A n t i k
çanak
ç ö m l e k
sergisi
Arkeolog Sümer ATASOY
Kırmızı figürlü (Hydria) su kabı (M. Ö. 5. yy.)
istanbul Arkeoloji Müzelerinde bulu-nan on binden fazla çanak - çömlek arasın-dan seçilen çeşitli devirlere ait 136 adedi,
Kırmızı figürlü (Pyksis) mücevher kutusu M. Ö. 5. yy.
Yapı ve Kredi Bankasının Galatasaray ga-lerisinde 15 Ocak - 8 Şubat tarihleri arasın-da, «Antik Çanak - Çömlek Örnekleri» adı altında sergilendi. I. Ö. 3. binden Roma ça-ğına kadar, çanak - çömleğin geçirdiği değiş-me ve gelişdeğiş-menin gayet belirli bir şekilde izlendiği bu başarılı sergi, aynı müzenin arkeologlarından Y. Meriçboyu ile G. Yüğ-rüm tarafından hazırlanmıştı.
Anadolunun Hacılar, Troya, Yortan ve Frig bölgelerinde bulunan eserler, kronolo-jik bir sıraya göre 9 vitrin içinde teşhir edilmekteydi. Eser seçiminde vitrin sayısı kadar, vitrin yüksekliği de- büyük rol oyna- " mış ve bu sebepten büyük boy eserlerden örnekler verilememiş.
Kilden yapılan bu çanak - çömlekler antik devirde, mutfakta kullanılmış veya ölüye adak olarak mezarlara konmuştur. Kolayca kırılıp atılmasına rağmen, yine de bunları yapan çömlekçiler bitmez tükenmez bir sabırla kile şekil vermişler, fırında pi-şirmişler ve üzerlerine boya ile süsler yap-mışlardır. Anadoluda yapılan arkeolojik kazılarda, bilhassa mezarlar içinde bol mik-tarda çanak - çömlek parçaları bulunmuştur. Bunlardan yapıştırılıp tamamlanabilenler müzelerde teşhir edilmekte, diğer parçalar ise etiid edilmek üzere depolarda saklan-maktadır.
Kilden çanak - çömlek yapımı cilalı taş devrinde ortaya çıkmıştır. Önceleri el ile şekil verilerek, kaba olarak çeşitli biçim-lerde yapılmışlardır. İ. Ö. 4. binde kapların yapımında el değil, dönen bir çark kullanı-lır. Böylece bir adım ileri gidilerek kil,
dö-nen çarkın üzerinde daha kolay ve çabuk şekillendirilir. Çanak - çömlek yapımı bir fabrikasyon haline gelir. İ. Ö. 1. binde Frig-liler, o zamana kadar görülmeyen biçim-lerde kaplar yaparlar ve bunları yine yeni bir şekilde süslerler. Yüksek saplı ve süz-geçli çaydanlıklar en tipik örneklerdir.
Özellikle İ. Ö. 6. - 5. asırlarda Grekler, çanak - çömlek yapımında çok ileri gittiği için yaptıkları siyah ve kırmızı figür tekni-ğindeki kaplar, bütün Akdeniz bölgesine ya-yılmıştır. B. Anadolu bölgesi de bu etkide kalarak, A n a d o l u - G r e k özellikleri: gösteren
kaplar yapmıştır.
Bu devirlerde kaplar üzerinde önceleri mitolojik olayları, daha sonra da günlük ha-yattan alınma sahneleri gösteren resimler
Derin kâse (Hacılar köyü) Kalkeolitik devir
Satır başı şeklinde sürahi Roma devri
yapılmıştır. Helenistik devirde yenilik ola-rak bu sahneler, kabartma olaola-rak yapılır. Parfüm, su, içki, yemek v.s. için kul-lanılan çanak - çömlekler üzerindeki resim-ler, antik dünya insanlarının yaşantılarını, inançlarını, giyinişlerini ve resim tekniklerini dile getirir. Bu sebepten kaplar, değerli bir vesika niteliğini taşır.
Eskiyi bilmek, bugün ve yarını daha iyi-anlamamıza yardım edecektir şüphesiz. Ser-gi bu noktadan Ser-giderek, halkı eğitmek, eski eserleri sevdirmek amacı gütmektedir. Ser-giyi gezerken hanımların kullandığı ince bir zevkle yapılmış mücevher kutularını ve esans şişelerini, erkeklerin içki kadehlerini, insan ve hayvan başı şeklindeki sürahileri, süzgeçli çaydanlıkları, yüksek ayaklı meyva tabaklarını, din törenlerinde kullanılan va-zoları görün de, eski sanata hayran kal-mamak mümkün değil.
Antik çanak - çömlek örnekleri sergisi, eserlerin seçilişinde ve seyirciye sunuluşunda tam bir başarıya ulaşmış. Sergiyi organize edenleri ve hazırlayanları başarılarından do-layı kutlarız.
Gaga ağızlı sürahi (Frig çağı)
Sabırsız
bir
d â h i
Yazan : Marcel CORNU Çeviren : Y. Mimar Halûk TOGAY
Yirminci yüzyıl başlarken Le Corbusier ancak 13 yaşındaydı. İsviçre'nin Neuchâtel şehri civarında bulunan ve nüfusunun ekse-riyeti el maharetiyle geçinen La-Chaux-de-Fcnds kasabasında doğan bu çocuğun asıl ismi Charles Edouard Jeanneret'dir. Kasa-bada, eski rahat devirler yaşanıyordu. Char-les Edouard'ın babası saat kadranı mineci-siydi. Kendisi resme kabiliyetli olduğundan, büyükbabası ve babası gibi, bütün hayatını İsviçre saatları kadranlarım minelemekle geçirmesi çok muhtemeldi. Bu sahada mu-hakkak ki muvaffak olacak ve ailesinin gele-neğini lâyıkı veçhile devam ettirecekti. Ne-tice itibariyle bütün dünyadaki insan veri-mini muazzam bir saat mekanizmasına ben-zetirsek, bu arada Charles Edouard da bu-nun çok ufak bir parçası olarak, insan cin-sinin milyarda biri gibi bir şey.
Mukadderatın, romantik tahayyülü ise şayanı hayrettir. Babasından mineciliği öğ-renmeye başlayan delikanlı, daha sonra ev ve şehir in;a etmek sanatının en büyük boz-guncularından biri olacak, bir devletin baş-kentini bile inşa edecektir. Yirmi sene son-ra, mimarî gemisinin provası olarak meyda-na çıkar. Bir nevi sembol olur. Mimarî tari-hinde yeniliği, temsil eder.
Yeni bir dinin mürşidi gibi, kıskanıldığı kadar saygı görmüş, övüldüğü kadar da tah-kir edilmiştir. Bazıları için bir peygamber, bazıları için ise şeytanın ta kendisidir. Hezi-metlerini şöhretinin üstünlüğü olarak göster-miş, dünya efkârı umumiyesini, yayınladığı hicviyeleri ile mükemmel şiirler olan teknik kitapları ile büyülemiştir.
Le Corbusie-r'nin mukadderat yolu, mimarî tarihinin büyük bir hamlesi olarak görünür, zira yaratıcı dehâsı yüzyılımızdan olmak, yirminci yüzyılı yaşamak ve inşa etmek ateşi ile beslenmiştir.
Eskimiş el işçiliğini terk ederek, sanki yemin etmiş gibi, istikbalin yeniliğine en kısa yoldan ulaşmıştır. Ayrıca modern tek-niğin kudreti kendisini kucaklamıştır. İhtira-sı, maziye sırtını çevirmiş, buna mukabil eserlerini, yeninin görülmemişin sürprizinde, mimarî tarihinin büyük abideleri muvaffaki-yetine erişmiştir.
«Katedrallerin beyaz oldukları zaman-da...» adlı kitabı onun ruhudur; hatta sadece bu serlevhası. Bu kitabındaki aşağıdaki satır-lar kendi kendine meydan okuyuşunun, Le Corbusier'nin yaratıcı faaliyetinin âmili ol-duğunu belirtmeğe kâfidir:
«Ne! muhtelif cins çelikleriniz -