• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de değişen kültürel değerlerin reklama yansıması: Televizyon reklamları üzerine bir içerik analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de değişen kültürel değerlerin reklama yansıması: Televizyon reklamları üzerine bir içerik analizi"

Copied!
315
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANA BİLİM DALI REKLAMCILIK VE TANITIM BİLİM DALI

TÜRKİYE’DE DEĞİŞEN KÜLTÜREL DEĞERLERİN

REKLAMA YANSIMASI: TELEVİZYON REKLAMLARI

ÜZERİNE BİR İÇERİK ANALİZİ

DOKTORA TEZİ DANIŞMAN PROF.DR.AYDIN ZİYA ÖZGÜR HAZIRLAYAN AYNUR ÖRNEK KONYA 2006

(2)

ÖZGEÇMİŞ

Aynur ÖRNEK

Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Doktora

Eğitim

Yüksek Lisans 1996 Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Lisans 1989 Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi, Sinema Televizyon Bölümü

Lise 1983 Kırka Lisesi

İş

1993 Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi

Radyo Televizyon Yapım Merkezi

- Resim Seçme Bölümü

- Kayıt Kurgu Bölümü

- Senaryo Bölümü

Kişisel Bilgiler

(3)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZGEÇMİŞ ……… ii

İÇİNDEKİLER ……… iii

TABLOLAR LİSTESİ... vi

ŞEKİLLER LİSTESİ... viii

GİRİŞ... 1 Problem………. 2 Amaç………... 5 Önem………... 6 Varsayımlar………... 6 Sınırlılıklar………... 7 Evren ve Örneklem………... 7 Yöntem………... 9 Tanımlar ………... 10 BÖLÜM I TOPLUM YAPI VE DEĞİŞİM OLGUSU 1. Toplumsal Yapı... 11

2. Toplumsal Yapının Unsurları... 17

2.1. Fiziksel unsur... 17

2.2. Demografik unsur... 18

3. Toplumsal Değişme ve Tanımı... 21

4. Toplumsal Değişmeye Neden Olan Unsurlar……… 36

4.1. Demografik unsur ………... 37 4.2. Teknolojik unsur ………... 38 4.3. Kültürel unsur………. 42 4.4. Ekonomik unsur………... 43 4.5. İdeolojik unsur……… 43 4.6. Çatışma unsuru………... 45 5. Kültür………... 48

5.1. Kültürel değerlerde değişim………... 59

(4)

BÖLÜM II

TÜRKİYE’DE TOPLUMSAL YAPI VE KÜLTÜREL DEĞİŞME

1. Türkiye’de 1980 Öncesi Toplumsal Yapı ve Kültürel Değerler... 83

2. Türkiye’de 1980’li Yıllardan Günümüze Toplumsal Yapıda Oluşan Değişimler... 89

2.1. Ekonomik yapıda değişimler... 89

2.2. Siyasi yapıda değişimler... 106

2.3. Sosyal yapıda değişimler... 138

2.4. Bireysel değişimler………. 201

3. Toplumsal Değişme ve Reklam ... 204

BÖLÜM III YÖNTEM 1.Araştırma Modeli……… 225 2. Veriler ve Toplanması………... 227 3. Kategoriler………... 228 4. Verilerin Çözümü ve Yorumlanması………... 232 BÖLÜM IV BULGULAR VE YORUM 1. Reklam Filmlerinin Süre, Reklamveren, Ürün-Hizmet Grubu, Mesaj Stratejisi, Yapım Tarzı, Yapım Formatı ve Kültürel Değerler Çerçevesinde Dağılımları………. 233 1.1. Süre………... 233 1.2. Reklamveren……… 234 1.3. Ürün-Hizmet grubu………. 234 1.4. Mesaj stratejisi………. 235 1.5. Yapım tarzı………... 235 1.6. Yapım formatı………... 236 1.7. Kültürel değerler………... 238

2. Reklamveren, Ürün-Hizmet Grubu, Yapım Tarzı ve Yapım Formatlarının Kültürel Değerler ile İlişkisi……… 247

(5)

2.2. Ürün-Hizmet grubu ile kültürel değerler arasındaki ilişki ………. 251

2.3. Yapım tarzları ile kültürel değerler arasındaki ilişki ……….. 260

2.4. Yapım formatları ile kültürel değerler arasındaki ilişki……….. 264

SONUÇ………. 282 ÖNERİLER………... 284 ÖZET………. 286 ABSTRACT ……….. 287 EKLER ……….... 288 KAYNAKÇA... 292

(6)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa

Tablo 1. Ölçülebilir Mecraların Net Yayın Gelirleri………... 8

Tablo 2. En Çok Reklam İzlediğimiz Aylar……….. 9

Tablo 3. Çeşitli Kültür Kavramları ve Anlatımları... 50

Tablo 4. Yaşamı Sürdürmenin ... 63

Tablo 5. Değerler Hiyerarşisinde Uyum Sorunsalı... 65

Tablo 6. Geleneksel ve Modern Toplumların Karşılaştırmalı Bir Tipolojisi... 67

Tablo 7. GSMH’nın Yıllar İtibariyle Gelişimi (1980-2001)…... 98

Tablo 8. GSMH’nın Ana Sektörler İtibariyle Dağılımı ………... 100

Tablo 9. Gelişme ile Birlikte Ekonomik Yapıda Gözlenen Normal Değişme (Nüfusu 10 milyondan fazla olan ülkeler)(%)…... 100

Tablo 10. Hanelerin %20’lik Dilimlere Göre Gelirleri ... 102

Tablo 11. Sivil İstihdamın Sektörel Dağılımı (12+yaş, Bin Kişi ve %)... 104

Tablo 12. Sivil İstihdamın Sektörel Dağılımı (2001-2003)... 104

Tablo 13. Milletvekili Genel Seçimi Sonuçları (1987-2002)... 129

Tablo 14. TÜSİAD Araştırmasına Göre Türkiye’de Kurum ve Kuruluşlara Duyulan Güven ………. 130

Tablo 15. Çeşitli Kurumlara Duyulan Güven (1990-1997) ... 132

Tablo 16. Parlamentoyla, Seçimlerle Uğraşmak Zorunda Kalmayan Güçlü Bir Lidere Sahip Olmak... 134

Tablo 17. Farklı/Aykırı Grupların Komşu Olarak İstenmeme Oranları ... 152

Tablo 18. Cinsiyete Göre Kadının Bağımsızlığı ve Çalışma Hayatı ……… 161

Tablo 19. Çalışan Kadınların Sektörel Dağılımı (1955-1980)... 162

Tablo 20. Türkiye’de Kadın İşgücünün Sektörel Dağılımı (1980-1995) …..……... 162

Tablo 21. Bilgi Ekonomilerinde ve Türkiye’de Kadın İşgüncünü Meslek Grupları İçindeki Payları (1993) ... 163

Tablo 22. Türkiye’de Aile Tiplerinin Yüzde Dağılımı (1968-1998) ……… 174

Tablo 23. Kaba Evlenme Oranı (1998-2000) ... 174

Tablo 24. Kaba Boşanma Oranı (1996-2000) ……….. 175

Tablo 25. Nüfus, Yıllık Nüfus Artış Hızı, İl, İlçe, Bucak, Köy Sayısı ve Nüfus Yoğunluğu (1327-2000) ... 185

(7)

Tablo 26. Sayım Yıllarına Göre Kaba Doğum-Ölüm Oranları (1935-1989) ……... 187

Tablo 27. Demografik Göstergeler ... 189

Tablo 28. Doğurganlık Oranları En Yüksek Nüfuslu 10 OECD Ülkesi ………….. 189

Tablo 29. Demografik Göstergeler (2005-2040) ... 190

Tablo 30. Kentsel Nüfus Oranı ………. 200

Tablo 31: Reklam Filmlerinin Sürelerine Göre Dağılımları………. 233

Tablo 32: Reklam Filmlerinin Reklamverene Göre Dağılımları………... 234

Tablo 33: Reklam Filmlerinin Ürün-Hizmet Gruplarına Göre Dağılımları……….. 234

Tablo 34: Reklam Filmlerinin Mesaj Stratejilerine Göre Dağılımları……….. 235

Tablo 35: Reklam Filmlerinin Yapım Tarzlarına Göre Dağılımları………. 235

Tablo 36: Reklam Filmlerinin Yapım Formatlarına Göre Dağılımları………. 237

Tablo 37: Reklam Filmlerinin 1. Baskın Kültürel Değerlere Göre Dağılımları…… 239

Tablo 38: Reklam Filmlerinin 2. Baskın Kültürel Değerlere Göre Dağılımları…… 246

Tablo 39: Reklamveren ile 1. Baskın Kültürel Değerler Arasındaki İlişkinin Dağılımı………. 248

Tablo 40: Reklamveren ile 2. Baskın Kültürel Değerler Arasındaki İlişkinin Dağılımı………. 250

Tablo 41: Ürün-Hizmet Grubu ile 1. Baskın Kültürel Değerler Arasındaki İlişkilerin Dağılımı……… 252

Tablo 42: Ürün-Hizmet Grubu ile 2. Baskın Kültürel Değerler Arasındaki İlişkilerin Dağılımı……… 257

Tablo 43: Yapım Tarzları ile 1. Baskın Kültürel Değerler Arasındaki İlişkinin Dağılımı………. 261

Tablo 44: Yapım Tarzları ile 2. Baskın Kültürel Değerler Arasındaki İlişkinin Dağılımı………. 263

Tablo 45: Yapım Formatları ile 1. Baskın Kültürel Değerler Arasındaki İlişkinin Dağılımı………. 265

Tablo 46: Yapım Formatları ile 2. Baskın Kültürel Değerler Arasındaki İlişkinin Dağılımı……… 274

(8)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa

Şekil 1. Göçe Neden Olan Faktörler ... 20

Şekil 2. Soğan Biçiminde Kültür ……… 60

Şekil 3. 1980 Öncesi ve Sonrasında Toplumsal Aktörler Arasındaki İlişki ………... 112

Şekil 4. Politik Davranışın Basit Fonksiyonel Görünümü ... 120

Şekil 5. Politik Davranışın Kompleks Görünümü ... 121

Şekil 6. Alternatif Yönetim Modelleri (“çok iyi olurdu”+ “iyi olurdu”diyenler)... 135

Şekil 7. Inglehart’ın Değerler Haritası ……… 137

(9)

GİRİŞ

Günümüzde öncelikle ulaşım ve haberleşme alanı olmak üzere pek çok alanda meydana gelen bilimsel ve teknolojik gelişmeler ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirerek toplumlardaki değişim sürecinin hızlanmasına neden olmaktadır. Bir başka deyişle teknolojik değişim üretim düzenini, üretimde kullanılan yöntemler de üretilen ürünlerin doğası ve miktarını değiştirmekte, bu değişim dolaşım sürecini etkilediği için zaman içinde ulaşım ve ticaret yapısı da değişmeye başlamaktadır. Böylelikle yaşama uygulanan bilgilerdeki değişimin, yaşamın bütününü değiştirmesi doğal bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sosyologlar toplumsal değişme kavramını çeşitli ifadelerle tanımlamışlardır. Decoufle’ye göre toplumsal değişme “belli bir anda bireylerin tutum ve davranışlarında dönüşümün, bir başka deyişle zihniyetteki dönüşümün toplum üzerindeki sonucudur.”1 Tolan’a göre toplumsal değişme “toplumsal yapıda oluşan değişmeleri bir başka deyişle bireyler ve gruplar arasıdaki değerlerin sürekli hareketliliğini yansıtmaktadır.”2 Bottomore ise kavramı “toplumun yapısını oluşturan toplumsal ilişkiler ağının ve bunları belirleyen toplumsal kurumların değişmesi”3 olarak tanımlamaktadır. Tanımlardan da anlaşılacağı gibi kısaca belirtmek gerekirse toplumsal değişme, toplumsal yapının değişmesi olarak açıklanabilir.

Toplumsal yapı ya da toplumsal sistem, aralarında karşılıklı ve anlamlı ilişkiler olan öğelerden oluşmuş karmaşık bir bütündür.4 Aile, din, hukuk, sanat gibi üst yapı öğeleri ile ekonomi, üretim, teknoloji gibi alt yapı öğeleri sistemi oluşturmaktadır. Toplumsal yapı, toplum içerisindeki bireylere toplumsal ilişkiler ve değerler aracılığıyla yansımaktadır. Yapı içerisinde yer alan bazı öğlerin değişmesi diğer öğeleri de etkilemekte, öğeler arasındaki ilişki ve etkileşimler zincirleme bir süreç içerisinde toplumsal yapının bütünlüğünde değişimlere neden olabilmektedir. Bu değişimler ise bireylerin davranış, değer ve düşüncelerine yansımaktadır.5

1 A.Decoufle, Sociologiel de la prevision, PUF, 1976’dan aktaran Alex Muchielli, Zihniyetler. Çev.:Ahmet Kotil, (İstanbul: İletişim Yayınları, 1991), s.59.

2 Barlas Tolan, Toplum Bilimlerine Giriş. (Ankara: Adım Yayıncılık, 1996), s.277.

3 T. B. Bottomore, Elites and Society, (Great Britain: Penguin Boks, 1973), s. 329’dan aktaran Mahmut Tezcan, Sosyal ve Kültürel Değişme. (Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bil. Fakültesi, Yayın No: 129, 1984), s.3.

4 Bozkurt Güvenç, Sosyal Kültürel Değişme. (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1976), s.29. 5 T. B. Bottomore, Toplumbilim, Çev.: Ü. Oskay, (Ankara: Doğan Yayınevi, 1977), s.329.

(10)

En genel anlatımla, iletiler sayesinde toplumsal etkileşimin oluşturulması olarak tanımlanan iletişim olgusu iletilerin kitlelere ulaştırılmasını sağlayan teknolojilerin gelişimi ile kitlesel bir kullanım alanına sahip olmuştur. Diğer kitle iletişim iletileri gibi televizyon reklamları da içinde bulundukları kültürün norm, değer ve inançlarından etkilenmekte ve bu değerleri yansıtabilmektedir. Bu çerçevede, her şeyi etkileyen toplumsal değişme olgusunun hem toplum içinde bireylerin yaşamlarını değişime uğratması hem de televizyon reklamlarında kendisine yer bulması kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakış açısı doğrultusunda, Türkiye’de 1980 sonrası yaşanmaya başlayan toplumsal ve kültürel değişimin günümüz televizyon reklamlarına nasıl yansıdığı sorusu bu çalışmanın gerçekleştirilmesini gündeme getirmiştir.

Problem

Yaşamını toplumsal bir ortam içinde devam ettiren insanoğlu için bunun anlamı aynı zamanda iletişim etkinliklerini devam ettirmesidir. Bireylerin kendi kendisiyle içsel iletişimi, bireylerarası iletişim, grup iletişimi ve kitle iletişimi gibi iletişim türleri iletişimin toplumdaki farklı kullanım biçimlerini ifade etmektedir. İletişimin söz konusu kullanım biçimleri arasında üzerinde en çok tartışılan ise kitle iletişimidir. Bu tür iletişimin gerçekleştirilmesini sağlayan ve genel olarak gazete, radyo, televizyon, sinema ve video gibi araçlara da “kitle iletişim araçları” adı verilmektedir. Bireylerin toplumları hakkında genel bilgi ve değerleri öğrenebilmeleri ve toplumsal yaşamın bir parçası olmalarında kitle iletişim araçları önemli bir yere sahiptir.

Kitle iletişimini diğer iletişim biçimlerinden farklı kılan en temel neden sahip olduğu işlevlerdir. Bu alanda birçok sınıflandırma yapılmakla birlikte UNESCO Komisyonu tarafından hazırlanan Mac Bride Raporu’nda kitle iletişiminin haber ve bilgi sağlama, toplumsallaştırma, güdüleme, tartışma ortamı hazırlama, eğitim ve kültürün gelişimine katkı, eğlendirme ve bütünleştirme gibi sekiz işlevinden söz edilmektedir. Zıllıoğlu’na göre bu araçların genel etkileri ve işlevleri “kültürel değişmeye zaman içinde uyumlanma sürecini kısaltmalarıdır.”6 Bu işlevleri kitle iletişim araçlarına, toplumsal-kültürel yaşama dair verilerin elde edilebileceği birer araç olma özelliğini kazandırmaktadır. Söz konusu araçların “neyi” “nasıl” vurguladıkları bir

6 Merih Zıllıoğlu, Sinematorafik Bilim-Kurgu Yayınlarının Çocukların Dünya Görüşünün

(11)

başka deyişle kitlelere nasıl bir içerik sundukları çözümlenerek toplumsal değişmenin yansımalarını izlemek mümkün olmaktadır.

Türkiye’de 1980’li yıllar köklü değişimlerin yaşanmaya başlandığı yıllar olarak kabul edilmektedir. Bu yıllar ile birlikte Türkiye daha neo-liberal bir söylemle karşılaşmış, siyaset yapma biçimleri ve ekonomi söylemi değişmiştir. Türkiye ekonomisinde “küreselleşme” olarak da adlandırılan dışa açılma bir başka deyişle dünya ekonomik sistemine entegrasyon bu yıllar ile birlikte yoğun bir şekilde gündeme getirilmiştir. Ekonomide yaşanan dışa açılma ile lüks tüketim ürünleri de dahil her türlü ürünün ithalatı serbestleşmiş ve bu serbestleşme bireylerde tüketim isteklerinin artmasına neden olmuştur. Böylelikle tüketim daha merkezi bir öneme sahip olurken görünürlüğü de artmıştır.

1980 sonrasında Türk insanı için toplumsal statü açısından en önemli ölçü servet sahibi olmak, daha iyiyi elde etmek, elde ettikten sonra daha fazla tüketmek, en nitelikli mekanlarda vakit geçirmek, yurt dışına gitmek ve kendi yaşamını diğerlerinden farklılaştırmak olarak sıralanabilir. Bütün bu işaretler özellikle kitle iletişim araçları tarafından sık sık gündeme getirilerek topluma benimsetilmeye çalışılmıştır. 1989 yılında DAP Pazarlama Araştırmaları A.Ş. tarafından gerçekleştirilen araştırmanın bulguları gençlerin izledikleri televizyon reklamları, Batı’daki yaşam tarzını gösteren televizyon dizileri ve filmlerden etkilendiğini göstermektedir. Bu araştırmaya göre televizyon ve basın, orta sınıf Türk insanına Batı ülkelerinde modern bir orta sınıfın nasıl yaşadığını göstermeye başlamış, bunun sonucunda da özellikle gençler filmlerde yer alan yaşam biçimlerine benzer bir yaşama özlem duymaya başlamışlardır.7

Reklamlarda kadın ve aile imgesini araştıran Tolan ise, 1980’ler Türkiye’sinde reklamın kurum, yapı ve ilişkileri yansıtma işlevini yüklendiğini belirterek aile imgesinin özellikle dayanıklı ürünleri ve gıda ürünlerinin reklamlarında kullanıldığını tespit etmiştir. Bu tür reklamlarda yer alan geleneksel aileler değişmeme, kalıcı mutluluğu sağlama anlamları ile özdeşleştirilirken, modern ailelere de modern değerlerle yüklü yeni alışkanlıklar önerisi getirmenin yanısıra yeni ve modern bir değer sisteminin gelişimine katkıda bulunmaları yönünde anlamlar verilmiştir. Tolan’a göre reklamlarda yer alan modern aileler 1980’lerdeki toplumsal değişim sürecinin önemli bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, bir yağ reklamında geleneksel aile

(12)

motifleriyle bu çevreye atıfta bulunularak, diğer yandan da “siz hala annenizin margarinini mi kullanıyorsunuz” sloganı ile geleneksel çevreden uzak göstergelere yer verilmektedir. Bununla birlikte modern görüntülerin ağırlıklı olduğu reklamlarda bile kadınlar ve erkekler geleneksel rollerde yer alabilmektedir. Bu tür bulgular değişimlerin başladığını ancak toplumun tümüne yayılmadığının bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.8

Marlboro ve Virginia Slims sigaralarının reklam metinlerinde yer alan kadın ve erkek imajlarındaki değişimi araştıran ve bu değişimi toplumsal değişim ile ilişkilendiren Kellner de klasik Marlboro reklamının doğa, kovboy, atlar ve sigaranın bileşiminden oluştuğunu belirtmektedir. Bu reklamın yan anlamsal kodları ise erkeksilik, güç ve doğadan oluşmaktadır. Bununla birlikte Kellner, yeni dönemde yapılan Marlboro reklamlarında daha fazla doğa vurgusuna yer verildiğini belirtmektedir. Kellner’a göre bu değişimin nedeni reklamların toplumsal metinler olması ve gerçekleştirildikleri dönem içindeki toplumsal değişimlere duyarsız kalmamalarından kaynaklanmaktadır. 1980’li yıllar boyunca hem sigaranın hem de çevreci duyarlılıkların daha fazla gündeme getirilmesiyle Marlboro reklamlarında yeşil, doğa ve sağlık unsurlarına daha fazla yer verilmiştir. Kellner’in 1983 ve 1988 yıllarında Virginia Slims reklamlarında yer verilen kadın imajına yönelik çalışması ise 1980’li yıllardaki feminizm hareketinde oluşan değişiklik ile ilişkilendirilebilir. 1980 yılında Virginia Slims reklamında yer alan kadın imajı, daha kadınsı olmasına rağmen 1988 yılındaki kadın imajı daha modern bir kadın görüntüsü sergilemektedir. Nişanın yer aldığı deri ceket, deri eldiven, deri çizme ve siyah gözlükler kullanan bu kadın kendine güvenen, tehditkar, seksi, maskülin ve daha özgür bir imaj yansıtmaktadır. Kellner’e göre 1983 ile 1988 yıllarındaki Virginia Slims kadınları arasındaki farklılık bireyselliği, kültürel ideallerdeki yeni oluşumları, modada meydana gelen değişiklikleri, özgürlüğü ve kadın cinselliği konusunda toplumda oluşan ahlaki tabuların değişmesini yansıtmaktadır.9

8 Barlas Tolan, “Medyalarda Basın ve TV Reklamlarında Kadın ve Aile İmgesi.” Türkiye Günlüğü. Sayı: 18, Bahar 1992.

9 Douglas Kellner, “Popular Culture and the Construction of Postmodern Identities”, Modernity and

Identity. Derleyen: S.Lash, J.Friedman, (Cambridge: Blackwell, 1992), s.159-161’den aktaran Banu

Dağtaş, “28 Şubat Süreci Söyleminin Türk Yazılı Basınında Ticari Ürün ve Hizmetlerin Reklam Metinlerinde Analizi”, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık I. Ulusal İletişim Sempozyumu Bildirileri, (Ankara: İletişim Dergisi Yayınları 3, 3-5 Mayıs 2000), s.133-134.

(13)

Bu noktada 2004 yılının Mayıs ve Haziran aylarında televizyon ekranlarında yer alan reklamlar örnekleminde Türkiye’de 1980 sonrası yaşanmaya başlayan değişimler ile televizyon reklamlarında yer alan kültürel değerler arasındaki ilişkinin boyutlarının araştırılması bir problem konusu olarak görülmektedir. Buna göre bu çalışmada modern ve geleneksel değerler çerçevesinde Türkiye’de 80 sonrası yaşanmaya başlayan değişimler ile televizyon reklam filmlerinde yer alan baskın kültürel değerlerin neler olduğunun belirlenmesi temel problem konusu olarak ele alınmıştır.

Amaç

Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye’de 1980 sonrası değişen kültürel değerlerin televizyon reklamlarındaki yansımalarını incelemektir. Bu temel amaç çerçevesinde öncelikle çalışmanın kuramsal bölümünde alt amaçlar olarak şu sorulara yanıt aranacaktır:

1. Toplumsal yapı nedir? Toplumsal yapı hangi unsurlardan oluşmaktadır? 2. Toplumsal değişme nedir? Toplumsal değişmeye neden olan unsurlar nelerdir? 3. Kültürel değerlerde değişim nasıl gerçekleşmektedir?

4. Türkiye’de 1980 öncesi toplumsal yapı ve kültürel değerlerin özellikleri nelerdir?

5. Türkiye’de 1980 sonrası toplumsal yapıda oluşan değişimler nelerdir? 6. Kültürel değerler ile televizyon reklamları arasında ilişki var mıdır?

Bu kuramsal altyapı çerçevesinde çalışmanın uygulama aşamasında da belirli bir sıra izlenerek alt amaçlar çerçevesinde şu soruların yanıtları aranacaktır:

1. İncelenen reklam filmlerinin süre, reklamveren, ürün-hizmet grubu, mesaj stratejisi, yapım tarzı, yapım formatı ve kültürel değerler çerçevesindeki dağılımları nasıldır?

2. Reklam filmlerinde yer alan baskın kültürel değerler ile 1980 sonrası Türkiye’de değişen kültürel değerler arasında herhangi bir ilişki sözkonusu mudur?

3. Reklamveren ile baskın kültürel değerler arasındaki ilişki nasıldır?

4. Farklı ürün-hizmet grubu içinde yer alan reklamlar ile baskın kültürel değerler arasında nasıl bir ilişki sözkonusudur?

5. Farklı yapım tarzlarına sahip reklamlarda baskın kültürel değerler nelerdir? Baskın konumda yer alan değerler çerçevesinde yapım tarzları arasında benzerlik ve farklılıklar bulunmakta mıdır?

(14)

6. Farklı yapım formatlarında hazırlanan reklam filmlerinde yer alan baskın kültürel değerler hangileridir? Sözkonusu değerlerin Türkiye’de 1980 sonrası yaşanmaya başlayan değişimlerle ilişkisi bulunmakta mıdır?

Önem

Bireylerin toplumları hakkında genel bilgi ve değerleri öğrenmeleri ve toplumsal yaşamın bir parçası olmalarında kitle iletişim araçlarının önemi oldukça fazladır. 1980 sonrasında Türkiye’de yaşanmaya başlayan ekonomik, siyasal, sosyal ve bireysel değişimler çerçevesinde televizyon reklamlarında yer alan baskın kültürel değerlerin çözümlenmesi bu çalışmanın önemini oluşturmaktadır.

Bu çerçevede çalışma;

1. Öncelikle Türkiye’de televizyon reklam sektöründe yeni gündeme gelmeye başlayan kültürel değerlerin bilimsel bir çalışmaya konu edilmesi,

2. Kuramsal bölümde yer alan ve Türkiye’de 1980 yılı sonrasında yaşanmaya başlayan ekonomik, siyasal, sosyal ve bireysel değişimler ile televizyon reklam iletileri arasındaki ilişkileri gündeme getirmesi,

3. 2004 yılına ait televizyon reklamlarında yansıma bulan kültürel değerlerin araştırılması sonucunda elde edilen verilerin Türkiye’nin toplumsal yapısı ve gerçekleşen değişimin boyutları hakkında bilgi vermesi,

4. Kültürel değerlerdeki değişim ve bu değişimlerin reklamlara nasıl yansıdığı ile ilgili benzer konularda çalışmalarda bulunacak araştırmacılara ve öğrencilere kaynaklık etmesi, reklam sektörünün ilgili birimlerine yeni bir bakış açısı kazandırması açısından önemlidir.

Varsayımlar

1980 sonrası Türkiye’de gerçekleşmeye başlayan ekonomik, siyasal, sosyal ve bireysel değişimler ile küreselleşmenin yaygın etkileri sonucunda televizyon reklamlarında yer verilen kültürel değerlerde de değişimler izlenmeye başlanmıştır. Bu genel varsayımdan yola çıkarak bu çalışmanın varsayımları şu şekilde geliştirilmiştir:

1. Türkiye’de 1980 sonrası yaşanmaya başlayan değişimler ile televizyon reklamlarında baskın konumda yer alan kültürel değerler arasında yakın bir ilişki vardır.

(15)

2. Türkiye’de gerçekleşen değişimlere paralel olarak günümüz televizyon reklamlarında geleneksel değerler yerine modern değerlere daha fazla yer verilmektedir.

Sınırlılıklar

Her çalışmanı bazı sınırlılıkları bulunmaktadır. Bu çalışmanın sınırlılıkları ise şunlardır:

1. Çalışma öncelikle tez çalışması olması nedeni ile tez üslubu, zaman ve tez yazım ilkeleri ile sınırlıdır.

2. Çalışma 2004 yılının en fazla reklam harcaması yapılan Mayıs ve Haziran aylarına ait 627 adet spot televizyon reklam filmi (benzer versiyonlar, bant reklamlar, sponsor ve özel tanıtıcı filmler ve advertoriallar hariç) ile sınırlıdır. 3. Çalışma 1980 sonrası Türkiye’de yaşanmaya başlayan ekonomik, siyasal, sosyal

ve bireysel değişimlerin günümüz televizyon reklamlarındaki yansımalarını araştırmaya yöneliktir. Bunların dışında kalan diğer değişkenler çalışma kapsamı dışında tutulmuştur.

4. Çalışmada televizyon reklamlarında incelenen kültürel değerler 28 adet değer ile sınırlıdır.

Evren ve Örneklem

Türkiye’de 1980 sonrası yaşanmaya başlayan değişimlerin televizyon reklamlarındaki yansımalarını belirleyebilmek için bir çalışma evrenine ve evrenden alınan örnekleme ihtiyaç duyulmaktadır. Örneklem, belli kurallara göre belli bir evrenden seçilen ve seçildiği evreni temsil eden küçük bir küme olarak tanımlanmaktadır.10

Örnekleme yöntemleri, “rassal/tesadüfi örnekleme, bilinçli örnekleme ve olasılıklı örnekleme” olmak üzere üç grupta toplanabilmektedir. Bu yöntemlerden biri olan bilinçli örnekleme de üç farklı biçimde uygulanabilmektedir. Bunlar tipik birimler örneklemesi, kota örnekleme ve basit tesadüfi örneklemedir. Tipik birimler örneklemesinde, örneklemeye yalnızca tipik çözümleme amacı açısından karakteristik yalnızca tipik çözümleme amacı açısından karakteristik özelliklere sahip birimler, olaylar ve olgular ilave edilmektedir. Bu durum tipik birimlerin sahip oldukları

10 Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi. (Ankara: 3 A Araştırma Eğitim Danışmanlık Ltd., 1995), s.110.

(16)

özellikler ile evreni hangi ölçüde temsil ettiğine karar vermede alınan birimlerinin araştırılacak özelliklerle yakın ilişki içinde olması zorunluluğunu getirmektedir.11

Bu çalışmada Türkiye’de ulusal televizyon kanallarında yayınlanan reklam filmleri araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Çalışmanın örneklemi ise, tipik birimler örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenen 2004 yılının Mayıs ve Haziran aylarına ait 627 adet spot reklam filmi oluşturmaktadır.

Reklamcılar Derneği’nin tespit ettiği kesin verilere göre 2004 yılı televizyon reklam harcamalarının en fazla yapıldığı yıl olarak belirlenmiştir. Dernek, ölçülebilir mecraların net yayın gelirlerini şu şekilde açıklamıştır:

Tablo 1: Ölçülebilir Mecraların Net Yayın Gelirleri

MİLYON YTL PAY %

Televizyon 956.886 39.10 Basın 682.065 27.90 Gazete 614.917 25.20 Dergi 67.147 2.70 Açıkhava 94.607 3.80 Radyo 74.617 3.00 Sinema 22.649 0.90 Ara Toplam 1.830.823 75 Diğer

(Reklam prodüksiyonu, basılı malzeme -below the line-, ajans komisyonu, internet ve yerel mecralarının reklam yayın gelirleri vd.)

6.10.274 25

TOPLAM 2.441.10 100

Kaynak: http://www.rd.org.tr

Tabloda yer aldığı gibi Reklamcılar Derneği 2004 yılında toplam reklam harcamalarını 2.441 milyon YTL olarak hesaplamıştır. Bu yıl içinde toplam reklam yatırımlarının %39.10’luk oranı televizyon reklam yatırımları için kullanılmıştır.

2004 yılının Mayıs ve Haziran ayları ise Bileşim Medya tarafından en çok reklam izlediğimiz aylar olarak belirlenmiştir. Tablo 2’de 2004 yılı içinde ulusal televizyon kanallarında yayınlanan reklamların aylar itibariyle süreleri yer almaktadır:

11 K.Merten, Inhaltsanalyse. Einführung in Theorie, Methode und Parix, (Opladen: Westdeutscher, 1983), s.284’den aktaran Orhan Gökçe, İçerik Çözümlemesi Teori-Metod-Uygulama. (Konya: Selçuk Üniversitesi Yayınları 2001), s.199.

(17)

Tablo 2: En Çok Reklam İzlediğimiz Aylar AY SÜRE / SN 1 Mayıs 6.350.703 2 Haziran 6.341.848 3 Ekim 5.892.828 4 Eylül 5.601.069 5 Temmuz 5.496.151 6 Aralık 5.367.019 7 Nisan 5.281.363 8 Kasım 5.249.451 9 Ağustos 4.731.570 10 Mart 4.253.547 11 Ocak 3.632.648 12 Şubat 3.264.660

Kaynak: Bileşi(m)edya, Reklam Yıllığı 2004, s.15.

Tablo 2’de de yer aldığı gibi Mayıs ayında 6.350.703 saniye, Haziran ayında da 6.341.848 saniye reklam yayınlanmıştır.

Yöntem

“Türkiye’de Değişen Kültürel Değerlerin Reklama Yansıması: Televizyon Reklamları Üzerine Bir İçerik Analizi” konulu çalışma, durum saptamaya yönelik bir çalışmadır. Bu çalışma için kullanılan araştırma yöntemi içerik analizidir.

Türkiye’de 1980 sonrası yaşanmaya başlayan toplumsal değişmenin bir boyutu olarak kültürel değerlerdeki gözlenen değişmenin televizyon reklamlarındaki yansımalarını belirleyebilmek için bir çalışma evrenine ve evrenden örneklem alma zorunluluğuna ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmanın evrenini televizyon reklamları, örneklemini ise 2004 yılının Mayıs ve Haziran aylarına ait spot televizyon reklamları oluşturmaktadır.

Örneklemde yer alan reklam filmlerine ulaşıldıktan sonra söz konusu reklamlarda baskın kültürel değerleri belirleyebilmek için bir kodlama formu hazırlanmıştır. Kodlama formunda araştırmanın amaçları doğrultusunda kategorilere yer verilmiştir.

Çalışmada yer alan kodlayıcı sayısı ise araştırmacının kendisi de dahil olmak üzere toplam üç kişiden oluşmaktadır. Kodlayıcıların üç kişiden oluşmasının nedeni, içerik

(18)

analizinin temel ilkeleri arasında yer alan birden fazla kodlayıcının gerekliliğinden kaynaklanmaktadır.12 Bir başka deyişle izlenen filmlerin aynı şekilde yorumlanması, güvenilir ve geçerli olması gerekmektedir. Filmler izlenilmeye başlanmadan önce, araştırmacı kodlama formunda yer alan kategorileri diğer kodlayıcılara açıklayarak 20 tane reklam filmi üzerinde ön-test uygulamıştır. Ön-test sonrasında kodlayıcılar arasında görülen uyuşmazlıklar araştırmacının yaptığı açıklamalar sonrasında çözüme ulaştırılmış ve asıl kodlamaya geçilmiştir. Kodlama sonrası elde edilen veriler ise SPSS (Statical Package for the Social Sciences) programında değerlendirilerek gerekli yorumlar yapılmıştır.

Tanımlar

Toplumsal Değişme: Toplumun yapısını oluşturan toplumsal ilişkiler ağının ve bunları belirleyen toplumsal kurumların değişmesidir.13

Değer: Bireylerin istekli amaçları doğrultusunda ve hareket şekillerine ilişkin normatif inançlarıdır.14

Reklam: Henüz alıcı durumunda olmayan kişileri, bir mal ya da hizmetin müşterisi haline getirmeye yarayan bir bilim ya da sanat etkinliğidir.15

12 Orhan Gökçe, İçerik Çözümlemesi Sosyal Bilimlerde Bir Araştırma Yöntemi. (Konya: Selçuk Üniversitesi Yayınları, 1995), s. 116-119.

13 Bottomore, a.g.e., 1973, s.329’dan aktaran Tezcan, a.g.e., 1984, s. 3.

14Karlene H. Roberts ve Hunt David Marshall, Organizational Behavior. (Boston: PWS-Kent Publishing Company, 1990), s.478’den aktaran Süleyman Karaçor, Toplumsal Değişme ve Reklam. (Konya: S. Ü. İletişim Fakültesi Yayınları No:03, 2000), s.18.

15 A.Bülent Göksel, Füsun Kocabaş ve Müge Elden, Pazarlama İletişimi Açısından Halkla İlişkiler

(19)

BÖLÜM I

TOPLUMSAL YAPI VE DEĞİŞİM OLGUSU 1. Toplumsal Yapı

İnsanlık tarihi incelendiğinde, başlangıçtan günümüze insanların toplu yaşamı tercih ettikleri anlaşılmaktadır. Sosyal bir varlık olduğu için toplu yaşamı tercih eden insanoğlu, yaşamını diğer insanlarla ilişki içinde devam ettirmektedir.16 Yalnızca yakın çevre ile sınırlı olmayan bu ilişki günümüzde gelişen ulaşım teknolojileri sayesinde oldukça geniş boyutlara ulaşmıştır. İnsanların toplum olarak bir arada bulunmaları geçici, düzensiz kitleler biçiminde olmamaktadır. Toplum, doğa-insan ve insan-insan ilişkilerinin oluşturduğu bir süreci kapsamakta, bu süreç içerisinde birey toplumdan soyutlanmadığı gibi toplum da bireyden soyutlanmamaktadır.17 George Gurvitch de bu durumu, bireyle toplum, birbirinin dışında ve birbirini yok eden ayrı varlıklar değildir, birey kendi bireysel varlığında toplumsal bir yapı taşımaktadır şeklinde ifade etmiştir.18 Birey toplumsal yaşamı oluştururken toplumsal yaşam da bireyi oluşturmaktadır. Bir başka ifadeyle birey ve toplum arasında karşılıkla bir etkileşim söz konusu olmakta, insanın sahip olduğu değerlerin tümü de bu etkileşim süreci içinde anlam kazanmaktadır. Bu nedenle her toplum bireylerin bir toplamı olduğu kadar, bireylerarası ilişkiler, bu ilişkileri biçimlendiren ve bu ilişkilerin biçimlendirdiği yapısıyla varlığını devam ettirmektedir.

Toplumsal bilimlerin temel kavramlarından biri olan toplum genellikle kendisini oluşturan öğelerle tanımlanmaktadır. Toplumun temel öğeleri ise insan ve doğadır. Kavramın nasıl tanımlandığı bir arada yaşayan insanların hangi özelliklerine önem verildiği ya da insanların nasıl değerlendirildiği ile ilgili olmaktadır. Bu nedenle çeşitli görüş açılarını yansıtan toplum tanımları bulunmaktadır.

Peter Berger’e göre toplum elle tutulup gözle görülmeyen soyut bir kavramdır. Bununla birlikte bu olguyu gerçek yapan insanların birbirleriyle kurdukları ilişkilerdir19. Bu görüş açısına göre toplum, gerçek ilişkiler bütünü olarak tanımlanmaktadır.

16 J.L.Freedman, D.O. Sears ve J.M. Carlsmith, Sosyal Psikoloji. Çev.: Ali Dönmez, Dördüncü Baskı, (Ankara: İmge Kitabevi, 2003), s. 67.

17 Gönül İçli, Sosyolojiye Giriş. (Ankara: Anı Yayıncılık, 2002), s. 32.

18 Orhan Hançerlioğlu, Düşünce Tarihi. (İstanbul: Remzi Kitabevi, 1977), s. 383.

19 P.Berger – B. Berger, Sociology : A Biographical Approach, (Pengiun Books, 1979)’den aktaran Enver Özkalp, Sosyolojiye Giriş. (Eskişehir: Anadolu Ün. Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı, Yayın No: 140, 1998), s. 7.

(20)

Toplumu sosyo-kültürel bir olay olarak değerlendiren Sorokin’e göre toplum, belli anlam, değer ve kurallara sahip, belli bir çevrede bu anlam, değer ve kuralları birbirleriyle yaptıkları etkileşimlerde kullanan birey ve kurallardan oluşmaktadır. Bir başka ifadeyle toplum manevi kültür (anlamlar, değerler, kurallar), maddi kültür (bio-fiziksel araçlar) ve toplumsal ilişkiler (anlamlı etkileşim) bütünü olarak kabul edilmektedir.20

Berelsan ve Steiner toplumu kendi kendini devam ettiren belli bir fiziksel mekanı olan, varlığını uzun koruyan ve belli bir yaşam tarzını paylaşan insan topluluğu olarak tanımlamaktadır.21

Kurtkan’a göre ise toplum insan davranışlarını hem özgürlüğe ulaştıran hem de sınırlandıran, bir yönüyle karşılıklı yardımlaşmalara olanak sağlarken diğer yönüyle gruplaşmalara ve bölünmelere neden olan değişken toplumsal örgütler ve ilişkiler ağıdır.22

Ozankaya ise toplumu öncelikle kendini korumak ve devam ettirebilme amacıyla pek çok çıkarı gerçekleştirebilmek için işbirliği yapan insanlardan oluşan göreli bir devamlılığı olan, belli bir coğrafi yeri ve ortak kültürü bulunan az ya da çok kurumlaşmış ilişkiler bütünü olarak tanımlamaktadır.23

Toplumu sınıflararası bir etkileşim süreci olarak değerlendiren görüşe göre toplum hukukun, adetlerin, geleneklerin gücü ile desteklenen, tarihsel gelişme içinde biçimlenen, belli bir üretim biçimini temel alan ve insanın ileriye yönelik gelişmesinde bir aşama olarak ortaya çıkan, göreli olarak kararlı toplumsal bağlantılar ve insan grupları arasındaki ilişkiler sistemidir24.

Dönmezer ise toplumun özelliklerini şu şekilde özetlemektedir25: a. Her toplum belli bir toprağa bağlı insanlardan oluşmaktadır.

20 Pitirim A. Sorokin, Sociological Theories of Today. (New York: A Harper International Edition, 1966), s. 15-16’dan aktaran Emre Kongar, Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği. (Sekizinci Basım, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2000), s. 41.

21 Bernard Berelsan – Gary A. Steiner, Human Behaviour. (New York: Harcourt Brace and World Inc., 1964), s. 587’den aktaran Aynı, s. 43.

22 Amiran Kurtkan, Genel Sosyoloji. (İstanbul, 1974), s. 4.

23 Özer Ozankaya, Toplumbilimine Giriş. (Ankara: Siyasal Bil. Fak. Yay., 1976), s. 3.

24 G. Osipov, Toplumbilim Teori ve Yöntem Sorunları. Çev.: Ünsal Oskay (Ankara: Sol Yayınları, 1977), s. 153’den aktaran Kongar, a.g.e., s. 45.

25 Sulhi Dönmezer, Toplumbilim. (On birinci Basım, İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım, 1994), s. 7.

(21)

b. Toplumun üyeleri büyük oranda cinsel yolla çoğalma sonucu oluşmaktadır. Bununla birlikte, toplumların göçler ve katılmalar sonucu üye kazanmaları da söz konusudur. Ancak temel kaynak cinsel yolla çoğalma olmaktadır.

c. Toplumu belirleyen asıl özellik, toplumun kendine özgü bir kültüre sahip olmasıdır. Burada kültür geniş anlamı ile kullanılmakta bir başka ifadeyle insanın toplum içinde, toplumun diğer üyeleri ile ilişkili durumdayken öğrendiği bilgiler, elde ettiği yetenekler ve insanın oluşturduğu tüm gerçekler anlamında kullanılmaktadır.

d. Her toplum bağımsız bir grup olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte herhangi bir toplum siyasal açıdan başka bir gruba bağlı olabilmekte, bu durum o toplumun sosyal grup olma özelliğini bozmamaktadır. Oysa bir grubun toplum olabilmesi için diğer bir toplumun sosyal ilişkiler açısından tamamlayıcı bir bölümünü oluşturmaması gerekmektedir.

e. Toplumların başka özelliklerinden birisi de toplum üyelerinin karşılıklı olarak birbirlerinin varlığını bilmeleri, bunun bilincini taşımalarıdır.

Yapılan çeşitli toplum tanımları doğrultusunda geliştirilen bir tanım da şu şekildedir: İnsan ömründen daha uzun bir yaşam sürecine sahip olan, kendi kendini devam ettirebilen, kendini devam ettirebilmek ve çeşitli çıkarları gerçekleştirebilmek için işbirliği durumundaki insanlardan oluşan, sınırları belli olan fiziksel mekanı içeren, göreli bir sürekliliği olan az ya da çok oranda kurumlaşmış ilişkiler bütününe toplum denilmektedir26.

Toplumbilimcilerden bazıları toplumun tanımını yaparken onu canlı bir organizmaya benzetmektedirler. Bu anlayış, her organizmanın bir yapısı olduğu gibi her toplumunda kendine özgü bir yapısı olduğu görüşünü savunur. Toplumsal yapı ilk kez Herbert Spencer tarafından biyolojik benzetmelerle birlikte kullanılmış bir kavramdır. Spencer, toplumsal yapı ve gelişimini organik yapı ve evrimi ile açıklamaya çalışmıştır. Radeliffe-Brown ise kavramı “kişi kişiye olan sosyal ilişkilerin tümü toplumsal yapının bir kısmıdır... Toplumsal yapı incelenirken bakılması gereken

somut gerçeklik belirli bir anda belirli insanları bir araya getiren fiili mevcut ilişkilerdir”27 biçiminde açıklamıştır. R. Brown’a göre belli bir dönem içerisindeki toplumsal yapının izlenmesi o dönem içerisinde yer alan bireyler arasındaki ilişkilerin

26 İçli, a.g.e., s. 33.

27 A.B. Radeliffe – Brown, “On Social Structure”’dan aktaran T. B. Bottemore, Toplumbilim

(22)

incelenmesi anlamına gelmektedir. Biyolojik organizma kendini oluşturan parçaların toplamı olmayıp parçalar arasındaki ilişkilerle birlikte yaşayan bir bütün olarak kabul edilmelidir. Aynı şekilde toplumsal yapı da yapının içinde yer alan bireyler ve bireyler arasında olan ve bireyleri birbirine bağlayan ilişkilerle yaşayıp gelişen bir bütün özelliği taşımaktadır.

Toplumsal yapı kavramını toplumda sürekli ve örgütlenmiş ilişkileri kapsayacak biçimde kullanan toplumbilimciler de bulunmaktadır. Örneğin M. Ginsberg toplumsal yapıyı oluşturan grup ve kurumların bütünü olarak değerlendirmektedir. Bu yaklaşıma göre toplumsal yapı, kurumsal düzenlemeleri ya da toplumsal gruplar arasındaki ilişkileri ya da hem kurumsal düzenlemeleri hem de gruplar arası ilişkileri kapsamaktadır. Bir başka ifadeyle, toplumsal yapı süreklilik gösteren ilişki ve gruplarla açıklanmaktadır. Bu yaklaşım nüfus, çevre ve yerleşim, ekonomi, toplumsal sınıflar, eğitim, din, siyaset, hukuk ve aileyi toplumsal yapının temel öğeleri olarak kabul etmektedir28.

Bir başka yaklaşım ise toplumsal yapıyı toplumsal rol kavramıyla açıklamaktadır. S.F. Madel, “Toplumsal Yapı Teorisi” ve H. Gerth ile C. W. Mills “Karakter ve Toplumsal Yapı” adlı eserlerinde bu konuya yer vermektedirler. Örneğin C. W. Mills toplumsal yapıya kurumları oluşturan roller sistemi olarak bakmaktadır. Madel de toplumsal yapıya somut olarak nüfusları ve nüfusu oluşturan bireylerin davranışlarından, karşılıklı rol oynama kapasitelerinden elde edilen ilişkiler biçimiyle ulaşılabileceği görüşünü savunmaktadır. Bu yaklaşıma göre, rol kavramı nasıl kurum kavramının tanımında önemli bir yer tutuyorsa aynı şekilde kurum kavramı da toplumsal yapı kavramının belirlenmesinde önemli bir yer tutmaktadır29.

Yapısalcı toplumbilimciler ise toplumsal yapı kavramıyla toplumsal yaşamın yalnızca belli bir bölümünün değil toplumun bütününün ifade edildiğini, bu nedenle toplumsal yapı araştırmalarının görgül verilerle ilgilenmeyip bu verilere dayanarak soyut toplum modelleri oluşturma amacına yönelik olmaları gerektiğini savunmaktadırlar30. Yapısalcı akımın kurucusu Levi-Strauss toplumsal yapıyı insanın oluşturduğu sosyal organizasyonlardan ve somut olarak izlenen örneklerin genelleştirilmiş sisteminden ibaret görmektedir. Strauss’a göre her toplum aile

28 Mahmut Tezcan, Sosyolojiye Giriş Temel Kavramlar. (Dördüncü Baskı, Ankara: Feryal Matbaası, 1995), s. 65.

29 Abdullah Dinçkol, Sosyolojiye Giriş. (İstanbul: Der Yayınları, 2001), s. 188.

(23)

sistemleri, sosyal organizasyon ve ekonomik tabakaların farklılaşması gibi çeşitli düzeylerde yapılar bütününü kapsamaktadır.

Levi-Strauss toplumsal yapı konusundaki görüşlerini şu şekilde açıklar:

Toplumsal yapı kavramının empirik gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. gerçek üzerine inşa edilmiş modellerle ilgilidir. Bu nedenle, toplumsal araştırmalarda toplumsal yapı kendi başına bir alan

teşkil etmez. Her tür toplumsal araştırmaya uygulanabilecek bir yöntemdir. Diğer disiplinlerde geçerli olan yapısal çözümleme gibi... Bu noktayı aklımızda tutarak şunu söyleyebiliriz ki yapı, bir çok şartı karşılayan bir modelden oluşur.

İlk olarak, yapı bir sistemin özelliklerini sergiler. Bir çok öğeden oluşur ve bu öğelerin hiç biri diğer öğelerde de değişikliklere yol açmadan değişim göstermez.

İkinci olarak ele alacağımız herhangi bir modelde bir dizi dönüşüm, düzenleme olanağı bulunmalıdır ki aynı tür modeller grubu oluşturabilelim.

Üçüncü olarak, yukarıdakiler, modelin öğelerinden biri y ada bir kaçı bazı düzeltmelere tabi tutulduğunda modelimizin nasıl bir tepki göstereceğini öngörmemizi sağlar.

Son olarak, model öyle kurulmalıdır ki gözlemlenmiş bütün olguları hemen anlaşılabilir kılsın.31

Yapısal fonksiyonel modeli savunan T. Parsons ve R.K. Merton ise toplumsal yapıyı “sosyo-kültürel bir sistem” olarak ele almaktadırlar. Toplumsal sistemin parçaları arasındaki bütünlüğü savunan bu görüş, toplumsal etkileşimlerden başlamak üzere sosyal ilişkiler, rol ve statüler, toplumsal süreçler aracılığıyla yaratılan olgular ve kurumlar, kültür normları ve değer sistemleri fonksiyonel olarak bir bütün oluşturmaktadır32. Merton, bireyi saran çevrenin toplumsal yapı ve kültürel yapı olmak üzere ikili bir özellik taşıdığını savunmaktadır. Toplumsal yapı, toplumsal yaşamda somut olarak izlenebilen toplumsal ilişkiler ve toplumsal kurumların nasıl işlediği ile ilgilidir. Kültürel yapı ise belli bir grup ya da toplumda üyelerin ortak davranışlarını düzenleyen değer yargıları, normlar ve inançlardan oluşmaktadır33. Gerçekte birbirinden ayrılması olanaklı olmayan toplumsal yapı ve kültürel yapı bir başka ifadeyle insan

31 C. Levi-Strauss, Structural Anthorpology. (New York: Basic Books, 1963), s. 15-16’den aktaran Tom Bottemore – Robert Nisbet, “Yapısalcılık”, Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi. Çev.: Binnaz Toprak, Haz: Mete Tuncay – Aydın Uğur (Ankara: Ayracı Yayınevi, 1997), s. 581.

32 Z. Aslantürk – T. Amman, Sosyoloji. (İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2000), s. 252.

33 Mustafa E. Erkal, Sosyoloji (Toplumbilim). (Trabzon: Karadeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Genel Yayın No: 2, 1982), s. 84.

(24)

ilişkileri ile toplumsal değerler, kurallar ve anlamlar sosyo-kültürel yapıyı oluşturmaktadır34.

Toplumsal yapı kavramını farklı bakış açılarından hareketle açıklamaya çalışan çeşitli yaklaşımlar, toplumsal süreçte yer alan önemli öğelere dikkat çekerek bazı öğeler üzerinde birleşebilmişlerdir. Buna göre toplumsal yapının tanımlanmasında temel alınan öğeleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

a. Toplumsal yapı toplumsal yaşam öğelerinin birbirlerine bağlandığı düzenlemeleri, bir başka ifadeyle parçaların bütün ile olan düzenli ilişkilerini kapsamalıdır.

b. Bu ilişkiler üst üste gelecek biçimde yapılaşmış olmalı, bir başka ifadeyle karışıklığın değişen düzenleme biçimleri olarak değerlendirilmemelidir.

c. İlişkilerin önemi kısa zaman aralıklarıyla sınırlandırılmamalı, bir başka ifadeyle ilişkiler devamlılık göstermelidir35.

Bu görüşler doğrultusunda toplumsal yapı kavramını şu şekilde tanımlamak mümkün olabilir: Toplumsal yapı toplumu oluşturan başlıca öğeleri, bu öğelerin toplum içindeki yerlerini ve aralarındaki ilişkileri, işleyişlerindeki düzenlilikleri açıklayan bir kavramdır. Toplumsal yapının öğeleri arasında karşılıklı bir uyum söz konusudur. Bu nedenle herhangi bir ekonomik sistemin hangi aile, eğitim, din ve siyasi kurumlarla uyum içerisinde bulunacağını anlamak mümkün olmaktadır36. Toplum yaşamının varlığı ve devamı için neslin devam ettirilmesi, yeni üyelerin toplumsallaştırılması, bireylerin yaşama bağlanması gibi yerine getirilmesi gereken toplumsal işlevler bulunmaktadır. Bu temel işlevleri yerine getiren öğeler aynı zamanda toplumsal yapıyı da oluşturmaktadır. Toplumsal işlevler ve onları yerine getiren yapısal öğeler birbirlerine bağımlı olarak işleyen işlev ve yapılardan oluşmaktadır37. Yapıyı oluşturan her öğe yerine getirdiği işlev ve varlığı nedeniyle yapıyı tamamlayıcı bir özelliğe sahip konumdadır38. Bununla birlikte yapıyı oluşturan öğelerin farklı özelliklere sahip olması ve öğeler arası ilişki biçimlerinin kendine özgü formlarının olması farklı toplumsal yapıların oluşmasına neden olmaktadır.

34 Kongar, a.g.e., s. 35.

35 Altan Eserpek, Sosyoloji. (Ankara: Ankara Ün. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yay. No: 303, 1981), s. 215.

36 Tezcan, 1995, a.g.e., s. 66. 37 Ozankaya, 1994, a.g.e., s. 177. 38 Erkal, a.g.e., s. 83.

(25)

Toplumsal yapının öğeleri arasında hiyerarşik bir düzen ve fonksiyonel bir ilişki söz konusudur. Toplumsal davranış alanı içerisinde yer alan bütünlüklerin her biri bir yapıyı oluşturmaktadır. Bu bütünlüklerin hiyerarşik düzen ve fonksiyonel ilişkilerinden de toplum adı verilen ana bütünün yapısı oluşmaktadır. Ancak, farklı bakış açıları doğrultusunda yapılan toplumsal yapı tanımları toplumsal yapının öğeleri konusunda da farklı görüşlerin oluşmasına neden olmuştur. Örneğin, sosyal psikolojiye yakın sosyoloji anlayışına göre toplumsal yapının öğeleri “normatif düzen, mevkiler örgüsü, yaptırım düzeni, beklenen karşılıklar düzen ve eylem düzeni”dir39. Kıray’a göre doğal kaynaklar, bunları işlevsel hale getirmek için kullanılan teknoloji, nüfus ve özellikleri, sosyal organizasyon ve bunların etkileşiminden doğan değerler sistemi toplumsal yapının öğelerini oluşturan değişkenlerdir40. Gezgin’e göre ise toplumsal yapının öğeleri fiziksel öğe, demografik öğe, ekonomik ve sosyal organizasyon, ekonomik yaşamın işleyişi, kültür öğeleri ve toplumsal ilişkilerden oluşmaktadır41.

2. Toplumsal Yapının Unsurları 2.1. Fiziksel unsur

Toplumsal yapının öğeleri arasında yer alan fiziksel öğe, toplumun yaşadığı doğal çevreyi, bu çevrenin toplumsal yaşamın düzenlenişi ve işleyişi ile ilgili etkilerini ve nüfusun yerleşim dağılımını ifade etmektedir42. Bireyin fiziksel çevresi tam olarak belirlenmiş yönleri kapsamaktadır. Bunlar hava, ışık, sıcaklık ve yerçekimini kapsayan fizik ve kimyasal yön ile hayvan ve bitki dünyasını kapsayan biyolojik yön olmak üzere ikiye ayrılmaktadır43.

Doğal çevrenin birey üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğu düşüncesi Aristo’ya kadar uzanmaktadır. Aristo, Yunanlıların en gelişmiş uygarlıklardan birini oluşturmalarının nedeni olarak içinde yaşadıkları doğal çevreyi görmüştür. Modern dönemde ise Montesquieu, doğal çevrenin bireyin hem fiziksel hem de psikolojik özelliklerini belirlediğine ilişkin görüşü ilk kez savunanlardandır. Montesquieu’ya göre soğuk ülkelerde yaşayan insanlar soğukkanlı, acılara karşı duyarsız, fiziksel olarak

39 George A. Lundberg, C. Clarence Schrag ve N. Otto Larsen, Sosyoloji. Çev: Özer Ozankaya (Ankara: 1970), s. 166.

40 Mübeccel Kıray, Toplumbilim Yazıları. (Ankara: 1981), s. 21.

41 M. Fikret Gezgin, Sosyal Yapı Açısından Genel Sosyoloji – Köy Sosyolojisi İlişkileri. (İstanbul: 1997), s.23’den aktaran Dinçkol, a.g.e., s. 189.

42 Dinçkol, a.g.e., s. 190.

43 Samuel Koenig, Sosyoloji Toplum Bilimine Giriş. Çev.: S. Sucu, O. Aykaç (İstanbul: Ütopya Kitabevi Yayınları, 2000), s. 40.

(26)

güçlü, dinç ve cesurdurlar. Sıcak bölgelerde yaşayan insanlar ise genellikle sıcakkanlı, hassas, hırstan yoksun, zayıf ve çekingen olma eğilimindedirler. İngiliz tarihçi Thomas Buckle de “Uygarlık Tarihi! Adlı çalışmasında doğal çevrenin kültür üzerinde belirleyici bir etkiye neden olduğunu savunmaktadır. Aynı şekilde Friedrich Ratzel “Devlet ve Ülkesi” adlı çalışmasında bir ülkenin fiziksel çevresi ile siyasal örgütlenmesi arasında yakın bir ilişki olduğuna inanmaktadır44.

İklimin bireyler üzerinde belirleyici bir etken olduğunu savunan Ellsworth Huntington ise “Uygarlık ve İklim” adlı çalışmasında mevsimlerin bile insan davranışları üzerinde etkileri olduğunu iddia etmektedir. Huntington’a göre insanların davranışları sıcaklık derecelerine uygun olarak değişiklik göstermektedir. Yüksek sıcaklık derecelerinde yaşamın yavaş temposuna karşılık düşük sıcaklık derecelerinde gelişmiş yaşam seviyesine ve daha fazla düşünsel ve fiziksel faaliyetlere ulaşılmaktadır45.

Araştırmalardan bazıları doğal çevrenin toplum üzerinde etkili olduğu konusunda benzer düşüncelere sahip olsalar da bazıları bu etkinin sonucu belirleyebilecek özellikte bir etki olmadığını iddia etmektedirler. Örneğin Goldenweiser “Antropoloji” adlı çalışmasında coğrafi belirlenimcilik kuramını çürüten örnekler vermektedir. Goldenweiser’e göre, Kaliforniya yerlileri çok sayıda nesnesin yapımında kullanılabilecek bir madde olan kerestenin kolaylıkla elde edilebileceği bir bölgede yaşadıkları halde bu bölgede kereste endüstrisini geliştirememişlerdir. Aynı şekilde Kuzey Amerika’nın çoğu bölgelerinde kil bulunmasına rağmen yalnızca bazı kabileler çömlekçilikle ilgilenmektedir46. Bu nedenle doğal çevrenin toplumsal olaylar üzerindeki etkisi genellikle belirleyici bir özelik taşımamaktadır47. Oysa toplumsal öğelerin insan ve dolayısıyla toplum üzerinde daha belirleyici ya da kesin etkilere sahip olduğu görüşü yaygın olarak kabul edilmektedir48. Toplumsal öğelerin anlaşılabilmesi için de öncelikle insanı tanımak, onun amaç ve doğasını açıklayabilmek gerekmektedir.

2.2. Demografik unsur

44 Koenig, a.g.e., s. 41-42.

45 Emory S. Bogardus, A History of Social Though. (Los Angeles, 1929), s. 275-288’dan aktaran Nihat Nirun, Sistematik Sosyoloji Yönünden Sosyal Dinamik Bünye Analizi. (Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Sayı : 56, 1991), s. 9-10.

46 Koenig, a.g.e., s. 41. 47 Dinçkol, a.g.e., s. 190. 48 Koenig, a.g.e., s. 43.

(27)

Demografi, en genel anlamıyla insan nüfusunun dağılımı, bileşimi ve değişiminin bitimi olarak tanımlanmaktadır49. Bir ülkenin toplumsal yapısını anlayabilmek için öncelikle o ülkenin nüfus bileşimini bir başka ifadeyle nüfus piramidini bilmek gerekmektedir. Bu nedenle toplumbilimcilerin başlıca ilgi alanları arasında toplumsal ve ekonomik gelişme ile nüfus arasındaki ilişki olmaktadır. Bu ilgi

genellikle hem nüfus artışını etkileyen öğeler hem de nüfus artışının toplumsal yapıda oluşturduğu değişmeler üzerinde odaklanmaktadır.

Bir toplum yapısının demografik açıdan araştırılmasında genellikle statik ve dinamik olmak üzere ikili bir yaklaşım kabul edilmektedir50.

Statik demografi, araştırmanın yapıldığı dönem ya da dönemler içerisinde nüfusun sayı ve yoğunluk açısından belirlenmesi, köy ve kent nüfusunun gösterdiği değişimler, nüfusun ülke genelinde yerleşme biçimlerine göre dağılımı, iç ve dış göçler ortalama doğum ve ölüm oranları, yaş oranı, çalışan nüfusun mesleklere göre dağılımı gibi konuların belirlenmesi ve istatistikler aracılığıyla yansıtılması olarak tanımlanabilir. Dinamik demografi ise statik demografi sonucu elde edilen verilerin kendi içindi ya da geçmiş yıllar ile karşılaştırılması sonucu nüfus hareketlerinin değerlendirilmesi olarak tanımlanmaktadır51.

Nüfus hareketleri toplumsal, ekonomik, teknolojik ve kültürel etkenlere bağlı olarak oluşmaktadır. Bu değişimde doğumlar, ölümler, iç ve dış göçler temel değişken olarak rol oynamaktadır. Dış göçler dikkate alınmadığında nüfus oranlarındaki her değişim doğum ve ölüm oranlarının bulunmasıyla değerlendirilebilir. Bir başka ifadeyle bir toplumun yapısı o toplumun nüfusu, bu nüfusun yoğunluğu, doğum-ölüm ve kadın-erkek oranları, yaşam süresi ve yaş gruplarının dağılımı ile yakından ilişkili olmaktadır. Yüksek doğum oranları genellikle ekonomik açıdan az gelişmiş toplumlarda daha fazla görülmektedir. Doğum oranlarını etkileyen en önemli iki öğe ise toplumun kültürel ve sosyal özellikleridir. Kadınların eğitim düzeylerinin yüksek olduğu toplumlarda doğum oranlarında azalma gözlenmektedir. Toplumun zenginliği ve yüksek refah düzeyinin göstergesi olarak kabul edilen bir başka değişken de ölüm oranlarındaki azalmadır. Çağdaş toplumlarda daha iyi yaşam koşulları ve sağlık koşullarındaki gelişmeler sonucunda ölüm oranlarında azalma gözlenmektedir. Ortalama yaşam süresi ise bir

49 Tezcan, 1995, a.g.e., s. 67. 50 Dinçkol, a.g.e., s. 190. 51 Aynı. s. 190-191.

(28)

toplumdaki bireylerin yaşayacakları ortalama süreyi ifade etmektedir52. Bir toplumdaki kadın ve erkek nüfuslar arasındaki farklar da çeşitli toplumsal dengesizliklere zemin hazırlamaktadır. Nüfusun mekansal açıdan yaşa ve cinsiyete göre dağılımında ise toplumsal ve ekonomik faaliyetlerin özelliklerine bağlı olarak değişiklikler gözlemlenmektedir. Örneğin sanayi bölgelerinde genç erkek sayısı, tarımsal bölgelerde ise çocuk sayısı daha fazla bulunmaktadır. Nüfusun mesleklere göre dağılımında ise özellikle tarım alanlarında çalışanlarla tarım dışı alanlarda çalışanlar arasındaki oran toplumun ekonomik yapısını yansıtan bir gösterge olarak kabul edilmektedir53.

Göç olgusu ise itme ve çekme faktörü olmak üzere iki tür değişkenden etkilenmektedir. Bireyin içinde yaşadığı koşulların uygun olmaması nedeniyle yaşadığı yerden ayrılmasına “itme faktörü”, bireylerin daha iyi yaşam standartları ve gelir elde etme amacıyla şehirlere göç etmeleri de “çekme faktörü” olarak açıklanmaktadır. Şekil 1’de göçe neden olan faktörlere yer verilmektedir.

Şekil 1: Göçe neden olan faktörler

Kaynak: Enver Özkalp, Sosyolojiye Giriş. (Eskişehir: Anadolu Ün. Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma

Çalışmaları Vakfı, 1998), s. 212.

Kısaca belirtmek gerekirse, her toplumsal yapı, bu yapıyı oluşturan toplumsal kurumların, insan ilişkilerinin ve bunların karşılıklı ilişkilerinden doğan toplumsal değerlerin birbirlerini karşılıklı olarak etkiledikleri bir bütünden oluşmaktadır. Bu bütün bazen hızlı bazen de yavaş bir değişim göstermektedir. Yapıyı oluşturan öğelerin karşılıklı ilişki içerisinde bulunmaları da toplumsal yapının bir yönünün değişim diğer yönlerinin değişmeden kalmasına engel olmaktadır. Bu nedenle toplumsal yapı olarak

52 Enver Özkalp, Sosyolojiye Giriş. (Eskişehir: Anadolu Ün. Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı, 1998), s. 263-268.

(29)

adlandırılan bütünün her yönü zaman içerisinde farklı derecelerde de olsa değişime uğramakta ve bu değişim zincirleme tepkiler biçiminde gözlemlenebilmektedir54.

3. Toplumsal Değişme ve Tanımı

Her toplum ve her kültür sürekli bir hareketlilik içerisinde yer almaktadır. İlkel ya da gelişmiş olsun hiçbir toplum durağan bir yapıya sahip değildir. Bu nedenle, değişime uğramayan bir canlı, değişmenin olmadığı bir insan topluluğu düşünmek mümkün olmamaktadır. Bu çerçevede değişme hem kültürel hem de toplumsal alanda gözlenebilir etkilere sahiptir.

Değişme kavramı en genel ifadeyle önceki durum ya da davranıştan farklı olma biçiminde tanımlanabilir55. İlk toplumbilim kuramlarında değişme, evrim, ilerleme ve gelişme kavramları birbirlerinin yerine kullanılmıştır56. Bu durum, değişmenin nedenlerini, yönlerini, hızını bir başka ifadeyle temel ilkelerini bilmemekten kaynaklanmaktadır. Değişme nesnel bir kavram olduğu için değer yargısı taşımamaktadır. Bu nedenle iyiye ya da kötüye yönelik bir yönelme söz konusu olmamakta, hem ilerleme hem de gerileme değişme olarak kabul edilmektedir57. Zaman içerisinde düzenli bir duruma dönüşen değişmeler ise evrim olarak tanımlanmaktadır. İnsanın olgunlaşması, düşüncelerinin gelişerek pekişmesi, dildeki dönüşümler evrim kavramı ile açıklanabilir58. İlerleme kavramı ise değişme ya da evrim ile oluşan olgunun daha iyi yönde olduğunu belirtmek için kullanılmaktadır. Genellikle bireylerin istek, inanç ve eğilimleriyle ilişkilidir. Gelişme kavramı ise herhangi bir alanda elde edilen olumlu bir mesafe olarak değerlendirilmektedir. Toplum ve insanlık için olumlu yönde olan her yeni boyut gelişme olarak kabul edilebilir. Orta sınıfın yaygınlaşması ya da akılcı düşünme alışkanlığının yaygınlaşması gelişmeye örnek olarak verilebilir. Bu örnekler tüm insanlar için kabul edilebilir özelliklere sahiptir. Bununla birlikte herkes için istenen yön her zaman aynı olmayabilir. Bu nedenle gelişme kavramı değer yargısının etkisi altında bulunmaktadır.

54 Kıray, 1999, a.g.e., s. 95.

55 Mahmut Tezcan, Sosyal ve Kültürel Değişme. (Ankara: Ankara Ün. Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, No: 129, 1984) s. 2.

56 Bottemore, 2000, a.g.e, s. 289. 57 Erkal, a.g.e., s. 118.

(30)

Oysa değişme belli bir toplumsal gerçeği değer yargılarının tamamından arınmış olarak, özel bir durum ya da görünümlerin tamamını kapsayacak biçimde açıklayan nesnel bir kavramdır.59

Dünyanın doğal ve beşeri tarihi incelendiğinde durağanlığın değil değişmenin temel bir özellik olduğu anlaşılmaktadır. Değişmenin arkasında ise hem doğal süreçler hem de insana özgü özellikler yer almaktadır60. Herakteitos (M.Ö. 540-480), Periphyseos “Tabiata Dair” adlı çalışmasında hiçbir nesnenin aynı kalmadığını sürekli bir değişim içinde bulunduğunu ve farklı biçim ve varlıklara dönüştüğünü belirtmiş ve değişimi şu şekilde açıklamıştır: “Her şey akar. Aynı ırmağa iki kez giremezsin çünkü her girişinde üzerinden başka sular geçer”61.

Siyasal sistem açısından değişme kavramı, sistemin siyasi, ideolojik ve ekonomik alt sistem ve kurumlarında yaşanan insan ilişkilerindeki farklılaşmalardır. Fen bilimlerine göre değişme, maddenin başka bir biçime dönüşmesi, fiziksel ya da kimyasal yapısının farklılaşması olarak kabul edilmektedir. Toplumbilimciler ise kavramı, davranış biçimlerinde oluşan farklılaşmalar olarak tanımlanmaktadır62. Bir başka ifadeyle toplumda ve insanda oluşan farklılaşmalar değişme olarak nitelendirilmektedir63.

Toplumun sosyal yapısında meydana gelen değişiklikleri ifade eden toplumsal değişmenin çeşitli tanımları yapılmaktadır. Tanımlarda yer alan terimlerin farklı anlamlarda kullanılması ve toplumbilimcilerin konuya farklı açılardan yaklaşmaları kavram hakkında çok sayıda tanım yapılmasına neden olmuştur. Bununla birlikte bütün tanımlarda ortak noktalar bulunmaktadır.

Toplumsal değişme konusunda yapılan tanımlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz.

Kurtkan, değişme kelimesinin hiçbir yönü ifade etmeyen nötr bir kavram olduğunu bu nedenle ilerleme ve gelişme kavramlarıyla karıştırılmaması gerektiğini vurgulayarak, toplumsal değişmeyi bir süreç içerisinde ele alır ve şöyle tanımlar: “Sosyal değişme, muayyen şartların hakim olduğu bir durumun başlangıcından itibaren mevcut sosyal

59 Tolan, a.g.e., 1983, . 277.

60 İlhan Tekeli, “Değişenin Değiştirme Zorunluluğu Var mı?”, 75 Yılda Değişen Yaşam Değişen

insan Cumhuriyet Modaları, (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, Bilanço 98 Yayın Dizisi, 1999), s. 31.

61 Tezcan, 1995, a.g.e., s.169.

62www.bıltow2001.kolayweb.com/tez1html. 63 İçli, a.g.e., s. 110.

(31)

kuvvetlerin muayyen bir tarzda tesir etmesi şeklinde beliren devamlı bir değişme durumudur”64.

Tezcan’a göre toplumsal değişme, “toplumun yapısını oluşturan toplumsal ilişkiler ağının ve bunları belirleyen toplumsal kurumların değişmesidir”65.

T.B. Bottemore göre toplumsal değişme “toplumsal yapıda (toplumun büyüklüğündeki değişimler de bunda yer almaktadır) belirli toplumsal kurumlarda ya da kurumlararası ilişkilerdeki değişimdir”66.

Mucchıelli’ye göre toplumsal değişme, “belli bir anda bireylerin tutum ve davranışlarında dönüşümün, yani zihniyetteki dönüşümün toplum üzerindeki sonucudur”67.

Smith’e göre toplumsal değişme “mevcut birimdeki rollerin, kodların veya normların yapısı ve doğasındaki değişiklikleri içerir”68. Değişmenin araştırılması süreci yeni norm ve rollerin oluşmasında ya da eski norm ve rollerin artması ya da azalmasındaki nedenlerle ilgilenmektedir. Ayrıca, bu artışların ya da azalmaların toplumsal yapılarda neden olacağı sonuçlar üzerinde durulur.

Le Play ise toplumsal değişmeyi “iç insan ve çevre ilişkilerinde meydana gelen değişme” olarak tanımlamaktadır69.

Kongar’a göre toplumsal değişme “temelinde teknolojik değişmenin yattığı insanlararası ilişkilerin değişmesidir”70. Bu nedenle toplumsal değişme üretim ve mülkiyet ilişkisinin değişmesinin yanısıra anlamların, değerlerin ve kuralların değişmesine de bağlı olmaktadır. Bu durum zamanla genel toplumsal değişmeye neden olabilir. Bir başka ifadeyle, belli bir toplumda meydana gelen toplumsal değişmenin temelinde teknoloji ya da ideoloji yer almaktadır.

64 Amiran Kurtkan Bilgiseven, Köy Sosyolojisi. (İstanbul: Filiz Kitabevi, 1988), s. 220-221. 65 Tezcan, 1984, a.g.e., s. 3.

66 Bottemore, 2000, a.g.e., s. 329.

67 A. Decoufle, Sociologie de la prevision, PUF 1976’dan aktaran Alex Mucchıelli, Zihniyetler. Çev.: Ahmet Kotil. İstanbul: İletişim Yayınları, 1991, s. 59.

68 Anthony D. Smith, Toplumsal Değişme Anlayışı (İşlevselci Toplumsal Değişme Kuramının Bir

Eleştirisi). Çev.: Ülgen Oskay (Ankara: Gündoğan Yayınları, 1996), s. 30.

69 Orhan Türkdoğan, Türkiye’de Köy Sosyolojisinin Temel Sorunları. (Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1970), s. 43.

Şekil

Tablo 1: Ölçülebilir Mecraların Net Yayın Gelirleri
Tablo 2: En Çok Reklam İzlediğimiz Aylar  AY  SÜRE / SN  1  Mayıs  6.350.703  2  Haziran  6.341.848  3  Ekim  5.892.828  4  Eylül  5.601.069  5  Temmuz  5.496.151  6  Aralık  5.367.019  7  Nisan  5.281.363  8  Kasım  5.249.451  9  Ağustos  4.731.570  10  M
Şekil 1: Göçe neden olan faktörler
Tablo 3 : Çeşitli Kültür Kavramları ve Anlamları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırmanın bulguları, ulusal bölgesel gelişme li- teratüründe sıklıkla karşımıza çıkan sosyo ekonomik gelişmişlik, 20 rekabet gücü, 21 sanayi kümelenmesi 22

İnkılapçılar ise, bütün medeniyetlerin Orta Asya Türk kaynaklı olduğu inancındadırlar. Buna bağlı olarak, bütün dillerin de Türk kökünden geldiğini

Katılımcıların hemen her gün sosyal ağları kullanmaları sonucuna bağlı olarak günde ortalama 2-4 saat arasında bu sosyal ağlarda zaman harcadıkları

Kongrede özellikle ekonomi, zirai ve bayındırlık üzerine müzakereleri yapılıp daha sonra kaza idare heyeti ve vilayet kongreleri için delege seçimleri yapılıp

Kur'an-ı Kerim açısından bakıldı­ ğında aslında peygamberin kemal sahibi olu§u, onun peygamber olarak görevlen- dirilmesinde etkin bir faktör olarak görünmekle

Cetin (2016) examined the correlation between R&D expenditures and high-tech product exports in Mexico, Brazil, Thailand, Malaysia, China, South Africa and Turkey,

In general the decreases in the strength properties of heat-treated sessile oak samples can be related to thermal degradation and lost of chemical building elements of wood to a

Bu bulgular doğrultusunda bireylerin GKÖ ve SMÖ puan ortalama- larının düşük olduğu; sosyodemografik özelliklerinin gruplararası kaygı düzeyine ve sosyal