• Sonuç bulunamadı

OLAY I (20 PUAN) SORU: (A) nın itirazları hukuken isabetli midir? Her bir iddia bakımından ayrı ayrı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "OLAY I (20 PUAN) SORU: (A) nın itirazları hukuken isabetli midir? Her bir iddia bakımından ayrı ayrı"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ 2019-2020AKADEMİK YILI

TİCARET HUKUKU DERSİ BİTİRME SINAVI SORU VE CEVAPLARI

ÇİFT NUMARALI ÖĞRENCİLER

(30.06.2020-11.30) OLAY I(20PUAN)

Tacir (A) sahibi olduğu ticari işletme niteliğindeki tavuk çiftliği ile ilgili olarak, işletmeyi ilgilendiren ve 100.000-TL’yi aşmayan her türlü iş ve işlemleri yapmak üzere (B)’yi yetkilendirmiştir. (A) bu yetkilendirmeyi miktar sınırlamasıyla birlikte ticaret siciline tescil ve ilan ettirmiştir.

Göreve başlayan (B), (A)’yı temsilen 21.02.2018 tarihinde tacir (C)’den 150.000-TL değerinde kümes satın almıştır.

İşlerin umduğu gibi gitmemesi üzerine (A), 21.06.2018 tarihinde adi yazılı bir sözleşmeyle, tavuk çiftliğini tüm aktif ve pasifleriyle birlikte (D)’ye devretmiş ve sözleşmeyi aynı gün ticaret sicilinde tescil ve ilan ettirmiştir. Bu sözleşmeye (D)’nin çiftliğin devirden önce doğmuş bulunan borçlarından tek başına sorumlu olacağına ilişkin bir hüküm de konulmuştur.

26.06.2019 tarihine gelindiğinde hâlâ kendisine ödeme yapılmamış olan (C), satış bedeli ve işlemiş faizlerin tahsili için (A)’ya karşı iflas yoluyla takip başlatmıştır.

Bu takibe karşılık (A):

1) (B)’nin yaptığı sözleşmenin -yetkilendirmeye ilişkin sınırlama sebebiyle- kendisini bağlamadığını, 2) Ayrıca kendisinin işletmesini devretmiş olması sebebiyle tacir sıfatının kalmadığını ve bu nedenle iflas yoluyla da takip edilemeyeceğini,

3) Kaldı ki aralarındaki devir sözleşmesi uyarınca bu borçtan kendisinin değil (D)’nin sorumlu olduğunu

ileri sürerek itiraz etmiştir.

SORU: (A)’nın itirazları hukuken isabetli midir? Her bir iddia bakımından ayrı ayrı değerlendiriniz. (1. iddia 6 puan; 2. iddia 7 puan; 3. iddia 7 puan)

1. (B)’nin yaptığı sözleşmenin (A)’yı bağlamadığına yönelik iddia yerinde değildir. Zira (B) işletmenin tüm işlerini yürütmek üzere atanmış olup ticari temsilcidir (BK 547/1). Ticari temsilcinin yetkisine miktar bakımından getirilmiş sınırlamalar ticaret siciline tescil edilmiş olsalar bile -kanunen tescili öngörülen hususlardan olmadıklarından- üçüncü kişiler bakımından sonuç doğurmaz (BK 549/4). Dış ilişkide herhangi bir sonuç doğurmayan bu sınırlamayı bildiği ispatlanamayan kişiler ile yapılan sınırı aşan işlemler de taciri bağlar. Olayda da (C)’nin bu sınırlamaları bildiği bilgisi verilmediğinden (A), bu sözleşmeyle bağlıdır.

2. Olayda (A) gerçek kişi olup gerçek kişiler, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adlarına işletmekle tacir sıfatını kazanırlar, (A), tacir sıfatının sona erdiğini ve bu nedenle iflas yoluyla takip edilemeyeceğini iddia etmiştir. İflas yoluyla takip edilebilme, tacir olmanın sonuçlarındandır. Ancak tacir sıfatının kaybı, doğrudan, ticareti terk eden tacirin iflas yolu ile takip edilmesini engellemez.

Ticareti terk eden tacir 15 gün içinde durumu kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmek ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmak zorundadır (İİK 44; ayrıca bkz. TSY 51/4). Durum, ticaret sicil gazetesinde ve alacaklıların bulunduğu yerlerde alışılmış ve uygun vasıtalarla ilan edilir. Bu ilan tarihinden itibaren 1 yıl içinde ticareti terk eden tacir hakkında iflas yoluyla takip yapılabilir (İİK 44/2). Olayda (A), ticari işletmesini devretmiş ve devir sözleşmesini ticaret siciline tescil ve ilan ettirmişse de mal beyanında bulunmuş değildir. Bu nedenle kendisinin iflas yoluyla takip edilmesi mümkündür.

Olayda buna ilişkin bir bilgi yer almamakla birlikte, çiftliğin (A)’nın tek ticari işletmesi olmaması ihtimalinde ise (A)’nın tacir sıfatı devam edeceğinden iflas yoluyla takip edilmesi de mümkün olur (TK 18/1).

3. Olaydaki ticari işletme, adi yazılı sözleşmeyle geçerli biçimde devredilmiştir (TK 11/3). Ticari işletmenin devri hâlinde işletmenin borçları bakımından, devreden de devralanla birlikte 2 yıl süreyle müteselsil olarak sorumlu kalır (BK 202/2). Bu süre müeccel borçlarda muacceliyet tarihinden itibaren başlar. Olaydaki satış sözleşmesi işletmenin devrinden önce kurulmuş olup, devir tarihinden itibaren 2 yıllık süre geçmemiştir. Bu nedenle (A)’nın borçlardan sorumluluğu devam etmektedir.

(2)

(A)’nın (D) ile yaptığı anlaşma da kendi aralarında geçerli olup, üçüncü kişi (C)’yi bağlamamaktadır.

Dolayısıyla (A)’nın bu savunması isabetli değildir.

OLAY II(20PUAN)

(A), kardeşi (B)’nin ricası üzerine (V) Bankası İzmit/Kocaeli Şubesi nezdinde işleyen çek hesabı üzerinden kendisine verilmiş bulunan matbu bir çek yaprağını (B) lehine, bedel kısmını “500.000-TL”, düzenlenme tarihini “28.02.2019” ve düzenlenme yerini “Mersin” olarak doldurup diğer unsurları da tamamlayarak imzalamıştır.

(B)’nin masasını düzeltirken çeki bulan sekreter (S), bu çekin arka yüzüne (B)’nin imzasını taklit ederek bir tam ciro yapmış ve bir borcuna karşılık olarak çeki (C)’ye vermiştir.

(C), bedel hanesindeki “5” rakamını “6” olarak değiştirdikten sonra çeki bir tam ciro ile (D)’ye devretmiştir. (D) çeki tam ciro ile (E)’ye; (E) de beyaz ciro ile (F)’ye devretmiştir. (D)’ye borçlu olan (F) ise borcuna karşılık olarak bu çeki hiçbir işlem yapmaksızın (D)’ye teslim etmiştir.

(A), (B)’den çekin çalındığı haberini aldıktan sonra 11.03.2019 tarihinde (V) Bankası’nı arayarak çekin ödenmemesi talimatını vermiştir.

(D), 01.04.2019 tarihinde (V) Bankası Tarsus/Mersin şubesine çek bedelinin ödenmesi için başvurmuş, ancak (V) Bankası, (A)’nın talimatını gerekçe göstererek ödeme yapmaktan kaçınmıştır.

SORU VE CEVAPLAR

1. (V) Bankası’nın ödeme yapmaktan kaçınması yerinde midir? Değerlendiriniz. (10 puan) Olayda düzenleyenin verdiği talimat, ödeme yasağı anlamına gelir. Çekin çalınması durumunda çek iradesi dışında elinden çıkan kişi olan lehtar (B), mahkemeye başvurmalı ve mahkeme üzerinden ödemeden men talimatı almalıdır (TK 757/1). Böyle bir talimat olmadığından Bankanın ödememe gerekçesi geçerli değildir.

Bir başka ihtimal olarak, (A)’nın çekin ödenmemesine yönelik talimatı, çekten cayma beyanı olarak kabul edilebilir; cayma beyanı ise ibraz süresi dolduktan sonra hüküm ifade eder (TK 799/1). Olayda çekte düzenlenme yeri Mersin’dir. Ödeme yeri bakımından çekte açıklık olmadığından ödeme yeri, muhatabın ticaret unvanının yanında yazan Kocaeli’dir (TK 781/2). Düzenlendiği yerden başka yerde ödenecek çek söz konusu olduğundan ibraz süresi bir aydır (TK 796/1). İbraz süresi, çekte yazılı düzenleme tarihinin ertesi günü işlemeye başlar (TK 796/3). Olayda bir aylık ibraz süresinin başlangıcı 01.03.2019 tarihidir. 01.04.2019 tarihinde yapılan ibraz, ibraz süresinin içinde yapıldığından cayma beyanı hüküm doğurmaz ve bankanın ödemeden kaçınması isabetsizdir.

2. (D)’nin başvurma hakkının olduğu varsayımında, kime/kimlere hangi miktar için başvurabileceğini gerekçeleriyle açıklayınız. (10 puan)

Düzenleyen (A)’ya 500.000-TL için başvurabilir. (A) hatır def’ini (D)’ye ileri süremez, zira (D) bilerek borçlu zararına hareket eden konumunda değildir (TK 659/2).

(B), kendisine başvurulması hâlinde ileri sürebileceği bir mutlak defi olan sahte imza defiye sahiptir.

(B)’nin imzasının sahteliği senedin geçersizliğine yol açmaz (TK 677/1). Ancak geçersizlik kişiliğinde doğan (B) tarafından herkese karşı ileri sürülebilir.

(C)’ye 600.000-TL için başvurabilir. (C), çeki tam ciro ile (D) devrederek bedelde tahrifat yaptıktan sonra senede imzasını koymuştur ve tahrif ettiği yeni bedelle sorumlu olur (TK 748).

(E)’ye başvuru imkânı bulunmamaktadır. Çeki tam ciro ile (E)’ye devretmiş bulunan (D), aynı zamanda yetkili hamil olması sebebiyle ciro zincirinde şeklen (E)’nin hem önünde hem arkasında yer almaktadır. Bu hâlde başvuru hakkını kullanırken çeki (E)’ye devretmeden önceki konumuna döndüğü kabul edilir.

(3)

OLAY III(60PUAN)

(Z) Eczacılık Anonim Şirketi [=(Z) AŞ] 01.07.2016 tarihinde ticaret siciline tescil edilmiş olup 1.000.000 TL’lik esas sermayesinin tamamı tescil öncesinde ödenmiştir.

(Z) AŞ’nin esas sermayesi, her biri 10.000 TL itibari değere sahip 100 adet paya bölünmüştür ve paylar (A) ve (B) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır:

Toplamda otuz adet olan (A) grubu payların yirmi tanesi (P1)’e, on tanesi (P2)’ye;

Toplamda yetmiş adet olan (B) grubu payların tamamı (P3)’e aittir.

(Z) AŞ esas sözleşmesinde -zorunlu diğer hükümlerin yanında- aşağıdaki düzenlemeler de yer almaktadır:

(A) grubu payların her biri 2 oy hakkı, (B) grubu payların ise her biri 1 oy hakkı verir.

Yönetim kurulu 3 kişiden oluşur, görev süresi 3 yıldır, ilk yönetim kurulu üyeleri (Y1), (Y2) ve (Y3)’tür.

Yönetim kurulu üyelerinin her biri şirketi temsile tek başına yetkilidir.

(Z) AŞ’nin hukuka uygun bir çağrıya dayanarak yapılan 20.03.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısına tüm pay sahipleri katılmış, toplantıda diğer hususların yanında:

Yönetim kurulu üyelerinin 2018 yılı işlem ve faaliyetleri bakımından ibra edilmelerine,

Esas sözleşmenin (B) grubu paylara 3 oy hakkı verecek şekilde değiştirilmesine (P2)’nin olumsuz oylarına karşılık (P1) ve (P3)’ün olumlu oylarıyla karar verilmiştir.

Bunun üzerine (P2):

1) “1” numaralı kararın, kendisinin olumsuz oy kullanmış olmasının yönetim kurulu üyelerinin ibrasını engellediği gerekçesiyle;

2) “2” numaralı kararın, (A) grubu payların sahipleri tarafından onaylanmadığı sürece uygulanabilir olmadığı gerekçesiyle

hükümsüz olduğunu ileri sürerek 20.05.2019 tarihinde dava açmıştır.

(Y3)’ün (Z) AŞ’yi temsilen, 02.02.2018 tarihinde (B) Bankası ile, diğer yönetim kurulu üyelerine haber vermeksizin, oğlu lehine kefalet sözleşmesi akdettiğini (B) Bankasının (Z) AŞ’ye başvurmasıyla öğrenen (Y1) ve (Y2), 10.06.2019 tarihinde (B) Bankasına “(Y3)’ün kefalet sözleşmesini şirket genel kurulundan izin almadan imzaladığını, bu nedenle (Z) AŞ’nin bu sözleşmeyle bağlı olmadığını”

bildirmişlerdir. Ayrıca aynı gün (Y3)’ün katılmadığı bir yönetim kurulu toplantısı yapılmış, bu toplantıda (Y1) ve (Y2)’nin olumlu oyları ile:

1) (Y3)’ün azline ve

2) (Y3) aleyhine derhal sorumluluk davası açılmasına karar verilmiştir.

(Y3) ise:

1) Kendisinin ancak esas sözleşme değişikliğiyle görevden alınabileceği;

2) Hakkında ibra kararı alınmış olması nedeniyle kendisine karşı sorumluluk davası açılamayacağı,

3) Kaldı ki yönetim kurulu tarafından sorumluluk davası açılmasına karar verilemeyeceği iddiasındadır.

SORU VE CEVAPLAR

1. (P2)’nin açtığı davada ileri sürdüğü gerekçelerin yerindeliğini ayrı ayrı değerlendiriniz. (20 puan)

i. (P2)’nin kendisinin olumsuz oy kullanmış olmasının yönetim kurulu üyelerinin ibrasını engellediği yönündeki iddiası azınlığın olumsuz oy vermesi hâlinde ibra kararı alınamayacağına yönelik olup yerinde değildir. Azınlığın karşı çıkarak engel olabileceği ibra kararı şirketin kuruluşundan ve sermaye

(4)

artırımından doğan sorumluluklara ilişkindir (TK 559). Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumlulukları, ibra yoluyla ancak şirketin tescili tarihinden itibaren dört yıl geçtikten sonra genel kurulun onayıyla geçerlilik kazanmakta; bununla beraber, esas sermayenin onda birini (halka açık şirketlerde yirmide birini) temsil eden pay sahipleri ibranın onaylanmasına karşı iseler ibra kararı alınamamaktadır (TK 559).

Somut olayda alınan ibra kararı ise kuruluşa veya sermaye artırımına ilişkin olmayıp, 2018 yılı işlem ve faaliyetlerine yöneliktir.

ii. (P2)’nin (B) grubu paylara 3 oy hakkı verilmesine ilişkin kararın (A) grubu payların sahipleri tarafından onaylanmadığı sürece uygulanabilir olmadığı yönündeki iddiası imtiyazları ihlal eden esas sözleşme değişikliğine, mevcut imtiyazlı pay sahiplerinin onay vermesi gerektiğine yöneliktir. Genel kurulun esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin kararı imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek nitelikte ise bu karar anılan pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda alacakları bir kararla onanmadıkça uygulanamaz (TK 454/1). Özel kurul imtiyazlı payları temsil eden sermayenin yüzde altmışının çoğunluğuyla toplanır ve toplantıda temsil edilen payların çoğunluğuyla karar alır (TK 454/3-c. 1); ancak genel kurulda, imtiyazlı payların sahip veya temsilcileri, esas sözleşmenin değiştirilmesine, söz konusu nisaplara uygun olarak olumlu oy vermişlerse ayrıca özel toplantı yapılması gerekmez (TK 454/4). Somut olayda (A) grubu pay sahiplerinin imtiyazlarını ihlal eden esas sözleşme değişikliğine ilişkin karar (P1)’in olumlu oylarıyla alınmış olup (P1)’in payları, imtiyazlı paylara oranlandığında imtiyazlı sermayenin %60’sından fazlasına tekabül etmektedir. Bu sebeple, ayrıca imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun toplanmasına gerek olmaksızın alınan karar geçerli ve uygulanabilir hâldedir; (P2)’nin iddiası yerinde değildir.

2. (Z) AŞ’nin kefalet sözleşmesiyle bağlı olmadığına yönelik iddia yerinde midir? (Y3)’ün yaptığı bu işlemde ticaret hukuku bakımından bir problem görüyor musunuz? Açıklayınız.

(15 puan)

Şirketin taraf olduğu işlemin batıl olduğunu tek taraflı olarak ileri sürebilmesi imkânı şirketle işlem yapma yasağına ilişkin olup, yönetim kurulu üyesinin, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına yaptığı işlemlere yöneliktir (TK 395/1). Olayda (Y3), yapmış olduğu işlemde, şirket karşısında kendisi veya başkası adına hareket etmediğinden davranışı bu kapsama girmemektedir. Bu nedenle (Z) AŞ’nin, esas sözleşme gereğince şirketi tek başına temsile yetkili olan (Y3)’ün gerçekleştirdiği kefalet sözleşmesiyle bağlı olmadığına yönelik iddia yerinde değildir.

Bununla birlikte, gerçekleştirilen işlem şirkete borçlanma yasağı kapsamındadır. Pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyeleri ile yönetim kurulu üyelerinin pay sahibi olmayan (TK 393’de sayılan) yakınları şirkete nakit borçlanamamakta; bu kişiler için şirket kefalet, garanti ve teminat verememekte, sorumluluk yüklenememekte, bunların borçlarını devralamamaktadır (TK 395/2-c. 1-2). Yasak kapsamına giren bir işlem gerçekleştirildiğine işlem geçerliliğini korur ancak şirket alacaklıları bu kişileri, şirketi yükümlendirdikleri tutarda şirket borcu için doğrudan takip etme imkânına sahip olur (TK 395/2-c. son).

3. (Y3)’ün azli geçerli midir? (Y3)’ün ilk iddiasını da değerlendirerek açıklayınız. (5 puan) (Y3)’ün azli geçerli değildir. Yönetim kurulu üyelerini seçme ve azletme genel kurulun devredilmez yetkilerindendir [TK 408/2-(b)]. Genel kurulun devredilmez yetkisine aykırı şekilde yetki gaspı yapılarak alınmış bu karar batıldır [TK 391/1-(d)]. (Y3)’ün esas sözleşme değişikliğiyle görevden alınabileceğine yönelik iddiası isabetsizdir. İlk yönetim kurulu üyeleri esas sözleşmeyle atanmakta (TK 339/3) ancak bu üyelerin görevden alınması ya da yerlerine yenilerinin seçilmesi için esas sözleşmenin değiştirilmesi gerekmeyip, ilk yönetim kurulu üyelerinin görevden alınması ve yerlerine yenilerinin seçilmesi bakımından özellikli bir hâl bulunmamaktadır.

4. (Y3)’ün

a) Hakkında ibra kararı alınmış olması nedeniyle sorumluluk davası açılamayacağı ve

(5)

b) Yönetim kurulu tarafından sorumluluk davası açılmasına karar verilemeyeceğine yönelik iddiaları yerinde midir? Ayrı ayrı değerlendiriniz. (20 puan)

a) (Y3)’ün hakkında ibra kararı alınmış olması nedeniyle sorumluluk davası açılamayacağı yönündeki iddiası isabetsizdir. (Y3) kefalet sözleşmesini 2018 yılında gizlice akdetmiş olup yönetim kurulu üyeleri 2018 yılı faaliyetlerinden ötürü ibra edilmiştir. Şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, şirketin dava hakkını, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak kaldırmaktadır (TK 558/2-c. 1). Olayda (Y3) yaptığı işlemi kimseye haber vermemiş ve diğer yönetim kurulu üyeleri dahi işlemin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçtikten sonra haberdar olmuştur.

Buradan, sonradan öğrenilen bu işlemin ibranın kapsamı dışında olduğu ve şirketin bu işlem dolayısıyla sorumluluk davası açma hakkının ortadan kalkmadığı anlaşılmaktadır (10 puan).

b) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir (TK 555/1). Şirket tarafından sorumluluk davası açılmasına hangi organın karar vereceği hususunda doktrinde görüş birliği yoktur. Sorumluluk davası açılmasına karar verilmesinde oyda imtiyazın etkisizleşmesini düzenleyen TK 479/3-(c) hükmünden hareket eden bir görüşe göre sorumluluk davası açılmasına yönelik genel kurul kararı dava şartıdır. Eğer bu görüş benimsenir ise dava şartı yerine getirilmediğinden ötürü davanın reddedileceği sonucuna ulaşılır. Buna göre (Y3)’ün iddiası isabetli bulunabilecektir. Başka bir görüş ise sorumluluk davası açılması bakımından genel kurul yanında yönetim kurulunun da yetkili olduğunu savunmaktadır. Bu görüş kabul edilirse yönetim kurulu kararına istinaden açılan sorumluluk davasının dinleneceği sonucuna varılacağından (Y3)’ün iddiası isabetsiz olacaktır (10 puan)

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

[r]

同學們一起參與揭碑典禮 臺北醫學大學校園立碑感恩善緣 臺北醫學大學今天上午 10:00

NEK, yenidoğan yoğun bakımda yatan bebeklerin en sık gastrointestinal acil hastalığıdır ve prematür veya düşük doğum kilosuna sahip bebekler için başı

Tuval üzerine yağlıboya.. Galatasaray ser­ gilerine Bursa’dan yaptığı peysajlarla katıldı. 1930'da Avrupa sınavını kazandı, fakat o yıl yurt dışına öğrenci

Güner Yüreklik’in kitapseverlere bir de müjdesi var: Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’nı düzenleyen Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği önümüzdeki yıl

Çalışmamızda sık tonsillit atağı geçiren kronik tonsillitli hastaların serum demir ve hemoglobin düzey- lerini, sık infeksiyon geçirmeyen hastaların değerleriyle