• Sonuç bulunamadı

Devlet katkısı BES e ivme kazandırdı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Devlet katkısı BES e ivme kazandırdı"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Devlet katkısı BES’e ivme kazandırdı

Kasım 13, 2013 - 1:26:47

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Bireysel Emeklilik Sistemi'nde (BES) bu yılbaşından itibaren devlet katkılı sisteme geçmeleriyle beraber ciddi bir ivme oluştuğunu belirtti.

Başbakan Yardımcısı Babacan, BES’in 10. Yıl Toplantısı'nda yaptığı konuşmada,

sistemin uygulanmasının 2003'ün ekim ayında başladığını ve 2003 yılının aynı zamanda

Hükümetlerinin ilk yılı olduğunu anımsatarak, o dönemde bireysel emeklilik sigorta şirketlerinin lisanslarını vermeye başladıklarını ve ilk katılımcıların bu yeni sistem içinde yer aldığını anlattı.

BES'in 10. yılında 7 bin kişinin bu sistem içinde emeklilik hakkı kazandığı bilgisini aktaran Babacan,

"Aslında emeklilik sistemleri uzun vadeli sistemlerdir. Başlangıcı ile neticenin alınması uzun vakit alır ve çoğu zaman birileri başlatır ama bir başka dönemde bunun sonuçları alınır. Biz 2003 yılında hem bu sistemi başlatan hem de ilk emeklilerimizi görme mutluğuna ulaşan bir Hükümet olduk. Sistemin başlangıcı ile ilk meyvelerini çok şükür görüyoruz" diye konuştu.

Babacan, BES'in hayat sigortası ile birlikte düşünüldüğünde ekonomi ve finans sistemi içinde önemli bir yeri tuttuğuna işaret ederek, bu yılbaşından itibaren devlet katkılı sisteme geçmeleriyle beraber burada ciddi bir ivmenin oluştuğunu söyledi.

"Çok daha adil ve kapsayıcı bir model başlattık"

Başbakan Yardımcısı Babacan, önceki uygulamada sadece vergi avantajı sağlanan dönemlere bakıldığında BES'e giren vatandaşların yüzde 35'inin bu teşvikten yararlanabildiğine dikkati çekerek,

"Sistem içindeki vatandaşların yüzde 65'i ise herhangi bir teşvik alamıyordu. Bu yüzde 25 devlet katkısı ile beraber artık sistemdeki her bir vatandaşımız, çalışsın çalışmasın, mesleği ne olursa olsun, bu devlet katkısından, teşvikinden istifade edebiliyor. Dolayısıyla çok daha adil, kapsayıcı bir modeli bu şekilde başlatmış olduk" ifadelerini kullandı.

BES'teki devlet katkısında vatandaşların yatırdığı her 100 lira için Hazine olarak 25 lirayı onların

hesabına yatırdıklarını anımsatan Babacan, yılbaşından bugüne kadar 900 milyon lirayı aşan bir devlet

(2)

katkısının hesaplara yatırıldığını söyledi.

Babacan, "Öyle görünüyor ki bu sene yılbaşında bütçelediğimiz miktarın biraz üzerinde bir rakam gerekecek. Ama bütçedeki diğer yedek ödeme imkânlarından yaralanarak yılsonu itibariye kim ne yatırdıysa bunun yüzde 25'i herkesin hesabına yatmış olacak" dedi.

Devlet katkılı modelin çok sayıda vatandaş için çok cezbedici olduğunu belirten Babacan, 18 yaşından büyük tüm vatandaşların bu sistemden yararlanabildiğini ve sistemin çok daha geniş bir kitleye hitap edebildiğini ifade etti.

"Sistemin getirisini uzun vadeli hesap etmek gerekiyor"

Ali Babacan, buradaki amaçlarının öncelikle ülkenin uzun vadeli tasarruflarını artırırken ve ekonominin ihtiyacı olan uzun vadeli fonları sisteme entegre ederken, bir yandan vatandaşların emeklilik

dönemindeki refahını yükseltmek olduğunu belirterek, "Çalışırken, hali vakti yerindeyken kazandığının belli bir kısmını hem kendi ileri yaşları hem de çocukları, torunları için bir kenara koymak; bir bakıma 'ak akçe' dediğimiz birikim kültürünü toplumumuzda tekrar hakim kılabilmeyi amaçlıyoruz" dedi.

Geçen yılın ilk 10 ayında 332 bin kişinin BES'e yeni giriş sağladığını, devlet katkısına geçtikten sonra bu yılın aynı döneminde ise bu sayının 2 kattan fazla artarak 800 binin üzerinde vatandaşın sisteme girdiğini anlatan Babacan, toplam katılımcı sayısının 4 milyona çok yaklaştığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, BES'in bu yılki performansının hem sektörün hem de kendilerinin bütçeyi yaparken ki tahminlerinin üzerinde olduğunu, bunun da herkesi sevindirdiğini dile getirdi.

Babacan, buradaki tasarrufun niteliğinin uzun vadeli olduğunu vurgulayarak, "Bireysel emeklilik, banka hesabı gibi 'Parayı yatırayım yarın çekeyim' değildir. Öyle yapmanız da mümkün. Ama o zaman yüzde 25'lik devlet katkısından istifade etmek zorlaşıyor. Uzun vadeli tasarrufu, birikimi teşvik

ettiğimiz bir sistem bu. Bu açıdan bakıldığında bu sistemin getirisinin de uzun vadeli hesap etmek gerekiyor. Türkiye gibi büyüyen bir ekonomide uzun vadeli getiriler de hep iyi olacaktır" diye konuştu.

Bu emeklilik fonların nerede nasıl değerlendirildiğine bakıldığında ise burada sermaye piyasası araçları, sabit getirili araçlar ve mevduatın var olduğunu aktaran Babacan, "Bunun yanında faizsiz

enstrümanlara dayalı seçenekler de var. Bu açıdan bakıldığında çok geniş bir kitleye ve katılımcı yelpazesine hitap eden bir modeli böylece oluşturduk. Ayrıca Sermaye Piyasası Kurulumuz emeklilik yatırım fonlarının portföylerinde yer alacak varlıkları çeşitlendirmiş durumda" ifadelerini kullandı.

"Vatandaşlarımızın birikimi sağlam garanti altında"

Başbakan Yardımcısı Babacan, portföy yönetiminde rekabetin ve performansın artırılmasının da önemli amaçlarından biri olduğunu belirterek, "Burada fonların yıllık net getirisi önemli. Fon grubunun yıllık ortalama net getirisinin altında olan fonların yönetiminin belirlenecek kriterler çerçevesinde başka portföy yönetim şirketlerine devrinin de SPK tarafından talep edilmesinin önü açılmış durumda"

dedi.

Sisteme gerekli desteğin sağlanması için SPK'nın kayıt ücretleriyle ilgili indirime gittiğine de değinen Babacan, "BES'in bir başka önemli özelliği de vatandaşlarımızın birikmiş hakların Takasbank

nezdinden saklanmasıdır. Burada bireysel emeklilik şirketlerimiz bir aracılık yapmakta. Uzun vadeli bir sistemden bahsediyoruz. Olurda Allah korusun bundan 10-20 sene sonra bu şirketlerimizin herhangi biriyle ilgili bir sıkıntı yaşanması vatandaşlarımızın birikimine herhangi bir zarar vermeyecektir.

Bireysel emeklilik şirketleri sadece aracılık fonksiyonunu yerine getiriyor. Asıl birikimin saklandığı yer Takasbank. Dolayısıyla merkezi bir şekilde bu haklar saklandığı ve korunduğu için sistem içerisinde şirketlerle ilgili sıkıntılı bir tabloda vatandaşlarımızın birikimi sağlam bir yerde garanti altına tutulmuş

(3)

oluyor" değerlendirmesinde bulundu.

Babacan, bir başka önemli adımın da fonların performansının artırılması amacıyla fonların

performansına dayalı bir kesinti uygulaması olduğunu ve bunun 1 Ocak 2014'te başlayacağını söyledi.

Tüm bu resme bakıldığında 2013 yılının BES açısında oldukça olumlu ve performansı yüksek bir yıl olarak kayda geçtiğini ifade eden Babacan, "Biz inanıyoruz ki yakaladığımız bu ivme önümüzdeki dönemde de devam edecek. Sistemin tanıtımıyla ilgili yapılacak daha çok iş var. Sistemin dışındaki vatandaşlar üzerine anketler uygulanıp vatandaşlarımızın ne kadarı BES'ten ve devlet katkısından haberdar olduğunu ölçmekte fayda görüyorum. Henüz sistemde olmayan, bu sistemin faydalarını farkında olmayan geniş kitlelere de tanıtım için yoğun faaliyet gösterilmeli. 2014 ve 2015 yılları sistemin daha hızlı büyümesi, daha geniş kitlelere ulaşması gereken bir dönem olacak" diye konuştu.

Konuşmasının ardından Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Recep Koçak tarafından BES'in 10. yıl dolayısıyla plaket takdim edildi.

Babacan, basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

“2014’te devlet katkısı için ne kadar bir bütçe ayrıldı?” sorusuna karşılık Babacan, 2014 bütçesine koydukları devlet katkısının 1 milyar 950 milyon lira olduğunu belirterek, “Yaklaşık 8 milyar liraya kadar vatandaş ilave prim yatırırsa bunun 4’te 1’ i kadarını da devlet yatırmaya hazır. Bunun üzerinde olursa da her zaman önü açık. Bu sadece endikatif bir rakam. BES ile ilgili kaynak gerektiğinde bu kaynağı bütçemizin diğer kalemlerinden bulmak mümkün. İlave büyüme olursa bununla ilgili ek ödenek sağlanacaktır” diye konuştu.

“BES‘teki performansın devamını bekliyor musunuz? Kıdem tazminatı fonları kurulacak mı?” sorusuna ise Babacan, “Bütçe boyutuna bakacak olursak bütçeye koyduğumuz rakam yılbaşı ödeneği olarak yüzde 56 daha fazla. Sonuç itibariyle hedefleri de açıklamış değiliz. Sektör kendi hedefler koyuyor ve o hedeflere ulaşmak için çalışıyor ama bizim BES ‘te hedefimiz şudur diye açıkça ortaya koyduğumuz bir rakam yok” diye cevap verdi.

Babacan, bu yıl sistemin yeni olması nedeniyle ilk birkaç ayın alışma dönemi olarak geçtiğini vurgulayarak, “Bu yıl içindeki gelişmeler pek çok kişinin beklentisinden daha iyi olacak. Bundan sonraki dönemde bu işin tanıtımı ve iletişim çok önemli olacak. Vatandaşların sayısı çoğaldıkça sisteme giren vatandaşların da sosyal çevreleri büyüyor. Daha geniş bir çevre bu işten haberdar oluyor, arkadaş ve akrabasına bahsediyor. Beklentimiz son derece olumlu” dedi.

"Tasarruf etmek için vatandaşların daha çok sebebi olacak"

Ali Babacan, makroekonomik politikalar açısından özellikle krediye dayanan bir tüketim konusunda aldıkları ve alacakları tedbirler bir arada düşünüldüğünde tasarruf etmek için vatandaşların daha çok sebebi olacağını söyledi.

Kıdem tazminatı konusuna da değinen Babacan, bu konunun Türkiye’nin çalışma hayatı ile ilgili en büyük problemlerinden biri olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“İstatistiklere baktığımızda kıdem tazminatı hakkı doğan vatandaşlarımızın sadece yüzde 10’unun bu haktan yararlanabildiğini, yüzde 90’nın ise hiçbir şekilde kıdem tazminatı alamadığını görüyoruz.

Fakat yüzde 10’luk kesim aynı zamanda sendikalarımızın daha aktif olduğu bir kesim. Dolayısıyla sendikalarımıza sorduğumuzda ‘bizim böyle bir problemimiz yok’ diyorlar. Çünkü kamuda çalışan hakkını alıyor. Kurumsallaşmış şirketlerde ve özel sektörde olanlar da hakkını alıyor. Ancak sendikasız kesim bu hakkını alamıyor. Sendikasızlardan da kötüsü, işsizlerin hiç temsilcisi yok.

Dolayısıyla sendikalı küçük bir kesimin temsilcisi ve işveren masaya oturuyor. İşsizlerin ve çalışan

(4)

geniş kitlelerin temsilcisi o masa etrafında yok.”

Babacan, bu konu hakkında karar verirken tüm kitleleri düşünerek karar vereceklerini ifade ederek,

“Çalışma Bakanlığımızın taslak çalışmasında kıdem tazminatı sisteminden kıdem tazminatı fonuna geçerken model aslında BES’e göre kurgulanmış durumda. Mecburi yapmak durumunda da değiliz. Bir işyerindeki işçilerin çoğunluğu kıdem tazminatı fonuna geçmek istiyorsa bunu çalışanlara bırakabiliriz.

Ama çalışanlar 'eski sistemde devam etmek istiyorum' diyorsa o da devam etsin. Fona geçmek isteyenler için de bu kapının da açılması gerekiyor. Yüzde 90’ lık mağdur bir kitle var. Onların da hak kayıplarını düşünerek hareket etmek lazım” diye konuştu.

Kıdem tazminatı fonları BES’e yönelirse o noktada da devlet katkısını vereceklerine işaret eden Babacan, bunun da kıdem tazminatı fonunun gelişmesi için ilave bir teşvik olacağını söyledi.

"Fon yönetimindeki rekabet artacak"

Babacan, bütün bunların henüz tasarı aşamasında olduğuna dikkati çekerek, “Bunlar nihai bir karar değil. O nedenle bir yanlış anlamaya sebep vermeyelim. Ama bu çalışmaların bir an önce tamamlanıp hak sahiplerinin mağdur olmamasını çok önemsiyoruz” dedi.

Ali Babacan, “800 bin yeni katılımcı, beklediğiniz düzeyde mi?” sorusuna karşılık, yılbaşında hükümet olarak herhangi bir hedef koymadıklarını belirterek, sektörün kendi için koyduğu hedefler olduğunu söyledi.

Bir bütçe rakamı ortaya koyduklarını anlatan Babacan, “1 milyar 250 milyonluk bir bütçe koyduk. '5 milyar kadar prim yatarsa bunun 4’ te 1’ i kadar da devlet katkısı vermiş oluruz' dedik. Gelişmeler gösteriyor ki, varsayımımızın üzerinde yılı tamamlayacağız” dedi.

Babacan, fon yönetimindeki rekabetin artacağına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

“Zamanla her bir fon yöneticisinin geçmiş performansı daha iyi ortaya çıkacak. Geçmiş performansı daha iyi olan fonlara daha fazla kaynak yönelecek. SPK da bunu yakından izleyecek ve gerekli tedbirleri alacak. Performansa dayalı sonucu, sistemin doğal gereği olarak göreceğiz. Getirilere bakıldığında bu iş uzun vadeli bir iş, 10 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Daha uzun sürelerde

değerlendirmek lazım. Türkiye gibi en çok finansman çeken ve büyüyen bir ülkede bunların makul ve tatmin edici getirileri olacaktır. Dünyanın yatırımcıları Türkiye’ye kaynak akıtırken, getiri beklentisi yüksekken, BES fonlarının uzun vadede düşük olması gerçekçi bir bakış açısı değil. “

"Gerekirse ilave tedbirler alacağız"

Babacan, bireysel krediler, tüketici kredileri kredi kartları ile ilgili düzenlemelerin önemli bir bölümünü yaptıklarını, bunların yayımlanıp uygulamaya girdiğini belirterek, "Geride kalan 3 çalışma alanı vardı.

Bu üç alanla alakalı etki analizleri üzerinde çalışılıyor. Bu çalışma bittikten sonra hangi alanda ne kadar düzenleme yapacağımızın kararını vermiş olacağız. Aşırılığın oluştuğu alanlara daha fazla düzenleme yapacağız ama makul bir miktarda kredi genişlemesinin de önünü açık tutacağız. O 'makul' kelimesinin altını çizerek söylüyorum. Aşırılık ekonomimize zarar veriyor. Kredi hacmi büyüyecek, ama makul ve dengeli büyüyecek” ifadesini kullandı.

Ali Babacan, kredilere, ihracat, yatırım ve KOBİ’ler içinse “evet” dediklerini, ancak tüketim içinse dikkatli olmaya devam edeceklerini vurgulayarak, gerekirse ilave tedbirler alacaklarını söyledi.

Kredi kartı taksitlendirilmesine ilişkin soru üzerine Babacan, çalışmanın bütün bireysel kredileriyle ilgili olduğunu belirterek, ürünün cinsi ile kredi taksit sayısı arasında bir bağ kurup kurmamayla ilgili

çalıştıklarını, bunun yakında tamamlanacağını, uygulamanın da belli bir takvimde yapılacağını

(5)

kaydetti.

Babacan, bunların üzerindeki pek çok uygulamayı BDDK'nın yapacağını ifade ederek, Finansal İstikrar Komitesi olarak bir çerçeve oluşturacaklarını, BDDK'nın görüşe açacağını, gelen sonuçlar neticesinde karar ve nihai uygulamanın başlayacağını söyledi.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının "sahtekarlık" yaptığı iddiasına yönelik soru üzerine Babacan, şu yanıtı verdi:

"Kuruluşlara olan bağımlılığın artık azaltılması gerekiyor. Finans sisteminin kredi derecelendirmesine göre karar vermesi, kredi derecesine göre yatırımcıların yatırımlarını yönlendirmesinin sıhhatli bir metot olmadığı ortaya çıkmıştır. 2008-2009 yıllarına bakın AAA derecesi almış finansal varlıkların bir gecede değerinin sıfırlandığını gördünüz. Ne oldu ki bir gecede AAA kredi notu alan varlıklar ertesi gün değerini sıfırladı? Bunun sorgulanması lazım. Yatırımcıların, düzenleyicilerin yanıltıldığına dair davalar söz konusudur. Asıl yapılması gereken bu kuruluşlara olan bağımlılığın azaltılmasıdır."

"Bir de kur farkı verecek halimiz yok, kimse kusura bakmasın"

İlaç kuruna yönelik soruya Babacan, 2009 yılından bu yana yapılan global bütçe uygulamasında enflasyon farkı verildiğini belirterek, "Kurun hiç artmadığı hatta gerilediği yıllarda dahi o yılın enflasyonu verildi. Sektörden gelen taleplerde 'biz enflasyon farklarını aldık, aldık, bir de ayrıca kur farkını alalım' diyorlar. Bunun karşılanması mümkün değil, gerçekçi değil. Bizim global bütçemiz ne ise o devam edecek. 'İlaç fiyatı düştü, kaliteden çal' gerçekçi değildir, devlet bunun denetimini yapar"

diye konuştu.

Kur farkı verilmezse kötü ilacın piyasada olacağı baskısının da boşuna olduğunu ifade eden Babacan,

"Bizim kararlılığımız tamdır. Enflasyon farkı verdiğimize bir de kur farkı verecek halimiz yok, kimse kusura bakmasın" dedi.

"BES'in ilk yıl sonuçlarından devlet olarak memnunuz"

BES'de devlet katkısının daha ne kadar devam edeceğine ilişkin soruya Babacan, bu düzenlemeyle ilgili süre sınırı koymadıklarını anlatarak, "Yüzde 25 oranındaki devlet katkısında bir değişikliği de öngörmedik. Bu sistem sonuç verdiği sürece, hem devletin hem vatandaşın memnuniyeti devam ettiği sürece sürecek bir sistem. İlk yıl sonuçlarından biz devlet olarak memnunuz" diye konuştu.

Finansal İstikrar Komitesi'nde tasarrufların artırılmasına yönelik önlemlere ilişkin soruya Babacan, "Şu anda odaklandığımız konu krediye dayanan tüketimi bir miktar daha kontrol altında tutabilmektir.

Bunu yapınca doğal olarak tasarruf artmış oluyor. Toplum olarak ne kadar az harcarsanız harcamadığınız kısmı tasarruf etmiş oluyorsunuz" yanıtını verdi.

"Ben ve eşim BES'e girdik"

Babacan, kendisinin ve ailesinin BES'e katılıp katılmadığına yönelik soru üzerine, "Ailemizde 18 yaşın üzerinde sadece ben ve eşim var. Ben eşim ile beraber sisteme girmiş durumdayım. Piyasanın rekabet şartlarını da düşünerek detayları veremeyeceğim" yanıtını verdi.

BES'e neden hedef koyulmadığına yönelik soru üzerine Babacan, şunları söyledi:

"Her ne kadar 2008-2009 dünya için ciddi kriz olsa da çok şükür Türkiye ekonomisi bütün bu gelişmelerden az miktarda etkilendi. Türkiye ekonomisi büyüyerek ve istihdam sağlayarak bugüne geldi. Türkiye'de her türlü piyasa göstergesine baktığınızda ekonomimiz olumlu performans

göstermeye devam ediyor. Risk alanı görüyorsak açıkça paylaşıyoruz. Önemli olan gelişmeleri takip

(6)

edip tedbirleri zamanında alabilmektir. Bütçe disiplininden taviz vermedik, vermiyoruz. Dünya ekonomisinde yaşanmamış dönemlerden geçtiğimiz için TCMB daha önce kullanılmamış metotlar ile bu dönemi yönetiyor."

Babacan, güven olmasa halkın rahat alışveriş edemeyeceğini aktararak, Türkiye'deki ortamın tasarrufları artırması için uygun olduğunu, herkesin aile bütçesine dikkat etmesi gerektiğini dile getirdi.

Referanslar

Benzer Belgeler

› MADDE 7 – (1) e-Devlet hizmetlerinin kapsamı ve yürütülmesinde kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve sorumlulukları şunlardır: › h) Kamu kurum ve kuruluşları

– Merkezi yönetim birimleri ve yerel yönetimlerde e-dönüşüm çalışmaları ulusal e-Devlet politikalarıyla uyumlu

– Emniyet Genel Müdürlüğü Araç Plakasına Yazılan Ceza Sorgulama (Gerçek Kişi) – Sosyal Güvenlik Kurumu SGK Tescil ve Hizmet Dökümü. – Adalet Bakanlığı İcra

– MEBBİS: Milli Eğitim Bakanlığı Bilişim Sistemleri (MEBBİS), Bakanlık koordinasyonundaki örgün ve yaygın eğitim kurumlarının eğitim kaynaklarının yönetimi

Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı üretilen imza oluşturma verisinin bir kopyasını alamaz veya bu veriyi saklayamaz... e-İMZA VE TÜRKİYE UYGULAMASI. ›

– Eylem planında yerel yönetimlerin, iş dünyası ve vatandaşlara sunacağı elektronik kamu hizmetlerinde, kendi aralarında ve merkezi hükümetle elektronik veri

Bartın Platformu bileşenlerinin kısa sunumlarının ardından söz alan Gömü köylüleri havalarına, sularına ve topraklarına ortak olmak isteyenlere her kim olursa olsun

Vatandaşların düşünce ve taleplerinin değerli ve önemli olduğu düşüncesi devlet- vatandaş iletişiminde otoriter eğilimden demokratik eğilime doğru bir