanın lügatiyle konuşmaya başladığımız

zaman ise karşınıza sizi anlayabilecek üç genç bile bulamıyorsunuz.

Dolayısıyla ilminiz böyle projelerde sıkıntı yaşıyor.”

ifadelerini kullandı.

Son olarak ‘Anne ya da Leyla’ filminden söz eden Uçakan, Leyla rolünün ön planda olmasına rağmen neden daha çok annenin duygularına yer verdiğini ifade ederek şunları belirtti: “Orada anne sevgisini arayan bir genç çocuğu anlatıyordu.

Saf sevgiyi, anneliği konu alıyordu. Günümüzde ki insanlar bu sevgiyi inançlarında bulabilir.

Ama onlara daha çok çarpık bir ortamda ve yanlış yerlerde arıyor.

Zaten bu filmi de anlayan çok az kişi oldu. Leyla sistemin simgesi olarak görünüyor ama orada saf annelik duygusu vardı.

Yine de güzel bir film oldu. Maddi sıkıntılardan dolayı amatör oyuncularla çalıştık o yönden

eksikliklerimiz olan bir projeydi.”

Röportaj: Aslıhan Sezek

(10)

10 Kampüs

İnönü Üniversitesinin 1 Ocak ve 31 Aralık 2018 tarihleri arasındaki faaliyetlerinin detaylı olarak gösterildiği İnönü Üniversitesi 2018 Yılı Faaliyet Raporu yayınlandı. Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan

Faaliyet Raporu’na göre, 2018 yılı içerisinde üniversite genelindeki öğretim elemanları tarafından toplam 3320 bilimsel yayın ve 1191 proje gerçekleştirildi. Rapora göre Üniversite genelinde hem fakülteler hem de öğrenci toplulukları tarafından 2018 yılı içerisinde 1252 bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif etkinlik gerçekleştirildi.

İnönü Üniversitesi 2018’e Damga Vurdu

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, 2018 Yılı Faaliyet Raporu’nu İNÜHABER’e değerlendirdi.

Faaliyet Raporu’nun eğitim faaliyetlerine ilave olarak İnönü Üniversitesinde yıl içerisinde gerçekleşen bilimsel yayınlar ile

sportif, kültürel, sanatsal ve sosyal etkinliklerin detaylı olarak belirtildiği bir rapor olduğuna değinen Rektör Kızılay “Raporumuzun önemli bir işlevi var. O da devletimizin bize tahsis ettiği kaynağı yani bütçeyi nereye, ne kadar, hangi kalemlere harcadığımızı, hangi işleri yaptığımızı, neleri başardığımızı,

neleri ürettiğimizi bütün rakamlarıyla faaliyet raporumuzda ortaya

koyuyoruz.” diyerek faaliyet raporunun önemini anlattı.

“Yayın Performansımız İyi Bir Noktada”

Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından

hazırlanan 2018 Yılı Faaliyet Raporu verilerine göre, 2018 yılı içerisinde akademik personel tarafından, eğitim faaliyetlerine ilave olarak, 3320 bilimsel yayın, 1191 proje gerçekleştirildi.

2018 Yılı Faaliyet Raporu’nda yayınlanan bilimsel çalışmaların ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde

yayınlanmış çalışmalardan oluştuğunu belirten Rektör Kızılay şunları söyledi:

“Üniversitemizde yayın performansının, bilimsel araştırma sonucu yayınlanan bilimsel çalışmaların iyi bir nokta da olduğunu ifade etmek istiyorum. Araştırma proje çalışmalarına

baktığımızda üniversitemizin Bilimsel Araştırma Projeleri tarafından desteklediğimiz, TÜBİTAK ve diğer

Avrupa Birliği projesi gibi üniversitemize Avrupa Birliği’nden kaynak getiren projeler 2018’de de yapıldı.

Çok başarılı projeler yürütüldü. Bunların bir kısmı tamamlandı, bir kısmı da 2019’a tamamlanmak üzere devredildi.” Rektör Kızılay, 2018 yılının Faaliyet Raporu’nda üniversite açısından bilimsel yayınlar, araştırma faaliyetleri, uluslararası ve ulusal sempozyumlar, kongre ve çalıştaylar açısından verimli ve başarılı bir yıl olduğunu dile getirdi.

Rapora göre üniversite genelinde hem fakülteler bazında hem de öğrenci toplulukları bazında bir sene içerisinde 1252 bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif etkinlik gerçekleştirildi.

Öğrenci topluluklarının eğitimle ilgili kültürel, sanatsal, sportif bütün faaliyetlerini desteklediğini ifade eden Rektör Kızılay, eğitim öğretim döneminde neredeyse her gün birden fazla faaliyet yapıldığını ve bunların çoğuna katıldığını söyleyerek şunları ekledi:

“Gelen misafirleri rektörlük ofisimde misafir ediyorum, onlarla bizzat ilgileniyorum.

Kongre ve sempozyumların bildirilerini İnönü

Üniversitesi Yayınevimizde kitaba dönüştürüyoruz.

Onları kalıcı hale getiriyoruz.

Üniversitemizde önceki yıllara göre 2018’de çok daha fazla sayıda faaliyet, gerek öğrenci topluluğu gerekse de hocalarımız tarafından yapıldı.”

“Turgut Özal Tıp Merkezi Türkiye’nin Göz Bebeği”

Turgut Özal Tıp Merkezi’nin sağlık kurumlarının başında geldiğini ve ülkenin göz bebeği olduğuna değinen Rektör Kızılay, hastaların yüzde 42’sinin Malatya dışından geldiğini, bunlardan yüzde 1’inin de yurt dışından sağlık turizmi kapsamında gelen hastalar olduğunu dile getirdi. 2018 yılında Turgut Özal Tıp Merkezi’nin 700 bine yakın hastayı ayakta

tedavi ettiğini ve bu rakamın neredeyse şehrin nüfusuna denk geldiğini belirten Rektör Kızılay, Turgut Özal Tıp Merkezi’nin üçüncü basamak ileri tedavi ve tanı merkezi olduğunu ve gelen hastaların en ağır, en problemli hastalardan oluştuğunu söyledi. Turgut Özal Tıp Merkezi’nde hedefinin Malatya’nın hiçbir hastasını Malatya dışına göndermemek olduğunu belirten Rektör Kızılay “Hedefimiz

Malatya’nın hiçbir hastasını dışarı göndermemek

ve Türkiye’nin her

yerinden Malatya’ya hasta gelmesini sağlamaktır.

Ayrıca yurtdışından hasta getirmektir.” dedi.

Faaliyet Raporu’na göre 2018 yılı içerisinde il dışından gelen hasta

sayısında yüzde 42 oranında artış olan Turgut Özal Tıp Merkezi’nde 2018 yılı içerisinde 272 karaciğer nakli, 43 böbrek nakli, 143 kök hücre ve kemik iliği nakli, 54 kornea nakli gerçekleştirildi. Turgut Özal Tıp Merkezi’nin organ nakillerinde başta karaciğer naklinde olmak üzere 2018’de üstün başarı sağladığının altını çizen

(11)

Kampüs 11

İnönü Üniversitesinin 1 Ocak ve 31 Aralık 2018 tarihleri arasındaki faaliyetlerinin detaylı olarak gösterildiği İnönü Üniversitesi 2018 Yılı Faaliyet Raporu yayınlandı. Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan

Faaliyet Raporu’na göre, 2018 yılı içerisinde üniversite genelindeki öğretim elemanları tarafından toplam 3320 bilimsel yayın ve 1191 proje gerçekleştirildi. Rapora göre Üniversite genelinde hem fakülteler hem de öğrenci toplulukları tarafından 2018 yılı içerisinde 1252 bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif etkinlik gerçekleştirildi.

İnönü Üniversitesi 2018’e Damga Vurdu

Rektör Kızılay sözlerine şunları ekledi: “Karaciğer nakli toplamda 2500’e yaklaştı. Sadece 2018 yılında 272 hastaya karaciğer nakli yapıldı. Başarı yüzde 90.

Bu karaciğer nakli için çok büyük bir dünya başarısıdır.

Turgut Özal Tıp Merkezi dünyada zaten ikinci büyük merkezdir. Avrupa’nın en büyük merkezi bizim hastanemizdir. Böbrek nakli, kök hücre ve kemik iliği nakli, kornea nakli, ince bağırsak nakli gibi nakillerde üst başarı ile burada tedavi yapılıyor. Kök hücre ve kemik iliği naklinde 2018 yılında kamu hastanelerinde bizim hastanemiz Türkiye’de bir numaraya oturdu. İnce bağırsak nakli şu anda sadece bizim hastanemizde yapılıyor. Türkiye’nin aktif ince bağırsak nakli yapan merkez bizim hastanemiz.

Türkiye’nin en büyük Çocuk Yanık Merkezi’ne sahibiz.

Hastanemiz her alanda Türkiye’nin gözdesi. Bütün alanlarda üstün başarıyla tedaviye, tanıya ve hastalara hizmete devam ediyor.

2018’i de yine bu üstün başarıyla tamamladık.”

“2018’in En Büyük Projesi Onkoloji Hastanesi”

2018 yılının en büyük projesi

olan Onkoloji Hastanesi inşaatının yüzde 60’ının tamamlandığını 2019 yılında 217 yataklı Onkoloji Hastanesi’nin faaliyete geçeceğini dile getiren Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay üniversitedeki inşaat hareketliliğini şu şekilde anlattı: “Organize Sanayi Bölgesi’ndeki OSB Meslek Yüksekokulu inşaatı nerdeyse bitmek üzere.

Bu yılın sonunda eğitim ve öğretime orada devam edeceğiz. Laboratuvarlarıyla, atölyeleriyle, uygulama sahalarıyla çok güzel bir kampüs yapıyoruz.

İlahiyat Fakültemizin karşısında Yaşam Merkezi inşaatımız var. Yaşam Merkezi inşaatımız iki aya kadar bitecek, sona geldik.

Üniversite cami inşaatımız var. Orada biraz durakladık, şu anda sadece minare çalışması yapılıyor. Çünkü hayır katkılarında önemli bir azalma oldu. 2019’da hedefimiz üniversite camisini son baharda eğitim öğretimin başında açmak. 2018’de üniversitemizin doğusunda karayollarına 96 dönüm üniversite kampüsünden yer verdik. Bu 96 dönüm araziye yonca kavşak inşaatı tamamlandı. Şu anda biz

üniversitenin doğu kapısında bu kavşağı kullanıyoruz.

Üniversitemizin kampüsü açısından burası hem trafiğin rahatlatılması, hem de sınavlardaki trafik kilitlenmesinin ortadan kaldırılmasını sağladı.”

Dünyada ve Türkiye’de yapı/

yerleşke, enerji yönetimi, ulaşım, atık yönetimi ve sürdürülebilir çevre eğitimi kategorilerinde UI Green Metric’in tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda İnönü Üniversitesi Yeşil Kampüs sıralamasında dünyada 437’nci, Türkiye’de 17’nci sırada yer aldığını dile getiren Rektör Kızılay,

İnönü Üniversitesini 2019’da daha ileriye taşıyacaklarını vurguladı. İnönü Üniversitesi için 2018 yılında önemli başarılar elde ettiklerini ve iyi bir noktada olduklarının altını çizen Rektör Kızılay, 2019’da da 2018’e göre daha çok faaliyet, bilimsel çalışma, eğitim öğretimde mesafe, inşaat ve fiziki yapıda planları tamamlamayı ve yeşil kampüs

sıralamasında üniversiteyi ileri noktaya taşımayı hedeflediklerine vurgu yaptı. Rektör Kızılay ayrıca 2019’daki temel hedeflerinin huzurlu bir eğitim öğretimle, yüksek bilimsel üretkenlik ve

üniversite sanayi işbirliğiyle üniversiteyi ileri bir noktaya taşımak olduğu söyleyerek sözlerini sonlandırdı.

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, 2018 Faaliyet Raporu’nun hazırlanmasında emeği geçen başta Rektör Yardımcısı Prof.

Dr. Abdulkadir Baharçiçek olmak üzere Strateji Geliştirme Daire Başkanı Birol Kılıçaslan ve Şube Müdürü Ali Kılıç’a teşekkür etti.

Haber:

Merve İnan- Hatice Yetmen

(12)

12 Sağlık

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Adına Sahibi

Rektör Prof. Dr. Ahmet KIZILAY

Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr. Fatma NİSAN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Doç. Dr. Fatma NİSAN Redaktör Doç. Dr. İlhan ERDEM

Haber Müdürü Ayşe Nur GÖRGEN

Basım Yeri emart REKLAM Nasuhi Cad. Antepli Sok. No-9

MALATYA Basım Tarihi: Mart 2019

Sayı: 46 Yıl: 5 Yayın Türü: Yerel, Süreli eposta: gazeteiletisim@inonu.edu.tr

web: haber.inonu.edu.tr Adres: İnönü Üniversitesi

İletişim Fakültesi Merkez Kampüsü Merkez/MALATYA Tel: +090 422 377 46 90 - 202

Fax: +090 422 341 01 63 Görsel Tasarım ve Uygulama

Kampus Ajans Eren Talha ALTUN

Çiğdem ERHAN Faruk KÜÇÜK Hatice YETMEN

Kübra YILMAZ Merve İNAN Sayfa Sorumluları

Aslıhan SEZEK Çiğdem ERHAN Edanur BAYTAK Faruk KÜÇÜK Hatice YETMEN

Kübra YILMAZ Merve İNAN Ozan GÜLLÜ Şükran SULUBAY

Ülkü ÖZER

Prof. Dr. Nevzat Erdil’den Şah Damarı Uyarısı

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Erdil, Aort direksiyonu (şah damarı yırtılması) hakkında konuştu. Erdil şah damarı yırtılmasının acil bir durum olduğunu, ani yırtılmalarda hastaların yüzde 30’unun hayatını kaybettiğini söyledi.

Prof. Dr. Erdil, Şah damarı yırtılmasının tıbbi bir tabir olduğunu, genelde halk arasında şah damarı yırtılması olarak geçtiğini, acil bir durum olduğunu, genelde bu hastalarda damarların yırtılmaya bağlı olarak görüldüğünü, damarın bir üst tabakasının olduğunu ve bunların birbirinden ayrışarak arada damar yırtılmasının olduğunu, damarların

parçalandığını ve hastalıkların ortaya çıktığını dile getirdi.

Erdil, bazı risk faktörleri olduğunu, nadiren hiçbir risk faktörünün olmadan da durup dururken aort yırtılmasının görüldüğünü dile getiren şunları söyledi: “Bunlar çok ekstrem vakalardır.

Genelde hastaların yüzde 70’inde tansiyon en büyük risk faktörüdür. Bunun yanı sıra altta yatan bir damar genişlemesi varsa yani 5 cm bir şah damarı genişliği ile 10 cm bir damar genişliğinin risk oranı aynı değildir.

Damar genişledikçe duvar incelmekte ve yırtılma oranı artmaktadır. Bunun yanında sigara içiciliği, altta yatan bir damar sertliğinin olması, şeker hastalığı, obezite, koroner akciğer hastalıkları ve genetik

bağ dokusu hastalıkları ya da doğuştan aort

koarktasyonu gibi darlık olup ona bağlı sekonder denilen ikincil tansiyon yüksekliği durumlarında da ve daha sayacağım birçok faktörden de aort yırtılması meydana gelmektedir.”

Erdil, ani ölümden sonra yapılan otopsi araştırma sonuçlarında tanı

konulduğunu ifade ederek şöyle devam etti: “Yaşayanlar en klasik bulgunun şiddetli göğüs ağrısı yırtışı tarzı sırtına ve göğsüne vuran ağrı ile geliyor. Ama tabi her hasta bu bulgu ile gelmiyor. Biraz önce de bahsettiğim gibi birçok hastalıkla karışabildiği için birçok organın atardamarında beslenme sorunu yapabileceği için her türlü branş yanlışlıkla beyin, nöroloji, nefroloji, karaciğer, gastroloji sistem hastalıklarına gidebilir. Hasta hafif şuur bulanıklığında komaya kadar beyin

doktorlarına kadar gidebilir ya da yürüyerek gelebilir veya komada gelebilir. Tabi komada geldiğinde ya da çok yırtık olduğunda normalde

‘yüksek tansiyon var’ deriz.

Ama bunlarda yırtılmaya bağlı kalpte sıvı birikip yani

kan birikip düşük tansiyonda bile gelebiliyorlar. Ya da yırtık olduğunda kalp zaten damarları içerdiğinden hasta kalp krizi imiş gibi gelip normal bir miyokart infarktüsü dediğimiz kalp krizi ile karışabiliyor. Yanlış tanı konulup, kriz diye kabul edilip tedavi yapıldığında gözden kaçabilir. Ya da diğer bölümler tersle (organ tersliği), karın ağrısıyla ya da böbrek susması ile gidip o bölümler sanki diseksiyon değil de başka bir hastalıklar varmış diye görebilir.”

Aktif Spor Yapmak Tedavi Şansını Arttırır

Şah damarı yırtılması tedavisinin cerrahi yani ameliyat olduğunu, ilk yırtılmada birçok hastanın öldüğünü ve bir kısmının da saatte yüzde 1 ölme riskinin olduğunu dile getiren Erdil, erken tanı ile hastalığın atlatılabildiğini söyledi.

Erdil şöyle devam etti:

“Atlatılmadan malperfüzyon dediğimiz yani organlarda beslenme sorunu olmadan hastalar bize yetişirse cerrahi olarak tedavi şansının çok yüksek. Tabi ki şah damarı yırtılmasının ameliyatı normal bir bypass gibi değildir.

Özelliği olan ameliyatlardır.

Çünkü diseksiyon sırasında ameliyat yaparken bir süre o şah damarının içini görüp, ona göre müdahale edip dolaşımını durdurmamız gerekiyor ve beyni farklı besliyoruz.

Hatta eskiden bu ameliyatta hastaları çok soğuturduk.

Makineyi durdurup ondan sonra tekrar çalıştırırdık yani bir nevi hastaları öldürüp tekrar canlandırıp evlerine gönderirdik. Tabi şimdi farklı tekniklerle bu ameliyatları gerçekleştiriyoruz ama hala ölüm riski çok yüksek olmasına rağmen zamanında bize yetişenleri ya da organ bozuklukları olmadan bize ulaşanlarda tedavi şansı çok yüksek. Erken tanı konması çok önemli.”

Erdil, kalp hastalıklarının şu an insan ölümleri içinde birinci sırada yer aldığını, en sık görülen kalp hastalığının ise koroner arter yani damar sertliği olduğunu (Ateroskleroz) kaydeden Erdil

“Bu hastalık çocukluktan itibaren süreci başlıyor.

Ama birçok risk faktörleri var. Bazı değiştirilemeyen risk faktörleri bulunuyor ve bunlar yaş, cinsiyet ve aile öyküsü gibi faktörlerdir.”

dedi. “Önleyebileceğimiz ya da kontrol altına

alabileceğimiz yöntem nedir?”

sorusuna dikkat çeken Erdil, örneğin yüksek tansiyon, sigara içiciliği, beslenme alışkanlıkları, sedanter hayat yerine; aktif spor yapmak, yürüyüş yapmak, dengeli beslenmek bunları manipüle etmek gerektiğini, bunlara dikkat ederek bu hastalığı hiç yoktan yok etmesek bile yaşama şansını ve tedavi şansını arttırılabildiğini

kaydetti. Erdil, kalp hastalıklarında yapılan tedavilerde, özellikle damar sertliğinde hastalıkları yok etmediklerini ifade ederek

“Kardiyolojik olarak biz balon anjiyoda bypass yaptığımızda kan akımı gitmeden kan akımını sağlıyoruz. Eğer hastalığa neden olan risk faktörlerini elimine etmezsek damarlar tıkanacaktır.”

şeklinde konuştu.

Erdil, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Tabi ki hastalıklar ve tedavi yöntemleri var. Teknoloji gelişiyor. Şuanda biz kalp damar cerrahi olarak yıllar önce inop denen yani ameliyat olamaz, hiçbir tedavisi

olmayan birçok hastalığı, hatta kalp nakli tek tedavi şansı dediğimiz hastaları yüksek riski de olsa evine gönderdik. Daha önceden merasim ile yapılan yani çok yüksek ölüm oranlı ameliyatları atlatarak çok riskli bir şekilde yapılabilir. Her ne kadar tedavi şansı artsa da biz hala insan hayatını mekanik bir parça gibi sıfırın altında kalınca yerine koyalım olmuyor. Olanı tedavi ettiğimiz için koruyucu hekim çok önemli. Aort yırtılması olmadan önlemini almak ya da damar tıkanıklığı olmadan almak bunlara göre zararlı alışkanlıklardan korunmak ve özellikle sıkıntı olmadan belli başlı rutin check-up dediğimiz kontrolleri yaptırmak bu hastalıkların komplikasyonları gelişmeden tedavi ettiğimizde sağlıklı yaşama ulaşmak daha kolay olacaktır.”

Haber: Fatma Pekdemir

(13)

Sağlık 13

Ömür Boyu Devam Eden Tek Gıda Alerjisi: Çölyak

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Gastroenteroloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Murat Aladağ kalıtsal bir hastalık olan çölyak hastalığı hakkında İNÜHABER’e bilgi verdi.

Gastroenteroloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof.

Dr. Murat Aladağ çölyak hastalığını; buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunan bitkisel protein glütene, genetik yatkınlık taşıyan bireylerde görülen ince bağırsak hastalığı olarak açıkladı. Prof. Dr. Murat Aladağ, çölyak hastalığının ciddi bir hastalık olduğunu, tedavi edilmediği ve özenli davranılmadığı takdirde de kansere yol açacağını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Çölyak

hastalığının genel belirtileri klasik üçlü olan kronik ishal, karın şişliği ve zayıflamadır.

Aklınıza gelen her hastalığın altında ne yazık ki çölyak olabileceği ihtimali de vardır. Tahmin ettiğimizden daha sık görülen çölyak hastalığının literatürde 3-80 yaş arasında ortaya çıkacağı belirtilse de hemen hemen her yaşta görülebilen bir hastalıktır.” Aladağ, çölyak tanısının koyulabilmesi için

kan tetkikleri yapılması gerektiğini, tetkiklerden sonra hastaya endoskopi uygulandığını ve hastadan biyopsi örneğinin

alındığını ifade etti. Çölyak hastalığının ömür boyu süren bir hastalık olduğunu ve tedavisinin sadece diyet olduğunu vurgulayan Prof.

Dr. Aladağ, hastaların glutensiz beslenip diyete uydukları zaman sağlıklı bir hayat sürdürebileceklerini belirtti.

Bulaşıcı bir hastalık

olmayan fakat ailede çölyak hastası olan bir birey varsa ailedeki diğer bireylerin de çölyak hastalığı için tarama yaptırması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr.

Murat Aladağ “Ne yazık ki Türkiye’de 850-900 bin civarında çölyak hastası var ve biz sadece 10-15 bin hastaya tanı koyabildik.

Bu da demek oluyor ki hastaların yüzde 99’una tanı konulmamış. Bu konuda doktorlar daha duyarlı olmalı

ve aklınıza gelebilecek her hastalığın altında çölyak hastalığının da olabileceği ihtimalini değerlendirmeli.”

dedi. Genellikle beyinde kireçlenme, boy kısalığı, ağızda yaralar, eklem ağrıları, kemik erimesi, saç

dökülmesi, zayıflık şeklinde belirtileri olan çölyak hastalığının tedaviden sonra da tekrarlayabileceğini söyleyen Prof. Dr. Murat Aladağ, çölyak hastalığının özel bir hastalık olduğunu ve çölyak hastalarının tedavi

sürecinde ilgi ve desteğe ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Haber: Fatma Pek demir-Gülnaz Barka

İnönü Üniversitesinde Çölyak Hastaları İçin Diyet Yemeği

Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay, üniversitede bulunan Çölyak hastası öğrenci ve personele özel diyet yemeği çıkarılacağını belirterek şunları söyledi: “Çölyak hastası olan bir öğrencimiz üniversite yemekhanesinde ve hastanede çıkarılan yemekleri yiyemediklerini ve beslenmede sorun yaşadıklarını dile getirdi.

Üniversitemizde bulunan Çölyak hastası öğrencilerimiz ve çalışan personellerimizin bu sorununu gidermek amacıyla hastanede ve yemekhanede özel diyet yemeği çıkaracağız. Ancak üniversitemizde özel diyet yemeği çıkaracağımız kaç tane Çölyak hastası

öğrenci ve personelimiz var sayılarını tespit etmemiz lazım.” Prof. Dr. Ahmet

Kızılay Çölyak hasta sayılarını tespit etmek amacıyla İnönü Üniversitesi bünyesindeki Çölyak hastası olan öğrenci ve personelin bizzat Rektörlüğe başvurması gerektiğinin altını çizdi.

Haber: Fatma Pekdemir Gülnaz Barka

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay Çölyak hastalarının hayatlarını kolaylaştırmak

amacıyla İnönü Üniversitesi yemekhanelerde ve Turgut Özal Tıp Merkezi’nde hastalara yönelik

özel diyet yemeği çıkarılacağını ve Çölyak hastalarına her türlü desteğin sağlanabileceğini söyledi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca önümüzdeki kamp dö- neminde etkinlik programına yeni dersler eklemeyi planla- dıklarını da ifade eden Kurt, böyle bir projede yer almanın prestijli

İ nönü Üniversitesi Eğitim ve Kültür Topluluğu’nun düzen- lemiş olduğu “Sahne Sanatı Olarak Öğretmenlik” konfe- ransı Turgut Özal Kongre ve Kültür

Açılış programı, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Hamza Kara- biber, Çocuk Sağlığı ve Hast- alıkları

Yunus Karakoç tarafından geliştirilen ve koltuk altı aşırı terlemelerini tedavi etmek için kullanılan Sweat-CureR (TersavaR) adlı cihaz, Avusturya Patent

Dünyanın önde gelen organ na- kil cerrahlarından biri olan ve Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi olarak organ na- kil merkezi başta olmak üzere, birçok

Ulusal ve uluslararası yarışma film gösterimleriyle devam eden festival, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi konferans salonunda İnönü Üniversitesi Gençlik

Güç ise eğitim, bilim, teknoloji, sanayi, tarım, sanat ve spor gibi her alanda çok çalışma, araştırma ve geliştir- meyle ancak elde edilir.” Mezun olan öğrencilerin

Eğitim almak için İNOSAR’a başvuran herkese eğitim verdiklerini dile getiren Yetkiner, bütün eğitimleri- nin sertifikalı olduğunu bu güne kadar çok